Yazar "Kaya, Yasemin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Evaluation of cardiometabolic function with serum adropin levels in psoriasis patients(2021) Onder, Sevda; Bayrak, Tulin; Kaya, Yasemin; Cankaya, Soner; Ozturk, MuratAim: Psoriasis is a skin disease with metabolic and cardiac comorbidities. Adropin is a peptide hormone which is thought to play a role in metabolic diseases, energy homeostasis, endothelial function and cardiac diseases in recent years. In this study, we aimed to evaluate adropin levels in psoriasis patients Materials and Methods: The study included 51 plaque psoriasis patients aged 18-65 years who had no systemic disease and had not received systemic treatment in the last three months and 37 healthy controls matched by sex, age and body mass index (BMI). Serum adropin, high-density lipoprotein cholesterol (HDL-C), low-density lipoprotein cholesterol (LDL-C), total cholesterol (TC), and triglyceride (TG), fasting blood glucose (FBG), fasting serum insulin, BMI, systolic blood pressure (SBP) and diastolic blood pressure (DBP) values were recorded. Results: Serum adropin level was 73.04 ± 46.21 pg / ml in the patient group. In the control group, serum adropin level was 77.26 ± 43.69 pg / ml. Serum adropin levels were lower in the patient group, but this was not statistically significant (p = 0.667). PASI value was negatively correlated with serum adropin level. There was no correlation between serum adropin level and other variables. Insulin level, Homa-IR level, systolic and diastolic pressure were significantly higher in the patient group (p <0.05). Conclusion: In our study, although adropin levels were not significantly lower in the patient group, we concluded that this may be associated with low PASI values. The role of adropin in psoriasis vulgaris will emerge with further studies.Öğe Mutluluk öğretisi bağlamında stoa felsefesi(İnönü Üniversitesi, 2014) Kaya, YaseminM.Ö. 6. yüzyılda tarih sahnesine çıkan Antikçağ doğa filozofları çoğunlukla fizik ve mantık alanında araştırmalar yapmış olsalar da ahlaka ve mutluluğa dair öğreti ve öneriler geliştirmekten de geri durmamışlardır. Ancak ahlakı ciddi bir felsefe problemi olarak gören ve gerçek anlamda tartışma konusu yapan ilk filozoflar Sofistler ve Sokrates olmuştur. Ahlaki problemleri sistematik olarak inceleyen ve bunları diğer felsefi alanlarla bütünleştiren Platon ve Aristoteles, ortaya ahlak felsefesi niteliğinde çalışmalar çıkarır. İlkçağ ahlak felsefeleri ve öğretileri nihai erek olarak mutluluğu görmüştür. Hepsinde amaç mutluluğa giden yolu bulmaktır ancak bazıları bunu sistematik ahlak felsefesi şeklinde ortaya koyarken, bazıları ise öğreti niteliğinde çalışmalar sergiler. İşte bu ikinci grubun Sokrates sonrası felsefe tarihindeki en tipik temsilcileri Stoacılar ve onlarla çağdaş olan diğer Helenistik Roma filozoflarıdır. Ancak bunların ahlak anlayışları çoğunlukla kendilerinden önceki ahlak, bilgelik, mutluluk ve erdem gibi kavramları tartışan filozofların görüşlerinden derlenmiştir. Stoacılar altı yüz yıl boyunca felsefenin neredeyse sadece ahlak ve değerler alanıyla ilgilenmiş ve ahlak öğretilerinin genel felsefeleri ile uyumlu olup olmamasına aldırmadan insanı mutlu kılacak öğüt ve tavsiyelerden oluşan bir mutluluk öğretisi geliştirmeye çabalamışlardır. Yunan özgür kent devletlerinde ciddi anlamda bir yaşam sıkıntısı olmadan ve herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan yaşayan Yunan vatandaşı, filozof ve düşünürler sadece merak ve hayret duygusunun harekete geçirdiği bir bilme arzusunun beslediği teori etkinliği ile yetiniyordu. Ancak öncelikle Makedonya Krallığı ve sonrasında Roma İmparatorluğu'nun işgaline uğrayan bu kent devletlerinde yaşayanlar artık devlet karşısında tek başına hayatta kalmaya çabalıyordu. Bu yüzden kendini ve toplumu avutucu düşünceler peşinde koşmak onlar için kaçınılmaz olmuştu ve teorik düşünceyi bir kenara bırakıp kendilerini acıdan kurtaracak bilginin ve yaşayışın peşine düşmüşlerdi. Bu şartlarda doğan ve gelişen Stoacıların, mutluluğu amaç edinen ahlak öğretisi bireye hazzı reddederek ölçülü olmayı, sahip olduğu içsel niteliklerle yetinip makam ve mevki gibi dışsal istekleri reddetmeyi öğütlüyordu. Bunu başarmak için de erdemli olmayı, ruhsal dinginliğini korumayı ve en önemlisi de doğaya ve akla uygun bir hayat sürmeyi öneriyordu.Öğe The Relationship between Helicobacter Pylori and Intestinal Parasites in Patients with Peptic Ulcer(2023) Kaya, Yasemin; Karaman, Ülkü; Çolak, Cemil; Çınar, Hamza; Karataş, Ahmet; Arserim, Neval Berrin; Yolalan, GamzeAim: This study aimed to evaluate the frequency of Helicobacter pylori (H. pylori), risk factors, and co-infection with intestinal parasites in adult patients presenting gastrointestinal complaints. Materials and Methods: The working group of the study consisted of 385 patients with gastrointestinal complaints. A questionnaire including questions aiming to canvass the socio-demographic features, lifestyles, and complaints of the patients was administered to the study population. Cellophane slide method, native-lugol, sedimentation and Modified kinyoun acid-fast methods were used for the diagnosis of parasites in stool, under microscope. The H. pylori antigen was studied in the stool sample taken for the diagnosis of H. pylori.Results: H. pylori positivity was found to be 27.79% in the patients included in the study. 76.6% of those who are positive for H. pylori are women, and the positivity rate was found to be higher at the age of 40 and over (75.7%). The majority of patients with H. pylori positivity expressed being married (73.8%), having middle / low-income (89.7%), having a low educational background (82.2%), living in a village (55.1%), and in a nuclear family (72.2%) (p<0.001). H. pylori positivity was higher in those who used tap water (40.2%) and those who had a vegetable-based diet (75.7%) (p<0.001). The study found a statistically significant correlation between Entamoeba histoloytica and Enterobius vermicularis positivity and H. pylori positivity (p<0.05 p<0.001, respectively). The calculated odds ratio showed that H. pylori positivity was 1.19 times higher in Entamoeba histoloytica positivity and 11.27 times higher in Enterobius vermicularis positivity. Conclusion: Larger and more comprehensive studies should be performed to understand better the epidemiology, clinical effects, treatment, and control of H. pylori co-infection.