Yazar "Türkmen, Ersen" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The effect of perineural application of bupivacaine combined with sodium bicarbonate on the synatic nerve block in rabbits after sevofluran anesthesia(2020) Sevimli, Reşit; Türkmen, Ersen; Özkan, Ahmet Selim; Akbaş, Sedat; Alan, SaadetAbstract: Aim: The aim of this study was to investigate the effect of combining sodium bicarbonate with bupivacaine on prolonging peripheral nerve block time. Material and Method: Following the approval of the required Ethics Committee, 24 male New Zealand rabbit (4250-5350 g) were randomized and divided into three groups. Group 1 sham n: 8; Group 2 (bupivacaine): 0.5 mL of 0.5% bupivacaine (0.5 mg / kg) injected into the perineural area. n: 8; and Group 3 (bupivacaine + sodium bicarbonate): 0.5 ml of 0.5% bupivacaine + sodium bicarbonate (125 ml of 8.4% injected into the perineural area. n: 8. After the skin was closed in all groups, the paw pull response was monitored and recorded every 30 minutes until the sensory block of the experimental animal returned back. Hot-plate test was used for analgesia evaluation. In addition, tissue histopathology was examined for histopathological evaluation of the injection site. Sensory block was evaluated with claw tightening test and claw pull test (hot-plate) response. The measurements were carried out every 30 minutes for 120 minutes or until the block was completely resolved. Results: 30., 60. and 90.min paw pull response in Group 2 and Group 3 showed statistically significant elongation when compared to Group 1, this difference disappeared in 120 minutes. Compared to the sham group, the 30 min hot plate and claw pull response was significantly longer in group 3 (sodium bicarbonate and bupivacaine), this difference disappeared in 60 minutes (p = 0.018). Conclusion: When sodium bicarbonate and bupivacaine are combined, it was seen in this study that the sensory block was prolonged. We believe that the current results can be used as a guide for future studiesÖğe Gelişimsel kalça displazisinde kapalı redüksiyon sonrası ikincil cerrahi girişim ihtiyacına yönelik yeni radyografik parametrelerin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2021) Türkmen, Ersen; Karakaplan, MustafaAmaç: Gelişimsel kalça displazisi (GKD) iskelet ve kas sisteminin en yaygın doğumsal kusurlarından biri olup, kalça çıkığı, subluksasyon ve asetabuler displazi gibi geniş bir durum yelpazesini içerir. GKD'nin doğal seyrini değiştirmenin anahtarı erken teşhis ve mümkün olduğunca erken stabil konsantrik redüksiyon elde etmektir; bu, normal asetabuler gelişimin gerçekleşmesini destekler ve geç asetabuler displaziyi önler veya en aza indirir. Literatürde ek cerrahi girişim ihtiyacını tahmin etme ile ilgili çalışmalar olmakla birlikte kesin olarak öngörebilen bir parametre saptanamamıştır. Bu çalışmanın amacı, kapalı redüksiyon uygulanan GKD li hastalarda yeni radyolojik parametrelerin ek prosedür olarak cerrahi girişim ihtiyacını tahmin etmede yararlı olup olmadığının değerlendirilmesidir. Materyal ve Metot: Ağustos 2010 ile Eylül 2020 yılları arasında İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalına tek taraflı GKD için başvuran, konservatif tedavi gören, rutin takiplerine gelen hastaların dosyası ve radyolojik sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Kapalı redüksiyonla tedavi edilen tek taraflı GKD'li hastalarda rezidüel displazi ve ikincil tedavi olarak cerrahi girişim gereksinimini tahmin etmek için 3 adet radyolojik ölçüm parametresi belirlendi. Kapalı redüksiyon sonrası asetabuler çatı uzunluğundaki değişiklikler, asetabulum kenarındaki osseöz değişim ve asetabulumun laterale doğru remodele olup uzanması pre-operatif dönemde, post-operatif 3. ve 6. aylarda ölçülerek normal tarafla karşılaştırıldı. Aynı zamanda kapalı redüksiyon sonrası ikincil cerrahiye gidiş sınırlarını belirlemek amacıyla cut-off değerleri istatistiksel olarak tespit edildi. Bulgular: Çalışamaya dahil edilen hastaların 2'si (%5,4) erkek, 34'ü (%94,4) kızdı. Kapalı redüksiyon uygulandığında hastaların ortalama yaşı 7 ay ± 2 ay (5-9) ve en son kontrol muayenesi sırasında 10.5 ay ± 2.5 ay (8-12) idi. 8 olguda sağ taraf (%22,2), 28 hastada ise (%77,7) sol kalça tutulumu vardı. 20 hastada (%55,5) kapalı redüksiyonla birlikte artrografi ve 4 hastada (%11) ilave olarak tenotomi uygulandı. Takiplerinde asetabuler displazi, çıkık veya subluksasyon bulguları devam eden 13 hastaya (%36) ikincil olarak cerrahi tedavi uygulandı. İkincil tedavi olarak cerrahi uygulanan 2 hastada avasküler nekroz gelişti. Geriye kalan 23 hastada (%64) 3. ve 6. ayların sonunda hem IV klinik hem de radyolojik olarak belirgin iyileşme bulguları kaydedildi ve ikincil bir prosedüre gerek duyulmadan takiplerine devam edildi. Kapalı redüksiyon öncesi çıkık tarafın asetabuler çatı uzunluğunun ortalama değeri 15.6 mm (9.4-20), 3. ayda 17.4 mm (11-21.1), 6. ayda ise 17.9 mm (14.4-22.1) olarak hesaplandı. Çıkık olmayan karşı kalçanın asetabuler çatı uzunluğunun ortalama değeri, preoperatif dönemde 15.6 mm (13- 19.2), 3. ayda 16.8 mm (13.8-19.7), 6. ayda ise 18.2 mm (14.6-21) olarak hesaplandı. Bu parametrenin ek prosedür olarak cerrahi girişim için cut-off değerleri 3. ayda ? 16mm, 6. ayda da ? 15.6 mm olarak tespit edildi. Kapalı redüksiyon öncesi çıkık tarafın asetabulumun dış kenarındaki kemiksel çentik uzunluğu sıfır (0) olarak belirlendi. 3. aydaki ortalama değeri 2.6 mm (0-3.2), 6. ayda ise 2.7 mm (0-2.3) olarak ölçüldü. Ek prosedür olarak cerrahi için bu parametrenin cut-off değerleri 3. ayda ? 2.5 mm, 6. ayda da ? 2.5 mm olarak tespit edildi. Kapalı redüksiyon öncesi çıkık taraftaki asetabulumun laterale doğru uzama mesafesenin ortalama değeri 12.9 mm (8.7-17.0), 3. ayda 15.6 mm (10.0-18.5), 6. ayda ise 16.0 mm (11.4-19.4) olarak hesaplandı. Çıkık olmayan karşı kalçanın ortalama değerleri, preoperatif dönemde 14.6 mm (12.3-18.1), 3. ayda 16 mm (13.0-22.5), 6. ayda ise 17.0 mm (13.2-21.1) olarak hesaplandı. Bu parametrenin cut-off değerleri, 3. ayda ?15.8 mm, 6. ayda da ?15.5 mm olarak tespit edildi. Sonuç: Kapalı redüksiyon uygulandıktan sonra GKD için ikincil bir prosedür olarak cerrahi girişim gerekliliği, radyografik parametrelere dayalı olarak tahmin edilmektedir. Ancak radyografik ölçümleri yaparken hangi dönüm noktasının kullanılması gerektiği konusunda öneriler farklılık göstermektedir. Tedaviyi planlama ve yönetmede rezidüel kalça displazisini tahmin etmek amacı ile yüksek güvenilirliğe sahip bir radyografik parametre kullanmak çok önemlidir. Bu çalışmada değerlendirdiğimiz yeni radyografik parametrelerin, kapalı redüksiyon uygulanan GKD'li hastalarda ikincil prosedür olarak cerrahi girişim ihtiyacını belirleme konusunda literatüre katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Anahtar Kelimeler: Gelişimsel Kalça Displazisi, Kapalı redüksiyon, Radyolojik parametre, İkincil prosedür.Öğe Reverse shoulder arthroplasty: Short to mid-term clinical and radiological results(2022) Şakcı, M. Şah; Ertem, Kadir; Özdeş, Hüseyin Utku; Türkmen, Ersen; Ergen, Emre; Canbay, AliAim: This paper aimed to review the early and midterm radiological and clinical findings of our patients who were treated surgically with reverse shoulder prosthesis via to rotator cuff arthropathy. Materials and Methods: A total of 22 patients (female: 14, male 8), with shoulder arthrosis due to cuff tears were treated with reverse shoulder prosthesis between 2015 and 2018 in our clinic. The mean age of the patients was detected as 69.4 years (65-93 years). The mean clinical follow-up was detected as 11 months (3-36 month). The patients were evaluated with Visual Analog Scale (VAS), Shoulder Constant Score, American Shoulder/Elbow Surgeons Shoulder Score (ASES) scores, preoperatively. In last outpatient visits, patients were evaluated with radiological views and range of motion, Shoulder Constant, VAS and ASES scores. Results: The mean shoulder flexion, extension, and abduction was measured as 101°, 24°, and 97.9° respectively in the last polyclinic controls. The mean shoulder Constant scores were 30.8 preoperatively and 62.1 at follow-up (p=0.001). Preoperatively, the mean score of ASES was 31.6. And it was increased to 65.9 with the last follow-up (p = 0.001). The mean preoperative VAS scores were 7.42, and the mean postoperative mean were 2.8 (p = 0.001). Periprosthetic fracture developed intraoperatively in one patient who also had a dislocation occurred in the 2nd month postoperatively. In another patient, superficial infection occurred at the postoperative 3rd week. One patient died because of cardiac problems postoperatively and another one had a traumatic periprosthetic fracture at 5th month postoperatively. Conclusion: While clinical presentation of patient is an advanced rotator cuff tear arthropathy, the application of reverse shoulder prosthesis is major surgical procedure. Also, with appropriate rehabilitation protocol, significant improvement in pain and function can be achieved.