Yazar "Sezgin, Alpay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Antrasiklin grubu antibiyotiklerin sol ventrikül fonksiyonları, ventriküler De-repolarizasyon parametreleri ve dispersiyonları üzerine etkileri(Türk Hematoloji Onkoloji Dergisi, 1998) Tuncer, Cemal; Büyükberber, Süleyman; Aydoğdu, İsmet; Özdemir, Ramazan; Güven, Aytekin; Pekdemir, Hasan; Seçkin, Yüksel; Sezgin, Alpay; Komsuoğlu, BakiÖz: Antrasiklin grubu antibiyotiklerin kümülattf dozu 400 mg/m2'nin altında olduğu zaman semptomatik kardiyotoksisite gelişmesi nadirdir. Bununla birlikte subklinik kardiyak hasar gelişmesi son derece sık-tır. Buna rağmen literatürde antrasiklin kemoterapisinin ventriküler de-repolarizasyon intervallerine ve dispersiyonlan üzerine etkisi ve bu parametrelerin geç kardiyotoksisiteyi kestirebilmelerine dair çalışma-lara rastlanmamıştır. Çalışmamızda antrasiklin grubu değişik ilaçlar alan maligniteli 13 erkek ve 7 ka-dın toplam 20 hastada, başlangıçtaki, intermediate kümülatif dozdaki ve total kümülatif dozdaki EKG parametreleri ve ekokardiyografi parametreleri birlikte değerlendirilmiştir. Ejeksiy on fraksiyonu (EF) to-tal doz alanlarda (%42.86+11.52), başlangıç (%54.5+-12.12) ve intermediate doz alanlara göre (%52.89±14.72) anlamlı olarak azaldı (p<0.05). Fraksiyonel kısalma (FS) ise total doz alanlarda (%21.86+10.06) sadece başlangıçtaki değere göre (%32.5±6.56) anlamlı olarak azaldı. Total doz alan-lardaki E velosite değeri (54.71±13-9 cm/sn), başlangıçtaki (69.5+17.3 cm/sn) ve intermediate doz alanlardaki (71.22+20.47 cm/sn) değerlere göre anlamlı olarak azaldı (p<0.05). A velosite değeri hem intermediate doz alanlarda (70.67+1833 cm/sn) hem de total doz alanlarda (62.14+13.11 cm/sn), başlangıçtaki (43.7+12.8 cm/sn) değere göre arttı (p<0.05). E/A oranı ise başlangıca (1.54+0.58) göre, intermediate (1.05+0.32) ve total (0.88+0.28) doz alanlarda anlamlı olarak azaldı (p<0.05). Ayrıca to-tal doz alanlardaki E/A oranı, intermediate doz alanlara göre de anlamlı olarak daha az bulundu (p<0.05). EKG parametreleri ile ilgili tüm değerler arasında istatistiksel bîr fark bulunamadı (p>0.05). Sonuç olarak ucuz ve tekrarlanabilir bir metod olan EKG'nin oluşabilecek malign ventriküler aritmiler ve geç kardiyak toksisite için erken birprediktör olamayacağı düşünüldü.Öğe Ekokardiyografik olarak sol ventrikül hipertrofisi saptanan sporcularda geç potansiyel sıklığı(MN Kardiyoloji, 1999) Özdemir, Ramazan; Tuncer, Cemal; Güven, Aytekin; Pekdemir, Hasan; Sezgin, Alpay; Müderrisoğlu, HaldunÖz: AMAÇ: Sol ventrikül hipertrofisi tek başına kardiovasküler mortaliteyi belirleyici bir risk faktörüdür. Bu kişilerde ventriküler aritmilere bağlı ani ölüm riski artmıştır. Günümüzde aritmilerin saptanmasında çeşitli yöntemler kullanılmaktadır ve bunlardan biri de sinyal ortalamalı elektrokardiyografi (SOEKG) dir. Bu çalışmada amacımız ekokardiyografi ile sol ventrikül hipertrofisi alan sporcularda geç potansiyel sıklığını tespit etmekti. YÖNTEM: Çalışmaya bölgemizde ağır sporla uğraşan ve her hangi bir şikayeti olmayan 32 erkek sporcu (yaş, 26±5 yıl) alındı. Kontrol grubu olarak aynı yaş grubunda 28 sağlıklı (yaş, 27±6 yıl) birey alındı. Tüm bireylerin ekokardiyografi, holler monitör ve sinyal ortalamalı EKG kayıtları alındı. BULGULAR: Sporcu ve kontrol grubunda değerler sırasıyla; QRSd: 108±9 msn, 92 ± 8 msn (p<0.001); RMS40: 43±12 µV, 55±10 µV (p>0.05); LAS 40: 32±9 msn. 26±10 msn (p>0.05); GP (%): %3, %0 (p>0.05). Sporcu grubunda 2 kişide ventriküler ekstra sistol, kontrol grubunda 1 kişide supraventrikiiler ekstra atım izlendi. SONUÇ: Sol ventrikül hipertrofisi sapladığımız bu sporcu grubunda GP pozitifliğini normal sayılacak düzeyde bulduk. Ancak, QRSd kontrol grubuna göre anlamlılık gösteriyordu. Sporcularda ani ölümün en sık sebebinin, tespit edilmemiş altta yatan bir kalp hastalığına bağlı olduğu düşünülür ise, bu kişilerin düzenli aralıklarla kontrol edilmeleri ve çalışmamızın daha büyük bir sporcu grubuyla desteklenmesinin uygun olacağını söyleyebiliriz.Öğe İnfektif Endokardit Sonrası Gelişen Mitral Kapak Rüptürü Olgusu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Koşar, Feridun; Battaloğlu, Bektaş; Günen, Hakan; Sezgin, Alpay; Topal, Ergün; Barutçu, İrfan; Özdemir, RamazanMitral kapak rüptürü infektif endokarditin ciddi bir komplikasyonudur. Yaygınlığı % 1 ile 11 arasındadır. Bu makalede, mitral kapak rüptürü komplikasyonu gelişmiş subakut endokardit kliniği He başvuran 19 yaşında erkek olguyu sunuyoruz. Hasta başarılı bir şekilde mitral kapak replasmanıyla tedavi edildi.Öğe Konjenital VSD'li çocuklarda QT ve QT c dispersiyon değerleri(2002) Sezgin, Alpay; Koşar, Feridun; Korkut, Meltem; Paç, AyşenurQT interval dispersiyonunun, ventriküler repolarizasyon dispersiyonu veya elektriksel instabilitenin bir göstergesi olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Ayrıca, konjenital ventriküler septal defektlerin (VSD) bazen QRS aks değişikliğine neden olduğu daha önceden belirlenmiştir. VSD'si olan hastalarda ventriküler repolarizasyon heterojenitesini gösteren QT ve QTc dispersiyonu hakkında hiçbir bilgi yoktur. Bu çalışmada, konjenital VSD olanlar çocuklarda ventriküler repolarizasyon dispersiyon değerlerini araştırdık. Çalışma VSD'si olan 21 hastayı (ortalama yaş;6± 2yıl, 12 E, 9 K) ve kontrol grubu olarak 26 sağlıklı çocuğu (ortalama yaş;9± 3yıl, 14 E, 12 K) içeriyordu. VSD'si olan hastalarda QT ve QTc dispersiyon değerleri sırasıyla 54.2+/-12.2, 72.48+/- 9.2 ms iken kontrol grubunda bu değerler sırasıyla 45.1+/- 11.3ms, 61.5+/-6.7 ms olduğunu bulduk (tümü için p < 0.05). VSD'si olan hastalarda homojen olmayan miyokardiyal repolarizasyonu gösteren QT ve QTc dispersiyon değerlerinde önemli artışlar olduğu kaydedildi. Sonuç olarak, bu çalışma konjenital VSD'i olan hastaların QT ve QTc dispersiyonunun artması olarak yansıyan repolarizasyon anormalliklerine sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. QT ve QTc dispersiyonunun artması VSD''i olan hastalarda ventriküler repolarizasyon anormalliklerinin açıklanmasında önemli olabilir.Öğe Konjenital VSD’li Çocuklarda QT ve QTc Dispersiyon Değerleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Korkut, Meltem; Paç, Ayşenur; Koşar, Feridun; Sezgin, AlpayQT interval dispersiyonunun, ventriküler repolarizasyon dispersiyonu veya elektriksel instabilitenin bir göstergesi olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Ayrıca, konjenital ventriküler septal defektlerin (VSD) bazen QRS aks değişikliğine neden olduğu daha önceden belirlenmiştir. VSD’si olan hastalarda ventriküler repolarizasyon heterojenitesini gösteren QT ve QTc dispersiyonu hakkında hiçbir bilgi yoktur. Bu çalışmada, konjenital VSD olanlar çocuklarda ventriküler repolarizasyon dispersiyon değerlerini araştırdık. Çalışma VSD’si olan 21 hastayı (ortalama yaş;6± 2yıl, 12 E, 9 K) ve kontrol grubu olarak 26 sağlıklı çocuğu (ortalama yaş;9± 3yıl, 14 E, 12 K) içeriyordu. VSD’si olan hastalarda QT ve QTc dispersiyon değerleri sırasıyla 54.2+/-12.2, 72.48+/- 9.2 ms iken kontrol grubunda bu değerler sırasıyla 45.1+/- 11.3ms, 61.5+/-6.7 ms olduğunu bulduk (tümü için p < 0.05). VSD’si olan hastalarda homojen olmayan miyokardiyal repolarizasyonu gösteren QT ve QTc dispersiyon değerlerinde önemli artışlar olduğu kaydedildi. Sonuç olarak, bu çalışma konjenital VSD’i olan hastaların QT ve QTc dispersiyonunun artması olarak yansıyan repolarizasyon anormalliklerine sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. QT ve QTc dispersiyonunun artması VSD'’i olan hastalarda ventriküler repolarizasyon anormalliklerinin açıklanmasında önemli olabilir.Öğe Konjestif Kalp Yetmezliği Olan Hastalarda Fonksiyonel Kardiyak Statüsün Kalp Hızı Değişkenliği Üzerine Etkisi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Koşar, Feridun; Günen, Hakan; Battaloğlu, Bektaş; Sezgin, Alpay; Arslan, HalilKardiyak otonomik sinir sisteminin disfonksiyonu kap yetersizliği oian hastalarda gözlenmektedir. Fakat kalp hızı değişkenliğindeki (KHD) azalma ie sol ventrikül disfonksi- yonun boyutu arasındaki ilişki halen tartışmalıdır. KHD kardiyak otonomik fonksiyonları de- ğerlendirmede kullanılmaktadır. Bu çalışmada idiyopatik dilate kardiyomiyopati (DKMP) veya konjestif kap yetmezliği (KKY) olan hastalarda KHD parametrelerini ve otonomik aktivite durumunu araştırdık. Metod: Kardiyak otonomik aktivite KHD hesaplanarak 24 saatlik holter kayıtlarından non- invaziv olarak değerlendirildi. Ortalama RR, SSND, rMSSD, ve P NN 50 % tüm hastalarda ve kontroi grubunda ölçüldü (18 idiyopatik DKMP ve 20 kontrol grubu). Ayrıca, DKMP veya KKY olan 18 hasta fonksiyonel kardiyak statüslerine göre sınıflandırıldi (New York Kalp Cemiye- ti'nin sınıflandırılmasına göre). Bulgular: DKMP ve kontrol grubu arasında yaş ve cinsiyete göre farklılık yoktu. KHD'nin baskılanması DKMP hastalarında gözlendi (Ortalama RR: 632±83ms'e karşın 727±75ms, P< 0.001; SDNN: 83.40±42.25ms'e karşın 138.28±40.13ms, P<0.001; rMSSD: 13.70±5.46ms'e karşın 30.37±18.73ms, P<0.001; PNN 50 %>: 1.78±4.34'e karşın 4.40±5.28, P<0.001). Fonksiyonel kardiyak klas derecesi artıkça, tüm KHD parametrelerinin azalmaya eğilimi vard,, fakat bu farklılık istatistiksei açıdan anlam! değildi (P=AD). Sonuç: Verilerimiz DKMP de tüm KHD parametrelerinde azalma olduğunu ve azalmış KHD parametrelerinin fonksiyonel kardiyak status He ilşkiii olduğunu göstermektedir.Öğe Kronik böbrek hastalarında hemodiyalizin sol ventrikül fonksiyonları üzerine olan etkisinin ekokardiyografi ile noninvaziv değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Tuncer, Cemal; Özdemir, Ramazan; Güven, Aytekin; Pekdemir, Hasan; Sezgin, Alpay; Büyükberber, Süleyman; Kızılkaya, NedimHemodiyalizin sol ventrikül fonksiyonları üzerine olan etkilerini ekokardiyografi ile noninvaziv olarak incelemek için 11’i erkek, 6’sı kadın toplam 17 tane kronik böbrek hastası çalışıldı. Diyastolik fonksiyon parametrelerinden Pik E velosite (PEV), Pik A velosite (PAV), PEV/PAV, E deselerasyon zamanı (EDT) ve İzovolümik relaksasyon zamanı (İVRT) diyaliz öncesi ve sonrası sırasıyla (72±31, 83±31cm/sn, p<0.001), (65+20, 59±15cm/sn, p<0.009), (1.11±0.3,1.41 ±0.39, p<0.01), (158±39,148±38ms, p<0.004), (110±28, 94±31ms, p <0.005) bulundu. Sistolik fonksiyon parametrelerinden Ejeksiyon Fraksiyonu (EF), Kardiyak debi (CO), Kardiyak indeks (CI), Fraksiyonel kısalma (FS), Strok volüm (SV), Strok volüm indeksi(SVİ), End-diyastolik volüm (EDV), End-sistolik volüm(ESV) ise diyaliz öncesi ve sonrası sırasıyla: (56±8, 53±9%, p>0.05), (4.9±2.6, 4.6±1.2 L/dk, p>0.05), (3±1.3, 3.2±1 L/dk/m2, p>0.05), (31 ±12, 32±12, p>0.05), (56±30, 57±14ml, p>0.05), (36±15, 39±11ml/m2, p».05), (111 ±36, 102±34ml, p<0.02), (45±14, 43±13ml, p<0.07) olarak bulundu. Sonuç olarak hemodiyalizin diyastolik fonksiyonları iyileştirdiği, sistolik fonksiyonları ise EDV hariç istatiksel olarak etkilemediği bulundu.Öğe Mitral valv prolapsusunda geç potansiyel sıklığı ve beta bloker kullanımının geç potansiyeller üzerine etkisi(MN Kardiyoloji, 1999) Özdemir, Ramazan; Tuncer, Cemal; Güven, Aytekin; Aladağ, Murat; Pekdemir, Hasan; Sezgin, Alpay; Müderrisoğlu, HaldunÖz: AMAÇ: Bu çalışmamızda mitral valv prolapsuslu (MVP) hastalarda geç potansiyel (GP) sıklığı ve ?-bloker kullanımının geç potansiyel parametreleri üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. METOD: Çalışmaya 40 kadın (yaş, 25±6), 32 erkek (yaş, 26±8) toplam 72 MVP'lu hasta alındı. Hastaların kullandıkları ilaçlar 1 hafta süreyle kesildikten sonra, tüm olguların elektrokardiyografileri, ekokardiyografileri ve sinyal ortalamak elektrokardiyografi (SOEKG) kayıtları alındı. SOEKG kayıtlarında 72 olgunun 24 (%33.3) 'ünde geç potansiyel pozitif olarak bulundu. Bu hastalar rastgele 12 kişilik iki gruba ayrıldı. Hastalara 12 hafta süre ile propranolol 40 mg ve plasebo verildi. 12 hafta sonunda ölçümler tekrarlandı. BULGULAR: İlk kayıtlardan SOEKG kayıtlarının incelenmesinde iki grup arasında herhangi bir fark izlenmedi. 12 hafta sonunda yapılan kontrollerde propranolol ve plasebo grubu değerleri sırasıyla QRSd; 106.6+18.5 msn, 111.4+14.6 msn (p<0.05), LAS 40; 35.3+12.1 msn, 39.3+13.8 msn (p<0.05), RMS 40; 22.5+12.1 ?V, 23.4±14.4 ?V (p>0.05) olarak bulundu. Propranolol grubunda 4 hastada GP negatifletirken, plasebo grubunda ise 1 hastada GP negatif olarak bulundu (p>0.05). Propranolol alan grupta klinik bulgularda belirgin olarak düzelme görüldü. SONUÇ: MVP 'lu hastalarda GP pozitifliğinin normalden yüksek olduğu, ?-bloker grubu ilaçların SOEKG parametreleri üzerine olumlu etkileri olduğunu ve bu olumlu etkinin belirgin klinik düzelmeyle birlikte olduğunu gördük.