Yazar "Güngör, Sinem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Disseminated hydatid disease treated with albendazole: 15-year experience(2018) Güngör, Sinem; Yalçınsoy, Murat; Akkan, Olga; Altınsoy, Bülent; Özşeker, Zeynep Ferhan; Mısırlıoğlu, Aysun; Kutlu, Semra BatıMedical therapy is recommended in various situations such as multiple cysts, high risk surgery , presence of small cyst and perioperative phase in the treatment of hydatid cyst. Present study was designed to determine the features of disseminated hydatid cyst cases, outcome of albendazole treatment , diagnosis and management of complications and patients’ outcome. Methods: 21 patients who had the diagnosis of hydatid cyst based on clinical, radiological, and pathological findings with multiple hydatid cyst in a single organ and/or more than one organ were retrospectively analyzed. The mean age was 34±17.9 (range, 7-71) and F/M was 17/4. Hydatid disease was detected as multiple cysts in the lung in four patients, as multiple cysts in the lung and pleura in one case, and as multiple organ involvement in 16 cases. The most common presentation wasthe involvement ofboth lung and liver. The most common symptom was cough. Four asymptomatic patients were detected during family screening. In six patients, Albendazole was started before the operation and the remainders were started after the operation. Cure was achieved in eight patients at the end of medical and/or surgical treatment. Convenient medical treatment with albendazole treatment in appropriately selected patients is an effective treatment option with minimal side effects in hydatid cyst disease.Öğe Eksudatif Lenfositik Plevral Sıvılarda Tüberküloz ve Malignite Ayırımında Adenozin Deaminaz Düzeyinin Tanısal Değeri(2016) Altınsoy, Bülent; Yalçınsoy, Murat; Ünver, Edhem; Güngör, Sinem; Mihmanlı, Aydanur; Akkaya, EsenÖz: Amaç: Plevra sıvısı eksudatif-lenfositik özellik gösteren olguların Tüberkuloz plörezi (TBP) ve Malign plörezi (MP) ayırımında adenozin-deaminaz (ADA) düzeyinin tanısal performansını değerlendirmek. Yöntemler: Eksudatif-lenfositik plörezili olguları içeren doktora tez çalışmasının verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışma populasyonu 37'si TBP, 17'si MP olmak üzere toplam 54 olguyu içeriyordu. Bulgular: TBP ve MP grubu arasında yaş, ADA, total protein, albumin ve LDH düzeyi açısından anlamlı farklılık gözlendi. ADA cut off düzeyi 35,1 olarak belirlendi. Bu cut off düzeyi için sensitivite ve spesifite sırasıyla %92 ve %100 olarak bulundu. TBP ile ilişkili bağımsız değişkenleri değerlendirmek için lojistik regresyon analizi yapıldı. Modelde bağımsız tahmin ettirici faktörler olarak ADA (OR 1,21, 95% GA: 1,06-1,39, p=0,006)] ve yaş (OR 0,92, 95% GA: 0,84-1,00, p=0,052)] kaldı. Regresyon denkleminin AUC değeri 0,979 olarak bulundu (p<0,001). Olgular yaşa göre kategorize edildiğinde (<50 ve >=50), iki farklı cut off değeri ile (>13,51, >35,1) ile bir hasta haricinde tüm TBP'li olgulara tanı konulabilmekteydi. Sonuç: Plevral ADA düzey ölçümü biopsi işleminin yapılamadığı veya sonuçsuz kaldığı durumlarda TBP tanısı için oldukça faydalı bir testtir. Bahsedilen grupta ADA için konvansiyonel cut off düzeyini düşürmek ve/veya yaş bazlı yaklaşım bu testin tanısal performansını artırıyor gözükmektedir.Öğe İki büyük halk sağlığı sorununun birlikteliği: Sigara ve tüberküloz(2010) Yalçınsoy, Murat; Güngör, Sinem; Afşar, Bilgen Begüm; Bağcı, Akbaba Belma; Selçuk, Engin Burak; Akkaya, EsenGünümüzde sigara kullanımı ve tüberküloz (TB) önemli iki halk sağlığı sorunudur. TB gelişiminde risk faktörleri iyi tanımlanmış olmakla birlikte sigaranın yeri hep tartışmalı kalmıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda sigara içiminin TB enfeksiyonu, aktif TB gelişimi ve mortaliteye etkisi araştırılmış, sigaranın TB enfeksiyonu ve aktif TB gelişimini etkilediği, tartışmalı olmakla birlikte yayınların pek çoğunda da mortaliteyi arttırdığı sonucuna varılmıştır. Günümüzde, aktif hastalığın tedavisinin, tek başına yeterli olmadığının gösterilmesi ile değiştirilebilir risk faktörlerinin tedavideki yeri; örneğin sigara kullanımının bırakılması, yeni bakış açısı oluşturmuştur. Dünya sağlık örgütü (DSÖ) gelecekteki tüberküloz kontrol programlarını, direkt gözlem altında tedavi (DGT) uygulamaları yanı sıra sigara ve alkol gibi tehlikeli ama önlenebilir davranışsal risk faktörlerinden korunmayı da içerecek şekilde hazırlamaktadır.Öğe Prohexadione-Ca Uygulamalarının Domateste Bitki Büyümesi Besin Element Alımı ve Meyve Kalitesi Üzerine Etkileri Familial Sarcoidosis: An Analysis of Twenty-Eight Cases(2016) Duman, Dildar; Sevim, Tülin; Sertçelik, Lale; Akkan, Olga; Güngör, Sinem; Yalçınsoy, Murat; Erdem, İpek; Yıldız, Reyhan; Sümeyye, Bekir; Hazar, Armağan; Akkaya, EsenAbstract:Objective: Sarcoidosis is a multisystemic disease, exact cause of disease is unknown but it is assumed that genetic predisposition and ethnic factors play a role in etiology. Studies related with familial sarcoidosis is limited and only case reports about familial sarcoidosis is available from our country. We aimed to evaluate the prevelance of familial sarcoidosis and clinical findings of cases with familial sarcoidosis.Methods: We retrospectively documented file records of 678 patients diagnosed with sarcoidosis and followed up in outpatient clinic of sarcoidosis from January 1996 to February 2016. 28 familial sarcoidosis cases in 14 families were enrolled into the study. Their demographic findings, family relationship, symptoms, laboratory and pulmonary function test results, radiological apperances, diagnostic methods, treatments were recorded.Results: Twenty-eight sarcoidosis patients out of 678 reported as familial cases, giving a prevelance of familial sarcoidosis as 4%. There were 8 sarcoidosis sib, 4 sarcoidosis mother-child, 1 sarcoidosis father-child and 1 sarcoidosis cousin relationship. Female/male ratio was 1.8, mean age of the study population was 43, most freguent symptoms were cough and dyspnea, stage 2 was mostly seen according to chest X-ray, most common CT appearance was mediastinal lymphadenopathy and mediastinoscopy was the most freguent diagnostic method.Conclusion: This study is important to lead interrogation of family in patients with suspected sarcoidosis and future studies investigating familial aggregation in sarcoidosisÖğe Seksen yaş üzerindeki akciğer kanseri olguları ve sağkalımı etkileyen faktörler(Tüberküloz ve Toraks, 2017) Kasapoğlu, Umut Sabri; Güngör, Sinem; Arınç, Sibel; Yalçınsoy, Murat; Mısırlıoğlu, Aysun; Akbay, Özlem MakbuleÖz: Tüm kanserlerin yaklaşık %50'si ve kanser ölümlerinin %70'i 65 yaş ve üzerindeki olgularda gerçekleşmektedir. Bu sebeple yaşlı olgularda kanser tanı, tedavi ve takibi önem kazanmaktadır. Seksen yaş ve üzeri akciğer kanseri olgularında yaş mortalite ilişkisini gösteren sınırlı sayıda araştırma mevcut olması nedeniyle bu olguların tanı ve tedavi aşamalarında sorunlar yaşanmaktadır. Bu çalışmamızda 80 yaş ve üzeri akciğer kanserli olgularda sağkalımı etkileyen faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır.Materyal ve Metod: Retrospektif kohort çalışması olarak düzenlenen bu çalışmada Ocak 2010 ve Aralık 2013 tarihleri arasında Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde histopatolojik olarak primer akciğer kanseri tanısı alan 80 yaş ve üzerindeki 100 olgu çalışmaya alındı.Bulgular: Çalışmada olguların %70'i erkek, %30'u kadındı. Ortanca yaş 83 ± 2.91 yıl idi. Başvuru sırasında olguların %71'inde komorbid bir hastalık bulunurken; %29'unda olgunun herhangi bir ek hastalığı yoktu. Nefes darlığı (%56), öksürük (%50) ve göğüs ağrısı (%41) en sık saptanan semptomlardı. Histopatolojik olarak olguların %41'inde adenokarsinom, %40'ında skuamöz hücreli karsinom tanısı konulmuştur. Ortanca sağkalım süresi 2.73 ay ( %95 GA 0.96-4.49) ve bir yıllık sağkalım oranı %17 olarak bulundu. Sigara içme hikayesi olan olguların yaşam süresi sigara içmeyen olgulara göre daha kısa olarak bulundu (p= 0.013). İleri evre hastalığı olan ve performans skoru 3-4 olan olguların yaşam sürelerinin kısa olduğu saptanmıştır (p= 0.006, p< 0.001). Semptomatik tedavi verilen olguların yaşam süresinin opere edilen ve kemoradyoterapi verilen olgulara göre daha kısa idi (p< 0.001).Sonuç: Seksen yaş ve üzerindeki akciğer kanserli olgularda komobiditelere rağmen cerrahi ve/veya kemoradyoterapi alan olguların yaşam süreleri daha uzundur. Bu olgularda tedavi kararı verilirken öncelikle hastanın performans durumu göz önünde bulundurulmalıdır.