Yazar "Küçük, Şirin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The Distribution of Kidney Tumors in OurHospital, The Relationship Between PathologicalStage, Nuclear Grade and Tumor Diameter:Analysis of 140 Cases(2019) Küçük, Şirin; Akpolat, NusretAim: The renal cell carcinoma (RCC), which is the most frequently seen malign renal tumor, consists of 2-4% of all the malign tumors seen among adult individuals and 80-90% of all the malign renal tumors. The recurrence is seen in 40% of the cases, and the metastasis despite the early diagnosis was detected in 50% of cases. In present study, it was aimed to distribution of renal tumors in our hospital, discuss the prognostic factors such as the, pathological stage, nuclear grade and tumor diameter accompanied by literature information. Patients and Methods: By retrospectively scanning the records of Pathology Department of Medical Faculty, Fırat University, for the period between 1988 and 2009, 140 renal tumor cases were determined and the previous diagnoses, histological degrees, pathological stages of these cases were evaluated and the final diagnoses were taken as base in the present study. In pathologically staging (pT) of RCCs, TNM classification was used, whereas Fuhrman nuclear grading (FNG) was used in nuclear grading procedure. The patients were divided into different groups based on their genders and ages. Results: When compared to the literature in terms of the mean age, the present study involves relatively young population (mean age 57), and the majority was male (male/ female:1.1). In the present study, the RCCs with largest diameter were papillary type (9,78cm) ones, whereas the RCCs with lowest diameter values were classic type. A statistically significant relationship was observed between the benign, borderline and malign tumor diagnoses and diameters (p= 0.023). It was determined that approximately one-four of RCC cases were in highly pathological stage (21,6%, pT3a-3b). A direct proportional and statistically significant relationship was found between nuclear grade and diameter (p=0,002). Conclusion: Pathological stage, nuclear grade and diameter are the leading factors affecting the prognosis. As in our study, in retrospective studies involving old ages and not enough sampling, tumor diameter may be used as an alternative prognostic factor for pathological staging in tumors with a stage above pT2.Öğe Granülomatöz Servisit: Servikovajinal Sitoloji İle Tanı Konan İki Olgu(Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Küçük, Şirin; Dağlı, A. Ferda; Cihangiroğlu, Gülçin; Akpolat, NusretÖz: Granülomatöz servisitler serviksi ender tutan, hem enfektif hem de enfeksiyöz etkenler dışında nedenlerle oluşabilen lezyonlardır. Granülomatöz servisitlerin dünyada bildirilen en sık sebebi tüberkülozdur. Enfeksiyon etkenlerinin çoğu antimikrobiyal ajanlara duyarlı olduğundan genellikle tanı için servikal biyopsi yapılmaz. Bu nedenle granülomatöz servisitin hem histolojik hem de sitolojik bulgularıyla ilgili bilgilerimiz kısıtlıdır. Birinci olgu; karın ağrısı, dispepsi ve vajinal akıntı şikayetleriyle kliniğe başvuran 52 yaşında kadın hasta. İkinci olgu; sekonder infertilite, adet düzensizliği ve dismenore şikayetleriyle kliniğe başvuran 29 yaşında kadın hasta. Her iki olgunun jinekolojik muaynesinde servikal erozyon görülerek servikal smear alındı. Servikal yaymaların sitopatolojik incelemesinde çok sayıda yer yer multinükleer dev hücre oluşturmuş histiyosit gruplarına rastlandı. Bazı alanlarda ise epiteloid histiyositlerden meydana gelen granülom yapıları dikkati çekti. Bu bulgular ışığında her iki olguya da granülomatöz servisit tanısı verildi. Serviksin granülomatöz enfeksiyonlarının ender görülmesi ve bu konuyla ilgili bilgilerimizin kısıtlılığı yanlış pozitif ve negatif sonuçlar vermemize neden olabilir. Bu nedenle, özellikle multinükleer dev hücrelerin varlığı granülomatöz servisit için uyarıcı olmalıdır. Başlık (İngilizce): Granulomatous Cervicitis Two Cases Diagnosed by Cervicovaginal Cytology Öz (İngilizce): Granulomatous cervicitis consists of lesions which rarely involve the cervix and which mayarise from infective as well as non-infective causes. The most commonly reported cause of granulomatous cervicitis is tuberculosis. Since most infective agents are susceptible to antimi- crobials, cervical biopsy is not usually conducted for diagnosis. Therefore, we have limited information on histological and cytological signs of granulomatous cervicitis. The first case was a 52-year-old female patient who presented at the clinic complaining from abdominal pain, dyspepsia and vaginal flow. The second case was a 29-year-old female patient who presented at the clinic complaining from secondary infertility, irregular menses and dysmenorrhea. Cervical smears were collected from both patients upon observation of cervical erosion during gynecological examination. Cytopathological examination of cervical smears showed groups of histiocytes, which occasionally formed multi-nuclear giant cells in large numbers. Granuloma structures composed of epitheloid histiocytes were noted in some areas. Both cases were diagnosed as granulomatous cervicitis upon these findings. The fact that granulomatous infections of the cervix are rare and our knowledge on this topic is limited may produce false positive and false negative results. Therefore, presence of multi-nuclear giant cells should be considered as an alarming sign for granulomatous infections.Öğe MİDENİN ADENOENDOKRİN KARSİNOMUNA BAĞLI MALİGN PLEVRAL EFÜZYON SİTOLOJİSİ(2013) DAĞLI, Adile Ferda; ÜÇER, Özlem; Küçük, Şirin; KIRIMLIOĞLU, HaleÖz Plevral sıvı sitolojisi efüzyonlu hastaların tanısal değerlendirilmesinde esas yöntem olup malign tümör hücrelerininsaptanmasıen önemli amaçtır. Nöroendokrin tümörlerin sitolojik özellikleri iyi bilinmesine rağmen, plevral sıvıda tümör hücrelerinin küçük oluşu ve inflamatuarhücrelere benzerliği gözden kaçırılmalarınaneden olabilir. Gastrointestinal sistemde adenokarsinom ve nöroendokrin tümör birlikteliği histopatolojik olarak iyi tanımlanmasınarağmenmalignplevralsıvısitolojilerihakkındakibilgilersınırlıdır. Olgumuz 53 yaşında erkek hasta halsizlik, şişkinlik ve kilo kaybı şikayetiyle başvurdu. Endoskopik biyopsisine malign epitelyal tümör tanısı verilmesi üzerine subtotal gastrektomi yapıldı. Makroskopik olarak serozayı aşan yaklaşık 10 cm çapındaki tümöre histopatolojik incelemede adenoendokrinkarsinom tanısı verildi. Altı ay sonra sağ yan ağrısı şikayeti üzerine çekilen PA Akciger grafisinde plevral efüzyon görülerek torasentez yapıldı. Plevral sıvının sitolojik incelemesinde yaymalar hücreden fakir olup birkaç adet grup oluşturmuş küçük hiperkromatik nükleuslu hücrelere rastlanılması nedeniyle hücre bloğu yapıldı. Hücre bloğunda genellikle tek tek düşen ve küçük kümeler oluşturmuş dar sitoplazmalı, kaba kromatinli atipik hücreler görüldü. Yapılan immünositokimyasal incelemede kalretinin, trombomodilin, HBME-1, CK5/6, CEA, LCA negatif, kromogranin ve sinaptofizin pozitif bulundu. Bu bulgularla olgu malignite yönünden pozitif, nöroendokrin tümör metastazı şeklinde rapor edildi.Öğe Midenin adenoendokrin karsinomuna bağlı malign plevral efüzyon sitolojisi(2013) Dağlı, Adile Ferda; Üçer, Özlem; Küçük, Şirin; Kırımlıoğlu, HalePlevral sıvı sitolojisi efüzyonlu hastaların tanısal değerlendirilmesinde esas yöntem olup malign tümör hücrelerininsaptanmasıen önemli amaçtır. Nöroendokrin tümörlerin sitolojik özellikleri iyi bilinmesine rağmen, plevral sıvıda tümör hücrelerinin küçük oluşu ve inflamatuarhücrelere benzerliği gözden kaçırılmalarınaneden olabilir. Gastrointestinal sistemde adenokarsinom ve nöroendokrin tümör birlikteliği histopatolojik olarak iyi tanımlanmasınarağmenmalignplevralsıvısitolojilerihakkındakibilgilersınırlıdır. Olgumuz 53 yaşında erkek hasta halsizlik, şişkinlik ve kilo kaybı şikayetiyle başvurdu. Endoskopik biyopsisine malign epitelyal tümör tanısı verilmesi üzerine subtotal gastrektomi yapıldı. Makroskopik olarak serozayı aşan yaklaşık 10 cm çapındaki tümöre histopatolojik incelemede adenoendokrinkarsinom tanısı verildi. Altı ay sonra sağ yan ağrısı şikayeti üzerine çekilen PA Akciger grafisinde plevral efüzyon görülerek torasentez yapıldı. Plevral sıvının sitolojik incelemesinde yaymalar hücreden fakir olup birkaç adet grup oluşturmuş küçük hiperkromatik nükleuslu hücrelere rastlanılması nedeniyle hücre bloğu yapıldı. Hücre bloğunda genellikle tek tek düşen ve küçük kümeler oluşturmuş dar sitoplazmalı, kaba kromatinli atipik hücreler görüldü. Yapılan immünositokimyasal incelemede kalretinin, trombomodilin, HBME-1, CK5/6, CEA, LCA negatif, kromogranin ve sinaptofizin pozitif bulundu. Bu bulgularla olgu malignite yönünden pozitif, nöroendokrin tümör metastazı şeklinde rapor edildi.