Yazar "Karabiber, Hamza" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 60
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acquired atopic disease after liver transplantation in children; similarities to and differences from adults: a preliminary study(Lippincott Williams & Wilkins, 2014) Topal, Erdem; Catal, Ferhat; Selimoglu, Mukadder Ayse; Karabiber, Hamza; Kilic, Talat; Baskiran, Adil; Senbaba, ElifObjective The aim of this study was to determine the similarities and differences in the frequency and follow-ups of newly diagnosed atopic diseases after liver transplantation in pediatric and adult patients. Materials and methods Patients who underwent liver transplants between 2005 and 2013 and who are still alive were enrolled in the study. Patients who came for checkups filled out a survey evaluating atopic diseases. Those who had an atopic disease before transplantation were excluded from the study. Results A total of 165 patients were enrolled in this study; 114 (69.1%) were males and 29 (17.6%) were children. The average transplantation age was 40.8 (0.3-67) years, and the most frequent reason for transplantation was chronic viral hepatitis. In 22 patients, atopic diseases [allergic rhinitis in nine patients (5.5%), asthma in six patients (3.9%), atopic eczema in six patients (3.9%), food allergy in six patients (3.9%), and drug allergy in one patient (0.6%)] developed after transplantation. Atopic diseases after transplantation were more common in children (P=0.03). When the atopic diseases were examined on a case-bycase basis, there were no differences between children and adults with respect to asthma (P=0.284), allergic rhinitis P=1.0), or atopic eczema (P=0.284), but food allergy (P=0.009) and peripheral eosinophilia (P=0.002) were more common in children. The periodicity of allergic diseases after transplantation (P=0.192) and total IgE levels (P=0.086) were similar. Conclusion Atopic diseases developed after liver transplantation and had a greater impact on children than adults. Therefore, after undergoing liver transplantation, patients should be monitored closely for signs of atopic diseases. (C) 2014 Wolters Kluwer Health vertical bar Lippincott Williams & Wilkins.Öğe Akondrogenezis Tip 1A: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Güler, Ekrem; Karabiber, Hamza; Uzel, Murat; Mehmet Davutoğlu, Mehmetİntrauterin kemik kırıklarına neden olan ve fatal seyreden bir iskelet displazi sendromu akondrogenezisin literatür eşliğinde tartışılması. Akondrogenezis ileri derecede kısa ekstremiteler, gövdede kısalık ve makrosefali ile karakterize, otozomal resesif kalıtımla geçiş gösteren, nadir görülen fatal seyirli bir hastalıktır. Doğum sonrasında solunum sıkıntısı, ekstremitelerinde aşırı kısalık ve kafa büyüklüğü nedeniyle kliniğimize sevk edilen ve bir kardeşinde de cücelik nedeniyle terapötik abortus yapılan klinik ve radyolojik olarak akondrogenezis tip 1A düşünülen bir hasta sunuldu. Akondrogenezisler otozomal resesif geçiş gösterirler ve letal displazilerdir, bu nedenle aile hikâyesi ve prenatal tanı önemlidir.Öğe Atypical presentations of celiac disease(Turkish J Pediatrics, 2011) Celiloglu, Can; Karabiber, Hamza; Selimoglu, Mukadder AyseCeliac disease (CD) has a wide variety of clinical presentations; together with the classical form, in which the intestinal symptomatology is prevalent, there are atypical forms with predominating extra-intestinal clinical features, and the silent form, with no clinical symptom. The atypical forms of the disease are characterized by few or no gastrointestinal symptoms, and predominating extra-intestinal features such as neurologic, dermatologic, hematologic, endocrinologic, reproductive, renal, psychiatric, skeletal, and liver involvement(s). Silent presentation of CD may be identified through screening of high-risk groups. Today, it is well known that CD might account for several chronic health issues, so it is essential for healthcare professionals to have a high level of suspicion for the atypical presentations of CD.Öğe Botulizm : 3 olgu sunumu ve genel değerlendirme(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Ekmekçi, Hakan; Arısoy, A. Engin; Müftüoğlu, Münife; Karabiber, Hamza; Yılnıaz, Hikmet; Bereketoğlu, M. Ali; Arslan, TuranBotulizm oldukça nadir evrensel bir enfeksiyondur. Clostridium botulinum toksini, nöromüsküler kavşaklarda ve sinapslarda ve otonomik sinapslarda asetilkolin salmımmı engelleyerek etki eder. Kontamine gıdanın yenilmesi sonrası, sıklıkla ev yapımı konserve gıda, hızla gelişen, uzuv kaslarının yanısıra göz, yüz, konuşma, solunum ve otonomik kaslarıda etkileyen yaygın kas güçsüzlüğü oluşur. Bu çalışmada, 3 klinik olgu sunularak botulizmin farklı ve kendine özgü görünümün aydınlatılması amaçlanmıştır.Öğe Celiac Disease Prevention and Treatment(Lippincott Williams & Wilkins, 2010) Selimoglu, Mukadder Ayse; Karabiber, HamzaCeliac disease is a common multisystemic disorder that may be diagnosed at any age. Owing to the increasing prevalence, prevention strategies. including encouragement of breastfeeding and introduction of small amounts of gluten whereas still on breastfeeding at fourth to sixth month of age, become more important than before. For avoiding complications of celiac disease, a strict gluten-free diet is essential. A lifelong gluten-free diet may bring about difficulties as avoiding gluten completely is problematic owing to the contamination with gluten of presumably gluten free foods. New therapeutic approaches include enzyme supplementation, correction of the intestinal barrier defect against gluten entry, blocking of gliadin presentation by human leukocyte antigen blockers and tissue transglutaminase inhibitors.Öğe Çocuklarda bitkisel kaynaklı zehirlenmeler: 23 olgunun incelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Almış, Habip; Karabiber, Hamza; Yakıncı, CengizAmaç: Ülkemizde pek çok bitki ve bitkisel kaynaklı ürünler erişkinlere benzer şekilde çocuklarda da zehirlenmelere sebep olmaktadır. Çalışmamızdaki amaç; İnönü üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Çocuk Acil Servisi'ne başvuran bitkisel kaynaklı zehirlenme olgularının incelenmesi, bu zehirlenmelerde sık saptanan etkenlerin ve klinik özelliklerinin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Ocak 2010-Mayıs 2012 tarihleri arasında çocuk acil servisine bitkisel kaynaklı zehirlenme nedeni ile başvuran 23 çocuk hastanın dosyası geriye dönük olarak incelendi. Olgular yaş, cinsiyet, zehirlenme nedeni, başvuru sırasında gözlenen semptomlar, mevsimsel dağılım ve prognoz yönünden değerlendirildi. Bulgular: Bir buçuk yıllık süre içerisinde 23 bitkisel zehirlenme olgusu, çocuk acil servisine başvuran zehirlenme nedeniyle başvuran hastaların %1,9'unu oluşturuyordu. Olguların 13’ü erkek, 10'u kızdı. Bitkisel zehirlenme olgularının %39,1’i 0-6 yaş grubunda, %34,8’i 13-17 yaş grubunda ve %26,1’i ise 5-12 yaş grubundaydı. Bitkisel zehirlenmeler arasında, en sık görülen etkenler kayısı çekirdeği ile filizlenmiş patates zehirlenmeleriydi. En az izlenen bitkisel zehirlenmenin ise 2 olgu ile sarmaşık zehirlenmesi olduğu belirlendi. Olgularımızın hiç birinde mortalite gelişmedi. Ancak morbidite açısından bakıldığında pıtrak (Xanhtium Strumarium) zehirlenmesi ile başvuran olgularımızdan birine (%4,3) karaciğer nakli yapılması gerekti. Sonuç: Çocukluk çağında tüm zehirlenmeler gibi bitkisel zehirlenmeler de önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşanılan bölgenin bitki örtüsünün tanınması, sık rastlanan zehirli bitkilerin bilinmesi ve toplumun bilgi düzeylerini arttırılması bitkisel kaynaklı zehirlenmelere bağlı morbidite ve mortalitenin azalmasında yararlı olacaktır.Öğe Çocuklarda helicobacter pylori gastritinde virülans faktörleri ve antibiyotik direnci(İnönü Üniversitesi, 2012) Karabiber, HamzaAmaç: Helicobacter pylori (Hp) dünya nüfusunun yarısından fazlasını kronik olarak enfekte eden bir patojendir. Hp gastrit, peptik ülser, gastrik mukoza ilişkili lenfoit doku lenfoması ve mide kanserinin en önemli sebebidir. Helicobacter pylori, genetik olarak farklı virulansa sahip suşları bulunan ve belli suşların daha ağır hastalığa yol açabildiği bir mikroorganizmadır. Taşıdıkları cagA, cagE, babA, iceA ve vacA gibi virülans faktörleri mide mukozasında oluşan inflamasyonun derecesinde etkilidir. Helicobacter pylori virülans faktörleri ve klinik önemleri, erişkin hastalarda yoğun olarak araştırıldığı halde çocuklarda yapılmış çalışmalar azdır. Helicobacter pylori tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı tüm dünyada giderek artan bir direnç mevcuttur. Türkiye'de ve özellikle de çocuklarda Hp'nin antibiyotik direnci ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Bu nedenle Hp suşlarının antimikrobiyal direnç durumunu belirlemek tedavinin başarısını öngörmede önemlidir. Çalışmamızda Türkiye'nin doğusunda Hp gastriti bulunan çocuklarda virülans faktörlerinin durumunu, antibiyotik dirençlerini, gastrit tablosu ve antibiyotik direncinin Hp genotipleri ile ilişkisini belirlemeyi amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Tekrarlayan karın ağrısı şikayeti bulunan 159 hastaya üst gastrointestinal endoskopi yapılarak her hastadan iki adet antral biyopsi alındı. Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR), kültür ve histopatolojik inceleme ile Hp enfeksiyonu saptanmaya çalışıldı. Antibiyotik duyarlılıkları disk difüzyon yöntemi ile araştırıldı. Virülans faktörlerinin tespit edilmesi için PCR kullanıldı. Histopatolojik olarak gastritin değerlendirilmesinde güncellenmiş Sydney sınıflanması kullanıldı. Bulgular: Helicobacter pylori sıklığı kültür ile %32,1, histopatoloji ile %40,9 ve PCR ile % 61,6 olarak tespit edildi. Hastaların %76,5'inde antral nodülarite görüldü. PCR sonuçlarına göre histopatolojik incelemenin duyarlılık ve özgüllüğü sırasıyla %66,3 ve %100, kültürün duyarlılık ve özgüllüğü %52 ve %100 idi. Kültürde Hp üremesi tespit edilen 51 olgunun antibiyogram sonuçlarına göre antibiyotik direnç oranları; Klaritromisinde %23,5, metronidazolde %11,7 ve amoksisilinde %3,9 idi. Hastaların %51'inde cagA, %70,4'ünde cagE, %49'unda babA2, %34,7'sinde iceA1 ve %25,5'inde iceA2 pozitif saptandı. PCR pozitif tüm hastalarda vacA da pozitif iken, %81,6'sı vacAs1, %19,4'ü vacAs2, %38'i vacAm1 ve %62'si vacAm2 idi. VacA subtipleri arasında en sık rastlananlar; s1am2 (%32,7), s1am1 (%14,3) ve s2m2 (%12,) idi. CagA pozitif olgularda antral nodülarite anlamlı olarak daha fazla görüldü (p<0,05). IceA2 pozitiflerde ülser sıklığı yüksek iken lenfoid aggregat, inflamasyon ve Hp yoğunluğu anlamlı olarak düşük saptandı. VacAs1a pozitif olanlarda histopatolojik aktivasyon ve kronik aktif gastrit daha sık görülmekte idi (p<0,05). VacAs1c pozitif olanlarda nötrofil aktivasyonu ve özofajit daha az idi (p<0,05). CagE, iceA1, babA2 ve vacAs1c pozitifliğinde klaritromisin direnci sıklığının, vacAs1 ve vacAs1c pozitif olanlarda ise metronidazol direnci sıklığının arttığı görüldü. Helicobacter pylori pozitifliğini etkileyebilecek çevresel koşullara bakıldığında; sosyoekonomik düzeyi düşük olanlarda, ailede fert sayısı dörtten fazla olanlarda ve pasif sigara içiciliğinde anlamlı olarak Hp sıklığında artış saptandı (p<0,05). Sonuç: Helicobacter pylori enfeksiyonu bölgemiz için önemli bir problemdir. Bölgemizde ve dünyada giderek artan bir oranda klaritromisin direnci görülmektedir. Kültür ve PCR yöntemleri ile klaritromisin direncinin saptanması başarılı Hp eradikasyonu için gereklidir. Tekrarlayan karın ağrısı ve Hp gastriti bıulunan Türk çocuklarında ağırlıklı bulunan Hp genotipleri cagE ve vacA s1a/m2'dir. Hastalarda cagA, vacAs1a ve iceA2 genotiplerinin bulunması gastrit belirtilerinin ağırlığı ile ilişkilidir.Öğe Correlation of clinical, endoscopic, and histological findings with virulence factors in children with Helicobacter pylori gastritis(European Journal of Gastroenterology & Hepatology, 2014) Selimoğlu, Mukadder A.; Karabiber, Hamza; Otlu, Barış; Yıldırım, Özge; Özer, Ali; Şamdancı, EmineBackground and goals: As there are limited data regarding the correlation between virulence factors and clinical, endoscopic, and histological findings in children with Helicobacter pylori gastritis, we aimed to evaluate that probable relationship in pediatric cases. Study: One hundred and fifty-nine children with chronic abdominal pain or dyspepsia were included in this study. Upper gastrointestinal endoscopy was performed and multiple biopsy samples were taken from the esophagus, the antrum, and the duodenum. PCR was used for the determination of virulence factors. Results: According to PCR analysis, 98 (61.6%) children were positive for H. pylori. Using histopathological examination and culture, H. pylori was detected in 65 (40.9%) and 51 (32.1%) children, respectively. Peptic ulcer prevalence and histopathological features were not different among cagA, cagE, or iceA1 positive and negative groups (P>0.05). Peptic ulcer prevalence and histopathological findings were more common in iceA2-positive patients (P<0.05). Antral nodularity was more common in cagA-positive patients (P<0.05). Endoscopic and histological features were not different among patients with or without m1 or m2 strains (P>0.05). S1b positivity was associated with a higher esophagitis rate (P<0.05). Conclusion: Among virulence factors, iceA2 was associated with peptic ulcer and milder histopathological findings, and vacAs1 was associated with milder histopathological findings.Öğe Correlation of clinical, endoscopic, and histological findings with virulence factors in children with Helicobacter pylori gastritis(Lippincott Williams & Wilkins, 2014) Selimoglu, Mukadder A.; Karabiber, Hamza; Otlu, Baris; Yildirim, Ozge; Ozer, Ali; Samdanci, EmineBackground and goals As there are limited data regarding the correlation between virulence factors and clinical, endoscopic, and histological findings in children with Helicobacter pylori gastritis, we aimed to evaluate that probable relationship in pediatric cases. Study One hundred and fifty-nine children with chronic abdominal pain or dyspepsia were included in this study. Upper gastrointestinal endoscopy was performed and multiple biopsy samples were taken from the esophagus, the antrum, and the duodenum. PCR was used for the determination of virulence factors. Results According to PCR analysis, 98 (61.6%) children were positive for H. pylori. Using histopathological examination and culture, H. pylori was detected in 65 (40.9%) and 51 (32.1%) children, respectively. Peptic ulcer prevalence and histopathological features were not different among cagA, cagE, or iceA1 positive and negative groups (P > 0.05). Peptic ulcer prevalence and histopathological findings were more common in iceA2-positive patients (P < 0.05). Antral nodularity was more common in cagA-positive patients (P < 0.05). Endoscopic and histological features were not different among patients with or without m1 or m2 strains (P > 0.05). S1b positivity was associated with a higher esophagitis rate (P < 0.05). Conclusion Among virulence factors, iceA2 was associated with peptic ulcer and milder histopathological findings, and vacAs1 was associated with milder histopathological findings.Öğe Craniofacial features of children with celiac disease(Lippincott Williams & Wilkins, 2013) Selimoglu, Mukadder A.; Kelles, Mehmet; Erdem, Tamer; Ertekin, Vildan; Karabiber, Hamza; Selimoglu, ErolBackground and goalsGrowth retardation is one of the most important signs of childhood celiac disease (CD); however, it is not very well known whether craniofacial growth is also affected. We aimed to carry out a detailed craniofacial morphological study to derive a conclusion on the craniofacial features of children with CD.Participants and methodsEighty-four 2-16-year-old children with biopsy-proven CD and 84 age-matched and sex-matched healthy children were included. Of these, 37 children (44.0%) had been newly diagnosed and 47 (56.0%) were on a gluten-free diet. Anteroposterior and lateral photographs were evaluated using the Scion Image software program for the measurements of the distances between reference points on the face.ResultsExcept for nasofrontal angle (nfa), nasolabial angle (nla), pronasale height (prnh), nasal dorsum height (ndh), and nasal radix height (nrh), all measurements were significantly greater in patients compared with controls. In celiac children, all facial proportions except forehead/face height (t-gl/t-gn) and nose length/face height (n-ns/t-gn) were significantly different from those of controls. Except for nla, prnh, ndh, nrh, t-gl/t-gn, face height to total face height ratio (sn-gn/t-gn), n-sn/t-gn, ear length to face height ratio (s-sba/t-gn), and face width to face height ratio (z-z/t-gn), all measurements were statistically different in those on a gluten-free diet and newly diagnosed children.ConclusionMost of the facial measurements and proportions of celiac children were different from those of controls. Our data confirm those of a previous study reporting that the forehead proportion is not altered in childhood CD. Pathophysiological mechanisms underlying these alterations are not clear but disruptions of growth during certain critical periods may be responsible.Öğe Demir eksikliği anemili çocuklarda tedavinin mental skor ve uyarılmış potansiyellere etkisi(Türk Hematoloji Onkoloji Dergisi, 2000) Karabiber, Hamza; Özgen, Ünsal; Özcan, Cemal; Soylu, Hanifi; Kutlu, Onur; Sarıbaş, Seyfi; Kaya, MesudeÖz: Demir eksikliği anemisinde (DEA) doku hipoksisi ve enzimlerin yapısındaki demirin yetersizliği sinir sistemi fonksiyonlarının azalmasına sebep olmaktadır. Normal düzeye dönmese bile mental skorların tedavi ile düzeldiği bilinmektedir. Sinir sistemini gelişimi için önemli olan postnatal ilk iki yılda, DEA'li çocuklarda uyarılmış potansiyel incelemelerinde merkezi ileti zamanının uzamış olduğu gösterilmiştir. Daha büyük çocuklarda sinir iletimi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmada yaşları 3-15 arasında değişen 30 DEA'li çocukta mental skorlar ve uyarılmış potansiyellere demir tedavinin etkisi araştırıldı. Tedavi sonrasında mental skorlarda anlamlı artış görülmesine rağmen, görsel uyarılımış potansiyeller (VEP) ve beyin sapı işitsel uyarılmış potansiyel (BAEP) deÛerlerinde anlamlı düzelme gözlenmedi. Bu sonuçlar DEA'li çocuklarda sinir sistemi fonksiyonlarında tedavi ile beklenilen düzeyde iyileşmenin oluşmadığını ve koruyucu tedavinin önemsenmesini işaret etmektedir.Öğe Demir eksikliği anemisinde RBC, MCV, MCH,MCHC, RDW, MPV ve platelet sayısının tanısal değerinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Özgen, Ünsal; Balat, Ayşe; Turgut, Mehmet; Şahin, Sabit; Karabiber, Hamza; Gülsoy, ŞuleDemir eksikliği anemisi (DF.A) çocuklarda sık görülen bir hastalıktır. Hastalığın tanısındaki önemli parametreler: Serum demiri (SI)), serum demir bağlama kapasitesi (Sl)BK). transferrin satürasyon yüzdesi (IS), serbest eritrosit protoporfırin ve serum J'erritin düzeyidir. Anemi taramalarında daha ekonomik ve pratik testler önerilmektedir. Otoanalizör ile çalışılan testlerin bir kısmı DEA tanısında anlamlı bulunmuştur. Bu çalışmada otoanalizör parametrelerinden olan eri tröst sayısı (RBC), ortalama eritrosit hacmi (MCI), ortalama eritrosit hemoglobini (Mill), ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonu (M('IIC). red cell distribution width (RDW). ortalama platelet volümü (MPV) ve platelet (l'I.T) sayısının DUA deki tanısal değeri araştırıldı. Bu amaçla 6-24 ay arasındaki 54 hastada bu parametrelerin DEA deki spesıfıtesı. bırhırlerivle re SI). SDBK. TS arasındaki korelasyon derecesi belirlendi. Söz konusu parametrelerden MCI’ ~5Jİ. RDW %1~ ve MCli 20 />g olması halinde DUA de tanısal değerlerinin olduğu, MCIIC. MPl’ve PI.T sayısının tanısal değerinin olmadığı görüldü.Öğe Early and late neurological complications of liver transplantation in pediatric patients(Wiley, 2017) Gungor, Serdal; Kilic, Betul; Arslan, Mujgan; Selimoglu, M. Ayse; Karabiber, Hamza; Yilmaz, SezaiNCs occur commonly after solid organ transplantation and affect 15%-30% of liver transplant recipients. The aim of this retrospective study was to evaluate the type and incidence of neurologic events in pediatric patients following LT. Between May 2006 and June 2015, 242 patients (118 females, 124 males) requiring LT for different etiologies at the nonu University Liver Transplantation Institute were included. The incidence, types, and risk factors of NCs that occurred following LT were evaluated retrospectively. Neurologic events occurred in 57 (23.5%) of the patients. Early NCs were encephalopathy (12.4%), seizures (11.5%), and PRES (7%). Of 57 patients, five (8.7%) experienced NCs at least 1 month after LT; these late NCs included tremor, headaches, encephalopathy, ataxia, and neuropathy. The psychiatric symptoms after LT were noted in 42 patients (17.4%). The mortality rate after LT in those with or without neurological events was not significantly different (P=.73). There was a high incidence of serious neurologic events after LT. The major neurologic manifestation in our patients was encephalopathy followed by seizures.Öğe Effects of valproate and carbamazepine on serum levels of homocysteine vitamin B12 and folic acid(Brain and Development, 2003) Karabiber, Hamza; Sönmez, Ergün; Özerol, Elif; Yakıncı, Mehmet Cengiz; Otlu, Barış; Yoloğlu, SaimHomocysteine (HMC) is a sulfur containing amino acid, which plays a role in methionine metabolism. Folic acid (FA) and vitamin B12 (B12) are essential for remethylization of HMC to methionine. HMC level increases in the deficiency of these vitamins. Hyperhomocysteinemia causes vascular endothelial damage, which causes atherosclerosis. The aim of this study is to investigate the effect of valproate (VA) and carbamazepine (CBZ) on the serum levels of HMC, B12, and FA. Thirty-six children receiving CBZ and 30 children receiving VA for epilepsy for the last 1-year period and 29 healthy children as control were the population of this study. After 6 h of fasting serum HMC, B12, and FA levels were measured and results were compared statistically. Mean values of HMC, FA, and B12 levels in control group were 9.2 ^ 2.7 mmol/l, 9.0 ^ 2.0 ng/ml, and 342 ^ 162 pg/ml, in VA group 14.0 ^ 6.8 mmol/l, 7.3 ^ 2.9 ng/ml, and 368 ^ 159 pg/ml, in CBZ group 16.0 ^ 13.1 mmol/l, 7.5 ^ 3.3 ng/ml, and 285 ^ 158 pg/ml, respectively. Serum HMC levels were higher in VA and CBZ groups than control group (P , 0:01 and P , 0:05, respectively). Serum FA levels were lower in VA and CBZ groups compared to control group (P , 0:05). Serum levels of B12 were not different between VA and control groups (P . 0:05). In CBZ group serum B12 levels were lower than control group (P , 0:05). FA may be added to the treatment protocol (if the patients take only CBZ, then B12 should also be added) for patients taking these antiepileptic drugs to decrease the degenerative effect of VA and CBZ on vascular endothelium.Öğe Evaluation of renal functions in pediatric liver transplantation(Wiley, 2016) Selimoglu, Mukadder Ayse; Varol, Ilknur; Karabiber, Hamza; Tabel, Yilmaz; Keceli, Meryem; Yilmaz, SezaiAKI is an important complication after LT. As our LT series contains a quite high number of children with ALF unlike published studies, we aimed to determine pre-LT and long-term renal functions in children both with ALF and with CLD. Demographic and disease-related data of 134 transplanted children were evaluated retrospectively. Pre-LT and follow-up GFR and pediatric RIFLE scores were determined. Mean pre-LT GFR was not dependent on the disease presentation or severity of chronic disease. While there was an initial decline until first week of post-LT in CLD children, an increase was observed in ALF. Neither mean GFR nor the pRIFLE on follow-up was different with respect to the type of LT or disease presentation. Mean GFR at first and sixth months were lower in children on cyclosporine compared to tacrolimus (p = 0.001 and p = 0.002, respectively). In conclusion, GFR-time curve was different in children with or without ALF. Type of LT, and severity of the CLD were not risk factors for CKD in any time, but younger age at LT, CLD, and cyclosporine usage were at sixth months of follow-up.Öğe Görmeme yakınmasıyla getirilen osteopetrozis olgusu(1998) Yakıncı, Cengiz; Aysun, Sabiha; Karabiber, HamzaÖz: Görmeme yakınmasıyla getirilen ve osteopetrozis tanısı konulan üç aylık kız çocuğu sunulmaktadır. Öyküsünden doğuştan heri başını dik tutamadığı, ışığı izleyemediği, anne ile babasının birinci dereceden akraba olduğu öğrenildi. Hastada, optik alrofi ve hepatomegali, uzun kemik grafilerinde kemik içinde kemik görünümü, jeneralize dansite artması, epifiz hatlarında düzensizlik saptandı. "Visual Evoked Potentials"e bilateral cevap alınamadı. Hastaya kemik iliği transplantasyonu planlandı.Öğe Hand Grip and Pinch Strength in Patients With Nocturnal Enuresis: Is There a Role of Muscle Strength in Pathogenesis of Enuresis?(Wiley, 2011) Karabiber, Hamza; Garipardic, Mesut; Uzel, Murat; Davutoglu, Mehmet; Ozer, Ali; Hasturk, Ziyadeddin; Guler, EkremAims: To examine the association of muscle strength with nocturnal enuresis. Subjects and Methods: One hundred sixty-three patients with monosymptomatic nocturnal enuresis (8-14 years old) were recruited from outpatient clinics. Two hundred eight healthy students served as the control group (8-14 years old) from two primary schools. Physical examinations and the age, gender, height, weight, dominant hand, and body mass of these children index were recorded. A calibrated, Jamar dynamometer was used to assess grip strength at the first two settings. A pinch gauge was used to assess the key pinch of the right and left hands of these children. Two measurements of each grip and pinch were obtained at 15 sec intervals and mean values were analyzed. Results: The hand grip strength test and pinch was significantly lower in the enuretic group compared with the control group. These low results of the muscle strength in the enuretic group showed that whole body muscle weakness may contribute to the pathogenesis of enuresis as a possible etiological factor. Conclusions: In this first study on the association of muscle strength with nocturnal enuresis, it was found that neuromuscular function is abnormal in enuretic patients. In this neuromuscular abnormality, the motor activity is affected. Neurourol. Urodynam. 30:525-528, 2011. (C) 2011 Wiley-Liss, Inc.Öğe The hematologic manifestations of pediatric celiac disease at the time of diagnosis and efficiency of gluten-free diet(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2015) Catal, Ferat; Topal, Erdem; Ermistekin, Halime; Yildirim Acar, Nurdan; Sinanoglu, Muhammed Selcuk; Karabiber, Hamza; Selimoglu, Mukadder AyseBackground/aim: To determine the hematologic manifestations at the time of diagnosis of celiac disease in children and the effects of a gluten-free diet on hematologic signs upon follow-up. Materials and methods: The records of patients with celiac disease who received a follow up examination at the Pediatric Gastroenterology Clinic between June 2006 and June 2013 were retrospectively examined. Results: Ninety-one patients were included in the study. The mean age at diagnosis was 8.1 +/- 4.21 years and 59 patients (64.8%) were female. Thirty-two patients (35.2%) had hematologic signs at the time of diagnosis. Anemia (24.2%) was the most common hematologic sign, followed by thrombocytosis (16.5%) and leukopenia (4.4%). The tTG IgA titers were screened in 80 of the 91 patients during diagnosis. Follow-up examinations found that remission for anemia (P = 0.017), thrombocytosis (P = 0.039), and decreases in tTG IgA titers (P = 0.034) were more prominent in patients who had followed a strict gluten-free diet. Conclusion: Approximately one-third of the celiac disease patients had hematologic manifestations at the time of diagnosis. Remission in hematologic signs and decrease in tTG IgA titers were more prominent in patients who had adhered to a gluten-free diet.Öğe Kistik fibroz ve alfa-1 antitripsin eksikliğinde pankreatik tutulum(Türk Pediatri Arşivi, 2009) Karabiber, Hamza; Selimoğlu, Mukadder AyşeÖz: Kistik fibroz ve alfa-1 antitripsin eksikliği birçok sistemi tutan genetik kökenli, otozomal çekinik geçişli iki önemli hastalıktır. Her iki hastalığın ortak olarak etkileyebildiği organlardan birinin de pankreas olduğu bilinmektedir. Kistik fibroz’da pankreatik tutulum, normale yakın pankreas işlevinden endokrin ve ekzokrin işlevlerinin tamamen kaybına kadar değişen klinik tablolara yol açar. Hastalığın genotipi ile fenotipi arasında yakın bir ilişki vardır. Pankreas tutulumu yağ ve protein emilim bozukluğu ve büyüme geriliği ile belirgindir. Yağ emilim bozukluğu sonucu yağda eriyen vitamin eksikliklerine bağlı belirtiler oluşur. Emilim bozukluğu tedavisi enzimin yerine konulan ve vitamin eksikliklerinin düzeltilmesi şeklinde yapılmalıdır. Gen tedavisi hastalığın tümüyle tedavisi için bir umut ışığıdır. Alfa-1 antitripsin eksikliği ve kronik pankreatit birlikteliği ile ilgili birçok olgu sunumu yayınlanmış olmakla birlikte pankreatitli hastaların, sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığı çalışmalarda alfa-1 antitripsin eksikliğinin kronik pankreatit etiolojisinde rolü olmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak alfa-1 antitripsinin pankreasın kendi kendini sindirmesini önleyen etkisi göz önüne alındığında etiolojik bir etmen olmasa da eksikliğinin pankreas hastalığını artırıcı bir rolü olduğu düşünülebilir. Kistik fibroz ve alfa-1 antitripsin eksikliği olan hastalarda pankreas tutulumunun erken saptanması ve tedavisi bu hastalıklardan ölüm oranının azaltılmasına önemli katkıda bulunur. Başlık (İngilizce): Pancretic disease in cystic fibrosis and alpha-1 antitrypsin deficiency Öz (İngilizce): Cystic fibrosis and alpha-1 antitrypsin deficiency are two important autosomal recessive multi-organ diseases. They are complex and severe diseases that involve various organs including pancreas. Pancreatic disease in cystic fibrosis varies from complete loss of exocrine and endocrine functions to nearly normal pancreatic function. A strong correlation between genotype and phenotype is recognized. Pancreatic involvement is characterized by malabsorption of fat and protein, and growth failure. Fat malabsorption leads to special problems with the fat-soluble vitamins. Enzyme and fat-soluble vitamin replacements are the milestones of the malabsorption treatment. Gene therapy offers the best hope for a cure of cystic fibrosis. Although an association between alpha1-antitrypsin deficiency and chronic pancreatitis has been reported in several case reports, in prospective studies it has been shown that pancreatitis prevalence in patients with alpha1-antitrypsin deficiency was not different from that of healthy controls. Thus it was concluded that alpha-1 antitrypsin deficiency was not related to the pathogenesis of idiopathic or hereditary chronic pancreatitis. However, protective role of alpha-1 antitrypsin against pancreatic auto digestion suggests that the deficiency of that protein may worsen the pancreatic disease rather than causing it. Early detection and management of pancreatic insufficiency is essential to optimize health and outcomes in cystic fibrosis and alpha-1 antitrypsin deficiency patients.Öğe Liver Transplantation Due To Hepatoblastoma: Single Centre Experience(Lippincott Williams & Wilkins, 2015) Ince, Volkan; Koc, Cemalettin; Ozgor, Dincer; Karabiber, Hamza; Selimoglu, Mukadder Ayse; Kayaalp, Cuneyt; Yilmaz, Sezai[Abstract Not Available]
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »