Yazar "Yetkin, Gülay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alkalinize bupivakain ve ropivakainin antibakteriyel etkinliği(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2007) Begeç, Zekine; Gülhaş, Nurçin; Toprak, Hüseyin İlksen; Erdil, Feray; Yetkin, Gülay; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Çalışmamızda, alkalinize bupivakain ve ropivakainin Escherichia coli, Staphylococcus aureus ve Pseudomonas aeruginosa üzerine antibakteriyel etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmada % 0.5 bupivakain, % 0.2 ropivakain, % 0.5 bupivakain+NaHCO3, % 0.2 ropivakain+NaHCO3 solüsyonları ile E. coli, S. aureus ve P. aeruginosa bakteri kültürleri kullanıldı. Bakteriler standart kanlı agarda üretildi. Bakteri kültürleri % 0.9 serum fizyolojik içerisinde 0.5 McFarlands yoğunluğunda (108 cfu mL-1) hazırlanarak her bir bakteri solüsyonu Mueller-Hinton'da dilüe edilip standart inokulum sağlandı (105 cfu mL-1). Test solüsyonları ve kontrolleri (serum fizyolojik) 2 mL olacak şekilde hazırlanarak üzerlerine 2 mL bakteri inokulumu eklendi. Karışımlar vortekslenerek steril polystyrene spektrofotometre küvetlerine 3 mL aktarıldı ve 37°C'de enkübe edildi. Optik dansite 0., 3. ve 6. sa.'te 540 nm'de spektrofotometre ile ölçüldü. Bulgular: Bupivakain S. aureus ve E. coli üremesini tüm ölçüm zamanlarında inhibe ederken, P. aeruginosayı sadece 6. sa.'te inhibe etti (p<0.05). Alkalinize bupivakain S. aureus üremesini 0. sa.'te E. coliyi ise, 0. ve 6. sa.'te inhibe etti (p<0.05). Bupivakainin E. coli üzerine antibakteriyel etkinliği 6. sa.'te alkalinize bupivakainden anlamlı yüksekti (p< 0.05). Ropivakain S. aureus üremesini 0. ve 3. sa.'te alkalinize ropivakainden daha fazla inhibe ederken, alkalinize ropivakain kontrole göre daha az inhibisyon yaptı (p<0.05). Ropivakain ve alkalinize ropivakain E. coli üremesini 3 ve 6. sa.'te inhibe ederken 0.sa.'te sadece ropivakain inhibe etti (p<0.05). Ropivakain ve alkalinize ropivakain P. aeruginosa üremesini 3.sa.'te inhibe etti (p<0.05). Sonuç: Bupivakainin antibakteriyel etkisinin mevcut olduğu ve alkalinizasyonun bunu değiştirmediği, ropivakainin zayıf antibakteriyel etkisi olduğu ve bunun alkalinizasyon ile daha da azaldığı saptandı.Öğe Ateşle Gelen Böbrek Taşı Vakasında Mukormikoz İnfeksiyonu:Vaka sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Yetkin, Gülay; Bayraktar, Mehmet Refik; Kılıç, SüleymanNazal orijin olmadan izole renal mukormikoz oldukça nadir bir oportunistik infeksiyondur. Burada; HIV negatif olup tekrarlayan ateş yorgunluk ve acil işeme hissi ile gelen hastada mukor infeksiyonu sunulmuştur. Üç set kan ve idrar kültürleri alınmıştır. İki adet idrar kültüründe ve idrarın direkt mikroskobik incelemesinde septasız hifli fragmentler içeren mantar elemanları görülmüş yapılan fungal kültüründe Mukor üremiştir. Hasta 1mg/kg/gün amfoterisin iki hafta verilerek tedavi edilmiş ve hasta tedaviden sonra herhangi bir rezidüel disfonksiyon olmadan taburcu edilmiştir. Bu vaka altta yatan bağışık defekti olmayan vakada bile mukor infeksiyonu yönünden kültürün önemini vurgulamaktadır.Öğe Bir yıl içerisinde kan kültürlerinden izole edilen Candida türlerinin dağılımı ve antifungal duyarlılıkları(Erciyes Tıp Dergisi, 2007) Kuzucu, Çiğdem; Yetkin, Gülay; Çalışkan, AhmetÖz: Amaç: Yoğun bakım ünitelerindeki tüm nozokomiyal kan dolaşımı infeksiyonlarının %10-20’si Candida türleri tarafından oluşturulmaktadır. Normal vücut florasında bulunan Candida türleri yoğun bakım hastalarında uygulanan invaziv kateterler, endotrakeal tüpler gibi girişimlerin uygulanmasıyla doğal bariyerleri geçerek infeksiyona neden olmaktadır. Çalışmamızda hastanemizde bir yıllık süre içersinde kan kültürlerinden izole edilen Candida türlerinin dağılımını ve antifungal duyarlılıklarını saptamayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Candida türlerinin amfoterisin B, flukonazol ve itrakonazol’a duyarlılıkları National Committee for Clinical Laboratory Standards (NCCLS) tarafından önerilen M27-A2 buyyon mikrodilüsyon yöntemiyle yapılmış ve minimum inhibitör konsantrasyon (MİK) değerleri saptanmıştır. Bulgular: Bir yıllık süre içersinde toplam 23 hastanın kan kültüründen Candida izole edildi. Bu hastaların altısı çocuk, 17’si erişkindi. Hastaların 16’sı (%69) yoğun bakımda yatmaktaydı. En sık izole edilen etken C.albicans’dı (%52). Çalışmamızda Amfoterisin MİK değerleri oldukça düşük bulunmuş, diğer çalışmalarla benzer şekilde flukonazol duyarlılığı %96 olarak saptanmıştır. Sonuç: Kandidemilerde mortalite oranlarının yüksek olması nedeniyle, özellikle yoğun bakım ünitelerinde ortaya çıkan Candida infeksiyonları uygun ve yeterli antifungal tedavilerin yapılması ve antifungal ajanlara dirençli Candida türlerinin gelişmesi açısından takip edilmelidir Başlık (İngilizce): Antifungal susceptibilities and subtype identifications of Candida species, isolated in blood cultures throughout one-year period Öz (İngilizce): Purpose: In intensive care units, 10-20% of nosocomial bloodstream infections are composed of Candida species. Candida species of normal flora omits the skin barrier by the way of invasive catheter application or endothracheal intubation and cause infections. In this study, we aimed to determine the distribution and the antifungal susceptibilities of Candida species isolated from blood cultures. Material Methods: Amphotericin B, fluconasole and itraconazole susceptibilities and Minimum Inhibitory Concentrations (MIC values) were measured with M27-A2 broth microdilution method which is recommended by National Committee for Clinical Laboratory Standards (NCCLS). Results: Candida spp were isolated in blood cultures of 23 patients throughout one-year period. Six of them were children and 17 were adults. 16 patients (69%) were admitted at intensive care unit. The most prevalent agent was C. albicans (52%). Amphotericin MIC values were found pretty low. Fluconazole susceptibility was detected 96% in accordance with the other studies. Conclusion: Due to the highest mortality rate of candidemia, especially candida infections emerged in intensive care units should be followed in case of appropriate and sufficient antifungal treatment and the emergence of resistant Candida speciesÖğe Cedecea lapegei’nin neden olduğu bir pnömoni olgusu(Mikrobiyoloji Bülteni, 2008) Yetkin, Gülay; Ay, Selma; Kayabaş, Üner; Gedik, Ender; Güçlüer, Nilay; Çalışkan, AhmetÖz: Enterobacteriaceae ailesi üyelerinden olan Cedecea cinsi bakteriler, çoğunlukla balgamdan izole edilmelerine rağmen klinik önemleri ve enfeksiyonlardaki rolleri tam olarak bilinmemektedir. Bu raporda Cedecea lapagei'riın etken olduğu bir pnömoni olgusu sunulmaktadır. Bilinci kapalı olarak inönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine başvuran 38 yaşında erkek hasta, subaraknoid kanama ön tanısı ile beyin cerrahi servisinde operasyona alınmıştır. Reanimasyon yoğun bakım ünitesine yatırılan ve bilinç kapalılığı devam eden hastaya trakeostomi açılmış ve ventilatöre bağlanmıştır. Hikayesinden kronik obstrüktif akciğer hastalığı olduğu tespit edilen hastanın, hastaneye yatışının üçüncü gününde ateşi 39°C, beyaz küre sayısı ise 27.000/ml'dir. Akciğer filminde sağ alt lobda yaygın opasite görülmüş ve operasyondan sonra iki gün boyunca trakeal entübasyon uygulanan hastada mukoid trakeal sekresyon başlamıştır. Bronko-alveoler lavaj (BAL) örneğinden hazırlanan yaymada bol miktarda lökosit ve gram-negatif basiller saptanmış; BAL kültüründe üreyen bakteri Phoenix 100 (Becton Dickinson, ABD) ve API 20E (BioMerieux, Fransa) sistemleri ile C.lapagei olarak tanımlanmıştır. Intravenöz amikasin (1 x 1 g) ve meropenem (3 x 1 g) tedavisi verilen hasta, enfeksiyon semptomlarının gerilemesine rağmen, yatışının 12. gününde subaraknoid kanama nedeniyle kaybedilmiştir. Entübe edilen hastamızda C.lapagei pnömonisinin gelişmesinde, odağın balgam olduğu ve üst solunum yolları sekresyonunun aspire edilmesiyle enfeksiyonun ortaya çıktığı düşünülmüştür. Literatürde Cedecea türlerinin neden olduğu enfeksiyonlar bildirilmekle birlikte, olgumuz, ulaşılabilen kaynaklara göre sunulan ilk C.lapagei pnömonisi olgusudur.Öğe Clinical microbiologic and epidemiologic characteristics of Pseudomonas aeruginosa infections in a University Hospital Malatya Turkey(American Journal of Infection Control, 2006) Yetkin, Gülay; Otlu, Barış; Çiçek, Ayşegül; Kuzucu, Çiğdem; Durmaz, RızaBackground: Pseudomonas aeruginosa strains are generally resistant to many antibiotics, and nosocomial infections because of this species are one of the major problems in many hospitals. Molecular typing provides very useful information about origin and transmission of the strains. The aims of the present study were to investigate clinical and microbiologic characteristics of the nosocomial infections caused by P aeruginosa strains in a medical center and to bring up the cross-transmission level of this opportunistic pathogen in a university hospital by analyzing the clonal relationship among the isolates. Methods: A total of 105 P aeruginosa strains had been identified among the 80 inpatients in a 1-year period from August 2003 to August 2004. Demographic, clinical, and epidemiologic data of the patients were prospectively recorded. The standardized diskdiffusion method was used to determine resistance of the strains to imipenem, ceftazidime, aztreonam, amikacin, gentamicin, mezlocillin, cefepime, tobramycin, meropenem, ceftriaxone, and ciprofloxacin. Clonal relatedness of the strains was investigated by pulsed-field gel electrophoresis (PFGE). Results: Of the 105 P aeruginosa strains identified, 45 (43%) were isolated from the patients hospitalized in intensive care units. Thirteen patients had repeated pseudomonas infection (total 38 infections/13 patients); 26 of these repeated infections in 9 patients showed the same localization. Half of the patients had at least 1 underlying disease such as burn (48%), chronic illness (32%), and malignancy (20%). Fifty-seven patients (71%) had urinary and/or other catheterization. Urinary tract infection (35%) was the most frequent infection encountered, followed by respiratory tract infection (34%) and sepsis (13%). Resistance to the antibiotics tested was in the 12% to 88% range; amikacin was the most effective and ceftriaxone was the least effective antibiotic. The PFGE typing method showed that 28 of the 80 patients’ isolates were clonally related, including 23 indistinguishable or closely related strains (29%), and 5 possibly related strains (6%). Epidemiologic data of the 16 patients (20% of the patients) confirmed a clonal relationship among the strains. Of the 26 isolates of the 9 patients having repeated infection in the same location, 18 (69%) were in the clonally related groups, whereas 11 of the 12 strains isolated from repeated infections on different body sites were clonally different. Conclusion: Our results indicated that P aeruginosa infections in our hospital mainly affected the patients hospitalized in intensive care units and those having catheterization, burn, and/or chronic illness. Amikacin was the best antibiotic as far as bacterial resistance was considered. Although lack of major PFGE type confirmed no P aeruginosa outbreak, typing results showed that cross transmission and treatment failure are the 2 main problems, which should be consider together to prevent this bacterial infection in medical centers.Öğe An early detection of silent Aspergillus flavus infection in a patient with calcific mitral and aortic valve stenosis(2005) Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Bayraktar, Mehmet Refik; Yetkin, Gülay; Çiçek, Ayşegül; Nisanoğlu, VedatAbstract: 61 yaşında kalsifiye kapak darlığı olan hastada infektif endokardit tesbit edilmiş ve post operatif kapak materyalinde Aspergillus Flavus üremiştir. Predispozan faktörleri ve belirgin spesifik klinik bulguları olmayan literatürdeki ilk Aspergillus endokarditidir.Hasta kardiyak cerrahi ve amphotericin tedavisini takiben iyileşmiştir.Öğe Genişlemiş spektrumlu beta laktamaz üreten Klebsiella suşlarının sıklığı(Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Dergisi, 2007) Yetkin, Gülay; Çalışkan, Ahmet; Özen, MetehanYıl: 2007Cilt: 37Sayı: 2ISSN: 0258-2171Sayfa Aralığı: 128 - 130 Metin Dili: Türkçe Öz: Başlık ( ): Frequency of extended spectrum beta lactamase producing Klebsiella strains Öz ( ):Öğe İdrarda Üreyen Escherichia coli ’lerin Geniş Spektrumlu Beta Laktamazlar Yönünden İrdelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Yetkin, Gülay; Kuzucu, Çiğdem; Çalışkan, Ahmetİnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen idrar örneklerinden izole edilen E.coli’lerin antibiyotik duyarlılıkları, Genişlemiş spektrumlu β-laktamaz(GSBL) oranları, servis ve polikliniklere dağılımı incelendi. İzole edilen 475 E.coli suşunun tanımlanması Phoenix BD sistemi ile yapıldı. 475 E.coli’nin 144 tanesinde (%30.3) GSBL pozitifliği saptandı.Öğe İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yoğun bakımlarda yatan hastalarda vehastane personelinde Staphylococcus aureus ve MRSA taşıyıcılığı(2006) Yetkin, Gülay; Kuzucu, Çiğdem; Bayraktar, Mehmet; Iraz, MeryemÖZET: İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun BakımÜnitelerinde çalışan 23 doktor, 69 hemşire,hizmetli ve personel, 61 hasta ve 47 laboratuvar personelinden oluşan toplam 200 kişinin burun,aksilla ve elinde Staphylococcus aureus ve MRSA taşıyıcılığını saptamak amaçlanmıştır. Toplam 200 kişinin 71'inden (%35) 86 stafilokok izole edilmiştir. İzole edilen stafilokokların 16'sı (%19) metisilin dirençli S.aureus (MRSA), 70'i metisilin duyarlı S.aureus (MSSA) olarak saptanmıştır. Yoğun bakımda görevli personelin sadece ikisinin burun kültürlerinde MRSA saptanmıştır. İzole edilen MRSA suşlarının antibiyotiklere daha dirençli oldukları gözlenmiştir. Glikopeptidlere direnç görülmemiştir. Hastane personelinde metisiline dirençli S.aureus taşıyıcılığının belirli aralıklarla araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması bu mikroorganizmaya bağlı hastane infeksiyonlarının azalmasına neden olacaktır.Öğe İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeYoğun Bakımlarda Yatan Hastalarda Ve Hastane Personelinde Staphylococcus aureus Ve MRSA Taşıyıcılığı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Yetkin, Gülay; Kuzucu, Çiğdem; Bayraktar, Mehmet; Iraz, Meryemİnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun BakımÜnitelerinde çalışan 23 doktor, 69 hemşire,hizmetli ve personel, 61 hasta ve 47 laboratuvar personelinden oluşan toplam 200 kişinin burun,aksilla ve elinde Staphylococcus aureus ve MRSA taşıyıcılığını saptamak amaçlanmıştır. Toplam 200 kişinin 71’inden (%35) 86 stafilokok izole edilmiştir. İzole edilen stafilokokların 16’sı (%19) metisilin dirençli S.aureus (MRSA), 70’i metisilin duyarlı S.aureus (MSSA) olarak saptanmıştır. Yoğun bakımda görevli personelin sadece ikisinin burun kültürlerinde MRSA saptanmıştır. İzole edilen MRSA suşlarının antibiyotiklere daha dirençli oldukları gözlenmiştir. Glikopeptidlere direnç görülmemiştir. Hastane personelinde metisiline dirençli S.aureus taşıyıcılığının belirli aralıklarla araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması bu mikroorganizmaya bağlı hastane infeksiyonlarının azalmasına neden olacaktır.Öğe Kalsifik Mitral ve Aortik Kapak Darlığı olan Hastada Aspergillus flavus İnfeksiyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Bayraktar, Mehmet Refik; Yetkin, Gülay; Çiçek, Ayşegül; Nisanoğlu, Vedat61 yaşında kalsifiye kapak darlığı olan hastada infektif endokardit tesbit edilmiş ve post operatif kapak materyalinde Aspergillus Flavus üremiştir. Predispozan faktörleri ve belirgin spesifik klinik bulguları olmayan literatürdeki ilk Aspergillus endokarditidir.Hasta kardiyak cerrahi ve amphotericin tedavisini takiben iyileşmiştir.Öğe Kan Kültürlerinde Üreyen Escherichia coli’lerin Antibiyotik Duyarlılıkları, GSBL Oranları ve Hastane Birimlerine Göre Dağılımı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Yetkin, Gülay; Kuzucu, Çiğdem; Çalışkan, Ahmet; Ay, Selma01-05-2005 ile 01-03-2006 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen kan kültürlerinden, üremesi olan tüm izolatların antibiyotik duyarlılıkları ve genişlemiş spektrumlu ?-laktamaz(GSBL) oranları Phoenix 100 BD sistemi ile çalışıldı.Bu çalışmada, bu süre içersinde izole edilen E. coli suşlarının antibiyogram duyarlılıkları, GSBL pozitifliği, servis ve polikliniklere göre dağılımı saptandı. (Bactec şişesinde gelen kateter ve BOS kültürleri çalışmadan çıkarılarak sadece kan kültürü olduğundan emin olunan üremeler çalışmaya alındı). Bu süre içersinde laboratuvarımıza toplam 10168 kan kültürü geldi. Üreme olan kan kültürlerinden 55 E.coli suşu tesbit edidi. Bunların 19’unda (%34.5) GSBL pozitifliği saptandı.Öğe Malatya ilinde bir yıllık sürede laboratuvar verilerine göre bruselloz seroprevalansı(ANKEM Dergisi, 2006) Yetkin, Gülay; Iraz, MeryemÖz: 2005 yılında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvuran bruselloz şüpheli hastalardan alınan 3191 serum örneğinde bruselloz serolojik göstergeleri (Wright aglütinasyon testi ve Rose-Bengal testi) ve Brucella antikor seroprevalansının aylara göre dağılımı retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Serumların 223’ü (% 7) Wright testi ile 1/160 ve üzerindeki dilüsyonlarda pozitif bulunmuştur. Serumların 362’sinde (% 11.3) Rose-Bengal testi pozitif bulunmuş, Rose-Bengal pozitif olan 9 (% 0.3) serumda Wright testinin 1/40 dilüsyonda bile negatif sonuç verdiği tesbit edilmiştir. Mevsimsel dağılım açısından Wright pozitifliğinin en sık yaz ve güz aylarında olduğu görülmüştür. Başlık (İngilizce): Brucellosis seroprevalence in Malatya province according to the one year’s laboratory data Öz (İngilizce): Serological markers (Wright agglutination test and Rose-Bengal test) of brucellosis and distrubution of brucellosis seroprevalence for months have been evaluated retrospectively according to laboratory data for 3191 sera from brucellosis suspected patients admitted to Inonu University Hospital in the year 2005. Wright agglutination test was found positive for 1/160 or higher titers in 223 (7 %) sera. Rose-Bengal test was positive in 362 (11.3 %) sera. Rose-Bengal positive 9 (0.3 %) sera gave negative Wrigth agglunation even in 1/40 titer. Wright agglutination test gave higher positive results in summer and autumn months.Öğe Mucormycosis in a case of fever with nephrolithiasis(2006) Yetkin, Gülay; Bayraktar, Mehmet Refik; Kılıç, SüleymanÖz: ÖZET: Nazal orijin olmadan izole renal mukormikoz oldukça nadir bir oportunistik infeksiyondur. Burada; HIV negatif olup tekrarlayan ateş yorgunluk ve acil işeme hissi ile gelen hastada mukor infeksiyonu sunulmuştur. Üç set kan ve idrar kültürleri alınmıştır. İki adet idrar kültüründe ve idrarın direkt mikroskobik incelemesinde septasız hifli fragmentler içeren mantar elemanları görülmüş yapılan fungal kültüründe Mukor üremiştir. Hasta 1mg/kg/gün amfoterisin iki hafta verilerek tedavi edilmiş ve hasta tedaviden sonra herhangi bir rezidüel disfonksiyon olmadan taburcu edilmiştir. Bu vaka altta yatan bağışık defekti olmayan vakada bile mukor infeksiyonu yönünden kültürün önemini vurgulamaktadır.Öğe Retrospective analysis of culture results of cases with acute vulvovaginitis: University experience(GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine, 2008) Türkçüoğlu, Ilgın; Üstün, Engin Yaprak; Üstün, Yusuf; Yetkin, GülayÖz: Akut vulvovajinit tanısı almış hastalarda vajen kültür sonuçlarını ve etkenlerin görülme sıklığını retrospektif olarak incelemek. Haziran 2005-Ocak 2006 tarihleri arasında akut vulvovajinit tanısı konulan hastalardan alınan vajen kültür sonuçları retrospektif olarak incelendi. Altı aylık süre içerisinde toplam 241 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların ortalama yaşı 30,63±6,87 idi ve 19 ile 57 arasında değişmekte idi. Alınan vajen kültürlerinin %18,3'ünde (44/241) üreme olmaz iken % 81,7'sinde (197/241) üreme tespit edildi. Üreme olan vajen kültürlerinin %70,6'sında (139/197) normal vajen florası üredi. İkinci sıklıkta %14,2 (28/197) oranında Candida subspecies ürediği görüldü. Üreyen diğer etkenler sırası ile %7,1 (14/197) Candida albicans, %4,1 (8/197) E.coli, %2 (4/197) Gardnerella vajinalis, %0,5 (1/197) Klebsiella pneumonia, %0,5 (1/197) Candida subspecies ve Klebsiella, %0,5 (1/197) Candida albicans ve Klebsiella ve %0,5 (1/197) Candida albicans ve Gardnerella vajinalis İdi. Kliniğimizde akut vulvovajinit tanısı alan olgularda, vajen kültüründe en sık Candida alt türleri üremiştir. Başlık (İngilizce): Akut vulvovajinitli hastalarda vajinal kültür sonuçlarının retrospektif analizi: Üniversite deneyimi Öz (İngilizce): OBJECTIVE: To analyse the results of the vaginal cultures and find out the prevalence of pathogens in patients with acute vulvovaginitis, retrospectively. STUDY DESIGN: Vaginal cultures results of patients with the diagnosis of acute vulvovaginitis were analyzed retrospectively between June 2005 and January 2006. RESULTS: Totally 241 patients were included in the study within 6 months time period. Mean age of patients was 30,63±6,87 changing between 19 and 57 years. While there was no pathogen detected in 18,3% (44/241) of vaginal cultures, various pathogens growed in 81,7% (197/241) of cultures. Normal vaginal flora was detected in 70,6% (139/197) of cultures with growth. The second most common pathogen was Candida subspecies with a rate of 14,2% (28/197). Other pathogens were Candida albicans, E.coli, Gardnerella vajinalis, Klebsiella pneumonia, Candida subspecies and Klebsiella, Candida albicans and Klebsiella, Candida albicans and Gardnerella vajinalis with a rate of %7,1 (14/197), %4,1 (8/197), %2 (4/197), %0,5 (1/197), %0,5 (1/197), %0,5 (1/197) and %0,5 (1/197) respectively. CONCLUSION: The most frequent pathogen detected in culture of patients with acute vulvovaginitis was candida subspecies in our clinic.Öğe Turgut Özal Tıp Merkezi'ne başvuran 0-16 yaş grubu çocuklarda AntiHBs seropozitifliği(Türk Pediatri Arşivi, 2006) Özen, Metehan; Yoloğlu, Saim; Işık, Yüksel; Yetkin, GülayÖz: Amaç: Bu çalışmada Doğu Anadolu Bölgesi'nde hizmet veren bir üniversite hastanesinin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'na başvuran 0-16 yaş grubundaki hastalarda antiHBs ve antiHBc-IgG seropozitifliğini tespit etmeyi amaçladık. Buna ek olarak, HBV aşısının 1998 yılı içerisinde ulusal bağışıklama programına eklenmesiyle beraber seropozitiflik oranlarında değişiklik olup olmadığını belirlemek istedik. Gereç ve Yöntem: 2004 Ocak - 2005 Temmuz tarihleri arasında kliniğimize başvuran 2 ay - 16 yaş arasındaki 989 çocuk hasta çalışmaya alındı. Serolojik verilerin değerlendirilmesinde x2 testi kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen olguların antiHBs seropozitiflik oranında yaşla beraber istatistiksel olarak anlamlı bir azalma gözlemledik (%2: 72,8, p<0,00001). Tam tersine, olguların antiHBc-IgG pozitiflik oranında ise yaşla beraber istatistiksel olarak anlamlı bir artış gözlemledik (X2: 27,2, p<0,0001). Çıkarımlar: Merkezimize başvuran 0-16 yaş arası çocuklarda antiHBs seropozitiflik oram, hepatit B aşısının ulusal aşılama programına dahil edilmesinden sonra doğanlarda artmakla beraber henüz istenen oranlara ulaşmamaktadır. Başlık (İngilizce): AntiHBs seropositivity in children aged between 2-16 years who were admitted to Turgut Özal Medical Center Öz (İngilizce): We aimed to determine the ratio of antiHBs seropositivity in patients aged between 0-16 years who were admitted to the Department of Pediatrics of a university hospital in Eastern Anatolia. In addition, we wanted to show if there is any difference in children who were born after implementation of hepatitis B vaccine into national immunization programme. Material and Method: We studied 989 subjects, aged 2 months-16 years, who were admitted to our Department between 2004 January and 2005 July. We used x2 test to evaluate the serological results. Results: There is statistically significant decrease of antiHBs seropositivity with increasing age (x2: 72.8, p<0.00001). On the contrary, there is significant increase in ratio of antiHBc-IgG seropositivity with increasing age (x2: 27.2, p<0.0001). Conclusions: The ratio of antiHBs seropositivity is increasing in subjects born after implementation of hepatitis B vaccine into national immunization scheme, though not reached to targeted level yet.Öğe An unusual infection of Chryseomonas luteola: Infective endocarditis in a patient with ventricular septal defect(2005) Yetkin, Gülay; Bayraktar, Mehmet Refik; Sivri, Nasir; Kosar, FeridunAbstract: Chryseomonas luteola: altta yatan bir hastalığı olan veya vücutta yabancı cisimle bağlantılı infeksiyonlara ve bakteriyemiye neden olan nadir etken mikroorganizmalardandır.Biz burada ventriküler septal defekti olan ve bilinen risk faktörlerinin herhangi birisini taşımayan hastada gelişen Chryseomonas luteola endokarditini sunduk.Öğe Ventriküler Septal Defekti Olan Hastada Chryseomonas luteola İle Oluşan İnfektif Endokardit:Vaka Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Yetkin, Gülay; Bayraktar, Mehmet Refik; Sivri, Nasir; Kosar, FeridunChryseomonas luteola: altta yatan bir hastalığı olan veya vücutta yabancı cisimle bağlantılı infeksiyonlara ve bakteriyemiye neden olan nadir etken mikroorganizmalardandır.Biz burada ventriküler septal defekti olan ve bilinen risk faktörlerinin herhangi birisini taşımayan hastada gelişen Chryseomonas luteola endokarditini sunduk.