Yazar "Uslu, Mustafa Özay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Deneysel periodontitisli ratlarda diş yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirilmesine ilaveten uygulanan diyot lazer uygulamasının histomorfometrik ve biyokimyasal parametreler üzerine etkileri(İnönü Üniversitesi, 2014) Uslu, Mustafa ÖzayBu çalışmada, deneysel periodontitis modelinde diyot lazer tedavisinin diş yüzeyi temizliği (DYT) ve kök yüzeyi düzleştirilmesine (KYD) ilave olarak uygulandığında periodontal dokulara olan etkisinin radyolojik, histolojik, biyokimyasal ve immünolojik olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada, İnönü Üniversitesi Deney Hayvanları Üretim ve Araştırma Merkezi'nde üretilen ortalama 230 g ağırlığında 60 adet Wistar-Albino türü rat kullanıldı. Tüm ratların sağ ve sol birinci mandibular azı dişleri etrafına ligatür bağlanarak deneysel periodontitis oluşturuldu. On bir gün sonra ligatürler alınarak ratlar iki gruba ayrıldı: Kontrol grubu (n=30), sadece DYT & KYD ile tedavi edilirken; Lazer grubu (n=30), DYT & KYD'ye ilave diyot lazer (GaAlAs, 810 nm, 1 W, 10 J, 20 s) tedavisi uygulandı. Tedaviden 7, 15 ve 30 gün sonra her gruptan 10 rat sakrifiye edildi. Histopatolojik inceleme ratların sol çenelerinde gerçekleştirildi. Radyografik inceleme için ratların sağ çenesi kullanıldı. Radyografi işleminden sonra sağ çeneden alınan dişeti örneklerindeki IL-1β, IL-6, TNF-α, MMP-8, RANK, RANKL, OPG ve MPO western blot yöntemi ile değerlendirilirken ratlardan alınan serum örneklerindeki CRP ise nefelometrik yöntem ile değerlendirildi. Bulgular: Gruplar arasında mesial periodontal kemik oranı için anlamlı bir farklılık bulunmadı (p≥0.05). Distal periodontal kemik oranı lazer grubunda kontrol grubuna göre sadece T2 zamanında anlamlı derecede yüksek bulundu (p≤0.01). IL-1β, IL-6, TNF-α, MMP-8, RANK, RANKL, OPG ve MPO seviyeleri lazer grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu (p≤0.05). Enflamatuvar hücre infiltrasyonunun (EHİ) her iki grupta zamanla azalma gösterdiği görüldü. Lazer grubunda tüm zamanlarda EHİ düzeyi, kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük bulundu (p≤0.01). Gruplar arasında CRP için anlamlı bir farklılık bulunmadı (p≥0.05). Sonuç: Bu çalışmanın sınırları içerisinde; deneysel periodontitis oluşturulmuş ratlarda diyot lazer uygulamasının, DYT & KYD'ye ilave uygulandığında doku yıkımında rol oynayan bazı medyatörleri ve enflamasyonu azaltarak periodontal hastalıkların tedavisinde alternatif bir tedavi olabileceğini düşünüyoruz. Diğer taraftan diyot lazer uygulamasının periodontal dokulara etkilerinin değerlendirilmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.Öğe Dental İmplant Uygulamalarının Demografik ve Klinik Özelliklerinin Değerlendirilmesi(2021) Uslu, Mustafa Özay; Bozkurt, EsraAmaç: Dental implant uygulamaları, çoklu veya tek diş kayıplarında sık olarak uygulanmakta olan yüksek başarı oranlarına sahip bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmanın amacı, kliniğimizde dental implant cerrahisi uygulanan hastaların demografik ve klinik durumlarını ve yerleştirilen implantların özelliklerini retrospektif olarak incelemektir.Gereç ve Yöntemler: Bu retrospektif çalışmada 2016 Mart ayı ile 2018 Aralık ayı tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periondotoloji anabilim dalına implant tedavisi için başvuran, yaşları 18-79 arasında değişen toplam 514 hastaya uygulanan 1651 implant değerlendirildi. Hastaların yaş, cinsiyet, sistemik durumu, dişsizlik durumu, yükleme zamanı, ek cerrahi işlemler, implant uygulanan bölgeler, tedavi sonrası restorasyon tipi ve yerleştirilen implantların boyut, marka ve tip gibi çeşitli özellikleri retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların, %55,3’ü (n=284) kadın, %44,7’si (n=230) ise erkekti. En yüksek hasta sayısını, %29,8 (n=153) ile 40-49 yaş grubu oluşturmuştur. En sık implant uygulanan diş bölgesinin mandibular 1.molar diş olduğu bulunmuştur. 40-49 yaş grubunda 15, 16, 25, 35, 36, 37, 46, 47 numaralı diş bölgelerine implant yapılması istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0,05). Kadınlarda sağ üst 1.molar ve sağ alt kanin dişlerine yapılan implant sayısının erkeklerden yüksek bulunmuştur (p<0,05). En fazla implant uygulanan bölgenin posterior mandibula olduğu saptanmıştır. İmplant uygulamalarının %18’inde augmentasyon yapılmış olup en sık 9-12 mm uzunluğunda implantların kullanıldığı saptanmıştır. İmplant üstü protez olarak en sık köprü uygulaması yapılmış ve restorasyonların çoğu geç yükleme protokolüne göre yapılmıştır.Sonuç: İmplant destekli protezler, kayıp dişlerin yerine konması amacıyla kullanılacak başarılı, etkili ve sonuçları tahmin edilebilir bir tedavi şeklidir. İmplantların klinik uygulamalarına ait özelliklerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi hekimlere yol göstermesi açısından oldukça değerlidir.Öğe Epilepsi tedavisinde uzun dönem fenitoin kullanımının alveolar kemik kaybı üzerine etkisi(Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, 2012) Eltas, Abubekir; Uslu, Mustafa Özay; Kamışlı, ÖzdenYıl: 2012Cilt: 22Sayı: 3ISSN: 1300-9044Sayfa Aralığı: 235 - 241 Metin Dili: Türkçe Öz: Amaç: Epilepsi tedavisinde sıklıkla kullanılan eski nesil antiepileptik ilaçlardan birisi olan fenitoinin diş eti büyümesi ve kemik metabolizmasında değişiklikler gibi bir takım yan etkileri bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı epilepsi hastalarında uzun dönem fenitoin kullanımı ve alveolar kemik kaybı arasındaki ilişkiyi değerlendirmekti. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma fenitoin (PHT) kullanan epileptik (n=65) ve PHT kullanmayan epileptik olmayan (kontrol grubu, n=65) toplam 130 birey üzerinde yapıldı. Periodontal değerlendirme için plak indeksi (Pİ), sondlama derinliği (SD), sondlamada kanama (SK) ve klinik ataçman düzeyi (KAD) ölçüldü. Kemik miktarını değerlendirmek için ise panoramik ve periapikal radyografiler kullanıldı. Bulgular: PHT kullanan grup ile kontrol grubu arasında Pİ, SK, SD değerleri benzer bulundu (p>0.05). Ayrıca iki grup arasında ortalama KAD’lerinin, KAD>4 mm bölgelerin yüzdesinin, kemik kaybı yüzdelerinin ve DMFT skorlarının da istatistiksel olarak farklı olmadığı görüldü (p>0.05). Kemik kayıplarının periodontal parametrelerle ilişkili olduğu görülürken (p<0.001), PHT kullanımı ve kemik kaybı arasında ilişki bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Bu çalışmanın bulguları PHT kullanımının alveolar kemik yıkımını artırabileceğini desteklememektedir. Başlık (İngilizce): The effect on alveolar bone loss of long-term phenytoin use in the treatment of epilepsy Öz (İngilizce): Aim: Phenytoin which is one of the older generation antiepileptic drugs frequently used to treat epilepsy, has some side effects such as gingival hyperplasia and bone metabolism alterations. The aim of this study was to evaluate the relation between alveolar bone loss and long term use of phenytoin in patients with epilepsy. Material and Methods: This study was perfomed on a total of 130 individuals using phenytoin (epileptic, n=65) and not using phenytoin (non- epileptic, control group, n=65). Plaque index (PI), probing depth (PD), bleeding on probing (BOP) and clinical attachment level (CAL) was measured for assessment of periodontal evaluation. Panoramic and periapical radiography were used to evaluate the amount of bone. Results: The mean of PI, PD and BOP found similar between the group using phenytoin and control group (p>0.05). Additionally, the mean of CAL, DMFT scores and percentage of sites with CAL>4mm and the percentage of bone loss were similar for both groups (p>0.05). While bone loss is associated with periodontal parameters, there was no relationship between using PHT and bone loss. Conclusion: Results of this present study not to support that the use of phenytoin may be increase the destruction of alveolar bone.Öğe Familial hereditary gingival fibromatosis: a rare case report(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2013) Dündar, Serkan; Uslu, Mustafa Özay; Toy, Vesile Elif; Eltas, AbubekirHereditary gingival fibromatosis is a rare genetic condition characterized by varying degrees of growth attached gingiva. It usually develops as an isolated disorder but can be one feature of a multi systemic syndrome. In severe cases resective surgery of the fibromatosis excess tissue is the treatment available however, recurrence is a common feature. In this case a 28-year-old healty male is reported who presented a familial hereditary gingival fibromatosis, characterized with severe gingival overgrowth, involving the maxillary and mandibular arches.Öğe LOKALİZE DİŞETİ ÇEKİLMESİ TEDAVİSİNDE KORONALE KAYDIRILAN FLEP VE TROMBOSİTTEN ZENGİN FİBRİN İLE KORONALE KAYDIRILAN FLEP VE SUBEPİTELYAL BAĞ DOKUSU GREFTİNİN KARŞILAŞTIRILMASI: BİR OLGU SUNUMU(2018) Eltas, Abubekir; Dündar, Serkan; Uslu, Mustafa ÖzayÖz: Bu vakanın amacı olgumuzda maksiller kanin dişlerdeki Miller Sınıf-I dişeti çekilmelerinde koronale kaydırılan flep (KKF) ve subepitelyal bağ dokusu grefti (SBDG) tedavisi ile KKF ve trombositten zengin fibrin (TZF) tedavisinin sonuçlarını karşılaştırmaktı. Sistemik açıdan sağlıklı 31 yaşında bayan hasta, kliniğimize dişlerinde hassasiyet ve estetik şikayeti ile başvurdu. Maksiller sağ ve sol kanin dişinde Miller Sınıf-I dişeti çekilmesi mevcuttu. Hastadan alınan kandan TZF elde edildi. Dişeti çekilmelerinin tedavisi için her iki dişte önce tam kalınlık mukoperiostal flep kaldırıldıktan sonra mukogingival birleşimden itibaren yarım kalınlık flep kaldırıldı. Kök yüzeyi debridmanı gerçekleştirildikten sonra papil bölgesi deepitelize edildi ve TZF interdental papile süture edildi. Sol kaninde ise SBDG papillere süture edildi. Her iki mukoperiostal flep koronale kaydırılarak kök yüzeyi kapatıldı. Operasyon bölgesi öjenolsüz bir pat ile korundu. Hastaya operasyon sonrası antienflamatuvar ve klorheksidin glukonat içeren gargara reçete edildi. Operasyon sonrası erken dönemde herhangi bir komplikasyon izlenmedi. Pat ve süturlar operasyondan 10 gün sonra alındı. Bir ay sonra sağ kaninde %100 kök kapanmasının sağlandığı görüldü. Sol kaninde ise 1.5 mm dişeti çekilmesi mevcuttu ve keratinize dişeti kalınlığı TZF uygulanan dişe göre daha fazlaydı. On beş ay sonraki dişeti çekilmesi her iki tarafta da 1 mm olarak ölçüldü. Lokalize Miller Sınıf-I ve sınıf-II dişeti çekilmelerinde TZF kullanılarak yapılan tedaviler hakkında başarılı klinik sonuçlar bulunmaktadır. İkinci bir cerrahi müdahalenin olmaması, daha az zaman alması, donör saha morbiditesinin ortadan kalkması ve post-operatif rahatsızlığın olmaması gibi avantajlarıyla TZF SBDG'ye iyi bir alternatif olarak görülmektedirÖğe Malatya şehir merkezi ve yakın beldelerde 7 - 14 yaş arasındaki çocuklarda periodontal durumun değerlendirilmesi(Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, 2012) Eltas, Abubekir; Uslu, Mustafa Özay; Ersöz, Mustafa; Güler, Çiğdem; Dündar, Serkan; Eltas Dengizek, ŞeydanurÖz: Amaç: Bu çalışmanın amacı Malatya şehrinde yaşayan 7 – 14 yaş arasındaki çocuklarda periodontal durumun saptanması ve yaş ile ilişkili olarak periodontal durumdaki değişimlerin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Malatya şehir merkezi ve merkeze yakın beldelerde yaşayan 7-14 yaş arasındaki 1115 öğrenci dahil edildi. Periodontal durum; plak indeksi (PI) ve sondalamada kanama (SK) kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: PI, SK skorları ve periodontal hastalık prevelansı kızlarda erkeklerden daha düşük (p<0.05), diş fırçalama alışkanlığı ise daha fazla bulundu (p<0.05). PI ve SK skorlarındaki farklılıklar, cinsiyetler açısından değerlendirildiğinde 7-9 yaş arasında önemsiz bulundu (p>0.05). PI ve SK skorları yaş ile birlikte istatistiksel olarak anlamlı oranda artarken 14 yaşındaki kızlarda azalma gözlendi (p<0.05). Periodontal hastalığın her iki cinsiyette yaşa bağlı olarak arttığı belirlendi (p<0.05). Sonuç: Yetersiz ağız bakımı sonucu Malatya ilinde yaşayan 7-14 yaş arasındaki çocuklarda periodontal hastalık şiddet ve prevalansının yaşla doğru orantılı olarak arttığı tespit edildi. Toplumun periodontal sağlığının arttırılması için, ağız ve diş sağlığı ile ilişkili eğitimlerin çocuklara 9 yaş öncesi verilmesi gerekmektedir.Öğe Periodontal enflamasyon ve c-reaktif protein arasındaki ilişki(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2017) Eltas, Şeydanur Dengizek; Uslu, Mustafa Özay; Eltas, AbubekirPeriodontal hastalıklar, mikrobiyal dental plaktaki patojenik bakterilerin ve ürünlerinin etkisiyle gelişen, periodontal doku ve alveoler kemik kaybıyla sonuçlanan kronik enflamatuvar hastalıklardır. Periodontal hastalık küresel bir dağılım gösterir ve insanların karşılaştığı en yaygın hastalıklardan birisidir. Periodontal hastalıklarda subgingival biyofilmdeki mikroorganizmalara maruz kalma kronik düşük seviyeli enflamasyona sebep olur. Birçok araştırıcı periodontitisteki enflamasyonun sistemik enflamatuvar yanıtı tetikleyebileceğini göstermişlerdir. C - reaktif protein (CRP) enfeksiyon ve enflamasyon sırasında plazma düzeyi belirgin bir şekilde artan bundan dolayı da sistemik enflamasyonun belirteci olarak kabul edilen bir akut faz proteinidir. CRP’nin uzun plazma yarı ömrü (12-18 saat) sayesinde kolay ölçülebilmesinin yanında enflamatuvar süreçte, periodontal hastalıkların sistemik enflamatuvar yanıta olan etkisinin değerlendirilmesinde ve periodontitisin tedavisinde de önemli bilgiler sunmaktadır. Fakat bunun daha detaylı anlaşılması için geniş kapsamlı ve uzun süreli çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Anahtar Kelimeler: C-Reaktif Protein, Enflamasyon, Periodontal Hastalık.Öğe Serbest dişeti cerrahisini takiben palatinal verici alandaki hasta rahatsızlıklarının değerlendirilmesi: randomize kontrollü klinik çalışma(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2014) Eltas, Abubekir; Eltas, Şeydanur Dengizek; Uslu, Mustafa ÖzayObjective: The purpose of this study was to compare the effects on patients’ discomfort of four different bodyguard methods for donor sites after free gingival graft (FGG) surgery. Material and Methods: This was a 2-week randomized, controlled clinical trial in single center, comparing the effects of four different cover methods on the discomfort (pain, chewing, speaking, appearance) of patients at the donor site after the FGG surgery. This study was performed on 4 groups consisting of 12 patients each. Group A, periodontal dressing (PD); group B, Essix retainer (ER), group C, modified essix retainer (MER); and group D, modified hawley retainer (MHR). A visual analog scale (VAS) was used to measure the experienced discomfort. Results: The mean VAS scores for pain were higher in group A than in the groups with retainers for both assessments, but there was only statistically significance at T1 (p>0.05). While bleeding was significantly more common in group A than in the other groups at T1 (after one week) and T2 (after two week) (p<0.05), the differences among groups B, C, and D were not significant (p>0.05). The present study showed speaking and appearance VAS scores in the PD group was lower than in the groups with retainers (p<0.05). Conclusions: The complaints about the donor site after FGG surgery may be reduced with cover techniques. New approaches are needed to reduce patients’ discomfort.