Yazar "Gülhaş, Nurçin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 44
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adrenal yetmezlik ve hipotiroidi tanısıyla hormon replasman tedavisi alan olguda anestezi uygulaması(2002) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Sızanlı, Ebru; Sağır, Özlem; Ersoy, M. ÖzcanMultipl Endokrin Neoplazi II (MEN II) nedeniyle yapılan sürrenalektomi ve tiroidektomiyi takiben adrenal yetmezlik ve hipotiroidi gelişebilir. Oysa cerrahiye stres yanıtta gerek kortizol gerekse tiroid hormonları ana unsurlar olup; replasmanları gerekmektedir. Herhangi bir nedenle bu tür vakalara anestezi uygulaması gerektiğinde cerrahiye metabolik ve endokrin yanıtı azalttığı bilinen rejyonal bloklar daha uygun olacaktır. Bu nedenle vajinal histerektomi geçirecek olan, öncelikle epidural anestezi planladığımız ancak uygulama zorluğu nedeniyle genel anestezi vermek zorunda kaldığımız, adrenal yetmezlik ve hipotiroidi replasman tedavisi alan bir olguyu sunmayı amaçladık.Öğe Adrenal Yetmezlik Ve Hipotiroidi Tanısıyla Hormon Replasman Tedavisi Alan Olguda Anestezi Uygulaması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Sızanlı, Ebru; Sağır, Özlem; Ersoy, M. ÖzcanMultipl Endokrin Neoplazi II (MEN II) nedeniyle yapılan sürrenalektomi ve tiroidektomiyi takiben adrenal yetmezlik ve hipotiroidi gelişebilir. Oysa cerrahiye stres yanıtta gerek kortizol gerekse tiroid hormonları ana unsurlar olup; replasmanları gerekmektedir. Herhangi bir nedenle bu tür vakalara anestezi uygulaması gerektiğinde cerrahiye metabolik ve endokrin yanıtı azalttığı bilinen rejyonal bloklar daha uygun olacaktır. Bu nedenle vajinal histerektomi geçirecek olan, öncelikle epidural anestezi planladığımız ancak uygulama zorluğu nedeniyle genel anestezi vermek zorunda kaldığımız, adrenal yetmezlik ve hipotiroidi replasman tedavisi alan bir olguyu sunmayı amaçladık.Öğe Akut İntraoperatif Atelektazi: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Demirbilek, Semra; Borazan, Hale; Ersoy, M. ÖzcanAkut gelişen atelektazi acil tedavi edilmediğinde gaz değişimini bozup, enfeksiyon riskini arttırarak mortalite ve morbiditede artışa sebep olur. Fleksibl fiberoptik bronkoskopi (FFB) son zamanlarda atelektazinin tanı ve tedavisinde yaygın kullanılan bir metod olup, özellikle hava yolundaki mukusa sekonder atelektazilerin tedavisinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle intraoperatif akut gelişen ve FFB sonrası hızla düzelen bir atelektazi olgusunu sunmayı uygun bulduk.Öğe Akut intraoperatif atelektazi: Olgu sunumu(2003) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Demirbilek, Semra; Borazan, Hale; Ersoy, M. ÖzcanAkut gelişen atelektazi acil tedavi edilmediğinde gaz değişimini bozup, enfeksiyon riskini arttırarak mortalite ve morbiditede artışa sebep olur. Fleksibl fiberoptik bronkoskopi (FFB) son zamanlarda atelektazinin tanı ve tedavisinde yaygın kullanılan bir metod olup, özellikle hava yolundaki mukusa sekonder atelektazilerin tedavisinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle intraoperatif akut gelişen ve FFB sonrası hızla düzelen bir atelektazi olgusunu sunmayı uygun bulduk.Öğe Algoloji Polikliniğine BaĢvuran Onkolojik Hastalarda Tedavi ve Komplikasyon Yönetimi: Retrospektif Değerlendirme(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Erdoğan Kayhan, Gülay; Gülhaş, Nurçin; Aslan, Abdulvahap; Durmuş, MahmutAmaç: Bu çalışmada İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bilim Dalına Ocak 2011-Mart 2012 tarihleri arasında başvuran 241 onkoloji hastasının ağrı şiddeti, uygulanan medikal tedavi yöntemleri, hasta memnuniyeti ve gelişen komplikasyonlar geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntemler: Demografik veriler, medikal tedavide kullanılan opioid analjezikler, nöropatik ağrıya yönelik adjuvan tedaviler, ek hastalıklar, vizüel analog skalagiriş ve kontrol değerleri, kaçak ağrısı, bulantı-kusma, kabızlık, kaşıntı, idrar retansiyonu, sedasyon gibi yan etkiler ve bunların tedavileri ve hasta memnuniyeti kaydedildi. Bulgular: Ağrı tedavisi için % 61 zayıf opioid, %9.1 güçlü opioid ve %29.9 zayıf + güçlü opioid kombinasyonu tercih edilmişti. Nöropatik ağrıya yönelik adjuvan tedavi başlanan 84 (% 35) hastada %47.5 pregabalin, %43.3 amitriptilin, %7.5 gabapentin ve %1,7 gabapentin+amitriptilin kullanıldığı saptandı. Poliklinik başvurusunda ağrı düzeyleri orta ve şiddetli iken (vizüel analog skala bazal değeri, 7.16 ± 1.5) %90.5 hastada vizüel analog skala kontrol değerinin 4 ve altında olduğu tespit edildi (vizüel analog skalakontrol 3.06 ± 1.1). İlaç memnuniyet oranımız %80 iken, bulantı-kusma oranı %30.3, konstipasyon %19.5, sedasyon %19.1, idrar retansiyonu %10 ve kaşıntı %5 idi. Sonuç: Opioid tedavisindeki tercihlerimiz, başarı oranlarımız ve hasta memnuniyetleri açısından verilerimizin literatür ile uyumlu olduğu görüldü. Kanser ağrısında iyi planlanmış ağrı protokolleriyle hasta memnuniyet skorlarının yüksek, yan etki insidansının ise düşük olduğu kanısındayız.Öğe Algoloji Polikliniğine Başvuran Onkolojik Hastalarda Tedavi ve Komplikasyon Yönetimi: Retrospektif Değerlendirme(2013) Kayhan, Gülay Erdoğan; Gülhaş, Nurçin; Aslan, Abdülvahap; Durmuş, MahmutAmaç: Bu çalışmada İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bilim Dalına Ocak 2011-Mart 2012 tarihleri arasında başvuran 241 onkoloji hastasının ağrı şiddeti, uygulanan medikal tedavi yöntemleri, hasta memnuniyeti ve gelişen komplikasyonlar geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntemler: Demografik veriler, medikal tedavide kullanılan opioid analjezikler, nöropatik ağrıya yönelik adjuvan tedaviler, ek hastalıklar, vizüel analog skalagiriş ve kontrol değerleri, kaçak ağrısı, bulantı-kusma, kabızlık, kaşıntı, idrar retansiyonu, sedasyon gibi yan etkiler ve bunların tedavileri ve hasta memnuniyeti kaydedildi. Bulgular: Ağrı tedavisi için % 61 zayıf opioid, %9.1 güçlü opioid ve %29.9 zayıf + güçlü opioid kombinasyonu tercih edilmişti. Nöropatik ağrıya yönelik adjuvan tedavi başlanan 84 (% 35) hastada %47.5 pregabalin, %43.3 amitriptilin, %7.5 gabapentin ve %1,7 gabapentin+amitriptilin kullanıldığı saptandı. Poliklinik başvurusunda ağrı düzeyleri orta ve şiddetli iken (vizüel analog skalabazal değeri, 7.16 ± 1.5) %90.5 hastada vizüel analog skala kontrol değerinin 4 ve altında olduğu tespit edildi (vizüel analog skalakontrol 3.06 ± 1.1). İlaç memnuniyet oranımız %80 iken, bulantı-kusma oranı %30.3, konstipasyon %19.5, sedasyon %19.1, idrar retansiyonu %10 ve kaşıntı %5 idi. Sonuç: Opioid tedavisindeki tercihlerimiz, başarı oranlarımız ve hasta memnuniyetleri açısından verilerimizin literatür ile uyumlu olduğu görüldü. Kanser ağrısında iyi planlanmış ağrı protokolleriyle hasta memnuniyet skorlarının yüksek, yan etki insidansının ise düşük olduğu kanısındayız.Öğe Algoloji polikliniğine başvuran onkolojik hastalarda tedavi ve komplikasyon yönetimi: retrospektif değerlendirme(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Kayhan, Gülay Erdoğan; Gülhaş, Nurçin; Aslan, Abdulvahap; Durmuş, MahmutAmaç: Bu çalışmada İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bilim Dalına Ocak 2011-Mart 2012 tarihleri arasında başvuran 241 onkoloji hastasının ağrı şiddeti, uygulanan medikal tedavi yöntemleri, hasta memnuniyeti ve gelişen komplikasyonlar geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntemler: Demografik veriler, medikal tedavide kullanılan opioid analjezikler, nöropatik ağrıya yönelik adjuvan tedaviler, ek hastalıklar, vizüel analog skalagiriş ve kontrol değerleri, kaçak ağrısı, bulantı-kusma, kabızlık, kaşıntı, idrar retansiyonu, sedasyon gibi yan etkiler ve bunların tedavileri ve hasta memnuniyeti kaydedildi. Bulgular: Ağrı tedavisi için % 61 zayıf opioid, %9.1 güçlü opioid ve %29.9 zayıf + güçlü opioid kombinasyonu tercih edilmişti. Nöropatik ağrıya yönelik adjuvan tedavi başlanan 84 (% 35) hastada %47.5 pregabalin, %43.3 amitriptilin, %7.5 gabapentin ve %1,7 gabapentin+amitriptilin kullanıldığı saptandı. Poliklinik başvurusunda ağrı düzeyleri orta ve şiddetli iken (vizüel analog skala bazal değeri, 7.16 ± 1.5) %90.5 hastada vizüel analog skala kontrol değerinin 4 ve altında olduğu tespit edildi (vizüel analog skalakontrol 3.06 ± 1.1). İlaç memnuniyet oranımız %80 iken, bulantı-kusma oranı %30.3, konstipasyon %19.5, sedasyon %19.1, idrar retansiyonu %10 ve kaşıntı %5 idi. Sonuç: Opioid tedavisindeki tercihlerimiz, başarı oranlarımız ve hasta memnuniyetleri açısından verilerimizin literatür ile uyumlu olduğu görüldü. Kanser ağrısında iyi planlanmış ağrı protokolleriyle hasta memnuniyet skorlarının yüksek, yan etki insidansının ise düşük olduğu kanısındayız.Öğe Alkalinize bupivakain ve ropivakainin antibakteriyel etkinliği(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2007) Begeç, Zekine; Gülhaş, Nurçin; Toprak, Hüseyin İlksen; Erdil, Feray; Yetkin, Gülay; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Çalışmamızda, alkalinize bupivakain ve ropivakainin Escherichia coli, Staphylococcus aureus ve Pseudomonas aeruginosa üzerine antibakteriyel etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmada % 0.5 bupivakain, % 0.2 ropivakain, % 0.5 bupivakain+NaHCO3, % 0.2 ropivakain+NaHCO3 solüsyonları ile E. coli, S. aureus ve P. aeruginosa bakteri kültürleri kullanıldı. Bakteriler standart kanlı agarda üretildi. Bakteri kültürleri % 0.9 serum fizyolojik içerisinde 0.5 McFarlands yoğunluğunda (108 cfu mL-1) hazırlanarak her bir bakteri solüsyonu Mueller-Hinton'da dilüe edilip standart inokulum sağlandı (105 cfu mL-1). Test solüsyonları ve kontrolleri (serum fizyolojik) 2 mL olacak şekilde hazırlanarak üzerlerine 2 mL bakteri inokulumu eklendi. Karışımlar vortekslenerek steril polystyrene spektrofotometre küvetlerine 3 mL aktarıldı ve 37°C'de enkübe edildi. Optik dansite 0., 3. ve 6. sa.'te 540 nm'de spektrofotometre ile ölçüldü. Bulgular: Bupivakain S. aureus ve E. coli üremesini tüm ölçüm zamanlarında inhibe ederken, P. aeruginosayı sadece 6. sa.'te inhibe etti (p<0.05). Alkalinize bupivakain S. aureus üremesini 0. sa.'te E. coliyi ise, 0. ve 6. sa.'te inhibe etti (p<0.05). Bupivakainin E. coli üzerine antibakteriyel etkinliği 6. sa.'te alkalinize bupivakainden anlamlı yüksekti (p< 0.05). Ropivakain S. aureus üremesini 0. ve 3. sa.'te alkalinize ropivakainden daha fazla inhibe ederken, alkalinize ropivakain kontrole göre daha az inhibisyon yaptı (p<0.05). Ropivakain ve alkalinize ropivakain E. coli üremesini 3 ve 6. sa.'te inhibe ederken 0.sa.'te sadece ropivakain inhibe etti (p<0.05). Ropivakain ve alkalinize ropivakain P. aeruginosa üremesini 3.sa.'te inhibe etti (p<0.05). Sonuç: Bupivakainin antibakteriyel etkisinin mevcut olduğu ve alkalinizasyonun bunu değiştirmediği, ropivakainin zayıf antibakteriyel etkisi olduğu ve bunun alkalinizasyon ile daha da azaldığı saptandı.Öğe Anestezi indüksiyonunda 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin ve propofolün hemodinami ve entübasyon koşullarına etkilerinin karşılaştırılması(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2003) Demirbilek, Semra; Toğal, Türkan; Gülhaş, Nurçin; Çiçek, Müslüm; Doğan, Zafer; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Bu çalışmada; anestezi indüksiyonunda 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin ve propofolün hemodinami ve entübasyon koşullarına etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Etik Kurul ve hasta onayından sonra elektif cerrahi planlanan, ASA I, 20-56 yaş arası 44 hasta rasgele iki gruba ayrıldı. Remifentanil 1 µg kg-1 bolus doz uygulandıktan sonra 1. gruba (grup K, n=22) 1-1.5 mg kg-1 ketamin, 2. gruba (grup P, n=22) ise 1.5-2 mg kg-1 propofol verildi. Tüm hastalar 0.1 mg kg-1 vekuronyum uygulanmasından 3 dk sonra entübe edildi. Entübasyon koşulları mükemmel, iyi ve zayıf olarak skorlandı. İdamede % 50 O2-N2O ve % 1-1.5 sevofluran, gerektiğinde remifentanil 0.5 µg kg-1 uygulandı. Sistolik arter basıncı (SAB), diyastolik arter basıncı (DAB), ortalama arter basıncı (OAB) ve kalp atım hızı (KAH) indüksiyondan önce (kontrol) ve sonra, entübasyondan önce, entübasyondan 1, 3 ve 5 dk sonra, insizyondan 1 dk sonra ve 5 dk ara ile 30 dakika süresince kaydedildi. SAB, DAB, OAB ve KAH değerleri insizyona kadar grup K'da grup P'ye göre anlamlı olarak yüksekti. Grupların entübasyon skorları ve ek remifentanil ihtiyaçları arasında anlamlı fark yoktu. Sonuç olarak, propofol-remifentanil indüksiyonu ile karşılaştırıldığında, 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin indüksiyonunun daha iyi hemodinamik stabilite sağladığı ve entübasyon koşullarının benzer olduğu kanısına varıldı.Öğe Anesthetic management of Guillain Barre Syndrome in a pregnant woman(2017) Gülhaş, Nurçin; Kayhan, Gülay Erdoğan; Karademir, Ali; Durmuş, Mahmut; Şanlı, MukadderGuillain-Barre syndrome (GBS) is an acute demyelinating polyneuropathy with symmetrical weakness characterized by loss of sensation and reflexes. During pregnancy the morbidity and mortality of GBS is high. GBS patients are prone to acute respiratory failure due to weaknes of respiratory muscles, hypotension associated with autonomic dysfunction, hemodynamic instability such as the development of hypertension and arrhythmia. Patients may need intensive care. The anesthetic technique for pregnant women with Guillain-Barre syndrome requiring cesarean section remains at discretion of the anesthesiologist, who should be guided by the clinical conditions and comorbidities of each patient. Therefore, we aimed to present the anesthetic management of cesarean planned in a GBS case.Öğe Anesthetic management of Guillain Barre Syndrome in a pregnant woman(2017) Gülhaş, Nurçin; Kayhan, Gülay Erdoğan; Karademir, Ali; Şanlı, Mukadder; Durmuş, MahmutGuillain-Barre syndrome (GBS) is an acute demyelinating polyneuropathy with symmetrical weakness characterized by loss of sensation and reflexes. During pregnancy the morbidity and mortality of GBS is high. GBS patients are prone to acute respiratory failure due to weaknes of respiratory muscles, hypotension associated with autonomic dysfunction, hemodynamic instability such as the development of hypertension and arrhythmia. Patients may need intensive care. The anesthetic technique for pregnant women with Guillain-Barre syndrome requiring cesarean section remains at discretion of the anesthesiologist, who should beguided by the clinical conditions and comorbidities of each patient. Therefore, we aimed to present the anesthetic management of cesarean planned in a GBS case.Öğe Çocuklarda kaudal anestezide bupivakaine eklenen fentanil ile ketaminin karşılaştırılması(Anestezi Dergisi, 2004) Köroğlu, Ahmet; Gülhaş, Nurçin; Türköz, Ayda; Erdem, Sami; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Çalışmamızda, çocuklarda kaudal bupivakaine eklenen fentanil veya ketaminin kaudal anestezi kalitesi, duyusal blok seviyesi, motor blok süresi, postoperatif analjezi süresi ve analjezik gereksinimi ile ortaya çıkan yan etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. İnguinal herni onarımı yapılacak 1-8 yaş arasında 122 olgu çalışmaya alındı. Damar yolu açılırken sevofluran ile maskelenen olgulara kaudal anestezi ve cerrahi sırasında l-3mg kg?1 sa?1 propofol infüzyonu yapıldı. Grup I'e (n=43) 2mg kg?1 %0.25 bupivakain grup II'ye (n=40) 1mug kg?1 fentanil+2mg kg?1 %0.25 bupivakain, grup III'e (n=39) 0.5 mg kg?1 ketamin + 2mg kg?1 %0.25 bupivakain verildi. Olguların kaudal blok yapılmadan önce ve kaudal blok sonrası l0 dk arayla ortalama kan basıncı, kalp atım hızı, periferik oksijen satürasyonu, solunum sayısı, ETCO2 değerleri ve kullanılan toplam propofol miktarı kaydedildi. Blok başlama zamanı, duyusal blok seviyeleri, motor blok süresi, postoperatif analjezi süresi, kullanılan toplam analjezik miktarları ve komplikasyonlar kaydedildi. Ortalama duyusal blok seviyesi grup II ve III'de I'e göre anlamlı olarak daha yüksekti. Operasyon sonrası analjezik gereksinimi grup III'de T e göre anlamlı olarak daha azdı. Postoperatif analjezi süresi grup III'de diğer iki gruba göre anlamlı olarak daha uzundu. Sonuç olarak, bupivakaine eklenen fentanil veya ketamin kaudal anestezi kalitesini etkilemediği, ancak ketaminin postoperatif analjezi süresini uzatarak analjezik gereksinimini azalttığı kanısına varıldı.Öğe Çocuklarda proseal laringeal maske: 428 olgunun geriye dönük incelenmesi(2011) Begeç, Zekine; Erdoğan, M. Ali; Yücel, Aytaç; Özgül, Ülkü; Gülhaş, Nurçin; Ersoy, M. ÖzcanAmaç: ProSeal Laringeal Maske (PLMA) klasik LMA temelinde geliştirilen supraglottik bir hava yolu aracıdır. Bu çalışmada Mayıs 2009 ile Haziran 2011 tarihleri arasında çocuk cerrahisi ameliyatlarında genel anestezi indüksiyonu sonrası PLMA uygulanan 428 pediyatrik hasta, anestezi kayıtları gözden geçirilerek geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların demografik özellikleri, ASA skorları, cerrahi girişim türü ve anestezi süresi, uygulanan premedikasyon, indüksiyon ajanları, hastaların pozisyonları, yerleştirilen PLMA numarası ve hangi yöntemle yerleştirildiği, girişim sayısı, uygulayıcıların anestezi tecrübeleri ve karşılaşılan komplikasyonlar kaydedildi. Bulgular: Anestezi indüksiyonu 355 hastada intravenöz, 73 hastada inhalasyon ajanlarıyla sağlanmıştır. Hastaların 411’ine birinci denemede, 14’üne ikinci denemede PLMA yerleştirilmiştir. PLMA uygulanan hastaların 342’si supin pozisyonda, 86’sı litotomi pozisyonunda operasyon geçirmiştir. 355 hastada dijital teknik ile PLMA takılırken, 73 hastada introduser kullanılmıştır. PLMA yerleştirildikten sonra 4 hastada laringospazm, üç hastada bronkospazm, bir hastada mide distansiyonu, iki hastada hıçkırık gelişmiştir. İki hasta PLMA yerleştirildikten sonra kusmuştur. PLMA çıkarıldıktan sonra üç hastada laringospazm gelişmiş, iki hastada PLMA’da kan bulaşı tesbit edilmiştir. Sonuç: Çocuklarda, PLMA başarılı yerleştirme oranı yüksek, komplikasyon oranı düşük, klasik LMA’ya göre daha yüksek kaçak basınçlarına izin veren, özefagusu glottisden ayıran etkili bir havayolu aracıdır.Öğe Çocuklarda ProSeal Laringeal Maske: 428 Olgunun Geriye Dönük İncelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Begeç, Zekine; Erdoğan, M. Ali; Yücel, Aytaç; Özgül, Ülkü; Gülhaş, Nurçin; Ersoy, M. ÖzcanProSeal Laringeal Maske (PLMA) klasik LMA temelinde geliştirilen supraglottik bir hava yolu aracıdır. Bu çalışmada Mayıs 2009 ile Haziran 2011 tarihleri arasında çocuk cerrahisi ameliyatlarında genel anestezi indüksiyonu sonrası PLMA uygulanan 428 pediyatrik hasta, anestezi kayıtları gözden geçirilerek geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların demografik özellikleri, ASA skorları, cerrahi girişim türü ve anestezi süresi, uygulanan premedikasyon, indüksiyon ajanları, hastaların pozisyonları, yerleştirilen PLMA numarası ve hangi yöntemle yerleştirildiği, girişim sayısı, uygulayıcıların anestezi tecrübeleri ve karşılaşılan komplikasyonlar kaydedildi. Bulgular: Anestezi indüksiyonu 355 hastada intravenöz, 73 hastada inhalasyon ajanlarıyla sağlanmıştır. Hastaların 411’ine birinci denemede, 14’üne ikinci denemede PLMA yerleştirilmiştir. PLMA uygulanan hastaların 342’si supin pozisyonda, 86’sı litotomi pozisyonunda operasyon geçirmiştir. 355 hastada dijital teknik ile PLMA takılırken, 73 hastada introduser kullanılmıştır. PLMA yerleştirildikten sonra 4 hastada laringospazm, üç hastada bronkospazm, bir hastada mide distansiyonu, iki hastada hıçkırık gelişmiştir. İki hasta PLMA yerleştirildikten sonra kusmuştur. PLMA çıkarıldıktan sonra üç hastada laringospazm gelişmiş, iki hastada PLMA’da kan bulaşı tesbit edilmiştir. Sonuç: Çocuklarda, PLMA başarılı yerleştirme oranı yüksek, komplikasyon oranı düşük, klasik LMA’ya göre daha yüksek kaçak basınçlarına izin veren, özefagusu glottisden ayıran etkili bir havayolu aracıdır.Öğe The Effect of Dexamethasone in Tramadol Induced Nausea and Vomiting(2016) Gülhaş, Nurçin; Şanlı, Mukadder; Aslan, Abdul Vahap; Özgül, Ülkü; Bicakcioğlu, Murat; Durmuş, MahmutAbstract: We aimed to investigate the efficacy of a single dose bolus of dexamethasone on tramadol induced nausea and vomiting in our study. After approval was taken from ethics committee and patients, a total of 60 ASA I-II patients who were planned to undergo total abdominal hysterectomy (TAH) under general anesthesia were included in this study. A patient-controlled analgesia device was explained for the patients with preoperative visit. After the non-premedicated patients were taken in the operation room, the routine monitorization was performed. Induction was provided with 1?g/kg of fentanyl, 2 mg/kg propofol and 0.1 mg/kg vecuronium. 6-8% concentration of desflurane in a mixture of 50% air and 50% O2 was used for maintenance of anesthesia. When the incision was started to be closed, the patients were randomized into two groups by envelope method. 8 mg iv dexamethasone (2 mL) was given for Group D (n=30), iv Saline solution (2 mL) was given for Group K (n=30). After the incision was closed, a loading dose of intravenous tramadol 1 mg/kg was administered in both groups. The patients were taken in the postanesthesia care unit by extubating following the antagonism of muscle relaxant at the end of surgery. The patient-controlled analgesia device was scheduled to be as infusion: no, bolus: 12 mg, lock-out time: 10 min, 24 hour dosing limit: 400 mg. The pain and nausea and vomiting scores, additional analgesic and antiemetic requirements, the total amount of tramadol consumption were recorded at post-operative recovery and postoperative 2, 4, 6, 12 and 24 hours. Although the incidence of nausea and vomiting, and pain scores at 2 and 4 hours were not statistically significant, they were lower in Gorup D compared to Group K (p>0.05). 14 patients in Group K required additional antiemetics and 12 patients in Group D required additional antiemetics (p>0.05). Six patients in Group K required additional analgesics and 4 patients in Group D required additional analgesics. Although the total amount of tramadol consumption was not statistically significant, it was lower in Group D compared to Group K. It was concluded that a single bolus dose of dexamethasone 8 mg has not reduced tramadol induced nausea and vomiting in patients who were planned to undergo TAHÖğe Effects of partial neuromuscular blockade on facial nerve monitorization in otologic surgery(Acta Otolaryngol, 2003) Kızılay, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Çokkeser, Yaşar; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Gülhaş, NurçinNeuromuscular blockade (NMB) is administered as part of a general anesthetic in order to keep the patient immobilized during surgery and has been known to hinder intraoperative neuromonitorization. The aim of this study was to determine the effects of different levels of NMB on electrical stimulation thresholds of the facial nerve during otologic surgery. Material and Methods—Intraoperative facial nerve monitorization was performed in 29 patients with advanced middle ear disease. Electromyographic (EMG) responses were recorded by insertion of needle electrodes into the orbicularis oris and orbicularis oculi muscles. Minimal facial nerve stimulations causing EMG responses in the facial musculature were measured during full recovery from the effects of muscular relaxants and with 25%, 50%, 75% and 100% levels of NMB. These defined NMB levels were maintained by the administration of a drip infusion of atracurium and were assessed objectively by recording the hypothenar muscle action. Results—All of the patients had detectable EMG responses of the facial musculature at the 50% and 75% levels of NMB in response to the electrical stimulation of the facial nerve. The corresponding mean stimulation thresholds were 0.10 0.08 and 0.11 0.09 mA, respectively. No responses were measured in 31% of the patients when the level of peripheral NMB was 100%. Conclusion—This study suggests that a regulated 50% level of peripheral NMB provides reliable intraoperative EMG monitoring of the facial musculature in response to electrical stimulation and adequate anesthesia, with full immobilization of the patient.Öğe Elektif Sezaryenlerde İntratekal Bupivakaine İlave Edilen Fentanil ve Morfinin Efedrin Gereksinimi ve Fetusa Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) But, A.Kadir; Öztürk, Erdoğan; Gülhaş, Nurçin; Durmuş, Mahmut; Doğan, Zafer; Ersoy, M.ÖzcanBu çalışmada elektif sezaryenlerde intratekal bupivakaine ilave edilen fentanil ve morfinin, efedrin gereksinimine ve fetus üzerine etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Elektif sezaryen planlanan 54 olgu çalışmaya alındı ve tüm olgulara laktatlı ringer; anestezi öncesi 10-12 mL kg-1 ve operasyon süresince 8-10 mL kg sa-1 verildi. Grup I (n=18)’de 2 mL %0.5 bupivakain, Grup II (n=18)’de 1.5 mL %0.5 bupivakain + 0.5 mL’de 25 ?g fentanil ve Grup III (n=18)’te 1.5 mL %0.5 bupivakain + 0.5 mL’de 0.1 mg morfin kullanılarak spinal anestezi uygulandı. Spinal anestezi sonrası 5 mg bolus efedrini takiben operasyon süresince kan basıncı, giriş sistolik arter basıncı değerinin %80-110’ları olacak şekilde efedrin infüzyonu uygulandı. Bulgular: Operasyon süresince grupların total efedrin ihtiyacı Grup I’de 58.4±25.4 mg, Grup II’de 46.3±22.3 mg ve Grup III’te 38.6±16.3 mg idi. Kullanılan total efedrin miktarı Grup III’te Grup I’e göre anlamlı olarak düşük bulundu (p<0.05). Fetal umblikal pH, Grup I’de Grup III’e göre daha düşük tespit edildi (p<0.05) Sonuç: Spinal anestezi uygulanmış elektif sezaryenlerde, bupivakain ile morfin kombinasyonunun, bupivakainin tek başına kullanımına göre daha az dozda efedrin ile aynı hemodinamik koşulları sağladığı kanısına varıldı.Öğe Entübasyon Güçlüğü Beklenen Acil Bir Olguda Anestezi Uygulaması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Özpolat, Zekine; Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Borazan, Hale; Ersoy, M. ÖzcanAnestezi uygulamalarındaki ölümlerin %30’u entübasyon sırasında görülmektedir. Entübasyon güçlüğü riski söz konusuysa, uyanık entübasyon veya derin anestezi altında spontan solunum korunarak entübasyon denenebilir. Propofol ve kısa etkili bir opioidin birlikte kullanılması, kas gevşetici kullanmaksızın laringoskopi ve trakeal entübasyon için yeterli şartları sağlar. Remifentanil spontan solunumun hızlı dönmesi ve kısa süreli opioid etkisi istendiği durumlarda ideal bir ajandır. Kas gevşetici kullanmaksızın yapılan indüksiyon invazif entübasyon yöntemlerden önce uygulanabilir. Bu nedenle tiroid leiomyosarkomu ve trakeal stenozu olan ventilasyon ve entübasyon güçlüğü beklediğimiz olguda yöntemimizi tartışmayı amaçladık.Öğe Hastanede yatan elektif cerrahi olgularda malnütrisyonun subjektif global değerlendirme ile saptanması(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2007) Çiçek, Müslüm; Gedik, Ender; Gülhaş, Nurçin; Doğan, Zafer; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Malnütrisyonlu olgular iyi beslenenlere göre daha uzun süre hastanede kalış, daha fazla ilaç kullanımı, daha kötü fonksiyonel kapasite ile daha yüksek mortalite ve morbidite oranına sahiptir. American Society of Anesthesiologists (ASA) fiziksel durum sınıflamasının olguların nütrisyon durumunu tahminde uygun olmadığı ve nütrisyon durumunun ayrıca değerlendirilmesi gerektiği bildirilmektedir. Bu çalışmada, hastanede yatan ve elektif cerrahi planlanan erişkin olguların nütrisyon durumunun preanestezik vizit sırasında Subjektif Global Değerlendirme ile belirlenmesi amaçlandı. Ayrıca, nütrisyon durumuna göre olguların yaşı ve preanestezik vizit öncesi hastanede yatış süresi değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya 9 anabilim dalından toplam 450 olgu alındı. Olguların nütrisyon değerlendirmeleri preanestezik vizit sonrası Subjektif Global Değerlendirme ile yapıldı. Bulgular: Hastanede yatan ve elektif cerrahi planlanan erişkin olgularda genel malnütrisyon oranı % 24.22 olarak tespit edildi. En yüksek malnütrisyon oranı, kalp ve damar cerrahi (% 50.00), ortopedi ve travmatoloji (% 36.17) ve genel cerrahi (% 31.70) olgularında belirlendi. Malnütrisyonlu olgularda yaş ortalaması ve preanestezik vizit öncesi hastanede yatış süresi iyi beslenen olgular göre anlamlı olarak daha yüksekti (p<0.05). Sonuç: Elektif cerrahi planlanan erişkin olgularda genel malnütrisyon oranı % 24.22’ydi. Malnütrisyon riskinin, kalp ve damar cerrahi, ortopedi ve travmatoloji ile genel cerrahi olgularında daha yüksek olduğu saptandı. Ayrıca, malnütrisyonun yaş ortalaması yüksek ve preanestezik vizit öncesi hastanede yatış süresi uzun olan olgularda daha fazla görüldüğü kanısına varıldı.Öğe Jinekolojik laparoskopi olgularında alfentanil ve remifentanilin hemodinami ve derlenme üzerine etkisi(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2003) Toprak, Hüseyin İlksen; Köroğlu, Ahmet; Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Gedik, Ender; Aslan, Ülkü; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Anestezi ve cerrahi alanındaki gelişmeler günübirlik cerrahilere eğilimi artırmaktadır. Kısa etkili olan remifentanil günübirlik cerrahilerde alfentanile iyi bir alternatiftir. Çalışmamızın amacı, desfluran kullanılan jinekolojik laparoskopilerde, alfentanil ve remifentanilin hemodinami, uyanma, derlenme ve komplikasyon insidansı üzerine etkisini araştırmaktır. Etik kurul onayı alındıktan sonra çalışmaya 42 olgu dahil edildi. Anestezi indüksiyonu 2 mg kg-1 propofol ve 0.1 mg kg-1 vekuronyumla sağlandıktan sonra olgular rasgele iki gruba ayrıldı. Alfentanil grubuna (grup A), alfentanil 15 µg kg-1 bolus, insizyona kadar 1 µg kg dk-1, sonrasında 0.5 µg kg dk-1 hızında verildi. Remifentanil grubuna (Grup R), remifentanil 1 µg kg-1 bolus, insizyona kadar 0.5 µg kg dk-1, sonrasında 0.25 µg kg dk-1 hızında verildi. İdamede, % 40 oksijen/hava içinde % 3-5 oranında desfluran kullanıldı. Ventilasyon, ETCO2 35-40 mmHg olacak şekilde ayarlandı. Ortalama arter basıncı (OAB), kalp atım hızı (KAH) ve SpO2 değerleri ameliyat boyunca 10 dk, ayılma odasında 90 dk süreyle 15 dk aralıklarla kaydedildi. Ameliyat sonunda spontan solunum, göz açma, ekstubasyon, oryantasyon süreleri ile VAS, Aldrete skoru>8 olma süresi, ilk analjezik alma zamanı ve bulantı-kusma kaydedildi. Gruplar derlenme özellikleri ve komplikasyonlar açısından farksızdı. OAB değerleri tüm zamanlarda, KAH 10, 20, 30. dk ile ekstubasyondan önce ve sonraki zamanlarda Grup A'da diğer gruba göre anlamlı olarak yüksekti. Grup A'da, OAB 40. dk'da, ekstubasyondan önce ve sonraki zamanlarda, bazal değere göre anlamlı olarak yüksekken, KAH 20, 30, 40 ve 50. dk'da anlamlı derecede düşüktü. Grup R'de OAB'daki 40. dk ile ekstubasyon sonrası dışındaki diğer tüm zamanlarda azalma anlamlıydı. KAH ekstubasyon sonrası hariç tüm zamanlarda anlamlı olarak düşüktü. VAS değeri postoperatif 15. dk'da Grup R'de anlamlı olarak yüksekti. Sonuç olarak, dengeli anestezi uygulanan jinekolojik laparoskopik cerrahilerde, remifentanilin, alfentanile göre hemodinamik stabilite açısından daha iyi bir seçim olduğu kanaatini taşımaktayız. Remifentanil kullanılan olgularda postoperatif analjezi ameliyat bitmeden başlatılmalıdır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »