Yazar "Gökçe, Hasan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A case of gliosarcoma in a child with neurofibromatosis type 1(2020) Doğan, Güleç Mert; Sığırcı, Ahmet; Cengiz , Aslınur; Erbay, Mehmet Fatih; Gökçe, HasanAbstract: Gliosarcoma (GS) is a rarely seen form of glioblastoma. These tumors are mostly seen in males older than 60 years of age. It is extremely rare in pediatric central nervous system (CNS) tumors. In this case report, we present a 3-year-old boy with a giant gliosarcoma. Magnetic resonance (MR) imaging and histopathologic findings are discussed. A 3 year-old boy with a clinically diagnosed NF-1 was admitted to the emergency department with a complaint of intractable vomiting. Magnetic resonance imaging (MRI) of the brain was suggestive of a large lobulated mass lesion in the left parietal lobe extending to the vertex and slightly compressing the left lateral ventricle. The final histopathologic diagnosis of the tumor was considered as gliosarcoma. To our knowledge, this case constitutes the first youngest case with neurofibromatosis type 1 reported in the literature in all pediatric cases of GS.Öğe Comparison of prostate biopsy pathology and radical prostatectomy pathologies(2019) Gökçe, Hasan; Çamtosun, AhmetAbstract: Objectives: The rate of prostate cancer has increased with the identification of the prostate-specific antigen; however, data on biopsy pathologies determined by transrectal ultrasonography may be incompatible with the pathology indicated in radical prostatectomy specimens. This situation puts patients in need of curative treatment at risk while in some patients they are overtreatment. The aim of this study was to compare Gleason scores in radical prostatectomy specimens with the Gleason scores determined by transrectal ultrasound-guided biopsy pathologies. Methods: The data of patients who underwent radical prostatectomy in our clinic between January 2007 and November 2018 were evaluated retrospectively. Data included preoperative biopsy values, biopsy cores, biopsy percentage, Gleason scores from transrectal ultrasound-guided pre-biopsy biopsy cores, Gleason scores after radical prostatectomy, tissue cancer rates, surgical margins, and pathological stage. The ISUP-WHO (Society of Urological Pathology: ISUP-World Health Organization) 2014 classification was used for the pathological classification. Results: A total of 159 patients were evaluated. Transrectal ultrasonography-guided biopsy pathology revealed that 82 (75.9%) patients with Gleason scores <7 had radical prostate pathology with Gleason scores of <7. Transrectal ultrasonography-guided biopsy pathology revealed a Gleason score of 7 in 10 (38.4%) patients. The Gleason score was > 7 in 24 (48.9%) of the patients who had a Gleason score> 7 based on transrectal ultrasonography-guided pathology. The radical pathology of 109 patients with biopsy pathology was ISUP 1 in 83 (76.1%) patients. The radical pathology was ISUP 3 in 5 of 16 patients with biopsy pathology ISUP 3 (31.2%). Six patients with biopsy pathology ISUP 4 and 2 patients with ISUP 5 was reported at different stages. Conclusions: Differences occur between the Gleason scores reported in transrectal ultrasonography-guided biopsy and radical prostatectomy pathologies. These differences become more evident as age increases, as PSA level increases and as prostate volume decreases.Öğe The effects of total parenteral nutrition on telomerase expression in rabbit(2018) Gürünlüoğlu, Kubilay; Bayrakci, Ercan; Kocabıyık, Alper; Gökçe, Hasan; Taşkapan, Mehmet Çağatay; Taşcı, Aytaç; Aksungur, Zeynep; Arslan, Ahmet Kadir; Demircan, MehmetAbstract: Aim: Total parenteral nutrition (TPN) is a technique which is use to give vitally mandatory substances in to the venous compartments whenever the gastrointestinal system cannot be used by the patients. Telomerase catalyzes DNA synthesis, which is necessary to maintain telomere length and stabilize the genome to allow continued cell proliferation. In this study, we explored the effects of TPN administration on telomerase reverse transcriptase (TERT) expression in various tissue and serum telomerase level. Material and Methods: In this study a number of 42 same-aged albino, equal number of male and female, new zealand rabbits were use, divided in to three groups. Group 1 rabbits received TPN for 10 days via a central venous catheter. Group 2 received 50 mL/ kg/day physiological saline via a central venous catheter. Group 3 served as the control group. The rabbits were sacrificed after 10 days, and serum telomerase levels were measured by enzyme-linked immunosorbent assay. TERT expression in gonadal, liver, jejunum, and skin tissues were determined immunohistochemically. Blood samples were obtained before and after TPN and saline administration in the TPN and serum saline groups, respectively, and at the end of the experiment in the control group. Results: Telomerase expression in liver, gonads and serum level of TPN group was significantly higher than control and serum saline groups. Conclusion: TPN may be a positive effect in liver and gonadal telomer kinetic. However, we think that TPN increases DNA damage throughout the body.Öğe Germ cell testicular tumor showing spontaneous regression(2018) Gökçe, Hasan; Beytur, Ali; Güneş, Ali Erdal; Çimen, Serhan[Abstract Not Acailable]Öğe İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim dalına başvuran pelvik travmalı hastaların değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2018) Gökçe, Hasan; Yücel, Neslı?hanİnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalına Başvuran Pelvik Travmalı Hastaların Değerlendirilmesi Giriş ve amaç: Pelvik yaralanma ile acil servise başvuran hastalar retrospektif olarak incelenerek bu hastaların travma mekanizmaları, pelvis kırıklarının sınıflaması, kanama oranları, tedavileri, mortalite ve morbiditeleri incelenmiştir. Materyal ve Metod: Bu çalışma, 01.01.2015 ile 31.12.2017 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı'na başvuran pelvis travmalı hastaların dosyalarının retrospektif olarak hastane kayıt sisteminden incelenmesiyle yapılmıştır. Toplam 232 pelvik kırığı olan erişkin ve çocuk hastalar incelenmiştir. Bulgular: Bu çalışmada, trafik kazaları (%50) ve düşmeler (%37) en sık pelvik yaralanma nedeniydi. Hastaların yaş ortalamaları 39±22 ve %65 erkek cinsiyetti. Ölen grupta ortanca GKS 4 (3 ile 15) ve ortanca ISS 51 (25 ile 75) bulundu. Hastaların 87'sine (%38) cerrahi uygulandı. Hastaların ortalama hastane yatış süreleri 8±9 gün idi ve ölen grup ile yaşayan grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Ölen grupta ortalama hemoglobin değeri ve ortalama hemotokrit değerleri yaşayan gruptan daha düşüktü. Yine, ölen grupta, ortalama aPTT ve INR değerleri, ortalama kan glukoz düzeyi, ortalama kan kreatinin düzeyi ve ortalama kan bilirubin düzeyleri yaşayan gruptan daha yüksekti. Hastaların 163'ünde (%70) pelvis kırığı dışında başka bir sistem yaralanması da tespit edildi. Ölen grupta travmatik beyin hasarı, göğüs travması, abdominal travma ve genitoüriner yaralanma yaşayan gruptan daha yüksek oranlarda bulundu. Ek olarak ölen hastalarda hemorajik şok ve koagülopati daha yüksek oranlardaydı. Young-Burgess sınıflamasına göre sırasıyla en sık 102 (%44) hastada LC1, 54 (%23) hastada LC2 ve 49 (%21) hastada LC3 tipi kırık mevcuttu. Ölen grupta LC3 ve APC1 tipi kırık yaşayan gruptan daha yüksekti. Pelvis kanaması olan hastalarda en sık kırık tipi sırasıyla 22 (%9) hastada LC3, 11'inde (%5) LC2, ve 10'unda (%4) kombine tip kırık tespit edildi. Ayrıca, LC3, APC1 ve LC3 ile VS'in beraber olduğu pelvis kırıklarında hemorajik şok gelişme riski yüksekti. LC1, LC3 ve APC1 tipi kırıkların neden olduğu kanamalarda acile başvuru sırasında koagülopati yüksek oranda tespit edildi. Bu çalışmada en sık ölüm nedeni travmatik beyin hasarı (%4), beyin hasarı ile birlikte kanama (%3) ve kanama (%2) olarak bulundu. Tek başına pelvis kırığına bağlı kanama sadece %1 hastada görüldü. Ancak travmatik beyin hasarı ve kanama nedeni ile ölenlerdeki kanamanın kaynağı pelvisti. Sonuç: Pelvik kırıkları hayati tehdit eden ciddi yaralanmalardır. Bu nedenle acil servislerde hızlıca değerlendirilmeli, erken tanı konulmalı ve erkenden hemodinamik stabilizasyon sağlanmalıdır. Pelvik kırıklı hastalarda başka sistem yaralanması da olabileceği akılda tutulmalı ve bu hastalarda ek yaralanmalarda araştırılmalıdır. Anahtar kelimeler: Acil, Pelvis, Pelvis fraktürü, Young-BurgessÖğe Kalici Kateterlere Bagli Olmayan Polipoid Sistit: Sekiz Olgunun Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Kiliç, Süleyman; Erguvan, Rezzan; Ipek, Deniz; Günes, Ali; Gökçe, Hasan; Aydin, N. Engin; Baydinç, CanKateterizasyon öyküsü olmayan polipoid sistitli hastalari degerlendirmek ve ilgili literatür isiginda tartismak amaçlandi. Materyal ve Metot: Turgut Özal Tip Merkezi’nin kayitlarinin retrospektif analizi ile kosulari uygun 8 hasta belirlendi. Bulgular: Iki kadin ve 6 erkek hasta degerlendirildi. Ortalama yas 48 idi (28-70). Dördünde mevcut olan üriner sitoloji bulgulari normaldi. Hiçbir hastada bakteriyel üreme tespit edilmedi. Bütün olgular hematüri, over apsesi, mesane karsinomu, erektil disfonksiyon, nörojenik mesane, benin prostat hiperplazisi ve açiklanamayan dizüri gibi farkli durumlarin degerlendirilmesinde radyolojik ve sistoskopik incelemelerle tesadüfen teshis edildi. Hastalar ilk tanidan sonra 6 aydan 2 yila kadar izlendi. Izlem süresince hiç rekürrens tespit edilmedi. Sonuçlar: Polipoid sistit benin bir lezyondur ve mesanenin transizyonel hücre karsinomunun ayirici tanisinda düsünülmelidir.Öğe Pancreatic inflammatory myofibroblastic tumor presenting with extracolonic obstruction(2020) İflazoğlu, Nidal; Kaplan Kozan, Serpil; Biri, Tuğba; Gökçe, Hasan; Ünlü, Serkan; Doğan, Serhat; Gökçe, Oruç NumanAbstract: Inflammatory myofibroblastic tumor is a rare soft tissue tumor which can be detected in many parts of the body. Its etiology and clinical behavior are not fully understood, and its treatment is controversial. This study aimed to present the management of a pancreatic tail case presenting with extra-colonic obstruction findings. Unblock distal pancreatectomy + left surrenalectomy + left hemicolectomy + splenectomy operation was made with R0 resection principles. Although there are some medical treatments reported in children and unresectable tumors in the medical literature, complete surgical resection following oncological principles seems to be the most important and main treatment modality in the treatment of inflammatory myofibroblastic tumors. However, inflammatory myofibroblastic tumor has many aspects that are not yet clearly understood, and it is a disease being continuously researchedÖğe Perikardiumun multiloküler mezotelyal inklüzyon kistleri(Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Önal, Erguvan Rezzan; Türkmen, Emine; Gökçe, Hasan; Aydın, N. EnginAMAÇ: Multiloküler mezotelyal İnklüzyon kistleri (benign kistik mezotelyomalar), çoğunlukla genç kadınlarda, pelvik peritonda ortaya çıkan lezyonlardır. Plevra, inguinal bölge, aortun adventisyası ve perikard gibi nadir yerleşim yerleri de bildirilmiştir. Bu yazıda, perikardiumdan kaynaklanan iki nadir olgu sunulmuş ve bu lezyonların klinik açıdan önemlerinin irdelenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEM: Rutin olarak hematoksilen-eozin boyalı kesitler incelendi. Pansitokeratin, faktör Vlll - ilişkili protein, vimentin ve epitelyal membran antijen için streptavidin-biotin tekniği ve substrat olarak diaminobenzidin kullanılarak immünohistokimyasal inceleme yapıldı. SONUÇLAR: Her iki materyale ait kesitlerde benzer görünüm mevcut olup immünohistokimyasal incelemede vimentin, pansitokeratin ve epitelyal membran antijen ile pozitif boyanma gösteren mezotelyal hücreler ile döşeli çok sayıda küçük kistik oluşumlar saptandı. Bu bulgular ışığında her iki olguya da 'multilokuler mezotelyal İnklüzyon kisti' tanısı kondu. YORUM: Multiloküler mezotelyal İnklüzyon kistleri benign oluşumlar olmakla birlikte yavaş ve progresif gelişim gösteren, sıklıkla tekrarlayan lezyonlardır. Literatürde, ölümle sonlanan birkaç olgunun mevcut olması nedeniyle, çoğunlukla rastlantısal olarak tanı alan bu oluşumların tanınması önemlidir. Mevcut yayınlar kısıtlı sayıda olguları içermekte olup ileride yapılabilecek daha geniş serileri içeren çalışmalarla Prognostik önemleri daha net bir şekilde ortaya konulabilecektir.Öğe Polypoid cystitis unrelated to indwelling catheters: A report of eight patients(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Kılıç, Süleyman; Erguvan, Rezzan; İpek, Deniz; Güneş, Ali; Gökçe, Hasan; Aydın, N. Engin; Baydinç, CanÖz: Amaç: Kateterizasyon öyküsü olmayan polipoid sistitli hastalan değerlendirmek ve ilgili literatür ışığında tartışmak amaçlandı. Materyal ve Metot: Turgut Özal Tıp Merkezi'nin kayıtlarının retrospektif analizi ile koşuları uygun 8 hasta belirlendi. Bulgular: İki kadın ve 6 erkek hasta değerlendirildi. Ortalama yaş 48 idi (28-70). Dördünde mevcut olan üriner sitoloji bulguları normaldi. Hiçbir hastada bakteriyel üreme tespit edilmedi. Bütün olgular hematüri, over apsesi, mesane karsinomu, erektil disfonksiyon, nörojenik mesane, benin prostat hiperplazisi ve açıklanamayan dizüri gibi farklı durumların değerlendirilmesinde radyolojik ve sistoskopik incelemelerle tesadüfen teşhis edildi. Hastalar ilk tanıdan sonra 6 aydan 2 yıla kadar izlendi. İzlem süresince hiç rekürrens tespit edilmedi. Sonuçlar: Polipoid sistit benin bir lezyondur ve mesanenin transizyonel hücre karsinomunun ayırıcı tanısında düşünülmelidir. Başlık (İngilizce): Kalıcı kateterlere bağlı olmayan polipoid sistit: Sekiz olgunun sunumu Öz (İngilizce): Purpose: To evaluate the patients with polypoid cystitis, who did not have a catheterisation history and to review the related literature. Materials and Methods: A retrospective analysis of the records of Turgut Özal Medical Center revealed 8 patients with aforementioned qualification. Results: Two female and 6 male patients were evaluated. Mean age was 48 years (28 to 70). The urinary cytology findings available in 4 were normal. No bacterial growth was established in none of the patients. All cases were diagnosed incidentally by radiologic and cystoscopic examinations in the evaluation of different conditions, such as hematuria, ovarian abscess, bladder carcinoma, erectile dysfunction, neurogenic bladder, benign prostate hyperplasia and unexplained dysuria. Patients were followed for 6 months to 2 years after first diagnosis. No recurrence has been established during followup. Conclusions: Polypoid cystitis is a benign lesion and should be considered in the differential diagnosis of transitional cell carcinoma of the bladder.Öğe Prognostic significance of poorly differentiated cluster grading system in intestinal type gastric adenocarcinoma(2020) Gürünlüoğlu, Semra; Şamdancı, Emine Türkmen; Arslan, Ahmet Kadir; Akpolat, Nusret; Şahin, Nurhan; Gökçe, HasanAbstract: Aim: Gastric carcinoma is the fourth most common carcinoma worldwide. The relationships established between the tumor morphology and the prognosis have not been very effective until recent times. Poorly Differentiated Clusters (PDCs); are structures those can be easily identified in H&E sections. A new grading system based on PDC count has been studied in colorectal carcinoma; and found to be associated with prognosis. We have aimed to investigate this concept in gastric carcinoma. Material and Methods: Our study included 80 cases, consisting of 16 females and 64 males having gastric carcinoma with intestinal morphology. For each case; conventional grade, PDC grade and prognostic parameters to be applied in the study were determined, and statistically compared. Results: Significant discrepancy was found between the two grading systems. PDC tumor grades were statistically related to; median metastatic lymph node counts, metastatic lymph node ratios, lymph node stages (pN) and the presence of perineural invasion. Conclusion: In stomach carcinoma; PDC grading system was found to be related to a significant part of the expected parameters and may have a prognostic value.Öğe Rupture of testicle accompanying multiple traumas: A case report(2020) Ekmekyapar, Muhammed; Turtay, Muhammed Gökhan; Gürbüz, Şükrü; Derya, Serdar; Gökçe, Hasan; Solgun, Ömer FarukIn this case report, we aimed to present an 18-year-old male patient who had ruptured testicle after severe testicular trauma that developed due to a motorcycle accident. An eighteen-year-old male patient was brought to the emergency service after a motorcycle accident. There were open fractures in the left arm and left leg. The scrotum was ruptured, both testicles were outside, and the right testicle was ruptured. The patient was underwent emergency surgery for intraabdominal hemorrhage and liver laceration by general surgery. Also urology joined the operation. Urology carried out right orchiectomy and left testicular fixation on the patient. Although rupture of testicles is a rare condition, it may accompany the diagnosis in patients with multiple traumas. Early urology consultation should be sought to be able to save testicles and minimize complications.Öğe Tiroid Nodülü Olan Çocuklarda Laboratuvar, Radyolojik ve Sitopatolojik Değerlendirmelerin Histopatolojik Sonuçlarla İlişkisi(2021) Çamtosun, Emine; Ayşehan, Akıncı; Çiftci, Nurdan; Gökçe, Hasan; Kayaş, LemanÖz: Amaç: Çocuklarda, tiroid nodüllerinde malignite saptanma sıklığı erişkinlerden daha yüksektir. Çalışmamızda tiroid nodülü olan çocuklarda malign nodülleri saptamada etkili faktörlerin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız retrospektif, tek merkezli bir çalışmadır. Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) uygulanan <19 yaş 92 hastanın yaş, cinsiyet, laboratuvar, görüntüleme, sitopatoloji ve cerrahi patoloji verileri kaydedildi. Sitopatolojisi benign olan hastalar benign dışı (Bethesda 3-6) olanlarla ve patolojisi malign olan hastalar benign olanlarla yaş, cinsiyet, laboratuvar ve ultrasonografi bulguları açılarından karşılaştırıldı. Bulgular: İİAB sonuçları %14,1 (13/92) tanısal olmayan, %67,4 (62/92) benign, %7,6 (7/92) önemi belirsiz atipi veya folliküler lezyon, %7,6 (7/92) folliküler tümör veya şüphesi, %2,2 (2/92) malignite şüphesi ve %1,1 (1/92) malign şeklindeydi. Benign dışı sitolojisi olanlarda nötrofil/lenfosit oranı (NLO) ve solid nodül sıklığı daha yüksekti (sırasıyla p=0,042, p=0,014). Patolojik incelemesi olan hastaların (n=21) 5’inde karsinom, 2’sinde malignite potansiyeli belirsiz tümör, 14’ünde benign durumlar saptandı. Tüm hastalar içinde malignite sıklığı %5,4 olarak saptandı. Malign patoloji saptananlarda tanı yaşı ortalaması daha düşük, NLO ve solid nodül sıklığı ise daha yüksek bulundu (sırasıyla p=0,042; p=0,016; p=0,026). İİAB’nin malign nodülü saptamadaki duyarlılığı %100, özgüllüğü %53,8, tanısal değeri %66,7 olarak belirlendi. Sonuç: NLO yüksekliği ve nodülün solid oluşu İİAB’de benign dışı sonuçlara ve histopatolojide maligniteye işaret edebilir. Tanı yaşı küçük olgularda malignite riski daha yüksek olabilir. İİAB, çocuklarda malign nodülleri saptamada yüksek hassasiyettedir, ancak özgüllüğü artırmaya yönelik çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Turgut özal tıp merkezinde 1992-2000 yılları arasında mesane kanseri tanısı alan olguların histopatolojik özellikleri ve bazı immünohistokimyasal yöntemlerle prognoz ilişkisinin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2003) Gökçe, HasanBu retrospektif çalışma, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’nda 1992-2000 yıllan arasında mesane kanseri tanısı almış olgulardan oluşmaktadır. Toplam 81 hastaya ait 91 materyal değerlendirildi. Hastalara yaş dağılımı 35-83 arasında değişmekteydi. Ortalama yaş 63’tü. Erkek hastalara kadın hastalara oranı (87/4) 21.75’ti. p27 indeksi, Ki-67 indeksi ve diğer histopatolojik Prognostik özellikler (tümörün histolojik derecesi, patolojik evre, nekroz, lenfovasküler invazyon, stromal lenfoid hücre infiltrasyonu) değerlendirildi. Mesane tümörlerinin WHO-1999 sınıflandırma sistemine göre yeniden değerlendirilmesinden sonra, tanılar aşağıda görülmektedir: Düşük malignité potansiyelli papiller ürotelyal neoplazi (LMPUN), 1 olgu (% 1.1), Papiller ürotelyal karsinom (PUC), 37 olgu (%40.7), infiltratif papiller ürotelyal karsinom (IPUC), 19 olgu (%20.9), Infiltratif nonpapiller ürotelyal karsinom (INPUC), 27 olgu (%29.6), Yassı hücreli karsinom (SCC) ,2 olgu (%2.2), İndifferansiye karsinom (INDCA), 5 olgu (%5.5). p27 boyanması, Ki-67 indeksi ve histolojik derece, patolojik evre, lenfovasküler invazyon, nekroz ve stromal lenfoid hücre infiltrasyonundan oluşan diğer prognoz belirleyicilerini karşılaştırmada Ki-kare ve LSD testi kullanıldı.