Yazar "Kaya, Burhanettin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 26
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anoreksiya nervoza tanılı iki kız kardeş: Olgu sunumu(Klinik Psikiyatri Dergisi, 2003) Kaya, Burhanettin; Yiğittürk, Duygu; Yalvaç, H. DilekÖz: Anoreksiya Nervoza (AN) uzun yıllardır tanınan bir bozukluk olmasına karşın, son yıllarda daha çok araştırılmaya ve dikkatleri üzerinde toplamaya başlamıştır. Kadınlarda yüksek oranda görülmesi, ergenlik döneminde başlaması, aile içi çatışmaların bozukluğun oluşmasındaki rolü ve ailesel yüklülük etiyolojiye yönelik tartışmaları arttırmaktadır. AN'nin nörobiyolojik temelleri, davranış genetiği, aile dinamikleri, sosyo-kültürel özellikler, psiko-seksüel gelişim ve bilişsel-davranışçı temeller ile ilgili daha fazla araştırmaya gereksinim olduğunu açıktır. Küreselleşmenin insan bedeninde ve ruhunda yarattığı değişimler yeme bozukluklarının, salt yüksek sosyoekonomik düzeye sahip olanların değil, tüm sosyoekonomik ve kültürel katmanları ilgilendiren bir sorun haline gelmesini sağlamıştır. Bu yazıda farklı klinik özellikler ve bilişsel özellikler sergileyen iki kız kardeş AN olgusu kaynaklar çerçevesinde tartışılmıştır.Öğe Attachment and Psychopathology: Relationship between Adult Attachment and Depression, Panic Disorder, and Obsessive Compulsive Disorder(Turkish Psychologists Assoc, 2009) Sumer, Nebi; Unal, Suheyla; Selcuk, Emre; Kaya, Burhanettin; Polat, Ruhcan; Cekem, BuelentThe objective of this study was to investigate the relationship between adult attachment dimensions and different types of psychopathologies. One hundred and four individuals who were diagnosed with depression, obsessive-compulsive disorder, or panic disorder; and 77 individuals who were not diagnosed with a psychopathology (i.e., control group) participated in the study. Participants completed self-report measures of adult attachment. All three disorder groups reported higher attachment anxiety as compared to the control group. Moreover, patients diagnosed with depression reported higher avoidant attachment as compared to the other disorder groups. A discriminant function analysis was conducted to test if adult attachment dimensions discriminate among different disorder groups and the control group. First function, which was defined by attachment anxiety, discriminated the control group from the three psychopathology groups and the second function, which was defined by attachment avoidance, discriminated the depression group from the other groups. These findings indicate that high attachment anxiety and avoidance emerge as risk factors to develop psychopathology. Possible mechanisms mediating the link between adult attachment and psychopathology are discussed in light of findings of the current study and cultural factors.Öğe Bağlanma ve Psikopatoloji: Bağlanma Boyutlarının Depresyon, Panik Bozukluk ve Obsesif-Kompulsif Bozuklukla İlişkisi(2009) Sümer, Nebi; Kaya, Burhanettin; Ünal, Süheyla; Polat, Ruhcan; Selçuk, Emre; Çekem, BülentÖz: Bu çalışmanın amacı yetişkin bağlanma boyutlarının farklı psikopatoloji türleri ile ilişkisini Türk örnekleminde incelemektir. Çalışmaya depresyon, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) ve panik bozukluk (PB) tanısı konulan 104 kişi ile herhangi bir psikopatoloji tanısı konmayan 77 kişi katılmıştır. Katılımcıların yetişkin bağlanma stilleri özbildirim yoluyla ölçülmüştür. Bağlanma kaygısı ve kaçınma boyutları üzerinde yapılan karşılaştırmalarda her üç klinik grubun da kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek düzeylerde bağlanma kaygısı rapor ettikleri bulunmuştur. Ayrıca, depresyon tanısı alanların OKB ve PB tanısı alanlardan daha yüksek düzeyde bağlanma kaçınması bildirdikleri bulunmuştur. Grupların temel bağlanma boyutlarında ne oranda ayrıştıklarını görmek amacıyla yapılan ayırdedici fonksiyon analizinde, kaygı ile tanımlanan birinci fonksiyonda kontrol grubunun diğer bütün psikopatoloji gruplarından ayrıldığı, kaçınma ile tanımlanan ikinci fonksiyonda da depresyon grubunun diğer gruplardan ayrıldığı görülmüştür. Bağlanmaya ilişkin kaygı ve kaçınma psikopatolojiye yatkınlık bakımından bir risk faktörü olarak ortaya çıkmaktadır. Çalışma bulguları ışığında ve kültürel faktörler dikkate alınarak yetişkinlikte bağlanma ile psikopatoloji arasındaki olası ilişkiler tartışılmıştır.Öğe Bir patolojik kumar oynama olgusu(Türk Psikiyatri Dergisi, 1999) Kaya, Burhanettin; Aslan, S. HalimeÖz:İnatçı ve yineleyen biçimde kumar oynama davranışının varlığıyla tanımlanan patolojik kumar oynama, son yıllarda yasal ve yasa dışı kumar oynama olanakları ve seçeneklerinin artması nedeniyle önem kazanmıştır. Patolojik kumar oynama alışkanlığı olan kişiler, kliniğe doğrudan bu yakınmalarla başvurmamakta, bunaltı, özkıyım, depresyon alkol ya da madde kötüye kullanımı gibi diğer ruhsal sorunlarla karşımıza çıkmaktadır. Patolojik kumar oynama kişinin ailesel, mesleksel, ekonomik ve toplumsal alanlarda ciddi sorunlar yaşamasına, yasa ve töre dışı davranışlara yönelmesine neden olabilmektedir. Bu yazıda patolojik kumar oynama alışkanlığı olan bir olgu, aynı alanda yazılmış kaynaklar çerçevesinde tartışılmıştır.Öğe Bir patolojik kumar oynama olgusu(1999) Kaya, Burhanettin; Aslan, S. Halimeİnatçı ve yineleyen biçimde kumar oynama davranışının varlığıyla tanımlanan patolojik kumar oynama, son yıllarda yasal ve yasa dışı kumar oynama olanakları ve seçeneklerinin artması nedeniyle önem kazanmıştır. Patolojik kumar oynama alışkanlığı olan kişiler, kliniğe doğrudan bu yakınmalarla başvurmamakta, bunaltı, özkıyım, depresyon alkol ya da madde kötüye kullanımı gibi diğer ruhsal sorunlarla karşımıza çıkmaktadır. Patolojik kumar oynama kişinin ailesel, mesleksel, ekonomik ve toplumsal alanlarda ciddi sorunlar yaşamasına, yasa ve töre dışı davranışlara yönelmesine neden olabilmektedir. Bu yazıda patolojik kumar oynama alışkanlığı olan bir olgu, aynı alanda yazılmış kaynaklar çerçevesinde tartışılmıştır.Öğe Bir üniversite psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi gören depresyon hastalarının bazı sosyodemografik ve klinik özellikler yönünden incelenmesi(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2003) Elbozan, Birgül; Kaya, Burhanettin; Yalvaç, Dilek; Emul, H. Murat; Kaya, Mine; Ünal, SüheylaÖz: Amaç: Depresyon, çökkün bir duygu durumunun varlığı ve yaşamdan zevk almama ile birlikte, düşünce, konuşma ve hareketlerde yavaşlama ve durgunluk, değersizlik, isteksizlik, güçsüzlük, karamsarlık ve fizyolojik işlevlerde yavaşlama biçiminde belirtiler içeren bir sendrom olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada DSM-IVe göre depresyon tanısı konan ve Eylül 1996- Temmuz 2002 tarihleri arasında Turgut Özal Tıp Merkezi Psikiyatri Kliniği'nde yatarak tedavi gören 83 hasta klinik tanıları, sosyodemografik özellikleri, risk etkenleri ve tedaviye verdikleri yanıt yönünden geriye dönük olarak değerlendirilmiştir. Yöntem : Hastaların cinsiyeti, yaşı, eğitim düzeyi, medeni durumu, gelir durumu, hastanede yatış süresi, psikiyatri servisine toplam yatış sayısı, depresyonun başlangıç yaşı, hastalık tanısı, bedensel yakınmaları, eş tanı, çocukluk çağı travması, madde bağımlılığı ve kötüye kullanımı, son 6 aydaki akut stresör varlığı, kronik stresör varlığı, intihar düşüncesi, öyküde intihar düşünce ve girişimi, muayene bulguları, eksen-II tanıları ve iyileşme düzeyleri karşılaştırıldı. Sonuçlar: Hastalarımızda evli olgularda daha belirgin olmak üzere bedensel yakınma oranı yüksekti. Uyku bozukluğu en sık görülen bedensel yakınmaydı. Erkeklerde madde bağımlılığı ve kötüye kullanımı oranı yüksekti, Dul-boşanmış ya da ayrı yaşayanlarda eksen-II tanısı daha sıktı.Öğe Depresyonda plazma ksantin oksidaz, glutatyon peroksidaz aktiviteleri ve plazma nitrik oksit seviyesi üzerine egzersizin etkisi(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2001) Fadıllıoğlu, Ersin; Kaya, Burhanettin; Erdoğan, Hasan; Emre, Memet Hanifi; Ünal, SüheylaÖz: Amaç: Depresyonlu olgularda egzersiz sonrası plazma glutatiyon peroksidaz (GSH-Px) ve ksantin oksidaz (X0) aktiviteleri ile plazma NO seviyesinde olan değişikliklerin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Genel Sağlık Anketi (GSA), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Spielberg Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (SDSKE) ve Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeğinin (HDDÖ) uygulanmasını takiben bir psikiyatri uzmanı tarafından yapılan psikiyatrik görüşme ile gönüllü sekiz sağlıklı ve sekiz depresyonludan oluşan gruplar belirlendi. Kontrol ve depresyon gruplarında yaş ortalamaları sırasıyla 20.75±1.04 ve 20.25pm1.67 yıldı. Her iki gruba haftada üç gün 20-25 dakika devam eden dokuz hafta süren egzersiz program uygulandı. Dokuz haftalık egzersiz programı öncesi ve sonrası açlık kan örnekleri alındı ve plazma ayrıldı. Plazma glutatyon peroksidaz (GSH-Px) ksantin oksidaz (XO) aktiviteleri ve plazma nitrik oksit (NO) düzeyi tespit edildi. Bulgular: Plazma GSH-Px aktivitesi ve N0 seviyesi her iki grupta da egzersiz sonrası değişiklik göstermedi. Kontrol grubu XO aktivitesinde egzersiz sonrası bir azalma tespit edildi. Depresyon grubu XO aktivitesi egzersiz sonrası anlamlı artış gösterdi Depresyon grubu XO aktivitesi egzersiz sonrası kontrole göre anlamlı olarak yüksek bulundu. Depresyon grubunda egzersiz sonrası XO aktivitesi ile GSH-Px aktivitesi arasında pozitif korelasyon vardı. Tartışma: Düzenli egzersizin bir antioksidan gibi işlev görerek depresyonun tedavisinde katkıda bulunduğu düşünülmektedir. (Anadolu Psikiyatri Dergisi 2001; 2(2): 99-105)Öğe Effects of moderate exercise on mild depressive mood, antioxidants and lipid peroxidation(Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2000) Fadıllıoğlu, Ersin; Kaya, Burhanettin; Uz, Efkan; Emre, Memet Hanifi; Ünal, SüheylaÖz: Amaç: Düzenli egzersiz ile fiziksel ve ruhsal sağlık arasında yakın bir ilişki vardır. Yapılan araştırmalar düzenli egzersizin bu olumlu etkilerinin yanında moleküler seviyede lipid peroksidasyonuna neden olduğu yönünde kanıtlar ortaya koymuştur. Bu çalışmanın amacı, egzersizin hafif depresyon, enzimatik antioksidan sistemler ve lipid peroksidasyonu üzerine etkisini araştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya alınan gönüllü bireylerin tümü öğrenciler arasından seçildi. Sekiz sağlıklı ve sekiz depresif gönüllü bayan öğrenci Genel Sağlık Anketi (GSA), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Spielberg Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (SDSKE) ve Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ) sonuçları, ve bu ölçeklerin uygulanmasını takiben bir psikiyatri uzmanı tarafından yapılan psikiyatrik görüşmeye göre belirlendi. Her iki grup öğrenciye haftada üç gün 20-25 dakika süren aerobik egzersiz programı dokuz hafta uygulandı. Dokuz haftalık program öncesi ve sonrası açlık kan örnekleri alındı. Plazma ve eritrositte süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesi ve malondialdehid (MDA) düzeyi belirlendi. Ayrıca, eritrosit katalaz (CAT) aktiviteleri ölçüldü. Bulgular: Depresyon ve sürekli anksiyetede egzersiz sonrası belirgin azalmanın olduğu (p<0.05) ancak durumluk anksiyetede değişme olmadığı (p>0.05) görüldü. Hem plazma hem de eritrositte MDA seviyeleri her iki grupta da belirgin şekilde artmış olarak bulundu (p<0.05). Ancak plazma ve eritrosit SOD ve CAT aktivitelerinde belirgin bir değişiklik gözlenmedi (p>0.05). Tartışma: Egzersiz programlarının kolay uygulanabilir ve ucuz bir tedavi yöntemi olarak psikiyatride kullanılabileceği, fakat bu konuda daha kapsamlı çalışmalara gereksinim olduğu kanısına varılmıştır.Öğe Elements levels and glucose- 6-phosphate dehydrogenase activity in blood of patients with schizophrenia(Düşünen Adam - Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 2012) Kaya, Burhanettin; Akdağ, Nihal; Fadıllıoğlu, Ersin; Erdoğan, Serap Taycan; Emre, Mehmet H.; Ünal, Süheyla; Sayal, Ahmet; Erdoğan, Hasan; Polat, RuhcanÖz: Amaç: Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD); nukleotid, indirgenmiş glutatyon, yağ asidi ve kolesterol öncüllerinin sentezlerinde rol alan heksoz monofosfat kaskadının hız kısıtlayıcı enzimidir. Aynı zamanda, fetal dönem sırasında ve sonrasında nöral gelişim ve nörotransmitterler için önemli bir enzimdir. Serumda bulunan elementler nöral gelişim, enzim ve hormonların sentez ve aktiviteleri için gereklidirler. Bu çalışmanın amacı, şizofreni hastaları ve sağlıklı kontrollerin bazı serum element düzeylerini ve G6PD enzim aktivitelerini karşılaştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya, 32 şizofreni hastası ile yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilmiş 32 sağlıklı kontrol dahil edilmiştir. Bakır, çinko, demir ve magnezyum düzeyleri çifte ışıklandırılmış, döteryum kaynaklı, zemin düzeltmesi yapabilen alevli atomik spektrofotometre ile belirlenmiş; alüminyum ve manganez düzeylerini belirlemek içinse grafit atomizer tüp spektroskop kullanılmıştır. G6PD enzim aktivitesi Glock ve Mclean yöntemiyle değerlendirilmiştir. Bulgular: Analiz sonuçları; G6PD aktivitesi, bakır, demir, magnezyum ve alüminyum düzeylerinin hastalarda kontrol grubuna göre daha yüksek olduğunu, çinko ve manganez düzeylerinin ise tersine düşüş gösterdiğini ortaya koymuştur. Tartışma: Şizofreni hastalarındaki G6PD aktivite yüksekliği, literatürle uyumlu bir bulgu değildir. G6PD aktivitesi ve element düzeyleri ile ilgili bu sonuçların, belirli hormonların, antipsikotik tedavilerin ya da şizofreninin doğrudan etkileri ile ilgili olabileceği düşünülmektedir. Sonuç: Araştırdığımız elementler ve G6PD, antioksidan sistemler için önem taşımaktadır. Bu nedenle, şizofreni hastalarındaki element düzey değişiklikleri antioksidan enzimlerin ve G6PD nin işlevlerinde bozulmaya neden olabilir. Bu alanda daha geniş hasta grupları ile ve ilaç kullanmayan hastalarla yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Elements Levels and Glucose-6-Phosphate Dehydrogenase Activity in Blood of Patients with Schizophrenia(Kare Publ, 2012) Kaya, Burhanettin; Akdag, Nihal; Fadillioglu, Ersin; Taycan, Serap Erdogan; Emre, Mehmet H.; Unal, Suheyla; Sayal, AhmetObjectives: Glucose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD) is the rate limiting enzyme of the hexose monophosphate cascade which plays role in the synthesis of nucleotide, reduced glutathion, fatty acid and cholesterol precursors. At the same time, it is an important enzyme for neuronal development during and after fetal life and for neurotransmitters. Serum elements are necessary for neuronal development and synthesis and activity of enzymes and hormones. The aim of this study was to compare serum levels of some elements and G6PD enzyme activity in schizophrenic patients with those in healthy individuals. Methods: This study involved blood serum analysis of 32 schizophrenia patients and 32 age-and sex-matched healthy controls. Copper, zinc, iron, magnesium levels were determined with a double lighted, deuterium sourced, background proof reading fire atomic spectrophotometer and in order to determine aluminum and manganese levels, a graphite tube atomizer spectroscope was used. G6PD enzyme activity was analyzed by the Glock and Mclean Method. Results: This analysis revealed higher levels of G6PD activity, copper, iron, magnesium and aluminum in schizophrenia patients compared to controls, whereas zinc and manganese levels showed a decreasing trend on the contrary. Discussion: The higher levels of G6PD activity in schizophrenic patients is not consistent with the literature in general. It is considered that results on G6PD and element levels may be explained as the effects of specific hormones, antipsychotic medications, or by schizophrenia itself. Conclusion: The elements we investigated and G6PD are important for the antioxidant system. Thus changing levels of elements in patients with schizophrenia may lead to disturbed functions of antioxidant enzymes and G6PD. Further researches on this subject conducted with larger and drug naive patient groups are needed.Öğe Hemodiyaliz ve periton diyalizi uygulanan hastalarda psikiyatrik bozukluklar, algılanan sosyal destek ve yaşam kalitesi düzeylerinin karşılaştırılması(2012) Kaya, Burhanettin; Taşkapan, Hülya; Ateş, Fehmi; Erdoğan, Serap TaycanAmaç: Bu çalışmada PD ve HD uygulanan hastalarda eşlik eden psikiyatrik hastalıkların, algılanan sosyal desteğin ve yaşam kalitesinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya HD uygulanan 40 ve PD uygulanan 40 hasta alınmıştır. Sosyodemografik veriler kaydedilmiş, Hamilton Anksiyete Ölçeği, Hamilton Depresyon Ölçeği, Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği, Kısa Form 36, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, PRIME-MD ve Kısa Akıl Muayenesi Ölçeği uygulanmıştır. İstatistiksel değerlendirmede Windows için SPSS 11.5 programı kullanılmıştır. Bulgular: PRIME-MD ölçeğine göre herhangi bir bozukluk ve depresif bozukluk görülme oranları HD grubunda anlamlı düzeyde yüksek bulundu. Hamilton Depresyon ile Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği anksiyete ve depresyon puanları HD hastalarında daha yüksekti. Kısa Form-36 ile belirlenen mental sağlık puanı ortalamaları HD hastalarında PD hastalarına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşüktü. Toplam destek puanları, aile destek puanı ve özel kişi destek puanları PD grubunda daha yüksekti. Kısa Akıl Muayenesi puanlarına bakıldığında dil puanları PD grubunda yüksek bulundu. Sonuç: Özellikle HD uygulanan hastalar, tedavi yönteminin yarattığı zorluklar nedeniyle de psikiyatrik bozukluklar açısından daha yüksek risk altındadırlar. Bu hastalar psikiyatrik hastalıklar açısından daha dikkatle izlenmeli, diyaliz ünitelerine yönelik konsültasyon-liyezon hizmetleri arttırılmalıdır.Öğe An impulse control disorder case with penile fracture and trichotillomania(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2007) Cumurcu, Birguel Elbozan; Kaya, Burhanettin; Celikel, Feryal Cam; Soylu, Ahmet; Erdemir, FikretPenile fractures are classically described as presenting with rapid detumescence of an erection associated with blunt trauma. This clinical finding is due to a tear in the tunica albuginea surrounding the corpora cavernosum. In this study, we report and discuss a case of trichotillomania and penile bending impulse resulting in penile fracture, which was operated in the urology clinic. The possible psychological and psychiatric problems underlying the impulsive behavior are discussed, and the value of a psychiatric evaluation is emphasized.Öğe İntihar girişimi ile başvuran bireylerde kişilik bozukluğu ve bazı klinik değişkenler(2014) Yalvaç, H, Dilek; Kaya, Burhanettin; Ünal, SüheylaÖz: Amaç: Bu çalışmada intihar girişiminde bulunan bireylerde kişilik bozuklukları, psikososyal stresler gibi risk etkenlerini saptamak, bu etkenler, bazı sosyodemografik değişkenler ve kişilik arasındaki ilişkiyi araştırmak amaçlanmıştır. Yöntem: Ocak 2005-Mayıs 2005 yılı ayları arasında, Turgut Özal Tıp Merkezi Acil Servisi veya diğer servislere intihar girişimiyle başvuran, ayaktan veya yatırılarak izlenen ve araştırmaya katılmayı kabul eden 50 olguya SCID-II, İntihar Niyeti Ölçeği, İntihar Düşüncesi Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Olguların %90'ı SCID-II'ye göre herhangi bir kişilik bozukluğu tanı ölçütlerini karşılamıştır. Olguların %66'sında sınır kişilik bozukluğu, %56'sında obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu, %42'sinde ise paranoid ve edilgen saldırgan kişilik bozukluğu vardı. Olgular birden çok kişilik bozukluğu ölçütlerini karşılamaktaydı. Antisosyal kişilik bozukluğu ve bağımlı kişilik bozukluğu erkeklerde daha fazla görülmekteydi. Sonuç: İntihar girişimlerini önleme açısından intihara yatkınlık oluşturan kişilik bozukluklarının tanınması, tedavi edilmesi, özellikle bazı kişilik bozukluklarında intihar riskinin daha dikkatli değerlendirilmesi gerekmektedirÖğe Malatya il merkezinde farklı sosyoekonomik koşullardaki iki ilköğretim okulu öğrencilerinde ruhsal uyum taraması(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2006) Kaya, Mine; Özcan, Özel Özlem; Kaya, BurhanettinÖz: Amaç: Bu çalışmanın amacı, Malatya il merkezinde farklı sosyoekonomik koşullara sahip bölgelerde yer alan iki ilköğretim okulunda öğrencilerin ruhsal uyum düzeylerinin değerlendirilmesidir. Yöntem: Çalışma Kasım 2000-Aralık 2001 tarihleri arasında Malatya il merkezinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya yüksek sosyoekonomik koşul-lara sahip bölgede bulunan Gazi İlköğretim Okulu’ndan (GİO) 490, düşük sosyoekonomik koşullara sahip bölgede yer alan Hanımın Çiftliği İlköğretim Okulu’ndan (HÇİO) 386 olmak üzere 4.-8. sınıflardaki toplam 876 öğrenci alınmıştır. Sosyodemografik değişkenleri içeren bilgi formu ile birlikte öğrencilerin ruhsal uyumunu değerlendirmek amacıyla “Hacettepe Ruhsal Uyum Ölçeği (HRÖ)” kullanılmıştır. İstatiksel veriler Ki-kare ve Mann-whitney U testleri ile değerlendirilmiştir. Bulgular: HÇİO’da ortalama HRÖ puanı 9.75±6.13, GİO’da ise 9.68±6.36 bulun-muştur. Okullar arasında HRÖ puanları açısından anlamlı farklılık yoktur (p>0.05). HÇİO’da kekemelik, gece işemesi sorunları ve okul başarısızlığı anlamlı düzeyde yüksek iken, GİO’da tırnak yeme yaygınlığı anlamlı düzeyde yüksektir. Tartışma: Elde edilen bulgular sosyoekonomik koşullar ile ruhsal uyum arasındaki ilişkiyi değerlendirmekte yeterli olmamakla beraber, sosyoekonomik koşulların iyileştirilmesinin koruyucu ruh sağlığı açısından önemini vurgulamaktadır. Başlık (İngilizce): Psychological adaptation on the students who are in two different primary schools which have different socioeconomics conditions in Malatya province Öz (İngilizce): Objective: Psychological adaptation problems appear as results of developmental period difficulties of childhood and negative external environmental factors. The aim of this study is to evaluate the psychological adaptation levels of the students who are in two primary schools, located in two different regions of the city which have different socioeconomic conditions in Malatya province. Methods: This study was carried out at November 2000 - December 2001 in Malatya province. Totally 876 students, 490 students in 4-8 classes who have high socio economic conditions from Gazi Primary School (GPS) and 386 students in 4-8 classes who have low socioeconomics conditions from Hanimin Ciftligi Primary School (HCPS) included to study. Socio-demographic information form and Hacettepe Psychological Adaptation Scale (HPAS) used in order to evaluate the psychological adaptation of the sudents. Statistical analysis was evaluated with Khi square and Mann Whitney U tests. Results: HPAS point was found 9.75±6.13 in GPS and 9.68±6.36 in HCPS. There was no statistically significant difference among the HPAS points, between the schools (p>0.05). Prevalence of stammer, enuresis nocturna and the failure at school were high in HCPS, prevalence of nail biting was high in GPS (p<0.05). There was no statistically significant difference among prevalence of tic, finger suction and encopresis between the schools (p>0.05). Discussion: Although this data is insufficient to evaluation of relationship between socio-economic conditions and psychological adaptation, it emphasize that to improve socioeconomic conditions is important for protection psychological health and to improve healthy ways of psychological adaptation of children.Öğe Patients' explanation modelsfor their illness and help-seeking behavior(Turkiye Sinir Ve Ruh Sagligi Dernegi, 2007) Unal, Suheyla; Kaya, Burhanettin; Yalvac, H. DilekObjective: The aim of this study was to investigate some variables that affect patients' explanation models for their illness and help-seeking behavior Methods: Sampling was done between 2002 and 2003 among psychiatric patients who were admitted to university hospital in Malatya. Diagnoses of schizophrenia and schizooffective disorder were made according to DSM-IV criteria. A semi-structured interview based on a short questionnaire was conducted for collecting patient demographic data, and patient explanatory model for illness and help-seeking behavior. Results: The 88 patients that were evaluated included 50 males and 38 females. The mean age of the patients was 31.22 +/- 9.29 years (range: 16-57 years). In explaining their disease, 46.6% of the patients cited family trouble, 42% their inner problems, 19.3% economic difficulties, and 10.2% cited the consequences of supernatural forces. Among the patients, help-seeking behavior included visiting traditional and religious healers (51.1%), presenting to medical doctors (19.3%), and visiting a psychiatrist (65.9%). Conclusion: The study revealed that patients with low-level education were more prone to seek religious solutions and those with high-level education tended to visit a psychiatrist. It has been suggested that psycho-educational programs for patients and families will be very useful in ameliorating the problems created by the disease.Öğe Personality disorders and some clinical variables in suicidal individuals(Cumhuriyet Univ Tip Fak Psikiyatri Anabilim Dali, 2014) Yalvac, H. Dilek; Kaya, Burhanettin; Unal, SuheylaObjective: The aim of this study is to investigate the risk factors such as personality disorders, psychosocial stresses and the relationship between these factors along with some sociodemographic variables and personality in suicide attempters. Methods: Between January and May 2005, SCID-II, Suicide Intention Scale, Suicide Ideation Scale was applied to 50 patients who attented to the Emergency Department or other medical departments of Turgut Ozal Medical Center with suicide attempt and was on follow up either in or outpatient setting, and agreed to participate in the study. Results: The rate of patients fitting the personality disorder criteria due to SCID-II scale was 90%. Of these patients, 66% had borderline personality disorder, 56% had obsessive-compulsive personality disorder, and 42% had paranoid and passive-agressive personality disorders. These cases were fit for multiple personality disorder criteria. Antisocial and dependent personality disorders were more common in male patients. Conclusion: It is esential to recognize and treat the personality disorders with a predisposition to suicide; especially those with a higher risk must take a greater attention.Öğe Prevalence of depressive symptoms, ways of coping, and related factors among medical school and health services higher education students(Turkiye Sinir Ve Ruh Sagligi Dernegi, 2007) Kaya, Mine; Genc, Metin; Kaya, Burhanettin; Pehlivan, ErkanObjective: The aims of this study were to explore the prevalence of depressive symptoms, ways of coping, and their relationships to sociodemographic variables among students of the Medical Faculty (MF) and the Health Services Higher Education School (HSHES) at Indrid University. Method: The Beck Depression Inventory (BDI), Styles of Coping Inventory (SCI), and a sociodemographic questionnaire were used. Results: Among the HSHES students (n = 128), the prevalence of depressive symptoms was higher. The MF students whose fathers had a higher level of education had higher BDI scores. The MF students from families with lower levels of income had a higherfrequency of depressive symptoms. In both groups, the students with previous histories of psychiatric and physical ilness had higher BDI scores. Among the MF students, older age (OR = 2.72), and among the HSHES students, having a previous history of psychiatric disorder (OR = 5.25) andfemale gender (OR = 1.85) affected the prevalence of depressive symptoms. The HSHES students used passive styles of coping more frequently. Active coping styles were used morefrequently by the male students in both groups. The HSHES students whose mothers had lower levels of education, had higher passive coping style scores; active coping styles and higher family income correlated positively. In both groups, BDI and active styles scores correlated positively. Passive styles were used more frequently by male andfemale students that had a higherfrequency of depressive symptoms. Conclusion: The rate of mental health problems was quite high among the students. Preventive mental health programs should be developed and implemented.Öğe Psikojenik aşırı su içme: Bir olgu sunumu(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2000) Kaya, Burhanettin; Ünal, Süheyla; Çetinarslan, BerrinÖz: Bu yazıda, herhangi bir tıbbi hastalığı ya da eşlik eden psikiyatrik bozukluğu olmaksızın psikojenik polidipsi sergileyen 34 yasında bir kadın olgu sunduk. Bu olgudan yola çıkarak psikojenik polidipsinin olası etiyolojilerini ve son tedavi yaklaşımlarını gözden geçirdik. Psikojenik polidipsi ya da bir başka deyişle kompulsif su içme psikiyatrik hastalarda, özellikle şizofreniklerde genel nüfusla olduğundan daha fazla görülür. Birçok alt tipi bulunmaktadır ve çok etkenli bir etiyolojiye sahiptir. Polidipsik davranış patolojik bir temel ve niçin bu kadar çok su içildiğinin psikiyatrik açıklamasını gerektirir. Hipokampus, monoamin metabolizması, osmoregülasyon ve elektrolit atımı ile mekanizmalar bu tablonun gelişimi ile ilgili görülmektedir. Psikoza ya da ilaç kullanımına bağlı olmaksızın ortaya çıkanların obsesif kompulsif bozukluklar spektrumunda ya da impuls control bozuklukları arasında yer almaları önerilmektedir. Tedavisi etiyolojiye ve tablonun ciddiyetine göre düzenlenir. Hafif durumlarda su kısıtlaması ve hastanın eğitimi yeterli olabilirken, ağır olgularda tedavi su kısıtlaması, tuz solüsyonu infüzyonu, diüretikler, antikonvülsan ilaç uygulamalarını içerir. Akut tedaviden sonra altta yatan birincil psikiyatrik hastalığın tedavisi yeniden düzenlenmelidir. Başlık (İngilizce): Psychogenic polydipsia: A case report Öz (İngilizce): In this case report, we presented a 34-year-old woman who has a psychogenic polydipsia. With respect to this case report, we reviewed possible etiological factors and current treatment approaches to psychogenic polydipsia. Psychogenic polydipsia (compulsive water drinking) is more common among psychiatric patients, especially those with schizophrenia, than in general population. Psychogenic polydipsia has several subtypes and multifactorial etiology. Polydipsic behavior requires a pathological basis and a psychiatric explanation of why so much water is being taken. Hippocampus, monoamine metabolism, osmoregulation, and electrolyte excretion mechanisms are involved in genesis of this disorder. It has been suggested that some cases with psychogenic polydipsia are unrelated to pyschosis or use of psychotropic drugs. These cases may take part in obsessive compulsive disorders spectrum or impulse control disorders. Water restriction and patient education may be effective in treating mild cases. In severe cases intravenous hypertonic saline, diuretics, and anticonvulsants should be added. After acute period, management of primary psychiatric disorder must be reviewed.Öğe Psikotik hastalarda hastalık açıklama modeli ve çare arama davranışı(Türk Psikiyatri Dergisi, 2007) Ünal, Süheyla; Kaya, Burhanettin; Yalvaç, H. DilekÖz: Amaç: Bu çalışmada İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Psikiyatri Kliniği'nde tedavi görmekte olan bir grup psikoz hastasında, hastalıklarını açıklama nedenleri ve çare arama yöntemleri araştırıldı. Yöntem: Çalışma 2002-2003 yılları arasında psikiyatri kliniğine başvuran ve DSM-IV ölçütlerine göre şizofreni ve şizoafektif bozukluk tanısı konan hastalarda yapıldı. Hastalarla demografik bilgilerini, hastalıklarını nasıl açıkladıklarını ve nasıl çareler aradıklarını sorgulayan kısa anket tarzında yarı yapılandırılmış bir görüşme gerçekleştirildi. Bulgular: Çalışma kapsamına alınan 88 hastanın (50 erkek, 38 kadın) yaş ortalaması 31,2± 9,3 (16-57) idi. Hastaların % 46,6?sı hastalıklarını aile sorunlarına, % 42'si kendi iç sorunlarına, % 19,3'ü ekonomik güçlüklere, % 10,2'si ise doğaüstü güçlere atfetmekteydi. Hastaların % 51,1'i çare aramak için geleneksel-dinsel tedavi yöntemlerine, % 19,3'ü tıp doktorlarına, % 65,9'u psikiyatra başvurduğunu belirtti. Sonuç: Çalışmamızda, düşük eğitim düzeyindeki hastaların daha fazla tıp dışı çare aramaya yöneldikleri, eğitim düzeyi arttıkça psikiyatra başvurunun arttığı gözlenmiştir. Bu durum, hastanın ve ailesinin psikoz konusunda bilgilenmelerini sağlayacak ruhsal eğitim programlarının uygulanmasının yararlı olacağını düşündürmektedir. Başlık (İngilizce): Patients' explanation models for their illness and help-seeking behavior Öz (İngilizce): Objective: The aim of this study was to investigate some variables that affect patients? explanation models for their illness and help-seeking behavior. Methods: Sampling was done between 2002 and 2003 among psychiatric patients who were admitted to university hospital in Malatya. Diagnoses of schizophrenia and schizoaffective disorder were made according to DSM-IV criteria. A semi-structured interview based on a short questionnaire was conducted for collecting patient demographic data, and patient explanatory model for illness and help-seeking behavior. Results: The 88 patients that were evaluated included 50 males and 38 females. The mean age of the patients was 31.22 ± 9.29 years (range: 16-57 years). In explaining their disease, 46.6% of the patients cited family trouble, 42% their inner problems, 19.3% economic difficulties, and 10.2% cited the consequences of supernatural forces. Among the patients, help-seeking behavior included visiting traditional and religious healers (51.1%), presenting to medical doctors (19.3%), and visiting a psychiatrist (65.9%). Conclusion: The study revealed that patients with low-level education were more prone to seek religious solutions and those with high-level education tended to visit a psychiatrist. It has been suggested that psycho-educational programs for patients and families will be very useful in ameliorating the problems created by the disease.Öğe Reflection of Symptomatic Improvement in Attention and Memory Functions in Patients with Schizophrenia(Klinik Psikiyatri Dergisi, 2017) Yigitturk, Duygu; Kaya, Burhanettin; Unal, SuheylaObjective: In this study, we proposed that if schizophrenic symptoms will decrease with drug treatment, it would be improvement in attention and memory functions. Method: This research has been done in Inonu University Turgut Ozal Medicine Center Psychiatry Clinic between 2003-2005. We included 27 patients whose ages ranged between 18-50 and who were inpatients and/or outpatients of Psychiatry Clinic, treated with the diagnosis of schizophrenia according to DSM-IV diagnosis criteria. During their acute periods Brief Psychiatric Rating Scale (BPRS), Positive Symptoms Rating Scale (SAPS), Negative Symptoms Rating Scale (SANS) and UKU Side Affect Assessment Inquiry were applied to patients and, at the same day they were also given Wechsler Memory Scale (WMS-R), Stroop Test and a Verbal Test of Memory Process (SBST). Same procedures were repeated when their symptoms improvement (when their BPRS scores were reduced at least % 50). By using Wilcoxon Signed Ranks Test, we compared psychometric measures that were performed in patients in two periods. Results: When the results of neuropsychological tests in the acute and symptom resolution periods were compared, in WMS-R test; personal and current information task, orientation, concentration, logical memory and attention scores, in SBST; long and short period memory scores were found significantly higher, and all Stroop subtest scores were found significantly lower in the response to treatment. Conclusion: In our study, we found that schizophrenia patients have better attention and memory functions when positive and negative symptoms were regressed. This observation supports the importance of prevention of exacerbations in terms of reduction cognitive deteriorations in patients with schi zophrenia.