Yazar "Toylak, Erdem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Hipertansiyonu, Renal İnfarktı ve Morgagni Hernisi Olan Marfan Sendromlu Bir Olgu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Karahan, Doğu; Şahin, İdris; Toylak, Erdem; Berber, İlhami; Taşkapan, HülyaMarfan sendromu 15. kromozomda mutasyonlar ile oluşan konnektif dokunun otozomal dominant kalıtım ile geçen bir hastalığıdır. Kardiyovasküler hastalıklar ve diafragmatik hernileri de içeren yumuşak doku herniasyonları Marfan sendromunda görülebilen durumlardır. Olgu: 22 yaşında erkek hasta, hipertansiyonun klinik bulguları ile nefroloji polikliniğine başvurdu. Hastanın değerlendirmesinde Morgagni diyafragmatik herni ve renal infarkt tespit edildi. Hastanın yapılan muayenesinde Marfan sendromunu düşündüren fiziksel görünümüne sahipti. Radyolojik değerlendirmeler sağ konjenital diyafragmatik Morgagni hernisi ve renal infarktı ortaya çıkardı. Sonuç: Marfan sendromunda akselere hipertansiyon varlığında renal infarkt akla gelmelidir. Ayrıca hastalarda diyafragma yüksekliği varsa Morgagni hernisi olabileceği unutulmamalıdır.Öğe Kolestazlı olgularda CA 19-9 düzeyinin anlamlılığı nedir?(İnönü Üniversitesi, 2009) Toylak, ErdemPankreatiko-biliyer maligniteler için spesifik ve sensitiv olan CA 19-9 tümör belirtecinin, benign safra yolları hastalıklarında ne kadar yükseldiğini ve bu belirtecin benign ve malign safra yolu darlıklarının ayrımında kullanılabilirliğini değerlendirmek amacı ile yaptığımız bu çalışmada klinik, laboratuar ve radyolojik olarak safra yolu obstrüksiyonu tespit edilmiş 52 olgu aldık. Olgulara ERCP ile safra yolu drenajı sağlandı. ERCP işlemi öncesi olgularda beyaz küre, sedimantasyon, CRP, serumda AST, ALT, ALP, GGT, LDH ve bilirubin (direkt ve indirekt) ve çalışmamızın amacına yönelik serum CA19-9 düzeylerine bakıldı. ERCP öncesi yapılan üst batın USG'sinde koledokta dilatasyon ve intra hepatik safra yollarında (İHYS) dilatasyon olup olmadığı çalışmaya dahil edildi. ERCP işlemi sonrası olgular benign ve malign olma üzere iki gruba ayrıldı. 52 Olgunun 35'i benign ( 1 olguya oddi fibrozisi, 1 sklerozan kolanjit, 1 koledok duplikasyonu, 32 olguya ise koledokolityazis tanısı kondu), 17 'si malign darlık tanısı aldı (10 olgu malign darlık, 3 olgu kolanjio CA, 4 olgu klatskin tm- adenokarsinom tanısı aldı). Olgularda saptanan ortalama serum CA 19-9 düzeyi, ortalama beyaz küre, sedimantasyon, CRP, AST, ALT, ALP, GGT, LDH, direkt ve indirekt bilirubin düzeyleri, koledok dilatasyonu, İHYS'da dilatasyon olup olmadığı, bu iki grupta karşılaştırıldı. Beyaz küre değerleri istatistiksel olarak anlamlı biçimde benign grupta daha yüksek çıktı (p=0,047). Sedimantasyon ortalaması ise malign grupta anlamlı olarak yüksek tespit edildi (p=0,047). CRP düzeyi iki grupta anlamlı olarak farklı bulunmadı. Biyokimyasal parametrelerden GGT, direkt ve indirekt bilirubin düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı biçimde malign grupta daha yüksek bulundu (p=0,014, p=0,0001 ve p=0,012). Bu iki grupta AST, ALT, ALP ve LDH düzeylerinin farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. İki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı biçimde USG'de İHYS ve koledok dilatasyonu malign grupta daha yüksek saptandı (p=0,014 ve p=0,047). Ortalama serum CA 19-9 değerleri iki grup arasında kıyaslandığında malign olgularda daha yüksek saptandı ve bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,0001). Benign grupta ortalama 118±170 (en yüksek 289U/L), malign grupta ise ortalama 670±406 U/L olarak bulundu. Benign grubun %54'ünde CA 19-9>37 U/L olarak tespit edildi. Malign olguların 1 tanesi dışında CA 19-9 >37U/L saptandı (%94). Sonuç olarak pankreatiko-biliyer maligniteler için spesifik ve sensitiv olan CA 19-9 belirtecinin benign safra yolu obstrüksiyonu hastalıklarında da artabilmektedir. Malign hastalarda daha yüksek serum değerlerine ulaşsa da, benign hastalıklarda bulunan yüksek serum seviyeleri kafa karıştırabileceğinden, bu belirtecin kolestazlı vakalarda tanı amaçlı kullanılması yanlış değerlendirmelere yol açabilir.