Yazar "Söker, Murat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Büyüme hormonu reservinin ortaya çıkarılmasında kullanılan testlerin karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Haspolat, Kenan; Narlı, Necat; Devecioğlu, Celal; Gökten, İmadettin; Söker, Murat; Kılınç, MetinBoy kısalığı ile başvuran hastalarla, hiç bir şikayeti olmayan ve tamamen normal olan çocuklarda Growth hormon (GH) reservini değerlendirmek üzere insulin, Growth Hormon Releasing Hormon (GHRH), clonidin, L-Dopa (tek doz), L-Dopa (5 doz), arginin, propranolol+L-Dopa (tek doz) stimulasyon testleri yapıldı. Çalışmada; GH reservini ortaya çıkarmada, hangi test gruplarını kullanmanın daha etkili olduğu, yan etkilerin hangi testlerde daha çok görüldüğü, GH eksikliği demek için hangi düzeylerin patolojik kabul edilmesi hususu araştırıldı. Çalışmada en riskli yan etkilerin insülin testinde gözlendiği, L-Dopa testinde de bulantı ve kusmanın belirgin olduğu gözlemlendi. GH reservini ortaya çıkarmada; GHRH testinin % 92 vakada, insülin testinin % 78 vakada, clonidin testinin % 40 vakada, L-Dopa (tek doz) %36.6 vakada, L-Dopa (5 doz) Yo 33.3 vakada, propranolol+L-Dopa testinin %23.5 vakada, arginin testinin de % 23.5 vakada 10 ng/dl üstü şeklinde GH reservini ortaya çıkardığı dikkati çekti. Tamamen normal vakalarda clonidin, L-Dopa ve arginin testlerinde 7-10 ng/dl arası değerlerin çokluğu nedeniyle hangi değerlere parsiyel, hangi değerlere normal vaka denmesi hususu tartışmaya açıldı. Bu çalışma sonucuna göre insülin, L-Dopa İkilisinin GH reservini çıkarması bakımından iyi bir test olduğu ancak riskli olduğu, buna alternatif olarak diğer testlerin ikili olarak GH reservini ideal olarak ortaya çıkaramadığı, bunun için clonidine, L-Dopa, arginin veya clonidin, GHRH, L-Dopa üçlülerinin kullanılması tartışmaya açıldı.Öğe İmmün trombositopenik purpura olgularımızın değerlendirilmesi: tek merkez deneyimi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Akyüz, Feride Çeliker; Kelekçi, Selvi; Söker, Murat; Karabel, Müsemma; Şen, Velat; Üzel, Veysiye Hülya; Yolbaş, İlyas; Güneş, AliAmaç: Akut immün trombositopenik purpura çocukluk çağında ciddi organ kanamaları ve kronikleşme riskinden dolayı hala önemini koruyan önemli bir hastalıktır. Bölgemizdeki immun trombositopenik purpura olgularını klinik özellikleri ve farklı tedavi metotlarına ve yaklaşımlarına verdikleri yanıtlar bakımından retrospektif olarak inceledik. Gereç ve Yöntem: Çalışmada akut ve kronik gidişli immün trombositopenik purpuralı olgular, iki yaş altı ve iki yaş üzerindeki olgular ilk başvuru semptomları, muayene bulguları ve almış oldukları tedavi seçeneklerine verdikleri yanıt bakımından karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya dahi edilen olguların 78 tanesi erkek, 73 tanesi kız, ortalama yaş 5,1±3,4/yıl ve %75 akut, %25 olgu kronik immun trombositopenik purpura tanısı ile izlenmişti. İki yaşından büyük olguların kronikleşmeye gidiş oranı, iki yaşından küçük gruba göre daha yüksek bulundu (p=0.01). Olgular en sık cilt bulguları ile hastaneye başvurmuş ve semptomları daha az belirgin olan olguların %64,6’sı kronikleşmişti. Mevsim ve cinsiyet faktörü akut-kronik immun trombositopenik purpura olmayı etkilemediği saptandı (p=0.119 ve p=0.061). İlk tedavide steroid alan ve tedavi sonunda parsiyel remisyon gerçekleşen hastalarının kronikleşme oranı (p=0.001) ve akut olguların steroide olumlu yanıt oranı yüksekti (p=0.04). Sonuç: Olgularımızın klinik özellikleri ülkemizdeki diğer bildirilmiş immun trombositopenik purpura olgularına paralellik göstermekte olup ekonomik ve etkili tedavi seçimlerinin hastalığa bağlı morbidite ve mortaliteyi önleyerek hasta prognozuna olumlu katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe İmmün Trombositopenik Purpura Olgularımızın Değerlendirilmesi: Tek Merkez Deneyimi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Akyüz, Feride Çeliker; Kelekçi, Selvi; Söker, Murat; Karabel, Müsemma; Şen, Velat; Üzel, Veysiye Hülya; Yolbaş, İlyas; Güneş, AliAmaç: Akut immün trombositopenik purpura çocukluk çağında ciddi organ kanamaları ve kronikleşme riskinden dolayı hala önemini koruyan önemli bir hastalıktır. Bölgemizdeki immun trombositopenik purpura olgularını klinik özellikleri ve farklı tedavi metotlarına ve yaklaşımlarına verdikleri yanıtlar bakımından retrospektif olarak inceledik. Gereç ve Yöntem: Çalışmada akut ve kronik gidişli immün trombositopenik purpuralı olgular, iki yaş altı ve iki yaş üzerindeki olgular ilk başvuru semptomları, muayene bulguları ve almış oldukları tedavi seçeneklerine verdikleri yanıt bakımından karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya dahi edilen olguların 78 tanesi erkek, 73 tanesi kız, ortalama yaş 5,1±3,4/yıl ve %75 akut, %25 olgu kronik immun trombositopenik purpura tanısı ile izlenmişti. İki yaşından büyük olguların kronikleşmeye gidiş oranı, iki yaşından küçük gruba göre daha yüksek bulundu (p=0.01). Olgular en sık cilt bulguları ile hastaneye başvurmuş ve semptomları daha az belirgin olan olguların %64,6’sı kronikleşmişti. Mevsim ve cinsiyet faktörü akut-kronik immun trombositopenik purpura olmayı etkilemediği saptandı (p=0.119 ve p=0.061). İlk tedavide steroid alan ve tedavi sonunda parsiyel remisyon gerçekleşen hastalarının kronikleşme oranı (p=0.001) ve akut olguların steroide olumlu yanıt oranı yüksekti (p=0.04). Sonuç: Olgularımızın klinik özellikleri ülkemizdeki diğer bildirilmiş immun trombositopenik purpura olgularına paralellik göstermekte olup ekonomik ve etkili tedavi seçimlerinin hastalığa bağlı morbidite ve mortaliteyi önleyerek hasta prognozuna olumlu katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe Nadir Görülen Bir lmmun Yetmezlik: Chediak Higashi Sendromu(2013) Karabel, Duran; Karabel, Müsemma; Kelekçi, Selvi; Söker, Murat; Güneş, AliÖğe Stafilokok septisemili hastalarda septik artrit(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Kapukaya, Ahmet; Özen, Bayram; Turgut, Mehmet; Söker, Murat1992-1994 yılları arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları servisinde stafilokok septisemisi tanısı alan 67 hasta, septik artrit yönünden araştırıldı. Bu hastalar klinik, radyolojik ve laboratuar yöntemleriyle incelemeye tabi tutuldular. Bu incelemeler sonunda 67 hastanın 10'unda (%14,9) septik artrit tesbit edildi. Hastaların yaş ortamaları 6.7 (2-13) idi. Septik artritin, 57 dizde, 2'si kalçada, l'i ayak bileğinde, 2'si ise omuz ekleminde lokalize idi. Bu hastaların tümüne antibioterapi ve aspirasyon-irrigasyon metodu uygulandı. Antibioterapiye 3 hafta intravenöz, 3 hafta oral olmak üzere toplam 6 hafta devam edildi. Hiçbir hastaya açık cerrahi drenaj uygulanmadı. Ortalama 12 ay takipleri sonunda, hastalann hiçbirinde herhangi bir komplikasyon gelişmediği görüldü