Yazar "Yalvaç, H. Dilek" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anoreksiya nervoza tanılı iki kız kardeş: Olgu sunumu(Klinik Psikiyatri Dergisi, 2003) Kaya, Burhanettin; Yiğittürk, Duygu; Yalvaç, H. DilekÖz: Anoreksiya Nervoza (AN) uzun yıllardır tanınan bir bozukluk olmasına karşın, son yıllarda daha çok araştırılmaya ve dikkatleri üzerinde toplamaya başlamıştır. Kadınlarda yüksek oranda görülmesi, ergenlik döneminde başlaması, aile içi çatışmaların bozukluğun oluşmasındaki rolü ve ailesel yüklülük etiyolojiye yönelik tartışmaları arttırmaktadır. AN'nin nörobiyolojik temelleri, davranış genetiği, aile dinamikleri, sosyo-kültürel özellikler, psiko-seksüel gelişim ve bilişsel-davranışçı temeller ile ilgili daha fazla araştırmaya gereksinim olduğunu açıktır. Küreselleşmenin insan bedeninde ve ruhunda yarattığı değişimler yeme bozukluklarının, salt yüksek sosyoekonomik düzeye sahip olanların değil, tüm sosyoekonomik ve kültürel katmanları ilgilendiren bir sorun haline gelmesini sağlamıştır. Bu yazıda farklı klinik özellikler ve bilişsel özellikler sergileyen iki kız kardeş AN olgusu kaynaklar çerçevesinde tartışılmıştır.Öğe İntihar girişiminde bulunan bireylerde psikiyatrik morbidite, kişilik bozukluğu ve bazı sosyodemografik ve klinik etkenlerle ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2006) Yalvaç, H. Dilekİntihar girişimiyle başvuran olgularda, intihar girişimi ve sonuçları üzerinde etkili olan kişilik bozukluğu, psikiyatrik morbidite, sosyodemografik ve klinik değişkenler gibi risk etkenlerini saptayarak koruyucu, önleyici ve tedavi edici yaklaşımlar geliştirmeye yönelik bilgilere ulaşmak hedeflenmektedir. Gereç ve Yöntem: Hastalara klinik görüşmeyi takiben araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik veri formu, DSM-IV için yapılandırılmış SCID-II formu, Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ), İntihar düşüncesi ölçeği (İDÖ), İntihar niyeti ölçeği (İNÖ) uygulanmıştır. Bulgular: Olguların yaş ortalaması 28.24 ± 10.59 idi. %64'ü kadın, %42'si ev hanımı, %52'si evli, %62'si çekirdek aile yapısında, %54'ü düşük gelirli, %82'si fazla miktarda ilaç alarak intihar girişiminde bulunmuştur. En sık intihar nedeni ailevi sorunlar olup, %68'inde intihar girişiminden hemen öncesinde psikososyal stresör vardı. İntihar girişimi sonrası hastaların % 36'sı uyum bozukluğu, %32'si depresyon tanısı aldı. Olguların %90'ı SCID'e göre en az bir kişilik bozukluğu tanısı aldı. %34'ünde borderline kişilik bozukluğu, %16'sında obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu tespit edilmiştir. Antisosyal ve bağımlı kişilik bozukluğu erkeklerde daha fazla saptanmıştır. İDÖ ile BDÖ, BAÖ ve BUÖ ilişkili bulunmuştur. Sonuç: Olgularımızda kişilik bozukluğu oranının yüksek olması ve intiharların daha çok psikososyal stresör sonrası çıkması, krize müdahale ve intiharı önleme merkezlerinin önemini artırmaktadır. Ayrıca olguların intihar nedeni olarak ailevi sorunları en fazla düzeyde belirtmeleri ailenin iç dinamiklerinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. İntihar girişiminde bulunan bireylerin tedavisi kadar, insanları bu davranış biçimine yönelten sosyal ve ekonomik koşulların düzeltilmesi de aynı düzeyde önemlidir. Bu da koruyucu ve önleyici 73 yaklaşımları içeren kapsamlı ve çok disiplinli projelere gereksinim olduğunu göstermektedir.Öğe Psikotik hastalarda hastalık açıklama modeli ve çare arama davranışı(Türk Psikiyatri Dergisi, 2007) Ünal, Süheyla; Kaya, Burhanettin; Yalvaç, H. DilekÖz: Amaç: Bu çalışmada İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Psikiyatri Kliniği'nde tedavi görmekte olan bir grup psikoz hastasında, hastalıklarını açıklama nedenleri ve çare arama yöntemleri araştırıldı. Yöntem: Çalışma 2002-2003 yılları arasında psikiyatri kliniğine başvuran ve DSM-IV ölçütlerine göre şizofreni ve şizoafektif bozukluk tanısı konan hastalarda yapıldı. Hastalarla demografik bilgilerini, hastalıklarını nasıl açıkladıklarını ve nasıl çareler aradıklarını sorgulayan kısa anket tarzında yarı yapılandırılmış bir görüşme gerçekleştirildi. Bulgular: Çalışma kapsamına alınan 88 hastanın (50 erkek, 38 kadın) yaş ortalaması 31,2± 9,3 (16-57) idi. Hastaların % 46,6?sı hastalıklarını aile sorunlarına, % 42'si kendi iç sorunlarına, % 19,3'ü ekonomik güçlüklere, % 10,2'si ise doğaüstü güçlere atfetmekteydi. Hastaların % 51,1'i çare aramak için geleneksel-dinsel tedavi yöntemlerine, % 19,3'ü tıp doktorlarına, % 65,9'u psikiyatra başvurduğunu belirtti. Sonuç: Çalışmamızda, düşük eğitim düzeyindeki hastaların daha fazla tıp dışı çare aramaya yöneldikleri, eğitim düzeyi arttıkça psikiyatra başvurunun arttığı gözlenmiştir. Bu durum, hastanın ve ailesinin psikoz konusunda bilgilenmelerini sağlayacak ruhsal eğitim programlarının uygulanmasının yararlı olacağını düşündürmektedir. Başlık (İngilizce): Patients' explanation models for their illness and help-seeking behavior Öz (İngilizce): Objective: The aim of this study was to investigate some variables that affect patients? explanation models for their illness and help-seeking behavior. Methods: Sampling was done between 2002 and 2003 among psychiatric patients who were admitted to university hospital in Malatya. Diagnoses of schizophrenia and schizoaffective disorder were made according to DSM-IV criteria. A semi-structured interview based on a short questionnaire was conducted for collecting patient demographic data, and patient explanatory model for illness and help-seeking behavior. Results: The 88 patients that were evaluated included 50 males and 38 females. The mean age of the patients was 31.22 ± 9.29 years (range: 16-57 years). In explaining their disease, 46.6% of the patients cited family trouble, 42% their inner problems, 19.3% economic difficulties, and 10.2% cited the consequences of supernatural forces. Among the patients, help-seeking behavior included visiting traditional and religious healers (51.1%), presenting to medical doctors (19.3%), and visiting a psychiatrist (65.9%). Conclusion: The study revealed that patients with low-level education were more prone to seek religious solutions and those with high-level education tended to visit a psychiatrist. It has been suggested that psycho-educational programs for patients and families will be very useful in ameliorating the problems created by the disease.