Yazar "Yetkin, Özkan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acil Serviste Pulmoner Tromboemboli Tanısı Alan Hastaların Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Yücel, Neslihan; Yetkin, ÖzkanPulmoner tromboemboli (PTE) önemli bir sağlık sorunudur. Bu çalışmada, acil serviste PTE tanısı alan hastaların altta yatan risk faktörleri, tanı yöntemleri, tedavi yöntemleri, mortalite oranları ve mortaliteye neden olan faktörler açısından retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve metot: 2004 ile 2007 yılları arasında tedavi uygulanan 205 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri ile altta yatan risk faktörleri, uygulanan tanı yöntemleri, uygulanan tedavi yöntemleri, mortalite oranları ve mortaliteye neden olan faktörler incelendi. Bulgular: Risk faktörü olarak hastaların 18’inde jinekolojik cerrahi girişim, 59’unda ortopedik cerrahi girişim, 20’sinde abdominal cerrahi girişim, 12’sinde intrakranial cerrahi girişim, 25’inde komorbid hastalıklar, 20’sinde immobilite öyküsü, beşinde antifosfolipid antikor pozitifliği, beşinde protein C ve protein S eksikliği ve üçünde oral kontraseptif kullanım öyküsü mevcutken 38 hastada herhangi bir risk faktörüne rastlanmamıştı. Onaltı hastada hastalık mortal seyretmişti. Sonuç: PTE yaşamı tehdit eden bir hastalıktır ve erken tanınması önemlidir. Postoperatif dönemde gerekli medikal önlemlerin alınması ve düşük molekül ağırlıklı heparin profilaksisi ile derin venöz trombüs ve PTE oluşumunun önüne geçilebilir.Öğe Akciğer parankimine fistülize olarak iyileşen bir tüberküloz lenfadenit olgusu(Toraks Dergisi, 2007) Yetkin, Özkan; Pembegül, İrem; Mutlu, Levent Cem; Yıldırım, ZekiÖz: Tüberküloz hastalığı günümüzde halen önemli bir sağlık sorunudur ve insidansı özellikle gelişmekte olan ülkelerde artmaktadır. Tüberküloz lenfadenit sık rastlanan ekstrapulmoner tüberküloz tablosudur. Bizim olgumuzun çekilen toraks tomografisinde mediastinal çok sayıda büyümüş lenf nodu izlendi. Lenf nodundan yapılan ince iğne aspirasyonu ile alınan pürülan örneğin mikroskopik incelemesinde tüberküloz basili pozitif saptandı ve tüberküloz lenfadenit tanısı konarak antitüberküloz tedavi başlandı. Antitüberküloz tedavinin yedinci gününde ateş, balgam çıkarımında artış saptanan hastanın akciğer grafisinde sol üst zonda homojen infiltrasyon izlendi, tekrarlanan balgam mikroskopik incelemesinde daha önce negatif olan tüberküloz basili pozitif rapor edildi. Önceki toraks tomografisinde parenkimal lezyonun olmaması, pürülan balgam çıkarması, balgam mikroskopik incelemesinde tüberküloz basilinin pozitifleşmesi nedeniyle lenf nodu absesinin akciğer parankimine fistülize olduğu düşünüldü, antitüberküloz tedavisine devam edilen hastada klinik ve radyolojik düzelme sağlandı.Öğe Akciğer ve kalp hastalıklarında plazma BNP düzeyinin prognostik değeri(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2007) Yetkin, Özkan; Aksoy, Yüksel; Turhan, Hasan; İn, Erdal; Karahan, Mukadder; Kılıç, Talat; Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Günen, HakanÖz: BNP 32 aminoasitli bir peptiddir, vazorelaksan ve natriüretik etkileri vardır, insanlarda daha çok ventriküllerdan salınır. Çalışmamızda, sol ve sağ kalp yetmezliğine neden olan hastalıklarda plazma BNP değerini karşılaştırmayı amaçladık. Çalışmamıza 35 sol kalp yetmezliği, 49 kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)’na sekonder kor pulmonale, 26 KOAH ve 20 pulmoner tromboemboli olgusu ile kontrol grubu olarak 25 sağlıklı bireyden oluşan toplam 155 olgu dahil edildi. Çalışmamızda plazma BNP değeri sol kalp yetmezliği grubunda KOAH-kor pulmonale ve kontrol grubuna göre anlamlı yüksek saptandı (sırasıyla 1167 ± 746, 434 ± 55, 32 ± 12 pg/mL) (p< 0.001). Yine kor pulmonaleli grupta kor pulmonalesi olmayan KOAH grubuna ve kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olarak ölçüldü (434 ± 55, 32 ± 36 ve 32 ± 12 pg/mL) (p< 0.001). Pulmoner emboli grubunda plazma BNP düzeyinin kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu (357 ± 391, 32 ± 12 pg/mL) (p< 0.001) ve masif embolisi olan olguların masif olmayanlara göre daha yüksek plazma BNP değerine sahip oldukları gözlendi (699 ± 394 vs. 166 ± 213 pg/mL) (p< 0.001). Sonuç olarak; ventriküllerde yetmezliğin artışına paralel olarak plazma BNP değerinin arttığı, ejeksiyon fraksiyonu ile BNP’nin ters korele olduğu, pulmoner arter basıncı ile korele olduğu izlendi. Pulmoner embolili hastalarda yüksek BNP düzeylerinin artan pulmoner basınç nedeniyle sağ ventrikülde ortaya çıkan fonksiyon bozukluğuna bağlı olduğu düşünüldü.Öğe Bir Olgu Nedeniyle Poland Sendromu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Gülbaş, Gazi; Mutlu, Levent Cem; Yetkin, Özkan; Ulutaş, Hakkı; Günen, HakanPoland sendromu pektoralis major kasının tek taraflı yokluğu ile karakterize konjenital bir sendromdur. Bu sendroma meme, el ve diğer organ anomalileri de eşlik edebilir. Genellikle sağ tarafı tutar ve erkeklerde daha sıktır. Otuzaltı yaşında hemoptizi ile başvuran erkek hastanın çekilen akciğer grafisinde sağ hemitoraksta saydamlık artışı saptandı. Bu nedenle çekilen toraks bilgisayarlı tomografisinde Poland sendromu saptandı. Bu olgu az görüldüğü ve radyolojik özellikleri nedeniyle sunulmuştur.Öğe Bir olgu nedeniyle sağ aortik ark anomalisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Hacıevliyagil, Süleyman S.; Yetkin, Özkan; Gülbaş, Gazi; Mutlu, Levent; Günen, HakanSağ aortik ark anomalisi (SAAA) nadir görülen bir durumdur. SAAA başka damarsal anomalilerle birlikte olabileceği gibi tek başına da olabilir. Genellikle çocuklukta semptomatik hale gelir, trakea veya özafagusa bası durumunda nefes darlığı, disfaji gibi şikayetlere yol açabilir. Bazen SAAA tanısı, semptom vermeksizin başka bir nedenle hastaneye başvuran kişilerde istenen radyolojik görüntüleme yöntemleri ile tesadüfen konulur. 47 yaşına kadar herhangi bir şikayeti olmayan bayan hastaya travma sonrası çekilen akciğer grafisi ve dinamik toraks tomografisindeki bulgulara dayanarak SAAA tanısı konuldu. SAAA az görüldüğü ve hastamız uzun yıllar semptom vermediği için olgu sunusu olarak sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Sağ aortik ark anomalisi, Akciğer grafisi, Toraks bilgisayarlı tomografisi.Öğe Chilaidit Sendromu: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Yetkin, Özkan; Karabıyıkoğlu, GülserenHepatodiafragmatik interpozisyon olarak bilinen Chilaiditi sendromu nadir rastlanan bir sendromdur. Barsak ansları diafram ve karaciğer arasında yerleşmiştir. Olguların çoğuna tesadüfen tanı konur, hafif abdominal ağrı, intestinal obstrüksiyon, göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi semptomlarla ortaya çıkabilir. Bizim olgumuz 54 yaşında bayan hasta, daha önce solunum yolu enfeksiyonu veya peptik ülser olarak tedavi edilmiş bir olgu. Sendromun nadir görülmesi ve tipik radyolojik görümü nedeniyle yayınlamayı uygun gördükÖğe Chilaiditi syndrome: A case report(2006) Yetkin, Özkan; Karabıyıkoğlu, GülserenAbstract: Hepatodiafragmatik interpozisyon olarak bilinen Chilaiditi sendromu nadir rastlanan bir sendromdur. Barsak ansları diafram ve karaci er arasında yerle mi tir. Olguların ço una tesadüfen tanı konur, hafif abdominal a rı, intestinal obstrüksiyon, gö üs a rısı, nefes darlı ı gibi semptomlarla ortaya çıkabilir. Bizim olgumuz 54 ya ında bayan hasta, daha önce solunum yolu enfeksiyonu veya peptik ülser olarak tedavi edilmi bir olgu. Sendromun nadir görülmesi ve tipik radyolojik görümü nedeniyle yayınlamayı uygun gördük.Öğe The effects of N acetylcysteine on pulmonary functions in patients undergoing on pump coronary artery surgery a double blind placebo controlled study(Eur rev med pharmacol sci, 2016) Erdil, Nevzat; Eroğlu, Tamer; Akça, Barış; Dişli, Olcay Murat; Yetkin, Özkan; Çolak, Mehmet Cengiz; Erdil, Feray Akgül; Battaloğlu, BektaşAbstract. – OBJECTIVE: To investigate the effects of N-acetylcysteine (NAC) on pulmonary function tests and arterial blood gases in patients undergoing on-pump coronary artery surgery. PATIENTS AND METHODS: The effect of NAC was assessed within the scope of a prospective, single center, double-blind, placebo-controlled, parallel group study. Eighty-two patients undergoing coronary artery bypass grafting were randomized into two groups to receive either placebo (group 1, n = 40) or NAC (group 2, n=42). Both the NAC group and the placebo-receiving control group also included a COPD subgroup consisting of patients with an FEV1/FVC ratio of < 0.7 and an FEV1 value of 50- 80%. Pulmonary function tests were performed preoperatively and on postoperative day 60. RESULTS: Both groups were similar with respect to age, gender, preoperative risk factors, ejection fraction (EF), mean cross-clamp time, ventilation time, intensive care unit (ICU) stay, atrial fibrillation (AF) and hospital stay (p > 0.05). Postoperative FVC and FEV1 values in group 1 and the postoperative FEV1, FEV1/FVC and FEF 25-75 values in group 2 were lower in comparison to their preoperative values. However, in both group 1 and 2, the decreases observed in these parameters were not statistically significant (p > 0.05). In the COPD subgroup of group 1, a postoperative decrease was observed in the FEV1 and FEF25-75 values, with the FEV1 decreasing by 4.55%, and the FEF25-75 decreasing by 4.2% (p < 0.05). In the COPD subgroup of group 2, no significant decrease was observed in the pulmonary function test values (p > 0.05).Öğe Göğüs hastalıkları servisine yatan hastaların hastane yatış maliyetlerinin karşılaştırılması(Toraks Dergisi, 2006) Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Mutlu, Levent Cem; Gülbaş, Gazi; Yetkin, Özkan; Günen, HakanÖz: Tüm dünyada ve ülkemizde sigara içme oranlarının artmasına bağlı olarak, solunum hastalıklarının görülme sıklığı ve maliyetleri artmaktadır. Bu çalışmada göğüs hastalıkları servisine yatırılan hastaların hastane yatış maliyetlerinin incelenmesi amaçlandı. Çalışmaya 1 Ocak-30 Nisan 2005 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları kliniğine başvuran 314 yatan hasta alındı. Hastaların yaş, hastalık tanıları, sigara içme durumları, yatış süreleri incelendi. Tüm hastaların hastaneye yattıkları süre içindeki hastane yatış maliyetleri hesaplandı. En sık saptanan hastalıklar sırasıyla KOAH (n: 105), akciğer kanseri (n: 69), pnömoni (n: 54) ve astımdı (n: 32). Ortalama hastane yatış maliyetleri; akciğer kanseri için 1978 YTL, pnömoni için 1479 YTL, KOAH için 1336 YTL, astım için 925 YTL olarak hesaplandı. İlaç ve radyolojik inceleme maliyetleri akciğer kanserinde, yatak ücretleri ise pulmoner emboli ve pnömonide en yüksek saptandı. Tüm hastaların toplam maliyetleri hesaplandığında tanılara göre en yüksek maliyeti KOAH oluşturdu. Sonuç olarak, KOAH ve akciğer kanseri gibi sigaranın neden olduğu hastalıkların hastane yatış maliyetleri daha yüksek saptandı. Göğüs hastalıklarında hastane maliyetlerini ve hastalıklara bağlı sağlık harcamalarını en aza indirmek için sigara bıraktırma çalışmaları başta olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerine daha çok önem verilmesi gerekir.Öğe Identification of viable myocardium in patients with chronic coronary artery disease and myocardial dysfunction comparison of low dose dobutamine stress echocardiography and echocardiography during glucose insulin potassium infusion Angiology(Angiology, 2002) Yetkin, Ertan; Şenen, Kubilay; İleri, Mehmet; Atak, Ramazan; Battaloğlu, Bektaş; Yetkin, Özkan; Tandoğan, İzzet; Turhan, Hasan; Cehreli, SengülLow-dose dobutamine stress echocardiography (LDDSE) is one of the methods most used to assess myocardial viability. Glucose-insulin-potassium (GIK) has been shown to increase contraction of the ischemic zone. The aim of this study was to compare LDDSE and echocardiography during GIK infusion for detection of myocardial viability in patients with chronic coronary artery disease (CAD) and myocardial dysfunction. Twenty-one patients who had chronic CAD and myocardial dysfunction were included in the study. Glucose-insulin-potassium protocol consisted of a fixed dose of insulin (100 μU/kg/hour IV) and a variable glucose/potassium infusion rate. GIK echocardiography was made at baseline and after 60 minutes of GIK infusion. During continuous electrocardiographic, blood pressure, and echocardiographic monitoring, an intravenous infusion of dobutamine (3 μg/kg body weight/min) was started with an infusion pump and continued for 5 minutes and then increased to 5 μg/kg/min and 10 μg/kg/min for another 5 minutes. The detected viable myocardium was defined as 1 or 2 scores decreasing in at least 2 adjacent abnormal segments during LDDSE and GIK echocardiography. Viability was detected in 19% (52 segments) of the asynergic segments at baseline with GIK echocardiography and 16% (44 segments) of those segments with LDDSE (p > 0.05). Left ventricular wall motion score index at baseline was 2.24 ±0.35 and it decreased significantly during both LDDSE (p = 0.004 vs 2.11 ±0.36) and GIK echocardiography (p=0.001 vs 2.09 ±0.32). The agreement between LDDSE and GIK echocardiography for detection of myocardial viability was 95%. This study shows that GIK echocardiography is similar to LDDSE for detection of myocardial viability. With the support of further clinical studies GIK echocardiography can be used to detect myocardial viability in patients with chronic CAD.Öğe Oral Kavite Metastazı ile Seyreden Akciğer Kanseri Olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Yetkin, Özkan; Mutlu, Levent Cem; İn, Erdal; Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Gülbaş, Gazi; Mızrak, Bülent; Günen, HakanAkciğer kanserleri gelişmiş ülkelerde kanser ölümlerinin en sık nedenidir ve sağ kalım oranları halen çok düşüktür. Akciğer kanserleri sıklıkla, merkezi sinir sistemi, karaciğer, iskelet sistemi ve sürrenal bezlere metastaz yapmaktadır. Oral kavite metastazı ile seyreden çok az sayıda bildirilen AC kanseri olgusu olması ve daha önce kliniğimizde oral kavite metastazı ile seyreden AC karsinomu olgusuna rastamadığımız için bu olguyu yayınlamayı uygun gördük.Öğe Oral kavite metastazı ile seyreden akciğer kanseri olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Yetkin, Özkan; Mutlu, Levent Cem; İn, Erdal; Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Gülbaş, Gazi; Mızrak, Bülent; Günen, HakanÖz: Akciğer kanserleri gelişmiş ülkelerde kanser ölümlerinin en sık nedenidir ve sağ kalım oranları halen çok düşüktür. Akciğer kanserleri sıklıkla, merkezi sinir sistemi, karaciğer, iskelet sistemi ve sürrenal bezlere metastaz yapmaktadır. Oral kavite metastazı ile seyreden çok az sayıda bildirilen AC kanseri olgusu olması ve daha önce kliniğimizde oral kavite metastazı ile seyreden AC karsinomu olgusuna rastamadığımız için bu olguyu yayınlamayı uygun gördük.Öğe Sigara içiminin nazofarinks'de potansiyel patojenlerin taşıyıcılığına etkisi(2010) İmadoğlu Yetkin, Gülay; Yetkin, Özkan; Taştekin, Neşe; Güçlüer, NilayÖz: Amaç: Sigara içiminin solunum yolu enfeksiyonu sıklığını ve bazı potansiyel patojen mikroorganizmaların ağızda kolonizasyonunu artırdığı bilinmektedir. Sigara içiciliği veya sigara dumanına maruz kalmak potansiyel patojen bakterilerin orofaringeal muköz membrana yapışma özelliğini arttırmaktadır. Bu çalışmanın amacı aktif sigara içiminin nazofarinkste potansiyel patojen bakterilerin taşıyıcılığına ve aerob floraya etkisini araştırmaktır. Potansiyel patojen bakteriler olarak Haemophilus İnfluenza, Moraxella catarrhalis, Streptococcus pneumoniae, Streptococcus pyogenes, Neisseria meningitidis , Staphylococcus aureus ve Candida albicans araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Hastanenin çeşitli servislerinden 77 hastane personeli sağlıklı yetişkin üzeride çalışıldı. Nazofarinks kültürleri steril pamuklu eküvyon ile ağızdan girilerek nasofarinksden alındı. Sigara içenler hafif (n: 29; 0-10 paket/yıl), orta (n: 16; 11-20paket/yıl) ve ağır içici (n: 12; 25 ve üstü paket/yıl) olarak sınıflandırıldı. Kültürler semikantitatif (roll plate,yuvarlama) ekildi ve değerlendirildi. Bulgular: Üç örnekte Staphylococcus aureus, 1 örnekte Neisseria meningitidis, 1 örnekte Acinetobacter lwoffi, 1 örnekte E.coli, 12 örnekte her plak alanında yoğun maya (Candida albicans), 8 örnekte her plak alanında az sayıda maya (Candida albicans ve Candida spp.), 1 örnekte Haemophilus aphrophilus ve 1 örnekte A grubu ß hemolitik streptokok üredi. Elli yedi gönüllü (%75) sigara içiyordu. Sigara içenlerin 24'ünde (%42), sigara içmeyenlerin 4'ünde (%20) patojen bakteri izole edildi (p<0.05). Hafif içiciler grubunda 6 patojen (%20), orta içiciler grubunda 8 patojen (%50) ve ağır içiciler grubunda 10 patojen (%83) bakteri izole edildi (p<0.05). Her üç gruptaki üreme oranları anlamlı olarak arttı; potansiyel bakteri üreme oranı sigara içme oranındaki artışla paralel olarak %20 den %83'e çıktı. Sonuç: Sigara içimi ağızda potansiyel patojen kolonizasyonunu arttırmıştır.