Yazar "Yönder, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Dev substernal guatr(2016) Yönder, Hüseyin; Ara, Cengiz; Kaçmaz, Osman; Bozkurt, Serhat; Kaya, Fusun[Abstract Not Available]Öğe Giant substernal goiter(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Yönder, Hüseyin; Ara, Cengiz; Kaçmaz, Osman; Bozkurt, Osman; Kaya, FusunGuatrların büyük çoğunluğu boyun bölgesi yerleşimlidir. Bunların dışında %3-17 oranında toraks yerleşimli olarak görülebilir (1). Substernal guatr servikal tiroid dokusunun aşağı doğru büyümesi ve süperior mediastene doğru uzaması ile ortaya çıkar. Tiroid bezinin büyümesi, intratorasik negatif basınç ve yer çekimi substernal guatr oluşmasında önemli faktörlerdir (2). İntratorasik guatrlar (İTG) iki gruba ayrılır. Bunlar primer ve sekonder İTG’lerdir. Daha nadir olarak görülen Primer İTG’ler mediastinumda konjenital olarak bulunurlar ve servikal tiroid bezi ile direkt bağlantıları yoktur (3). İTG’lerin bir diğeri sekonder İTG’lerdir. Bunlar tiroid dokusunun boyunda süperior mediastinumdan aşağı doğru büyümesi ile gelişirler (4). Her ne kadar İTG’ler nadir görülüyor ise de, anterior mediastinal kitlelerin ciddi bir yüzdesini oluşturmaktadırlar (5).Öğe Giant substernal goiter / Dev substernal guatr(Journal of Turgut Ozal Medical Center, 2016) Yönder, Hüseyin; Ara, Cengiz; Kaçmaz, Osman; Bozkurt, Serhat; Kaya, FüsunGuatrların büyük çoğunluğu boyun bölgesi yerleşimlidir. Bunların dışında %3-17 oranında toraks yerleşimli olarak görülebilir (1). Substernal guatr servikal tiroid dokusunun aşağı doğru büyümesi ve süperior mediastene doğru uzaması ile ortaya çıkar. Tiroid bezinin büyümesi, intratorasik negatif basınç ve yer çekimi substernal guatr oluşmasında önemli faktörlerdir.Öğe Giant substernal goiter / Dev substernal guatr(Journal of Turgut Ozal Medical Center, 2016) Yönder, Hüseyin; Ara, Cengiz; Kaçmaz, Osman; Bozkurt, Serhat; Kaya, FüsunGuatrların büyük çoğunluğu boyun bölgesi yerleşimlidir. Bunların dışında %3-17 oranında toraks yerleşimli olarak görülebilir (1). Substernal guatr servikal tiroid dokusunun aşağı doğru büyümesi ve süperior mediastene doğru uzaması ile ortaya çıkar. Tiroid bezinin büyümesi, intratorasik negatif basınç ve yer çekimi substernal guatr oluşmasında önemli faktörlerdir (2). İntratorasik guatrlar (İTG) iki gruba ayrılır. Bunlar primer ve sekonder İTG’lerdir. Daha nadir olarak görülen Primer İTG’ler mediastinumda konjenital olarak bulunurlar ve servikal tiroid bezi ile direkt bağlantıları yoktur (3). İTG’lerin bir diğeri sekonder İTG’lerdir. Bunlar tiroid dokusunun boyunda süperior mediastinumdan aşağı doğru büyümesi ile gelişirler (4). Her ne kadar İTG’ler nadir görülüyor ise de, anterior mediastinal kitlelerin ciddi bir yüzdesini oluşturmaktadırlar.Öğe İntestinal Obstrüksiyonun Nadir Bir Nedeni İleoçekal Endometriozis(Causapedia, 2016) Gönültaş, Fatih; Şamdancı, Emine; Yönder, Hüseyin; Sümer, FatihÖz: Endometrial stroma ve glandların uterus kavitesi dışındayerleşmesineendometriozis çok nadir görülür. En sık rektosigmoid verektovajinal septumda görülür. Ağrı, kanama ve barsaktıkanıklığı gibi durumlarda cerrahi endikasyonu vardır.Bu çalışmada ileoçekal bölgede endometriozis saptanan25 yaşında bekar ve daha önce geçirilmiş operasyonubulunmayan kadın hasta sunuldu. Yaklaşık 6 aydırözellikle menstürasyon dönemlerinde artan karın ağrısı,ve kilo kaybı olan hastada ileus tablosu gelişmesiüzerine kliniğimize yatırıldı. Yapılan tetkiklerindeileoçekal bölgede duvar kalınlaşması tespit edildi. Hastaoperasyona alındı ve çekumda lümeni tıkayıcı kitleolduğu görülerek sağ hemikolektomi operasyonu yapıldıve patoloji sonucu ileoçekal bölgede endometriozisolarak rapor edildi. Endometriozis tanısının preopdeğerlendirmede konması oldukça zordur. Tanıgenellikle histopatolojik inceleme sonucunda konurÖğe Karaciğer naklinde middle hepatik ven ve sağ inferior hepatik ven rekonstrüksiyonunda polytetrafluoroethylene greft kullanımı ve tıkanmama oranları üç yıllık sonuçlarımız(İnönü Üniversitesi, 2016) Yönder, HüseyinAmaç: CVKN'de,modifiye sağ lob takılan hastalarda kullanılan PTFE greftaçık kalma oranının değerlendirilmesi, açık kalma oranını etkileyen faktörlerin ve olası greft ilişkili komplikasyonların incelenmesi amaçlanmıştır. Materyal Metod: 2013-15 yıllarında CVKN yapılan ve modifiye sağ lob grefti takılan, yaşları 17-74 arasında değişen 168 alıcı çalışmaya dahil edildi. Postoperatif takiplerde çekilen MSCT venöz fazları retrospektif olarak incelendi. Hastalara kullanılan PTFE greftlerin tıkanma zamanları değerlendirildi. Eş zamanlı olarak GRWR değerleri ve postoperetif 1 aylık laboratuar bulguları da çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Kullanılan PTFE greft açık kalma oranları, kriyopresipiyegreftlerinkinden düşük bulundu. Greft lokalizasyonuyla açık kalma süreleri arasında anlamlı farklılık bulunmadı. GRWR değerleri ile tromboze olan greftlerintıkanma zamanları arasında korelasyon tespit edildi. Kullanılan PTFE greft çapı ile açık kalma süresi arasında anlamlı ilişki bulunmadı. Sonuç: PTFE greftler erken dönem açık kalma oranlarının yüksek olması nedeniyle, kriyopresipiyegreftlerin bulunmadığı şartlarda ancak mevcut komplikasyon potansiyelleri akılda tutularak rekonstrüksiyon amaçlı kullanılabilir.Öğe Laparoscopic Transanal Endoscopic Microsurgery via Single-Port: A Case Report(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2015) Gönültaş, Fatih; Koç, Cemalettin; Hatipoğlu, Sinan; Yönder, Hüseyin; Karakaş, Serdar; Ateş, Mustafa; Dirican, AbuzerÖz: Transanal endoskopik mikrocerrahi, rektumda bulunan patolojiler için minimal invaziv bir girişim olup, tek portun transanal endoskopik mikrocerrahide kullanımı mümkündür. Bu çalışmada, merkezimizde ilk kez tek port transanal laparoskopik cerrahi yöntemi ile yaptığımız rektal polip eksizyonu olgusunun sunumunu amaçlandık. Tek port, anal kanala yerleştirildikten sonra perianal bölgeye sütürlerle tespit edildi. Standart ve açılı laparoskopik cerrahi aletler yardımı ile rektumdaki polip rezeksiyonu tam kat gerçekleştirildi. Operasyon sonrası komplikasyon gelişmeyen hasta postoperatif birinci günde taburcu edildi. Histopatolojik incelemede, fokal yüksek dereceli displazi tespit edilen rezeksiyon materyalinin cerrahi sınırları negatif idi. Sonuç olarak, rektal polip rezeksiyonunun, anal kanala tek port uygulanarak laparoskopik cerrahi el aletleri yardımıyla rezeksiyonunun mümkün ve güvenli olduğu görüldü.Öğe Non-Operative Treatment of Intraabdominal Hemorrage due to Warfarin Use: Two Patient Reports(2014) Barut, Bora; İnce, Volkan; Koç, Cemalettin; Yönder, Hüseyin; Dirican, Abuzer; Ateş, MustafaAbstract: Warfarin, K vitaminine bağımlı koagulasyon faktörlerinin inhibisyonuna neden olarak etki gösteren potent bir antikoagulan ajandır ve en tehlikeli yan etkisi kanamadır. Kardiak kapak replasmanı, geçirilmiş derin ven trombozu, pulmoner emboli profilaksisi ve karotis arter trombozu olan hastalarda serebrovasküler hastalık riskini azaltmak amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır Warfarin kullanımına bağlı tüm vücut boşluklarında istenmeyen kanamalar meydana gelebilir ve zaman zaman mortal seyreden komplikasyonlara neden olabilir. İntraabdominal, retroperitoneal, intramural, intraluminal, rektus kası içine olan kanamaları olan hastalar akut karın tablosu ile hastaneye başvurabilirler. Bu hastalar için tedavi seçenekleri operatif ve non-operatif olabilir. Bu çalışmada non-operatif izlemle tedavi ettiğimiz, warfarin kullanımına bağlı gelişen intraabdominal kanamalı 2 olguyu litaratür bilgileri eşliğinde sunmayı amaçladık.Öğe Our clinical experience in ıatrogenic and traumatic bile duct ınjury: a retrospective analysis(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Barut, Bora; Gönültaş ,Fatih; İnce, Volkan; Yönder, HüseyinAbstract Background: The purpose of this study is to present our experience of diagnosis, clinical course, treatment and outcome in iatrogenic and traumatic bile duct injury. Methods: Sixteen patients, who were treated due to iatrogenic and traumatic bile duct injury between June 2009 and October 2014 at İnönü Universty, were analysed retrospectively. Result: Of the sixteen patients with bile duct injury, 4 (%25) were males and 12 (%75) were females. 3 (%18.75) of the bile duct injuries occured due to trauma and 13(%81.25) occurred due to laparoscopic cholecystectomy. 2 (%12.5) patients were taken to emergency surgery due to trauma in our center. 14 (%87.5) patients were operated previously in other clinics and referred to our center due to complications. In the treatment of bile duct injury, 1 (%6.25) patient underwent duct to duct anastomosis while the others 15 (%93.75) were treated with Roux-en-Y hepaticojejunostomy. The average length of stay of patients in the hospital was18.9 days, and the average follow-up time was 25.6 months. Conclusion: Bile duct injury may occur with iatrogenic or traumatic causes and can cause severe morbidity and mortality. Laparoscopic cholecystectomy is still the most common cause of bile duct injury.Regardless of their causes, bile duct injurys are serious conditions that require experienced treatment in terms of management. The time between onset of bile duct injury and surgical procedure is insignificant and treatment may give successful results in centers with experienced surgeons in hepatobiliary surgery. Keywords: Bile Duct Injury; Iatrogenic; Cholecystectomy; Trauma; HepaticojejunostomyÖğe Tek port ile laparoskopik transanal endoskopik mikrocerrahi: bir vaka takdimi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2015) Gönültaş, Fatih; Koç, Cemalettin; Hatipoğlu, Sinan; Yönder, Hüseyin; Karakaş, Serdar; Ateş, Mustafa; Dirican, AbuzerTransanal endoskopik mikrocerrahi, rektumda bulunan patolojiler için minimal invaziv bir girişim olup, tek portun transanal endoskopik mikrocerrahide kullanımı mümkündür. Bu çalışmada, merkezimizde ilk kez tek port transanal laparoskopik cerrahi yöntemi ile yaptığımız rektal polip eksizyonu olgusunun sunumunu amaçlandık. Tek port, anal kanala yerleştirildikten sonra perianal bölgeye sütürlerle tespit edildi. Standart ve açılı laparoskopik cerrahi aletler yardımı ile rektumdaki polip rezeksiyonu tam kat gerçekleştirildi. Operasyon sonrası komplikasyon gelişmeyen hasta postoperatif birinci günde taburcu edildi. Histopatolojik incelemede, fokal yüksek dereceli displazi tespit edilen rezeksiyon materyalinin cerrahi sınırları negatif idi. Sonuç olarak, rektal polip rezeksiyonunun, anal kanala tek port uygulanarak laparoskopik cerrahi el aletleri yardımıyla rezeksiyonunun mümkün ve güvenli olduğu görüldü.Öğe Warfarin kullanımına bağlı gelişen intraabdominal kanamaların non-operatif tedavisi: iki olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Barut, Bora; İnce, Volkan; Koç, Cemalettin; Yönder, Hüseyin; Dirican, Abuzer; Ateş, MustafaWarfarin, K vitaminine bağımlı koagulasyon faktörlerinin inhibisyonuna neden olarak etki gösteren potent bir antikoagulan ajandır ve en tehlikeli yan etkisi kanamadır. Kardiak kapak replasmanı, geçirilmiş derin ven trombozu, pulmoner emboli profilaksisi ve karotis arter trombozu olan hastalarda serebrovasküler hastalık riskini azaltmak amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır Warfarin kullanımına bağlı tüm vücut boşluklarında istenmeyen kanamalar meydana gelebilir ve zaman zaman mortal seyreden komplikasyonlara neden olabilir. İntraabdominal, retroperitoneal, intramural, intraluminal, rektus kası içine olan kanamaları olan hastalar akut karın tablosu ile hastaneye başvurabilirler. Bu hastalar için tedavi seçenekleri operatif ve non-operatif olabilir. Bu çalışmada non-operatif izlemle tedavi ettiğimiz, warfarin kullanımına bağlı gelişen intraabdominal kanamalı 2 olguyu litaratür bilgileri eşliğinde sunmayı amaçladık.