Yazar "Uz, Efkan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adenosine deaminase xanthine oxidase superoxide dismutase glutathioneperoxidase activities and malondialdehyde levels in the sera of patients withhead and neck carcinoma(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2004) Kalcıoğlu, Mahmut Tayyar; Kızılay, Ahmet; Yılmaz, Ramazan; Uz, Efkan; Güleç, Mukaddes; Özturan, Orhan; Akyol, ÖmerKlinik ve epidemiyolojik bulgular kanser etyolojisinde serbest radikallerin üstlendi¤i muhtemel rolü destekleyici kan›tlar sunmaktad›r. Serbest radikal yokediciler ve inhibitörlerinin kanser sürecini erteledi¤i ya da engelledi¤i gösterilmifltir. Hastalar ve Yöntemler: Bafl-boyun kanserli 35 hastan›n serumlar›nda adenozin deaminaz, ksantin oksidaz, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz aktiviteleri ve malondialdehit düzeyi ölçülerek sa¤l›kl› kontrol grubu ile karfl›laflt›r›ld›. Bulgular: Serum adenozin deaminaz aktivitesi, kanserli hastalarda kontrol grubu ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda azalm›fl bulundu (p<0.001). Glutatyon peroksidaz ve ksantin oksidaz aktiviteleri ile malondialdehit düzeyi kontrol grubuna oranla hafif artm›fl bulunmakla birlikte arada anlaml› farkl›l›k yoktu. Serum süperoksit dismutaz aktivitesi ise kontrol grubuna oranla hafif azalm›fl bulundu. Sonuç: Bu sonuçlar, serum adenozin deaminaz aktivitesinin bafl-boyun kanserlerinin tan› ve takibinde yararl› olabilece¤ini göstermektedir. Bafl-boyun kanserli hastalarda adenozin deaminaz düzeyindeki art›fl›n nedenleri üzerinde genifl tabanl› çal›flmalara ihtiyaç vard›r.Öğe Deneysel karaciğer iskemi-reperfüzyon oluşturulan sıçanlarda E vitamini ve kafeik asit fenetil ester'in (CAPE) metabolik enzimlere etkileri(Ege Tıp Dergisi, 2002) Uz, Efkan; Yılmaz, H. Ramazan; Iraz, Mustafa; Fadıllıoğlu, Ersin; Özyurt, Hüseyin; Söğüt, Sadık; Akyol, ÖmerÖz: Bu çalışmada, deneysel olarak iskemi-reperfüzyon (l/R) oluşturulan sıçan karaciğerlerinde karbohidrat metabolizmasının önemli enzimleri olan heksokinaz (HK), glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD), 6-fosfoglukonat dehidrogenaz (6PGD), laktat dehidrogenaz (LDH) ve malat dehidrogenaz (MDH) enzimleri çalışılmış ve bu enzimlerin aktivitelerine E vitamini ve kafeik asit fenetil ester (CAPE)'in etkileri araştırılmıştır. Wistar Albino erkek sıçanlar 10'arlı 4 gruba ayrılmıştır, iskemireperfüzyon gruplarına izotonik, E vitamini ve CAPE intrapehtoneal olarak uygulanmıştır. Izotonik+l/R grubunda sham grubuna göre HK, G6PD ve 6PGD aktiviteleri anlamlı olarak artarken, LDH ve MDH aktiviteleri ise anlamlı olarak azalmıştır. E vitamini uygulanan sıçanların HK ve 6PGD aktivitelerinde izotonik+l/R grubuna göre anlamlı artış varken, LDH ve MDH aktivitelerinde ise anlamlı azalma saptanmıştır. CAPE uygulanan sıçanlar izotonik+l/R grubu ile karşılaştırıldığında HK, G6PD ve 6PGD aktivitelerinde anlamlı artış ve LDH aktivitesinde anlamlı azalma gözlenmiştir. CAPE ile sham grupları arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır CAPE uygulanan sıçanlar E vitamini grubu ile karşılaştırıldığında HK, G6PD, 6PGD ve MDH aktivitelerinin değerlerinde anlamlı artış oluşmuştur. Sonuç olarak CAPE'nin, E vitaminine göre hasarlı dokuda glikoliz ve pentoz fosfat yolunun bütünlüğünü daha iyi koruduğu ve hasarı azalttığı, sitrik asit siklusunu da daha aktif tutarak enerji üretimini desteklediği söylenebilir. Bu etkisini direkt olarak bu metabolik enzimlerin indüksiyonunu artırarak/azaltarak değil de, daha önceki çalışmalarımızda da gösterildiği gibi doku hasarını azaltarak indirekt yoldan yaptığını düşünmekteyiz.Öğe Deneysel karaciğer iskemi-reperfüzyonu oluşturulan sıçanlarda doku aksidan-antioksidanlarının durumu: Doku hasarına E vitamini ve Kafeik Asit Fenetil Ester'in (CAPE) etkileri(İnönü Üniversitesi, 2001) Uz, EfkanBu çalışmada, deneysel olarak sıçan karaciğerlerinde iskemi-reperfüzyon (I/R) oluşturulup antioksidan enzimlerin durumları incelenmiş, doku hasarına E vitamini ve kafeik asit fenetil ester (CAPE) 'in etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla her bir grupta 10 sıçan olmak üzere; sham, iskemi, I/R grupları oluşturulmuş, I/R gruplarına da E vitamini ile CAPE intraperitoneal olarak uygulanmıştır. Salin-iskemi grubunda sham grubuna göre MDA miktarında anlamlı artış (p<0.039), MPO aktivitesinde ve NO miktarında ise anlamlı düşüş gözlenmiştir (her ikisinde de p<0.0001). Salin-I/R grubunda sham grubuna göre MDA miktarında ve MPO aktivitesinde anlamlı artış (her ikisinde de p<0.0001), NO miktarında ise anlamlı düşüş gözlenmiştir (p<0.027). E vitamini uygulanan sıçanlarda sham grubuna göre MDA miktarında ve MPO aktivitesinde artış (sırasıyla p<0.020, p<0.001), NO miktarında ise anlamlı düşüş olmuştur (pO.0001). Şalin I/R grubuna göre ise MDA miktarı, MPO aktivitesi ve NO miktarında anlamlı düşüş gözlenmiştir (sırasıyla p<0.001, p<0.0001, pO.0001). CAPE uygulanan sıçanlarda sham grubuna göre SOD aktivitesi, CAT aktivitesi, GSH-Px aktivitesi anlamlı şekilde artmış (sırasıyla p<0.014, p<0.003, p<0.023), MDA miktarı ve MPO aktivitesi değişmemiş, NO miktarı ise anlamlı şekilde düşmüştür (p<0.0001). Salin-I/R oluşturulan sıçan grubuna göre ise CAT aktivitesinde anlamlı artış (p<0.010), MDA miktarı, MPO aktivitesi ve NO miktarında anlamlı düşüş gözlenmiştir (sırasıyla p<0.0001, pO.0001 ve p<0.007). E vitamini uygulanmış sıçan gruplarına göre ise SOD aktivitesi, CAT aktivitesi ve GSH-Px aktivitesi ile kıyaslandığında anlamlı artış olmuştur (sırasıyla p<0.005, p<0.015 ve p<0.026). MDA ve NO miktarlarında bir değişiklik gözlenmemiştir. CAPE uygulanan sıçanlarda E vitamini uygulanan sıçanlara göre SOD, CAT ve GSH-Px aktivitelerinde artış gözlenmesi antioksidan savunmayı güçlendirmesine delil olabilir. Lipid peroksidasyonu ürünü olan MDA'nın CAPE grubu ile sham grubunda hemen hemen aynı olması ve salin-I/R grubu ile karşılaştırıldığında E vitaminine göre MDA 'yi daha fazla düşürmesi hasarın derecesini önemli ölçüde azalttığı anlamına gelebilir. Bu çalışmanın en önemli bulgularından biri CAPE'nin reperfüzyon esnasında iskemik dokuya nötrofil invazyonunu engellediğinin delili olan MPO aktivitesinin düşük bulunmasıdır. Sonuçta CAPE'nin I/R hasarında antioksidan savunma mekanizmasını desteklediği, nötrofil göçünü engelleyerek respiratuvar patlama olaylarının önüne geçtiği ve E vitaminine göre daha kuvvetli etkisinin olduğu görülmüştür. CAPE'nin karaciğer sıcak reperfüzyon hasarında tedavi amaçlı olarak kullanılması önerilebilir.Öğe Detorsiyon öncesi uygulanan caffeic acid phenethyl ester'in testiküler reperfüzyon hasarına etkisi(2000) Koltuksuz, Uğur; Uz, Efkan; Karaman, Abdurrahman; Özyurt, Hüseyin; Aydinç, Mustafa; Akyol, ÖmerÖz: AMAÇ: İskemi sonrası reperfüzyon hasarı birçok organda olduğu gibi testiste de kabul edilen bir fenomendir. Spesifik bir propolis bileşeni olan Caffeic acid phenethyl ester (CAPE) antioksidan özellikleri olan kimyasal bir bileşimdir. CAPE'in testiste detorsiyon sonrası reperfüzyon hasarını önleyici etkisinin olup olmadığını araştırmak için bir deneysel çalışma planladık. YÖNTEM: Kırk adet erkek erişkin Wistar Albino rat sham, torsiyon, serum fizyolojik-detorsiyon ve CAPE-detorsiyon olmak üzere her biri 10 rattan oluşan dört gruba ayırıldı. Torsiyon grubunda ratlar sol testise saat yönünde 720o torsiyon uygulandıktan iki saat sonra sakrifıye edildi. Serum fizyolojik-detorsiyon grubunda ratlara detorsiyondan 30 dakika önce 1 mi serum fizyolojik verildi ve detorsiyon uygulandıktan 4 saat sonra sakrifiye edildiler. CAPE-detorsiyon grubunda ise serum fizyolojik yerine yine detorsiyondan 30 dakika önce CAPE (10 pmol/kg) uygulandı. Sakrifiye edilen hayvanların her iki teslisleri malondialdehid (MDA) seviyesi ve ksantin oksidaz (XO) aktivitesinin belirlenmesi için alındı. BULGULAR: İpsilateral testiste torsiyon grubu ortalama MDA seviyesi ve XO aktivitesi sham grubuna göre anlamlı şekilde yükselmişti (P<0.001 ve P<0.01). Serum fizyolojik-detorsiyon grubu ortalama MDA seviyesi ve XO aktivitesi torsiyon grubuna göre anlamlı şekilde yüksek bulunurken (P<0.01 ve P<0.05), CAPE-detorsiyon grubunda ise anlamlı değişiklik gözlenmedi. Kontrlateral testiste bu iki parametre açısından gruplar arasında anlamlı fark yoktu. SONUÇ: Detorsiyon öncesi uygulanan CAPE'nin reperfüzyon sonrası ortaya çıkan ve hücre zarında lipid peroksidasvonu yaparak hücresel hasara sebep olan reaktif oksijen türlerini yok ederek reperfüzyon hasarına engel olmaktadır.Öğe Effects of moderate exercise on mild depressive mood, antioxidants and lipid peroxidation(Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2000) Fadıllıoğlu, Ersin; Kaya, Burhanettin; Uz, Efkan; Emre, Memet Hanifi; Ünal, SüheylaÖz: Amaç: Düzenli egzersiz ile fiziksel ve ruhsal sağlık arasında yakın bir ilişki vardır. Yapılan araştırmalar düzenli egzersizin bu olumlu etkilerinin yanında moleküler seviyede lipid peroksidasyonuna neden olduğu yönünde kanıtlar ortaya koymuştur. Bu çalışmanın amacı, egzersizin hafif depresyon, enzimatik antioksidan sistemler ve lipid peroksidasyonu üzerine etkisini araştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya alınan gönüllü bireylerin tümü öğrenciler arasından seçildi. Sekiz sağlıklı ve sekiz depresif gönüllü bayan öğrenci Genel Sağlık Anketi (GSA), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Spielberg Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (SDSKE) ve Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ) sonuçları, ve bu ölçeklerin uygulanmasını takiben bir psikiyatri uzmanı tarafından yapılan psikiyatrik görüşmeye göre belirlendi. Her iki grup öğrenciye haftada üç gün 20-25 dakika süren aerobik egzersiz programı dokuz hafta uygulandı. Dokuz haftalık program öncesi ve sonrası açlık kan örnekleri alındı. Plazma ve eritrositte süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesi ve malondialdehid (MDA) düzeyi belirlendi. Ayrıca, eritrosit katalaz (CAT) aktiviteleri ölçüldü. Bulgular: Depresyon ve sürekli anksiyetede egzersiz sonrası belirgin azalmanın olduğu (p<0.05) ancak durumluk anksiyetede değişme olmadığı (p>0.05) görüldü. Hem plazma hem de eritrositte MDA seviyeleri her iki grupta da belirgin şekilde artmış olarak bulundu (p<0.05). Ancak plazma ve eritrosit SOD ve CAT aktivitelerinde belirgin bir değişiklik gözlenmedi (p>0.05). Tartışma: Egzersiz programlarının kolay uygulanabilir ve ucuz bir tedavi yöntemi olarak psikiyatride kullanılabileceği, fakat bu konuda daha kapsamlı çalışmalara gereksinim olduğu kanısına varılmıştır.Öğe Nazal poliplerde pürin bazları katabolizması ile lipid peroksidasyonu arasındaki ilişki(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2001) Uz, Efkan; Çokkeser, Yaşar; Kızılay, Ahmet; Solmaz, Fevzi; Temel, İsmailÖz: Amaç: Nazal poliplerde doku proliferasyonda görülen artmış DNA döngüsünün bir göstergesi olan ve pürin bazlarının katabolizmasını gerçekleştiren ksantin oksidaz (XO) aktivitesi ve bu enzimatik reaksiyon sonucunda oluşan ve hasar yapıcı serbest radikal ara ürünlerinin etkisiyle oluşabilecek lipid peroksidasyonu araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya nazal polip tanısı almış 16 hasta ve nazal polip dışındaki nedenlerle burun ameliyatı geçiren (konka rezeksiyonu, dakriosistorinostomi) 10 hasta alındı. Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi ile alınan nazal polip dokuları ve kontrol mukozaları biyokimyasal analiz için homojenize edildi. Homojenatlarda hücre proliferasyonu ve DNA sentez/yıkım hızının bir göstergesi olarak kabul edilen XO aktivitesi ile lipid peroksidasyonu son ürünü olan malondialdehit (MDA) düzeyi araştırıldı. Bulgular: Polip dokusunda XO aktivitesi ve MDA düzeylerinde, normal mukozaya göre istatistiksel olarak anlamlı derecede artış saptandı (p<0.05). Sonuç: Her iki parametredeki anlamlı artış, birbiriyle bağlantılı olarak poliplerde, doku döngüsünü ve bunun bir sonucu olarak da dokuda lipid peroksidasyonunu artırdığını gösterebilir.Öğe Sağlıklı Kişilerde Malondialdehit Ve Konjuge Dien İle Yaş İlişkisi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Büyükbaş, Sadık; Gürel, Ahmet; Uz, Efkan; Bodur, SaitBu çalışma, malondialdehit (MDA) ve konjuge dien (CD) gibiHpitperoksidasyon (LPO) ürünlerinin yaş He ilişkisini araştırmayı amaçlar. Yöntem: Toplam 195 gönüllü, onarlı yaş gruplarına göre yedi gruba (19 yaş ve altı, 20-29 yaş, 30-39 yaş, 40-49 yaş, 50-59 yaş, 60-69 yaş, ve 70 ve üzer,i yaş) ayrıldı. Gönüllülerin plazma örneklerinde MDA ve CD düzeyleri, tiobarbitürik asit (TBA) ve Buege yöntemleri ile saptandı. Bulgular: MDA değerleri 50 yaşa kadar her on yaşta anlamlı artış göstermekte; İkinci önemli artışını ise 60-69 yaş grubunda göstermektedir (P<0.05). CD düzeylerinde ise tüm dekatlarda bir önceki dekada göre anlamlı artış bulundu (P<0.05). MDA ve CD kendi aralarında ve yaş ile kuvvetli pozitif korelasyona sahipti. 70 yaş ve üzerinde MDA ve CD düzeylerinin yaş ile olan doğrusal İlişkisinin bozulması dikkat çekti. Sonuç: Plazma MDA ve CD düzeyleri yaşla birlikte artmaktadır. Bu nedenle yaş ilerledikçe antioksidan savunmaya yardımcı olmak amacıyla günlük diyete antloksldan eklenmesi ve kalori kısıtlaması yararlı olur.