Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Miman, Murat Cem" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 30
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Açık kavite timpanoplasti erken dönem sonuçlarımız
    (OTOSCOPE, 2002) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Öncel, Semih; Aktaş, Davut; Çokkeser, Yaşar; Miman, Murat Cem; Erdem, Tamer; Aladağ, İbrahim; Özturan, Orhan
    Öz:Açık kavite timpanoplasti, kapalı kavite tekniği ile eradikasyon sağlanamayan patolojilerde uygulanan bir ltekniktir. Özellikle izlem sorunu olan olgular için hastalığın daha güvenli bir şekilde kontrol altına alınabilmesi açısından da önemini korumakladır. Bu çalışmada amaç, açık teknik timpanoplasti uygulanan olgularımızın erken dönem sonuçlarını gözden geçirmektir. Kliniğimizde Mart 1998- Aralık 2000 tarihleri arasında açık kavite timpanoplasti uygulanan 56 olgu retrospektif olarak incelendi. Tüm olgularda patoloji olarak yaygın kolesteatoma vardı. Altı olguya tip l, 32 olguya tip II, 15 olguya tip III ve 3 olguya ise tip IV timpanoplasti yapıldı. Olguların sadece dördünde (%7) rekürren kolesteatoma gözlendi. Olguların işitme sonuçları tonal odyometri ile incelendiğinde saptanan hava-kemik yolu açıklıklarının ortalama olarak 250 Hz'de 11 dB, 500 Hz'de 11 dB, 1000 Hz'de 12 dB ve 2000 Hz'de 11 dB kapandığı saptandı. Bu erken dönem sonuçlarımız açık kavite timpanoplasti girişiminin düşük rekürrens oranı ve olumlu işitme sonuçları ile endikasyon sınırları içinde iyi bir seçenek olma özelliği taşıdığını göstermekledir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Akustik rinometrik değerlendirme ile normal burun
    (KBB-Forum, 2004) Miman, Murat Cem; Toplu, Yüksel; Deliktaş, Hacim; Özturan, Orhan
    Öz: Amaç: Bu çalışma ile tıkanıklık yakınması olmayan normal burunlarda akustik rinometrik değerlerin ortaya konulması amaçlandı. Yöntem ve Gereçler: Burun hastalıkları dışında problemlerle başvuran, subjektif olarak burun tıkanıklığı yakınması olmadığını söyleyen ve anterior rinoskopik muayenesi normal olan, yaşları 17-55 arasında değişen (ortalama 25,34 ± 7,65 yıl) 101 hastanın 202 nazal kavitesi çalışmaya alındı. Olgulara dekonjesyon öncesi ve sonrası standart akustik rinometri uygulandı. Bulgular: Tüm nazal kavitelerden elde edilen verilere göre ortalama ilk en dar kesit alanı (MCA1) 0,47 cm2, ikinci en dar kesit alanı (MCA2) 0,55 cm2, ilk iki cm içerisindeki nazal kavite hacmi (Vol1) 1,54 cm3, iki-beş cm arası nazal kavite hacmi (Vol2) ise 3,38 cm3 olarak saptandı. Dekonjesyonla MCA2 ve Vol2 değerlerinde anlamlı artışlar görüldü. Erkek olgular, vücut kitle indeksinin fazlalılığına bağlı olarak daha büyük MCA1 ve Vol1 değerlerine sahip olarak bulundu. Yaş faktörü verileri etkilemedi. İlaçla dekonjeste edilen nazal kavite hacimleri nazal siklusta dekonjeste kavitelerin hacmine eşit olarak saptandı. Sonuç: Bu çalışmada sunulan normal burunlara ait akustik rinometri verileri, patolojik durumlarda elde edilen verilerin değerlendirilmesinde kullanılabilecek doğru bir referans oluşturabilir. Başlık (İngilizce): Acoustic rhinometric evaluation of the normal nose Öz (İngilizce): Objectives: Since local reference values are of some value, it was aimed to determine the acoustic rhinometric data of the normal noses without nasal obstruction symptoms. Methods and Materials: The study group was consisted of 202 nasal cavities of 101 anterior rhinoscopically normal individuals presented with other than nasal diseases and free of nasal obstruction complaint. The age range was 17 to 55 years (mean 25.34±7.65). The acoustic rhinometric evaluation was performed on both nasal cavities, before and after medical decongestion. Results: The first minimal mean cross-sectional area (MCA1) was found 0.47 cm2; where the second one (MCA2) was 0.55 cm2. The mean volume of the first two cm of the cavity (Vol1) was revealed as 1.54 cm3 and the mean volume between second and fifth cm (Vol2) was 3.38 cm3. Pharmacological decongestion was affected MCA2 and Vol2 positively. Because of the statistically significant high body-mass index, the male subjects were found having higher MCA1 and Vol1 values. The volumes of the nasal cavity after topical decongestion were equal of those physiologically decongested sides of the nose because of the nasal cycle. Conclusion: The acoustic rhinometric data of the normal nose presented in this study could be used as reference in the evaluations of the nasal pathologies.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Alt konka hipertrofisi için submukozal koterizasyon veya inferior türbinoplasti girişimleri
    (Kulak Burun Boğaz Klinikleri, 2000) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Miman, Murat Cem; Kalcıoğlu, Tayyar
    Öz: Amaç: Alt konka hipertrofisinde uyguladığımız submukozal koterizasyon (SK) veya inferior türbinoplasti (İT) girişimlerinin etkinliği araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Son üç yıl içinde 223 olguda (91 kadın, 132 erkek; ort. yaş. 26; dağılım 8-47) konka cerrahisi uygulandı. Sadece iki taraflı konka cerrahisi gerektiren 31 olgunun altısına SK, 25'ine İT ameliyatı yapıldı. Septorinoplasti veya septum cerrahisi uygulanan 192 olgunun 85'ine iki taraflı SK, 29'una iki taraflı İT ve 78 olguya da bir tarafa SK, diğer tarafa İT ameliyatı yapıldı. Tüm olgular anterior rinoskopi ile, yalnız konka müdahalesi geçirenler ameliyat öncesi ve sonrası semptom skoru anketi ile değerlendirildi. Ortalama takip süresi 13 aydı. Bulgular: Sadece İT veya SK uygulanan olguların semptom skorlarında çok anlamlı iyileşme saptandı (p<0.01). inferior türbinoplasti yapılan olguların %98'inde, SK yapılan olguların %84'ünde nazal pasajın açık ve rahat olduğu görüldü, iki olguda epistaksis (%0.9) gözlendi. Septal cerrahi de yapılan 25 olguda tek, 11 olguda ise çift taraflı sinesi (%16) meydana geldi. Sonuç: Her iki cerrahi girişimde de mukozal hasar minimal ölçüdedir ve iyileşme süreci kısa bir sürede tamamlanmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ani İşitme Kaybı
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Öncel, Semih
    KBB acilleri içinde yer alan ani işitme kaybı, üç günden kısa bir zaman içinde gelişen, ardı ardına üç frekansta 30 dB’den daha fazla bir kayıpla ortaya çıkan sensörinöral işitme kaybı olarak tanımlanır. Major klinik bulgu işitme kaybıdır, ancak tinnitus ve başdönmesi de eşlik edebilir. Ani işitme kayıplarında spesifik etioloji vakaların ancak %10-15'inde saptanabilir. Bu nedenle "idiopatik ani işitme kaybı" olarak isimlendirmek de olasıdır. Ani işitme kayıplarında spontan iyileşme oranı %65’e kadar çıkmaktadır. Kortikosteroid tedavisi en yaygın kullanılan ve en etkili tedavi yöntemi gibi durmaktadır. Prognoz, hasta erken görülür ve tedaviye başlanırsa, iki hafta içinde odyolojik düzelmenin başladığı saptanırsa, semptomlar arasında tinnitus ve vertigo eşlik etmiyorsa ve odyogramda ağır olmayan bir işitme kaybı mevcutsa daha iyidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Ankaferd Blood Stopper Is More Effective Than Adrenaline Plus Lidocaine and Gelatin Foam in the Treatment of Epistaxis in Rabbits
    (Elsevier Science Inc, 2011) Kelles, Mehmet; Kalcioglu, M. Tayyar; Samdanci, Emine; Selimoglu, Erol; Iraz, Mustafa; Miman, Murat Cem; Haznedaroglu, Ibrahim C.
    BACKGROUND: Epistaxis is an important emergency that can sometimes be life threatening without effective intervention. Persistent and recurrent bleeding can lead to aspiration, hypotension, hypoxia, or even severe and mortal cardiovascular complications. Providing prompt hemostasis is important, and the hemostatic method used must be easily and locally applicable, efficient, and inexpensive. OBJECTIVE: The aim of this study was to assess the hemostatic efficacy of Ankaferd Blood Stopper (ABS) in an experimental epistaxis model and to determine the histopathologic alterations with topical ABS application. METHODS: Twenty-eight New Zealand rabbits were evaluated in 4 study groups. Topical ABS, gelatin foam (GF), adrenalin + lidocaine (AL), and serum physiologic as negative control (C) were applied to the animals for controlling epistaxis. The bleeding was generated with a standard mucosal incision in all groups. Cotton pieces soaked with ABS, AL, C, and GF were applied to the nasal bleeding area. Time of hemostasis was recorded. Tissue samples were obtained after hemostasis for histopathologic examination. The samples were stained with hematoxylin and eosin (HE) and phosphotungstic acid hematoxylin (PTAH) and were examined under a light microscope. In this experimental study, the observers were blind to ABS, AL, and C but not to GF, because of its solid nature. RESULTS: Median durations required for hemostasis in ABS, AL, GF, and C groups were recorded as 30, 90, 90, and 210 seconds, respectively. The time until termination of bleeding in the ABS group was significantly shorter than that in the AL, GF, and C groups (P = 0.002, P = 0.002, and P = 0.001, respectively). On histopathologic evaluation, after staining with HE, minimal fibrin at the incision edges and a few extravasated erythrocytes were observed in the C, AL, and GF groups. In the ABS group, a dark amorphous material surrounded by fibrin, filling the space between the edges of incisions, was noticed. Fibrin was determined in the C, GF, and AL groups with PTAH stain and in the positive control group. In the ABS group, it was observed that the amorphous substance surrounded by fibrin seen in the HE sections was not stained with PTAH. CONCLUSIONS: Topical nasal ABS application controlled epistaxis faster than C, GF, and AL in this animal bleeding model. The bleeding model used here might fail to replicate the type of injury that would be likely to result in life-threatening bleeding in humans, which should be considered a limitation of the present study. The histopathologic findings in the nasal incision area suggest that ABS might affect global hemostasis by inducing a unique protein network formation, potentially representing a different mechanism of action among conventional antihemorrhagic applications. (Curr Ther Res Clin Exp. 2011;72:185-194) (C) 2011 Elsevier HS Journals, Inc. All rights reserved.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Atopi veya alerjili olgularda alerjen-spesifik IgE düzeyleri
    (İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye;Girilmedi;Girilmedi;Girilmedi, 2003) Miman, Murat Cem; Özerol, İbrahim H.; Özturan, Orhan; Erdem, Tamer
    Atopi veya alerjili olgularda alerjen-spesifik IgE düzeyleri Öz: Amaç: Öykü ve fizik muayene ile alerjik veya atopik olarak değerlendirilen olgularda spesifik IgE bakısının tanıdaki yeri değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Rinit, astım veya dermatitli 143 erişkin (58 kadın, 85 erkek; ort. yaş 34.3; dağılım 16-62) ve 113 çocukta (62 kız, 51 erkek; ort. yaş 10.2; dağılım 5-16) serum spesifik IgE düzeyleri ölçüldü. Ölçümler kemilüminesans tekniği ile yapıldı; elde edilen sonuçlar altı grupta değerlendirildi (spesifik IgE saptanmayan ya da çok düşük düzeyde saptanan olgular, düşük, orta, yüksek ve çok yüksek düzeyler). Spesifik IgE düzeyinin <0.70 ID/ml olması negatif sonuç, diğerleri (>0.70 lU/ml) pozitif sonuç şeklinde yorumlandı. Erişkinlerde 35 ayrı alerjen için, çocuklarda ise 19 ayrı alerjen için spesifik IgE düzeylerine bakıldı. Bulgular: Erişkinlerin %64.34'ünde (92 olgu), çocukların %44.25'inde (50 olgu) pozitif spesifik IgE düzeyi (>0.70 IU/ml) saptandı. Tek tek alerjenlere karşı duyarlılık erişkinlerde %20.08 ile %41.96; çocuklarda %17.70 ile %28.32 arasında değişmekteydi. Sadece tek bir alerjene duyarlılık erişkinlerde 14 olguda, çocuklarda sekiz olguda görüldü; diğer olgularda en az iki alerjene karşı duyarlılık saptandı. Sonuç: Benzer semptomlara sahip hastalıklarda alerjik etyolojinin ortaya konmasında alerjenlere duyarlılığı ölçen serumda spesifik IgE bakısı gibi testler, öykü ve fizik muayene bulgularını destekleyici niteliktedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bazı nazal spreylerin (steroid ve deniz suyu preparatları) mukosiliyer klirens üzerine etkisi
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2001) Miman, Murat Cem; Akarçay, Mustafa; Öncel, Semih; Özturan, Orhan; Erdem, Tamer
    Öz: Amaç: Sık kullanılan nazal topikal preparatların, sağlıklı gönüllülerde mukosiliyer klirens (MK) üzerine etkisi araştırıldı. Çalışma Planı ve Yöntemler: Yaş ortalaması 28.8 olan 120 gönüllüde (62 erkek, 58 kadın) bazal MK süreleri sakkarin testiyle ölçüldü. Koruyucu madde olarak içeriğinde benzalkonyum klorür (BKK) bulunan iki nazal kortikosteroidli sprey, BKK içermeyen başka bir nazal kortikosteroidli sprey ve % 0.09 sod-yum klorür çözeltisine eşdeğer steril izotonik deniz suyu preparatı 30'ar kişilik gruplarda, bir burun boşluğuna tek doz uygulandı. Yirmi beş dakika sonra aynı burun boşluğunda ölçülen MK süreleri ile bazal MK süreleri karşılaştırıldı. Bulgular: Nazal kortikosteroidli spreylerin, BKK içersin (p<0.01) veya içermesin (p<0.05) MK'yı hızlandır-dığı görüldü. Bu üç preparat arasında MK süresine etki yönünden fark saptanmadı (p>0.05). Deniz suyu preparatı ise MK'da değişikliğe yol açmadı (p>0.05). Sonuç: Klinikte sık kullanılan nazal spreyler MK sü-resine olumsuz akut bir etkiye sahip değildir; tek doz kullanım sonrası nazal kortikosteroidli preparatlar sağlıklı gönüllülerde MK süresini kısaltmaktadır. De-niz suyu preparatı ise MK süresini etkilememektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bending of the upper lateral cartilages for nasal valve collapse
    (Arch Facial Plast Surg, 2002) Özturan, Orhan; Miman, Murat Cem; Kızılay, Ahmet
    As a consequence of removal of the nasal hump, the upper lateral cartilages are separated from the septal cartilage in reductive rhinoplasty. A decrease in the nasal airway cross-sectional area and collapse of the internal nasal valve (INV) are inevitable unless additional surgical measures are taken. To determine the efficacy of the horizontal mattress bending suture in treating patients with nasal valve collapse. Each upper lateral cartilage was separately bent to a certain degree with a horizontal mattress suture following nasal dorsum reduction in the external septorhinoplasty as a preventive or corrective measure for the INV stenosis. The efficacy of this suture was assessed in 28 patients who presented with tension nose by comparing the INV angles preoperatively and 12 months postoperatively, as determined photographically by means of a rigid nasal endoscope. The mean +/- SD preoperative INV angle was calculated as 9.1 degrees +/- 4.2 degrees (range, 0 degrees -18.3 degrees ). The mean postoperative INV angle was increased to 25.3 degrees +/- 3.8 degrees (range, 18.4 degrees -34.5 degrees ) (P<.001). This method reconstitutes the normal anatomy of the INV, reestablishes stiffness or resistance of the nasal side walls so that they do not bend inwardly with inspiration, improves the airflow at this area, and avoids postoperative nasal valve stenosis in functional-cosmetic rhinoplasty cases that require considerable nasal hump reduction.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bilateral aural myiasis (Wohlfahrtia magnifica): A case with chronic suppurative otitis media
    (Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2010) Bayındır, Tuba; Miman, Özlem; Miman, Murat Cem; Atanbay, Metin; Şaki, Cem Ecmel
    Öz: Miyaz, sinek larvalarının neden olduğu bir hastalıktır. Kulak miyazıysa genellikle çocuklarda ya da mental retarde kişilerde gelişen nadir görülen bir klinik durumdur. Bu makalede alışılmadık görüntüsü sebebiyle, kronik süpüratif otitis medialı mental retarde bir hastadaki Wohlfahrtia magnifica'nın 3. dönem larvalarının sebep olduğu kulak miyazı sunulmuştur. İki larva dış kulak yolunda iken, iki larva orta kulak boşluğunda lokalize idi ve timpanik membran perforasyonundan çıkarıldı. Kulak miyazı tedavisi kurtçukların çıkarılmasına ve kontamine sahanın etanol, kloroform veya serum fizyolojik ile yıkanmasına dayanır. Kulak zarı perforasyonlu hastalarda serum fizyolojik önerilmektedir. Miyaz kişisel hijyenle çok ilgilidir. Bu yüzden, enfeksiyonun insidansının azaltılması risk altındaki kişilerin bakım ve hijyen standartlarının yükseltilmesiyle mümkündür. Başlık (İngilizce): Bilateral kulak miyazı (Wohlfahrtia magnifica): Kronik süpüratif otitis medialı bir olgu Öz (İngilizce): Myiasis is a disease caused by fly larvae and aural myiasis is a rare clinic condition often occuring in children or mentally retarded people. We report the case of an unusual presentation of a bilateral aural myiasis in a mentally retarded patient with bilateral chronic otitis media caused by the third instar larvae of Wohlfahrtia magnifica. Two larvae were located on the outher ear canal while two additional larvae were located in the middle ear cavity and were removed through perforation of the tympanic membrane. Treatment of aural myiasis is based on removal of the maggots and cleansing of the ear with ethanol, chloroform or physiological saline. Physiological saline is preferred in patients who have tympanic membrane perforation. Myiasis is related to personal hygiene. Therefore, in order to decrease the incidence of these infestations, care and hygiene standards should be carried out for those at risk.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bir Olgu Nedeniyle Wegener Granülamatozisi
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Kızkın, Özkan; Türker, Gamze; Günen, Hakan; Avcı, Hilala; Miman, Murat Cem; Aydın, Erdinç
    Wegener granülamatozisi akciğerleri tutan vaskuiitier arasında en yaygın olanıdır. Akciğerde oluşturduğu nodüier ve kaviter lezyonlar nedeniyle, başta tüberküloz ve malignlteler olmak üzere pek çok hastalığın ayırıcı tanısına girer. Kronik sinüzit tanısıyla uzun süre takip edilen, akciğerdeki kaviter lezyonlardan ötürü tüberküloz tedavisi alan hasta; orbita tutulumu olması, tüberkülozu taklit etmesi ve semptomların başlangıcı He teşhis arasında geçen sürenin 4 yıl olması nedenleriyle sunulmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Çarpık burunlara yaklaşım ve sonuçlarımız
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2002) Özturan, Orhan; Miman, Murat Cem; Yiğit, Bahri; Çokkeser, Yaşar; Kızılay, Ahmet; Aktaş, Davut
    Öz: Amaç: Çarpık burunlu olguların tedavisinde uygulanan ve çok çeşitlilik gösteren cerrahi tekniklere ve sorunlara dikkat çekmek amaçlandı. Hastalar ve Yöntemler: Burun vertikal aksında deviasyon olan 59 olgu (43 erkek, 16 kadın;ort.yaş 27; dağılım 17-47) cerrahi olarak tedavi edildi.Otuz olguda C-,29' unda I-tipinde çarpık burun vardı.Ameliyat öncesinde ve ameliyattan en az altı ay sonra çekilen anteriör yüz fotoğrafları üzerinde deviasyon açıları ölçüldü.Her iki gruptaki olgularda ulaşılan başarı düzeyi, ideal açıya yaklaşım oranlarına göre derecelendirildi ve karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Her iki tipteki çarpık burunlarda, açılardaki düzelme çok anlamlı bulundu (p<0.01).C-çarpık burunlardaki ideal açıya yaklaşım başarısı, I-çarpık burunlardakinden daha düşük idi (p<0.05).Üç olguda revizyon cerrahisi yapıldı. Sonuç: Çarpık burunlarda fonksiyonel ve estetik problemler, burun anatomik yapılarının eksternal yaklaşımla serbestleştirilmesi, düzleştirilmesi ve bu konumda desteklenmesi ile düzeltilebilir.Giderilemeyen düzensizliklerin kamuflajı için kartilaj greftleri kullanılabilir.C-çarpık burunlarda sonuçlar daha kötü olduğundan, deneyim ve çok sayıda teknik çözümlere aşina olmak gerekir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A case of Ewing's sarcoma in the mandible and the skull base
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2003) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Öncel, Semih; Miman, Murat Cem; Erdem, Tamer; Bülent, Mızrak
    Öz: On üç yaşında bir erkek çocukta Ewing sarkomuna rastlandı. Tedavi, tümörün başlangıçta az semptom vermesinden kaynaklanan tanı güçlükleri ve hastanın anne-babasının daha ileri araştırma ve tedaviyi kabul etmemeleri nedeniyle önemli ölçüde gecikti. Yaklaşık üç yıllık bir gecikmeden sonra, tümörün ağrısız bir lezyondan ağrılı büyük bir kitleye dönüştüğü görüldü. Bilgisayarlı tomografi ve kontrastlı manyetik rezonans görüntülerinde sağ mandibula ve kafa tabanını yaygın olarak tutan ve kafa içi uzanım gösteren tümör izlendi. Lezyonun yüzdeki ve intratemporal bölümleri tümüyle çıkarılırken, kafa içi uzanımı, kavernöz sinüs tutulumu yüzünden tümüyle çıkarılamadı. Histolojik ve immünkimyasal bulgular Ewing sarkomu tanısını destekler nitelikteydi. Hastaya cerrahi tedaviden sonra sistemik kemoterapi ve radyoterapi uygulandı. Radyoterapiden bir ay sonraki radyolojik incelemelerde akciğerde metastaz düşündüren bir kitle saptandı. Hasta, yatırılmasından iki gün sonra, kafa içi kitleye bağlı gelişen intrakranyal kanama nedeniyle yaşamını yitirdi. Başlık (İngilizce): Mandibula ve kafa tabanında Ewing sarkomu: Olgu sunumu Öz (İngilizce): A thirteen-year-old boy with Ewing's sarcoma was presented. The treatment was considerably delayed because of the initial diagnostic difficulties due to its insidious presentation and the unwillingness of the child's parents to further investigations and treatment. During a three-year delay, the tumor turned out to be a gross painful mass from a painless lesion. Cranial computed tomography and magnetic resonance imaging with contrast showed a destructive lesion extensively involving the right mandible and the skull base, with invasion to the intracranial space. Facial and intratemporal portions of the mass were removed totally, but the intracranial extension could not be totally excised because of cavernous sinus involvement. Histologic and immunohistochemical findings were consistent with the diagnosis of Ewing's sarcoma. The patient received systemic chemotherapy and radiotherapy following surgery. A month after radiation therapy, radiologic investigations showed a lung mass suggestive of metastasis. He died two days after hospitalization, from an intracranial hemorrhage associated with the intracranial mass.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Derin boyun enfeksiyonlarına klinik yaklaşım
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2001) Miman, Murat Cem; Öncel, Semih; Kalcıoğlu, Tayyar; Kızılay, Ahmet; Aktaş, Davut; Özturan, Orhan
    Öz: Amaç: Ülkemizin sosyoekonomik yönden daha düşük olduğu bir bölgesinde, sıklıkla karşılaştığımız derin boyun enfeksiyonları (DBE) üzerine deneyim ve bulgularımızı sunmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntemler: Şubat 1999 ile Aralık 2000 tarihleri arasında DBE tanısı ile yatırılarak izlenen 31 hastanın dosyaları taranarak olgular retrospektif olarak incelendi. Olguların yaşları 1-58 arasında değişmekte idi (14 kadın, 17 erkek; ort. yaş 24). Bulgular: On dört olguda peritonsiller apse, sekizinde retrofarenjeal apse veya sellülit, beşinde submandibüler apse, ikisinde temporal apse, birinde parotis apsesi, birinde İzole parafarenjeal apse vardı. Bu olgulardan dördünde, diğer boyun boşlukları apsesi ile birlikte parafarenjeal apse veya sellülit saptandı. Yirmi yedi olgu ağız içi veya boyundan cerrahi girişimle, İki olgu ultrasonografi eşliğinde iğne aspirasyonu ile, iki olgu ise sadece antibiyotikle tedavi edildi. Tüm olgularda iyileşme sağlandı ve hiçbir komplikasyon görülmedi. Sonuç: Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ve ilk basamak tedavi hizmetleri eksik bölgelerde DBE'ye daha sık rastlanmaktadır. Tam bir öykü ve fizik muayene, erken tanı ve uygun tedavi DBE'nin komplikasyonsuz bir şekilde sağaltılmasını sağlar.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Doyle nazal splint ve klasik anterior nazal tamponun orta kulak basıncı üzerine etkileri
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2000) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Miman, Murat Cem; Öncel, Semih
    Öz: Amaç: Bu çalışmada burun solunumuna fırsat veren Doyle nazal splint (DNS) ve klasik anterior nazal tamponun orta kulak basıncına etkileri karşılaştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Burun tıkanıklığı şikayeti ile gelen, işitmesi ve otoskopik muayenesi normal ve ameliyat öncesi tip A timpanogramı olan 54 erişkin hastaya septoplasti ameliyatı yapıldı ve cerrahi sonrası klasik anterior nazal tampon (KANT) uygulandı. Burun tıkanıklığı ve/veya nazal deformite şikayetleri olan ve aynı kriterlere sahip 33 erişkin hastaya ise septorinoplasti ameliyatı yapıldı ve ameliyat sonunda her iki burun boşluğuna sadece DNS yerleştirildi. Hastaların orta kulak basınç ölçümleri timpanometri ile postoperatif ikinci gün tekrarlandı. Bulgular: Her iki grubun ameliyat sonrası orta kulak basınçları (-125 daPa ve -20 daPa) arasındaki fark ileri düzeyde anlamlı bulundu (p< 0.01). Klasik anterior nazal tampon uygulanan grupta ameliyat sonrası dönemde ileri düzeyde anlamlı bir basınç azalması saptandı (p<0.01); DNS yerleştirilen hastaların ameliyat öncesi ve sonrası orta kulak basınçları arasında ise anlamlı farklılık oluşmadı (p>0.05). Sonuç: Burun solunumuna izin veren ve östaki disfonksiyonuna yol açmayan, septal yapıları orta hatta tutma ve destekleme üstünlüklerine sahip DNS, septal cerrahi sonrası tercih edilmelidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effect of endoscopic sinus surgery on quality of life
    (Kulak Burun Bogaz Ihtisas Dergisi, 2003) Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Miman, Murat Cem; Çokkeser, Yaşar; Özturan, Orhan
    We assessed the effects of endoscopic sinus surgery on quality of life of patients with nasal polyposis or chronic sinusitis. PATIENTS AND METHODS: Thirty patients (5 females, 25 males; mean age 36 years; range 17 to 58 years) who underwent endoscopic sinus surgery were prospectively evaluated. The diagnoses were nasal polyposis in 15 patients and chronic sinusitis in 15 patients. Primary and revision operations were performed in 23 patients and seven patients, respectively. The quality of life was evaluated before and six months after surgery with the use of the Chronic Sinusitis Survey (CSS), and Medical Outcomes Study Short Form-12 (SF-12). Prior to administration, the two questionnaires were translated and adapted to Turkish. Computed tomography (CT) findings were scored before and six months after surgery according to the Lund-Mackay system. The results of the surveys were compared with CT scores. RESULTS: The postoperative SF-12 and CSS scores of all the patients improved significantly. Computed tomography scores were not found in correlation with improvements in the SF-12 and CSS scores. CONCLUSION: Endoscopic sinus surgery results in significant improvement in the quality of life of patients with nasal polyposis and chronic sinusitis, which may not be reflected by CT scores.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effects of chronic exposure of electromagnetic fields from mobile phones on hearing in rats
    (AurisNasus Larynx, 2003) Kızılay, Ahmet; Özturan, Orhan; Erdem, Tamer; Kalcıoğlu, Mahmut Tayyar; Miman, Murat Cem
    Objective: Little attention has been paid to the effects of electromagnetic field (EMF) of mobile phones on hearing. The aim of this study is to investigate the effects of chronic exposure to EMF emitting from mobile phones on the inner ear of adult and developing rats using distortion product otoacoustic emissions (DPOAEs). Methods: EMF of mobile phones exposure was scheduled according to a sham-exposure controlled experimental design. Every day seven of 14 adult and four newborn rats were exposed to 1-h mobile phone EMF for 30 days, while the other seven adult rats were assigned to control group. DPOAEs were measured in both groups before and after the chronic exposure to EMF. The newborn rats were tested following similar exposure beginning on the 2nd day after birth. Results: No measurable EMF associated changes in DPOAEs either in adult or developing rat inner ears were determined (P /0.05). Conclusion: It was concluded that chronic exposure of EMF, as long as 30 days 1 h per day, emitting from a mobile phone did not cause any hearing deterioration in adult and developing rats, at least at outer and middle ear and cochlear levels.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effects of partial neuromuscular blockade on facial nerve monitorization in otologic surgery
    (Acta Otolaryngol, 2003) Kızılay, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Çokkeser, Yaşar; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Gülhaş, Nurçin
    Neuromuscular blockade (NMB) is administered as part of a general anesthetic in order to keep the patient immobilized during surgery and has been known to hinder intraoperative neuromonitorization. The aim of this study was to determine the effects of different levels of NMB on electrical stimulation thresholds of the facial nerve during otologic surgery. Material and Methods—Intraoperative facial nerve monitorization was performed in 29 patients with advanced middle ear disease. Electromyographic (EMG) responses were recorded by insertion of needle electrodes into the orbicularis oris and orbicularis oculi muscles. Minimal facial nerve stimulations causing EMG responses in the facial musculature were measured during full recovery from the effects of muscular relaxants and with 25%, 50%, 75% and 100% levels of NMB. These defined NMB levels were maintained by the administration of a drip infusion of atracurium and were assessed objectively by recording the hypothenar muscle action. Results—All of the patients had detectable EMG responses of the facial musculature at the 50% and 75% levels of NMB in response to the electrical stimulation of the facial nerve. The corresponding mean stimulation thresholds were 0.10 0.08 and 0.11 0.09 mA, respectively. No responses were measured in 31% of the patients when the level of peripheral NMB was 100%. Conclusion—This study suggests that a regulated 50% level of peripheral NMB provides reliable intraoperative EMG monitoring of the facial musculature in response to electrical stimulation and adequate anesthesia, with full immobilization of the patient.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The effects of the chorda tympani damage on submandibular glands biometric changes
    (Auris Nasus Larynx, 2003) Miman, Murat Cem; Sığırcı, Ahmet; Özturan, Orhan; Karataş, Erkan; Erdem, Tamer
    Objective: It was aimed to analyze the biometric changes in ipsilateral submandibular glands of patients with unilateral chorda tympani (ChT) section during otological operations, compared with change in size of the contralateral glands and with those of healthy subjects. Methods: 29 patients with unilateral complete ChT section and 29 healthy subjects with identical ages, genders, and weights to the patient group were examined ultrasonographically. The patients having a mean duration to follow-up examination of 32 months (2 /84 months) were subdivided into two groups by their time to follow-up as short-term patient group (2 /12 months, 14 patients) and long-term patient group (13 /84 months, 15 patients). The ultrasonographic dimensions and volumes of submandibular glands were compared statistically between the groups. Results: In the patient group, the glands on the contralateral, non-operated side were found to be greater than the ipsilateral, denervated glands in terms of both paramandibular depth dimension (P B/0.05) and volume (P B/0.01). The differences could be determined only in long-term patient group. When comparing the submandibular glands of the patient group with those of the control group, it was found that paramandibular depth dimension and volume of the submandibular glands on the contralateral, non-operated side were statistically greater (P B/0.01). There was no difference between submandibular glands on the operated side of the patient group and those of the control group (P /0.05). Conclusion: The late (13 /84 months) biometric results of ChT damage on submandibular gland were significant for increase in the size of the contralateral, non-denervated submandibular gland. An atrophying effect was not ascertained in the submandibular glands denervated parasympathetically due to the section of the ChT.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Endoskopik septoplasti
    (2006) Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Çağlar, Ahmet
    Öz: Amaç: Septoplastide endoskopik yöntem, geleneksel alın ışığı yöntemi karşısında giderek daha fazla ilgi görmektedir. Bu yöntemin en önemli avantajı izole deviasyon vakalarında deviasyon bölgesine daha sınırlı bir diseksiyonla ulaşılabilmesi sonucunda morbidite ve ameliyat sonrası ödem miktarının daha az olmasıdır. Yöntem ve Gereçler: Bu makalede 16 vakalık serimizde endoskopik septoplasti tecrübemizi sunarak cerrahi endikasyonlar, teknik ve komplikasyonlarımızı tartıştık. Sonuç: Endoskopik yöntemde subperikondrial diseksiyonun sınırlı tutulabilmesi özellikle daha önce septumundan kıkırdak çıkarılmış vakaların ameliyatlarında büyük önem taşır. Diğer avantajları ise özellikle arka deviasyonlarda daha iyi bir görüş sunması, septoplasti ve sinüs ameliyatı arasında daha iyi bir cerrahi geçiş sağlaması ve iyi bir eğitim aracı olmasıdır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Endoskopik sinüs cerrahisinin yaşam kalitesi üzerine etkisi
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2003) Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Miman, Murat Cem; Çokkeser, Yaşar; Özturan, Orhan
    Öz: Amaç: Endoskopik sinüs cerrahisinin nazal polip ve kronik sinüzitli hastaların yaşam kalitesi üzerine etkisi araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Endoskopik sinüs cerrahisi uygulanan 30 hasta (5 kadın, 25 erkek; ört. yaş 36; dağılım 17-58) ileriye dönük olarak değerlendirildi. On beş hastada tanı nazal polipozis, 15 hastada kronik sinüzit idi. Yirmi üç olguda primer, yedi olguda reviz-yon cerrahisi uygulandı. Ameliyat öncesinde ve ameliyattan altı ay sonra hastaların yaşam kalitesi, Medical Outcomes Study Short Form-12 (SF-12) ve Chro-ic Sinusitis Survey (CSS) anketleri ile değerlendirildi. Uygulamadan önce her iki anketin Türkçeye çevrilmesi ve uyumluluğu sağlandı. Ayrıca ameliyat öncesi ve ameliyattan altı ay sonraki bilgisayarlı tomografi (BT) bulguları Lund ve Mackay sistemine göre skorlandı. Anket sonuçları ve BT skorları arasında korelasyon araştırıldı. Bulgular: Ameliyat sonrasında tüm olguların SF-12 ve CSS skorlarında anlamlı düzelme gözlendi. Ancak BT skorlarındaki iyileşme yaşam kalitesi skorlarındaki iyileşmeler ile uyumlu bulunmadı. Sonuç: Endoskopik sinüs cerrahisi nazal polipozis ve kronik sinüzitii hastaların yaşam kalitesi üzerinde belirgin iyileşme sağlamasına rağmen yaşam kalitesindeki artış BT skorlarıyla korelasyon göstermeyebilir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim