Yazar "Güçlüer, Nilay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir üniversite hastanesi laboratuvarında beyin omurilik sıvısı'nda izole edilen mikroorganizmaların üç yıllık geriye dönük analizi(2012) Duman, Yücel; Yakupoğulları, Yusuf; Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Güçlüer, Nilay; Otlu, BarışAmaç: Bu çalışmada, hastanemizde üç yıllık dönemde beyin omurilik sıvısından (BOS) izole edilen ajanların geriye dönük analizi yapıldı. Gereç ve yöntem: Eylül 2008 ile Eylül 2011 yılları arasında laboratuvarımıza BOS örneği gönderilmiş olan hastaların sonuçları retrospektif olarak incelendi. Soyutlanan bakteri türleri konvansiyonel yöntemler, biyokimyasal testler ve/veya Phonix (BD, US) ticari identifikasyon sistemleri kullanılarak tanımlandı. Elde edilen türlerin antimikrobiyal duyarlılık testleri Clinical Laboratory Standards Institute (CLSI) önerileri doğrultusunda çalışıldı. Bulgular: Toplam 1408 hastaya ait BOS örneğinden 11 Streptococcus pneumoniae, 8 Klebsiella pneumoniae, 7 Pseudomonas aeruginosa, 7 Acinetobacter baumannii, 5 Escherichia coli, 4 Enterococcus spp., 2 Enterobacter spp., 25 koagülaz negatif stafilokok, 1 Morganella morganii, 2 Neisseria meningitidis, 1 Brucella spp., ve 1 Candida albicans olmak üzere toplam 74 (%5.2) üreme saptandı. Yapılan antibiyotik duyarlılık testinde 2 S.pneumoniae suşunda penisilin direnci saptanırken; bir E.coli ve iki K.pneumoniae suşunda genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL); üç acinetobacter ve bir pseudomonas suşunda ise karbapenem direnci saptandı. Sonuç: Farklı bölgelerde ve hasta topluluklarında etken ve antimikrobiyal direnç epidemiyolojisinin belirlenmesi koruyucu ve tedavi edici sağlık politikaların yapılandırılmasında faydalı olacaktır.Öğe Cedecea lapegei’nin neden olduğu bir pnömoni olgusu(Mikrobiyoloji Bülteni, 2008) Yetkin, Gülay; Ay, Selma; Kayabaş, Üner; Gedik, Ender; Güçlüer, Nilay; Çalışkan, AhmetÖz: Enterobacteriaceae ailesi üyelerinden olan Cedecea cinsi bakteriler, çoğunlukla balgamdan izole edilmelerine rağmen klinik önemleri ve enfeksiyonlardaki rolleri tam olarak bilinmemektedir. Bu raporda Cedecea lapagei'riın etken olduğu bir pnömoni olgusu sunulmaktadır. Bilinci kapalı olarak inönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine başvuran 38 yaşında erkek hasta, subaraknoid kanama ön tanısı ile beyin cerrahi servisinde operasyona alınmıştır. Reanimasyon yoğun bakım ünitesine yatırılan ve bilinç kapalılığı devam eden hastaya trakeostomi açılmış ve ventilatöre bağlanmıştır. Hikayesinden kronik obstrüktif akciğer hastalığı olduğu tespit edilen hastanın, hastaneye yatışının üçüncü gününde ateşi 39°C, beyaz küre sayısı ise 27.000/ml'dir. Akciğer filminde sağ alt lobda yaygın opasite görülmüş ve operasyondan sonra iki gün boyunca trakeal entübasyon uygulanan hastada mukoid trakeal sekresyon başlamıştır. Bronko-alveoler lavaj (BAL) örneğinden hazırlanan yaymada bol miktarda lökosit ve gram-negatif basiller saptanmış; BAL kültüründe üreyen bakteri Phoenix 100 (Becton Dickinson, ABD) ve API 20E (BioMerieux, Fransa) sistemleri ile C.lapagei olarak tanımlanmıştır. Intravenöz amikasin (1 x 1 g) ve meropenem (3 x 1 g) tedavisi verilen hasta, enfeksiyon semptomlarının gerilemesine rağmen, yatışının 12. gününde subaraknoid kanama nedeniyle kaybedilmiştir. Entübe edilen hastamızda C.lapagei pnömonisinin gelişmesinde, odağın balgam olduğu ve üst solunum yolları sekresyonunun aspire edilmesiyle enfeksiyonun ortaya çıktığı düşünülmüştür. Literatürde Cedecea türlerinin neden olduğu enfeksiyonlar bildirilmekle birlikte, olgumuz, ulaşılabilen kaynaklara göre sunulan ilk C.lapagei pnömonisi olgusudur.Öğe Escherichia coli suşlarında antimikrobiyal duyarlılık ve genişlemiş spektrumlu-?eta laktamaz (GSBL) varlığı(2010) Duman, Yücel; Güçlüer, Nilay; Serindağ, Ayfer; Tekerekoğlu, Mehmet SaitÖz: Amaç: Bu çalışma Mart 2009 - Mart 2010 tarihleri arasında hastanemiz Merkez Laboratuvarı Klinik Mikrobiyoloji bölümünde izole edilen E.coli suşlarının antimikrobiyal duyarlılık profili ve GSBL oranlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Mart 2009 - mart 2010 tarihleri arasında çeşitli örneklerden konvansiyonel yöntemler ve otomatize sistemle tanımlanan E.coli suşlarının antimikrobiyal duyarlılık durumu Clinical Laboratory Standards Institute (CLSI) kriterleriyle belirlendi. Bulgular: İzole edilen edilen 2459 E.coli suşu'nun, 747'si ayaktan tedavi gören, 1712'si yatarak tedavi gören hastalara aitti. Yatan hastalarda %84.8, ayakta tedavi gören hastalarda ise %77.3 ile en yüksek direnç oranı ampisiline karşı görülmüştür. En düşük direnç oranı imipenem ve amikasine karşı saptanmıştır. Ayaktan tedavi gören hastalardan izole edilen suşların 104'ünde (%13.9), yatan hastalardan izole edilen suşlardan ise 471'inde (%27.5) genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) belirlenmiştir. Sonuç: Hastanemizdeki antimikrobiyal direnç oranlarının belirlenmesiyle, antimikrobiyal tedavilerin bu sonuçlara göre seçilmesi, GSBL üretimi ve direnç gelişimini önleyecektir.Öğe Karbapenem dirençli pseudomonas aeruginosa izolatlarında metallo beta laktamaz üretiminin araştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Mansur, Ahmet; Ay, Selma; Otlu, Barış; Güçlüer, Nilay; Ersoy, YaseminAmaç: Bu çalışmada nozokomiyal enfeksiyon etkeni olarak izole edilen, karbapenemlere dirençli 29 Pseudomonas aeruginosa izolatında metallo beta-laktamaz üretiminin belirlenmesi ve üç farklı fenotipik yöntemin sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Pseudomonas aeruginosa izolatları konvansiyonel yöntemler ile tanımlanmış, antibiyotik duyarlılık testleri Clinical and Laboratory Standards Institue standartlarına göre Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Karbapenem direncini doğrulamak için imipenem E test ve meropenem E test (AB BIODISK, Solna, İsveç) kullanılmıştır. Metallo beta-laktamaz üretimini belirlemek için metallo beta-laktamaz E test (AB BIODISK, Solna, İsveç), modifiye Hodge testi ve imipenem-EDTA kombine disk testi kullanılarak sonuçlar polimeraz zincir reaksiyonu sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Bulgular: Karbapenemlere dirençli 29 izolatta polimeraz zincir reaksiyonu ile IMP, VIM, GIM, SIM ve SPM tipi metallo beta-laktamaz enzim geni bulunamamıştır. Fenotipik testlerden kombine disk testi ile altı izolat, E test ile iki izolat pozitif sonuç vermiştir. Modifiye Hodge testi ile 10 izolat pozitif sonuç vermiş, iki izolatta ise sonuç belirlenememiştir. Polimeraz zincir reaksiyonu sonuçları ile metallo beta-laktamaz E test sonuçları arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir (p> 0,05). Polimeraz zincir reaksiyonu ile kombine disk testi sonuçları arasındaki farkın anlamlı olduğu (p:0,023 ) ve yine polimeraz zincir reaksiyonu ile modifiye Hodge testi sonuçları arasında farkın anlamlı olduğu saptanmıştır (p< 0,001). Sonuç: Bulgularımıza göre; karbapenemlere dirençli P. aeruginosa izolatları için metallo beta-laktamaz tarama testi olarak metallo beta-laktamaz E testin kullanılması uygundur, ancak pozitif sonuçların moleküler yöntemler ile doğrulanması gereklidir.Öğe Karbapenem Dirençli Pseudomonas aeruginosa İzolatlarında Metallo Beta Laktamaz Üretiminin Araştırılması*(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Mansur, Ahmet; Ay, Selma; Otlu, Barış; Güçlüer, Nilay; Ersoy, YaseminAmaç: Bu çalışmada nozokomiyal enfeksiyon etkeni olarak izole edilen, karbapenemlere dirençli 29 Pseudomonas aeruginosa izolatında metallo beta-laktamaz üretiminin belirlenmesi ve üç farklı fenotipik yöntemin sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Pseudomonas aeruginosa izolatları konvansiyonel yöntemler ile tanımlanmış, antibiyotik duyarlılık testleri Clinical and Laboratory Standards Institue standartlarına göre Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Karbapenem direncini doğrulamak için imipenem E test ve meropenem E test (AB BIODISK, Solna, İsveç) kullanılmıştır. Metallo beta-laktamaz üretimini belirlemek için metallo beta-laktamaz E test (AB BIODISK, Solna, İsveç), modifiye Hodge testi ve imipenem-EDTA kombine disk testi kullanılarak sonuçlar polimeraz zincir reaksiyonu sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Bulgular: Karbapenemlere dirençli 29 izolatta polimeraz zincir reaksiyonu ile IMP, VIM, GIM, SIM ve SPM tipi metallo beta-laktamaz enzim geni bulunamamıştır. Fenotipik testlerden kombine disk testi ile altı izolat, E test ile iki izolat pozitif sonuç vermiştir. Modifiye Hodge testi ile 10 izolat pozitif sonuç vermiş, iki izolatta ise sonuç belirlenememiştir. Polimeraz zincir reaksiyonu sonuçları ile metallo beta-laktamaz E test sonuçları arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir (p> 0,05). Polimeraz zincir reaksiyonu ile kombine disk testi sonuçları arasındaki farkın anlamlı olduğu (p:0,023 ) ve yine polimeraz zincir reaksiyonu ile modifiye Hodge testi sonuçları arasında farkın anlamlı olduğu saptanmıştır (p< 0,001). Sonuç: Bulgularımıza göre; karbapenemlere dirençli P. aeruginosa izolatları için metallo beta-laktamaz tarama testi olarak metallo beta-laktamaz E testin kullanılması uygundur, ancak pozitif sonuçların moleküler yöntemler ile doğrulanması gereklidir.Öğe Multipl sklerozlu hastalarda borrelia burgdorferi antikorlarının araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2014) Güçlüer, NilayIxodes cinsi kene ve Borrelia burgdorferi varlığında gelişen Lyme hastalığı ülkemizde bildirimi zorunlu hastalıklar arasında olmayıp, seroprevelansına yönelik çok az sayıda veri bulunmaktadır. Çalışmamızda benzer nörolojik semptomlar ile seyreden Lyme ile multipl skleroz (MS) hastalıklarının hekimler tarafından ayrımının yapılması gerektiğine dikkat çekmek amaçlandı. Bu amaçla on dört aylık periyotta üniversitemiz hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı MS polikliniğine başvuran 100 hastadan serum örneği alarak öncelikle ELİSA yöntemi ile B.burgdorferi IgM ve IgG pozitifliğini saptadık. B.burgdorferi IgM pozitifliği 100 hastadan 8'inde (%8) saptanırken IgG antikorları 100 hastadan 2'sinde (%2) saptandı. Western blot yöntemi ile yapılan doğrulama testinde IgM pozitifliğinin 3 (%3) hastada olduğu IgG pozitifliğinin ise (%2) değişmediği görüldü. Yapılan istatistiksel analizlerde bağımsız değişkenler olan yaş, cinsiyet, meslek grubu, kene öyküsü, ECM varlığı, ağrı ve MS yılı sonuçları ile ELISA ile western blot sonuçları arasında istatistiksel açıdan elde edilen sonuçlarda anlamlı bir farklılığın oluşmadığı saptandı. Çalışmamızda IgM antikorlarına ait ELISA testinde pozitif çıkan sonuçlar western blot yöntemi ile doğrulandığında 5 adet yanlış pozitiflik saptanmıştır. Fakat bu durum çalışmanın değişkenleri ile kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığa yol açmamıştır (p>0,05). B.burgdorferi pozitif saptadığımız numunelerde sifiliz pozitifliğine rastlamadık. B.burgdorferi IgG değişkenine göre 0-10 yıl ve 11 yıl ve üzerindeki sürelerde MS hastası olanlar arasında anlamlı farklılık bulundu ve p değeri 0.03 olarak hesaplandı. Sıra ortalamaları dikkate alındığında 0-10 yıldır MS hastası olanların B.burgdorferi IgG antikorlarının daha yüksek olduğu görülmektedir. Western blot yöntemi ile ELISA yöntemi karşılaştırıldığında tüm elde edilen sonuçlar arasında anlamlı bir fark görülmemiştir (p > 0,05). Sonuç olarak; tedavi edilebilir bir hastalık olan Lyme hastalığının nörolojik bulgular görülen hastalıklar düşünüldüğünde her ne kadar az sayıda hastada pozitif saptansa dahi klinisyen tarafından göz önünde bulundurulması gerektiği kanısındayız.Öğe Mycoplasma' ların hamile kadınlarda mikrobiyolojik profili(İnönü Üniversitesi, 2007) Güçlüer, NilayAmaç: Çoğunlukla rutin olarak araştırılmayan, ürogenital sistemde birçok hastalıkla ilişkili, genital Mycoplasma' ları tanımlamak, farklı yaşlarda semptomatikasemptomatik hamile kadınlarda etyolojisini ortaya koymak, oluşturduğu hastalıklarının klinik önemini vurgulamış olmak, genital infeksiyonların tanısında Mycoplasma' ların da düşünülmesini sağlamak ve antibiyotiklere direnç oranlarını belirleyerek ampirik tedaviye yol göstermek olarak hedeflenmiştir. Materyal ? Metot : Alınan servikal örnekler Mycoplasma Ist ? 2 kiti ve A7 agar ile değerlendirildi. Mycoplasma Ist ? 2 kiti ile ayrıca antibiyotik duyarlılığına bakıldı. Bulgular: M. hominis 6 ( %6 ) kişide, U. urealyticum ise 29 ( %29 ) kişide gözlendi. Pozitif kültürlerin %17.1'i M. hominis' e, % 82.8'i U. urealyticum' a aitti. Doksisiklin, tetrasiklin ve pristinamisine direnç gözlenmedi. 100 hamileden 15'inde spontan abortus görüldü. Bunlardan 12' si hasta 3' ü ise kontrol grubundaydı. Sonuç: Yaptığımız çalışmada bu mikroorganizmaların spontan abortusla ilişkili olabileceği görülmektedir. Yabancı ülkelerle oluşan prevelans farkı ülkemizdeki ve ayrıca bölgemizdeki kadınların kültürel olarak tek eşli olması ile ilişkili olabilir. Çalışma ve kontrol grubumuz tek eşli kadınlardan oluşmaktaydı. Ayrıca amprik tedavide ise doksisiklin ve pristinamisin kullanılabilir.Öğe Sigara içiminin nazofarinks'de potansiyel patojenlerin taşıyıcılığına etkisi(2010) İmadoğlu Yetkin, Gülay; Yetkin, Özkan; Taştekin, Neşe; Güçlüer, NilayÖz: Amaç: Sigara içiminin solunum yolu enfeksiyonu sıklığını ve bazı potansiyel patojen mikroorganizmaların ağızda kolonizasyonunu artırdığı bilinmektedir. Sigara içiciliği veya sigara dumanına maruz kalmak potansiyel patojen bakterilerin orofaringeal muköz membrana yapışma özelliğini arttırmaktadır. Bu çalışmanın amacı aktif sigara içiminin nazofarinkste potansiyel patojen bakterilerin taşıyıcılığına ve aerob floraya etkisini araştırmaktır. Potansiyel patojen bakteriler olarak Haemophilus İnfluenza, Moraxella catarrhalis, Streptococcus pneumoniae, Streptococcus pyogenes, Neisseria meningitidis , Staphylococcus aureus ve Candida albicans araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Hastanenin çeşitli servislerinden 77 hastane personeli sağlıklı yetişkin üzeride çalışıldı. Nazofarinks kültürleri steril pamuklu eküvyon ile ağızdan girilerek nasofarinksden alındı. Sigara içenler hafif (n: 29; 0-10 paket/yıl), orta (n: 16; 11-20paket/yıl) ve ağır içici (n: 12; 25 ve üstü paket/yıl) olarak sınıflandırıldı. Kültürler semikantitatif (roll plate,yuvarlama) ekildi ve değerlendirildi. Bulgular: Üç örnekte Staphylococcus aureus, 1 örnekte Neisseria meningitidis, 1 örnekte Acinetobacter lwoffi, 1 örnekte E.coli, 12 örnekte her plak alanında yoğun maya (Candida albicans), 8 örnekte her plak alanında az sayıda maya (Candida albicans ve Candida spp.), 1 örnekte Haemophilus aphrophilus ve 1 örnekte A grubu ß hemolitik streptokok üredi. Elli yedi gönüllü (%75) sigara içiyordu. Sigara içenlerin 24'ünde (%42), sigara içmeyenlerin 4'ünde (%20) patojen bakteri izole edildi (p<0.05). Hafif içiciler grubunda 6 patojen (%20), orta içiciler grubunda 8 patojen (%50) ve ağır içiciler grubunda 10 patojen (%83) bakteri izole edildi (p<0.05). Her üç gruptaki üreme oranları anlamlı olarak arttı; potansiyel bakteri üreme oranı sigara içme oranındaki artışla paralel olarak %20 den %83'e çıktı. Sonuç: Sigara içimi ağızda potansiyel patojen kolonizasyonunu arttırmıştır.