Yazar "Ulu, Ramazan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Hipertansiyonlu hastalarda eritrosit içi antioksidan enzim ve serum malondialdehit düzeylerinin araştırılması(Sağlık Bilimleri Dergisi, 2005) Bayraktar, Nihayet M.; Kılıç, Süleyman; Özdemir, İlknur; Aydemir, Songül; Ulu, RamazanÖz: Serbest oksijen radikalleri veya reaktif oksijen türleri (ROS), hipertansiyonun patogenezinde rolü olduğuna inanılan ve endojen olarak vücutta sentez edilen metabolik yan ürünlerdir. Bu ürünler sentez edildikleri yerde hemen detoksifiye edilmezlerse zararlı etki oluşturabilirler. Son çalışmalarda hipertansiyonun, kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde rol oynayan oksijen kaynaklı serbest radikallerin oluşumuna yol açtığı belirtilmektedir. Bu çalışmada 25’i erkek, 20’si kadın olmak toplam 45 esansiyel hipertansiyonlu hasta incelendi. Kontrol grubu tamamen sağlıklı 23’ü kadın, 22’si erkek toplam 45 kişiden oluşturuldu. Eritrosit örneklerinde süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-PX), katalaz (CAT) ve serumda malondialdehit (MDA) seviyeleri ölçüldü ve istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Hipertansif hastalar kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, eritrosit içi SOD, GSH-PX ve CAT değerlerinin hipertansif hastalarda anlamlı biçimde düşük olduğu (p<0.05) gösterildi. Serum MDA değeri ise hipertansiyon grubunda anlamlı biçimde daha yüksekti (p<0.001). Bu verilerle hipertansif hastalarda serbest radikal hasarına karşı koruyucu bir özellik sergileyen antioksidan enzim sistemlerinin normalden daha düşük olduğu, serbest oksijen radikallerinin artığı, bu nedenlerle bu hastaların ciddi bir oksidatif stresle karşı karşıya oldukları ve dolaylı olarak da, bu sistemleri düzeltici girişimlerin hipertansiyonun önlenmesinde etkili olabileceği sonuçlarına varıldı. Başlık (İngilizce): The investigation of serum malondialdehyde levels and erythrocyte antioxidant enzymes in hypertension patients Öz (İngilizce): Free oxygen radicals, produced endogenically through body metabolism play a role in the pathogenesis of hypertension. They have detrimental effects unless they are detoxified. Recent studies have demonstrated their role in cardiovascular diseases. This study included 45 essential hypertension patients (25 males, 20 females) and 45 healthy controls (22 males, 23 females). The levels of serum malondialdehyde (MDA) and erythrocyte’s superoxide dismutase (SOD), glutathione peroxidase (GSH-PX) and catalase (CAT) enzymes were all determined and statistically assessed. Erythrocytes levels of SOD, GSH-PX and CAT were statistically decreased (p<0.05) whereas serum level of MDA was statistically increased (p<0.001) The data demonstrated that the levels of antioxidant enzymes systems in hypertensive patients which have protective properties against the damaging effects of free radicals were reduced and therefore such patients are faced with a serious oxidative stress. It was concluded that interventions intended to regulate there antioxidant enzymes systems might be effective in preventing hypertension.Öğe Lityuma bağlı reversibl nefrojenik diabet insipidus: Olgu sunumu(2003) Şahin, İbrahim; Şenel, Soner; Ulu, Ramazan; Uzer, Elmas; Polat, Ruhcan; Sarı, RamazanÖz: 42 yaşında erkek hasta, polikliniğimize, 6 aydır olan poliüri (yaklaşık 9-10 litre) ve polidipsi şikayeti ile başvurdu. Hikayesinde bipolar bozukluğu vardı ve bu nedenle lityum karbonat 1500 mg/gün kullanıyordu. Hastanın plazma osmolalitesi (298 mOsm/kg) ve plazma sodyum düzeyi (148 mmol/L) yüksek, idrar osmolalitesi (160 mOsm/kg) ve idrar dansitesi (1005) düşük bulundu. Plazma lityum seviyesi terapötik doz aralığında idi [0.76 (0.6-1.2 mmol/L)]. Tüm klinik, laboratuvar bulgular ve su kısıtlama test sonuçları nefrojenik diabetes insipidus ile uyumluydu. Lityum tedavisi kesilerek valproik asit ve amilorid tedavisi başlanan hastanın idrar miktarı azaldı, laboratuar bulguları ve kliniği düzeldi. Bu olgu sunumunda, lityum tedavisinin sık karşılaşılan fakat önemli bir komplikasyonunu bildirilmiştir. Lityum tedavisi alan hastalar poliüri ile başvurduklarında nefrojenik diabates insipidus düşünülmelidir.Öğe Neutrophil gelatinase-associated lipocalin reflects the severity of anemia without iron deficiency and secondary hyperparathyroidism in hemodialysis patients(Kare Publ, 2017) Yigit, Irem Pembegul; Ulu, Ramazan; Gozel, Nevzat; Taskapan, Hulya; Ilhan, Necip; Dogukan, AyhanOBJECTIVE: Secondary hyperparathyroidism (SHPT) and anemia are the primary and most common complications in patients receiving hemodialysis (HD). Neutrophil gelatinase-associated lipocalin (NGAL) is a new marker to assess iron deficiency and manage iron therapy for HD patients. The aim of this study was to determine any association between serum NGAL level and anemia without iron deficiency in patients with SHPT on chronic HD. METHODS: Total of 61 SHPT patients on chronic HD were enrolled in the study and divided into 3 groups: mild SHPT group (n=17), moderate SHPT group (n=21), and severe SHPT group (n=23). Hemogram, biochemical assays, and level of ferritin, high sensitivity C-reactive protein (hs-CRP), and NGAL were evaluated in all groups. RESULTS: Serum NGAL level was significantly higher and hemoglobin (Hb) level was significantly lower in severe SHPT patients compared with both mild and moderate SHPT patients. Furthermore, in severe SHPT group, serum NGAL level was significantly positively correlated with serum parathyroid hormone (r=0.79; p=0.00) and hs-CRP (r=0.52; p=0.01) level and negatively correlated with serum Hb (r=-0.56; p=0.00) level. CONCLUSION: SHPT was important factor affecting anemia in HD patients. Even when iron deficiency anemia is excluded in patients with SHPT, there was significant negative correlation between serum NGAL and Hb.Öğe Relationships between plasma pentraxin 3 levels and inflammation markers patients with tunneled permanent catheter in hemodialysis(Wichtig Publ, 2015) Yigit, Irem Pembegul; Dogukan, Ayhan; Taskapan, Hulya; Comert, Melda; Ilhan, Necip; Ulu, Ramazan; Aygen, BilgePurpose: Vascular access (VA) devices may contribute to chronic inflammation in hemodialysis (HD). Pentraxin 3 (PTX3) is a recently discovered acute phase protein that responds more rapidly than other inflammatory markers. This study compared PTX3 and other markers between HD patients and healthy controls. Methods: The study population included 30 patients with tunneled permanent catheter (TPC), 30 patients with arteriovenous fistula (AVF) and 30 healthy controls. Hemogram, biochemical assays, ferritin, high sensitive Creactive protein (hs-CRP), tumor necrosis factor-alpha (TNF-alpha) and PTX3 were evaluated in all groups. Results: PTX levels were highest in HD patients with TPC, intermediated in HD patients with AVF and lowest in healthy controls (5.2 + 2.4 vs. 3.1 + 1.3 vs. 1.8 + 0.7, p<0.001 for all comparisons). PTX3 levels correlated strongly to hs-CRP (r = 0.857) and moderately to TNF-alpha, NLR, ferritin and total neutrophil count. PTX3 and albumin levels had a negative correlation. PTX3 levels were higher in patients with 8 months of TPC than those with 7 months or less. Conclusions: PTX3 levels are significantly elevated in all patients on HD, but presence and extended duration of TPC are associated with incrementally higher levels of PTX3 and other inflammatory markers. PTX3 and NLR may be useful in assessing chronic inflammatory states in HD.Öğe Tedaviye refrakter veya relaps olmuş kronik lenfositer lösemi ve low-grade lenfomada fludarabin kullanımı(İnönü Üniversitesi, 2003) Ulu, RamazanTedaviye refrakter veya relaps olmuş iler evre KLL ve LGL’da akile edici ajanlar, ( klorambusil, siklofosfamid) tek başlarına ve/veya steroidlerle birlikte kullanılmaktadır. Bu tedavilerle remisyona girme ve remisyonda kalma oranlan genellikle düşük seviyededir. Bir pürin analogu olan Fludarabin fosfat ile tatmin edici remisyon oranları elde edilmektedir. Yapılan çalışmalarda Fludarabin + mitoksantron , Fludarabin + Prednizolon ve Fludarabin +mitoksantron + deksmetazon (FND) kombinasyonları ile elde edilen sonuçlann tek başına Fludarabin ile elde edilen sonuçlardan daha iyi olmadığını göstermektedir. Aynı zamanda bu kombinasyonlarda artmış bir infeksiyon riski bulunmaktadır. Fludarabin’in bu hastalarda etkinliğini araştırdığımız bu çalışmamızda tek başına Fludarabin’in FND kadar etkili olduğunu ve infeksiyon gelişme riskinin FND gurubundan düşük olduğunu gözledik. Olgu sayımız az olmakla birlikte sonuçlarımız Fludarabin’in bu hasta gurubunda tek başına kullanılabileceğini göstermektedir. Ancak daha kesin yorum yapabilmek için daha geniş ve uzun süreli çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Yaşlı Hemodiyaliz Hastalarında Mineral Kemik Bozukluğu Belirteçlerinin Değerlendirilmesi(2016) Yiğit, İrem Pembegül; Ulu, Ramazan; Gözel, Nevzat; Çeliker, Hüseyin; Doğukan, Ayhan; Taşkapan, HülyaÖz: Amaç: Kronik böbrek hastalığı (KBH) tüm dünyada sıklığı artmakta olan bir halk sağlığı problemidir. KBH'da sık görülen Kronik Böbrek Hastalığı-Mineral ve Kemik Bozukluğunun (KBHMKB) önemli bir morbidite ve mortalite sebebi olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada, takip edilen yaşlı hemodiyaliz (HD) hastalarında farklı yaş gruplarına göre kemik metabolizma belirteçleri ve aldıkları tedavilerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: HD tedavisi olmakta olan yaşlı 47 hasta yaş gruplarına göre Grup I erken ileri yaşlı (65-74 yaş arası) ve Grup II orta ileri yaşlı (75-84 yaş arası) olarak ayrıldı. Grup özellikleri ve iki grup arasında laboratuvar parametreleri ve uygulanan tedaviler açısından farklılıklar incelendi. Bulgular: Ortalama yaş 72.9±4.5 yıl idi. Hastaların %51.1'i kadın idi ve %40.4'ünde diabetes mellitus (DM) vardı. Serum intakt parathormon (iPTH) düzeyleri, vitamin D ve fosfor bağlayıcı kullanım oranı Group II' de daha az idi (P<0.05). Yaş ile iPTH düzeyleri (r= - 0.307, P=0.017), serum P (r= - 0.291, P= 0.024) ve albumin (r= -0.435, P= 0.009) düzeyleri arasında negatif korelasyon saptandı. Sonuç: Çalışmada, orta ileri yaşlı hemodiyaliz hastalarında iPTH seviyeleri daha düşük ve ilaç kullanım oranı daha azdı. DM varlığının iPTH düzeylerine etkisi yoktu.