Yazar "Gülbaş, Hülya" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer Kanserli Bir Hastada Endobronşiyal Brakiterapi Uygulaması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Gülbaş, Hülya; Erkal, Haldun Şükrü; Yıldırım, Zeki; Kuzucu, Akın; Serin, MeltemEndobronşiyal brakiterapi, cerrahi tedavinin uygun olmaması nedeni ile radyoterapi uygulanacak olan akciğer kanserli hastalarda endobronşiyal yerleşimli lezyonların kontrol olasılığının arttırılması ya da endobronşiyal yerleşimli lezyonlara bağlı yakınmaların palyasyonunun sağlanması amacı ile tek başına ya da eksternal radyoterapi ile birlikte kullanılabilen bir tedavi yöntemidir. Bu yazıda, Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’nda akciğer kanserli bir hastada gerçekleştirilen ilk endobronşiyal brakiterapi uygulaması anlatılmaktadır.Öğe Kemik metastazlı hastalarda palyatif radyoterapi sonrası idrar kalsiyum ve deoksipiridinolin seviyeleri(Türk Hematoloji Onkoloji Dergisi, 2004) Topkan, Erkan; Özyiğit, Gökhan; Gülbaş, Hülya; Karaoğlu, AzizÖz: Bu çalışmada metastatik kemik hastalığı olan hastalarda palyatif radyoterapi sonrası idrar kalsiyum ve Deoksipiridinolin (DPD) seviyelerindeki değişim araştırılmış ve ön değerlendirme sonuçları verilmiştir. Primer akciğer veya meme kanserli, radyografik olarak kemik metastazı saptanmış, ağrısı olan ancak analjezik tedavisine cevap vermeyen 19 hasta bu çalışmaya alınmıştır. Hastaların 7'si kadın, 12'si erkek olup medyan yaş 58'dir (43-84 yaş). İdrar kalsiyum ve DPD seviyeleri radyoterapi öncesi, radyoterapi sonrası 6. ve 12. haftalarda ölçülmüştür. Hastaların tümüne 3 Gy günlük fraksiyon dozunda toplam 30 Gy eksternal radyoterapi uygulanmıştır. Radyoterapi öncesi hastaların idrar kalsiyum seviyeleri ortalama 17.53 ± 3.60 g/dl/µmol kreatinin ve ortalama idrar DPD seviyesi 100.12 ± 70.39 pmol/µmol kreatinin olarak bulunmuştur. Ondört hasta metastatik kemik hastalığında progresyon olmaksızın izlemdedir (Grup I). Bu grup hastalarda radyoterapi sonrası idrar kalsiyum ve DPD seviyelerinde istatiksel olarak anlamlı bir düşüş saptanmıştır (idrar kalsiyumu için p<0.001 ve idrar DPD için p<0.001). Klinik ve radyolojik değerlendirmeler sonucunda 5 hastada metastatik kemik hastalığında progresyon olduğu görülmüştür (Grup II). Bu hastalarda ise idrar kalsiyum ve DPD seviyelerinde istatiksel olarak önemli bir artış olduğu bulunmuştur (idrar kalsiyumu için p=0.006 ve idrar DPD için p=0.009). Metastatik kemik hastalığında palyatif radyoterapiye cevabın değerlendirilmesi için idrar kalsiyum ve DPD seviyelerinin takibi objektif bir kriter olarak kullanılabilir ve hastalık progresyonun erken saptanmasını sağlayabilir. Başlık (İngilizce): The levels of urine calcium and deoxypyridinoline in patients with metastatic bone disease treated with palliative radiotherapy Öz (İngilizce): We prospectively evaluated the predictability of urine calcium and deoxypyridinoline (DPD), the two bone resorption markers, in the assessment of objective response to palliative radiation therapy (RT) for metastatic bone disease. Nineteen patients with radiographic evidence of metastatic bone disease due to breast or lung primaries, and suffering from persisting pain despite analgesic treatment were enrolled in this prospective study. There were 7 female and 12 male with a median age of 58 years (range 43 to 84 years). Urine samples for the measurement of urinary calcium and DPD levels were taken at the beginning of RT, sixth week, and twelfth week following RT. All patients received a total dose of 30 Gy in 3 Gy daily fraction doses 5 days a week for 10 days. Mean urine calcium and DPD levels before RT for whole patients were 17.53 ± 3.60 g/dl/µmol creatinine, and 100.12 ± 70.39 pmol/µmol creatinine. Fourteen patients (Group I) were alive with no evidence of progression of metastatic bone disease. Urine calcium and DPD levels were found to show a significant and progressive decrease after RT in Group I patients (p<0.001 for urine calcium and p= p<0.001 for urine DPD). Clinical and radiological evaluation revealed further bone dissemination of malignancy in five patients (Group II). Urine DPD and calcium concentrations were found to increase significantly in Group II patients (p=0.006 for urine calcium and p=0.009 for urine DPD). Our preliminary results demonstrated that both urine calcium and DPD may serve as valuable objective tools for assessing response to palliative RT of metastatic bone disease, and may serve as early predictors of disease progression.Öğe Ratlarda radyoterapiye bağlı akciğer hasarını önlemede melatoninin etkinliği(İnönü Üniversitesi, 2005) Gülbaş, HülyaRadyoterapi uygulamaları sonrası akut dönemde radyasyon pnömonitisi % 5-30 sıklıkla görülen bir yan etkidir ve oluşum mekanizması tam olarak açıklanamamıştır. Bu çalışmada, ratlarda radyoterapiye bağlı akciğer hasarının önlenmesinde melatoninin etkinliğinin histopatolojik olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yapılan deneysel çalışmada, 24 adet Wistar albino tipi erkek ratlar, kontrol grubu (n=8), radyoterapi grubu (n=8), ve radyoterapi öncesi melatonin uygulanan grup (n=8) olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. 6 hafta sonra sakrifiye edilen ratlarda histopatolojik olarak akut akciğer hasarı değerlendirilmiştir. Radyoterapiye bağlı akciğer hasarının akut dönem etkileri kontrol grubu ile karşılaştırıldığında intraalveolar ödem, intraalveolar serbest eritrosit varlığı, inflamatuar hücrelerin sayısında artışın gösterilmiş olması bu modelin radyasyon pnömonitisini değerlendirmek açısından başarılı bir model olduğunu göstermektedir. Radyoterapi öncesi melatonin uygulanan ratlarda ise, intraalveolar ödem ve intraalveolar serbest eritrosit gözlenmezken, alveolar aktif makrofajların sayısında ve alveolar septal kalınlıkta belirgin artış gösterilmiştir. Bu çalışmada, melatoninin radyoterapiye bağlı akut akciğer hasarını önlemede etkin olduğu gösterilmekle birlikte, literatürde bazı çalışmalarda bildirildiği gibi proinflamatuar etkisi ile ortama alveolar aktif makrofajları çağırarak kronik inflamasyonu başlattığını göstermektedir. Bu nedenle, melatoninin, klinik kullanıma girmeden önce, doku üzerindeki etkilerini değerlendiren ileri çalışmaların yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.