Yazar "Toğal, Türkan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 38
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açık Kalp Cerrahisi Sonrası Brakial Pleksus Hasarında Steroid Enjeksiyonu+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Durmuş, Mahmut; Türkoz, Ayda; Toğal, Türkan; But, Kadir; Toprak, H. İlksen; Ersoy, M.ÖzcanBrakial pleksopatiler median sternotomilerden sonra sık görülür ve minör semptomlardan şiddetli yetersizliğe kadar değişen yakınmalara neden olur. Yazımızda açık kalp ameliyatı sonrası brakial pleksus hasarı gelişen, brakial pleksus çevresi dokuya lidokain ve triamsinolon asetonid enjeksiyonu ile düzelen iki olgu sunuldu.Öğe Adrenal yetmezlik ve hipotiroidi tanısıyla hormon replasman tedavisi alan olguda anestezi uygulaması(2002) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Sızanlı, Ebru; Sağır, Özlem; Ersoy, M. ÖzcanMultipl Endokrin Neoplazi II (MEN II) nedeniyle yapılan sürrenalektomi ve tiroidektomiyi takiben adrenal yetmezlik ve hipotiroidi gelişebilir. Oysa cerrahiye stres yanıtta gerek kortizol gerekse tiroid hormonları ana unsurlar olup; replasmanları gerekmektedir. Herhangi bir nedenle bu tür vakalara anestezi uygulaması gerektiğinde cerrahiye metabolik ve endokrin yanıtı azalttığı bilinen rejyonal bloklar daha uygun olacaktır. Bu nedenle vajinal histerektomi geçirecek olan, öncelikle epidural anestezi planladığımız ancak uygulama zorluğu nedeniyle genel anestezi vermek zorunda kaldığımız, adrenal yetmezlik ve hipotiroidi replasman tedavisi alan bir olguyu sunmayı amaçladık.Öğe Adrenal Yetmezlik Ve Hipotiroidi Tanısıyla Hormon Replasman Tedavisi Alan Olguda Anestezi Uygulaması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Sızanlı, Ebru; Sağır, Özlem; Ersoy, M. ÖzcanMultipl Endokrin Neoplazi II (MEN II) nedeniyle yapılan sürrenalektomi ve tiroidektomiyi takiben adrenal yetmezlik ve hipotiroidi gelişebilir. Oysa cerrahiye stres yanıtta gerek kortizol gerekse tiroid hormonları ana unsurlar olup; replasmanları gerekmektedir. Herhangi bir nedenle bu tür vakalara anestezi uygulaması gerektiğinde cerrahiye metabolik ve endokrin yanıtı azalttığı bilinen rejyonal bloklar daha uygun olacaktır. Bu nedenle vajinal histerektomi geçirecek olan, öncelikle epidural anestezi planladığımız ancak uygulama zorluğu nedeniyle genel anestezi vermek zorunda kaldığımız, adrenal yetmezlik ve hipotiroidi replasman tedavisi alan bir olguyu sunmayı amaçladık.Öğe Akut demir zehirlenmesi olgularına klinik yaklaşım: olgu serisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Erdoğan, Mehmet Ali; Özgül, Ülkü; Aydoğan, Mustafa Said; Kaçmaz, Osman; Gedik, Ender; Toğal, TürkanAmaç: Akut demir zehirlenmesi çocukluk yaş grubunda daha sık görülse de; her yaşta rastlanabilen önemli bir klinik durumdur. Akut demir zehirlenmesi; gastrointestinal kanama, kardiyovaskuler kollaps, mental durum bozukluğu, karaciğer ve böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bu çalışmada, yoğun bakım ünitemizde akut demir zehirlenmesi nedeniyle yatırılan hastaların demografik özellikleri değerlendirildi, tanı ve tedavi yaklaşımlarını tartışıldı. Gereç ve Yöntem: Ocak 2010- Aralık 2011 arasında yoğun bakım ünitemize akut demir zehirlenmesi nedeniyle kabul edilen 8 hasta incelendi. Hastaların yaş, cinsiyet, zehirlenmenin nedeni, alınan ilaç veya ilaçlar, alınma yolu, daha önce zehirlenme öyküsünün varlığı, ilacın alınmasından yoğun bakım yatışına kadar geçen süre, bilinç durumu, Glaskow Koma Skoru, yoğun bakımda kalış süresi, laboratuvar tetkik sonuçları ile uygulanan tedavi yöntemleri değerlendirildi. Bulgular: Akut demir zehirlenmesi nedeniyle yoğun bakımda takip edilen 8 hastanın tamamı kadındı ve yaş ortalaması 22±5,4 yıl idi. Hastaların zehirlenme nedenleri intihar amacıyla yüksek doz ilaç alımıydı. Hastalarda görülen en sık semptom karın ağrısı (n=7), kusma (n=5), diyare (n=4) idi. Alınan elementer demir miktarı ortalama 30,25±11,4mg/kg’dır. Hastaların hiçbirinde biyokimya ve koagülasyon parametrelerinde klinik olarak önemli bir değişiklik olmadı. Tüm hastaların nazogastrik sondaları acil serviste takılmış ve mide lavajları yapılmıştı. Serum demir düzeyi 500 ?g/dL’den yüksek olmadığından desferroksamin tedavisi uygulanmadı. Hastaların gastrointestinal şikayetleri ortalama 4-5 saat sürdü, 2 gün takipleri yapılan hastalardan biri psikiyatri kliniğine devir edilirken 7 hasta taburcu oldu. Sonuç: Ölümcül seyredebilen akut demir zehirlenmesinde erken laboratuar ve klinik takiple ciddi komplikasyonların önüne geçilebilir. Temel destek tedavisi ile barsak irrigasyonu ve desferroksamin tedavisi zamanında yapılmalıdır.Öğe Akut Demir Zehirlenmesi Olgularına Klinik Yaklaşım: Olgu Serisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Erdoğan, Mehmet Ali; Özgül, Ülkü; Aydoğan, Mustafa Said; Kaçmaz, Osman; Gedik, Ender; Toğal, TürkanAim: Although acute iron poisoning is more common in the pediatric age, it may be seen at any age and is an important clinical condition. In this study, we aimed to evaluate the etiological factors and diagnosis and discuss treatment approaches in the acute iron poisoning. Material and Methods: Eight patients who were admitted to the intensive care unit due to acute iron poisoning were analyzed. Data regarding demographic features, cause of poisoning, toxic agents, the route of exposure, a history of previous toxicity, the time between exposure and intensive care unit admission, the owner of the poisoning agent (the patient or someone else), consciousness status on arrival, Glasgow coma score, the length of the intensive care unit stay, the result of laboratory tests, methods of treatment, and outcome were evaluated. Results: All 8 patients were female and the mean age was 22±5,4 years. The most common symptoms were abdominal pain, vomiting and diarrhea. The amount of received elemental iron was 30,25±11,4mg/kg. Nasogastric catheters were inserted and gastric lavages were performed to all the patients in the emergency department. Deferoxamine treatment was not implemented because of serum iron levels were not higher than 500 mg / dL. After observing all patients for two days, one patient was transferred to psychiatric clinic, 7 patients were discharged with full recovery. Conclusions: In potentially fatal acute iron poisoning, serious complications can be avoided with early laboratory and clinical follow-up. The basic supportive therapy with gastric lavage and desferroksamine therapy should be managed on time.Öğe Akut İntraoperatif Atelektazi: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Demirbilek, Semra; Borazan, Hale; Ersoy, M. ÖzcanAkut gelişen atelektazi acil tedavi edilmediğinde gaz değişimini bozup, enfeksiyon riskini arttırarak mortalite ve morbiditede artışa sebep olur. Fleksibl fiberoptik bronkoskopi (FFB) son zamanlarda atelektazinin tanı ve tedavisinde yaygın kullanılan bir metod olup, özellikle hava yolundaki mukusa sekonder atelektazilerin tedavisinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle intraoperatif akut gelişen ve FFB sonrası hızla düzelen bir atelektazi olgusunu sunmayı uygun bulduk.Öğe Akut intraoperatif atelektazi: Olgu sunumu(2003) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Demirbilek, Semra; Borazan, Hale; Ersoy, M. ÖzcanAkut gelişen atelektazi acil tedavi edilmediğinde gaz değişimini bozup, enfeksiyon riskini arttırarak mortalite ve morbiditede artışa sebep olur. Fleksibl fiberoptik bronkoskopi (FFB) son zamanlarda atelektazinin tanı ve tedavisinde yaygın kullanılan bir metod olup, özellikle hava yolundaki mukusa sekonder atelektazilerin tedavisinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle intraoperatif akut gelişen ve FFB sonrası hızla düzelen bir atelektazi olgusunu sunmayı uygun bulduk.Öğe Alt ekstremitenin iskemik damar hastalıklarında nörolitik lomber sempatektomi ( Üç olgu sebebiyle değerlendirme )(1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Gülcan, Öner; Ersoy, ÖzcanÖz: Nörolitik sempatik bloklar, sempatik sistem hastalıkları yanı sıra periferik damar hastalıkları ve refleks sempatik distrofilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yazımızda alt ekstrem ite iskemik damar hastalığı olan üç olgu sebebiyle fenol ile yapılan kimyasal nörolitik sempatektomi sunuldu ve tartışıldı.Öğe Alt Ekstremitenin İskemik Damar Hastalıklarında Nörolitik Lomber Sempatektomi (Üç Olgu Sebebiyle Değerlendirme)(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Gülcan, Öner; Ersoy, ÖzcanNöro/it/k sempatik bloklar, sempatik sistem hastalıkları yam sıra periferik damar hastalıkları ve refleks sempatik dlstrofilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yazımızda alt ekstremite iskemik damar hastalığı olan üç olgu sebebiyle fenol ile yapılan kimyasal nöroiitik sempatektomi sunuldu ve tartışıldı.Öğe Amyotrofik Lateral Skleroz Olgularında Yoğun Bakım Tedavisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Toğal, Türkan; Aydoğan, Mustafa Said; Karahan, Kalender; Şener, Ali; Uçar, Muharrem; Ersoy, M ÖzcanAmyotrofik lateral skleroz (ALS) medülla spinalis, beyin sapı ve beynin motor korteksindeki motor nöronların ilerleyici dejeneratif bir hastalığıdır. Bilinç bozukluğu yapmadan yaygın kas güçsüzlüğü, yutma güçlüğü ve özellikle solunum güçlüğü yaratan bir hastalıktır. Bu yazıda ağır solunum yetmezliği ve pnömoniyle yoğun bakımda takip ve tedavi edilen üç ALS tanısı almış olgunun takip ve tedavisi sunulmuştur.Öğe Anestezi indüksiyonunda 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin ve propofolün hemodinami ve entübasyon koşullarına etkilerinin karşılaştırılması(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2003) Demirbilek, Semra; Toğal, Türkan; Gülhaş, Nurçin; Çiçek, Müslüm; Doğan, Zafer; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Bu çalışmada; anestezi indüksiyonunda 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin ve propofolün hemodinami ve entübasyon koşullarına etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Etik Kurul ve hasta onayından sonra elektif cerrahi planlanan, ASA I, 20-56 yaş arası 44 hasta rasgele iki gruba ayrıldı. Remifentanil 1 µg kg-1 bolus doz uygulandıktan sonra 1. gruba (grup K, n=22) 1-1.5 mg kg-1 ketamin, 2. gruba (grup P, n=22) ise 1.5-2 mg kg-1 propofol verildi. Tüm hastalar 0.1 mg kg-1 vekuronyum uygulanmasından 3 dk sonra entübe edildi. Entübasyon koşulları mükemmel, iyi ve zayıf olarak skorlandı. İdamede % 50 O2-N2O ve % 1-1.5 sevofluran, gerektiğinde remifentanil 0.5 µg kg-1 uygulandı. Sistolik arter basıncı (SAB), diyastolik arter basıncı (DAB), ortalama arter basıncı (OAB) ve kalp atım hızı (KAH) indüksiyondan önce (kontrol) ve sonra, entübasyondan önce, entübasyondan 1, 3 ve 5 dk sonra, insizyondan 1 dk sonra ve 5 dk ara ile 30 dakika süresince kaydedildi. SAB, DAB, OAB ve KAH değerleri insizyona kadar grup K'da grup P'ye göre anlamlı olarak yüksekti. Grupların entübasyon skorları ve ek remifentanil ihtiyaçları arasında anlamlı fark yoktu. Sonuç olarak, propofol-remifentanil indüksiyonu ile karşılaştırıldığında, 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin indüksiyonunun daha iyi hemodinamik stabilite sağladığı ve entübasyon koşullarının benzer olduğu kanısına varıldı.Öğe Aspleni sendromu ve kompleks konjenital kalp hastalığına sahip prematüre olguda acil anestezik yaklaşım(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2003) Çiçek, Müslüm; Köroğlu, Ahmet; Toğal, Türkan; Özpolat, Sakine; Ersoy, M. Özcan; Karadağ, NeşeÖz: Aspleni sendromu ve kompleks konjenital kalp hastalığına sahip prematüre olgu acil laparatomiye alındı. Fentanil, artrakuryum ve sevofluran ile genel anestezi indüksiyonu sonrası bupivakain ile tek doz kaudal anestezi uygulandı. Ameliyat sırasında herhangi bir komplikasyon olmadı. Olgu ekstübe edilmedi ve pediyatrik cerrahi yoğun bakım ünitesine alındı. Ameliyat sonrası 4. günde kalp yetmezliği ve sepsis nedeniyle olgu kaybedildi. Başlık (İngilizce): Emergent anesthesia management of a premature case with asplenia syndrome and complex congenital heart disease Öz (İngilizce): A premature case with asplenia syndrome and complex congenital heart disease underwent an urgent laparotomy. After general anesthesia induction with fentanyl, atracurium and sevoflurane, single shot caudal anesthesia with bupivacaine was performed. There was no complication during the operation. The case was not extubated and transported to paediatric intensive care unit. He died at the postoperative fourth day because of heart failure and sepsis.Öğe Dilate kardiyomiyopatide kombine spinal-epidural anestezi ( Olgu sunumu )(1998) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Kafkasyalı, Ayşe; But, A. Kadir; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Dilate kardiyomiyopatili bir gebede sezaryende anestezi uygulamasını rapor ettik. Dispne ve göğüs ağrısı şikayeti olmayan hastaya hemodinamik stabilizasyon için dijital preparatı verilmekteydi. Hastada kombine spinal-epidural blok başarıyla uygulandı. Operasyon sırasında annede ve bebekte belirgin bir kardiyovasküler ve respiratuar değişiklik izlenmedi. Dilate kardiyomiyopatili sezaryenda kombine spinal-epidural anestezi annedeki kardiyovasküler değişiklikleri azaltmak ve yenidoğanı solunum depresyonundan korumak için kullanılabilir.Öğe Effects of enteral and total parenteral nutrition on length of stay in intensive care unit in postoperative period(2018) Toğal, Türkan; Karakaş, Buğra; Yücel, Aytaç; Karademir, Ali; Paşahan, Ramazan; Aydoğan, Mustafa SaidAbstract: Patients post-operatively followed in intensive care units in are known to have high morbidity and mortality rates. The aim of the present study was to compare the effects of enteral versus total parenteral nutrition for length of ICU stay in postoperative patients. Nutritional support for patients were divided into two groups; enteral nutrition (Group E) total parenteral administered (Group P). Demographic findings, APACHE II score and serum albumin levels were determined in the preoperative period in both groups of patients. In both groups were recorded type of operation and blood transfusion during the operation. Gas, fecal discharge time in the postoperative period, of patients in groups and, postoperative day 7th, serum albumin, and serum C-reactive protein (CRP), length of stay intensive care unit and mortality rates were determined. Abdominal cramps, the tension in the abdomen, nausea and diarrhea in patients in group E were accepted as complications of enteral nutrition. In this study were included group E 89, group P 82 patients. Between groups were similar demographic features, APACHE II score and serum albumin levels. Both groups was not significant difference operation type, operation time and blood transfusion. Postoperative gas discharge and fecal discharge were significantly difference earlier period in Group E (p <0.05). In terms of the serum albumin and CRP levels were not significant difference between groups postoperative day 7th. Gastrointestinal complications was detected in Group E 58.5% and in Group P 28.9%. Both groups showed two patients mortality in postoperative period. The median length of ICU stay was shorter Group E versus Group P in postoperative period (p <0.05). In the postoperative period the implementation of enteral nutrition was associated with the decreased length of ICU stay and recovered earlier gastrointestinal function. We thought that enteral nutrition support can be used safely and priority postoperative patients in ICU.Öğe Ender lokalizasyonlu bir yılan ısırması(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2006) Yücel, Aytaç; Gedik, Ender; Sürücü, Murat; Toğal, Türkan; Ersoy, M.ÖzcanÖz: 19 yaşında erkek hasta başının ön kısmından "genus viperidae" yılanı tarafından ısırılmıştı. Koagulasyon bozukluğu ile komplike olan olguda sınırları belirli ödem ile şiddetli zehirlenme mevcuttu. Antivenom ve taze donmuş plazma ile medikal tedavi sonrası olgu komplikasyonsuz taburcu edildi.Öğe Entübasyon Güçlüğü Beklenen Acil Bir Olguda Anestezi Uygulaması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Özpolat, Zekine; Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Borazan, Hale; Ersoy, M. ÖzcanAnestezi uygulamalarındaki ölümlerin %30’u entübasyon sırasında görülmektedir. Entübasyon güçlüğü riski söz konusuysa, uyanık entübasyon veya derin anestezi altında spontan solunum korunarak entübasyon denenebilir. Propofol ve kısa etkili bir opioidin birlikte kullanılması, kas gevşetici kullanmaksızın laringoskopi ve trakeal entübasyon için yeterli şartları sağlar. Remifentanil spontan solunumun hızlı dönmesi ve kısa süreli opioid etkisi istendiği durumlarda ideal bir ajandır. Kas gevşetici kullanmaksızın yapılan indüksiyon invazif entübasyon yöntemlerden önce uygulanabilir. Bu nedenle tiroid leiomyosarkomu ve trakeal stenozu olan ventilasyon ve entübasyon güçlüğü beklediğimiz olguda yöntemimizi tartışmayı amaçladık.Öğe Gebelerde spinal anestezi: Mekanik faktörlerin hipotansiyondaki etkisi(Anestezi Dergisi, 2000) Türköz, Ayda; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Durmuş, Mahmut; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Gebeliğe bağlı fizyolojik ve kolumna vertebralisteki anatomik değişiklikler nedeniyle spinal anestezide lokal anesteziklere yanıt gebe olmayanlara göre farklı olabilmektedir. Bu çalışma gebelerde mekanik faktörler ile hipotansiyon arasındaki ilişkiyi analiz etmek için planlandı. Olgular; gebe olup spinal anestezi ile sezaryen yapılacaklar (GS, n=14) ve gebe olmayıp spinal anestezi ile jinekolojik girişim (GJ, n=13) uygulanacaklar olmak üzere iki gruba ayrıldı. 2,5 ml % 0.5'lik hiperbarik bupivakainin L3-4 aralığından intratekal uygulanmasından hemen sonra her iki gruptaki tüm olgulara sol lateral-tilt pozisyonu verildi. Gruplardaki en yüksek duyu bloğu seviyesi ortalaması sırasıyla GS için; T3.5 (T1-T6) ve GJ için T6 (T3-T8) saptandı ve iki grup arasında fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p < 0.05). Duyusal blok en üst seviyeye ulaşana kadar geçen zaman GS 'te 5.1±1.6 dakika iken GJ'de 6.4±1.3 dakika idi. Jinekolojik girişim yapılan olgularda en yüksek duyu bloğu seviyesi T5-6 olan 9 olgu saptandı ve bu olguların hiçbirinde kan basıncı değişikliği gözlenmezken gebelerde bu seviyede kalan 5 olgunun 3’ünde hipotansiyon belirgindi (p < 0.05). Sonuç olarak gebeliğe bağlı hipotansiyonda mekanik faktörlerin dışındaki diğer nedenlerin araştırılması gerektiğini düşünmekteyiz.Öğe Günübirlik pediyatrik olgularda total intravenöz anestezi ve desfluran anestezisinin hemodinami ve derlenme özellikleri açısından karşılaştırılması(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2005) Özpolat, Zekine; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Öztürk, Erdoğan; Çiçek, Müslüm; Ülger, Hacer; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Pediyatrik olgularda propofol ve remifentanilin kullanıldığı total intravenöz anestezinin (TİVA) hemodinamik ve derlenme özelliklerini desfluran ve N2O'dan oluşan inhalasyon anestezisi ile karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: ASA I, 4-12 yaşlarında tonsillektomi, adenoidektomi veya ventilasyon tüpü yerleştirilmesi planlanan 50 olguya oral midazolamla premedikasyon sonrası, 1 mg kg-1 lidokain, 1 µg kg-1 remifentanil, 3 mg kg-1 propofol ve 0.1 mg kg-1 vekuronyumla indüksiyon yapıldı. Olgular iki gruba ayrılarak, idamede I. gruba 0.5 µg kg-1 dk-1 remifentanil ve 50 µg kg-1 dk-1 propofol, II. gruba % 50 N2O içinde % 8.3 desfluran uygulandı. Nabız sayısı (NS), ortalama arter basıncı (OAB), SpO2, end-tidal CO2, vücut ısısı monitörize edildi. Uyanma ve derlenme süreleri, hipoksi, laringospazm, bulantı-kusma, ağrı, ajitasyon gibi yan etkiler kaydedildi. Bulgular: OAB bazal değere göre Grup I'de indüksiyon sonrası hariç diğer zamanlarda yüksekken, Grup II'de entübasyon sonrası ve cerrahi insizyon hariç diğer zamanlarda düşüktü. NS, bazal değere göre Grup I'de cerrahi insizyon, insizyon sonrası 10., 20. ve 30. dakikada, Grup II'de entübasyon sonrası ve cerrahi insizyon hariç diğer dönemlerde azaldı (p<0.05). OAB, Grup II'de Grup I'e göre düşükken, NS yüksekti. Grup II'de göz açma ve Aldrete skorunun >8 olma süresi Grup I'e göre uzundu. Spontan solunum dönüş ve ekstübasyon süresi, yan etkiler gruplar arasında benzerdi. İki grupta da derlenme döneminde ağrı ve ajitasyon oranı yüksekti. Sonuç: Günübirlik cerrahi girişim uygulanacak pediyatrik olgularda hem propofol ve remifentanilin kullanıldığı TİVA hem de desfluran ve N2O'dan oluşan inhalasyon anestezisi kısa derlenme periyoduyla uygun yöntemlerdir. Ancak, her iki yöntemde görülebilen hemodinamik instabilite, postoperatif ajitasyon ve ağrının çözülmesi gereken problemler olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Hemolytic uremic syndrome as a cause of adult acute renal failure(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Şahin, Taylan; Koca, Erdinç; Karahan, Kalender; Yücel, Neslihan; Gedik, Ender; Toğal, TürkanAbstract Thrombotic microangiopathy is a microvascular occlusive disorder characterized by microangiopathic hemolytic anemia, thrombocytopenia, and variable signs of organ injury due to platelet thrombosis in the microcirculation. Regarding to the severe of brain or renal lesions, two clinical entities (pathologically similar but clinically different) are described: thrombotic thrombocytopenic purpura and hemolytic uremic syndrome. Thrombotic thrombocytopenic purpura usually affect adults, and is characterized by severe neurologic involvement in most cases, and variable renal involvement. Hemolytic uremic syndrome occurs in young children, and is characterized by acute renal failure, and absent or minimal neurologic abnormalities. In this case report, the clinical features, diagnosis, pathophysiology, and treatment of an adult with acute renal failure due to the thrombotic microangiopathy with hemolytic uremic syndrome are discussed. Keywords: Acute Renal Failure, Thrombotic Thrombocytopenia; Hemolytic-Uremic Syndrome, İntensive Care.Öğe Hickman kateteri takılması sonrası akut solunum yetmezliği olgusu(Van Tıp Dergisi, 2014) Erdoğan, M. Ali; Yücel, Aytaç; Toğal, Türkan; Uçar, Muharrem; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Özet Santral venöz kateterler; uzun süre santral venöz yola gereksinim duyulan durumlarda kullanılır. Hickman kateteri kalıcı bir santral venöz kateter dir. Kalıcı venöz portlar cerrahlar ya da anestezistler tarafından yerleştirilmektedir. Son zamanlarda radyologlar tarafında lokal anestezik kullanarak ve fluroskopi eşliğinde uygulanmaktadır. Hickman kateterleri subklaviyen, juguler veya sefalik vene yerleştirilebilir. Ultrasonografi eşliğinde veya ultrasonografi kullanmadan perkütan yada cut-down cerrahi yöntemiyle uygulanabilmektedir. Venöz port kateter yerleştirilmesinde erken dönem ve geç dönem komplikasyonları vardır. Bu sunuda, Hickman kateteri yerleştirilmesine bağlı erken dönemde gelişen hematomun yaşamı tehdit edebileceği vurgulandı.