Yazar "Yüce, Hande" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The Ameliorate Effects of Nerolidol on Thioacetamide-induced Oxidative Damage in Heart and Kidney Tissue(2022) Türkmen, Neşe Başak; Yüce, Hande; Taşlıdere, Aslı; Şahin, Yasemin; Çiftci, OsmanObjectives: Thioacetamide (TAA) is an organosulfur, white crystalline compound having liver injury. However, it shows toxic effects on many organs. The reverts the oxidative stress created by TAA on the heart and kidney, and decreased lipid peroxide peroxidation back with antioxidant- properties nerolidol (NRL). This study hypothesized that NRL treatment a potential ameliorate nephrotoxicity and cardiotoxicity caused by TAA. Materials and Methods: Thirty-two Wistar Albino male rats (3-4 months old and 280-300 g in weight) were divided into four groups. (a) Control, (b) TAA was administered 200 mg/kg i.p. twice a weekly (c) NRL was orally administered at the dose of 100 mg/kg per every other day by gavages. (d) TAA and NRL-treated groups were assigned 200 mg/kg TAA and 100 mg/kg NRL for three weeks. Results: As a result of these dose administration thiobarbituric acid reactive substances (TBARS) levels, superoxide dismutase (SOD), catalase (CAT), glutathione (GSH), and glutathione peroxidase (GPx) levels were detected. The results were shown that TAA leads to a significant rise in TBARS level and a significant decrease in GPx, CAT, SOD, and GSH levels in the heart and kidney tissue according to the control group. The finding of this study the NRL treatment reduced TBARS levels and increased antioxidant level. Administration of NRL prevents the biochemical and histopathological alterations induced by TAA. Conclusion: The findings of this study show that the antioxidant activity of NRL can protect against biochemical and histological damage caused by TAA in heart and kidney tissue.Öğe Antidepresanların Biyoakümülasyonuna Bağlı Ekotoksisite Riski: Sistematik Derleme(2022) Ünüvar, Songül; Yüce, Handeİlaçlar, önemli çevresel kirleticiler arasında yer almaktadırlar. Antidepresan ilaçlar, hem yer altı hem de yer üstü sularında sıklıkla rastlanan kontaminantlardır. Antidepresan ilaçların su canlılarında tespit edilmesinin 2 nedeni vardır. Birincisi dünya genelinde yaygın kullanımları, ikincisi ise su canlılarının farklı dokularında birikmeleridir. Bazı balıklar ve yumuşakçalar gibi endemik su hayvanları, dokularında biyolojik olarak farklı antidepresanları biriktirmektedirler. Bu nedenle hedef olmayan birçok organizmayı etkileme potansiyeline sahiptirler. Antidepresanlar, dopamin, norepinefrin ve serotonin gibi nörotransmitterlerle etkileşime girerek santral sinir sistemini doğrudan etkileyen ilaçlardır. Su canlılarında, bu etkilerinin dışında da etkileri gözlenmektedir. Bu ilaçların dünya çapında artan kullanımına bağlı olarak, kentsel sularda, yer altı sularında, nehirlerlerde ve okyanuslarda yaygın tespit edilmektedirler. Ayrıca şu anda mevcut olan atık su arıtma tesisleri, ilaç kalıntılarını uzaklaştıracak şekilde dizayn edilmemiştir. Sulardaki ilaç kontaminasyonu, önümüzdeki yıllarda artacak gibi görünmektedir. Çünkü mevcut koronavirüs hastalığı-2019 pandemisi, dünya çapında genel depresyon ve anksiyeteyi tetikleyerek, antidepresan kullanımını ve dolayısıyla çevrede tespit edilen konsantrasyonlarını artırmıştır. Çevresel ilaç kontaminasyonu, bilimsel belirsizliklerin eşlik ettiği yaygın bir sorundur. Olası çözümler arasında, ilaçları akılcı kullanmak, çevre dostu ilaçlar reçete etmek, biyolojik olarak daha kolay parçalanan farmasötikler tasarlamak, çevre ve sağlık bilimleri arasındaki koordinasyonu ve iş birliğini geliştirmek sayılabilir. Bu derlemede, bazı antidepresanların yer altı ve yer üstü sulardaki kontaminasyonuna bağlı su canlıları üzerindeki biyoakümülasyonundan ve ekotoksikolojik etkilerinden bahsedilmektedir.Öğe Dose dependent cytotoxic activity of patulin on neuroblastoma, colon and breast cancer cell line(2021) Türkmen, Neşe Başak; Yüce, Hande; Ozek, Dilan Askin; Aslan, Sumeyye; Yaşar, Şeyma; Ünüvar, SongülAim: Patulin, a mycotoxin, is an organic compound classified as a polypeptide. Patulin, which is generally detected in moldy fruits and their derivatives, has been suggested to have anticancer activity. Some studies have shown that it induces apoptosis in the cell. This study aims to investigate the anticancer activity of patulin in SH-SY5Y (human neuroblastoma cell line), HCT116 (human colon cancer cell line), and MCF-7 (human breast cancer cell line) cell lines. Materials and Methods: SH-SY5Y, HCT116, MCF-7, and L929 (healthy fibroblast) cell lines were used for cytotoxicity experiments. Cells were added in 96-well plates at 5x103 cells per well. Serial dilutions of patulin at a dose of 1, 2.5, 5, 10, 25, 50, and 100 µM were added to the waiting cells in 24 hours incubation. All cell lines were exposed to patulin for 24 and 48 hours. The cytotoxic activity of patulin in cancer and healthy cell lines was determined in vitro by the MTS (3-(4,5-dimethylthiazol-2-yl)-5-(3-carboxymethoxyphenyl)-2- (4-sulphophenyl)-2H-tetrazolium) cell viability test. The results of the toxicity tests were measured spectrophotometrically (450 nm) in ELISA at intervals of 24 hours for 2 days. Results: Patulin caused cytotoxic activity in all cell lines at a concentration of 100 µM. Patulin showed cytotoxic activity at low doses only in the SH-SY5Y cell line. At doses of 25 and 50 µM, HCT116 caused more than 50% death in the cell line, while higher concentrations induced cell death in the MCF-7 cell line. Conclusion: Patulin showed anticancer activity at high concentrations in colon and breast cancer cell lines, and both low and high concentrations in the SH-SY5Y cell line. Patulin may be a new candidate molecule in the treatment of neuroblastoma, colon, and breast cancers, depending on the dose.Öğe Drug-Drug Interaction of Aldehyde Oxidase Inhibitor and Xanthine Oxidase Inhibitor with Favipiravir(2022) Ozek, Dilan Askin; Keskin, Zeliha; Yüce, Hande; Türkmen, Neşe Başak; Aslan, Sumeyye; Ünüvar, SongülAim: Favipiravir is an effective antiviral used in the treatment of COVID-19. It is metabolized by aldehyde oxidase (AO) and xanthine oxidase (XO). This study investigated drug-drug interactions between favipiravir with both AO substrate and XO enzyme inhibitor, allopurinol, and an XO inhibitor, verapamil. Material and Methods: 25 Sprague-Dawley female rats, 250-300 g, were divided into five equal groups. Blood samples were taken from the jugular vein at the end of 0, 15, 30, and 45 minutes, and at the end of the 1st, 2nd, 4th, 6th, and 8th hours after the drugs were administered. The drug-blood concentration was determined in the HPLC-UV device using plasma. The ELISA method measured AO and XO enzyme activities in rat liver tissue. Results: Allopurinol prolonged the time taken for favipiravir to reach Cmax (Tmax), decreased maximum serum concentration (Cmax), elimination half-life (T1/2), area under the curve (AUC), and mean residence time (MRT). Allopurinol significantly reduced clearance per unit time (Cl/f) when co-administered with favipiravir. Verapamil accelerated the elimination of favipiravir, significantly reducing T1/2, MRT, and AUC. On the other hand, Favipiravir decreased the absorption of verapamil and slowed its elimination. Cmax, AUC, and Cl values of verapamil decreased. In addition, T1/2, MRT, and volume of distribution (Vd) increased. Conclusion: In conclusion, the concomitant use of favipiravir with other drugs that affect AO and/or XO enzyme activities may cause changes in the pharmacokinetic profiles of drugs and the levels of enzymes that metabolize drugs.Öğe Güncel Tedavi Yaklaşımlarından Olan Antikor İlaç Konjugatlarında Amatoksin Konjugatlarının Kullanımı: Sistematik Derleme(2022) Ünüvar, Songül; Yüce, HandeGeleneksel kanser kemoterapisinde kullanılan ajanlar düşük terapötik indekse sahiptirler. Bu nedenle monoklonal bir antikor, bağlayıcı bir molekül ve sitotoksik bir ajandan oluşan immünokonjugatlar olan antikor-ilaç konjugatları (AİK) geliştirilmiştir. Tümör hücrelerinde bulunan çeşitli hedef moleküllere yönelik geliştirilmiş olan bu konjugatlar, son yıllarda kanser tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Kemoterapide uygulanan geleneksel tedavi yöntemlerine kıyasla bu ajanlar, yüksek düzeyde seçiciliğe ve düşük yan etki profiline sahiptirler. Bu özellikleri, standart tedaviler içinde yer almalarını sağlamıştır. Yeni geliştirilen bu konjugatlar ile ilacın doğrudan kanser hücreleri üzerine hedeflenmesi amaçlanmaktadır. Buna bağlı olarak da sistemik toksisitenin azaltılması ve tedavi etkinliğinin artırılması hedeflenmektedir. Son yıllarda farklı sitotoksik ajanlar AİK’lerinde kullanılmışlardır. Sitotoksik ajanlar; tübülin hasarı yapanlar ve DNA hasarı yapanlar olmak üzere 2 ayrı mekanizmaya sahiptirler. Amanitin bazlı AİK’leri ise RNA polimeraz II üzerinde inhibitör etki göstermektedirler. Bu şekilde çok düşük konsantrasyonlarda bile DNA transkripsiyonunu inhibe etmektedirler. Bu konjugatlar, tümör mikro-ortamı ile dinamik etkileşime girerek, terapötik etkinlikte artış sağlarlar. Amanitin bazlı konjugatların geliştirilmesi oldukça yeni bir yaklaşımdır. Amanitin, çoklu ilaç direnci gösteren tümör hücreleri üzerinde düşük konsantrasyonlarda bile yüksek sitotoksik etki gösterir. AİK’lerinin tasarlanması, bireyselleştirilmiş kanser tedavilerinin geliştirilmesine önemli katkı sağlayacaktır. Son yıllarda amanitin toksini, AİK’lerinin yapısında yer alan ajanlardan biridir. Mikrogram düzeylerde bile pek çok tümörün mikro çevresinde sitotoksik etki gösterir. Bu derlemede amatoksin konjugatları ile ilgili güncel bilgilere yer verilmiştir.Öğe Mikotoksinlerin İn Vitro ve İn Vivo Antikanser Aktivitelerinin Değerlendirilmesi(2022) Yüce, Hande; Ünüvar, SongülMikotoksinler, hasat öncesi, hasat sırasında ve/veya hasat sonrası tarımsal ürünleri kontamine eden ve çoğunlukla hayvan ve insanlarda toksisiteye neden olan, mantarlar tarafından salınan ikincil metabolitlerdir. Bu derlemenin amacı, mantar toksinlerinin antikanser aktivitelerinin mekanizmalarını ve yeni antikanser ilaç geliştirilmesindeki önemini açıklamaktır. Gıda, tahıl ve yemlerde yaygın olarak kontaminasyona neden olan mikotoksinler, çeşitli mantar türleri tarafından oluşturulan ikincil metabolitlerdir. Başlıca mikotoksinler trikotesenler, fumonisinler ve zearalenon, patulin; bunların dışında fusarik asit, moniliformin, fusaproliferin, fusariosis, enniatinler ve beauverisin, MT81 olarak bilinmektedir. Mikotoksinlere uzun dönem yüksek dozda maruziyet, ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Ancak mikotoksinlerle ilgili çalışmalarda, uygun dozlarda birçoğunun in vitro antikanser aktivite gösterdiği bulunmuştur. İnsanlarda kanserin gelişimi, çeşitli endojen ve ekzojen uyaranların aracılık ettiği hücresel ve moleküler değişiklikleri ve oksidatif DNA hasarını içeren karmaşık süreçleri kapsar. Kanserin ilerlemesinde ana mekanizmalardan biri olan oksidatif stres ve reaktif oksijen türleri, antikanser ilaç geliştirmede önemli hedefler olarak düşünülmektedir. Birçok mikotoksinin bu mekanizma ile antikanser aktivite gösterdiği bilinmektedir. Patulin, T-2 toksin, beauverisin, zearalenon, MT81, rubratoksin gibi mikotoksinlerin farklı hücre hatlarında antikanser aktiviteleri gösterilmiştir. Hem in vitro hem de in vivo çalışmalar, mikotoksinlerin toksikokinetiğinin, biyoyararlanımının ve etki mekanizmalarının ilgili türlere bağlı olarak değiştiğini göstermiştir, ancak spesifik yanıtları daha iyi anlamak için ek çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu derlemede, önemli mikotoksinlere ve bunların yapısal analoglarının in vitro ve in vivo antikanser etkilerinin değerlendirildiği literatür çalışmalarına yer verilmiştir.Öğe Parkinson Hastalığında Alternatif Model: Dictyostelium discoideum: Sistematik Derleme(2022) Şahin, Yasemin; Yüce, HandeNörodejeneratif hastalıkların tedavisinde, nöronal patogeneze neden olan olayların anlaşılması ve uygun tedavilerin geliştirilmesi temel basamaktır. Nörodejeneratif hastalıkların çoğu mitokondriyal disfonksiyon ile ilişkilidir. İnsanlarda meydana gelen mitokondriyal genlerdeki mutasyonlar, altında yatan genetik nedenler ile doğru korelasyon göstermeyen bir dizi fenotipik sonuçlar meydana getirir. Birçok nörodejeneratif hastalık; lizozomların, endozomların ve otofagozomların işlevini etkileyen mutasyonlara sebep olabilir. Parkinson hastalığında mevcut tedaviler, hastalığın başlaması ve ilerlemesi için yetersiz kalmaktadır, bu sebeple hastalığın patogenezinin aydınlatılması gerekmektedir. Bu olayların aydınlatılması, bilim insanları için hâlâ zorluk teşkil etmektedir. Bu amaçla kullanılan deney hayvanları, yapılan araştırmalarda dünya çapında standart modeller sağlar. Alternatif yöntemlerin kullanımı ve hayvan sayısının azaltılması ile yeni tekniklerin geliştirilmesi gerekir. Alternatif yöntemlerin bilim dünyasına entegrasyonu ile in vivo yöntemlere olan gereksinim azalır. Dictyostelium discoideum hücre yapısı, sinyalleşme mekanizmaları, hücresel davranışları memeli hücreleri ile benzerlik göstermektedir. Genetik manipülasyona uygun dizilenmiş haploid kromozom yapısında, tek hücreli ve çok hücreli aşamaların olduğu kısa yaşam döngüsü ve fenotipik zenginliği sayesinde insanlardaki hastalıkların hücresel süreçlerini ortaya çıkarmak için basit bir modeldir. Tıp alanında yapılan D. discoideum ile ilgili çalışmaları; bakteriyel enfeksiyon, immün hücre kemotaksisi, otofajik hücre ölümü, mitokondriyal ve nörolojik bozukluklar alanlarında temel bilgiler sağlamıştır. D. discoideum, sahip olduğu proteom ile hücresel ve gelişimsel biyoloji için yeni bir bakış açısı sağlayabilecek bir model organizmadır. Bu derleme, nörodejeneratif hastalıklardan biri olan Parkinson hastalığının tanı ve tedavisinde D. discoideum modelinin kullanımı hakkında detaylı bilgi vermek için hazırlandı.Öğe SARS-CoV-2’ye Bağlı Organ Tutulumlarının Değerlendirilmesi: Geleneksel Derleme(2021) Yüce, Hande; Ünüvar, SongülÖz: Şiddetli akut solunum yolu sendromu-koronavirüs-2 [severe acute respiratory syndrome-coronavirus-2 (SARS-CoV-2)] enfeksiyonu damlacık yoluyla bulaşan bir solunum yolu hastalığı olarak ortaya çıkmasına rağmen, enfekte olan hastalarda solunum yolu dışındaki organlarda da çoklu organ tutulumları gözlenmiştir. Bu durum, SARSCoV-2’nin spike proteinin hücrelere girişi için anjiyotensin dönüştürücü enzim-2 [angiotensin converting enzyme-2 (ACE-2)] reseptörlerini kullanmasıyla ilişkilendirilmiştir. ACE-2 ekspresyonunun; akciğer, kalp, testis, ince bağırsak, tiroid, böbrek ve az miktarda beyinde olduğu bilinmektedir. Bu bilgiye dayanarak araştırmalar, SARS-CoV-2 enfeksiyonunda ACE-2 ekspresyonunun diğer organ ve sistemler üzerindekietkilerine yoğunlaşmıştır. Enfeksiyon sürecinde proinflamatuar yanıtların ve ACE-2 ekspresyonundaki artışın çoklu organ tutulumuna yol açtığı öne sürülmüştür. Ağır hastalardaki çoklu organ tutulumları hastanede kalış süresini uzatmakta ve ölüm oranlarının artmasına sebep olmaktadır. SAR-CoV-2 enfeksiyonuna bağlı gelişen kalp yetersizliği, böbrek yetersizliği, sitokin fırtınası, pıhtılaşma bozuklukları ve organ yetersizlikleri ölümü hızlandırmaktadır. SARS-CoV-2 enfeksiyonunun tedavi stratejileri belirlenirken çoklu organ hasarının altında yatan mekanizmaların bilinmesi, hastalık prognozunun iyileştirilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu derlemede SARS-CoV-2 enfeksiyonunun neden olduğu çoklu organ tutulumlarına neden olan mekanizmalar ele alınmıştır.Öğe SARS-CoV-2’ye Bağlı Organ Tutulumlarının Değerlendirilmesi:Geleneksel Derleme(2021) Yüce, Hande; Ünüvar, SongülŞiddetli akut solunum yolu sendromu-koronavirüs-2 [severe acute respiratory syndrome-coronavirus-2 (SARS-CoV-2)] enfeksiyonu damlacık yoluyla bulaşan bir solunum yolu hastalığı olarak ortaya çıkmasına rağmen, enfekte olan hastalarda solunum yolu dışındaki organlarda da çoklu organ tutulumları gözlenmiştir. Bu durum, SARSCoV-2’nin spike proteinin hücrelere girişi için anjiyotensin dönüştürücü enzim-2 [angiotensin converting enzyme-2 (ACE-2)] reseptörlerini kullanmasıyla ilişkilendirilmiştir. ACE-2 ekspresyonunun; akciğer, kalp, testis, ince bağırsak, tiroid, böbrek ve az miktarda beyinde olduğu bilinmektedir. Bu bilgiye dayanarak araştırmalar, SARS-CoV-2 enfeksiyonunda ACE-2 ekspresyonunun diğer organ ve sistemler üzerindekietkilerine yoğunlaşmıştır. Enfeksiyon sürecinde proinflamatuar yanıtların ve ACE-2 ekspresyonundaki artışın çoklu organ tutulumuna yol açtığı öne sürülmüştür. Ağır hastalardaki çoklu organ tutulumları hastanede kalış süresini uzatmakta ve ölüm oranlarının artmasına sebep olmaktadır. SAR-CoV-2 enfeksiyonuna bağlı gelişen kalp yetersizliği, böbrek yetersizliği, sitokin fırtınası, pıhtılaşma bozuklukları ve organ yetersizlikleri ölümü hızlandırmaktadır. SARS-CoV-2 enfeksiyonunun tedavi stratejileri belirlenirken çoklu organ hasarının altında yatan mekanizmaların bilinmesi, hastalık prognozunun iyileştirilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu derlemede SARS-CoV-2 enfeksiyonunun neden olduğu çoklu organ tutulumlarına neden olan mekanizmalar ele alınmıştır.