İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimleri Yüksek Lisans Tezleri

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 637
  • Öğe
    Siyasal iletişim bağlamında kullanıcıların ürettikleri içeriklerin Twitter'da sunumu: Türkiye anayasa referandumu örneği
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Dündar, Gufran
    Gelişen teknolojinin her alanda olduğu gibi iletişim alanında da kendini göstermesi, medya kavramının da bundan etkilenmesini sağlamıştır. Geleneksel medyanın yeni iletişim teknolojileriyle entegre olması yeni bir medya kavramının doğmasına neden olmuştur. Yeni medya olarak adlandırılan bu internet destekli medya, kullanıcılarına içerik üretebilmek açısından geniş imkânlar sunmaktadır. Kullanıcıların kendi içeriklerini üretebildikleri yeni medya, tüm dünyada kısa süre içerisinde oldukça popüler bir duruma gelmiş, bu popülerliğin bir getirisi olarak da sosyal medya şeklinde tanımlanan pek çok sosyal ağ sitesi ortaya çıkmıştır. Hemen her alanda gündelik hayatın bir parçası olan sosyal ağlar, kullanıcılarına siyasetten spora, sinemadan gündelik hayata kadar her alanda konuşma fırsatı vermektedir. Bu sayede ortak ilgi alanlarına sahip, ancak coğrafi olarak birbirinden uzak olan pek çok kullanıcı, sanal bir çatı altında toplanıp kendi ilgi alanları hakkında fikirlerini beyan edebilmektedir. Sosyal medyanın, kullanıcılarını ortak çatı altında toplayabilme özelliği, siyasal seçim süreçlerinde aktif bir şekilde kullanımını da beraberinde getirmiştir. Başkanlık seçimleri, genel seçimler, referandumlar gibi siyasal seçim süreçlerinde siyasi aktörlere ve kitlelere hızlı, ucuz ve kolay bir şekilde ulaşabilmeimkânı sağlayan sosyal medya; seçmenlere de aynı düşüncede olduğu diğer kullanıcılar ile ortak hareket edebilme, kendi düşüncelerini farklı görüşte olan kişilere sunabilme ve kendilerini ifade edebilme imkânları sağlamaktadır. Bu özellikleri sebebiyle de sosyal medya yeni bir kamusal alan olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışmada, en çok bilinen ve kullanılan sosyal ağ sitelerinden biri olan Twitter'da "2017 Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumu" hakkındakiiçerikler analiz edilmiştir. Kullanıcıların oluşturmuş oldukları #evetdiyeceğimçünkü ve #hayırdiyeceğimçünkü hashtagları altındaki paylaşımlar içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir. Bu paylaşımların kaç tanesinin bilgi vermeye yönelik olduğu, kaç tanesinin negatif içeriğe sahip olduğu, paylaşımlarda en fazla kullanılan anahtar kelimelerin neler olduğu ve kullanıcıların siyasal seçim süreçlerinde sosyal medyayı hangi amaçlarla kullandıkları saptanmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Uygur kağanlığı dönemi yazıtlarında söz yapımı
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Sevim, Burhan
    Dil, tıpkı insan gibi canlı bir varlıktır ve devamlılık arz eden bir sistemdir. Bu devamlılık içindeki dil, bir takım yollardan yararlanarak yeni türevler, yeni kelimeler meydana getirmektedir. Söz yapımı, bir dilin kelime üretimini sağlayan en önemli yapıdır. Dilin yapısına uygun olarak meydana gelen türetmeler, dile bir sistem halinde sürekli ve sonsuz sayıda kelime türetme imkânı verir. Eklemeli bir dil olan Türkçenin de söz varlığı büyük ölçüde türetme ve birleştirme esasına dayanır. Orta Asya'nın iç kesimlerinde egemen olan Uygur Kağanlığı, tıpkı Köktürk Kağanlığı gibi kendilerinden sonra gelecek kuşaklara hitap edecek eserler bırakmışlardır. Bu çalışmaya konu edilen Uygur Yazıtları, Türk dili ve tarihi için oldukça önemli kaynaklardır. Çalışmamız, Uygurlardan kalan 11 runik harfli yazıtın söz yapımı bakımından incelemesi amacıyla hazırlanmıştır. Tartışmalı olan bazı ekler ve bu eklerle ile ilgili öne sürülen görüşler derlenmiş, çalışmada farklı düşüncelere yer verilmesi amaçlanmıştır. İncelenen yapım ekleri hakkında pek çok farklı kaynaktan yararlanılmıştır. Metinlerdeki söz yapım ekleri ile Tarihi Türk lehçelerindeki ekler karşılaştırılmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde ulaşılan hedefler belirtilmiş, genel bir değerlendirme yapılmıştır.
  • Öğe
    Uluslararası yatırım hukukunda adil ve hakkaniyetli muamele ilkesi
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Gürsu, Abdullah
    Adil ve hakkaniyetli muamele (AHM) ilkesi, yabancı yatırımların korunması ve teşvik edilmesi amacıyla devletler arasında imzalanan ikili ve çok taraflı yatırım antlaşmalarının büyük çoğunluğunda yer alan bir ilkedir. Özellikle yatırımcı ve devletler arasındaki yatırım uyuşmazlıklarına ilişkin tahkim kararları ile ilkenin kapsamı genişletilmiş ve sonuçta meşru beklenti, şeffaflık, iyi niyet, keyfi muamele ve ayrımcılık yasağı, hukuka uygun süreç ve cebir yasağı gibi unsurların AHM ilkesi gereğince uygulanması gerektiği ifade edilmiştir. AHM ilkesi yatırım antlaşmalarında çeşitli şekillerde ifade edilmiş ve antlaşmalarda ilkenin kapsamı ve özellikleri soyut olarak ele alınmıştır. İlkenin yoruma fazlasıyla açık ve yatırımcı dostu yapısı, yatırımcıların neredeyse tüm uyuşmazlıklarda bu ilkenin ihlal edildiğini iddia etmesine neden olmuştur. Buna bağlı olarak ilkenin uluslararası yatırım hukuku enstrümanları olan yatırım antlaşmaları ve tahkim yargılamalarında popüler olması nedeniyle, ilke uluslararası yatırım hukukunun altın kuralı olarak nitelendirilmiştir. AHM ilkesinin ortaya çıkan yatırım uyuşmazlıklarında yeniden ele alınarak tanımlanması ve sınırlarının belirlenmeye çalışılması nedeniyle ilke, canlılığını ve esnekliğini sürekli korumaktadır. Bu çalışmanın başlıca amacı uluslararası yatırım hukukunun maddi ilkelerinden biri olan ve devletler tarafından yabancı yatırımcılara tek taraflı olarak sağlanan adil ve hakkaniyetli muamele ilkesinin daha istikrarlı ve tüm yönleriyle değerlendirmektir.
  • Öğe
    Ulusal refahın sağlanması ve korunmasında ekonomik istihbaratın rolü ve önemi
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Doğan, Yakup
    Soğuk Savaş sonrasında ekonomik istihbarat ve jeoekonominin yükselişinden bahsetmek mümkündür. Ekonomik istihbaratın yükselişinin jeoekonomik bir döneme denk gelmesi bağlamında ekonomik gücün ulusal güç, ekonomik güvenliğin ulusal güvenlik içindeki yeri ve önemi artmıştır. Bu denklem çerçevesinde ekonomik istihbaratın ulusal refahın artılmasındaki rolü ve önemi ortaya çıkmaktadır. Bu durumun farkında olan bazı ülkeler ekonomik istihbarat sistemleri oluşturmak suretiyle ulusal refahlarına katkı sunmayı amaçlamıştır. Bölgesel ve küresel bir bir aktör olmayı amaçlayan Türkiye, kurumların ekonomik istihbarata ilişkin münferit görevlerini aşan biçimde ulusal güvenlik ve ulusal güç fonksiyonlarının yanısıra başka fonksiyonları yerine getirerek ulusal refahına katkı sunacak bir ekonomik istihbarat sistemine ihtiyaç duymaktadır. Bu tezin temel amacı ülkeler arası ilişkilerde askeri araçlardan ziyade ekonomik araçların ön plana çıktığı içinde bulunduğumuz jeoekonomik dönem itibariyle ekonomik istihbaratın ulusal refaha olan katkısını anlatmaktır. Bu çerçevede farklı ülkelerin ekonomik istihbarat sistemleri incelenecek olup Türkiye'nin nasıl bir ekonomik istihbarat sistemine duyduğu ihtiyacı dile getirilecektir. Bu çalışmada ekonomik istihbarata ilişkin yerli ve yabancı birçok makale incelenmiş, ayrıca web sitelerinden ekonomik istihbaratla ilgili güncel gelişmeleri içeren haberler irdelenmiş, Türkiye'de ekonomik istihbarat görevi bulunan kurumların bu kapsamdaki mevzuatları ele alınarak önceki bölümlerle ilişkilendirilmiş ve ortaya özgün bir metin ortaya konmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Ekonomik istihbarat, ekonomik istihbarat sistemi, jeoekonomi, ekonomik güvenlik, ekonomik güç.  
  • Öğe
    Türkiye'de lisans düzeyi müzik eğitimi veren kurumlarda tar çalgısının tercih durumuna yönelik tespitler
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Altun, Yusuf
    Tar, Azerbaycan ve İran başta olmak üzere Orta Asya ülkelerinin bir bölümünde, Türkiye'de de özellikle Kars, Ardahan ve Iğdır çevresinde kullanılmakta olan telli ve mızraplı bir halk çalgısıdır. Türkiye'de 1960'lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan tar çalgısı; TRT, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Türk halk müziği toplulukları, özel birtakım korolar ve ülkemizdeki profesyonel müzik piyasası içerisinde yerini bulmuştur. Tar, özellikle Azerbaycan'da verilen eğitim ve yapılan çalışmalar sayesinde ileri icra imkânları ile çok geniş ve eşsiz bir repertuvara kavuşmuştur ve tar çalgısının bu konumu dünya genelinde de takdirle karşılanmaktadır. Fakat Türkiye'de tarın icrası bu düzeyde değildir ve tar eğitiminin daha dar kalıplar içinde yürütüldüğü görülmektedir. Bu çalışma, lisans düzeyinde meslekî müzik eğitimi veren konservatuvarlarda, tar çalgısının öğrenciler tarafından tercih durumunu belirlemeyi amaçlamaktadır. Tar eğitiminin verildiği lisans düzeyinde müzik eğitimi veren kurumlarda, çalgının ne derece tercih edildiği, tercih edilme ve edilmeme durumları, bunların nedenlerinin belirlenmesi araştırmanın problem durumunu oluşturmaktadır. Türkiye'de tar eğitimi verilen kurumlarda, tar çalgısını tercih eden ve etmeyen öğrencilere ulaşılarak görüşmeler yapılmış ve konu ile ilgili anket uygulanmıştır. Tar çalgısının eğitiminin verildiği kurumlarda, çalgıyı tercih eden ve etmeyen öğrencilere iki ayrı anket uygulanmıştır. Tar çalgısını tercih etmeyen öğrencilere, çalgıyı neden tercih etmediklerini belirlemeye yönelik 14 adet kapalı uçlu soru ve 1 adet te açık uçlu sorulmuştur. Tar çalgısını tercih eden öğrencilere ise, çalgıyı tercih etme ve çalgıya yönelmelerinde ki nedenleri belirlemeye yönelik 1 adet açık uçlu soru sorulmuştur. Anket ve görüşme yoluyla elde edilen bulgular, tar çalgısının diğer halk çalgılarına oranla daha az tercih edildiğini ortaya koymaktadır. Bu durumun başlıca nedenlerinin çalgının daha önce tanınmaması ve özellikle tanıtılmaması, Türkiye'de kullanım sahasının sınırlı olması ve sınırlandırılması, çalgıyı icra edenlerin iş istihdamı konusunda problem yaşamaları, ülkemizde tar eğitiminin yaygın olmaması ve yine yeterli sayıda tar eğitimcisinin olmaması, çalgıyı Türkiye'de temin etmenin, bakım ve onarım imkânlarının güç olduğu görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Tar, Türk Halk Müziği, Tar Eğitimi, Türk Halk Müziği Çalgıları
  • Öğe
    Türkiye'de kamu ve özel sektör inşaat harcamalarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin analizi
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Orman, Yusuf
    Kamu tarafından gerçekleştirilen altyapı yatırımlarının ve uygulanan kamu politikalarının ekonomik büyümeye etkilerini inceleyen Barro Modeli temelde içsel büyüme modellerini benimsemekte olup, bu alanda literatüre yeni kavramlar da kazandırmıştır. Türkiye'de kamu harcamaları ve yatırımları içinde önemli bir yer kaplayan inşaat sektörü 200'den fazla alt sektörle bağlantısı olan ve kısa süreli ekonomik büyümenin lokomotifi olma potansiyeline sahip bir sektördür. Bu alanda yapılan kamu ve özel sektör harcamaları, ekonomik büyümeyi önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Bu çalışmada Türkiye'de kamu ve özel sektör inşaat harcamalarının ekonomik büyüme üzerindeki etkileri, Barro Modeli çerçevesinde, 1987:Q1-2017:Q3 dönemi için zaman serisi analizi yöntemleriyle incelenmiştir. Serilerin durağanlığı ADF ve PP yöntemleriyle araştırılmış ve KAMU değişkenin I(0), GSYH ve OZEL değişkenlerinin I(1) oldukları belirlenmiştir. Seriler aynı dereceden entegre olmadıkları için bu seriler arasında eşbütünleşme ilişkisinin varlığı Sınır Testi yöntemiyle incelenmiş ve serilerin eşbütünleşik oldukları, yani arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olduğu belirlenmiştir. Seriler arasındaki uzun dönem ilişkileri ARDL yöntemiyle tahmin edilmiş ve analiz döneminde gayrisafi yurtiçi hâsılanın, kamu kesimi inşaat harcamaları %1 arttığında ortalama %1.0043, özel sektör inşaat harcamaları %1 arttığında ise ortalama %0.56 oranında arttığı belirlenmiştir. Kısa dönem analizinde; kamu inşaat harcamalarındaki artışların ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin, özel sektör inşaat harcamalarından daha düşük olduğu, hatta kamu inşaat harcamaları ilerleyen dönemlerde ekonomik büyümeye zarar verdiği tespit edilmiştir. Modelin hata düzeltme mekanizması çalışmaktadır. Seriler arasındaki nedensellik ilişkileri Frekans Alanında Nedensellik Testi ile incelenmiş ve kamu kesimi inşaat harcamalarından milli gelire doğru uzun dönemde güçlü, kısa dönemde zayıf bir nedensellik etkisi tespit edilirken, milli gelirden kamu inşaat harcamalarına doğru sadece orta dönemde bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Öte yandan özel sektör inşaat harcamalarından milli gelire doğru kısa, orta ve uzun dönemde güçlü nedensellik ilişkileri tespit edilirken, milli gelirden özel kesim inşaat harcamalarına doğru sadece orta ve uzun dönemde nedensellik ilişkilerinin olduğu görülmüştür. Bu sonuçlardan hareketle; inşaat sektörü ve ekonomik büyüme arasında karşılıklı bir etkileşimin olduğu söylenebilir.
  • Öğe
    Türkiye'de bütünşehirleşme sürecinin köyler üzerindeki etkileri Malatya Başak, Sütlüce ve Bulgurlu köyleri örneği
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Gökatalay, Burcu
    Türkiye'de büyükşehir kent konusunda izlenen dönemsel siyasetin bir ürünü olan "bütünşehirleşme" ile kent ve köy arasındaki ilişkide ortaya çıkan yeni durum, köylerin sosyo- ekonomik yapılarının dönüşümü konusunda yeni bir ivme yaratmıştır. Büyükşehirlerin sayıca artırılmasının yanı sıra büyükşehir belediye sınırlarının il sınırlarını kapsar hale getirilmesi ve böylece kent yönetimi sınırları içine dâhil olan köylerin dönüşümünü hızlandırmıştır. Köyler, belediyelerin sermaye birikimine katkı işlevlerinin hızlandırdığı bir süreç içinde piyasa koşullarına daha açık hale gelmiştir. Bu bağlamada sermayenin kentsel mekâna ve hizmetlere giderek yoğunlaşması, kentsel yönetim ölçeğinin yeniden düzenlenmesine neden olmuştur. Bu tez çalışmasında, tarımsal ekonominin ve feodal ilişkilerin baskın olduğu bir il olarak Malatya'nın yerel ve merkez iktidar odaklarının talebiyle, neoliberal politikaların bir parçası olarak büyükşehir olması, Basak, Sütlüce ve Bulgurlu köylerinde kentsel dokunun genişlemesi yönünde yarattığı etki ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kent, Köy, Sermaye Birikimi, Bütünşehirleşme, Malatya
  • Öğe
    Türkçenin değişen dil yapısının gazete manşetlerine yansıması
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Aşan, Nuh
    Bu araştırma Türkçenin değişen dil yapısının gazete manşetlerine (haber, röportaj, köşe yazısı…) yansımasını göz önüne sermeyi amaçlamaktadır. Araştırma ayrıca Türkçe ile aynı anlama gelen yabancı kelimelerin aynı haber yazısında veya farklı bir zaman diliminde farklı haberlerde birlikte kullanıldıklarını da göstermiştir. Bu şekildeki bir yayın politikası ile yabancı kelimeler okundukça tıpkı Türkçe kelimeler gibi genel kabul görmesi ve dahası Türkçe kelimelerin yerine kullanılmaya başlanması düşüncesi bu çalışmanın ana omurgasını teşkil etmektedir. Araştırmanın örneklemi 1948 yılından beri yayında olan Hürriyet Gazetesidir. Hürriyet Gazetesinin seçilmesinde uzun soluklu bir yayın geçmişine sahip olması ve logosunda Türkiye Türklerindir ifadesinden ötürü Türkçeye gerekli önemi vereceği düşüncesidir. Araştırmada veri toplama aracı olarak yazılı basının internet ortamına aktarılmış hali kullanılmıştır. Arama motorlarında Hürriyet Gazetesi ve Türkçeye yabancı dilden giren kelimeler birlikte yazılmış ve çıkan yazılar incelenmiştir. Türk Dil Kurumuna (TDK) ait internet sitesi sözlükleri aracılığıyla bu kelimelerin ne anlama geldiği belirtilmiş ancak bu kuruma ait sözlüklerde tespit edilemeyen güncel kelimeler için bir başka internet sözlüğü olan "Sesli Sözlük" internet adresine başvurulmuştur. Gazetenin Türkçe ile aynı anlama sahip yabancı kelimeleri aynı haber, röportaj, köşe yazısı... vs. birlikte kullandığı görülmüştür. Türkçe ile aynı anlama sahip yabancı kelimelerin okura sunulması, dilsel anlamda bir yozlaşmaya ve ana dile karşı yabancılaşmaya sebep vereceği düşünülmektedir. Yine sadece yabancı kelimeleri tercih ettiği, aynı anlama gelen Türkçe kelimeleri kullanmadıkları da görülmüştür. Türk Dil Kurumu'nun (TDK) kullanımda olan birtakım kelimeler için henüz bir tanımlama yapmadığı, özellikle sosyal medyada geçen bazı kavramları ve bazı buluşları isimlendirmediği ve güncellikten uzak kaldığı görüldüğünden kurumun dışındaki "Sesli Sözlük" internet sitesine başvurulmuştur. Anahtar Kelimeler: Türk Dil Kurumu (TDK), haber, ana başlık, ara başlık, yabancı kelimeler.
  • Öğe
    Türev piyasalarının 2008 küresel finansal kriz ve sonrasındaki performansları
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Şahin, Cemile
    Dünya ekonomi tarihinde değerini başka bir varlığın değerine dayandırmak suretiyle yer alan türev ürünler, sabit kur sistemi esasına dayanan Bretton Woods sisteminin çöküşünün ardından dalgalı kur sistemine geçilmesiyle birlikte ekonomide maruz kalınan riski etkin bir şekilde yönetmek için çıkarılan türev piyasası araçlarıdır. Bu bağlamda kullanımı hızla yaygınlaşan türev piyasalar finansal sisteme risklerini yönetme imkânı vermiştir. Türev piyasalar 90'lı yıllar içerisinde yapılandırılmış ürünler ile hızlı bir büyüme süreci yaşamış, gerçekleştirilen işlem miktarları olağan üstü boyutlara ulaşmıştır. Finansal bir varlığa dayandırılarak oluşturulan yapılandırılmış ürünler, dayanak varlığın risklerini de bünyesinde taşıdıkları için tek başına taşıdığı risklerin ölçülmesinde sıkıntılar meydana getirmiştir. 2008 krizi ile birlikte türev ürünlerin ekonomi gündeminde krizin nedeni olduğuna ilişkin çeşitli görüşlere karşın aslında söz konusu bu ürünlerin krizin nedeni olmadığı fakat türev ürünlerin doğru kullanılmamasından kaynaklanan bir takım sorunların kriz üzerinde etkili olduğuna dair görüşler de vardır. Bu çalışmada, doğru algılanamayan veya doğru ölçülemeyen risklerin üzerine yapılan yatırımların neden olduğu sonuçlar 2008 küresel finansal krizi noktasında irdelenmiş, kredi riskini yönetmek üzere türetilen kredi türev ürünlerine değinilmiş ve bunların kriz ile ilişkisi tartışılmıştır.
  • Öğe
    Stok değerleme yöntemleri ve stok değerleme yöntemlerinin aralıklı ve sürekli envanter yöntemlerine göre karşılaştırılması
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Otlu, Mehmet Alper
    Bu çalışmanın amacı; üretim işletmelerinde mamul ya da hizmet üretiminde kullanılan ilk madde ve malzemelerin maliyetinin hesaplanmasında kullanılan değerleme yöntemlerinin karşılaştırılmasıdır. Bu amaçla; çalışmada öncelikle stok kavramı ve stok değerleme yöntemleri açıklanmaya çalışılmış, üretim işletmelerinde stok yönetimi kavramı açıklanmış ve stok yönetiminin önemi üzerinde durulmuştur. Sonra; Vergi Mevzuatı, Uluslararası Muhasebe Standartları, Türk Ticaret Kanunu ve Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği'nde yer alan stoklarla ilgili düzenlemeler karşılaştırılmıştır. Daha sonra, aynı stok değerleme yönteminin devamlı ve aralıklı envanter yöntemlerine göre uygulama sonuçları karşılaştırılmış ve değerleme sonuçlarının farklı olup olmadığı noktasında örnekler üzerinde uygulama yapılmıştır. Sonuç olarak; aynı değerleme yönteminin uygulanmasına karar verilen devamlı ve aralıklı envanter yöntemlerine göre farklı değerleme sonuçlara yol açtığı gözlemlenmiştir.
  • Öğe
    Sosyal medyada Suriyeli sığınmacılara yönelik nefret söylemi: Twitter örneği
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Toprak, Mehmet
    Sosyal medya platformları özelliklerinden dolayı geleneksel medyaya göre söylem üretilmesinde, bu söylemin yaygınlaştırılmasında ve normalleştirilmesinde kolaylıklar sağlamaktadır. Sosyal medyanın sağladığı bu kolaylıklar, olumsuz içerikli söylemlerin yaygınlaşmasını sağlayarak bu mecranın kötüye kullanılmasına aracılık edebilmektedir. Bu olumsuz söylemlerden biri olan nefret söylemi, sosyal medyanın kötüye kullanmanın yollarından biridir. Sosyal medyanın ifade özgürlüğü konusunda sınır tanımaması, nefret söyleminin bu platformda rahatça üretilip yaygınlaşmasını sağlamaktadır. Nefret söyleminin çeşitli türleri bulunmaktadır. Bunlardan biri yabancılara ve göçmenlere karşı oluşturulan nefret söylemidir. Suriye krizinden dolayı kitleler halinde Türkiye'ye gelen Suriyeli sığınmacılar Türkiye'de çeşitli toplumsal, sosyal ve ekonomik sıkıntılar doğurmuştur. Bu sıkıntılar Suriyelilere karşı nefret söyleminin üretilmesine yol açmıştır. Bu nefret söylemleri çeşitli sosyal medya platformlarına da yansımıştır. Sosyal medya platformları içerisinde en çok söylem üretilen mecra olan Twitter, nefret söyleminin en çok üretildiği platformlardan biridir. Twitter'in nefret söyleminin takibi ve nefret söylemlerini kayıt altına alma konusunda sağladığı kolaylıklar, bu tez kapsamında Suriyeli sığınmacılara karşı nefret söyleminin Twitter'da incelenmesinde etkili olmuştur. Suriyeli sığınmacılara yönelik nefret söylemlerini daha iyi anlamak ve en sık üretilen nefret söylemi pratiklerini ortaya çıkarmak için Twitter'da altı aylık zaman dilimi içerisinde Suriyeli sığınmacılara yönelik popüler kategorideki bütün gönderiler incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda Suriyeli sığınmacılara yönelik nefret söylemi içeren 100 tane örnek gönderi ele alınmıştır. Bu 100 tane gönderi içerisinde 10 adet gönderi örnek vaka incelemesi olarak tez kapsamında analiz edilmiştir. Bu çalışma ile sosyal medyanın nefret söylemi üretmesindeki rolü, nefret söyleminin dinamikleri ve Suriyeli sığınmacılar meselesinin yanında Suriyeli sığınmacılara yöneltilen nefret söylemleri açıklanmaya çalışılmıştır. Suriyeli sığınmacılara karşı nefret söylemi içeren gönderiler Van Dijk'in eleştirel söylem analizi yöntemi ile incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda Suriyelilere karşı üretilen nefret söylemlerinin ardında yatan sosyal, ekonomik, politik ve ideolojik unsurlar ortaya çıkarılmıştır. Bunun sonucunda Suriyeli sığınmacılar üzerinden sosyal medyanın nefret söylemini üretme ve yayma konusundaki sağladığı kolaylıklar ve bu kolaylıkları sağlayan dinamikler açıklanmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Sebep ve sonuçlarıyla bir kısır döngü: darbeler. Arjantin, Brezilya, Şili ve Türkiye üzerine bir inceleme
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Gök , Nuri
    Latin Amerika ülkeleri olan Arjantin, Brezilya ve Şili ile Türkiye'de yaşanılan darbelere tarihsel süreç içinde sebep sonuç ilişkisiyle bakıldığında, gerek dönemsellik gerekse de ortaya çıkış nedenleri açısından ciddi benzerlikler görülmektedir. Ordular, bu ülkelerin kuruluşunda ve modernleşmesinde öncülük etmeleriyle siyasal sistem içinde ağırlıklı bir konum kazanmışlardır. Bu konum sayesinde askerler sistemi kendi önceliklerine göre şekillendirmiş ve sivilleri bu sınırlar içerisinde hareket etmeye zorlamışlardır. Darbeler genel olarak orduların tarihsel olarak oynadıkları patrimonyal role uygun olarak, kriz ya da kriz olarak algılanan durumlarda müdahaleleri sonucu meydana gelmiş ve her defasında siyasal ve ekonomik hayat ile devlet kurumlarında ciddi tahribatlar yaratarak tarihe geçmişlerdir. Büyük insan hakları ihlallerinin yaşandığı darbe dönemlerinin yarattığı ortam çoğunlukla bir sonraki darbenin nedeni olmuş ve bu durum bir kısır döngü halini almıştır. Avrupa'daki gibi burjuva sınıfı üzerinden uluslaşma tecrübesi yaşanmayan bu ülkelerde, ordu pek çok sorunu çözebilecek yegâne kurum olarak görülmüştür. Askerler, bu algılar ve komünizmin yayılmasını engellemeye çalışan ABD'nin desteği ile Soğuk Savaş döneminde pek çok darbe gerçekleştirmiş ve askeri yönetimler kurmuştur. 80'li yıllardan itibaren artan küreselleşme ve Soğuk Savaş sonrası azalan ABD müdahaleciliği ile darbeler devri kapansa da, askerlerin müdahaleler döneminde elde ettiği imtiyazlar demokrasiye dönüş süreçlerinde en büyük engeli teşkil etmiştir. Bu çalışmada, Latin Amerika ve Türkiye'de darbeleri doğuran iç ve dış nedenler tarihsel süreç içinde değerlendirilerek, müdahaleler sonucunda bu ülkelerdeki demokrasilerin tam yerleşememesinin nedenleri analiz edilmeye çalışılmaktadır. Çalışma sonucunda darbelerin ülkelerin kuruluş süreçlerinden beri süregelen yapısal sorunlar nedeniyle meydana geldiği, meydana gelen darbelerin ülkelerin sadece siyasal hayatında değil aynı zamanda eğitimden sağlığa tüm sosyo-ekonomik hayatı olumsuz etkilediği ve demokrasiye dönüşte dahi darbe dönemi alışkanlıkların ve özerkliklerin demokratikleşmeyi geciktirdiği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Sağlık alanında bilgiye ulaşma aracı olarak internetin rolü (İnönü Üniversitesi öğrencileri üzerine bir araştırma )
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Çelik, Tuba
    Özet Günümüzde internet insanlar için bir sağlık iletişim aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bireyler internet üzerinde sağlık ve hastalık hakkında araştırma yapabilmektedir. İnsanlar internet üzerinde yaptığı araştırmalar sonucunda hastalıklarına tanı koyabilmekte ve tedavi yöntemlerini uygulayabilmektedir. Bazen de bireyler belirtileri benzeyen hastalıklar arasında bir kanıya vararak kendisinin ölümcül bir hastalığa yakalandığını düşünebilmektedir. Bireylerin internet üzerinden yaptığı sağlık araştırmaları psikolojilerini bozabilmekte ve tedavi sürecini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu sebeplerden dolayı insanların internette yazan sağlık bilgilerini bilinçli bir şekilde kullanılması, bilgilerin güncel olup olmadığına ve kim tarafından yazıldığına dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı insanların internet üzerinden sağlıklarıyla ilgili araştırma yapıp yapmadığını tespit etmektir. Çalışma bireylerin internet üzerinde neden sağlık araştırması yaptıkları, yaptıkları araştırma sonucunda hastalıklara tanı koyup koymadıklarını, internette yer alan bilgiler doğrultusunda ilaç ya da bitkisel tedavi yöntemi uygulayıp uygulamadıklarını, internete ve doktorlarına güvenip güvenmediklerini, internette en çok hangi araç üzerinde araştırma yaptıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bunların yanında anket çalışmasına katılan bireylere demografik özelliklerine ilişkin sorular yöneltilmiştir. Çalışmada İnönü Üniversitesinin farklı fakültelerinde öğrenim gören öğrenciler ile yüz yüze görüşülüp anket yöntemi uygulanmıştır. "Sağlık Alanında Bilgiye Ulaşma Aracı Olarak İnternetin Rolü" kapsamında hazırlanan anket formu SPSS 18 programı kullanılarak çözümlenmiştir Çalışmada anket sonuçlarının güvenilir ve geçerli olduğunun saptanması amacıyla geçerlilik ve güvenirlik testi yapılmıştır. Son olarak çalışmada Normallik testi, Ti testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Ki Kare ve Korelasyon analizi yapılmıştır.
  • Öğe
    Öğrencilerin Amerika Birleşik Devletleri'nin ülke imajına ilişkin algıları: İnönü Üniversitesi öğrencileri üzerine bir çalışma
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Dilsiz, Hacer
    İmaj bir şahıs, obje, kurum yahut ülke ile alakalı olarak bireyin zaman içinde çeşitli gözlem, deneyim ve süreçler sonucunda oluşturduğu yargı, intiba ve değerlendirme olarak tanımlamak mümkündür. İster bilinçli isterse bilinçsiz olarak gelişmiş olsun her şahsın, her kurumun ve her ülkenin dışa yansıttığı bir imajı bulunmaktadır. İnsanların, bir ülke hakkında bildikleri ve düşündükleri neticesinde oluşturdukları kişisel inanışları olarak ifade edilen ülke imajı, o ülkenin sahip olduğu ekonomik, politik, kültürel, sosyal, coğrafyası, tarihi, sanatı, müziği vb. birçok özelliğin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Globalleşme ve teknolojideki gelişmeler sonrasında daha yoğun yaşanan küresel rekabet ortamında, ülke imajı önemli bir kavram haline gelmiştir. Özellikle ülkelerin uluslararası platformda söz sahibi olmasında ve itibar kazanmasında oynadığı rol gün geçtikçe artmaktadır. İnönü Üniversitesi öğrencilerinin Amerika Birleşik Devletleri'nin ülke imajına ilişkin algılarını ölçmek için anket tekniği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda İnönü Üniversitesi öğrencilerinin Amerika Birleşik Devletleri'nin ülke imajına ilişkin algılarının orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca İnönü Üniversitesi öğrencilerinin Amerika Birleşik Devletleri'nin dış politikasına, iç politikasına, negatif dış politikasına ve kaliteli yaşama ilişkin algıların olumsuz, sosyal ve kültürel yapısına ilişkin algıların olumlu, ekonomisine ilişkin algıların ise olumluya yakın olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler İmaj, Ülke İmajı, Algı, Algılama, Amerika Birleşik Devletleri
  • Öğe
    Muhammed Şeybânî'nin muvatta'da mâlik'e yönelttiği tenkidler
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Türk, Adem
    İslâm tarihinde müçtehit imamlar tarafından hadislerin değerlendirilip yorumlanması hususunda farklı farklı metodlar ortaya konmuştur. Bu farklılıklar, Hz. Peygamber (s.a.v) döneminden itibaren varlığını hissettiren ehl-i hadis ve ehl-i rey yaklaşımlarıdır. Bu farklı metodlar neticesinde her iki ekol zaman zaman birbirlerini sünnete muhalif olmakla itham etmişlerdir. Muhammed Şeybânî'nin hemen her meseleyi hadis ve âsâr çevçevesinde istidlalde bulunması kendisinin muhaddis fakih kimliğini de ayrıca ortaya koymuştur. Bazı konularda Şeybânî'nin, Kûfeli hocalarından farklı olarak rivâyetlere bağlı kalması, onun ehl-i hadisle olan sıkı temasının bir ektisi olarak görülür. Bu sebeplerden dolayı Şeybânî'yi; ''geçiş dönemi âlimi'', bazıları da; ''ehl-i hadis ile ehl-i rey ekollerini mezc eden âlim'' olarak kabul etmişlerdir. Çalışmamızda bu dönemlerin ehl-i hadis ve ehl-i rey çerçevesinde ihtilaf nedenlerine kısmen değinilmiş, sonra da iki ekol arasında yaklaşım ve etkileşimin öncüsü sayılan Muhammed Şeybânî'nin Muvatta nüshasından hareketle onun hadis ve sünnet konusundaki görüş ve değerlendirmeleri, hocası Mâlik hakkındaki bazı tenkitleri çerçevesinde ortaya konmaya çalışılmıştır. Nitekim her iki imâmın da farklı iki bölgede yetişmiş olmalarına ve birinin ehl-i hadise diğerinin de ehl-i reye mensubiyetine rağmen sünnetin tespitine, istidlal ve tenkit yöntemlerine bakıldığında aralarında büyük benzerliklerin olduğu görülür. Kısaca Şeybânî'ye göre sünnet; İslam beldelerindeki önceki fâkihler arasında yaygın olan ve amel edilen şeylerdir. Mâlik'e göre sünnet ise; Medîne'deki yaygın amel ve orada yaşayan âlimlerin ittifaklarıdır. İmam Malik'in "amel-i ehl-i Medîne", "Bizde üzerinde ittifak edilmiş amel", "İnsanların uygulaması", "Bilinegelen uygulama" vb. ifadelerle tanımladığı uygulama da ona göre önemli ölçüde bu anlamda sünneti içermektedir. Ancak bu nitelikteki uygulamalarla toplumdaki örf ve adetlerin karıştırılması tehlikesi her zaman mevcut olduğundan genel sünnet tanımının daha açık bir hale getirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Şeybânî sünnet malzemesinin tespitinde, gittikçe artan oranda dini nitelikli sünnet ve yerel örf ve adetlerle karışmış sünnetleri birbirinden ayırma çabasına girdiğini gösteren bu çalışmamız; Muvatta gibi meşhur bir eser bağlamında, Şeybânî'nin ortaya koydukları usûl ve istidlal yönetemlerini bir nebze de olsa ortaya koymak ve Muvatta'ın en meşhur nüshası olan Yahâ b. Yahyâ el-Leysî nüshasıyla karşılaştırma ve zevâidlerini belirtme açısından önem arzetmektedir. Anahtar kelimeler: Mâlik b. Enes, Muhammad Şeybânî, Yahyâ b. Yahyâ al-Leysî, Muvatta, Zevâid, Amel-i Ehl-i Medîne, Ehl-i rey
  • Öğe
    Mobbing ve duygusal bağlılık arasındaki ilişkiyi belirlemeye yönelik bir araştırma
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Zafer, Samira Hsseine
    Özet Psikolojik şiddet, psikolojik terör, bezdirme, yıldırma, bastırma veya yok sayma, mobbing ifade edilebilen ve yerine kullanılan terimlerden bazılarıdır. Mobbing işyerinde bir kişiyi hedef alan bir veya birden fazla kişi tarafından yürütülen düşmanca tavır veya taciz anlamına gelmektedir. Çok eski bir kavram olmasına rağmen, sadece son zamanlarda ilgi odağı haline gelmiştir. Mobbing organizasyona birçok olumsuz sonuç getiren bulaşıcı bir hastalıktır gibidir. Bu hastalıktan korunmanın yollarından biri ise şüphesiz çalışanın örgüte duygusal bağlılığının sağlanması ilgilidir. Duyusal bağlılık, çalışanın organizasyona karşı duyduğu duygusal bağlanma, örgütle özdeşleşme ve örgüte katılımını ifade etmektedir. Bu araştırma, işyerinde mobbing ile duygusal bağlılık arasındaki ilişkinin varlığını sorgulamak amacıyla yapılmıştır. Leymann'ın Mobbing Tipolojisi ile Allen ve Meyer'in Duygusal Bağlılık Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma Türkiye'de gerçekleştirilmiştir. Malatya ilinde "Yeşilyurt" belediyesinde çalışan işgörenler üzerinde uygulanan anketler aracılığıyla veriler toplanmıştır. Araştırmanın anakütlesi, çeşitli birimlerde çalışan yöneticiler, şefler, öğretmenler, büro personeliler, mühendisler, teknikerler ve işçiler kapsamaktadır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular ilgili tablolarda sunulmuştur. Araştırmanın sonucunda, işyerinde mobbing ile örgüte duygusal bağlılık arasında önemli ve ters yönde bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Kültürel ve yapısal bakımdan ardahan ili âşıklık geleneği
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Dursun, Doğukan
    Bu araştırmanın amacı, Ardahan yöresi Âşıklık Geleneğinin genel özelliklerinin belirlenerek, kültür-gelenek-icracı-ürün açısından değerlendirilmesinin yapılmasıdır. Betimsel nitelik taşıyan bu çalışmada nitel araştırma desenlerinden durum çalışması kullanılmıştır. Araştırma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde araştırmanın neden yazıldığını betimleyen giriş kısmı ile birlikte "Ardahan ili Âşıklık Geleneğinin Kültürel ve Yapısal özellikleri nelerdir?" sorusu ile araştırmanın ana problem cümlesi belirlenmiş ve bu doğrultuda alt problemler oluşturulmuştur. İkinci bölüm araştırmanın kuramsal kısmını oluşturmaktadır. Bu bölümde; Ardahan İl'inin tarihsel, coğrafi, fiziksel, iklimsel, geçimsel ve kültürel açıdan özelliklerinin betimlemesi yapılmıştır. Üçüncü bölümde yöntem ve kavramsal çerçeve yer alırken dördüncü bölüm bulgular ve yorum kısmından oluşmaktadır. Araştırmanın beşinci bölümünde ise yapılan çalışma sonucunda elde edilen sonuçlar ve getirilen öneriler kısmı yer almaktadır. Araştırma kapsamında Ardahan ilinde yaşayan Âşıklarla görüşmeler yapılmış ve Âşıklara ait eserler araştırmacı tarafından derlenerek analiz edilmiştir. Ayrıca Ardahan Yöresine ait türkülerin genel özelliklerinin betimlenmesinde belirleyici bir unsur olabileceği düşüncesinden hareketle TRT Türk Halk Müziği Repertuvarında yöresi Ardahan olan toplam 21 adet türkünün de analizi yapılarak karakteristik özellikleri belirlenmiştir. Araştırmada; "Ardahan ili Âşıklık Geleneği"ne ait "kültürel ve yapısal özellikler" ve Ardahan yöresindeki beş Âşıktan derlenen eserlerin müziksel analizi yapılarak yöre müziğinin genel özellikleri belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda; Türk Halk Edebiyatı Geleneğinin en önemli sözlü unsurlarından biri olan "Âşıklık Geleneği"nin Ardahan Yöresine özgü, kültür-gelenek, konu-tema, ağız-şive, makamsal dizi ve usul bakımından özellikleri belirlenmiştir. Anadolu Âşıklık Geleneği ile Ardahan Yöresi Âşıklık Geleneğinin benzerlik ve farklılıkları incelenmiş, "Ardahan Yöresi Âşıklık Geleneği"nin "Anadolu Âşıklık Geleneği" ile paralellik gösterdiği görülmüştür. Araştırma sonucunda; Âşıklık Geleneğinin yöreye özgü kültür özelliklerine bakıldığında, çeşitli etnisitelere sahip olduğundan dolayı usul ve ağız-şive yönünden farklılıklar olduğu görülmektedir. Ayrıca müziksel yapı bakımından Azeri Türkleri ve İran etkisi hissedilmektedir. Yöre Âşıklarından derlenen eserlerin genel özelliklerine bakıldığında; makamsal dizi olarak "uşşak", "hüseyni" ve "segâh" makam dizilerinin kullanıldığı, Usul olarak ise, 2/4'lük, 6/8'lik ve 7/8'lik gibi "basit" ve "birleşik" usullerin kullanıldığı görülmüştür. Konu/temalarına göre incelediğinde "sevda", "gurbet", "nasihat", "hasret", "ağıt" gibi konuların işlendiği görülmüştür. Bununla birlikte incelen TRT Türk Halk Müziği Repertuvarında yöresi Ardahan olan türkülerin; Hüseyni, Segâh, Uşşak, Çargâh ve Nevada Hicaz Makam Dizilerinde bestelendiği, basit, birleşik ve karma usullerin kullanıldığı görülmüştür. ANAHTAR KELİMELER: "Ardahan", "Âşıklık Geleneği", "Müzik Kültürü Analizi", "Müziksel Yapı Analizi".
  • Öğe
    Kurumsal sosyal sorumluluk: aile ve sosyal politikalar bakanlığı örneğinde Türkiye-AB karşılaştırması
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Ozan, Seyda Mehmet
    Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan gelişmeler hem kamu hem de özel kurumların politika ve sorumluluklarında değişimlere sebebiyet vermiş ve günümüz yaklaşımlarının ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Kurumların çevresiyle ve paydaşlarıyla olan ilişkilerine etki eden bu gelişmeler, toplumla etkileşim sağlamak ve kurumların faaliyetlerinde toplum çıkarlarını da gözetmesi ile yakından ilişkili olan Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) kavramını ortaya çıkarmıştır. Son yıllarda gittikçe popüler hale gelen KSS kavramı, gerek kurum yöneticileri gerekse de akademik camia tarafından ilgi duyulan ve benimsenen kavramlardan biri olmuştur. Kurumlar, toplu yaşamanın bir gerekliliği olarak kurulmakta ve bu sebepten ötürü içinde bulunmuş olduğumuz toplum, kurumlara bazı sorumluklar yüklemektedir. Kamu kurumlarının ve hükümetlerin sorumlulukları ise daha kapsayıcı ve gerektiğinde diğer kurumları teşvik edici bir hal almaktadır. Ayrıca dünya genelinde, KSS kavramının geleneksel bir hal aldığı ve KSS'ye yönelik yasal altyapının bulunduğu ülkelerde refah seviyelerinin de yüksek olduğu görülmektedir. Bu kapsamda ülke, toplum ve kurumlar açısından oldukça önemli bir konu olan KSS kavramı, çalışmanın konusu olarak belirlenmiştir. Çalışmada; dünya genelinde KSS konusuna öncülük eden Avrupa Birliği'nin KSS faaliyet alanları ve üye devletlerinin yayınlamış olduğu "KSS Ulusal Eylem Planları"ndaki uygulamalardan hareketle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Türk Kamu Yönetimine dair mukayeseli değerlendirmeler yapılmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Kur'ân-ı Kerîm'de peygamberler için kullanılan ifadelerin analizi
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Taşdoğan, Ahmet
    "Peygamberlik" kavramı, İslâm dininde temel inanç esaslarından biri olarak yer almıştır. Allah Teâlâ, gönderdiği peygamberlere değer atfetmiş, onları bir takım unvan, sıfat ve isimlerle vasıflandırmıştır. Bu çalışmada, Yüce Allah'ın Hz. Muhammed (sas) ile gönderdiği son ve en mükemmel din olan İslamiyet'in peygamberlik ile alakalı bazı kavramları hakkında bilgi verme amaçlanmıştır. Kur'ân'da peygamberler için kullanılan ifadeler hakkında müfessirlerin görüşleri ışığında bilgi verilmiş, bunların doğru ve anlaşılır bir şekilde aktarılması ve karşılaşılan ifadenin hangi peygamberi nitelendirdiğini bilinmesi hedeflenmiştir. Çalışmamız; bir giriş, iki ana bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. "Peygamberlik" adını verdiğimiz birinci bölümde, peygamberlik kavramı hakkında bilgi verilmekle beraber peygamberlik müessesesi hakkında bilinmesi gerekenler özetlenmiştir. Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm'de peygamberlere izafe edilip "soy" anlamına gelen ifadeler ele alınmıştır. "Kur'ân'da Peygamberler için Kullanılan İfadeler" adlı ikinci bölümde ise peygamberler için kullanılan, özel ve genel anlama gelebilen kavramlar açıklanmıştır. Elde edilen genel ifadeleri açıklama ve merciine izafe ettikten sonra genel ve özel kullanılan ifadeler arasında karşılaştırmalar yapılmıştır. Belgesel teknik ile tefsir kaynaklarından elde edilen bilgi analizlerinden, bazı yerlerde ayetin sebebi nüzulünden, elde edilen verileri hadislerle pekiştirmekten, lügat kitaplarından ve diğer ilimlerden de faydalanılmıştır. Sonuç bölümünde ise çalışmanın tamamı özetlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Resûl, Nebî, Kur'ân, Kavram.
  • Öğe
    Kilis-Musabeyli yöresinin folklorik özellikleriyle incelenmesi
    (İnönü Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Tohumcu, Ali
    Folklor, halkı bilme, tanıma anlamına gelen Türkçe karşılığı ''Halk Bilimi'' olan bir kavramdır. Halkın kültürel kimliğini ortaya koyan en önemli unsurlardan birisi de folklordur. Geçmiş yıllardan günümüze kadar gelen uzun bir süreç içerisinde Anadolu insanlarının gelenek ve göreneklerini gerek yazılı, gerek sözlü kaynaklar doğrultusunda yaşattıklarını ve kendilerinden sonraki nesillere aktardıklarını görmüş oluyoruz. Bu kültür aktarımlarını genellikle sözlü kaynaklar ve görsel kaynaklar oluşturmaktadır. Sözlü kaynaklar genellikle halk türküleri alanında, görsel kaynaklar ise genellikle halk oyunları alanında etkili olmuştur. Anadolu coğrafyasında insanları topluluk halinde bir araya getiren en önemli unsurlardan biriside şüphesiz ki halk oyunlarıdır. Halk oyunları icra edilen yörenin kimliğini, benliğini yansıtan kültür değerlerinden birisidir. Toplulukların geleneklerine bağlı kalarak icra ettikleri halk oyunları insanları bir araya getirirken uzlaştırıcı, barışçıl düşünceleri de bir araya getirmektedir. Geleneklere bağlı yaşayış biçimleri olan topluluklar kendi kültürel kimliklerini hayatlarının her safhasında ortaya koymuşlardır. Bu araştırma Kilis-Musabeyli Yöresindeki kültürel kimliğin araştırılması ve ortaya çıkan kültür değerlerinin incelenmesi hedefi doğrultusunda yapılmıştır. Bu doğrultuda araştırma, yazılı kaynaklardan sınırlı sayıda bilgiler elde edilerek, daha çok yöredeki alan araştırmaları ve yöre halkı ile mülakatlar ve bilgi edinmeler sonucu yapılmıştır. Alan araştırmasında Musabeyli Yöresinin köylerine gidilerek orda yaşayan kişilerle halk oyunları, gelenek ve görenek, kılık kıyafet, halk çalgıları ve halk kültürü hakkında mülakatlar sonucu elde edilen bilgilere ulaşılmış ve kayıt altına alınmıştır. Bu kişiler Araştırmanın Sözlü Kaynaklar bölümünde mevcuttur. Yazılı Kaynaklar ise araştırmanın Kaynakça bölümünde mevcuttur. Araştırma yöre kültürüne hizmet doğrultusunda bir sonraki yapılacak olan araştırmalara yol göstermek amacıyla yapılmıştır.Anahtar Kelimeler: Folklor, kültür, halk oyunları, halk kültürü, Musabeyli