Yazar "Koca, Tuba Tülay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The Classification of Congenital Hand Abnormalities(2015) Koca, Tuba Tülay; Arslan, AydınÖğe The importance of red cell distribution width and neutrophillymphocyte ratio as a new biomarker in rheumatoid arthritis(2019) Koca, Tuba Tülay; Arslan, Aydın; Çiledağ Özdemir, Filiz; Berk, EjderAbstract: Objective: Rheumatoid arthritis (RA) is a long-lasting autoimmune disorder that primarily affects the joints.Various biomarkers have been used for the prognosis and clinical follow-up. There are few studies that haveinvestigated whether or not neutrophil-lymphocyte ratio (NLR) and red cell distribution width (RDW) are goodindicators of systemic inflammation. The present study aims to explore the prognostic value of RDW and NLRin rheumatoid arthritis (RA) as a new inflammatory marker.Methods: RA patients (n = 124) who presented to the Rheumatology outpatient clinic in our hospital betweenMarch 2015 and May 2015 were included in this study retrospectively. As a first group, 47 clinically activeRA patients who had high acute phase proteins were included. In the second group, 73 clinically in-remissionRA patients who had normal acute phase proteins were included. Fifty-five healthy volunteers constituted thecontrol group.Results: The mean RDW was found to be 15.2 ± 2.9 in the active group; 14.6 ± 2 in the inactive group and13.4 ± 1.4 in the control group (p < 0.01). The mean NLR was found to be 3.7 ± 2.2 in the active group; 3.7 ±1.6 in the inactive group and 3.2 ± 0.9 in the control group (p = 0.190). There were statistically significantdifferences between the RDW values of the active-period RA patients with the control group (p < 0.01). Therewas statistically significant difference between RDW values of active RA and inactive RA patients (p < 0.01).The NLR results between the RA group and the control group (p = 0.700); the active RA group, and the inactiveRA group (p = 0.169) were similar. There was not statistically difference between the NLR values of activeRA patients with the control group (p = 0.360). There was statistically difference between the NLR values ofinactive RA patients with the control group (p = 0.047).Conclusion: RDW was found higher in all RA group than control, additionally was also higher in active RAgroup than remission group. NLR values of remission group was higher than control.Öğe Omuz ağrısında supraskapular sinir blokajı(2014) Koca, Tuba TülayOmuz ağrılı hastalarda subakromiyal steroid enjeksiyonu ile supraskapular sinir blokaj tekniğinin karşılaştırılması. Supraskapular sinir bloğunun(SSB) omuz ağrısını azaltmada ve rotator cuff tendinitinde engelliliğiönlemedeetkinliğinisaptamakÖğe Romatoid artrit ve ankilozan spondilit hastalıkları ile B ve C viral hepatiti ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2011) Koca, Tuba TülayRA ve AS hastalıkları ile HBV ve HCV virüslerinin etiyopatogenez, birliktelik, ayırıcı tanı ve tedavi aşamasında ilişkilerini incelemek. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya; 101 RA, 117 AS hastası dahil edildi. RA için 113, AS için 94 olgudan oluşan iki ayrı kontrol grubu oluşturuldu. Hasta kayıtları hepatit serolojisi yönünden retrospektif olarak değerlendirildi. Tüm hastaların demografik özellikleri, hastalık süreleri, aldıkları tedavi protokolleri kayıt edildi. Hastalık aktivitesi yönünden akut faz reaktanları (ESR ve CRP) ve RF değerlerine bakıldı. Karaciğer enzimlerinden serum AST ve ALT değerlerine bakıldı. Tüm hastalar HBs Ag, HBs Ab, Anti-HCV yönünden tarandı. HBs Ag pozitif hasta kayıtlarında; HBe Ag, HBe Ab, HBc Ag, HBc Ab, HBV-DNA sonuçlarına bakıldı. Anti-HCV pozitif hasta kayıtlarında, HCV-RNA sonuçlarına bakıldı. Her parametredeki pozitiflik oranı RA, AS ve kontrol grupları ile kıyaslandı. Bulgular: RA ve AS'li hastalarda ortalama yaş sırasıyla 51.9 ± 12.6 ve 38.4 ± 11.1 yıldı. RA grubunda HBs Ag pozitifliği %1.9 (2/101) idi. HBs Ag veya HBs Ab pozitifliği yönünden; RA grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. HBs Ag veya HBs Ab'nin birindeki pozitiflik HBV virüsü ile karşılaşma olarak değerlendirildi. HBs Ag veya HBs Ab'nin birindeki pozitiflik % 37.6 (38/101) idi. RA grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. RA grubunda anti-HCV pozitifliği %0.9 (1/101) idi. Anti-HCV pozitifliği yönünden; RA grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. AS hasta grubunda HBs Ag pozitifliği %6 (7/117) idi. HBs Ag veya HBs Ab pozitifliği yönünden; AS grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. HBs Ag veya HBs Ab'nin birindeki pozitiflik %46.1 (54/117) idi. AS grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. AS grubunda anti-HCV pozitifliği %0.8 (1/117) idi. Anti-HCV pozitifliği yönünden; AS grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: RA ve AS hastalıkları etiyopatogenez, ayırıcı tanı, birliktelik ve de tedavi protokolünün belirlenmesi açısından HBV ve HCV virüsleri ile sıkı ilişki içindedir. Yaptığımız çalışmada bu ilişkinin aydınlatılmasını amaçladık. Bu konuda yapılacak yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.