Yazar "Gündüz, Abuzer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 39
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 3448 bireyde uzak ve yakın i nterpupiller mesafeler: son veriler(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Evereklıoglu, Cem; Doöanay, Selim; Er, Hamdi; Gündüz, AbuzerYedi ile 40 yaş arasındaki 3448 kişide yaş ve cinsiyete özel uzak ve yakın interpupiller mesafe (İPM) normal standartlarını belirlemek. Yöntem: Anatomik İPM için 1852 erkek ve 1596 kadın çalışma kapsamına alındı. Kişiler üç yaş grubuna ayrıldı; 7 ile 15 yaş arası çocuklar (ortalama yaş, 10.86±2.69), 16 ile 25 yaş arası genç erişkinler (ortalama yaş, 20.57±2.88) ve 26 ile 40 yaş arası erişkinler (ortalama yaş, 30.87±4.55). Yedi ile 25 yaş arasında her yaş için ayrı ayrı ortalama normatif değerler belirlendi. Yedi ile 15 yaş arasındaki çocuklarda ayrıca İPM'ler için 3., 10., 25., 50., 75., 90. ve 97. persentiller hesaplandı. Bizim verilerimiz diğer etnik popülasyonlardaki verilerle karşılaş ırıldı. Bulgular: Tüm gruplarda erkek ve kadınlar arasındaki yaş farkı anlamsızdı. Ortalama uzak İPM yakın İPM'den 2.92 mm daha genişti ve yaş ilerledikçe bu fark artmaktaydı. Tüm yaşlarda uzak ve yakın İPM farkları anlamlı idi. İPM ortalamalarımız her iki cinsiyette de Arap, Hong Kong ve İngiliz çocuklarındaki sonuçlarla benzer; Çin, Hin t, Siyah ve Kafkasyalı çocuklardan daha büyük; MeksikalI ve karışık Avrupa çocuklarınkinden ise daha küçük idi. Sonuç: Her yaş ve cinsiyeW için yerel referans sWandarWları sağlaması yanında biz bu çalışmanın hiper-hipoWelorizm, değişik sendromlar ve bazı kraniofasiyel deformiWelerin tanısında katkı sağlayacağı inancındayız. Bu veriler ayrıca gözlük çerçevesi ve lens sektöründe de kullanışlı olacaktır.Öğe Anormal Baş Pozisyonu Geliştirmiş KonjenitalNistagmuslu Olguya Cerrahi Yaklaşım(MN Oftalmoloji, 2017) Gündüz, Abuzer; Fırat, Murat; Polat, NihatÖz: Dört yaşında erkek hastanın ailesi kliniğimize bir yaşından beri hastada var olan baş pozisyonunda eğiklik ile başvurdu. Görme keskinlikleri Snellen eşeli ile bilateral 20/200 düzeyindeydi. Biyomikroskopisi ve fundus muayenesi doğaldı. Hastanın horizantal pendüler nistagmusuve 14 prizm diyoptri ekzotropyası mevcuttu. Yüzü 35 derece sola dönüktü ve göz hareketleri her yöne serbestti. Hastaya konjenital nistagmusve nistagmusa bağlı oluşan anormal baş pozisyonu (ABP) tanısı konuldu. Hastaya Kestembaum-Parks modifikasyonu cerrahisi yapıldı.Hastanın cerrahi sonrası kontrollerinde ABP'nin düzeldiği, primer pozisyonda nistagmusunun azaldığı ve ortotropik olduğu görüldü. Bu olguyu sunmamızın amacı, nistagmusa bağlı olarak gelişen ABP'yi düzeltmek için yapılan cerrahi tedavinin etkinliğini göstermektir. Başlık (İngilizce): The Surgical Approach in a Congenital Nystagmus Case with Abnormal Head Position Öz (İngilizce): A 4-year-old male patient was brought by his family because of his head position since one year old. Visual acuities were 20/200 bilaterally with the Snellen chart. Biomicroscopy and fundus findings were normal. Horizontal pendular nystagmus was present with exotropia of 14 prism diopters. The face was turned 35 degrees to the left while the eye movements were free in all directions. The patient was diagnosed with congenital nystagmus and abnormal head position (AHP) due to the nystagmus. Parks modification of the Kestenbaum procedure was performed. Postoperative follow-up revealed that the AHP had been corrected and the nystagmus in the primary position had decreased. The patient was orthotropic. We wanted to present this case to demonstrate the effectiveness of surgical treatment in correcting AHP developing as a result of nystagmus.Öğe Arkus senilisli gözlerde retinal hassasiyetin değerlendirilmesi(MN Oftalmoloji, 2001) Gündüz, Abuzer; Evereklioğlu, Cem; Erten, Ahmet; Er, HamdiÖz: GEREÇ VE YÖNTEM: Arkus senilise sahip 20 hasta ile (1. grup) 10 sağlıklı kontrol bireyi (2. grup) çalışma kapsamına alındı. Tüm bireylerde sadece bir göz (sağ gözler) çalışma için rasgele seçildi. Her iki grupta tam bir göz muayenesi yapıldı ve kontrast duyarlılık testi ile Humphrey otomatik perimetre kullanılarak görme alanı (kısa dönem dalgalanma [KF], ortalama sapma [OS], patern standard sapma [PSS], düzeltilmiş patern standard sapma [DPSS]) uygulandı. Buna ek olarak, tüm hastalarda serum düşük dansiteli lipoprotein (DDL), yüksek dansiteli lipoprotein (YDL), total kolesterol ve trigliserid ölçümleri yapıldı. İstatistiki analiz için Mann Whitney U-testi kullanıldı ve anlamlılık p<0.05 olarak kabul edildi. BULGULAR: Serum total kolesterol ve DDL düzeyleri çalışma grubunda kontrol grubuna göre yüksek idi (her biri için, p<0.01). Serum YDL ve trigliserid düzeyleri her iki grupta aynı idi (p>0.05). Kontrast duyarlılık ölçümlerine ait ortalamalar ise 1. ve 2. grupta sırasıyla 1.01±0.23 ve 1.36±0.48 olarak tespit edildi ve fark anlamlıydı (p<0.05). Görme alanından alınan OS, PSS ve DPSS verilerinin ortalamaları çalışma grubunda kontrol grubuna göre yüksekti (p<0.05). SONUÇ: Arkus senilisli vakalarda serum LDL ve total kolesterol düzeyleri yüksek, kontrast duyarlılık düşük ve retinal hassasiyet azalmıştır. Kontrast duyarlık ve retinal hassasiyetteki anlamlı azalmada, optik sinir ve retinayı besleyen arterlerde oluşan aterosklerotik değişikliklere bağlı olarak gelişen nörosensoriyal retinanın beslenme bozukluğu sonucu geliştiği kanaatine vardık.Öğe Baş pozisyonu ile birlikte yukarı vuruşu olan duane tip i olgusuna cerrahi yaklaşım: olgu sunumu(2016) Gündüz, Abuzer; Duman, Suheda; Doğanay, SelimÖz: On üç yaşında bayan hasta, 6 aylıktan beri sol gözde kayma şikâyeti varmış. Muayenesinde düzeltmeli görme keskinliği snellen eşeline göre sağ gözde tam (10/10), sol gözde 0.5 (5/10) saptandı. Biomikroskopi ve fundus muayenesi doğal olarak değerlendirildi. Skloplejik refraksiyon sağ gözde +1.0 (+0.5*80), sol gözde +3.75 (+1.0*110) dioptri (D) idi. Yapılan şaşılık muayenesinde; Sola dönük yüz pozisyonu (20 derece) mevcut. Sol gözde abdüksiyonda kısıtlılık (-4) ile abdüksiyonda kapak aralığında hafif genişleme mevcuttu. Ayrıca addüksiyonda yukarı vuruş (upshoot) ve addüksiyonda kapak aralığında daralma tespit edildi. Bu bulgularla yukarı vuruşlu Duane Tip I tanısı kondu. Hastaya cerrahi planlandı. Yapılan cerrahide lateral rektusa (LR) geriletme ile kombine Y-split prosedürü, medial rektusa (MR) ise geriletme yapıldı. Ameliyat sonrası 1. gün, 1. ay ve 6. ay da kontrolleri yapıldı. 6. Aydaki kontrolünde hastanın ameliyat öncesine göre sol yüz dönüklüğü düzelmiş. Sol göz addüksiyon da oluşan yukarı vuruşun kaybolduğu saptandı.Öğe Behçet Üveitine Bağlı Gelişen Kistoid Makula Ödemi Tedavisi İçin İntravitreal Deksametazon İmplant Enjeksiyonu Yapılan ve İmplantın Ön Kamaraya Geçtiği Hastada Risk Faktörleri ve Tedavi Yaklaşımı(2019) Öztürk, Emrah; Gündüz, Abuzer; Özsoy, Ercan; Fırat, MuratÖz: Behçet üveiti nedeni ile izlem altında olan 67 yaşındaki kadın olgunun, aktif üveite bağlıkistoid maküla ödemi olması nedeni ile sol gözüne intravitreal deksametazon implant enjeksiyonuyapıldı. Olgu enjeksiyon sonrası üçüncü haftada, acil servise sol gözde ağrı ve bulanık görme şikâyetleri ile başvurdu. Olgunun yapılan muayenesinde deksametazon implantın ön kamaraya geçtiğiizlendi. Olguya aynı gün ameliyathane şartlarında ön kamaradan deksametazon implant çıkarımıyapılmasına rağmen, izlemlerde korneal dekompansasyonun düzelmediği görüldü ve olgu korneanakli sırasına alındı. Sonuç olarak, intravitreal deksametazon implant enjeksiyonu sonrası nadirdeolsa ön kamara migrasyonu izlenebilmekle birlikte, bu komplikasyonun oluşturacağı ciddi sonuçları önleyebilmek için erken tanı ve müdahale çok önemlidir.Öğe Bilateral Optik Disk Druzenli Hastaya Yanlış Tanısal Yaklaşım: Olgu Sunumu(2013) Gündüz, Abuzer; Ekici Gök, Zarife; Doğanay, SelimÖz: On dört yaşında, bulanık görme nedeniyle kliniğimize başvuran erkek hastanın, oftalmolojik muayenesinde düzeltilmiş görme keskinliği bilateral tam ve biomikroskopik muayenede ön segmenti doğal idi. Fundus muayenesinde her iki optik disk sınırlarında siliklik ve kabarıklık saptandı. Pupil ışık refleksleri normal idi. Hasta bilateral papilödem ön tanısıyla pediatrik nöroloji bölümüne konsülte edildi. Burada hastaya lumber ponksiyon (LP) ile orbita ve beyin manyetik resonans görüntüleme (MR) yapıldı. Bu tetkik sonuçları normal olarak değerlendirilince hasta tekrar kliniğimize yönlendirildi. Tekrar yapılan muayenede tüm bulgular bir önceki muayene ile aynı saptandı. Bunun üzerine orbital bilgisayarlı tomografi (BT) istendi. BT sonucunda optik diskte hiperdens görüntü veren opasite tespit edildi. Bundan dolayı hastaya orbital B--scan USG yapıldı. USG sonucu her iki optik disk başında hiperekojen görüntü veren odak saptandı. Bu görüntü optik disk druseni ile uyumlu olarak değerlendirilerek hastaya bilateral optik disk druzeni tanısı kondu.Öğe Central serous chorioretinopathy due to low dose exogenous corticosteroid administered for a bee sting: a complication or coincidence?(2018) Fırat, Murat; Yılmaz, Turgut; Gündüz, Abuzer; Demirel, Soner; Dikici, Seyhan; Öztürk, EmrahAbstract: Central serous chorioretinopathy (CSCR) is a posterior segment disorders characterized by localized and limited serous retinal detachment and/or retinal pigment epithelium detachment. The etiopathogenesis has not been fully elucidated. Local or systemic steroid administration through various routes and endogenous steroid increase are known to cause CSCR. It is believed that steroids cause CSCR development by delaying the healing of retinal pigment epithelium or increase choriocapillaris permeability through various mechanisms. The role of an allergic reaction in CSCR development is controversial. We evaluated a case that developed CSCR following a single intramuscular injection of 8 mg dexamethasone (Dekort, Deva) for a bee sting in this study. The systemic steroid dose used in our case was much lower than other doses reported to cause CSCR in the literature. This suggests that some molecules in the bee venom may have contributed to CSCR development in our case.Öğe Corneal endothelial changes in behcet's patients with ınactive ocular ınvolvement(TAYLOR & FRANCIS INC, 530 WALNUT STREET, STE 850, PHILADELPHIA, PA 19106 USA, 2018) Çankaya, Cem; Cumurcu, Tongabay; Gündüz, Abuzer; Fırat, İlknurPurpose: The purpose of this article is to evaluate alterations in the corneal endothelial layer in Behcet's disease (BD) with inactive ocular involvement using specular microscopy.Materials and Methods: Thirty-three eyes of 33 BD patients who had at least one anterior segment involvement and no active inflammation in the last 3months were included in the study (group 1). Twenty-seven of the 33 BD patients had an anterior uveitis attack and six of them had a panuveitis (both anterior and posterior involvement) attack. Thirty-three eyes of 33 age- and sex-matched healthy subjects were enrolled in the control group (group 2). Corneal endothelial cell density (CD), coefficient of variation (CV), hexagonal cell ratio (HEX), and central corneal thickness (CCT) were measured using specular microscopy (Konan Medical, Nishinomiya, Japan), and the results were compared between groups.Results: The mean CD was 2739164.18 cells/mm(2) in group 1 and 2922 +/- 107.60 cells/mm(2) in group 2 (p=0.001). The mean CV was 32.9 +/- 4.76 in group 1 and 28.5 +/- 3.06 in group 2 (p=0.001). The mean HEX was 44.7 +/- 6.51 in group 1 and 49.7 +/- 6.10 in group 2 (p=0.019). The mean CCT was 545.75 +/- 40.89 in group 1 and 545.66 +/- 30.09 in group 2 (p>0.05).Conclusions: Ocular attacks in our BD patients may have caused permanent changes in the corneal endothelial layer. However, these changes did not lead to corneal decompensation, but further studies are necessary to confirm these results.Öğe Corneal endothelial changes in patients with vitamin D deficiency(WOLTERS KLUWER MEDKNOW PUBLICATIONS, WOLTERS KLUWER INDIA PVT LTD , A-202, 2ND FLR, QUBE, C T S NO 1498A-2 VILLAGE MAROL, ANDHERI EAST, MUMBAI, 400059, INDIA, 2018) Çankaya, Cem; Cumurcu, Tongabay; Gündüz, AbuzerPurpose: The purpose of this study is to evaluate the effect of vitamin D deficiency on corneal endothelial layer using specular microscopy. Methods: Fifty-eight eyes of 58 patients whose vitamin 13 level was below 15 ng/ml and who had no ocular pathology were included in the study (Group 1). Forty eyes of 40 age-and sex-matched subjects were enrolled as control group (Group 2). Corneal endothelial cell density (CD), coefficient of variation (CV), hexagonal cell ratio (HEX), and central corneal thickness (CCT) were measured using specular microscopy (Konan Medical Inc., Nishinomiya, Japan). The obtained data were compared between the groups. Results: There was no significant difference between the groups in terms of age and gender (P = 0.344, P = 0.399, respectively). The mean CD value was 2772.79 +/- 202.21 cells/mm(2) in Group 1 and 2954.97 +/- 116.89 cells/mm(2) in Group 2 (P = 0.001). The mean CV value was 30.31 +/- 3.65 in Group 1 and 28.20 +/- 2.71 in Group 2 (P = 0.003). The mean HEX value was 46.56 +/- 6.32 in Group 1 and 51.07 +/- 5.28 in Group 2 (P = 0.001). The mean CCT value was 555.87 +/- 36.90 mu in group 1 and 549.0 +/- 37.39 mu in Group 2 (P = 0.96). Conclusion: Vitamin D deficiency may affect the corneal endothelial layer. Patients with vitamin D deficiency should be evaluated for endothelial parameters in particular before an intraocular surgery. Further studies are needed to confirm our results.Öğe Deneysel katarakt ameliyatı sonrası ön kamara sıvısındaki nitrik oksid ve sitokinler üzerine l-arginine methyl ester, topikal steroid ve nonsteroid anti-inflamatuar ilaçların etkisi(İnönü Üniversitesi, 1999) Gündüz, AbuzerKatarakt ameliyatı sonrası göz ön kamara sıvısında oluşan inflamatuar mediatörlerden nitrik oksid (NO) ve sitokinler üzerine N-nitro-L-arginin methyl ester (L-NAME), topikal steroid ve nonsteroid anti-inflmatuar (NSAÎ) etkilerini objektif olarak değerlendirmeyi amaçladık. On beş tavşanın her iki gözüne endokapsüler fakoemülsifikasyon yapıldı. Tavşanlar dört gruba ayrıldı. Üç grup dörder tavşandan oluşmaktaydı ve bunlar tedavi grupları olarak kabul edildi. Diğer grupta ise üç tavşan vardı ve kontrol grubu olarak alındı. 1. gruba topikal olarak %1’lik prednizolon asetat damla günde 5x1 dozda bir hafta süreyle, 2. gruba topikal olarak %0.03’lik fluribiprofen damla günde 5x1 dozda bir hafta süreyle alt fomikse damlatıldı. 3. gruba subkonjoktival olarak 0.1 cc L-NAME (150 mg/kg) postoperatif 1. ve 3. günlerde uygulandı. 4. gruba subkonjoktival olarak 0.1 cc BSS postoperatif 1. ve 3. günlerde uygulandı. Göz ön kamara sıvısı ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası 1, 3, 7 ve 30. günlerde alındı. Bu sıvıda NO, interlökin-lbeta (IL-İP), interlökin-2R (IL-2R), interlökin-6 (IL-6) ve tümör nekrotizan faktör-alfa (TNF-a) düzeylerine bakıldı. İstatistiksel analizi için Mann Whitney-U testi kullanıldı.Öğe Deneysel Travmatik Katarakt Modelinde Aposinin Etkinliğinin Araştırılması(2017) Polat, Nihat; Özer, Murat Atabey; Parlakpınar, Hakan; Vardı, Nigar; Gündüz, Abuzer; Çolak, Cemil; Çolak, CemilÖz: Amaç: Yeni bir travmatik katarakt modeli oluşturmak ve nikotinamid adenin dinükleotid fosfat (indirgenmiş) oksidaz inhibitörü olan aposinin molekülünün travmatik katarakt üzerine olan etkisini incelemektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışma için erişkin ve sağlıklı Yeni Zelanda cinsi tavşanlar kullanıldı. Yirmi bir tavşan eşit olarak üç gruba ayrıldı. 1. Grup: Kontrol grubu, 2. Grup: Santral 5 mm ön kapsülün künt spatül ile süpürülerek (polisaj) katarakt (perforasyonsuz) oluşturulup ilaçsız bırakılan grup, 3. Grup: Santral 5 mm ön kapsülün künt spatül ile polisaj yapılarak katarakt (perforasyonsuz) oluşturulup 21 gün boyunca intraperitoneal 20 mg/kg/gün aposinin verilen grup idi. Tavşanlara günlük olarak biyomikroskobik muayene yapıldı. Katarakt varlığı ve ilk oluşum zamanları kayıt edildi. Yirmi birinci gün kataraktlı bölge çapları ölçüldü. Ötanazi sonrası lens çıkarılarak kapsüler histopatolojik incelemeler yapıldı. Bulgular: Kontrol grubundaki hiçbir tavşanda katarakt oluşumu gözlenmez iken, 2 ve 3. Gruptaki bütün tav- şanlarda travmatik kataraktın 7. günde başladığı saptandı. Oluşan kataraktların 21. gündeki çapları 2. Grupta ortalama 7,6±0,5 mm, 3. Grupta ise ortalama 3,4±0,5 mm idi ve sonuç istatistiksel olarak anlamlıydı (p= 0,0001). Sonuç: Günümüze kadar deneysel travmatik katarakt modelleri lens kapsülünün perfore edilmesi ile yapılıyordu. Bu çalışmada, ilk defa kapsül perforasyonu yapmadan travmatik katarakt modeli oluşturuldu. Kullanılan aposinin molekülünün katarakt gelişimini tam olarak engelleyemediği, ancak anlamlı şekilde katarakt progresyonunu azalttığı saptandı.Öğe Distant and near interpupillary distance in 3448 male and female subjects: Final results(1999) Evereklioğlu, Cem; Doğanay, Selim; Er, Hamdi; Gündüz, AbuzerAbstract: Amaç: Yedi ile 40 yaş arasındaki 3448 kişide yaş ve cinsiyete özel uzak ve yakın interpupiller mesafe (İPM) normal standartlarını belirlemek, Yöntem: Anatomik İPM için 1852 erkek ve 1596 kadın çalışma kapsamına alındı. Kişiler üç yaş grubuna ayrıldı; 7 ile 15 yaş arası çocuklar (ortalama yaş, 10.86±2.69), 16 ile 25 yaş arası genç erişkinler (ortalama yaş, 20.57±2.88) ve 26 ile 40 yaş arası erişkinler (ortalama yaş, 30,87±4,55), Yedi ile 25 yaş arasında her yaş için ayrı ayrı ortalama normatif değerler belirlendi. Yedi ile 15 yaş arasındaki çocuklarda ayrıca İPM'ler için 3., 10., 25., 50., 75., 90. ve 97. persentiller hesaplandı. Bizim verilerimiz diğer etnik popülasyonlardaki verilerle karşılaştırıldı. Bulgular: Tüm gruplarda erkek ve kadınlar arasındaki yaş farkı anlamsızdı. Ortalama uzak İPM yakın İPM'den 2.92 mm daha genişti ve yaş ilerledikçe bu fark artmaktaydı. Tüm yaşlarda uzak ve yakın İPM farkları anlamlı idi, İPM ortalamalarımız her iki cinsiyette de Arap, Hong Kong ve İngiliz çocuklarındaki sonuçlarla benzer; Çin, Hint, Siyah ve Kafkasyalı çocuklardan daha büyük; Meksikalı ve karışık Avrupa çocuklarınkinden ise daha küçük idi. Sonuç: Her yaş ve cinsiyet için yerel referans standartları sağlaması yanında biz bu çalışmanın hiper-hipotelorizm, değişik sendromlar ve bazı kraniofasiyel deformitelerin tanısında katkı sağlayacağı inancındayız. Bu veriler ayrıca gözlük çerçevesi ve lens sektöründe de kullanışlı olacaktır.Öğe The effect of sevoflurane anesthesia on the corneal endothel(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2017) Polat, Nihat; Özkan, Ahmet Selim; Gündüz, Abuzer; Ulucan, Pamuk Betul; Çolak, CemilAim: To evaluate the mean changes in corneal endothelial cells in eyes that operated under sevoflurane general anesthesia. Material and Methods: 32 eyes of 32 patients who had extraocular surgery under general anesthesia included in this prospective study. Cell density (CD), Coefficient of Variation (CV) and Hexagonality rate (Hex) specular microscopy results at before surgery and 1 week and 1 month after surgery were analyzed. Results: The mean age of the patients was 15 ± 10 (min 4- max 36). The mean operation time of the patients was 90 ± 15 minutes. The mean preoperative CD value of the study subjects was 3097±15 cell/mm2. The mean postoperative CD value was 3119±194 cell/mm2 at the 1.week and 3120±207 cell/mm2 at the 1.month (p=0.678). The mean preoperative CV was 0.27±0.4 while the postoperative 1. week value was 0.27±0.4, and the postoperative 1st month value was 0.27±0.5 (p=0.319). The mean preoperative Hex value of the study subjects was 53±10%. The mean postoperative Hex value was 54±11% at the 1.week and 55±10% at the 1.month (p=0.992). No significant difference was present between the periods in terms of CD, CV and Hex. Conclusion: There is no change in the corneal endothel in patients who suffered general anesthesia with sevoflurane. Keywords: General Anesthesia; Corneal Endothel; Sevoflurane.Öğe Efficacy of dexamethasone implant in the treatment of macular edema due to different etiologies(2020) Öztürk, Emrah; Esener, Burak; Gündüz, AbuzerAbstract: Purpose: The aim of this study was to evaluate the effectiveness of intravitreal DEX implant injection in the treatment of macular edema due to four different etiologies. Materials and Methods: This is a retrospective and case control study. A total of 177 patients who underwent intravitreal DEX implant between 2014 and 2018 for four different etiologies, which are diabetic retinopathy (DR), branch retinal vein occlusion (BRVO), central retinal vein occlusion (CRVO) and posterior uveitis (PU), were included in the study. Best-corrected visual acuity (BCVA) and central macular thickness (CMT) were evaluated in pre-injection, 1st, 3rd, and 6th months post-injection. Results: Eighty-one patients (45.8%) had DR, 44 (24.9%) had BRVO, 35 (19.8%) had CRVO, and 17 (9.6%) had PU. There was a statistically significant difference in BCVA in the DR, BRVO and PU groups after the injection, but no significant difference was observed in the CRVO group. It is observed that there was a statistically significant decrease in CMT in all groups after the injection. The change in CMT in the 1st month was 153.4 ± 137 µm in the DR group, 161.1 ± 151 µm in the BRVO, 270.5 ± 189 µm in the CRVO and 142.2 ± 174 µm in the PU group. Conclusion: The intravitreal DEX implant reduces the CMT in patients with macular edema secondary to various etiologies and improves BCVA in patients with macular edema secondary to various etiologies except for patients with CRVO.Öğe Eksternal Dakriyosistorinostomide Mukozal Flep Tekniğinin Cerrahi Başarı Üzerine Etkisi: H Flep mi? U Flep mi?(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Gündüz, Abuzer; Cumurcu, Tongabay; Demirel, Soner; Özsoy, ErcanLakrimal kese ve burun mukozasında oluşturulan “H” ve “U” flep tekniklerinin eksternal dakriyosistorinostominin (DSR) başarısı üzerine etkisini karşılaştırmak. Yöntem: Distal nazolakrimal kanal tıkanıklığı tanısı ile eksternal DSR ameliyatı yapılan 50 olgunun (36 bayan, 14 erkek) 50 gözü çalışmaya alındı. Olgular ameliyat olma sıralarına göre iki gruba ayrıldı. Önce ameliyat olan 25 vaka birinci gruba (H-flep grubu), sonra ameliyat olan 25 vaka ikinci gruba (U-flep grubu) alındı. Birinci gruptaki hastalarda kese ve nazal mukozada “H” şeklinde kesi ile ön ve arka flepler hazırlandı. İkinci gruba ise sadece “U” şeklinde kesi ile ön flepler hazırlandı. Tüm olgulara flep tekniği dışındaki tüm cerrahi basamaklar aynı şekilde yapıldı. Bulgular: Birinci grup yaşları 18-60 (ort. 42.7±14.3) arasında değişen 25 olgu, ikinci grup ise yaşları 22-65 (ort. 44.2±13.4) arasında değişen 25 olgudan oluşturuldu. Birinci gruptaki olgular 7-14 (ort. 10.5±3.6) ay, 2. gruptaki olgular 5-13 (ort. 11.4±4.2) ay takip edildiler. Birinci gruptaki (H-flep) 25 olgunun 21’inde (%84) cerrahi başarı sağlanırken, 4’ünde (%16) başarısızlık saptandı. İkinci gruptaki (U-flep) tüm olguların erken ve geç postoperatif dönemde yapılan tüm kontrollerinde lavajla kanalın açık olduğu ve hastaların preoperatif tüm şikâyetlerinin kaybolduğu saptandı. Sonuç: “U” flep tekniği ile eksternal DSR’nin cerrahi başarı oranının artabileceğini düşünmekteyiz. Bu flep tekniği ile büyük lakrimal keselerde olduğu gibi küçük lakrimal keselerde de yeterli büyüklükte ön fleplerin oluşturulması mümkün olmaktadır.Öğe Eksternal Ve Endoskopik Dakriyosistorinostominin Karşılaştırılması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Çokkeser, Yaşar; Evereklioğlu, Cem; Er, Hamdi; Gündüz, Abuzer; Kalcıoğlu, Tayyar; Özturan, OrhanNazolakrimal kanal tıkanıklığı (NKT) sonucu gelişen epiforanın geniş olarak kabul gören iki tedavi modalitesi eksternal ya da endoskopik dakriyosistorinosto-midir (DSR). Amaç: 1 Ocak 1995 ile 1 Ocak 1999 arasındaki eksternal ve endoskopik endona-zal DSR sonuçlarını, komplikasyon ve operatif özelliklerini karşılaştırmak. Yöntem: Birinci gruptaki 79 unilateral dakriyosistitli hastaya (66 kadın, 15 erkek) silikon tüp entübasyonlu ya da entübasyonsuz klasik Dupuy-Dutemps-Bourget tek-niği ile primer eksternal DSR ve 33 kadın ve 3 erkekten oluşan 36 vakanın 51 gö-züne (15* bilateral) endoskopik primer endonazal çekiç-keski metodu ile DSR uy-gulandı. Bulgular: Postoperatif takip süresi 6 ile 48 ay arasındaydı (ortalama, 25 ay). Ortala-ma yaş 39.5 (4 ile 76) idi. Eksternal ve endoskopik çekiç-keski metodlu DSR başa-rı oranları sırasıyla %89.8 ve %88.2 idi. Eksternal grup ile karşılaştırıldığında en-doskopik çekiç-keski DSR'de daha az komplikasyon oranı ve minimal morbidite mevcuttu. Sonuç: Çekiç-keski yöntemli DSR, eksternal yaklaşıma göre pratik, daha az trav-matik, daha az zaman gerektLren ve kozmetLk olarak daha üstün bLr yöntemdLr. EndoskopLk DSR yöntemLnLn başarı oranı geleneksel eksternal yaklaşımlı DSR Lle benzerdLr ve Lntranazal patolojilerin simultane olarak düzeltilmesine de olanak sağlar.Öğe Familial association of keratoconus and granular corneal dystrophy: The familial case series(2019) Çankaya, Cem; Gündüz, Abuzer; Cumurcu, Tongabay; Demirel, Soner; Savacı, Saliha Serap; Çavdar, MüfideAbstract: OBJECTIVE: The aim of the present study was to evaluate the coexistence of bilateral keratoconus and granular corneal dystrophy (GCD) in the members of a family. METHODS: A total of 22 patients were examined in four generations of the family tree in this family screening study. Visual acuity test, biomicroscopic examination, and fundus examination were performed in all patients. The diagnosis of granular dystrophy was based on biomicroscopic examination findings. Corneal topography was performed on the patients diagnosed with granular dystrophy and other family members aged >5 years with normal examination findings. Corneal photographs were obtained from all patients with granular dystrophy except one case. RESULTS: Keratoconus or subclinical keratoconus was detected in seven cases. In addition, GCD type 1 was found in six of the seven cases. All patients diagnosed with keratoconus and granular dystrophy were females. On the other hand, there was no ophthalmologic problem in the men of the family tree. Although an autosomal dominant inheritance was found, the onset of the disease only in women suggests that there may be a variant expression. CONCLUSION: The present study showed an association of GCD and keratoconus in four generations of a family. More research is required to further explain this association.Öğe İnsizyonal keratotomi sonrası şikayetlerin kontrolünde topikal diklofenak ile topikal indometasin' in etkilerinin karşılaştırılması(Türkiye Klinikleri Oftalmoloji Dergisi, 1998) Er, Hamdi; Marol, Serdar; Evereklioğlu, Cem; Gündüz, AbuzerÖz: Çalışmanın amacı refraktif keratotomi sonrası başta ağrı olmak üzere postoperatif şikayetlerin azaltılmasında topikal diklofenak sodyum ile topikal indometasinin etkilerini karşılaştırmaktır. Çalışmada 23 hastanın 38 gözü uygulanan tedavi protokolüne göre 2 gruba ayrılmıştır. 1. gruptaki 20 göze topikal diklofenak sodyum, 2. gruptaki 18 göze ise indometasin kullanılmıştır. Buna göre, her iki grup arasında sadece 1. saatteki ağrı 'nın kontrolünde istatistiksel olarak anlamlı farklılık (p= 0.05) tespit edilirken, diğer saat ve parametrelerin karşılaştırılmasında istatistiksel anlamlı farklılık bulunamamıştır (p>0.05). Sonuç olarak, topikal indometasinin refraktif cerrahi prosedürleri sonrası şikayetlerin tedavisinde, topikal diklofenakla aynı etkiye sahip olduğu ve dolayısıyla diklofenak tedavisine alternatif oluşturabileceği kanaatine ulaşılmıştır:Öğe Kapsül desteği yokluğunda irise sütüre arka kamara göz içi lensi yerleştirilmesi(Glokom Katarakt, 2013) Koç, Bekir; Kütükde, Derya; Doğanay, Selim; Cumurcu, Tongabay; Gündüz, AbuzerÖz: Amaç: Bu çalışmada irise sütüre arka kamara göz içi lens (GİL) yerleştirilmesi sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: On olguya vitreusa disloke olmuş GİL, 7 olguya sublukse GİL, 8 olguya afaki nedeniyle toplam 25 olguya irise sütüre arka kamara GİL yerleştirildi. Olguların ameliyat sırasında ve sonrasında görülen komplikasyonları, takiplerdeki göz içi basıncı (GİB) değişimleri ve en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri (EDGK) değişimleri değerlendirildi. Bulgular: Olgular en az 3 ay olmak üzere ortalama 6.4±3.3 ay takip edildi. Olguların ameliyat öncesi ve en son kontrol- lerindeki EDGK sırasıyla ortalama 0.29±0.25 ve 0.53±0.25 snellen eşeli olarak tespit edildi. Olguların ameliyat öncesi ve en son kontrollerindeki GİB sırasıyla ortalama 16.4±3.4 ve 14.6±3.2 mmHg olarak tespit edildi. Ameliyat sonrası 4 olguda pupil ovalizasyonu, 5 olguda orta düzeyde olan ve medikal tedavi ile kontrol altına alınan ön kamara enflamasyonu, 2 olgu- da antiglokomatöz ilaçlarla kontrol altına alınan GİB yüksekliği, 2 olguda ameliyat sonrası 1 ay içerisinde düzelen kornea ödemi tespit edildi. Hiçbir olguda arka kamara GİL desantralizasyonu ya da tilti görülmedi. Sonuç: İris sütüre arka kamara GİL’leri, arka kamara lenslerinin tüm avantajlarını sağlamaktadır. Cerrahi yöntemle ilgili uzun dönem sonuçlara ve diğer yöntemlerle karşılaştırmalı çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Kapsüloreksis sonrası göziçi lens santralizasyonunun prospektif değerlendirilmesi(Türkiye Klinikleri Oftalmoloji Dergisi, 1998) Er, Hamdi; Hepşen, İbrahim F.; Gündüz, AbuzerÖz: Çalışmanın amacı kontinyus kurvilineer kapsüloreksis (KKK) sonrası kapsül içi göziçi lens (GİL) implantasyonu yapılan olgularda, GİL Santralizasyonunun ve kapsül ile ilgili komplikasyonların değerlendirilmesidir. Bu prospektif çalışmada KKK ile ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu (EKKE) ve kapsül içi GİL implantasyonu yapılan 27 olgu ile fakoemülsifikasyon ve kapsül içi lens GİL implantasyonu yapılan 11 olgu (toplam 38 olgu) değerlendirildi. Ortalama takip süresi 28 hafta (26 ile 41 hafta arası) idi. Postoperatif tashihli 5/10 ve üzeri elde edilen görme keskinliği oranı %78.94 (30 göz) 'dür. İntraoperatif en sık %23.63 (9 göz) rastlanılan komplikasyon radiyal ön kapsül yırtılmasıdır. Ortalama takip süresi sonunda kapsül içi fiksasyonun % 78.94 oranında (30 göz) devam ettiği görülürken, %7.89 oranında (3 göz) bir haptikte sulkusa yer değiştirme ve %15.78 oranında (6 göz) 1-2 mm arasında desantralizasyon tespit edildi. Posloperatif 7 (%18.42) olguda arka kapsül kesifleşmesi, 1(%2.63) olguda ise kapsül kontraksiyon sendromu meydana geldi ve bunların hepsinde Nd: YAG kapsülotomi uygulandı. Özellikle fakoemülsifikasyon cerrahisine geçiş ile birlikle popülaritesi giderek artan bir anterior kapsülotomi metodu olan KKK'nin GİL Santralizasyonunun korunmasında önemli rol oynadığı ve EKKE cerrahisiyle beraber de kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.