Yazar "Genç, Metin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 44
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 30 yaş ve üzerindeki kadınlarda DSM-IV tanı kriterine göre premenstrual sendrom prevalansı ve bazı risk faktörleri(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 2000) Güneş, Gülsen; Özer, Fatma; Pehlivan, Erkan; Genç, Metin; Karaoğlu, Leyla; Özcan, YarkınÖz: AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, 30 yaş ve üzerindeki kadınlarda premenstrual sendrom prevalansını ve etkileyen faktörleri bulmaktı. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışma, Tarsus 'da 358 kadına uygulanan kesitsel bir araştırmadır.Premenstrual sendrom, DSM-IV'ün premenstrual disforik Bozukluk tanı kriteri kullanılarak tanımlanmıştır. BULGULAR: PMS prevalansı kadınlar arasında % 26.8 bulunmuştur.Düzensiz adetleri olan, annesinde de ayni şikayetler olduğunu söyleyen, çalışan ve adete karşı olumsuz tutumları olan kadınlarda daha yüksek saptanmıştır. SONUÇ: PMS 30 yaş ve üzeri kadınlarda yüksek saptanmıştır. Klinisyenler bu konuya önem vermeli, insidansınm azalması ve özellikle risk faktörlerini taşıyan kadınlarda yaşam kalitesinin geliştirilmesi amacıyla kapsamlı önlemler almalıdırlar.Öğe ABO ve Rh Kan Grupları ve HBsAg, Anti-HIV, VDRL Pozitifliği Üzerine Bir Araştırma(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Genç, Metin; Aslan, Turan2500 donör, ABO ve Rh kan grupları, HBsAg, anti-HIV ve VDRL sonuçları bakımından, kayıtlar kullanılarak tarandı. Sonuçlar, prevalansı belirlemek ve cins ve kan gruplarındaki görülmesi muhtemel ilişki yönünden analiz edildi. Bu çalışma, Malatya ilinde Bölge Kan Merkezi’nde yürütüldü. Kan gruplarının dağılımı, yapılmış çalışmalarla karşılaştırıldı. Bulgularımıza göre, donörlerde HBsAg sıklığı %5.16 idi. VDRL ve anti-HIV pozitifliğine rastlanmadı. Çeşitli kan grupları arasında HBsAg pozitiflik hızı, istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05). Kadınlarla erkekler arasında HBsAg pozitiflik hızları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05).Öğe Acil Servise Başvuran Hastaların Bekleme Zamanları Üzerine Bir Çalışma(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Genç, Metin; Eğri, Mücahit; Pehlıvan, Erkan; Kırımlıoğlu, Vedat; Yılmaz, SezaiAcil servislere başvuran hastaların muayene, tetkik ve tedavi için bekleme süreleri alınan hizmetten tatmin açısından çok önemlidir. Bu çalışma He Malatya Turgut Özal Tp Merkezi Acil Servisi'ne başvuran hastaların bekleme süreleri hakkında bilgi edinmek amaçlanmıştır. Materyal-Metod: Tanımlayıcı nitelikteki çalışmada, 1-31 Ocak 1999 tarihleri arasında Malatya Turgut Özal Tp Merkezi Acil Servisi'ne 17.00-24.00 saatleri arasında başvuran 301 hastanın girişten servisten ayrılana kadar yapılan tüm işlemleri araştırma ekibi tarafından bilgi formuna kaydedilmiştir. Bulgular: Hekime kon takt süresi (kapıdan girişten itibaren hekim tara fından anamnezi alınmaya başlayıncaya kadar geçen süre) ortanca 2 dakika, Acil Servis'te kalış süresi (muayene, tetkik, tedavi, tedavi/veya taburcu işlemleri) ise 60 dakikadır. Tam kan sayımı 10, biyokimya 15, tam idrar tahlili 10, ultrasonografı 20, EKG 3, bilgisayar! tomografi ise 15 dakika (ortanca) ile sonuçlanmaktadır. Konsültasyonlar ise 10-15 dakika içinde gerçekleştirilmektedir.Öğe Bebeklerimizi Nasıl Büyütüyoruz?(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Genç, Metin; Güneş, Gülsen; Pehlivan, ErkanBu araştırma, Malatya Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi' ne başvuran annelerin bebek beslenmesi ve bakımı hakkındaki bilgi ve uygulamalarını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Araştırmacılar, Haziran ve Temmuz 1996' da merkeze başvuran ve 3 yaş ve daha küçük çocuğu olan 250 anneyle yüzyüze görüşerek anket uygulamış ve anket sonunda annelere eğitim vermişlerdir. Annelerin ortanca yaşı 26 olup, %90.8' si en az okuryazardır. Son çocuklarını büyütürken %67.8' i kendi bilgilerine göre davranmışlardır. İlk emzirme süresi ortanca 2 saatir. Bir yaşını tamamlamış 153 bebeğe diğer gıdalarla birlikte ortanca olarak 9 ay anne sütü verilmiştir. İlk 6 ayda su bile verilmeksizin sadece anne sütü alan bebek oranı %3. 2'dir. Yaşını tamamlamış 153 bebeğini lk 12 ayda yaklaşık 0%80' ine kundak yapılmış, °%6.5' i ise toprağa sarılmıştır. İshal ve yüksek ateşle ilgiii bilgileri ölçmek amacıyla dört soru sorulmuştur. Soruların tümüne doğru cevap veren annelerin oranı %67 . 6'dır. Dünya Sağlık Örgütü' nün önerileri doğrultusunda; bebeklerin doğar doğmaz emzirmeye başlanması, ilk 7-6 ayda yalnızca anne sütü verilmesi ve emzirmeye 12 ay devam edilmesi için anneler teşvik edilmelidir. Kundak ve toprak uygulamasının zararları ile diğer bebek bakımı konularında yapılacak eğitimlerin her ortamda gerçekleştirilmesi, sağlıklı kuşaklar yetiştirmede sağlık personeline düşen önemli bir görevdir.Öğe Benign Makrosefalide Ruhsal Bozukluklar+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Özcan, M. Erkan; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, Yaşar; Genç, MetinMakrosefaii baş çevresinin yaşa ve cinsiyete göre iki standart sapmanın üzerinde olmasıdır. Makrosefaii çocuk nörolojisine başvuran çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu çalışma mak- rosefalik çocuklarda ruhsal bozuklukların dağılımının normosefalik çocuklara göre farklı olup olmadığını saptamak amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Yaşları 7-12 arasında olan makrosefalin 33 çocukta DSM- IV tanı ölçütleri göz önüne alınarak çocukluk çağında görülen ruhsal bozuklukları araştıran birer görüşme yapıldı. Sonuçlar, aynı aşamalardan geçen 30 normosefalili çocuğun verileriyle karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında ruhsal bozuklukların yaygınlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı. Sonuçlar: Makrosefalin çocukların ruhsal bozuklukların sıklığı açısından normosefaliii çocuklardan bir farkılığı söz konusu değildir.Öğe Ebeveynlerin korosif madde alımı konusundaki yaklaşımları bu kazalardan korunmada hala en önemli faktör mü?(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Gürsoy, M. Harun; Demircan, Mehmet; Genç, Metin; Güneş, Gülsen; Uğuralp, Sema; Pehlivan, ErkanKorozif ösofagus yanıkları çocukluk çağında birçok somatik, ruhsal ve sosyal problemler yaratabilir. Majör komplikasyonlardan birisi de eğer işler kötü giderse çocuğun ösofagusunu kaybetmesidir. Bu gibi kazalarda en iyi yöntem korunmaktır prensibinden hareketle anket şeklinde bir epidemiyolojik araştırma düzenledik. Birinci bölümde ebeveynlerin davranışlarını analiz ettik. İkinci bölümde ilkyardım konusundaki yaklaşımları değerlendirdik. Üçüncü bölümde ise kanunlara karşı duyarlılığı ölçtük. Bulgularımız ebeveynlerin çocuklarını ilaçlar vs. konusunda korumaya çalıştıklarını gösterdi. Ayrıca %70 gibi bir oranda ilk müdahalenin yapılması için ya bir doktor muayenehanesi ya da bir sağlık kuruluşu arayışını tespit ettik. Ancak kanunların bilinmesi çok az bir oranda idi ve ebeveynlerin ancak %50’si bu gibi kazalarda kendilerini suçlu görmekteydiler. Birey olarak ebeveynler yanlış davranışlara pek rağbet etmemektedirler ancak, alınan sonuçlar hem eğitimin hem de çok merkezli olarak araştırmaların yapılmasının mutlaka gerekli olduğunu göstermektedirler.Öğe Genel liselerdeki okul yöneticisive öğretmenlerin öğrenilmiş güçlülük düzeylerine ilişkin algıları(İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2006) Dönmez, Burhanettin; Genç, MetinÖz: Bu çalışmanın amacı, genel liselerdeki okul yöneticisi ve öğretmenlerin öğrenilmiş güçlülük düzeylerini kendi algılarına dayalı olarak belirlemek ve algıların görev, cinsiyet, kıdem ve yaş değişkenlerine göre fark gösterip göstermediğini saptamaktır. Araştırmanın evrenini 2004–2005 öğretim yılında Malatya ili şehir merkezinde bulunan 24 genel lisede görev yapan 1062 öğretmen ve 74 yönetici oluşturmaktadır. Örneklem, evrenden tesadüfî örnekleme yöntemi ile seçilen 267 öğretmen ve 18 yönetici olmak üzere 285 kişiden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Rosenbaum’un “Öğrenilmiş Güçlülük Ölçeği”, verilerin analizinde SPSS programı kullanılmıştır. Gruplar arasındaki farkın anlamlı olup olmadığını saptamak amacı ile tek yönlü varyans analizi ve t testi uygulanmıştır. Anlamlılık düzeyi .05 olarak alınmıştır. Bütün boyutlar açısından bir bütün olarak yapılan değerlendirme aritmetik ortalamanın 3.60 olduğunu, farkın yaşa göre ortaya çıktığını ve 36–45 yaş grubundan önce ve sonra öğrenilmiş güçlülük düzeyinin düştüğünü göstermektedir. Bu nedenle, eğitim personelinin eğitimi ve çalışma koşulları açısından düzenleme yapılırken bu durumun dikkate alınması önerilmiştir.Öğe İnfertil Kadınların Geleneksel Halk Kısırlık Tedavileri Konusundaki Davranışları Ve Etkileyen Faktörler(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Kurçer, Mehmet Ali; Eğri, Mücahit; Genç, Metin; PehliVan, Erkan; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, Leyla; Kaya, MineBu çalışma, Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine çocuk isteği He başvuran infertil kadınların, aynı amaçla geleneksel halk kısırlık tedavilerini uygulama düzeyini ve bazı demografik özelliklerle ilişkisini irdelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma kesitse/ tiptedir. İnönü Üniversitesi Turgut Özai Tıp Merkezi Kadın Hastalıklar ve Doğum Polikliniğine Haziran-Ağustos 1997 tarihleri arasında, çocuk isteği ile başvuran 66 kadının tamami çalışmaya alınmıştır. Araştırma yüz- yüze anket tekniği ile yapılmıştır i Modern tıbbın yanış ra geleneksei halk yöntemleri uygulayan kişilere başvuran kadın say si 19(%28.7)'dur. Bunlardan 3'ünde (°%4.5) çeşitli komplikasyonlar ortaya çıkmıştır. Araştırmaya katılan kadınların geleneksei yöntemlere başvurma durumlar ile eğitim düzeyleri ve yaşlan arasında istatistiksei olarak anlamli fark yokken (p>0.05), eş eğitimi, eş mesleği, infertilite süresi ve gelir düzeyleri arasındaki fark anlamli bulunmuştur. (p<0.05).Öğe İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Meslek Seçimini Etkileyen Faktörler(2008) Genç, Metin; Genç, Gülten; Kaya, AlimBu çalışmanın amacı, İnönü Üniversitesi tıp fakültesi öğrencilerinin meslek seçiminde rol oynayabileceği düşünülen etmenleri incelemektir. Fakültede 2002-2003 eğitim yılında 448 öğrenci eğitim görmektedir. Şubat 2003’de uygulanan anketi 364 öğrenci cevaplamış olup, araştırmaya katılma oranı % 81.2’dir. Öğrencilerin 248’i (%68.1) erkek, 116’sı (31.9) kızdır. Öğrencilerin % 77.3’ünün ilk tercihi tıp fakültesi iken, %55.8’i ilk sınavda tıp fakültesini kazanmışlardır. Tıbbı tercih nedenleri ile ilgili olarak öğrencilerin çeşitli etmenlere 5’li Likert skalasına göre (5-4-3-2-1) puan vermeleri istenmiştir. Buna göre hastalara yardım isteği (ortalama 4.27 puan), okulda başarılı öğrenci olma (3.89), tıbba ilgi duyma (3.84), hekimliğin saygın meslek olduğunu düşünme (3.82) veÖğe İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin meslek seçimini etkiyen faktörler(İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 2007) Genç, Gülten; Kaya, Alim; Genç, MetinBu çalışmanın amacı, İnönü Üniversitesi tıp fakültesi öğrencilerinin meslek seçiminde rol oynayabileceği düşünülen etmenleri incelemektir. Fakültede 2002-2003 eğitim yılında 448 öğrenci eğitim görmektedir. Şubat 2003’de uygulanan anketi 364 öğrenci cevaplamış olup, araştırmaya katılma oranı % 81.2’dir. Öğrencilerin 248’i (%68.1) erkek, 116’sı (31.9) kızdır. Öğrencilerin % 77.3’ünün ilk tercihi tıp fakültesi iken, %55.8’i ilk sınavda tıp fakültesini kazanmışlardır. Tıbbı tercih nedenleri ile ilgili olarak öğrencilerin çeşitli etmenlere 5’li Likert skalasına göre (5-4-3-2-1) puan vermeleri istenmiştir. Buna göre hastalara yardım isteği (ortalama 4.27 puan), okulda başarılı öğrenci olma (3.89), tıbba ilgi duyma (3.84), hekimliğin saygın meslek olduğunu düşünme (3.82) ve tıbba yeteneği olduğunu düşünme (3.73) ilk beş sırada yer alan etmenlerdir.Öğe Investigation of serum fatty acids’ composition in patients with vitiligo(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Batcioğlu, Kadir; Uyumlu, A. Burçin; Hazneci, Ersoy; Dilencik, Kasım; Genç, MetinÖz: AMAÇ: Vitiligo fonksiyonel melanositlerin kaybı sonucu oluşan ve depigmente maküler lezyonlarla karakterize bir tür deri hastalığıdır. Oluşum mekanizması henüz aydınlatılabilmiş değildir. Bu mekanizmayı aydınlatabilmek üzere yapılan çalışmalar sonucunda 3 temel teori öne sürülmüştür; otoimmün teori, nöral teori ve otositotoksik teori. Bu doğrultuda araştırmacılar tarafından pek çok çalışma yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir. Mevcut çalışmaların bir kısmı vitiligoda inflamasyonla ilişkili parametrelerin etkili olabileceği yönündedir. Bilindiği gibi, araşidonik asit çoklu doymamış bir yağ asididir (PUFA) ve inflamasyon prosesinde anahtar moleküldür. Literatürde vitiligo gelişimi ile doymamış yağ sitleri arasındaki ilişkiyi araştıran karşılaştırmalı bir çalışma bulunmamaktadır. YÖNTEM: Bu çalışmada serum yağ asidi kompozisyonu ile vitiligo oluşum mekanizması arasındaki olası ilişkinin araştırılması amaçlandı. Bu doğrultuda aktif generalize vitiligolu hastalar ile sağlıklı bireylerin serum yağ asidi düzeylerine bakıldı. Serum yağ asitleri önce yağ asidi metil esterlerine dönüştürüldü ve sonra gaz kromotografisi ile analiz edildi. SONUÇLAR VE YORUM: On yağ asidi düzeyinden ikisi dışındakiler kontrol gurubu ile aynı düzeylerde bulundu. Palmitik asit düzeyi kontrol gurubuna göre azalmış ve dokosapentaenoik asit düzeyleri ise kontrole göre artmış (p<0,05) olarak tespit edildi. Fakat, genel olarak aktif vitiligolu hastalar ile sağlıklı kontrol grubu arasında serum yağ asidi düzeyleri bakımından dikkate değer bir farklılık belirlenemedi. Başlık (İngilizce): Vitiligolu hastaların serum yağ asidi kompozisyonunun incelenmesi Öz (İngilizce): Objectives: Vitiligo is an acquired skin disorder resulting from the loss of functional melanocytes and is characterized by depigmented macular lesions. The etiopathogenesis of vitiligo has not been explained exactly yet. As a result of the studies that have been made for clarifying this mechanism, three basic theories have been suggested. Autoimmune theory, neural theory and autocytotoxic theory. In this issue, there are a lot of studies and several studies have been continued. Some of the present studies show that inflammatory parameters involves in vitiligo. As known, arachidonic acid is a PUFA and a key molecule for inflammation. In the literature, there is not a comprehensive study that investigates the relation between polyunsaturated fatty acid (PUFA) and vitiligo formation. Patients and Methods: In this study we aimed to investigate the possible relationship between vitiligo etiopatogenesis and serum fatty acids’ composition. In this way we studied serum fatty acids’ levels in healthy and patients with generalized active vitiligo. Serum fatty acids’ levels were transformed to their methylesters, then analysed by gas cromotography. Results and Conclusion: We found that serum fatty acid levels except two kinds were similar to those of healty controls. On the other hand, palmitoleic acid levels were found decreased and Docosapenthaenoic acid levels were found increased (p<0.05). But, in general, our results clearly show that the serum composition of fatty acids in patients with generalized active vitiligo are not significantly different from those of healthy controls.Öğe Iron deficiency anaemia among students of two primary schools at different socioeconomic conditions in Malatya, Turkey(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Kaya, Mine; Pehlivan, Erkan; Aydoğdu, İsmet; Genç, Metin; Güneş, Gülsen; Kaya, Emin; Kuku, İrfanÖz: Demir eksikliği dünyadaki en yaygın beslenme bozukluğudur. Malatya kent merkezinin farklı sosyoekonomik koşullara sahip iki bölgesindeki ilköğretim okulu öğrencilerinde demir eksikliği anemisi (DEA) yaygınlığının ve ilişkili sosyal ve beslenme faktörlerinin saptanması amacıyla hematokrit ölçümü ve periferik kan yayması kullanılarak değerlendirme yapılmıştır. Çalışmaya, Gazi (GİO) ve Hanımınçiftliği İlköğretim Okulu'ndan (HÇİO) toplam 1633 öğrenci alınmıştır. DEA yaygınlığı GİO'da %4.2, HÇİO'da %13.8 bulunmuştur (p<0.001). GİO'da anemi yaygınlığı ile yaş grubu, annenin eğitim düzeyi, sağlık güvencesi durumu ve süt tüketimi arasında anlamlı farklılık varken, HÇİO'da yalnızca yaş grubu açısından farklılık saptanmıştır. 11-18 yaş grubundaki öğrenciler 10 yaş ve altında olanlara göre 2.74 kat daha yüksek DEA riski taşımaktadır. DEA riski annenin eğitim düzeyi düşüklüğü ile artmaktadır (OR=2.99). Aile geliri düşük olan öğrenciler yüksek gelirli olanlara göre 1.75 kat daha fazla DEA riski taşımaktadır. Hem kentsel hem de kırsal alanda anne ve genç ergenlere yönelik geniş kapsamlı beslenme eğitimi programlarına gereksinim vardır. Bu programlar sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmeye odaklanmalıdır. Anemi ve diğer beslenme bozukluklarının önlenmesi ve tedavisi için sosyoekonomik koşulların iyileştirilmesi en önemli etmenlerden biridir.Öğe Kreş çocuklarında PPD deri testine yanıtlar(Tüberküloz ve Toraks, 2000) Kurçer, Ali Mehmet; Genç, Metin; Eğri, Mücahit; Pehlivan, ErkanÖz: Bu çalışmanın amacı BCG ile aşılanmış çocuklarda PPD pozitifliği düzeyini belirlemek ve PPD pozitifliğini etkilemesi beklenen bazı faktörleri ortaya koymaktır. 0-2 aylık iken aşılanmış ve BCG skarı olan 1-6 yaşları arasındaki 194 kreş çocuğu incelenmiştir. Çocuklara ilk olarak deneyimli iki hemşire tarafından PPD deri testi (tüberkülin) uygulanmış ve 72 saat sonra sonuçlar değerlendirilmiştir. Çocukların %73.7’sinde 0-4 mm, %6.7’sinde 5-9 mm ve %19.8’inde ise ? 10 mm endürasyon çapında reaksiyon gözlenmiştir. Çocuklarda ölçülen PPD endürasyon çaplarıyla, aşının yapılma zamanı, yapıldığı kurum ve çocuğun araştırma anındaki yaşı arasında anlamlı fark bulunamamıştır. Başlık (İngilizce): Response to PPD skin test in nursery children Öz (İngilizce): This study was performed to determine the skin response against PPD skin test in the children vaccinated BCG. 194 nursery children were involved in the research who belong to 1-6 age groups and had one scar due to BCG vaccination during 0-2 months. Initially, PPD skin tests were applied to all of them and 72 hours later results were evaluated by experienced nurses. As a result, 143 of them (73.7%) had 1-4 mm, 19 of them (9.9%) had 5-9 mm and 38 of them (19.8%) had ? 10 mm PPD enduration diameter. No significant difference was observed among PPD induration diameters measured, the institutions vaccinations have been carried out or the periods have been carried out or the periods of vaccinations or children’s age.Öğe Lise Öğrencilerinin Hepatit B Hakkındaki Bilgi Ve Tutumları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Genç, Metin; Pehlivan, Erkan; Özer, Fatma; Kurçer, M.Ali; Karaoğlu, LeylaHepatitis B (HBV) infection is one of the most important public health problems throughout the world. This study is aimed to test the knowledge and attitudes of high school students on routes of infection and means of prevention for HBV infection. Method; A questionnaire with 25 items was presented to 467 (97.3%) students out of 480 without sampling who attended Tarsus Health High School (THHS) and Tarsus Atatürk High School (TAHS). Results; The mean of the points received by the students were 58.7"18.6 and median was 56 out of 100. Mann-Whitney-U test, Kruskal-Wallis variance analysis and Spearman correlation analysis were used for statistical evaluation. The points gained by THHS students and girls were found to be higher than (p<0.05) TAHS students and boys, respectively. Objects whose fathers have an education level of high school or above showed a higher performance (p<0.05), while other parameters such as maternal education level, economic status, and the presence of a dose relative with an occupation related to health had no significance (p>0.05).Mean points and age have a significant relation (r=0.35, p=0.000). The possible effective factors on points such as, the school type, sex, age, economic status, maternal education, paternal education, and the presence of a relative with an occupational health business were worked out with Forward LR on logistic regression analysis and only school type remained as the last variable. Conclusion; Local and international studies performed on the same subject disclose the fact that lack of knowledge on this special topic may only be overcome with better educational means.Öğe Makrosefalik çocuklarda IQ düzeyleri(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 2000) Özcan, M. Erkan; Yakıncı, Cengiz; Sipahi, Birsen; Durmaz, Yaşar; Genç, MetinÖz: AMAÇ: Makrosefali baş çevresinin yaşa ve 'cinsiyete göre iki standart sapmanın üzerinde olmasıdır. Makrosefali çocuk nörolojisine başvuran çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Makrosefalik çocuklarının zeka düzeyinin ne olduğu, ailelerin hekimlere sıklıkla sorduğu bir sohıdıır. GEREÇ VE YÖNTEM: Yaşlan 7 ile 12 arasında olan makrosefali tanısıyla izlenen fizik ve nörolojik muayene bulguları ve motor gelişimi normal olan ve beyin tomografisi çekilerek tümör ve hidrosefali gibi nedenler dışlanmış olan 26 çocuk ile, baş çevresi, fizik ve nörolojik muayeneleri normal sınırlarda olan yaş ve cinsiyeti benzer 21 çocuğun sözel, performans ve tüm puan 10 skorları W1SC-R testi ile ölçüldü. BULGULAR: İki grup arasında 10 skorları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı. SONUÇ: Makrosefalisi olan çocuklarda/d 10 düzeylerinin normosefalik yaşıtlarından farldı olmadığı sonucuna ulaşıldı.Öğe Malatya Da Birinci Basamak Sağlık Kuruluşlarında Çalışan Sağlık Personelinin "Ağız Diş Sağlığını İyileştirmede Flor Kullanımı Programı" Hakkındaki Bilgi Ve Görüşleri(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Genç, Metin; Pehlivan, Erkan; Güneş, Gülsen; Eğri, Mücahit; Kurçer, M .AliThis study is a cross-sectional research, which has been planned in order to learn the knowledge and opinions of health professionals about the programme of fluor tablet usage wh ich is carried out by the Ministry ofHealth in 13 provinces including Malatya. Materia l- Method: The questionnaire form prepared with this aim was given to all the participants consisting of 203 physicians, nurses and midwives before an in-service education meeting done on the 15th of August, 1997. Findings: 60% of the participants gave right answer to the question related to the symptoms of fluor deficiency; 78°% of them gave rigth answer to the question related to fluor supplement methods. Only 28°% of the participants chose the fluor tablet usage as the most appropriate fluor supplement method for Türkiye. According to 66°% of the participants, the attitude of the people towards the programme was positive; on the other hand, 76°% of the participants thought that, the attitude of the health personnel was positive. Results: At the end of this study, it has been seen that, continuous in-service education and motivation of the personnel are neededÖğe Malatya Da Birinci Basamak Sağlık Kuruluşlarında Çalışan Sağlık Personelinin "Ağız Diş Sağlığını İyileştirmede Flor Kullanımı Programı" Hakkındaki Bilgi Ve Görüşleri(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Genç, Metin; Pehlivan, Erkan; Güneş, Gülsen; Eğri, Mücahit; Kurçer, M .AliBu çalışma; Sağlık Bakanlığı tarafından Malatya ilin i de kapsayan 13 ilde yürütülen flor tableti kullanımı programı hakkında sağlık personelinin bilgi ve görüşlerini öğrenmek için yapılan kesitsel bir araştırmadır. Gereç- Yöntem:Bu amaçla hazırlanmış anket formu, 15 Ağustos 1997 tarihinde yapılan ve 203 hekim, hemşire ve ebenin katıldığı bir hizmet içi eğitim toplantısı öncesinde katılımcıların tümüne uygulanmıştır. Bulgular: Katılımcılar, flor eksikliğinin belirtileriyle ilgili soruya %60, flor uygulama biçimleri He ilgili soruya °%78 oranında doğru yanıt vermişlerdir. Katılımcılardan sadece °%28'i Türkiye için en uygun flor uygulama biçimi olarak flor tableti uygulamasını seçmiştir. Katılımcıların °%66'sına göre programa karşı halkın tutum olumlu idi; öte yandan, katılımcıların °%76'sına göre sağlık personelin in tutumu olumludur. Sonuç: Bu çalışmanın sonunda görülmüştür ki, sürekli hizmet içi eğitime ve personelin motivasyonuna ihtiyaç vardır.Öğe Malatya da lise öğrencilerinde premenstrual sendrom sıklığı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Güneş, Gülsen; Pehlivan, Erkan; Genç, Metin; Eğri, MücahitKesitsel tipte yapılan bu çalışma, Malatya’da iki lisede 16-21 yaşlarındaki 447 genç kıza uygulanmıştır. Araştırmanın amacı, premenstrual sendrom prevalansını bulmaktır. Premenstrual sendrom, DSM-IV’ün premenstrual disforik bozukluk araştırma kriterleri kullanılarak tanımlanmıştır. Kız öğrencilerde premenstrual sendrom prevalansı % 21 olarak bulunmuştur. İstatistik analizlerde ki-kare testi ve backward lojistik regresyon uygulanmıştır. Premenstrual sendromla, dismenore, sık kola içme ve adetleri hakkında olumsuz fikirlere sahip olma yönünden aralarında anlamlı ilişki bulunmuştur.Öğe Malatya İl Merkezinde Farklı Sosyoekonomik Düzeydeki İki İlköğretim Okulunda Demir Eksikliği Anemisi Yaygınlığı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Kaya, Mine; Pehlivan, Erkan; Aydoğdu, İsmet; Genç, Metin; Güneş, Gülsen; Kaya, Emin; Kuku, İrfanIron deficiency is the most common nutritional disorder in the world. To determine the prevalence of iron deficiency anaemia (IDA) and associated social and nutritional factors, two primary school students from different socioeconomic status in Malatya province center, in Turkey, were evaluated by using hematocrit and peripheral blood smears. Total of 1633 students of two primary schools -Haniminciftligi and Gazi Primary Schools- were studied. Prevalence of iron deficiency anaemia was 4.2 % among the students of the urban school and 13.8 % among the students of the shunty town school (p<0.001). For the urban school students, there was a statistically significant difference among anaemia and age group, maternal education, health insurance and milk consumption. For the shunty town school students, only statistical significance was established between anaemia and age group. These students in the age group 11-18 years showed 2.74 times higher estimated risk of IDA compared to the ones 10 years of age or less. The estimated risk of IDA increased significantly with low levels of maternal education (O.R=2.99). Students with low family income had a 1.75 times greater risk of IDA than those with high family income. The wide-scale nutrition education should target mothers and young adolescents in shunty town and rural areas. These education programmes should focus on good eating habits. We suggest that an important factor for preventing and treating anaemia and other nutritional diseases is improving the socieconomic status.Öğe Malatya ili Güzelyurt kasabası 30 yaş ve üzerindeki kişilerde hipertansiyon prevalansı ve hipertansiyonu etkileyen faktörler(2002) Kurçer, Mehmet Ali; Genç, Metin; Güneş, Gülsen; Pehlivan, Erkan; Karaoğlu, Leyla; Eğri, MücahitÖz: Bu çalışmanın amacı, Malatya ili Güzelyurt kasabasında hipertansiyon prevalansını ve hipertansiyon prevalansını etkileyebilecek faktörlerin belirlenmesidir. Bu kesitsel çalışma, Güzelyurt kasabasında yaşayan 30 yaş ve üzerindeki 308 kişiyi kapsamaktadır. Bu çalışma hipertansiyon prevalansı ve etkilemesi olası bağımsız değişkenleri analiz etmek üzere planlanmıştır. Kan basınçları indirek yöntemle ölçüldü ve kan basınçları >/= 140/90 mm üzerinde olanlar ve hastalığından haberdar olup hipertansiyon tedavisi almakta olanlar hipertansiyon vakası olarak kabul edildi. Bu çalışmada Malatya ili Güzelyurt kasabası hipertansiyon prevalansı %32.8 olarak bulunmuştur. Hipertansiyon prevalansı, 40 yaş ve üzerinde olanlarda (p=0.0001), düşük eğitim düzeyi olanlarda (p=0.029), (vücut kitle indeksi >/= 25 kg/m2) olanlarda (p=0.0001), ve düzenli egzersiz yapmayanlarda (p=0.001) yüksek bulunmuştur.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »