Yazar "Pelik, Fatma" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 208 Ventfiküler Septal Defekt Olgusunun Değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Paç, F. Ayşenur; Ege, Erdal; Paç, Mustafa; Battaloğlu, Bektaş; Emmiler, Mustafa; Akpınar, Beşir; Sarı, Süleyman; Pelik, FatmaVentriküler septal defekt, biküspit aort kapağından sonra en sık görülen konjenital kalp defektidir. İlk kez 1879 da Roger tarafından klinik bir antite olarak tanımlanmıştır. Her canlı 1000 doğumda, 1.5-2 oranında gözlenir. Merkezimizde görülen 208 VSD olgusunu retrospektif olarak inceledik. Hastalar özellikle klinik veriler, VSD tipi, spontan kapanma oranları ve komplikasyonlar (AVP, AY, VSD anevrizma) göre değerlendirildi.Öğe 208 ventriküler septal defekt olgusunun değerlendirilmesi(2001) Paç,F. Ayşenur; Ege, Erdal; Paç, Mustafa; Battaloğlu, Bektaş; Emmiler, Mustafa; Akpınar, Beşir; Sarı, Süleyman; Pelik, FatmaÖz: Ventriküler septal defekt, biküspit aort kapağından sonra en sık görülen konjenital kalp defektidir. İlk kez 1879 da Roger tarafından klinik bir antite olarak tanımlanmıştır. Her canlı 1000 doğumda, 1.5-2 oranında gözlenir. Merkezimizde görülen 208 VSD olgusunu retrospektif olarak inceledik. Hastalar özellikle klinik veriler, VSD tipi, spontan kapanma oranlan ve komplikasyonlar (AVP, AY, VSD anevrizma) göre değerlendirildi.Öğe Çocukluk çağı malignensilerinde ve sağlıklı çocuklarda serum hipoklorid düzeyleri ile vinkristin ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2002) Pelik, FatmaHipoklorid; H202 ve klor varlığında primer olarak nötrofillerde bulunan MPO enzimi tarafından katalizlenen bir reaksiyon sonucu oluşan güçlü bir oksidandır. Daha önce yapılan bir çok çalışmada vinkristin inaktivasyonundan MPO sorumlu tutulurken, son çalışmalarda HOCI suçlanmıştır. Böylece AML’deki vinkristin direncinde MDR ile birlikte rol aldığı düşünülmektedir. Bizim çalışmadaki amacımız MPO-HOCI-VCR arasındaki ilişkiyi malign hastalar ve sağlıklı çocuklarda ortaya koymaktı.Çalışmaya yaşları 1-14 arasında değişen 26 yeni tanı alan malign hasta, tedavi altında olan 10 malign hasta ile birlikte sağlıklı 10 çocuktan oluşan 3 grup alındı. Alınan kan örneklerinde ANC, HOCI ve MPO ölçümü yapıldıktan sonra serumlar vinkristin, vinkristin+parasetamol, vinkristin+taurin ile inkübe edildi, inkübasyonlardan sonra vinkristin düzeyleri ölçüldü.Serum HOCI düzeyleri ile vinkrisitin düzeyleri arasında negatif yönde ilişki tespit edilmesi, ayrıca serum HOCI düzeyinin en yüksek bulunduğu grup 2’de serum VCR düzeylerinin de en düşük bulunması, HOCl’in VCR inaktivasyonunda direk görevli olduğunu göstermiştir.MPO pozitifliği ile VCR düzeyleri arasında da negatif bir ilişki tespit edilmiş olması, VCR inaktivasyonu ile MPO’nun da ilişkili olduğunu gösterse de; VCR ile VCR-P arasındaki ilişki bu görüşü desteklememiştir.Tüm gruplarda VCR ile VCR-P ortalamaları arasında fark olmaması MPO’nun VCR inaktivasyonunda direk bir role sahip olmadığını göstermiştir.Bizim sonuçlarımız özellikle idame tedavisi alan ve ANC yüksek olan malign hastalarda VCR inaktivasyonunun yüksek olduğunu göstermekte olup, bu hastalarda uygulanan ilaç dozlarının yeniden gözden geçirilmesinin gerekli olduğunu düşündürmektedir.Öğe Riley-Day sendromlu bir olgu(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 2000) Doğanay, Selim; Pelik, Fatma; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, YaşarÖz: Familyal disotonomi (Riley-Day sendromu), insidansı Doğu Avrupadaki musevi popiilasyon arasında yüksek olan, otozomal resesif geçiş gösteren bir hastalıktır. Klinik belirtileri otonomik ve periferik duyu sinir sistemindeki bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkar. Erken bulguları: değişken vücut sıcaklığı ve kan basıncı, hipotoni, beslenme güçlüğü, gelişme geriliği, göz yaşı salgısının olmaması ve korneal hipoestezidir. Bu yazımızda Riley-Day sendromlu bir olguyu sunuyoruz.Öğe Yenidoğan sepsislerinin tanısında alfa-1 asit glikoprotein, C-reaktif protein, interlökin-1beta, interlökin-6 ve tümör nekroz faktör-alfa seviyeleri(Türkiye Tıp Dergisi Dahili Tıp Bilimleri, 2001) Soylu, Hanifi; Çığlı, Ahmet; Pelik, Fatma; Bay, Aysun; Kutlu, N. Onur; Özge, Ünsal; Akıncı, AyşehanÖz: Amaç: Bu prospektif çalışmada, yenidoğan sepsislerinin tanısında laboratuvar testlerinin etkinliğini araştırmak ve ideal bir kombinasyon meydana getirmek amaçlandı. Yöntem; Yenidoğan sepsis bulguları gösteren 7, şüpheli sepsis kabul edilen 7 ve kontrol grubu olarak 9 yenidoğanın eritrosit sedimentasyon hızı (ESH), immatür/total nötrofil (İ/T) oranı, lökosit ve trombosit sayısı, C-reaktifprotein (CRP), alfa-1 asit glikoprotein (AAGP), interlökin (IL)-1beta, IL-6 ve tümör nekroz faktör-alfa (TNF-alfa) değerleri araştırıldı. Klinik skorlama olarak Tollner puanlaması esas alındı. Bulgular: Lökosit sayısı ve IL-1beta dışındaki tüm göstergelerde anlamlı farklılıklar saptandı. Laboratuvar göstergeleri ile bebeklerin klinik durumları arasındaki korelasyon incelendiğinde IL-6'nın en iyi korelasyonu gösterdiği (r= 0.745) ve bunu sırasıyla İ/T oranının (r= 0.677), CRP'nin (r= 0.637), TNF-alfa'nın (r=0.623), trombosit sayısının (r= -0.571), AAGP'nin (r= 0.550) ve IL-1beta'nın (r= 0.499) izlediği belirlendi. Yorum: Yenidoğan sepsislerinde İ/T oranı ve CRP'nin bakılmasının önemini bu çalışmada bir kez daha vurguluyor ve bu parametrelere IL-6'nın da dahil edilmesiyle klinisyenlerin sepsisi daha kolay tanıyabileceğini düşünüyoruz.