Yazar "Nacar, Gülçin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe COVID-19’UN POSTMENOPOZAL KADINLARDA UYKU DURUMU ÜZERİNE ETKİSİ(2022) Nacar, Gülçin; Türkmen, Sevda; Sinen, Rojda; Taşhan, Sermin TımurAmaç: Bu araştırma, COVID-19’un postmenopozal kadınlarda uyku durumu üzerine etkisinin incelenmesi amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde olan araştırma, 183 postmenopozal kadın ile yürütüldü. Veriler, Google Formlar üzerinden oluşturulan online anket yardımı ile sosyal medya platformlarından (facebook, instagram, twitter, WhatsApp vb.) postmenopozal kadınlara iletilerek toplandı. Araştırma verilerinin toplanmasında Kişisel Tanıtım Formu ve Kadın Sağlığı İnisiyatifi Uykusuzluk Ölçeği (KSİUÖ) kullanıldı. Araştırma verilerinin analizinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, ANOVA testi ve bağımsız gruplarda t testi kullanıldı. Bulgular: Araştırmada, kadınların yaş ortalamasının 55.81±6.12 ve ortalama menopoz yaşının 47.29±6.45 olduğu saptandı. Kadınların %71.6’ sının eğitim düzeyinin okuryazar/ilkokul olduğu, %85.8’inin evli olduğu, %54.6’sının gelirinin giderine eşit/fazla olduğu, %84.2’sinin ev hanımı olduğu saptandı. Araştırmada kadınların %41’inin COVID-19 geçirdiği bulundu. COVID-19 geçiren kadınların KSİUÖ puan ortalaması 13.52±4.79 iken, geçirmeyen kadınların 10.97±4.59’dur (p<0.001). Sonuç: Araştırmada postmenopozal kadınlarında COVID-19 geçirmenin uyku durumunu olumsuz etkilediği saptandı. Sağlık profesyonellerinin COVID-19 geçiren postmenopazal kadınların uyku problemlerini değerlendirmeleri ve uygun tedavi seçeneklerine yönlendirmeleri önerilmektedir.Öğe Doğum yapan kadının sesine maruz kalmanın non-stres test (NST) sonuçları üzerine etkisi: Vaka-kontrol çalışması(2022) Nacar, Gülçin; Türkmen, SevdaAmaç: Araştırma, doğum yapan kadının sesine maruz kalmanın Non-stres test (NST) sonuçları üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Vaka-kontrol çalışması olarak tasarlanan araştırma 41 vaka, 44 kontrol olmak üzere toplam 85 gebe ile tamamlanmıştır. Vaka grubuna, Türkiye’nin doğusunda bulunan bir ildeki bir özel hastanesinin doğum ve kadın hastalıkları polikliniğine başvuran, NST izlemi istenen gebeler alınmıştır. Kontrol grubuna ise, aynı ilde bulunan bir kamu hastanesinin doğum ve kadın hastalıkları polikliniğine başvuran ve NST izlemi istenen gebeler alınmıştır. Vaka grubunda yer alan gebelerin NST işlemi, doğumhane içerisinde bulunan bir ortamda ve doğum yapan kadınların seslerine maruz kalınan bir odada gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Araştırmada NST işlemi sırasında doğum yapan kadınların sesine maruz kalan gebelerin fetal hareket sayısının 3.305 kat (OR=3.305, p=0.004) arttığı ve NST sonucunun 0.008 kat (OR=0.008, p=0.001) daha az reaktif olduğu saptanmıştır. Sonuçlar: Sonuç olarak araştırmada, doğum yapan kadının sesine maruz kalan gebelerin fetal hareketlerinin arttığı ve reaktif NST sonuçlarının azaldığı saptanmıştır. Bu sonuçtan hareketle NST çekilecek ortamın sessiz, sakin, kişi sayısının azaltıldığı izole bir ortam olması gerektiği görülmektedir.Öğe EBELERİN İŞE BAĞLI GERGİNLİKLERİ İLE ÇATIŞMA ÇÖZÜM STİLLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ(2019) Özşahin, Zeliha; Nacar, Gülçin; Aksoy Derya, YeşimÖz: Bu araştırma, ebelerin işe bağlı gerginlikleri ile çatışma çözüm stilleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacı ile gerçekleştirilmiştir. Tanımlayıcı ve ilişkisel nitelikte planlanan bu araştırma Türkiye’nin doğusunda bulunan bir il ve bu ile bağlı ilçe hastanelerinde çalışan 115 ebe üzerinde yürütülmüştür. Veriler, “Kişisel Tanıtım Formu”, “İşe Bağlı Gerginlik Ölçeği (İBGÖ)” ve “Çatışma Çözüm Stilleri Ölçeği (ÇÇSE)” ölçeği aracılığı ile elde edilmiştir. İstatistiksel değerlendirmede; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırmaya katılan ebelerin yaş ortalamasının 39.05 ± 8.56 ve %50.9’ unun lisans mezunu olduğu görülmüştür. Ebelerin %37’ sinin doğum salonunda çalıştığı, %58.8’inin hem gündüz hem de gece çalıştığı bulunmuştur. Ebelerin işe bağlı gerginlik ölçeği puan ortalaması 58.35 ± 7.39 iken, ÇÇSE puan ortalaması 40.95 ± 7.72’ dır. Ebelerin işe bağlı gerginlik ölçeği ve çatışma çözüm stilleri envanteri puan ortalaması arasında negatif yönde zayıf bir ilişki olduğu saptanmıştır (r: -0.240; p: 0.010). Ayrıca çatışma çözüm stilleri envanteri iletişimi kesme alt boyutu ile İşe Bağlı Gerginlik Ölçeği puan ortalaması arasında negatif yönde anlamlı ilişki bulunurken (r: - 0.240; p: 0.011), diğer alt boyutları ile anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Araştırmaya katılan ebelerin işe bağlı gerginlik düzeylerinin yüksek olduğu ve eşleriyle yaşadığı ilişkilerde bu durumdan etkilendiği saptanmıştır. İşe bağlı gerginlik düzeyi arttıkça çatışma çözmede İletişimi kesme yönteminin daha çok kullanıldığı belirlenmiştir.Öğe Gebelerin uyku özellikleri ve depresif semptomlar arasındaki ilişkinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2016) Nacar, GülçinAraştırma gebelerin uyku özellikleri ve depresif semptomlar arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma hastane temelli, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı bir çalışma olarak planlanmıştır. Araştırmanın evrenini Malatya Devlet Hastanesi Beydağı Kampüsü gebe polikliniklerine 1 Aralık 2014-30 Mart 2015 tarihleri arasında başvuran gebelik haftası 28 ve üzerinde olan gebeler oluşturmuştur. Örneklemi ise; araştırmaya alım ölçütlerine uyan, yapılan güç analizine göre 0,05 etki büyüklüğünde ve %5 yanılgı düzeyi ile belirlenen %95 güven aralığında %98 oranla evreni temsil gücüne sahip 436 gebe oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından literatürden yararlanılarak geliştirilen Katılımcı Tanıtım Formu, Kadın Sağlığı İnisiyatifi Uykusuzluk Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği kullanılmıştır. Veriler haftanın Pazartesi, Çarşamba, Cuma günleri MDHBK gebe polikliniklerinde araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak toplanmıştır. Veriler, tanımlayıcı istatistik, ANOVA, bağımsız gruplarda t testi, Post hoc Tukey testi, ki-kare testi ve Cronbach Alfa güvenirlik analiz testi kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmada gebelerin %36' sında uykusuzluk, %61.9' unda depresif semptomların bulunduğu saptanmıştır. Uykusuzluk problemi olan gebelerde depresif semptomların daha fazla olduğu (%44.4) bulunmuştur (p<0.001). Araştırmada gebelerin günlük ortalama uyku süreleri azaldıkça depresif semptom görülme oranının arttığı, ayrıca gebelikten önceki uykusu ile şimdiki uykusu arasında fark olan ve sabah uykudan dinlenmemiş uyanan gebelerde daha fazla depresif semptom görüldüğü saptanmıştır (p<0.001). Ancak gebelerin horlama alışkanlığı, gün içerisinde uyuma durumu ve uykusuzluk için önlem alma durumu ile depresif semptom görülme durumu arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Sonuç: Araştırmada gebelerin üçte birinden fazlasında uykusuzluk, yarısından fazlasında depresif semptom bulunduğu saptanmıştır. Ayrıca uykusuzluk problemi olanlarda depresif semptomların daha fazla görüldüğü saptanmıştır.Öğe The impact of gender on spouse preference in university students(2017) Taşhan, Sermin Timur; Çalışkan, Zekeriya; Nacar, Gülçin; Ergin, Ilksen OrhanThis study aims to determine the impact gender has on the spouse preferences of university students. Designed as descriptive and cross-sectional, the study involved a population of 2383 senior-level students at a state university. As the study was planned to include all students from the said year-level at the university, no sample group was selected for the study. The study ended up being completed with a total of 1491 students. Data were evaluated using the chi square test and the independent samples t-test. Results from the study found that in terms of spouse selection criteria, a good personality (94.9%) and a high educational level (56.6%) were more important to female students than they were to male students (p<0.05). On the other hand, having a high income (20%) and a good job (22.8%) were shown to be less important to male students than they were to female students (p<0.05). Sharing a similar religious identity with their spouses was more significant for male students than it was for female students (p<0.05). Of the female students, 71.6% reported that they wanted to have a flirting period with their spouses before marriage, while of the male students, only 61.2% wanted the same (p<0.001). Overall, female students considered income level and personality to be important criteria for spouse selection, while their male counterparts considered sharing a similar religious identity with their spouse to be more important. The differences in spouse selection criteria between female and male students were determined to be a consequence of the students’ understanding of gender normsÖğe Kadınlarda meme kanseri endişe düzeyi ile erken tanı uygulama davranışları arasındaki ilişki(2018) Nacar, GülçinAmaç: Araştırma kadınlarda meme kanseri endişe düzeyi ile meme kanseri erken tanı uygulama davranışları arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Materyal-Metod: Araştırma tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde olup ülkenin doğusundaki bir ilde bulunan Aile Sağlığı Merkezi’nde (ASM) yapılmıştır. ASM büyük bir popülasyona hizmet vermekte ve hizmet verdiği toplum sosyoekonomik olarak homojen özellik göstermektedir. Araştırmanın örneklemini ASM’ ye herhangi bir nedenle başvuran, örnekleme alınma kriterlerine uyan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 765 kadın alınmıştır. Araştırmaya alınma kriterleri; gebe olmama/ emzirmeme ve meme kanseri tanısı almamış olmadır. Veriler kişisel bilgi formu ve meme kanseri endişe skalası kullanılarak araştırmacılar tarafından haftanın beş günü yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzde, ortalama, Kikare ve lojistik regresyon analizleri kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmada kadınların yaş ortalaması 40.12±1.14’ dir. %63.1’i ev hanımı ve %40.3’ü okuryazar ya da ilkokul mezundur. Kadınların %75.7’sinin düşük kanser endişesi yaşadığı, %39.7’sinin kendi kendine meme muayenesi (KKMM) yaptığı, %18.3’ünün klinik meme muayenesi (KMM) yaptırdığı ve %15.8’inin ise mamografi çektirdiği saptanmıştır. Araştırmada kanser endişesi ile arasında anlamlı ilişki bulunan gelir, yaş, KMM ve çalışma durumu ile yapılan lojistik regresyon analizi sonucunda gelir durumu düşük olanların orta ve yüksek olanlara göre 0.5 kat, işsizlerin çalışanlara göre 3.2 kat, ve KMM yaptıranların yaptırmayanlara göre 0.4 kat daha fazla meme kanserine yakalanma endişesi yaşadığı saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Araştırmada meme kanseri endişe düzeyinin KKMM ve mamografi uygulaması için belirleyici olmadığı ancak yüksek meme kanseri endişesi olanların daha fazla klinik meme muayenesi yaptırdığı görülmektedir.Öğe Partneri olan ve olmayan üniversite öğrencilerinin eş seçimi tercihlerinin karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2015) Çalışkan, Zekeriya; Taşhan, Sermin Timur; Orhan, İlksen; Nacar, GülçinAmaç: Araştırma partneri olan ve olmayan üniversite öğrencilerinin eş seçimi tercihlerinin karşılaştırılması amacıyla yürütülmüştür. Materyal Metot: Araştırma, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yapılmıştır. Araştırma bir devlet Üniversitesi’nin Fakülte ve Yüksekokullarında, 2009-2010 eğitim öğretim yılı bahar döneminde öğrenimlerini sürdüren 1446 öğrenci ile yürütülmüştür. Veriler literatürden yararlanılarak geliştirilen katılımcı bilgi formu kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzde ve frekans dağılımları alınmış, verilere Ki-Kare testi uygulanmıştır. Bulgular: Araştırmamızda öğrencilerin %48.5’inin partnerinin olduğu ve %51,9’ unun kız, %48.1’ inin erkek olduğu saptanmıştır. Araştırmada partneri olan üniversite öğrencilerinin annelerinin eğitim düzeyi olmayanlara göre daha yüksek idi (p<0.05). Partneri olan öğrencilerin, eş seçiminde kişiliğin iyi olmasını daha fazla tercih ederken, partneri olmayan öğrencilerin evleneceği kişinin dindar olmasını daha fazla tercih etmektedir (p<0.001). Ayrıca partneri olmayan öğrencilerin, partneri olan öğrencilere göre eş seçimini daha çok mantığı ile yapacağı, siyasi görüş farklılığını daha fazla sorun olarak gördüğü ve ailelerin uyumsuzluğunu daha fazla “sorun olur” şeklinde tanımladıkları saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Üniversite öğrencilerinin eş seçiminde partner varlığının önemli bir değişken olup partneri olan üniversite öğrencilerinin eş tercihinde kişiliğe daha fazla önem vermektedirler. Partneri olmayan öğrencilerin ise daha geleneksel bir yapı göstererek eş seçiminde kriterlerinin daha fazla olduğu bu doğrultuda evlenme kararını daha çok mantıklarını kullanarak vermek istedikleri görülmektedir.Öğe SİGARA KULLANAN KADINLARIN GEBELİK PLANLARINDA SİGARA BIRAKMA ÖNGÖRÜLERİNİN BELİRLENMESİ(2023) Nacar, Gülçin; Hazar, Seda; Selçuk, Engin Burak; Taşhan, Sermin TımurAraştırma sigara kullanan kadınların gebelik planlarında sigara bırakma öngörülerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı türde olan araştırma, 182 doğurganlık çağındaki kadın ile yürütülmüştür. Veriler, Google Formlar üzerinden oluşturulan online anketin sosyal medya platformlarından (WhatsApp, facebook, instagram, twitter vb.) kadınlara iletilmesiyle toplanmıştır. Araştırma verilerinin toplanmasında kişisel tanıtım formu ve Sigara Bırakma Başarısı Öngörü Ölçeği (SBBÖÖ) kullanılmıştır. Araştırmada SBBÖÖ puan ortalaması arasında fark olduğu saptanan değişkenler ile kurulan çoklu doğrusal regresyon modelinde; sigara içme miktarının (?-coefficient= -0.324; p=0.001), daha önceki gebelikte sigara içme durumunun (?-coefficient= 0.192; p=0.037) ve gebelikte sigara içmenin gebelik ve bebek üzerinde olumsuz etkisi olduğunu bilmenin (?-coefficient= -0.181; p=0.041) sigarayı bırakma başarısı öngörüsünde önemli yordayıcılar olduğu saptanmıştır (p<0.05). Sağlık profesyonellerinin, gebelikte sigarayı bırakma başarısını etkileyen faktörleri dikkate alarak, sigara içen kadınlara tütün ürünlerini bırakma konusunda eğitim ve danışmanlık vermesi önerilmektedir.Öğe Students' Use of the Internet for Sexuality and its Effect on Sexual Attitude and Exposure to Sexual Cyber Aggression: Descriptive and Cross-Sectional Research(2022) Kizilirmak, Aynur; Sönmez, Mehtap; Nacar, Gülçin; Taşhan, Sermin TımurObjective: This research aims to determine the students’ usage of the internet for sexuality and its effect on the exposure to sexual cyber aggression and their sexual attitudes. Material and Methods: This descriptive cross-sectional study was conducted with 605 nursing students from two different universities. The study was conducted between February 2018 and June 2019. The data were collected using participant information form, which was prepared by researchers, the Hendrick Sexual Attitudes Scale, and Cyber Aggression in Relationships Scale. While making statistical evaluation, percentage distribution, arithmetic mean, standard deviation, chi-square, Cronbach Alpha reliability analysis and backward stepwise logistic regression analysis were used. Results: In the study, 33.4% of the students use the internet to learn about sexuality, 14.5% of the students stated that they were exposed to sexual cyber aggression. Besides, the students who were exposed to sexual cyber aggression were found to have more negative sexual attitudes and carried out more cyber aggression in their relationships (p<0.05). As a result of the backward stepwise logistic regression analysis made in the study, it was found that women were exposed to sexual cyber aggression 4.19 times more, while those who chat sexual topics through the internet 5.95 times more (p<0.05). Conclusion: A significant number of students use the internet to search for sexual topics and they were exposed to sexual cyber aggressions. It was found that exposed to sexual cyber aggression developed more negative sexual attitudes and perpetrated more cyber aggression in relationships.Öğe Verilen beslenme eğitiminin annelerin beslenme örüntüsü, anne sütü ve yenidoğan bağırsak mikrobiyotası üzerine etkisi(İnönü Üniversitesi, 2020) Nacar, GülçinAmaç: Araştırma, verilen beslenme eğitiminin annelerin beslenme örüntüsü, anne sütü ve yenidoğan bağırsak mikrobiyotası üzerine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Araştırma non-randomize kontrollü deneysel bir çalışma olarak yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini, vajinal doğum yapan, bebeğini emziren ve en geç doğum sonu ikinci günde olan anne ve bebekleri oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemini, 57' si deney ve 63' ü kontrol olmak üzere toplam 120 anne ve bebeği oluşturmuştur. Araştırmada 15 anne ve bebeğinden oluşan bir alt örneklem grubu seçilerek 45 anne sütü ve 45 gayta örneğinin mikrobiyotası incelenmiştir. Deney ve kontrol grubundaki annelere hastanede ön test olarak Katılımcı Tanıtım Formu, BTSKF uygulanmış ve anne sütü ile yenidoğanın gayta örnekleri alınmıştır. Daha sonra deney grubundaki annelere beslenme eğitimi verilmiş, eğitimden 1 ve 3 ay sonra BTSKF tekrar doldurulmuş ve anne sütü ile yenidoğanın gayta örnekleri araştırmacı tarafından tekrar toplanmıştır. Bulgular: Araştırmada deney grubundaki annelerin ara testte et ve sebze grubu besinleri, son testte ise et, sebze ve tahıl grubu besinleri kontrol grubuna göre daha fazla tükettiği saptanmıştır (p<0.05). Araştırmada beslenme eğitiminin deney ve kontrol grubuna ait anne sütü ve bebek gayta örneklerinin mikrobiyota profilleri üzerinde anlamlı bir farklılık oluşturmadığı saptanmıştır (p>0.05). Sonuç: Araştırmada doğum sonu dönemde verilen beslenme eğitiminin annelerin beslenme örüntüsünü olumlu yönde etkilediği, anne sütü ve yenidoğan gayta örneklerinin mikrobiyota profili üzerinde etkisinin olmadığı bulunmuştur.Öğe Yapay Sinir Ağı Modeli Kullanılarak Meme Kanseri Endişesi ile İlişkili Risk Faktörlerinin Tahmini(2023) Nacar, Gülçin; İnceoğlu, Feyza; Taşhan, Sermin TimurAmaç: Bu çalışmada, kadınlarda meme kanseri endişesi ile ilişkili risk faktörlerinin binary lojistik regresyon ve yapay sinir ağı (YSA) modelleri kullanılarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma, bir aile sağlığı merkezinde, 18 yaş ve üzerinde olan 365 kadın ile 30 Nisan-15 Haziran 2021 tarihleri arasında yapılmıştır. Meme kanseri endişesi ile ilişkili faktörleri belirlemek için kullanılan çok katmanlı algılayıcı yapay sinir ağı modelinin performansını belirlemede, doğruluk oranı ve ROC eğrisinin altındaki alan kullanılmıştır. Araştırma verileri, Kişisel Bilgi Formu ve Meme Kanseri Endişe Skalası (MKES) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Tek değişkenli örneklem testlerinde MKES puanlarının yaş, gelir durumu, menopoz ve sigara içme değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık gösterdiği bulunmuştur (p<0.05). Oluşturulan çok katmanlı algısal sinir ağı modelinin meme kanseri endişesi için doğru sınıflandırma oranları eğitim veri setinde % 90.9 ve test veri setinde % 89 olarak hesaplanmıştır. Değişkenlerin önem değerleri dikkate alındığında; meme kanseri endişesi üzerinde en yüksek düzeyde etkili faktörün eğitim durumu (%98.9) olduğu bulunmuştur. Binary lojistik regresyon analizinde ise gelir durumunun meme kanseri endişesi üzerinde 2.384 kat etkili olduğu bulunmuştur (OR= 2.384, %95 CI 1.010- 5.628). Sonuç: Binary Lojistik Regresyon modelinde gelir durumu tek değişkenli örneklem testlerinde olduğu gibi MKES üzerinde etkili bulunmuştur. YSA analizinde en yüksek risk faktörü olan eğitim durumu, parite ve meslek değişkenleri tek değişkenli istatistiksel testlerde anlamlı bulunmamıştır. YSA analizlerinin parametrik testlerde var olan veri kayıplarını önlediği saptanmıştır. Sağlık profesyonellerinin kadınların meme kanseri endişesini değerlendirirken saptanan risk faktörlerini göz önünde bulundurmaları önerilmektedir.