Yazar "Taşolar, Hakan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut koroner sendrom hastalarının tedavisinde yeni nesil oral antitrombotik ajanlar: Kılavuzlara güncel bakış(MN Kardiyoloji, 2015) Taşolar, Hakan; Pekdemir, HasanÖz: Geçmişten günümüze akut koroner sendromların (AKS) tanısı, tedavisi ve önlemi konusunda belirgin ilerlemeler kaydedilmiş olmasına karşın, miyokard enfarktüsü, ölüm, sakatlık, kötü yaşam kalitesi ve önlenebilir sağlık harcamaları açısından ciddi bir sorun teşkil etmeye devam etmektedir. AKS nin patofizyolojisinde plak rüptürüne bağlı gelişen trombüsün lümeni tıkamasıyla, miyokard iskemisinden nekroza doğru giden bir süreç rol almaktadır. AKS tedavisinin merkezinde antitrombosit tedavisinin olmasının en önemli patofizyolojik açıklaması da burada yatmaktadır. Yayınlanan güncel kılavuzlarda, AKS tanısı konulduktan sonra, iskemik komplikasyonları azaltmak ve tekrarlayan aterotrombozu engellemek için, mümkün olan en kısa zamanda antitrombosit tedavi başlanması önerilmektedir. Biz de son yayınlanan kılavuzlar ışığında klopidogrel tedavisine alternatif olarak sunulan yeni P2Y12 blokeri preperatları olan prasugrel ve tikagreloru yakından incelemeyi ve AKS hastalarında uygulanan antitrombotik tedavideki güncel gelişmeleri değerlendirmeyi amaçladık.Öğe Assessment of left atrial volume and mechanical functions using real- time three-dimensional echocardiography in patients with mitral annular calcification(The Anatolian Journal of Cardiology, 2016) Bayramoğlu, Adil; Taşolar, Hakan; Otlu, Yılmaz Ömür; Hidayet, Şıho; Kurt, Fuat; Doğan, Adil; Pekdemir, HasanAbstract: Objective: Mitral annular calcification (MAC) is degeneration of the fibrous annular ring of the mitral valve. Left atrial (LA) function and volume have been evaluated by many methods; however, none have used real-time three-dimensional echocardiography (RT3DE) in patients with MAC. Our study is the first to evaluate LA volume and mechanical function using RT3DE in patients with MAC.Methods: Our study was a prospective cross-sectional study. In total, 32 patients with echocardiographic evidence of MAC and 30 volunteers without MAC were enrolled in the study. Kolmogorov-Smirnov test, Student's t-test, Mann-Whitney U test, chi-square test, Pearson's correlation test, and multiple linear regression analyses were used in this study.Results: LA diameter was significantly higher in patients with MAC (38.5±3.8 vs. 31.1±2.9, p<0.001). Maximum LA volume (49.6±11.2 vs. 35.6±2.5, p<0.001), minimum LA volume (23.8±7.9 vs. 12.6±2.3, p<0.001), and LA volume index (LAVI) (26.9±6.1 vs. 20.5±2.4, p<0.001) were also higher in the MAC group. LAVI was correlated with age (p<0.001), blood urea nitrogen levels (p=0.089), total cholesterol levels (p=0.055), left ventricular systolic myocardial velocity (p=0.048), E/A ratio (p<0.001), and MAC (p<0.001). Multiple linear regression analyses revealed that age (?=0.390, p<0.001) and MAC (?=0.527, p<0.001) were independent predictors of LAVI.Conclusion: We found that LA mechanical function was impaired in patients with MAC. Furthermore, age and MAC were independent predictors of increased LAVI according to our RT3DE examinationÖğe Klopidogrele bağlı kounis sendromu: nadir bir olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Ballı, Mehmet; Tekin, Kamuran; Taşolar, Hakan; Çağlayan, Emre; Pekdemir, HasanKlopidogrel akut koroner sendromların tedavisinde ve stent trombozundan korunmada standart tedavinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Klopidogrel kullanan hastalarda istenmeyen majör kardiyovasküler olaylar üzerine olumlu etki yanında allerjik reaksiyonlar da görülebilmektedir. Bunların içinde ise anjiyoödem, sistemik inflamatuvar yanıt sendromu gibi hayatı tehdit eden durumlar oldukça nadir görülmektedir. İlaçlara bağlı gelişen alerjik reaksiyonlar alışılmışın dışında bulgu ve belirtilerle ortaya çıkabilmekte ve hatta akut koroner sendromlara neden olabilmektedir. Patogenezinde vazoaktif aminler ve enflamatuvar mediyatörlere bağlı hipersensitivite reaksiyonunun suçlandığı akut koroner sendromlar Kounis sendromu olarak tanımlanır. Vakamızda klopidogrel yükleme dozu sonrasında anjiyoödem ve solunum sıkıntısı ile birlikte sağ koroner arterde vazospazm gelişen 56 yaşında erkek hastayı sunduk.Öğe Mitral Anulus Kalsifikasyonu Olan Hastalarda P Dalga ve QT Parametrelerinin Normal Bireylerle Karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Taşolar, Hakan; Cansel, Mehmet; Yağmur, Jülide; Baktır, Ahmet Oğuz; Ermiş, Necip; Açıkgöz, Nusret; Karakuş, Yasin; Bayramoğlu, AdilMitral anulus kalsifikasyonu, mitral kapağın fibröz iskeletinin kronik dejeneratif inflamatuvar olmayan kalsifikasyonudur. Biz çalışmamızda MAK’lı hastalarda atriyal ve ventriküler aritmi riski açısından P dalga ve QT parametrelerini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya ekokardiyografik olarak MAK tanısı konan 42 hasta ve yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş 30 sağlıklı birey alındı. MAK olan hastalarda p dalga dispersiyonu (Pd), düzeltilmiş QT (QTc) ve QTc dispersiyonu (QTcd) bakıldı. Bulgular: En uzun p dalga süresi (Pmax) (110,7±80,3 karşı 72.0±20,1, p<0,05) ve Pd’u (63,8±83,4 karşı 27,3±20,7, p<0,005) hasta grubunda kontrol grubundan daha uzundu. QT aralığı, QTc aralığı, QT dispersiyonu (QTd) ve QTcd açısından hasta ve kontrol grubunda istatistiki olarak fark yoktu. Hasta ve kontrol grubunda koroner arter hastalığı risk faktörleri ile Pd arasında tek değişkenli varyans analizi yapıldığında; Pd fazlalığına diyabetes mellitus (p<0,005, testin gücü=0,894) ve koroner arter hastalığı mevcudiyetinin (p<0,0001, testin gücü=1,000) belirgin etkili olduğu gözlendi. Sol atriyum çapı hasta grubunda daha fazlaydı (4,4±0,7 karşı 3,7±0,6 p<0,001). Sol atriyum boyutuyla Pmax ve Pd arasında belirgin pozitif korelasyon saptandı. Sonuç: Artmış Pmax ve Pd parametreleri MAK olan hastalarda atriyal aritmi ve atriyal fibrilasyon (AF) sıklığındaki artışın bir ön belirteci olabilir.Öğe Mitral anulus kalsifikasyonu olan hastalarda p dalga ve qt parametrelerinin normal bireylerle karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Taşolar, Hakan; Cansel, Mehmet; Yağmur, Jülide; Baktır, Ahmet Oğuz; Ermiş, Necip; Açıkgöz, Nusret; Karakuş, Yasin; Bayramoğlu, Adil; Özdemir, RamazanÖz: Amaç: Mitral anulus kalsifikasyonu, mitral kapağın fibröz iskeletinin kronik dejeneratif inflamatuvar olmayan kalsifikasyonudur. Biz çalışmamızda MAK’lı hastalarda atriyal ve ventriküler aritmi riski açısından P dalga ve QT parametrelerini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya ekokardiyografik olarak MAK tanısı konan 42 hasta ve yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş 30 sağlıklı birey alındı. MAK olan hastalarda p dalga dispersiyonu (Pd), düzeltilmiş QT (QTc) ve QTc dispersiyonu (QTcd) bakıldı. Bulgular: En uzun p dalga süresi (Pmax) (110,7?80,3 karşı 72.0?20,1, p<0,05) ve Pd’u (63,8?83,4 karşı 27,3?20,7, p<0,005) hasta grubunda kontrol grubundan daha uzundu. QT aralığı, QTc aralığı, QT dispersiyonu (QTd) ve QTcd açısından hasta ve kontrol grubunda istatistiki olarak fark yoktu. Hasta ve kontrol grubunda koroner arter hastalığı risk faktörleri ile Pd arasında tek değişkenli varyans analizi yapıldığında; Pd fazlalığına diyabetes mellitus (p<0,005, testin gücü=0,894) ve koroner arter hastalığı mevcudiyetinin (p<0,0001, testin gücü=1,000) belirgin etkili olduğu gözlendi. Sol atriyum çapı hasta grubunda daha fazlaydı (4,4?0,7 karşı 3,7?0,6 p<0,001). Sol atriyum boyutuyla Pmax ve Pd arasında belirgin pozitif korelasyon saptandı. Sonuç: Artmış Pmax ve Pd parametreleri MAK olan hastalarda atriyal aritmi ve atriyal fibrilasyon (AF) sıklığındaki artışın bir ön belirteci olabilir.Öğe Prehipertansif hastalarda atriyal ileti süresinin doku Doppler ekokardiyografi ve P dalga dispersiyonu ile değerlendirilmesi(Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 2010) Ermiş, Necip; Açıkgöz, Nusret; Yaşar, Erdoğan; Taşolar, Hakan; Yağmur, Jülide; Cansel, Mehmet; Ataş, Halil; Pekdemir, Hasan; Özdemir, RamazanÖz: Amaç: Prehipertansiyon gelecekte gelişebilecek hipertansiyon için öngördürücüdür ve artmış kardiyovasküler morbidite ve mortalite riski taşır. P dalgası dispersiyonu (PD) ve doku Doppler ekokardiyografi (DDE) ile gösterilebilen atriyum içi/atriyumlar arası ileti zamanı uzaması atriyum fibrilasyonu gelişimi ile ilişkilidir. Çalışmamızda prehipertansif hastalarda atriyal ileti zamanını PD ve DDE ile değerlendirmeyi amaçladık. Çalışma planı: Çalışmamızda prehipertansif 46 hastada (22 erkek, 24 kadın; ort. yaş 56.5±12.3) ve normotansif 39 sağlıklı gönüllüde (19 erkek, 20 kadın; ort. yaş 55.8±11.7) P dalga süresi ve dispersiyonu 12 derivasyonlu elektrokardiyografi ile ölçüldü ve atriyal elektromekanik çiftleşme aralığı (PA) DDE ile değerlendirildi. Bulgular: Maksimum P dalga süresi (Pmaks) ve PD prehipertansiflerde kontrol grubuna göre daha uzun bulundu (Pmaks için 110.1±13.8 ve 91.4±7.7 msn, p<0.001; PD için 55.7±11.1 ve 36.8±5.7 msn, p<0.001). Lateral ve septal mitral halkalardan ölçülen atriyal PA kontrol grubuna kıyasla prehipertansif grupta daha uzun idi (Lateral PA için 76.5±10.1 ve 65.4±10.4 msn, p<0.001; septal PA için 59.0±6.4 ve 53.5±7.5 msn, p=0.002). Hem atriyumlar arası (lateral PA-triküspit PA) hem de atriyum içi (septal PA-triküspit PA) ileti zamanları prehipertansif grupta kontrol grubuna kıyasla uzamış bulundu (sırasıyla 25.8±9.3 ve 17.0±9.5 msn, p<0.001; 9.2±3.7 ve 6.7±3.0 msn, p=0.008). Korelasyon analizinde, Pmaks ve PD atriyumlar arası (sırasıyla r=0.38, p<0.001 ve r=0.40, p<0.001) ve atriyum içi (sırasıyla r=0.31, p=0.01 ve r=0.38, p<0.001) elektromekanik gecikme ile anlamlı ilişki gösterdi. Sonuç: Atriyal elektromekanik çiftleşme zamanı ve PD’nin prehipertansiflerde anlamlı derecede uzamış olması, prehipertansif hastalarda atriyum fibrilasyonu gelişme riskine işaret edebilir.Öğe Romatoid artritli hastalarda atriyal iletinin Doku Doppler ekokardiyografi ile değerlendirilmesi(MN Kardiyoloji, 2010) Yağmur, Jülide; Cansel, Mehmet; Açıkgöz, Nusret; Altay, Zuhal; Kurtoğlu, Ertuğrul; Kızılay, Egemen; Taşolar, Hakan; Ermiş, NecipÖz: Amaç: Çalışmamızda atriyal fibrilasyon (AF) gelişme riskinin noninvazif belirleyicisi olan atriyal elektromekanik gecikme üzerine Romatoid Artrit’in (RA) etkisini değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 47 RA hastası ve 35 sağlıklı birey dahil edildi. Doku Doppler görüntüleme yöntemiyle elektrokardiyografideki P dalgasının başlangıcından geç diyastolik dalga başlangıcı arasındaki süre ölçüldü. Atriyum içi ve atriyumlar arası elektromekanik gecikme zamanları tanımlandı. Bulgular: Atriyumlar arası ve atriyum içi elektromekanik gecikme zamanları, RA’lı hastalarda kontrol grubuna kıyasla daha uzun saptandı (40,5±12,9 ms’ye karşı 21,4±7,8 ms, p<0,0001, 16,7±9,2 ms’ye karşı 6,9±4,1 ms, p<0,0001). Atriyumlar arası elektromekanik gecikme ile PD, enflamasyon belirteçleri olan hsCRP, ESH, lökosit sayısı (r=0.40, p<0,001; r=0,44, p=0,002; r=0,43, p=0,003; r=0,34, p=0,01) ve hastalık süresi (r=0,53, p<0,0001) arasında anlamlı bir korelasyon tespit edildi. Sonuç: RA’lı hastalarda atriyal ileti gecikmesi sağlıklı bireylere göre daha fazladır ve bu durum RA’lı hastalardaki uzun süren enflamasyonun atriyumlarda yapısal değişikliğe neden olarak atriyal ritim bozukluğu gelişme riskini arttırdığına işaret edebilir.Öğe Sağ Atriumdan Sol Atriuma Açılan Kapı: ‘Unroofed’ Koroner Sinüs(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Cansel, Mehmet; Taşolar, Hakan; Yağmur, Jülide; Aktürk, Erdal; Karakuş, YasinUnroofed koroner sinüs sendromu nadir görülen bir kardiyak anomalidir. Genellikle persistan sol vena kava süperiyor eşlik etmektedir. Konjenital kardiyak anomalilerin tanısında transtorasik ve transözofajiyal ekokardiyografi önemli bir yer tutmaktadır. Günümüzde çok-kesitli bilgisayarlı tomografi tetkiğinin koroner arter hastalığı araştırılmasında sık kullanılmaya başlamasıyla birlikte kardiyak anomali sıklığı da artmaya başlamıştır. Olgumuzda unroofed koroner sinüs tanısı çok-kesitli bilgisayarlı tomografi ile konan bir hasta sunulmaktadır.Öğe Sol kalp yetersizliği veya kronik obstrüktif akciğer hastalığına bağlı gelişen pulmoner hipertansiyonda özgül tedavi(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kardiyoloji Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 2012) Taşolar, Hakan; Pekdemir, HasanÖz: Son on yılda pulmoner hipertansiyon patofizyolojisinin iyice anlaşılması ile birlikte tedavide oldukça gelişmeler kaydedilmiştir. Klinik çalışmalar ile pulmoner arteryel hipertansiyon tedavisinde birçok özgül tedaviler geliştirilmiş olmasına rağmen bu tedavilerin sekonder pulmoner hipertansiyon üzerindeki etkileri hala net olarak bilinmemektedir. Bu derlemede sol kalp yetersizliği ve kronik obstrüktif akciğer hastalığına bağlı pulmoner hipertansiyonda özgül tedavi seçenekleri tartışılmıştır.Öğe Sol Ön İnen Arterden Çıkan Anormal Orijinli Sağ Koroner Arter(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Cansel, Mehmet; Kurtoğlu, Ertuğrul; Yağmur, Jülide; Taşolar, Hakan; Ermiş, Necip; Açıkgöz, Nusret; Bayramoğlu, AdilKoroner arter anomalileri seyrek görülmekle birlikte önemli sonuçlara neden olabilmektedir. Bu yüzden bu anomalileri açığa kavuşturmak ve uygun tedaviyi vermek çok önem arz etmektedir. Koroner anomaliler arasında ise sol ön inen arterden köken alan anormal orijinli sağ koroner arter anomalisine daha nadir rastlanmaktadır. Bu vakamızda non-st elevasyonlu miyokard enfarktüsü ile başvuran bir hastada sol ön inen arterden çıkan anormal sağ koroner arter anomalisine sahip bir hastayı sunduk.Öğe Tenekteplazın koroner girişim imkanı olmayan bir merkezde st yükselmeli miyokard enfarktüslü hastalarda kullanımının etkinlik ve güvenilirlik açısından sonuçları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Altun, Burak; Taşolar, Hakan; Bük, Salih; Temiz, Ahmet; Gazi, Emine; Kırılmaz, Bahadır; Saygı, SerkanAmaç: Çalışmada koroner girişim imkanı olmayan merkezimizde ST yükselmeli miyokard enfarktüslü (STEMI) hastalarda tenekteplazın (TNK) etkinliğinin ve güvenilirliğinin geriye dönük olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Acil servise akut koroner sendrom semptomlarıyla başvuran ve çekilen elektrokardiyografi ile STEMI tespit edilen hastaların tedavilerinde TNK kullanıldı ve hastaların etkinlik ve güvenilirlik parametreleri kaydedildi. TNK tedavisi brakial ven yoluyla, kilo bağımlı tek doz bolus olarak uygulandı. Ek tedavi olarak standart antiiskemik ve antiagregan tedaviler güncel kılavuzlar ışığında uygulandı. Başarılı reperfüzyon kriterleri klinik ve elektrokardiyografik değerlendirmelere göre belirlendi, Bu kriterler ilk 3 saatte göğüs ağrısındaki ani azalma ve TNK uygulandıktan sonraki 90. dk’da çekilen elektrokardiyografide ST segment yükselmelerinde en az %50 azalma olarak kabul edildi. Hastalar TNK uygulandıktan sonra ilk 24 saat içinde koroner anjiyografi amacıyla ileri merkezlere sevk edildi. Hastalar koroner anjiyografi yapıldıktan 1 ay sonra poliklinikte tekrar değerlendirildi ve tedavileri düzenlendi. Bulgular: Çalışmaya 45 hasta (32 erkek, 13 kadın, ortalama yaş 55,2±13,25 yıl) dahil edildi. 32 hasta ön duvar, 11 hasta alt duvar, 2 hasta yan duvar STEMI idi. Göğüs ağrısı başlangıcından TNK verilene kadar geçen ortalama süre 90 dakika idi. Klinik olarak başarılı tromboliz % 84,4 hastada gözlendi. 1 hastada kafa içi kanama, 2 hastada ölüm, 3 hastada yeniden enfarkt gözlendi. Sonuç: Bu bulgular ışığında TNK’nın koroner girişim imkanı olmayan bir merkezde STEMI hastaların tedavisinde etkin ve güvenilir olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Tenekteplazın Koroner Girişim İmkanı Olmayan Bir Merkezde ST Yükselmeli Miyokard Enfarktüslü Hastalarda Kullanımının Etkinlik ve Güvenilirlik Açısından Sonuçları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Altun, Burak; Taşolar, Hakan; Bük, Salih; Temiz, Ahmet; Gazi, Emine; Kırılmaz, Bahadır; Saygı, SerkanAmaç: Çalışmada koroner girişim imkanı olmayan merkezimizde ST yükselmeli miyokard enfarktüslü (STEMI) hastalarda tenekteplazın (TNK) etkinliğinin ve güvenilirliğinin geriye dönük olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Acil servise akut koroner sendrom semptomlarıyla başvuran ve çekilen elektrokardiyografi ile STEMI tespit edilen hastaların tedavilerinde TNK kullanıldı ve hastaların etkinlik ve güvenilirlik parametreleri kaydedildi. TNK tedavisi brakial ven yoluyla, kilo bağımlı tek doz bolus olarak uygulandı. Ek tedavi olarak standart antiiskemik ve antiagregan tedaviler güncel kılavuzlar ışığında uygulandı. Başarılı reperfüzyon kriterleri klinik ve elektrokardiyografik değerlendirmelere göre belirlendi, Bu kriterler ilk 3 saatte göğüs ağrısındaki ani azalma ve TNK uygulandıktan sonraki 90. dk’da çekilen elektrokardiyografide ST segment yükselmelerinde en az %50 azalma olarak kabul edildi. Hastalar TNK uygulandıktan sonra ilk 24 saat içinde koroner anjiyografi amacıyla ileri merkezlere sevk edildi. Hastalar koroner anjiyografi yapıldıktan 1 ay sonra poliklinikte tekrar değerlendirildi ve tedavileri düzenlendi. Bulgular: Çalışmaya 45 hasta (32 erkek, 13 kadın, ortalama yaş 55,2±13,25 yıl) dahil edildi. 32 hasta ön duvar, 11 hasta alt duvar, 2 hasta yan duvar STEMI idi. Göğüs ağrısı başlangıcından TNK verilene kadar geçen ortalama süre 90 dakika idi. Klinik olarak başarılı tromboliz % 84,4 hastada gözlendi. 1 hastada kafa içi kanama, 2 hastada ölüm, 3 hastada yeniden enfarkt gözlendi. Sonuç: Bu bulgular ışığında TNK’nın koroner girişim imkanı olmayan bir merkezde STEMI hastaların tedavisinde etkin ve güvenilir olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.