Yazar "Terzi, Alpaslan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The Effect of Caffeic Acid Phenethyl Ester (CAPE) Against Cholestatic Liver Injury in Rats(Academic Press Inc Elsevier Science, 2010) Coban, Sacid; Yildiz, Fahrettin; Terzi, Alpaslan; Al, Behcet; Ozgor, Dincer; Ara, Cengiz; Polat, AlaattinObjectives. Caffeic acid phenethyl ester (CAPE) has been subjected to considerable investigations that have revealed its antioxidant and anti-inflammatory activities in different conditions. But there is not a previous investigation about its effect on cholestatic liver injury. The aim of this study was to investigate the effect of CAPE in rat liver against cholestatic liver injury induced by bile duct ligation. Methods. Swiss-albino rats were recruited in the study as follows; Group 1 rats subjected to simple laparotomy known as the sham group; Group 2 rats subjected to bile duct ligation (BDL); Group 3 bile duct ligated rats treated with CAPE. The third group received CAPE (10 mu mol/kg) intraperitoneally daily throughout 14 d. Results. Data showed a decrease in gamma glutamyl transferase (GGT), aspartate aminotransferase (AST), and alanine aminotransferase levels (ALT) of the CAPE treated rats, compared with BDL group (P < 0.001, P < 0.01, and P < 0.02, respectively). In the CAPE treated rats, tissue levels of malondialdehyde (MDA) and myeloperoxidase (MPO) were significantly lower than that of the BDL group (P < 0.001). The levels of glutathione (GSH) in CAPE treated rats were significantly higher than that of BDL group (P < 0.001). In CAPE treated group, the levels of interleukin-1alpha (IL-1 alpha) and interleukin-6 (IL-6) were significantly lower than that of BDL group (P < 0.03, P < 0.02, respectively). Administration of CAPE in the rats with biliary obstruction resulted in inhibition of necro-inflammation. Conclusion. These results suggest that treatment of CAPE maintains antioxidant defenses, reduces oxidative liver injury, cytokine damage, and necro-inflammation in bile duct ligated rats. Thus, CAPE seems to be a promising agent for the attenuation of cholestatic liver injury. (C) 2010 Elsevier Inc. All rights reserved.Öğe Intestinal Obstrüksiyonun Nadir Bir Sebebi: Fitobezoar Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Sögütlü, Gökhan; Ara, Cengiz; Arici, Olcay; Terzi, Alpaslan; Yilmaz, SezaiFitobezoar; ince barsak obstrüksiyonunun nadir bir sebebidir. 69 yasinda olan erkek hasta 3 günden beri devam eden karin agrisi , gaz-gaita çikaramama, bulanti ve kusma tanilariyla basvurmus ve yapilan tahlil ve izlem neticesinde ileus tanisi ile operasyona alinarak, terminal ileumda tikanikliga sebep olan fitobezoar enterotomi ile çikarilmistir.Öğe İntestinal obstrüksiyonun nadir bir sebebi: Fitobezoar olgu sunumu(2002) Söğütlü, Gökhan; Ara, Cengiz; Arıcı, Olcay; Terzi, Alpaslan; Yılmaz, SezaiFitobezoar; ince barsak obstruksiyonunun nadir bir sebebidir. 69 yaşında olan erkek hasta 3 günden beri devam eden karın ağrısı, gaz-gaita çıkaramama, bulantı ve kusma tanılarıyla başvurmuş ve yapılan tahlil ve izlem neticesinde ileus tanısı ile operasyona alınarak, terminal ileumda tıkanıklığa sebep olan fitobezoar enterotomi ile çıkarılmıştır.Öğe Pankreas başına lokalize ve olagandan daha büyük insulinomalar: olgu sunumu(Tıp Araştırmaları Dergisi, 2009) Çoban, Sacid; Terzi, Alpaslan; Yıldız, Fahrettin; Özgör, Dinçer; Ara, Cengiz; Yılmaz, Sezai; Özdoğan, Mustafa KemalÖz: İnsülinoma pankreas adacık hücre tümörlerinin %70-75 ini teşkil eder (1). İnsülinomaların %80’i benign, 10’u malign olup %4-10’u multipl endokrin neoplazi tip I (MEN I) sendromu ile birlikte görülür (2, 3). Çoğunluğu 2 cm’den küçük ve soliter olduğundan (2, 4) uygulanan cerrahi yöntemler kolay ve küratif olmaktadır. Nadir görülen malign insülinomalar daha büyük çapta olma eğilimindedirler (5). Bu olgularda, özellikle pankreas başına lokalize büyük çaplı veya multipl insülinomalarda morbidite ve mortaliteyi arrtırabilen geniş rezeksiyonlar gerekebilir. Bu çalışmada ikisi pankreas başına lokalize ve büyük çaplı üç insülinoma olgusunu sunmayı amaçladık.Öğe Primer rektal ve renal malignensilerin seyrek birlikteliği(2003) Yılmaz, Mehmet; Terzi, Alpaslan; Özgör, Dinçer; Ara, Cengiz; Söğütlü, Gökhan; Işık, Burak; Yılmaz, SezaiÖz: Senkron kolorektal ve böbrek malign tümörlerinin varlığı son derece nadir görülen bir durumdur. Günümüzde, herhangi bir abdominal malignensiye sahip hastada abdominal sonografi, bilgisayarlı tomografi veya magnetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerinin yaygın kullanımı, klinik olarak sessiz kalabilen diğer intraabdominal organlardaki primer malign tümörlerin tanımlanmasına olanak sağlamıştır. Bu çalışmada senkron rektum ve böbrek primer malign tümörüne sahip bir olgu sunularak, yapılan agressif cerrahi girişimin önemi irdelenmiştir.Öğe Primer Rektal ve Renal Malignensilerin Seyrek Birlikteliği(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Yılmaz, Mehmet; Terzi, Alpaslan; Özgör, Dinçer; Ara, Cengiz; Söğütlü, Gökhan; Işık, Burak; Yılmaz, SezaiSenkron kolorektal ve böbrek malign tümörlerinin varlığı son derece nadir görülen bir durumdur. Günümüzde, herhangi bir abdominal malignensiye sahip hastada abdominal sonografi, bilgisayarlı tomografi veya magnetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerinin yaygın kullanımı, klinik olarak sessiz kalabilen diğer intraabdominal organlardaki primer malign tümörlerin tanımlanmasına olanak sağlamıştır. Bu çalışmada senkron rektum ve böbrek primer malign tümörüne sahip bir olgu sunularak, yapılan agressif cerrahi girişimin önemi irdelenmiştir.Öğe Resection and primary anastomosis with or without modified blow-hole colostomy for sigmoid volvulus(W J G Press, 2008) Coban, Sacid; Yilmaz, Mehmet; Terzi, Alpaslan; Yidiz, Fahrettin; Ozgor, Dincer; Ara, Cengiz; Yologlu, SaimAIM: To evaluate the efficacy of resection and primary anastomosis (RPA) and RPA with modified blow-hole colostomy for sigmoid volvulus. METHODS: From March 2000 to September 2007, 77 patients with acute sigmoid volvulus were treated. A total of 47 patients underwent RPA or RPA with modified blow-hole colostomy. Twenty-five patients received RPA (Group A), and the remaining 22 patients had RPA with modified blow-hole colostomy (Group 13). The clinical course and postoperative complications of the two groups were compared. RESULTS: The mean hospital stay, wound infection and mortality did not differ significantly between the groups. Superficial wound infection rate was higher in group A (32% vs 9.1%). Anastomotic leakage was observed only in group A, with a rate of 6.3%. The difference was numerically impressive but was statistically not significant. CONCLUSION: RPA with modified blow-hole colostomy provides satisfactory results. It is easy to perform and may become a method of choice in patients with sigmoid volvulus. Further studies are required to further establish its role in the treatment of sigmoid volvulus. (C) 2008 The WJG Press. All rights reserved.Öğe Travma, malignensi, iskemi, herni ve mekanik intestinal obstrüksiyon dışı Nedenlerle meydana gelen spontan ince barsak perforasyonları(İnönü Üniversitesi, 2004) Terzi, AlpaslanNon-travmatik ince barsak perforasyonlarında pre-operatif tanıda büyük güçlükler vardır. Geniş bir seriye sahip olduğumuz için bu güçlüklere yanıt bulmak amacıyla bu olguları incelemek istedik. Kliniğimizde 1998-2003 yılları arasındaki altı yıllık dönemde spontan ince barsak perforasyonu nedeniyle opere edilen, yaşları 18 ile 85(ortalama yaşları 45.6) arasında değişen 20 hasta retrospektif olarak incelendi. Crohn hastalığı, malignité, iskemik nedenler, mekanik intestinal obstrüksiyonlar ve strangule hernîlere bağlı gelişen perforasyonlar çalışma dışında bırakıldı. Çalışmaya alman hastaların 5’i(25) ince barsak tüberkülozu, 3’ü(%15) tifo, 2’si (%10) yabancı cisim yutması, 2’si (%10) Behçet hastalığı, 1(%5) decidua basalis infiltrasyonu ve diğer 7(%35) hasta ise idiopatik nedenlerden spontan ince barsak perforasyonuna sahipti. On hasta dışında fizik muayene bulguları müphemdi. Dokuz hastada 37 ile 38.8 arasında değişen ateş yüksekliği mevcuttu. Bir hastada lokopeni (2100), 12 hastada lokositoz (9500-23600) ve 7 hastada normal lokosit sayımı (6200-7900) bulundu. Amilaz çalışılan 6 hastada değerler normaldi. Sadece %30 hastada direkt grafilerde diafragma altında serbest hava tespit edildi. Karın ultrasonografisinde 7 hastada karın içi serbest sıvı tespit edildi, 2 hastada akut apandisitle uyumlu görünüm tespit edildi.Onüç hasta hastaneye başvurudan sonraki ilk 6 saat içinde operasyona alındı. Diğer 7 hasta ise 24-96 saat ve daha sonrasında operasyona alındılar. Operasyona alınan 20 hastanın sadece birinde preoperatif doğru tanı yapıldı.