Diş Hekimliği Fakültesi Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Hall tekniği, art ve konvansiyonel yöntemler kullanılarak yapılan dental uygulamaların çocukta oluşturduğu anksiyete seviyelerinin karşılaştırılması ve ebeveyn memnuniyetinin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Kırgın, Ayşe Şuara; Duruk, GülsümAmaç: Dental anksiyete, çocuk diş hekimliğinde tedavi başarısını etkileyen önemli bir unsurdur. Bu çalışmada amaç farklı tedavi yöntemleri kullanılarak çocuk hastalardaki anksiyete düzeyini ölçmek ve ebeveynlerin memnuniyet derecelerini gözlemlemektir. Materyal ve Metot: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Çocuk Diş Hekimliği Anabilim Dalı'na başvuran, daha önce dental tedavi tecrübesi olmayan 70 hasta (36 Kız (%51.4), 34 Erkek (%48.6); Yaş Ort: 6.46±0.92) çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalar eşit olarak iki gruba ayrılmış ve gruplardan birine modifiye Atravmatik Restoratif Tedavi (mART), diğerine Hall teknik (HT) uygulanmıştır. Son olarak hastaların hepsine konvansiyonel teknik (CT) uygulanıp, çalışma sonlandırılmıştır. İşlemler sırasında hastaların anksiyete düzeylerini belirlemek ve değerlendirebilmek için VPT, CFSS-DS, nabız ve SpO2 parametrelerinden yararlanılmıştır. Bulgular: CFSS-DS sonuçlarına göre en çok korkulan 3 prosedür "yabancıların dokunması", "enjeksiyon" ve "birinin bakması"dır. mART, HT ve CT uygulanan gruplarda tedavi basamaklarındaki nabız ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark elde edilmiştir (p<0.05). Restorasyonların 12 aylık takibinde başarı sıralaması CT (%92.3), HT (%91.2) ve mART (%55) şeklindedir. Sonuç: Çocukların ilk dental ziyaretlerinde acil işlem gerektirecek bir durum yok ise minimal invaziv yöntemler tercih edilmelidir. Çocuk diş hekimliğinde anksiyetenin tespiti ve en aza indirilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.Öğe Üç farklı iskeletsel ankrajlı total maxiller ark distalizasyon yönteminin sonlu elemanlar analizi ile incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Oğuz, Fırat; Özden,? SametDaha sonra doldurulacaktır.Öğe El bilek radyografileri aracılığıyla maturasyon dönemi tespitinde yapay zeka algoritmalarının başarısının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Tentaş, Serhat; Özden,? SametAmaç: Çalıs?mamızın amacı, el-bilek radyografilerini kullanarak YZ tabanlı uygulamalar ile iskeletsel olgunluğun doğru ve tutarlı bir biçimde tespit edilmesi ve buna paralel olarak hatalı tes?his ve tedavilerin o?nlenmesidir. Bu sebeple, retrospektif olarak hasta ars?ivinden elde edilen el-bilek radyografilerinden maturasyon do?nemleri, yas? ve cinsiyet tespitinde YZ algoritmalarının bas?arısı değerlendirilecektir. Materyal Metot: Çalıs?manın materyali, ortodontik tedavi için bas?vurmus? olan sistemik olarak sağlıklı Tu?rk bireylerden alınan 6572 adet el-bilek radyografisi olus?turmaktadır. Bes? farklı maturasyon yo?ntemine go?re sınıflandırılan materyal, ek olarak cinsiyet ve yas? için de sınıflandırılmıs?tır. Daha sonra go?ru?ntu?ler u?zerinde etiketlemeler CranioCatch etiketleme yazılımı (CranioCatch, Eskis?ehir, Tu?rkiye) kullanılarak yapılmıs?tır. Veri setleri rastgele olarak eğitim, doğrulama ve test setlerine ayrılmıs?tır. PyTorch ku?tu?phanesi kullanılarak eğitilen YOLOv8 derin o?ğrenme mimarisinin, bu?yu?me-gelis?im do?nemlerinin tespitinde test veri setleri ile bas?arısı değerlendirilmis?tir. Bulgular: Çalıs?mada kullanılan derin o?ğrenme modeli ile Grup I için doğruluk 0.860 ve F1 skor 0.850, Grup II için doğruluk 0.920 ve F1 skor 0.960, Grup III için doğruluk 0.878 ve F1 skor 0.935, Grup IV için 0.981 ve F1 skor 0.990, Grup V için doğruluk ve F1 skor 0.920, Grup VI için doğruluk ve F1 skor 0.980, Grup VII için doğruluk 0.580 ve F1 skor 0.570 olarak bulunmus?tur. En yu?ksek F1 skoru ise 0.990 olarak Grup IV için elde edilmis?tir. En du?s?u?k F1 skoru Grup VII için 0.570 olarak bulunmus?tur. Veri setlerinin dengeli dağılım go?stermesi sonucunda, genel olarak AUC değerlerinin 1'e yakın bulunması derin o?ğrenme modelinin performansının bas?arılı kabul edilmesini sağlamıs?tır. Ayrıca bu değerler farklı sınıfları ayırt etmede derin o?ğrenme algoritmasının tahminlerinin isabetli olduğunu go?stermektedir. Sonuç: Bu?yu?me-gelis?im do?nemlerinin derin o?ğrenme modeli ile bas?arılı bir s?ekilde tespit edilmesi, klinikte hekimlere yardımcı olarak is? yu?ku?nu? hafifletmesi mu?mku?n olacaktır. Tes?his ve tedavi kararlarında yapay zekanın, bas?langıçta yardımcı rolde olması o?ngo?ru?lmektedir. YZ tabanlı uygulamaların klinik is?leyis?e entegre edilmesi go?zlemci içi ve go?zlemciler arası uyumsuzlukları en az indirecek ve yanlıs? tes?his ve tedavilerin bu?yu?k oranda o?nu?ne geçebilecektir. Anahtar Kelimeler: Yapay zeka, iskeletsel maturasyon, el-bilek radyografisi, derin o?ğrenmeÖğe Molar dişlerin rejeneratif endodontik tedavisinde iskele olarak plateletten zengin fibrin, kitosan ve kan pıhtısının klinik ve radyolojik başarısının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Sandal, Beyza; Demir, PınarAmaç: Bu çalışmanın amacı nekrotik immatür molar dişlerin rejeneratif endodontik tedavisinde (RET), kan pıhtısı, PRF ve kitosan olmak üzere 3 farklı yapı iskelesinin uygulanması ve uzun dönem sonuçlarının değerlendirilmesidir. Materyal ve Metot: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Çocuk Diş Hekimliği Anabilim Dalı'na başvuran 6-14 yaş arasındaki 25 hastanın( 13 kız, 12 erkek) 28 mandibular molar dişi çalışmaya dahil edilmiştir. Dişler randomizasyonla 3 farklı yapı iskelesi grubuna (kan pıhtısı, PRF, kitosan) ayrılmıştır. RET'leri tamamlanan hastaların 3., 6., 12., 18. ve 24. aylarda radyografik ve klinik kontrolleri yapılmıştır. Bulgular: Tedavi başlangıcı ve takip süresi sonundaki radyografiler kıyaslanmış, PAİ değerlerindeki azalma, Cvek kök gelişim skorunda, kök uzunluğunda ve kök kalınlığında artış istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Tüm dişlerde apikal kapanma görülmüştür. Kök kanalında kalsifikasyon gelişme durumu değerlendirilmiş, toplamda 28 dişin 8'inde (%28.5) kalsifikasyon gelişmiştir. Hiçbir dişte internal-eksternal rezorpsiyon ve ankiloz gelişmemiştir. 28 dişin 5'i ağrı şikayeti ile kliniğimize başvurmuştur. Bu 5 dişin 4'üne kök kanal tedavisi, 1'ine çekim uygulanmıştır. Kök uzunluğundaki artış baz alındığında en etkili yapı iskelesi kan pıhtısı, en az etkili yapı iskelesi kitosandır ve bu fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.05). Diğer bulgularda yapı iskeleleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0.05). Sonuç: Nekrotik immatür molar dişlerde RET'ler başarılı sonuçlar sunmaktadır. Kitosan RET'lerde etkili ve güvenle kullanılabilecek alternatif bir yapı iskelesidir. Farklı yapı iskelelerinin RET'deki başarılarının kıyaslanması için örneklem büyüklüğü daha fazla olan klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Çocuk diş hekimlerinin süt azı dişlerine yapılan pulpal işlemlerde anestezi yöntemlerini uygulama yaklaşımlarının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Özsunkar, Pelin Senem; Duman, SacideAmaç: Çalışmanın amacı, çocuk diş hekimlerinin dental işlemler sırasında ağrının giderilmesi amacıyla kullandıkları lokal anestezi tekniklerini öğrenmek ve bu teknikler hakkındaki bilgi düzeylerini değerlendirmektir. Materyal ve Metot: Ülkemizdeki diş hekimliği eğitimine, kullanılan terminolojiye ve güncel tedavi yaklaşımına uygun şekilde anket soruları oluşturuldu. Anket soruları demografik sorular ve klinik vaka örnekleriyle hazırlanmış çoktan seçmeli sorular olmak üzere 2 ana başlıkta hazırlandı. İlk bölümdeki sorular katılımcıların demografik özelliklerine ilişkin soruları içermektedir. Son bölüm, alt çene 1. ve 2. süt azı dişlerinin pulpayla ilişkili çürüklerine yapılacak amputasyon ve kanal tedavisinde kullanılacak lokal anestezi tekniğinin seçimini içeren sorulardan oluşmaktaydı. Bu bölümde 8 farklı senaryo bulunmaktaydı. Senaryolarda çocuk diş hekimlerinin, 4 ve 7 yaşında çocuk hastaların 1.süt azı ve 2. süt azı dişleri için ayrı ayrı amputasyon ve kanal tedavilerinde uygulayacakları ilk lokal anestezi tekniği, anestezinin başarısız olması durumunda ikinci lokal anestezi tercihlerini seçmeleri istendi. Bulgular: Kanal tedavisi uygulananlarda 1. süt azıda 4yaş için en yüksek %53.34 oranında bukkal infiltratif anestezi uygulanırken, 7 yaş için %60.1 oranında mandibular anestezi uygulanmıştır. 2. Süt azıda ise 4 yaş ve 7 yaş için oran bakımından en çok mandibular anestezi uygulanmıştır. Amputasyon uygulananlarda 1. Süt azıda 4 yaş için en yüksek %62.8 oranında bukkal infiltratif anestezi uygulanırken, 7 yaş için %56.3 oranında mandibular anestezi uygulanmıştır. 2. Süt azıda ise 4 yaş için %37.6 oranında bukkal infiltratif uygulanırken 7 yaş için %70.7 oranında mandibular anestezi uygulanmıştır. Sonuç: Çocuk diş hekimleri için uzmanlık eğitimi sırasında anestezi tekniklerine yönelik programların oluşturulmasının faydalı olabileceği düşünüldü. Hekimin yaşı, mesleki yılı ve çalıştığı kurum gibi faktörlerin anestezi tekniği seçiminde etkili olduğu görüldü.Öğe Yapay zeka algoritmaları kullanılarak konik ıs¸ınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerinde semento-osseöz lezyonların tespiti(İnönü Üniversitesi, 2024) Özen, Duygu Çelik; Altun, OğuzhanAmaç: Bu çalışmanın amacı KIBT görüntüleri üzerinde yapay zeka algoritmaları kullanılarak semento-osseöz lezyonların segmentasyonunu gerçekleştirmek ve semento-osseöz lezyonların teşhisi için tasarlanmış tanı amaçlı yapay zeka modelinin tanısal performansını değerlendirmektir. Materyal ve Metod: Bu çalışma için İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı radyoloji arşivinde bulunan farklı sebepler neticesinde çekilmiş KIBT görüntüleri retrospektif olarak taranmıştır. Radyografik değerlendirme sonucunda arşive semento-osseöz lezyon tanısı ile kaydedilen görüntüler belirlenmiştir. 50 hastanın DICOM görüntüsü 3D Slicer yazılımına yüklenerek semento-osseöz lezyonlar poligonal şekilde etiketlenmiş ve NIfTI formatında kaydedilmiştir. Lezyonların segmentasyonu için nnU-Netv2 tabanlı otomatik algoritma, CranioCatch (Eskişehir, Türkiye) yazılım programı ile Python çerçevesinde (v3.6.1; Python Software Foundation, Wilmington, DE, ABD) PyTorch kütüphanesi kullanılarak geliştirilmiştir. Verilerin %80'ı eğitim, %10'u doğrulama ve %10'u test için kullanılmıştır. Sonuçlar, kesinlik, duyarlılık, Dice Katsayısı, Jaccard İndeksi kriterlerine göre değerlendirilmiştir. Bulgular:Semento-osseöz lezyonların segmentasyonu için kesinlik, duyarlılık, Dice Katsayısı ve Jaccard İndeksi değerleri sırası ile 0.805, 0.889, 0.839 ve 0.730 olarak tespit edilmiştir. Sonuç: Kullandığımız model semento-osseöz lezyon segmentinde başarılı sonuçlar elde etmiştir. Planlanan bu çalışmanın sonuçları hekimlere tanı koymada yol gösterici bir seçenek sunması açısından umut vericidir. Anahtar Kelimeler: Derin öğrenme, konik ışınlı bilgisayarlı tomografi, semento-osseöz lezyon, yapay zekaÖğe Parsiyel gömülü mandibular ikinci molar dişin farklı yöntemlerle dikleştirilmesinin sonlu elemanlar analizi ile incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Oğuz, Handan Göze; Özden,? SametAmaç: Bu çalışmanın amacı, mezioangüler pozisyonda parsiyel gömülü mandibular ikinci molar dişlerin dikleştirilmesinde kullanılan iskeletsel ankrajlı dört farklı tedavi yönteminin sonuçlarını sonlu elemanlar analizi ile değerlendirmektir. Bu bağlamda dişte, kemikte, periodontal ligamentte ve vidalarda oluşan stresler ve dişte farklı yönlerde meydana gelen yer değiştirmeler incelenecektir. Materyal ve Metot: Mandibular kompleks, mandibular dişler, periodontal ligament, alveoler proçes ve uygulanması planlanan mekanikler modellenip sonlu elemanlar analizine hazırlanmıştır. Dört farklı iskeletsel ankrajlı dikleştirme mekaniği (Open coil, Niemkemper, Kantilever, Ramus vidası) ile üç farklı gömülülük derecesinde (45°, 60°, 75°) toplamda on iki farklı senaryo oluşturulmuştur. Analiz sonucunda dişte, kemikte, periodontal ligamentte ve vidalarda oluşan stresler ve dişte üç farklı eksende (x,y,z) meydana gelen yer değiştirmeler incelenmiştir. Bulgular: Transversal yönde (x ekseni) en fazla yer değiştirme ramus vidasının uygulandığı dördüncü grupta, sagittal yönde (y ekseni) en fazla yer değiştirme Nienkemper yönteminin uygulandığı ikinci grupta, vertikal yönde (z ekseni) en fazla yer değiştirme ise ramus vidasının uygulandığı dördüncü grupta meydana gelmiştir. Sonuç: Kök rezorbs/yonu açısından en r/skl/ /k/ yöntem/n ramus v/dası ve kant/lever spr/ng grupları olduğu tesp/t ed/lm/şt/r. Dikleşme ile birlikte distalizasyon hareketi de istenilen vakalarda Nienkemper yönteminin; distalizasyon istenilmeyen vakalarda ise kantilever spring yönteminin tercih edilmesi avantaj sağlayacaktır. Vertikal kontrolü en iyi mekanik olan Niemkemper yönteminin, özellikle dişlerde ekstrüzyon istenilmeyen vertikal büyüme paternine sahip hastaların tedavisinde fayda sağlayacağı düşünülmüştür. Ş/ddetl/ gömülülük vakalarında (75°), tedav/n/n /lk aşamalarında ramus v/dası /le d/şe koronal yönde hareket ver/p görünür hale get/rd/kten sonra, kökte mez/al hareket/n en çok görüldüğü kant/lever spr/ng yöntem/ /le tedav/ye devam ed/lmes/ öner/lmekted/r. Anahtar Kelimeler: İskeletsel ankraj, Mandibular Molar Diş Dikleştirme, Mini Vida, Sonlu Elemanlar AnaliziÖğe Le fort I ilerletme osteotomi fiksasyonunda titanyum ve karbon fiberle güçlendirilmiş polietereterketon mini plakların stres dağılımlarının sonlu elemanlar analizi ile değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Yakut, Kübra; Çiftçi,? SezaiAmaç: Le Fort I osteotomisinde kullanılan titanyum mini plakların dezavantajlarını azaltabilecek, yüksek mekanik özelliklere sahip % 60 CFR PEEK'in biyomekanik özelliklerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Materyal ve metot: Erişkin bireyin tomografi görüntüleriyle, SEA yöntemiyle modeller oluşturularak modellere Le Fort I osteotomisi sonrası 5 mm maksiller ilerletme yapıldı. Mini plak materyali olarak titanyum ve % 60 CFR PEEK kullanıldı. L şekilli toplamda 4 adet mini plağın fiksasyonu için nazomaksiller ve zigomatikomaksiller buttresslerden destek alındı. Üst çene modelindeki premolar ve molar dişlerin santral fossasına, dişlerin uzun ekseniyle 30° açı yapacak şekilde palatinalden bukkal'e doğru 125 N'luk eğik yükler ve toplamda 250 N'luk sıkıştırma yükleri uygulandı. Osteotomi hattındaki deplasman değerleri, mini plak-vidalardaki Von Mises stresleri ve kemikte oluşan principal stresler karşılaştırıldı. Bulgular: Oluşturulan modellerde fiksasyon sistemlerindeki stres değerleri incelendiğinde, CFR PEEK modelinde, titanyum modele göre stres değerleri daha yüksek bulundu. Oluşan bu stres CFR PEEK fiksasyon sistemini deforme edecek boyutta değildi. Kemikteki stres ve deplasman değerleri ise CFR PEEK modelde, titanyum modele göre daha düşük bulundu. Sonuç: Çalışmamızdaki sonuçlara göre Le Fort I osteotomisinde CFR PEEK, mini plak materyali olarak kullanıldığında titanyuma benzer bir alternatif oluşturur ve biyomekanik açıdan avantaj sağlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Maksilla, Polietereterketon, TitanyumÖğe Farklı restoratif materyallerin yüzey pürüzlülüğü ve yüzey renklenmesine farklı polisaj sistemlerinin etkisinin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Sarıcı, Tuba; Dayı, BurakAmaç: Dental restoratif materyallerin yüzey pürüzlülüğü ve renklenmesi kompozit rezinlerin başarısızlık nedenlerinden biridir. Polisaj sistemlerinin doğru kullanılması, yüzey pürüzlülüğü ve yüzey renklenmesini azalttığı için doğru sistemlerin kullanımının değerlendirilmesi önemlidir. Bu in vitro çalışmanın amacı; farklı polisaj sistemlerinin, farklı yapıdaki restoratif materyallerin renk değişimi ve yüzey pürüzlülüğü üzerindeki etkisini değerlendirmektir. Materyal ve Metod: Mikrohibrit kompozit (K, Herculite Classic, Kerr), Nanohibrit kompozit (P, Polofil NHT, Voco), Zirkonyum içerikli nanohibrit kompozit (Z, Zenit, President Dental) ve Giomer (B, Beautifil II; Shofu Inc.) kullanılarak 160 adet numune elde edildi. Tüm numunelerin başlangıç yüzey pürüzlülük değerleri mekanik profilometre (Mitutoyo SJ 210, Japonya) ile ölçüldü. Her gruptan rastgele seçilen bir örneğin AFM ve SEM görüntüleri elde edildi. Daha sonra her grup kendi içinde OptiDisc (O, Kerr), Twist-Dia (T, Kuraray), Enhance PoGo (E, Dentsply Sirona), Lucida (L, DiaShine) ve kontrol grubu (C) olmak üzere 5 alt gruba ayrıldı. Her grup ait olduğu polisaj sistemi ile polisajlandıktan sonra pürüzlülük değerleri yeniden ölçüldü, AFM ve SEM analizleri tekrar yapıldı. 0. gün renk ölçümleri yapılıp, 14 gün kahve solüsyonunda yüzey renklendirmesi yapıldıktan sonra renk yeniden ölçüldü. Örnekler ait oldukları polisaj sistemleriyle yeniden polisajlanıp renk değerleri 3. kez ölçüldü. Bulgular: Polisaj sonrası profilometre ölçümlerinde en düşük Ra değerleri tüm kompozit grupları için OptiDisc (O) polisaj sistemi ile (KO2, PO2, BO2, ZO2), bu gruplar içinde ise en düşük Ra değeri, Z kompozit grubu ile elde edildi (ZO2:0,33). Polisaj sistemi grupları içinde en yüksek Ra değerleri L ve E sistemleri ile oluştu. Tüm polisaj sonrası ölçümler içinde en yüksek Ra değeri PL2 (Ra:1,70) grubunda görüldü. AFM ile ölçülen Ra değerleri tüm gruplarda profilometre ile ölçülen Ra değerlerinden daha düşük bulundu. K, P, B, Z için en yüksek ?E1, ?E3 değerleri C gruplarında bulundu (p<0,05). En düşük ?E1 değeri tüm kompozit grupları için T gruplarında, en yüksek ?E2 (4.5162) ve en düşük ?E3 (2.8998) değerleri PO grubunda ölçüldü. B ve K için T sistemi, P ve Z için O sistemi yeniden polisajlama ile renklenmeyi gidermede etkili bulundu. Sonuç: Farklı polisaj sistemlerinin kullanılması, çalışmada kullanılan tüm kompozit rezinlerde farklı pürüzlülük değerleri ve farklı renklenme dereceleri elde edilmesine sebep olmuştur. Yeniden polisajlama işlemi renklenmeyi gidermede etkili bir yöntemdir. Anahtar Kelimeler: Dental kompozit rezin, polisaj sistemi, yüzey pürüzlülüğü yüzey renklenmesi, yeniden polisajlamaÖğe CAD/CAM teknolojisi ile üretilen farklı içeriklerdeki metal desteksiz üç üye sabit bölümlü protezlerin marjinal ve internal adaptasyonlarının karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi, 2022) Baran, Melı?ke Çı?ğdem; Demı?rcı?, Üyesı? Fatı?h; Tuzlalı, Üyesı? MesutAmaç: Bu çalışmanın amacı CAD/CAM yöntemiyle monolitik zirkonya (MZR), polietereterketon (PEEK), polimer kompozit (COMP), polieterketonketon (PEKK) ve fiberle güçlendirilmiş kompozit (FRC) materyalleri ile üretilen üç üye sabit bölümlü protezlerin, marjinal ve internal adaptasyonlarının karşılaştırılmasıdır. Materyal ve Metot: CAD/CAM yöntemiyle MZR, PEEK, COMP, PEKK ve FRC materyallerinden 100 adet (n=20) üç üye sabit bölümlü protez üretildi. Üretilen protezlerin marjinal ve internal adaptasyon değerleri silikon replika yöntemi kullanılarak stereomikroskopta x40 büyütmede ölçüldü. Elde edilen veriler tek yönlü varyans ve Tukey HSD testleri ile analiz edildi (p<0.05). Bulgular: MZR grubunun marjinal ve internal adaptasyon değerleri istatistiksel olarak diğer tüm gruplardan daha iyi bulundu (p<0.001). PEEK, COMP, PEKK ve FRC grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Çalışmanın sonucunda MZR grubunun marjinal ve internal adaptasyonu tüm gruplardan daha iyi bulundu. Çalışmadaki tüm grupların marjinal ve internal adaptasyon değerleri klinik olarak kullanılabilir sınırlar içinde bulundu. Anahtar Kelimeler: CAD/CAM, FRC, İnternal Adaptasyon, Marjinal Adaptasyon, PEEK, PEKK, ZirkonyaÖğe Pedodontistlerin ve genel diş hekimlerinin hastalarını ortodontistlere yönlendirme kriterlerinin pedodontistler, genel diş hekimleri ve ortodontistler tarafından değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2023) Çoban, Betül Kalafat; Bor, Üyesı? Sabahattı?nAmaç: Çalışmamızın amacı, pedodontistlerin ve genel diş hekimlerinin hastalarını ortodontistlere yönlendirme ihtiyacı duydukları ortodontik problemlerin belirlenmesi ve yönlendirme sürecinde ortodontiste yönlendirme kriterlerinin pedodontistler, genel diş hekimleri ve ortodontistler tarafından değerlendirilmesidir. Materyal ve Metod: Anket formu Google Forms ile hazırlanmış olup sosyal medya platformları aracılığı ile pedodontistlere ve genel diş hekimlerine ve Türk Ortodonti Derneği üyesi olan ortodontistlere mail ile ulaşılarak çevrimiçi olarak uygulanmıştır. 84 pedodontist, 75 genel diş hekimi, 71 ortodontist olmak üzere toplam 230 kişi çalışmaya katıldı. Anket formu demografik ve mesleki bilgiler, ortodontiste hasta yönlendirme ihtiyacı duyulan ortodontik problemler ve yönlendirme sürecinde ortodontist seçimini etkileyen faktörleri içeren sorulardan oluşmaktadır. Ayrıca pedodontistlere ve genel diş hekimlerine kendilerinin ortodontik tedavi uygulamaları ve sınıf maloklüzyon teşhis becerileri ile ilgili sorular da sorulmuştur. İstatistiksel analizler IBM SPSS V23 ile yapıldı ve tüm analizler için anlamlılık düzeyi p<0.050 olarak alındı. Bulgular: Eksik ve tutarsız anketler çalışmamızdan çıkarılarak ve grup dağılımları eşitlenerek her grupta 68 cevaplandırma ile toplam 204 anket verisi çalışmamıza dahil edildi. Pedodontistlerin sınıf maloklüzyon bilgisine doğru cevap oranı genel diş hekimlerininkinden daha fazla bulundu. Kliniklerinde kendilerinin ortodontik tedavi uyguladıklarını belirten GDH'lerin oranı %2.9 iken pedodontistlerin oranı %38.2'dir. Pedodontistlerin %98.5'i ve GDH'lerin %97.1'i ortodontiste hasta yönlendirmektedir. Pedodontist ve GDH'lerden hasta yönlendirmesi aldığını belirten ortodontistlerin oranı ise %97'dir. Yönlendirilen ortodontik problemler içerisinde "çapraşıklığın giderilmesi amacıyla yönlendirme" faktörü, en yüksek orana sahiptir (%98.51). Yönlendirilen ortodontik problemler içerisinde en düşük orana sahip faktör "hastanın eklem şikayeti varsa" faktörüdür. Yönlendirme sürecinde ortodontist seçimini etkileyen faktörlerden GDH'lerde en yüksek skoru alan faktör "ortodontistin vaka sonuçlarının başarısı, pedodontistlerde "ortodontist ile iletişim kurabiliyor olmak", ortodontistlerde ise "diğer hekimler ile ortodontist arasındaki geçmişteki olumlu tecrübeler"dir. Sonuç: Pedodontistler ve genel diş hekimleri ortodontik problemi olan hastalarını ortodontistlere yönlendirmektedir. Yönlendirme sürecinde ortodontist seçimini etkileyen faktörler hekim gruplarına göre farklılık göstermektedir. Anahtar kelimeler: Genel Diş hekimleri, Ortodontist, Pedodontist, Yönlendirme KriterleriÖğe Çocuklarda sık tüketilen içeceklerin oluşturduğu demineralizasyona karşı diş macunlarının remineralizasyon etkinliğinin mikro-BT ve SEM ile incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2022) Akküç, Sı?bel; Duruk, GülsümAmaç: Bu in-vitro çalışmanın amacı başlangıç çürüğüne ve erozyona karşı, NaF içerikli 'Sensodyne Promine', CPP-ACP içerikli 'GC Tooth Mousse' ve doğal içerikli 'Agarta' diş macunlarının remineralizasyon etkinliğinin mikro-BT ve SEM ile incelenmesidir. Materyal ve Metot: Mikro-BT analizi için 45 adet, SEM analizi için 7 adet üçüncü büyük azı dişi çalışmada kullanıldı. Başlangıç taraması (T1) yapıldıktan sonra, 7 gün boyunca pH siklusu ile yapay başlangıç çürüğü lezyonları, portakal suyu ve kola ile yapay erozyon lezyonları oluşturuldu. Demineralizasyon sonrası 2. tarama (T2) yapıldı. 15 gün boyunca günde 2 kez 2 dk boyunca, diş macunları yumuşak uçlu fırçalar ile uygulandı ve sonrasında 3. tarama (T3) yapıldı. Mikro-BT ile mineral yoğunluğu, yüzey alanı, lezyon hacmi ve derinliği hesaplandı. Dişlerin yüzey morfolojilerindeki değişimler SEM ile incelendi. Elde edilen verilerin istatistiksel analizleri yapıldı. Bulgular: Tüm macunların istatistiksel olarak anlamlı derecede mineral yoğunluğunu artırdığı, yüzey alanını, lezyon hacmini ve derinliğini ise azalttığı bulunmuştur (p<0.05). Remineralizasyon etkinliğinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklık yoktur (p>0.05). Remineralizasyondan sonra artan dokunun mineral yoğunluğunda gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (NaF>CPP-AC>Agarta, p<0.05). Sonuç: Kolay ulaşılabilir olan diş macunlarıyla düzenli diş fırçalamak başlangıç çürüğünü ve başlangıç erozyon lezyonlarını iyileştirebilir. Florun ve CPP-ACP'nin remineralizasyon etkisinin yanı sıra, bu macunlara alternatif olarak propolis veya aloe vera içeren diş macunlarının da remineralizasyon etkinliğini değerlendiren daha fazla Mikro-CT ve SEM çalışmasına ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Mikro-BT, SEM, dental erozyon, demineralizasyon, remineralizasyon, CPP-ACP, NaF, propolis, aloe vera.Öğe Bifosfonat ve denosumab kullanımı ile eksternal servikal rezorpsiyon oluşumu arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2022) Talay, Yeşı?m; Şı?mşek, Neslı?hanAmaç: Bifosfonat veya denosumab tedavisi altındaki osteoporoz hastalarında eksternal sevikal rezorpsiyon (ESR) görülme olasılığının incelenmesi ve rezorpsiyonların ilacın kullanımının hangi döneminde gerçekleştiğini tespit etmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya osteoporoz şikâyetiyle Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalına (ABD) başvuran bifosfonat veya denosumab tedavisi gören yetişkin toplam 90 hasta katılmıştır. Anamnezinde osteoporoz harici sistemik hastalığın varlığı, periodontal hastalık, ortodontik tedavi, dental travma, intrakoronal beyazlatma geçmişi olan; çene tümörlerinin varlığı, bruksizm, viral enfeksiyon bulunan ve gebe hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Hastalar bifosfonat ve denosumab ilaç tedavisi altında olanlar olmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. 90 hastanın 44'ü bifosfonat grubu, 46'sı denosumab grubu ilaç tedavisi alan hastalardan oluşmaktadır. Gruplar ilaç kullanım dönemine göre ilaç tedavisine yeni başlamış olan hastalar, ilaç tedavisi devam eden hastalar, ilaç tedavisi sonlanmış hastalar olmak üzere 3 alt gruba ayrılmıştır. Çalışmaya dâhil edilen hastaların klinik muayeneleri ve radyografik muayeneleri Endodonti ABD kliniğinde yapılmıştır. Muayene bulgularına göre eksternal servikal rezorpsiyon gözlenen bölgeler kayıt altına alınmıştır. Hastalar 2 yıl boyunca 3 aylık kontrollere çağırılmışlardır. Panoramik ve periapikal radyografi alındıktan sonra eksternal servikal rezorpsiyondan şüphe duyulan hastalardan konik ışınlı bilgisayarlı tomografi alınmıştır. Bulgular: 90 hasta arasından toplam 7 hastanın 13 dişinde ESR'ye rastlanmıştır. Bifosfonat ve Denosumab grupları arasında ESR açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p=0.711). Buna karşılık ilaç kullanım dönemine göre alt gruplar arasında bifosfonat grubu tedavisi devam eden hasta grubunda ESR daha fazla tespit edilmiştir (p=0.023). Sonuç: Bifosfonat ve denosumab grubu ilaç kullanımı olan hastalarda ağız içi müdahalelerde olabildiğince ilaca bağlı olarak çene kemiklerinde görülen osteonekroz (MRONJ) gelişme riskinden dolayı diş çekiminden kaçınılmalıdır. ESR'nin erken tespiti diş çekiminden ve travmatik cerrahi işlemlerden kaçınılması için önemlidir.Öğe İskeletsel sınıf I ve sınıf III hastalarda mandibular simfiz morfolojisi ile alt keser dentoalveoler kompanzasyon mekanizması arasındaki ilişkinin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2023) Yetgı?n, Ruşen; Bor, Üyesı? Sabahattı?nAmaç: Bu tez çalışmasında amaç erişkin Sınıf III hastaların alt keser alveoler kemik desteği ile mandibular simfiz morfolojisi arasındaki ilişkiyi KIBT tekniğiyle lineer ve açısal yönüyle incelemek; doğal kompanzasyon sonucunda oluşan mandibular simfizin morfolojik farklılıklarını erişkin Sınıf I hastalarla karşılaştırmaktır. Materyal ve Metot: Çalışmamızda Sınıf I normodiverjan grupta 15 hasta (7 erkek, 8 kadın), Sınıf I hiperdiverjan grupta 15 hasta (9 kadın, 6 erkek), Sınıf III normodiverjan grupta 15 hasta (11 erkek, 4 kadın), Sınıf III hiperdiverjan grupta 15 hasta (7 kadın, 8 erkek) olmak üzere toplam 60 hastanın KIBT kayıtları retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaş ortalaması 20.10±2.97 olarak belirlendi. Tüm ölçüm ve çizimler alt sağ santral dişin midsagittal kesitinde gerçekleştirildi. Tüm gruplarda mandibular simfizin açısal ve lineer morfolojisi ile alveoler kemik kalınlıkları arasındaki korelasyon değerlendirildi. Bulgular: Gruplar arasında alveoler kemik kalınlıkları ve mandibular simfizin lineer ölçüm ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu. Mandibular simfizin açısal ölçümlerinden simfiz konkavitesi, bazal simfiz inklinasyonu, dentoalveoler simfiz inklinasyonu ve IMPA değerlerinde gruplar arasında istatistiksel anlamlı farklılıklar görüldü. Alveoler kemik kalınlığı ile mandibular simfiz arasındaki korelasyonda simfiz kalınlığı, total simfiz yüksekliği, dentoalveoler simfiz inklinasyonu ve simfiz konveksite açısı anlamlıydı. Sonuç: Tüm gruplarda dentoalveoler simfiz kalınlığı ile alveoler kemik kalınlıkları arasında pozitif korelasyon görülmüştür. Total simfiz yüksekliği sadece Sınıf I hastalarda alveoler kemik kalınlığı ile negatif korelasyon göstermiştir. Bazal mandibular simfiz inklinasyonu ve kalınlığı ile alveoler kemik kalınlıkları arasında anlamlı bir korelasyon görülmemiştir. Sonuç olarak; özellikle Sınıf III hastalarda alveoler kemik kalınlığı hakkında yorum yapabilmek için mandibular simfiz morfolojisinin incelenmesi tek başına yeterli bir parametre değildir, yalnızca destekleyicidir. Anahtar Kelimeler: konik ışınlı bilgisayarlı tomografi, mandibular simfiz, alveoler kemik kalınlığı, Sınıf I maloklüzyon, Sınıf III maloklüzyon, simfiz inklinasyonuÖğe Sagittal split ramus osteotomisinde farklı plaklarla yapılan fiksasyon yöntemlerinin deneysel olarak karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Üstündağ, İrfan; Sancar, BahadırAmaç: Sagittal split ramus osteotomisi (SSRO) sonrası relaps beklenen mandibular hareketlerde segmentlerin stabilizasyonu iyi olmalıdır. Bu çalışmanın amacı; mandibulanın büyük ilerletme gerektirdiği durumlarda rekonstrüksiyon plak, çift miniplak ve tek miniplak sistemlerinin stabilitesini karşılaştırmaktır. Materyal ve Metot: Çalışmamızda SSRO yapılan 45 adet koyun hemimandibulasına uygulanan 3 farklı fiksasyon yönteminin stabilitesini karşılaştırdık. Segmentler 7 milimetre (mm) ilerlemiş olacak şekilde fiksasyon işlemi yapılmıştır. 1. grupta; 1 adet 4 delikli miniplak ve 4 adet 2 mm kalınlığında 7 mm uzunluğunda vida ile, 2. grupta; 2 adet 4 delikli miniplak ve 8 adet 2 mm kalınlığında 7 mm uzunluğunda vida ile, 3. grupta; 1 adet 4 delikli rekonstrüksiyon plak ve 4 adet 2.7 mm kalınlığında 7 mm uzunluğunda vida ile fiksasyon işlemini gerçekleştirdik. Denekleri çelik bir aygıt ile servohidrolik test cihazına yerleştirdik. Molar dişler üzerine 10 Newton'dan (N) 200 N'a kadar artan kuvvetler uyguladık. Segmentlerdeki yer değiştirme ve standart sapma (SS) değerleri bilgisayarda kaydedildi. Çalışmadaki değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu grafiksel olarak ve Shapiro-Wilks testi ile değerlendirildi. Gruplara göre karşılaştırılmasında Kruskal-Wallis non-parametrik varyans analizine başvurulmuştur. İkili karşılaştırmalarda bonferroni düzeltmesi yapılarak analiz sonuçları verildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Tek miniplakta ortalama yer değiştirme miktarı çift miniplak ve rekonstrüksiyon plağa göre uygulanan tüm kuvvetlerde anlamlı derecede daha yüksektir. Çift miniplak ve tek rekonstrüksiyon plak gruplarında ortalama yer değiştirme değerleri benzer saptandı. Sonuç: SSRO sonrası relaps beklenen mandibular hareketlerde; çift miniplak ve tek rekonstrüksiyon plağı yeterli stabiliteyi sağlarken tek miniplak sağlayamaz. Bu çalışmanın sonucunda; rekonstrüksiyon plağı ve çift miniplağın, relaps beklenen mandibular hareketlerde kullanılabileceğini önermekteyiz.Öğe Üç boyutlu yazıcı ile farklı rezinlerden üretilen dental restorasyonların mekanik özelliklerinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2023) Gül, Buse Çebı?; Bakı?, Üyesı? Nagehan; Demı?rcı?, Fatı?hAmaç: Bu çalışmada daimi kuronlar üretmek için kullanılan yeni geliştirilmiş 3 Boyutlu yazıcı rezinlerinden ve hali hazırda kullanılmakta olan kompozit içerikli CAD/CAM disklerinden üretilen tek kuronların çiğneme simülatöründe termomekanik olarak 2 yıl yaşlandırıldıktan sonra aşınma ve kırılma dayanımlarının karşılaştırılması amaçlandı. Materyal ve Metot: Her grup için 8 adet olmak üzere, 36 no'lu dişleri taklit eden çelik güdük modeller üretildi (toplam=112 adet). Modeller tarama cihazı ile tarandı. Frezeleme yöntemi ile 3 farklı diskten (Grandio Voco [GV], breCAM HIPC [HC] ve Shofu HC [SF]) ve 3B baskı yöntemi ile 4 farklı daimi kompozit rezinden (Nexdent C&B MFH [N], Permanent Bridge Saremco [S], VarseoSmile Crownplus [VS], Şenertek P-Crown [PC]) tek kuronlar üretildi. Örneklerde meydana gelecek olan hacimsel kaybın değerlendirilebilmesi için intraoral tarayıcı tarayıcı ile (Sirona PrimeScan, Dentsply Sirona, Bensheim, Almanya) tüm örnekler tarandı. Deney grubunu oluşturan tek kuronlar çiğneme simülatöründe, 49 N dikey oklüzal kuvvet, 5-55 derece termal döngü, bekleme süresi 30s- 30s, 1 mm dikey, 2mm yatay hareket ve 2 yıllık çiğnemeyi taklit edecek şekilde 400.000 siklus ile termomekanik olarak yaşlandırıldı. Fiziksel hacim kaybının belirlenmesi için 3B taramalar tekrarlandı ve üst üste çakıştırma yöntemi kullanılarak hesaplandı. Bütün örneklere üniversal test cihazı ile basma testi uygulandı. Test sonrası örneklerin yüzeyindeki kırılma morfolojisini değerlendirilmek amacıyla stereomikroskop ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılarak görüntülemeler yapıldı. Sonlu elemanlar metodu (Finite Element Method/ FEM) analizleri yapıldı. İstatistiksel analizlerin gerçekleştirilmesi için SPSS 22 istatistik programından yararlanıldı. Bulgular p<0,05 düzeyinde istatistiksel anlamlılıkla yorumlandı. Bulgular: Termomekanik yaşlandırma sonucunda aşınma ve kırılma dayanımında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu belirlendi (p<0.05). En yüksek aşınma miktarı PC grubunda, en düşük aşınma miktarı VS grubunda bulundu. Basma deneyi sonucunda ortalama kırılma kuvveti en düşük GV grubunda ve ortalama kırılma kuvveti ise en düşük PC grubunda görüldü. Sonuç: Sonuçlar değerlendirildiğinde frezeleme ve 3B yazıcı ile üretilen tüm gruplarda yer alan kuronlar klinik uygulama için kabul edilebilir in vitro aşınma ve kırılma dayanımı sağladı. Ancak rezin bazlı malzemelerin aşınma ve kırılma dayanımı klinik çalışmalar ile desteklenmelidir. Anahtar Kelimeler: CAD-CAM, Çiğneme simülasyonu, Eklemeli üretim, Frezeleme, Kuron, RezinÖğe Devamlı rotasyon veya adaptif hareket ile aktive edilen nikel-titanyum enstrümanların şekillendirme yeteneğinin mikro bilgisayarlı tomografi analizi(İnönü Üniversitesi, 2023) Ürgüplüoğlu, Sevde Nur; Şı?mşek, Neslı?han; Akıncı, Üyesı? LeventAmaç: Bu çalışmanın amacı; TruNatomy, VDW.Rotate ve Twisted File Adaptive eğe sistemlerini iki farklı hareket kinematiğinde kullanarak eğimli kök kanallarındaki şekillendirme yeteneklerini ?BT görüntüleme tekniği ile karşılaştırmaktır. Materyal ve metot: Bu çalışmada 2 ayrı mezial kanal içeren ve 20°-40° kurvatüre sahip kök gelişimini tamamlamış 30 adet mandibular molar diş seçildi. Giriş kaviteleri hazırlandı ve çalışma boyları belirlendi. Örnekler ?BT ile tarandıktan sonra, 60 mezial kanal rastgele 6 gruba ayrıldı (n=10). Grup 1: TRN-DR, Grup 2: TRN-AH, Grup 3: VR-DR, Grup 4: VR-AH, Grup 5: TFA-AH ve Grup 6: TFA-DR kinematiği ile şekillendirildi. İlk tarama ile aynı parametreler kullanılarak 2. ?BT taraması yapıldı. Şekillendirme öncesi ve sonrası ?BT görüntüleri üzerinde dentin hacmi, transportasyon ve merkezleme oranı 3, 6 ve 9 mm seviyelerinde değerlendirildi. Bulgular: TRN grupları, her iki kinematikte de diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük hacim farklılıkları gösterdi (P < 0.05). VR-DR ve TFA-AH grupları, VR-AH grubu dışındaki diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek hacim farkı gösterdi (P < 0.05). Gruplar arasında, hiç bir seviyede transportasyon miktarı ve merkezleme oranında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (P > 0.05). Sonuç: TRN grupları her iki kinematikte daha az dentin uzaklaştırdı. TFA sistemi, sürekli rotasyon kinematiği ile karşılaştırıldığında adaptif kinematik ile kullanıldığında daha fazla dentini uzaklaştırdı. Merkezleme oranı ve transportasyon miktarı tüm seviyelerde gruplar arasında benzerdi; mevcut çalışmanın koşulları altında, her üç sistem de adaptif hareket ve devamlı rotasyon hareketinde kullanılabilir. Anahtar kelimeler: Adaptif hareket, devamlı rotasyon, mikro-bilgisayarlı tomografi, şekillendirme yeteneği, TruNatomy, Twisted File Adaptive, VDW.RotateÖğe Yapay zekâ sistemi kullanılarak konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerinde temporomandibular eklem osteoartritinin sınıflandırılması(İnönü Üniversitesi, 2023) Eşer, Gözde; Duman, Şuayı?p BurakAmaç: Bu çalışmanın amacı bir yapay zekâ modeli kullanarak KIBT görüntüleri üzerinden toplumun önemli bir çoğunluğunu etkileyen temporomandibular eklem osteoartritinin sınıflandırması ve temporomandibular eklem segmentasyonu yaparak, hastalığın teşhisinde hekimlere kolaylık ve zaman kazandıracak bir yöntem geliştirmektir. Materyal ve Metot: Bu çalışmada 290 hastaya ait KIBT DICOM görüntülerinden elde edilen 2000 adet sagittal kesit (500 sağlıklı, 500 erozyon,500 osteofit, 500 düzleşme içeren görüntü) üzerinde bir yapay zekâ modeli olan YOLOv5 mimarisinin TME segmentasyonu ve osteoartrit sınıflandırmasındaki başarısı değerlendirilmiştir. Görüntüler üzerinde temporomandibular eklemin etiketlenmesi CranioCatch etiketleme yazılımı (CranioCatch, Eskişehir, Türkiye) kullanılarak yapılmıştır. Karmaşıklık matris yöntemi kullanılarak modele ait başarı metriği hesaplanmıştır. Bulgular: Temporomandibular eklem segmentasyonu için YOLOv5 modelinin duyarlılık, kesinlik ve F1 skoru sırasıyla; 1, 0.9953, 0.9976 şeklindedir. Modelin temporomandibular eklem segmentasyonu için bulunan AUC değeri 0.9723 şeklindedir. Yine modelin temporomandibular eklem segmentasyonu için doğruluk değeri 0.9953 olarak bulunmuştur. Temporomandibular eklem osteoartrit sınıflandırması için modelin duyarlılık, kesinlik ve F1 skorları ise sırasıyla; 1, 0.7678, 0.8686 şeklindedir. Sınıflandırma için bulunan doğruluk değeri 0.7678 şeklindedir. Sonuç: Yapılan çalışmanın temporomandibular eklem osteoartritinin teşhisinde hekimlere klinik ve radyoloji rutininde kolaylık ve zaman kazandıracak bir destek mekanizması olabileceğini düşünmekteyiz. Çalışmamız ilerleyen zamanlarda yapılacak çalışmalarla daha fazla geliştirilebilir. Anahtar kelimeler: Derin öğrenme, konik ışınlı bilgisayarlı tomografi, temporomandibular eklem, temporomandibular eklem osteoartriti, yapay zeka.Öğe Marjinal mandibular rezeksiyon sonrası mandibula simfize gelen travmanın kırık oluşturma paterninin sonlu elemanlar analiziyle değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Çetı?ner, Yunus; Sancar, BahadırMandibulanın marjinal rezeksiyon(MMR)'u, bir dizi malign ve benign lezyonun tedavisinde kullanımı kanıtlanmış bir mandibulektomi tekniğidir. MMR sonrası, mandibula kırığı çözülmemiş bir sorun olmaya devam etmektedir. Kırık oluşum mekanizmasının değerlendirildiği bir çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı, travmalar karşısında marjinal mandibulektomi boyutunun mandibular kırılmaya karşı direncini ölçmek, bu tekniğin kullanımını geliştirmek ve profilaktik internal fiksasyon veya greftleme uygulaması için bir eşik oluşturmaktır. Sonlu elemanlar analizi yöntemini kullanılarak bilgisayar ortamında üç boyutlu olarak 13 farklı mandibula modeli oluşturulmuştur. Bu modellerin meziodistal çapları sabit ancak vertikal olarak 5 mm artacak şekilde MMR'lar yapıldı. Bu rezeksiyonlar meziodistal sınırı simfizde her iki 1. premolar dişin mezialleri arasında, korpusta ise sağ 1. küçük azı dişin distali ve sağ 2. Molar dişin distali arasında olacak şekilde uygulandı. Simfizde 7 adet, korpusta 6 adet olacak şekilde marjinal rezeksiyon yapıldı. Mandibulanın simfiz bölgesine dik bir şekilde 1000 N'luk kuvvet uygulandı. Çalışmada von Mises, maksimum principal ve minimum principal stres değerlerine bakılarak değerlendirmeler yapıldı. Çalışmanın sonucunda simfizde son 4 modelde ve korpusta son 4 modelde oluşan stresler kırık oluşma potansiyeline sahip olduğu görüldü. Rezidüel yükseklik ve travma kuvveti patolojik kırık önlenmesi için kritik faktörlerdir. Travma karşısında dayanabilecek minimum kemik miktarı simfiz bölgesinde yapılan rezeksiyon için 18 mm ve daha az, korpus bölgesinde yapılan rezeksiyon içinde 17 mm ve daha az kemik yüksekliği kaldığında kırık meydana gelebileceği görüldü. MMR sonrası kalan kemik yüksekliği belirtilen değerlerden yüksek değilse, kırık oluşumunu engellemek için proflaktik olarak internal fiksasyon veya kemik greftlemesi düşünülmelidir.Öğe Türkiye'deki ortodontistlerin iskeletsel sınıf II maloklüzyonların tedavisine bakış açılarının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2023) İştar, Merve Gözen; Bor, Üyesı? Sabahattı?nAmaç: Çalışmamızın amacı, ülkemizdeki ortodontistlerin iskeletsel sınıf II maloklu?zyonların tedavisine bakış açılarını ve ortodontistlerin mesleği icra ettiği süre, çalıştığı kurum gibi faktörlerin bakış açıları u?zerindeki etkisini değerlendirmektir. Materyal ve Metot: 24 soru ile oluşturduğumuz anket, Tu?rk Ortodonti Derneği'ne kayıtlı olan u?yelere elektronik posta yoluyla iletilmiştir. Anket, 101'i kadın 67'si erkek olmak u?zere toplam 168 kişi tarafından cevaplanmıştır. Bulgular: İskeletsel sınıf II maloklu?zyonların tedavisinde en çok tercih edilen tedavi seçeneği %95,8 ile hareketli fonksiyonel aparey olurken, en az tercih edilen tedavi seçeneği %19 ile distraksiyon osteogenezisi olmuştur. Ortodontistlerin %83,9'u ağız solunumu yaptığını du?şu?ndu?kleri hastaları kulak burun boğaz polikliniğine konsu?lte ettiklerini belirtmiştir. Ortodontistlerin büyüme ve gelişim takibi için en sık başvurduğu yöntem %67,9 ile el-bilek filmi olmuştur. Ortodontistler arasında hareketli fonksiyonel aparey olarak en sık %56 ile twinblok apareyi tercih edilmiştir. Sabit fonksiyonel aparey tercihinde başı çeken %48,8 ile forsus apareyi olmuştur. Ortodontistlerin %66,7'si kliniklerinde ortognatik cerrahi tedavisi uyguladıklarını belirtmişlerdir. Sonuç: Çalışılan kurum, unvan ve meslekte geçirilen su?renin fonksiyonel aparey uygulama yaşı ve kaç ay kullandırıldığı açısından etkili olmadığı bulunmuştur. Özel muayenehanede çalışan ortodontistlerin adolesan dönemde Sınıf II iskeletsel maloklüzyon tedavisinde şeffaf plakları tercih etme oranları üniversitede çalışan ortodontistlere oranla daha yüksek bulunmuştur. Ortodonti eğitimi alan araştırma görevlileri, uzman ve doktor öğretim üyelerine göre el-bilek röntgenini daha sık kullanmaktadırlar. Anahtar Kelimeler: İskeletsel Sınıf II, Mandibular Retrognati, Ortodontik Apareyler, Ortognatik Cerrahi