Yazar "Polat, Ayşegül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A case of confluent and reticular papillomatosis responding to systemic isotretinoin treatment(2017) Polat, Ayşegül; Şener, Serpil; Şahin, Nurhan; Saraç, GülbaharAbstract: Confluent and reticular papillomatosis is a rarely seen dermatosis. It is characterised by the joining together of brown, hyperkeratotic papules and plaques in a reticular pattern. It is generally seen in females in the 10-35 years age range and the etiology is not fully known. The case is here presented of a 40year old female, diagnosed with confluent and reticular papillomatosis who responded well to isotretinoin treatmentÖğe Foto Dağılım Gösteren Yaygın Granüloma Annülare Olgusu(Türk Dermatoloji Dergisi, 2017) Polat, Ayşegül; Saraç, GülbaharÖz: Granüloma annülare, dermis ve subkutan dokunun nispeten sık rastlanan idiyopatik bir hastalığıdır. Her ırk ve yaşta gözlenebilir, fakat kadınları daha sık etkiler (2: 1). Yaygın granüloma annülare, diffüz fakat simetrik yerleşimli, 10'dan fazla sayıda ve sıklıkla yüzlerce lezyondan oluşan, papüler veya annüler döküntüler şeklinde ortaya çıkar. Literatürde, fotosensitif dağılım gösteren yaygın granüloma annülare olgularının nadir olması nedeniyle 49 yaşındaki kadın bir hastanın boynunda, kolların ekstansör ve ellerin dorsal yüzlerinde, fotosensitif dağılıma uyan, topikal ve intralezyoner steroid tedavisine iyi yanıt veren jeneralize bir granüloma annülare olgusu sunulmaktadır.Öğe Psöriatik tırnağın dermoskopik bulguları ve hastalık şiddeti ile ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2015) Polat, AyşegülPsöriatik tırnaktaki değişimler, tırnak yatağı ya da tırnak plağı tutulumuna göre farklılıklar göstermektedir. Bu değişimlerin dermoskopik olarak incelendiği oldukça az sayıda çalışma mevcuttur. Çalışmamızda dermoskopik bulguların sıklığını saptamak, klinik muayene ile dermoskopik muayene yöntemini kıyaslamak ve hastalık şiddet göstergelerinin birbirleriyle olan ilişkilerini incelemek amaçlanmıştır. Çalışmaya 01.12.2013-01.06.2014 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları kliniğine başvuran, 18-65 yaş aralığında, psöriazis tırnak tutulumu olan 40 hasta alındı. Hastalığın deri tutulumunun şiddeti Psoriasis Area Severity Index ( PASI ), tırnak tutulumunun şiddeti Nail Psoriasis Severity Index (NAPSI) ile belirlendi. Hastaların tırnakları hem klinik muayene ile değerlendirildi hem de videodermoskop ile görüntülendi. Hastaların 17'si erkek (%42,5), 23'ü kadındı (%57,5). Yaş ortalaması 34,05 ± 15,90 idi. Erkek hastalarda PASI skoru kadın hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksekti (p<0,05). Klinik olarak en sık görülen bulgu pitting iken (%92.5), dermoskopik olarak en sık görülen bulgunun lökonişi (%92.5) olduğu saptandı. Klinik NAPSI ve dermoskopik NAPSI skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı (p>0,05). PASI ile klinik ve dermoskopik NAPSI skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki izlenmedi (p>0,05). Dermoskopik olarak, tırnak yatağındaki kapiller damarların dilate ve uzamış olduğu gözlendi fakat bu bulgunun hastalık şiddeti ile herhangi bir ilişkisi saptanamadı. Sigara içen hastalarda 67 PASI skorunun istatistiksel olarak daha yüksek seyrettiği (p<0,05), NAPSI skorunun ise etkilenmediği gözlendi. Sonuç olarak, dermoskopi yöntemiyle, minimal onikoliz vakalarının erken teşhisi, klinik olarak ayrımı yapılamayan onikoliz olgularında lineer eritemli kenarın değerlendirilmesi, egzojen pigmentasyon nedeniyle klinik olarak görülemeyen pittinglerin görüntülenmesi, çıplak gözle görülemeyen bazı yağ lekesi ve lökonişi olgularının daha iyi görülmesi sağlanmıştır. Klinik olarak tırnak psöriazisi teşhisi şüpheli olduğu durumlarda, dermoskopinin biyopsi öncesi tanıyı destekleyici noninvaziv bir yöntem olması sebebiyle tercih edilebilir olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Steroid tedavisine yanıt veren anjiyoödem benzeri atipik skleromiksödem olgusu(2016) Polat, Ayşegül; Kapıcıoğlu, Yelda; Şahin, Nurhan; Yılmaz, MikailÖz: Liken miksödematoz, deride müsin birikimi ve fibroblast artışıyla seyreden, tiroid bozukluklarının eşlik etmediği kronik, sistemik, enflamatuvar bir dermatozdur. Genellikle paraproteinemiler ile birlikte görülür. Klinik olarak skleromiksödem (papüler müsinöz), lokalize liken miksödematozus, atipik liken miksödematozus olarak sınıflandırılır. Tedavisi oldukça güç olan hastalığın etiyopatogenezi halen tam anlaşılamamıştır. Burada anjiyoödem benzeri başlangıç gösterip, hızlı gelişen ve steroid tedavisine cevap veren monoklonal gamopatisiz atipik bir skleromiksödem olgusu sunulacaktır.Öğe Tinea inkognito: Olgu serisi(Türkderm-Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi, 2015) Yılmaz, Mikail; Kapıcıoğlu, Yelda; Şener, Serpil; Cenk, Hülya; Polat, Ayşegül; Yaşar, DeryaÖz: Tinea inkognito, topikal veya sistemik steroidlerin uygunsuz kullanımı sonucu tipik dermatofit kliniğinden uzaklaşan dermatofit enfeksiyonudur. Tinea inkognito klinik görünüm olarak egzema, psoriasis, alerjik kontakt dermatit, rozasea, seboreik dermatit, atopik dermatit gibi birçok dermatozu taklit edebilmektedir. Tinea inkognito tanısı, lezyondan direkt KOH (potasyum hidroksit) incelemesi (nativ preperatı), lezyondan mantar kültürü yapılması ve bazı olgularda histopatolojik inceleme ile konulur. Tinea inkognito tedavisinde sistemik antifungal tedavi önerilmektedir. Burada, kliniğimizde 2014 yılı içinde çeşitli dermatozları taklit eden tinea inkognito tanısı almış ve tedavi edilmiş 10 olgu sunulmaktadır