İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 123
  • Öğe
    BİREYSEL DİJİTAL İMAJIN GÖZETİMİ: INSTAGRAM STALK PRATİĞİ ÜZERİNE AMPİRİK BİR ARAŞTIRMA
    (2022) Yılmaz, Alper; Yeşil, Abuzer; Ulaş, Mehmet
    İnsanlık tarihi boyunca var olan gözetim yeni medya teknolojileri ile sosyal medyada boyut değiştirmiş, sistematik gözetim küreselleşmiş, gönüllülüğü içeren ve süperpanoptikon, omniptikon, akışkan gözetim olarak adlandırılan yapıya dönüştürülmüştür. Gözetim artık iktidarlarla ilişkili kapalı devre bir panoptikon yapısından sıyrılmış, bireyden bireye, bireyden topluma ve toplumdan bireye dönük bir eylem özelliği kazanmıştır. Gözetimin “yeni” halini yeni medya yapısı ile bağdaştırarak anlatabilmek ve var olan kapsamının genişlediğine dair vurgu yapabilmek için sosyal medya ile ilgili bir kavram olarak stalk/takip bağlamında bir inceleme yapılmıştır. Bu çalışmada bir sosyal medya mecrası olan Instagram bir stalk/takip ve gözetim aracı olarak incelenmektedir. Instagram, bireylerin dijital kimlik ve imaj inşasında yoğun kullandıkları mecralardan biridir. Bu bağlamda; Instagram’ın gözetime dair diğer sosyal medya mecralarından farklı kullanım örüntülerine sahip olduğu, bununla birlikte kitlesel anlamda etkileşimli bir gözetim pratiğinin meydana geldiği görülmektedir.
  • Öğe
    DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI BAĞLAMINDA MASALLARA YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA
    (2021) Yetkiner, Beyler
    İlk çağlardan günümüze kadar masallar bazı temel işlevler üstlenmiştir. Masalların temel öğelerinden biri yaşanan durumlardan yola çıkarak kahramanlar ve olaylar aracılığıyla kültürün aktarılmasıdır. Bu aşamada, toplumun beklentileri doğrultusunda masalın öngördüğü mesajlar kişiye iletilmektedir. Çocukların masallardaki ilişkileri sorgulayacak yaşta olmamaları, dinleyici olarak kalmalarına ve böylece arzu edilen sosyo-kültürel toplumun oluşmasına zemin hazırlanmaktadır. Toplumların organize olmasının ve bir arada bulunmasının en önemli unsuru, kuşkusuz toplumda var olan ideolojiyle gerçekleşmektedir. Çalışmada, masalların ideolojiyi yeniden ürettiği iddiasından hareketle devletin/toplumun ideolojik aygıtı olarak nasıl ele alındığı araştırılmaya çalışılacaktır. Çocuklarla kurulan iletişimde, onların toplumla uyumlu birer birey olmaları hedeflenmektedir. Böylece hem kurulu düzen bozulmayacak hem de çocuk kendisinden beklenen davranışları sergileyecektir. Bu yüzden gerek aileler gerekse de eğitim kurumları toplumda var olan iletişim ve ilişki biçimlerinin yeniden üretmektedir. Söz konusu devletin bu ideolojik aygıtları geleceklerini de böylece garanti altına almaktadır. Düşünceye egemen olan kişiler bunu farklı araçlarla yapmaktadır. Bunların başında dini kurumlar, eğitim kurumları, kitle iletişim araçları ve edebi eserler yer almaktadır. Bu ilişkinin gelişmesini sağlayan metinlerden biri de masallardır. Özellikle masalların içine yerleştirilen ideolojik unsurlar var olan egemen düşüncenin yeniden üretimine büyük katkılar sağlamaktadır. Çalışma kapsamında incelenen masallar Louis Althusser’in devletin ideolojik aygıtları kuramı bağlamında incelenmiştir. Betimsel araştırma yöntemine başvurulan çalışmada; örneklem olarak seçilen “Kırmızı Başlıklı Kız” ve “Pinokyo” masalı, birer ideolojik aygıt olmaları varsayımından hareketle incelenmiştir. Her iki masalda var olan kalıp betimlemelerin, toplumda baskın olan ideolojik yapıyı destekler biçimde kurgulandığı ve Althusser’in belirttiği baskı ve güç aygıtlarının masallarda yoğun şekilde yer aldığı tespit edilmiştir
  • Öğe
    TELEVİZYON REKLAMLARINDA LÜKS TÜKETİM ÜRÜNLERİNİN SUNUMU ÜZERİNE BİR ANALİZ
    (2022) Fişenkçi, Seçil; Akyol, Ayça Çekiç
    Tüketim günden güne artan ve değişim yaşayan bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüketimin en önemli değişim ve kırılma noktası ise şüphesiz seri üretimin gelişmesiyle başlamış bu değişimde tüm ürünler birbirine benzemeye başlamıştır. Günümüzde ise tüketiciler satın aldığı ürünlerin kimsede olmamasına özen göstermektedir. Özellikle maddi gücünü sergilemek isteyen bireyler pahalı ve az üretilen ürünlere yönelmektedir. Tüketim kavramı insan hayatında var olduğundan beri kimi ürünler, maddeler ya da imkânlar az bulunduğu için kıymetli ve değerli görülmüştür. Bu kıymetli görülen her bir değer ise lüks ürünler olarak tanımlanmıştır. Lüks, insanların zihninde oluşan imgelerin bir temsilidir. Lüks tüketim ürünlerinin karşı tarafa aktarmış olduğu her mesaj bu tüketim tarzının daha fazla artmasına olanak vermiştir. Çalışma kapsamında lüks tüketim ürünlerinin reklamlarda sunumuna yönelik 10 lüks markanın 10 reklam filmine gösterge bilimsel analiz uygulanmıştır. Gösterge bilimsel analiz yöntemiyle incelenen reklamlarda tarihi ögeler, sanat ve sanat eserlerinin, kırmızı, siyah gibi keskin renklerin aynı zamanda inci, mercan gibi değerli taşlarla birlikte gül ya da orkide gibi hassas çiçeklerin lüks ürünleri anlatmak için kullanıldığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    ÖTEKİLİĞİN HİYERARŞİK HÂLLERİ: KORKU RUHU KEMİRİR FİLMİNDE MADUNLARIN DİRENİŞİ
    (2022) Akbulut, Ömer; Askan, Hakan
    Yeni Alman Sineması'nın önde gelen yönetmenlerinden Rainer Werner Fassbinder'in filmleri film araştırmacıları tarafından şu bağlamlarda incelenmiştir; aşk ve iktidar ilişkileri bağlamında kadın temsili, göç bağlamında fiziksel ve kültürel şiddet (yabancı düşmanlığı, ırkçılık dahil) biçimleri ve biçem bağlamında melodramatik ögeler. Bu çalışma şimdiye kadar yapılan çalışmalardan farklı olarak Fassbinder’in İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Alman toplumunun mozaiğini yansıtan 1973 tarihli Angst essen Seele auf (Ali: Fear Eats Soul/Korku Ruhu Kemirir) filmi üzerinden ötekiliğin hangi kategorilerde ve nasıl kurulduğunu madun olma hâli üzerinden ortaya koyarak literatüre katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın teorik arka planı, postkolonyal teoride kullanılan madun ve madunluk kavramlarının ele alındığı Gayatri C. Spivak’ın Can Subaltern Speak? adlı makalesine dayanmaktadır. Filmin analizinde, madun ve madun temsillerinin temelleri, toplumsal direnişin biçimleri ve temelleri, kolektif direnişin varlığı ve direnişin iktidar ilişkilerini nasıl etkilediği betimleyici film analizi kullanılarak ortaya konulmuştur. Araştırma sonucunda madunluğun yaş, etnik köken, ırk ve cinsiyete dayalı olarak kurulduğu; madun olma durumunun sabit olmadığı ve kişinin hem bulunduğu yere hem de mekândaki konumuna göre bir hiyerarşiye tabi olduğu tespit edilmiştir. Topluma karşı direnişin temsili açısından sessiz direniş ve özne olmaya itiraz pratiği görülmüştür. Madunların topluma karşı direnişi, bar ve ev (madun sığınakları) gibi özel mekânlar olarak adlandırılabilecek ve karakterlerde aidiyet duygusu taşıyan ortamlarda kök salmaktadır. Madunların özel alanlarda gelişen direnişinin kolektif dayanışmaya dönüşerek kamusal alana taşındığı söylenebilir. Toplumsal tahakküm ve tahakküme direnmeyi gerektiren koşullar ortadan kalkıp toplumun görece onayı alındığında, madunlar arası güç ilişkilerinin ortaya çıktığı ve toplum tarafından ötekileştirilmeye karşı başlatılan madunların dayanışmasının zayıfladığı belirlenmiştir. Madun dayanışmasının zayıflaması ve kolektif direnişin sona ermesiyle yeniden cinsiyet körlüğüne maruz kalan kadının erkeğe göre toplumda ikincil bir konumu paylaştığı sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    MALATYA YEREL BASININDA BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI TURGUT ÖZAL’IN MALATYA ZİYARETLERİ
    (2023) Kızılkaya, Nezir
    1984-1989 yılları arasında Başbakan, 1989 yılından vefat ettiği tarih olan 17 Nisan 1993 tarihine kadar da Türkiye’nin 8.Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Turgut Özal’ın dikkat çeken özelliklerinden biri de Malatya ve Malatyalılara olan yakın ilgisidir. Bu ilgisinden dolayı hem Malatya’nın sorunları ve çözümü için yardımlarını esirgememiş, hem de üç büyük ilin dışındaki en çok seyahati Malatya’ya yapmıştır. Turgut Özal, henüz Anavatan Partisi’nin kuruluş aşamasında Malatya ziyaretlerine başlamış ve Başbakanlık görevini yürütürken 10, Cumhurbaşkanı iken de 5 defa Malatya’yı ziyaret etmiştir. Özellikle her yıl yapılan kayısı festivali ve fuarını ziyarete büyük önem vermiş, suikasta uğradığı 1988 yılı dışında Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevi süresince, her yıl bu etkinliklere katılmak için Malatya’ya gelmiştir. Özal’ın bu ziyaretleri esnasında, Türkiye gündemine dair yaptığı önemli açıklamalar nedeniyle, Malatya gezileri, yerel medyanın yanında, ulusal medya tarafından da yakından takip edilmiştir. Turgut Özal’ı Malatya ziyaretleri esnasında kent protokolü ve yetkilileri ile siyasetçilerin yanı sıra kalabalık bir vatandaş topluluğu da karşılamıştır. Bu yönüyle ziyaretler, Malatyalıların Turgut Özal’a olan sevgi ve saygısını göstermesi bakımından önemli birer vesile olmuştur. Bu çalışma literatür taraması sonucu doküman analizi içeren nitel araştırma yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Malatya’da 1983 ile 1993 yılları arasında yayınlanan Hamle, Gayret, Görüş ve Yeni Malatya gazetelerinin yaklaşık 1000 nüshası incelenmiştir. Bu çalışmayla Turgut Özal ve Malatya ilişkisi bağlamında Özal’ın Başbakan ve Cumhurbaşkanı görevlerini yürütürken Malatya’ya yaptığı gezilere dair araştırmalara katkı sağlamak hedeflenmiştir.
  • Öğe
    AVRUPA ŞEHİRLERİNİN SOSYAL MEDYADA MARKA KİŞİLİĞİ SUNUMU
    (2022) Yılmaz, Nisa; Akyol, Mevlüt
    Sosyal medya, günümüzde bir marka kimliği oluşturmak ve kurumsal ilişkileri yönetmek açısından elverişli hale gelmiştir. Birçok marka kurumsal imaj ve ilişkilerini sosyal medya aracılığıyla geliştirmektedir. Kurum ya da markalar marka stratejilerini sosyal medyaya yönelik oluşturarak, marka yönetim sürecini yürütmektedir. Belirlenen hedef kitleye ulaşmak, kurumsal imajı sağlamak, sosyal medya kullanımını mecburi kılmıştır. Teknolojik olarak yaşanan değişimler ve yenilikleri kullanabilmek, modern yaşamı, pazarlama anlayışında da bir takım değişikliğe neden olmuştur. Geleneksel marka yönetimi süreci sosyal mecraya taşınarak, sosyal medya bir kimlik inşası oluşturma aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Söz konusu durum turizm şehirleri ve şehir pazarlaması için de geçerli olmaktadır. Turizm açısından turist potansiyeline sahip olan Avrupa şehirleri, kurumsal bir kimlik oluşturarak, sosyal medya aracılığıyla insanlara sunmaktadır. Bu anlamda şehirlerin marka kişiliğinin nasıl oluşturulduğu ve nasıl yansıtıldığını anlamak gerekmektedir. Şehir-yer markalaşması, teorik olarak temeli ürünler için geliştirilen geleneksel markalaştırma ilkelerine dayanmaktadır. Bu amaçla en çok ziyaret edilen Paris, Londra, Madrid, Yunanistan, Roma ve İstanbul olmak üzere 6 Avrupa şehrine ait sosyal medya hesapları incelenerek, içerik analizine tabi tutulmuş elde edilen veriler destinasyon marka kişilik boyutu bağlamında ele alınmıştır. Avrupa’nın turizm destinasyon şehirlerinin sosyal medyayı ne sıklıkla kullandığı, gönderilerinde nasıl bir şehir kimliği kurdukları açıklanmak istenmiştir. Şehir tanıtımı yapan hesaplar içerisinde en yüksek gönderi sayısı @roma’ya ait olmuştur. En düşük gönderi sayısına sahip Instagram hesabı ise @loveistanbul olduğu görülmüştür. Marka kişiliğini nasıl yansıttıklarını incelemek üzere şehirlere ait Instagram hesabında yer alan gönderilere uygulanan içerik analizi sonucunda, en fazla kullanılan marka kişiliği “olağanüstü”, “popüler” ve birden fazla kullanım olmuştur. Şehirlerin kişilikleri sunumuna en fazla fotoğraf paylaşımlarında yer verildiği görülmüştür.
  • Öğe
    PANDEMİ DÖNEMİNDE BİR EĞİTİM ARACI OLARAK TELEVİZYON: TRT EBA TV
    (2021) Öztürk, Bahar
    Radyo ve televizyon, ortaya çıktıkları ilk dönemden bugüne kadar gelişerek, varlıklarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Kitle iletişim araçlarından radyo, televizyona oranla daha etkin bir konumdayken sadece sese dayalı bir araç olmasından dolayı işlevsel anlamda daha kısıtlı bir kullanım alanına sahip olmuştur. Ancak radyo önemini hiçbir zaman kaybetmemiş, televizyon ise ses ve radyoyu geride bırakmıştır. Bu durum televizyonun birçok alanda kullanılmasına neden olmuştur. McLuhan’a göre, kitle iletişim araçlarının haber verme, eğlendirme, eğitme, bilgilendirme, güdüleme, mal ve hizmetlerin tanıtımını yapma, ikna etme gibi işlevleri bulunmaktadır. Bu işlevler arasından en çok haberleşme ve eğlendirme aracı olarak kullanılan televizyon, daha sonra eğitim için de kullanılmaya başlamıştır. Çalışma kapsamında incelenen televizyonun bir eğitim aracı olarak kullanılması işlevi, 31 Aralık 2019 yılında başlayan COVID-19 pandemisi sonrasında eğitimde yaşanan değişimlerin televizyonun eğitim alanındaki önemini daha net bir şekilde ortaya koymuştur. Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını, insanların sosyal temastan kaçınmasına ve bunun sonucunda birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da aksaklıkların yaşanmasına neden olmuştur. Pandemi ile birlikte ilk vakanın, Türkiye’de görülmesi sonucu 12 Mart 2020 yılında eğitime ara verilmiş ve yapılan düzenlemeler ile Türkiye’de eğitimlerin; TRT EBA TV ve EBA TV İnternet aracılığı ile sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. Çalışmada, yaşanan koronavirüs pandemisi sonrasında TRT EBA TV aracılığıyla eğitimin uzaktan sürdürülmesi sonrasında televizyon izlenme oranlarında yaşanan değişimleri tespit etmek amaçlanmıştır. Bu kapsamda 2020 yılı aylık TİAK (Televizyon İzleme Araştırmaları Anonim Şirketi) veri tablosunda yer alan Tam Gün (Total Day) ve OPT (07:00-20:00) (Off Prime Time) zamanları izlenme oranları incelenmiştir. Çalışmada veri analizlerinin çözümlemesinde en etkili yöntem olduğu düşünülen içerik analizi yöntemi kullanılmıştır
  • Öğe
    ÇOCUK YOUTUBERLARIN SOSYAL MEDYADA OLUŞTURDUĞU REKLAM İÇERİKLER
    (2021) Atmaca, Safa; Akyol, Mevlüt
    Günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte internete erişilebilirlik artmış, içinde bulunduğumuz bilişim çağıyla birlikte toplumun sosyal iletişimini, sosyal alanlarını ve sosyal etkileşimlerini önemli ölçüde etkilemiş, toplumu sosyal medya kullanımına yönlendirmiştir. Neredeyse her yaş grubunu etkisi altına alan sosyal medya, özellikle çocukların kullanım alanına girmiştir. Ebeveynleri başta olmak üzere çevresini gözlemleyen çocuklar, çocukluk dönemlerinde doğrudan veya dolaylı yollardan internete maruz kalmıştır. Sosyal medya alışkanlıklarını küçük yaşta edinmiş olan çocuklar, küçük birer sosyal medya kullanıcısı haline gelmiş, kendi sosyal ağlarında kendi içeriklerini üretebilecek minik kullanıcılar haline gelmişlerdir. İçerik üretiminin, kolay ve ücretsiz olduğu sosyal ağlardan biri olan YouTube ise çocukların günlük yaşamlarında önemli bir yere sahip olmuştur. Kolay erişilebilirliği, ücretsiz oluşu ve çok fazla içeriğe sahip olması bakımından bir “İçerik Üreticiliği” örneği olan YouTuberlık’ta, sosyal medyada iz bırakma konusunda çocuklara cazip gelmektedir. Böylece sosyal medya ağı YouTube’da içerik üreticiliği yapan çocuklar “Çocuk YouTuber” unvanı alarak kendi istekleri veya ebeveynlerinin desteği doğrultularında sosyal medyada içerik üretebilmekte gerek sponsor desteğiyle gerekse farkında olmadan reklam unsuru içeren paylaşımlar yapabilmektedir. Çocuklar tarafından üretilen ve herhangi bir mekanizma tarafından denetlenmeyen bu içerikler hem çocukları hem de hedef kitlesi olan çocuk takipçileri olumsuz etkileyebilmektedir.Bu çalışma, çocukların çok küçük yaşta sosyal medya ile tanıştığını ve sosyal medyada reklam oluşturmak için içerik üreterek, sosyal medya reklamcılığına nasıl maruz kaldığını incelemek ve oluşturduğu bu içerikler içerisindeki reklamları analiz etme amacı taşımaktadır. Çalışmada Nitel içerik analizi ve Göstergebilimsel analiz tekniği yöntem olarak kullanılmış, “Ecrin Su Çoban”, “Esmanur”, “FatihSelim Tube”, “Oyuncak Avı”, “Oyuncu Yusuf”, “Prenses Lina Tv”, “Prens Yankı”, “Rüya'nın Çiftliği”, “Vlad ve Nikita” ve “YUSUF MIRZA TUBE” çocuk kanallarının ürettiği reklam unsuru bulunduran içerikleri analiz edilmiştir. Bununla birlikte, çocukların sosyal medya kullanımı ve çocuk kullanıcıların ürettiği reklam içeriklerin nedenleri ve bu içeriklerin çocukların üzerindeki etkiler de incelenmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    ZAMANA KARŞI FİLMİNİN KAPİTALİST SİSTEM BAĞLAMINA YÖNELİK ELEŞTİREL SÖYLEM ANALİZİ
    (2020) Gül, Mesut
    Sinema, hem yerellik hem de evrensellik özelliğine sahiptir. Yerel sinemanın sınırları daha dar bir çerçevede gerçekleşirken evrensel sinemanın sınırları küresel düzeydedir. Yani evrensel sinemanın etkisi tüm dünya toplumlarına yönelik olarak gerçekleşmektedir. Evrenselliği içerisinde barındıran sinema, çoğu zaman mesaj aracı olarak kullanılmaktadır. Kimi zaman egemen düşünceyi yayan sinema, kimi zamansa egemen sisteme bir tepki, bir eleştiri şeklinde hayat bulmaktadır. Amacı ne olursa olsun sinemanın bir araç olarak kullanıldığı kabul edilen bir gerçektir. İdeolojik söylemleri yayan sinemanın bu noktada kitleleri yönlendirici görevi aşikâr gözükmektedir. Söz konusu yönlendirme kimi zaman sistemin devamı niteliğinde olabilirken kimi zamansa sistemin eleştirisi şeklinde gerçekleşmektedir. Sinemanın bu rolünden dolayı birçok araştırmacının onun üzerine araştırma yapmasını sağlamıştır. Benjamin Franklin tarafından 18. yüzyılda ilk kez söylenen “vakit nakittir” sözü zamanın aslında para olduğunu anlatmaktadır. Andrew Niccol, Zamana Karşı adlı filminde bu yargıyı izleyicisine başarılı bir şekilde anlatmayı başarmıştır. Kapitalist sistemde olduğu gibi birilerinin kazanması için birilerinin çalışması gerekmektedir. Filmde kapitalizmin ve tüketim toplumunun tüm kaynaklarına değinilmiştir. Paranın zaman olduğu bu filmde sınıfsal farklılıklar net bir şekilde anlatılmıştır. Zengin bireyler, sermayesine sermaye katarken yoksul bireyler ise, kapitalizmin esiri olup yaşam mücadelesi vermektedir. Bu çalışmadaki amaç, Zamana Karşı filmindeki sosyal ve sınıfsal adaletsizlikler, sınıflar arasında ortaya çıkan ideoloji, güç ve iktidar ilişkileri eleştirel söylem çözümlemesi tekniğiyle ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmanın metodolojisinde nitel araştırma yöntemlerinden eleştirel söylem çözümlemesi kullanılmıştır.
  • Öğe
    TÜRKİYE’DEKİ İZLEYİCİ ARAŞTIRMALARINA İLİŞKİN GENEL BİR DEĞERLENDİRME
    (2020) Yücel, Ömer Faruk
    İzleyici araştırmaları, iletişim alanı içerisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Çünkü izleyici, mesajı alıp geri besleme yoluyla kaynağına gönderen, reklâm ve ilanlara sebep olan çok önemli bir konumdadır. Bunun yanı sıra izleyici, siyasî katılım yoluyla yönetime tesir eden bir vatandaş, mal ve hizmetleri kendi tercihleri doğrultusunda kullanan bir tüketicidir. İzleyicinin çok yönlü kimliği izleyici araştırmalarının da farklı hedefler doğrultusunda gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bu araştırmaların en önemli ortak noktası izleyicinin tercih, görüş, düşünce, tutum ve kanaatlerinin hangi yönde olduğunu belirlemeye çalışmaktır. İletişim araştırmalarında ise izleyici, genellikle “etki araştırmaları” paradigması altında medya etkisine doğrudan maruz kalan daha pasif (edilgen) bir şekilde ele alınmıştır. 1970’li yıllardan sonra “Kullanımlar ve Doyumlar” yaklaşımıyla beraber daha aktif bir konuma kavuşmuştur. Yine alımlama (yorumlama) ve kültürel çalışmalar yaklaşımı izleyicinin kitle iletişim araçları karşısında daha aktif olduğu düşüncesinden yola çıkmıştır. Türkiye’deki izleyici araştırmalarının seyri izleyici merkezli çalışmalarda artış olduğuna işaret etmektedir. İzleyici her ortamda faal bir role kavuşmuş ve bu da izleyici araştırmalarına yansımıştır. Öte yandan medyanın kültürel işlevlerine odaklanan araştırmalar, medya vasıtasıyla izleyici kitlenin sosyalleşme, eğitilme ve kültürel gelişimine katkıda bulunma süreçlerine yoğunlaşmıştır. İşte bu çalışma, Türkiye’de yapılan izleyici araştırmalarını, ana gelişim safhaları ve bu araştırmaların sınıflandırmaları bakımından ele almaktadır. Bu sayede hem izleyici araştırmalarının seyri ortaya konmuş hem de farklı amaçlarla ortaya konan araştırmalar ortak başlıklar altında incelenmiştir. Türkiye’deki izleyici araştırmaları üç başlık altında toplanmıştır: kurum ve kuruluş araştırmaları, medyanın kültürel işlevlerine odaklanan araştırmalar, izleyicinin konumuna göre gerçekleştirilen araştırmalar. Bu başlıklara uygun olarak literatür taraması ile tespit edilen araştırmalar incelenmiş ve Türkiye’deki izleyici araştırmalarına dair genel bir değerlendirme yapılmıştır.
  • Öğe
    HAFIZA MEKÂNI OLARAK ROMAN: YEŞİL GECE ROMANINDA TAHAKKÜM, DEĞİŞİM VE BELLEK
    (2020) Kocabaş, Ozan
    Toplumsal ve şahsî hâfızayı/belleği muhâfaza eden bir mekân olarak edebiyat, toplumsal belleğin bir tahakküm aracı olabileceği gibi ona karşı alan açıcı, nefes aldırıcı bir araç da olabilir. Tabiatıyla, hâfızanın inşa edildiği, korunduğu ve aktarıldığı bir saha olarak edebiyat bellek çalışmalarının nesnesi olabilmektedir. Bilhassa roman, sözlü iletişimsel belleğin sınırlı aktarım kapasitesinin ötesine geçebilen kültürel belleğin yazıya dayalı esas unsurlarından biridir. Roman karakterlerinin her biri kendine has geçmişe, birikime bir başka ifadeyle şahsî belleklere sahiptir. Söz konusu şahsî bellekler, karakterlerin birbirleriyle çatışmasına veya uzlaşmasına sebep olabilir. Dahası kurgusal çevreleriyle bilişsel etkileşime geçerek döneminin gündelik ve geleneksel hayatını yansıtan bir “hatırlatma figürü”ne de dönüşebilir. Dolayısıyla klasikleşmiş her bir roman toplumsal belleği nesilden nesile aktaran, dinamik, maddî ve manevî birer mekândır ve bu açıdan incelenmeyi hak etmektedir. Edebiyatın, (bilhassa tarihî romanların) bellek çalışmalarına konu edinilmesi, romanlardaki saklı belleklerin şimdiki zamandan ele alınabilme imkânını ortaya çıkmakta, mevcut toplumsal belleği teşekkül ettiren unsurların anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu makalede, erken Cumhuriyet dönemi yazarlarından Reşat Nuri Güntekin’in I. Dünya Savaşı’nın hemen ardından, Anadolu’nun ücra bir kasabası Sarıova’ya gönüllü olarak giden idealist öğretmen Ali Şahin’in, kasabadaki mukim yapılarla ve savaş şartlarının getirdiği değişimlerle mücadelesini anlatan Yeşil Gece romanı bellek çalışmalarının perspektifinden ele alınmış ve incelenmiştir. Neticede Yeşil Gece romanının, şahsî ve toplumsal bellekler arasında sıkışmış karakterlerle, iç içe belleklerle, karşı hâfızalar ve hâfıza mekânlarıyla yeni bir toplumsal bellek inşa etmeyi amaçlayan sembolik değeri yüksek bir roman olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla günümüzün toplumsal belleği ile yazarın eseri kaleme aldığı dönemin toplumsal belleği arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları da bu sayede görmek mümkün olmuştur.
  • Öğe
    31 MART 2019 İSTANBUL YEREL SEÇİMLERİNİN TEKRAR EDİLMESİ KARARININ GAZETE MANŞETLERİNDEKİ SUNUMU
    (2020) Çetinkaya, Abuzer
    Demokrasinin temellerini oluşturan seçimler, halkın yönetime katılması ve yönetimde söz sahibi olması bağlamında çok önemli bir yere sahiptir. Cumhuriyet öncesi dönemde yapılan seçimler cumhuriyetin ilanından sonra tanınan haklarla daha genişletilmiştir. Yerel yönetimlerin seçilmesi daha önce merkezi atama ile yapılırken daha sonra yapılan seçimlerle belirlenmeye başlamıştır. Böylece halkın yönetimde söz hakkı olmasının yolu açılmıştır. Türkiye’de 31 Mart 2019’da yapılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık seçimini Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu kazanmıştır. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Cumhur İttifakı kanadı içerisinde yer alan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İstanbul’da seçimlerde usulsüzlük olduğu gerekçesi ile Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’na itirazlarda bulunmuşlardır. İtirazları değerlendiren YSK seçimde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla 6 Mayıs 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edildiğini duyurmuştur. İptal kararının ardından 23 Haziran 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık seçiminin tekrar edilmesine karar verilmiştir. Bu çalışmanın amacı 31 Mart 2019’da yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi kararının gazete manşetlerinde nasıl sunulduğunu analiz etmektir. Çalışmada 7 Mayıs 2019 günü yayınlanan ulusal gazete manşetleri incelenmiştir. Bu çalışmada, seçimin iptal kararı haberini ilk sayfada veren 20 gazete analiz edilmiştir. Çalışma, gazetelerin konuyla ilgili yaptığı haberlerde kullandığı başlıklar, görseller ve yazı karakterleri ve puntosuyla asıl söylemek istediklerinin ortaya konması için eleştirel söylem analizi yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmanın bulgularında incelenen manşetlerin yayınlandıkları gazetelerin ideolojileri ve gazete sahiplerinin yakınlık duyduğu parti veya siyasi görüş çerçevesinde şekillendikleri tespit edilmiştir. Sonuç olarak gazetelerin bağımsızlık ve tarafsızlık söylemlerinin gerçek ile bağdaşmadığını gösteren örneklere rastlanmıştır. Analiz edilen haberlere bakıldığında gazetelerin savundukları ve destekledikleri tarafı, görseller ve metinler aracılığıyla açıkça görmek mümkündür.
  • Öğe
    MUHAMMED MURSİ’NİN ÖLÜMÜNÜN TÜRK BASININDAKİ YANSIMASI
    (2021) Nisan, Fatma; Şentürk Kara, Eylem
    Öz: 2010 yılında başlayan ve Ortadoğu coğrafyasına zarar veren Arap Baharı, söz konusu topraklarda hem hükümetleri hem de halkları etkilemiştir. Mısır'ın seçimle ilk defa başa geçen ve devrik beşinci Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi davası uğruna Türkiye yönetimi ve kamuoyu tarafından desteklenmiştir. Özellikle Mursi’nin duruşu ve dini kimliği Türkiye’de destek görmesi noktasında önemli bir nitelik taşımaktadır. Mısır’ın devrik lideri Muhammed Mursi 17 Haziran 2019 tarihinde kuşkulu bir şekilde Kahire’de ölmüştür. 2013'ün Temmuz ayında askeri darbeyle devrildiğinden beri cezaevinde olan Mursi'nin mahkeme salonunda söz istediği sırada hayatını kaybetmesi kuşkuyla karşılanmış ve onun bir suikasta kurban gittiği düşüncesi ortaya çıkmıştır. Mursi’nin ölümü Türkiye’de önemli bir yankı uyandırmış, hatta ülkenin dört bir yanında Muhammed Mursi için gıyabi cenaze namazları kılınmıştır. Bu düşünceden hareketle Türk yönetimi başta olmak üzere Türk halkı ve Türk ulusal basını tarafından da kayda değer derecede önemsenmiş ve gündemde tutulmuş olması, çalışmada Muhammed Mursi’nin ölümünün analizini gerekli kılmıştır. Bu çalışmanın amacı, Mısır’ın devrik lideri Muhammed Mursi’nin ölümünün Türk ulusal basınındaki yansımalarını ve sunuluş kapsamını irdelemektir. Çalışmada 25 ulusal gazetenin birinci sayfaları Mursi’nin ölümünün ardından 5 günlük süreçte eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir. Çalışmada Akşam, Anayurt, Aydınlık, Birgün, Cumhuriyet, Diriliş Postası, Evrensel, Güneş, Karar, Korkusuz, Milat, Milli Gazete, Ortadoğu, Sözcü, Star, Türkgün, Türkiye, Yeni Akit, Yeni Asya, Yeni Birlik, Yeni Çağ, Yeni Mesaj, Yeni Söz, Yeni Şafak ve Yurt gazetelerinin 18-22 Haziran 2019 tarihleri arasındaki sayıları incelenmiştir. Sonuç olarak Muhammed Mursi'nin ölümünün analiziyle ilgili çalışmada Mursi’nin ölümünün Türk ulusal basınının haber içeriklerine önemli ölçüde yansıdığı görülmüştür.
  • Öğe
    ÇOCUK YOUTUBERLARIN SOSYAL MEDYADA OLUŞTURDUĞU REKLAM İÇERİKLER
    (2021) ATMACA, Safa; AKYOL, Mevlüt
    Günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte internete erişilebilirlik artmış, içinde bulunduğumuz bilişim çağıyla birlikte toplumun sosyal iletişimini, sosyal alanlarını ve sosyal etkileşimlerini önemli ölçüde etkilemiş, toplumu sosyal medya kullanımına yönlendirmiştir. Neredeyse her yaş grubunu etkisi altına alan sosyal medya, özellikle çocukların kullanım alanına girmiştir. Ebeveynleri başta olmak üzere çevresini gözlemleyen çocuklar, çocukluk dönemlerinde doğrudan veya dolaylı yollardan internete maruz kalmıştır. Sosyal medya alışkanlıklarını küçük yaşta edinmiş olan çocuklar, küçük birer sosyal medya kullanıcısı haline gelmiş, kendi sosyal ağlarında kendi içeriklerini üretebilecek minik kullanıcılar haline gelmişlerdir. İçerik üretiminin, kolay ve ücretsiz olduğu sosyal ağlardan biri olan YouTube ise çocukların günlük yaşamlarında önemli bir yere sahip olmuştur. Kolay erişilebilirliği, ücretsiz oluşu ve çok fazla içeriğe sahip olması bakımından bir “İçerik Üreticiliği” örneği olan YouTuberlık’ta, sosyal medyada iz bırakma konusunda çocuklara cazip gelmektedir. Böylece sosyal medya ağı YouTube’da içerik üreticiliği yapan çocuklar “Çocuk YouTuber” unvanı alarak kendi istekleri veya ebeveynlerinin desteği doğrultularında sosyal medyada içerik üretebilmekte gerek sponsor desteğiyle gerekse farkında olmadan reklam unsuru içeren paylaşımlar yapabilmektedir. Çocuklar tarafından üretilen ve herhangi bir mekanizma tarafından denetlenmeyen bu içerikler hem çocukları hem de hedef kitlesi olan çocuk takipçileri olumsuz etkileyebilmektedir. Bu çalışma, çocukların çok küçük yaşta sosyal medya ile tanıştığını ve sosyal medyada reklam oluşturmak için içerik üreterek, sosyal medya reklamcılığına nasıl maruz kaldığını incelemek ve oluşturduğu bu içerikler içerisindeki reklamları analiz etme amacı taşımaktadır. Çalışmada Nitel içerik analizi ve Göstergebilimsel analiz tekniği yöntem olarak kullanılmış, “Ecrin Su Çoban”, “Esmanur”, “FatihSelim Tube”, “Oyuncak Avı”, “Oyuncu Yusuf”, “Prenses Lina Tv”, “Prens Yankı”, “Rüya'nın Çiftliği”, “Vlad ve Nikita” ve “YUSUF MIRZA TUBE” çocuk kanallarının ürettiği reklam unsuru bulunduran içerikleri analiz edilmiştir. Bununla birlikte, çocukların sosyal medya kullanımı ve çocuk kullanıcıların ürettiği reklam içeriklerin nedenleri ve bu içeriklerin çocukların üzerindeki etkiler de incelenmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    USE OF SOCIAL MEDIA IN THE INTEGRATION PROCESS OF REFUGEES: EXAMPLE OF SYRIAN REFUGEES LIVING IN SANLIURFA
    (2021) KUZUCANLI, Gökhan; CAN, Aytekin
    The inclusion of social media platforms in our lives has made it effective in many areas. Today, individuals meet their needs such as communication, entertainment, following the news, shopping and integration through social media platforms. Social media is especially important for the integration of individuals immigrating to a different country. Individuals who have the opportunity to communicate with other individuals through social media platforms can share their feelings, thoughts, expectations and requests with the individuals they communicate with. On the other hand, thanks to social media platforms, individuals who are new to society can communicate with both the individuals of the society and the individuals who are later included in the society, and make sense of the society they have just joined by taking advantage of these platforms. In this study on Syrian refugees living in Şanlıurfa, the social media usage habits of the refugees were investigated during the integration process. In the study, the social media use of refugees whose survey technique was used was tried to be investigated in full detail. It has been determined that refugees benefit greatly from social media during the integration process, and that refugees have an integration attitude, but they feel they belong to their own culture. Among the findings of the study, participants benefited from the internet quite often. Participants stated that they use social media in order to integrate into Turkish culture. Among the findings of the study, the most used media of the participants was Turkish social media and then ethnic social media.
  • Öğe
    YEREL YÖNETİMLER VE SOKAK SANATININ BİR İLETİŞİM ARACI OLARAK KULLANILMASI: KADIKÖY BELEDİYESİ ÖRNEĞİ
    (2021) KINAY ALKAN, Ömür
    Demokrasi; temsili demokrasi, yarı doğrudan demokrasi ve katılımcı demokrasi olarak ayrılmaktadır. Günümüz modern dünyasında ön planda olan katılımcı demokrasi, her vatandaşın karar alma süreçlerinde aktif rol alabildiği bir yönetim biçimidir. Katılımcı demokrasinin gelişimi ve uygulanabilir hale gelmesinde belediyeler oldukça önemli bir role sahiptir. Demokrasi anlayışı güçlü olan toplumlarda kamu yönetiminin varoluş sebebi, topluma verilen hizmettir. Belediyeler her geçen gün halkın ihtiyacını daha çok karşılayan ve ihtiyaç duyulan birimler haline gelecekse bunun ön şartı halkla ilişkiler faaliyetlerinde gösterecekleri başarı ile ilişkilidir. Bu bağlamda çalışmada, Kadıköy Belediyesi, Mural İstanbul Festivali düzenleyicileri ve grafiti sanatçılarının, genç hedef kitleyle iletişim kurmak, sanatsal mekanlar oluşturmak, belediyenin halkla ilişkiler ve tanıtım faaliyetini yürütmek, bölgenin kültürel değerlerini koruyarak, fiziksel ve altyapı düzenlemeleri yapılarak kimliğinin ön plana çıkartılması amacıyla grafiti sanatını nasıl kullandığı incelenecektir. En basit haliyle ‘duvar yazısı’ anlamına gelen grafiti, duvarlara sprey boya ile çizilen ve bu çalışmayı yapan kişinin isteğine göre; hobi, şöhret, siyasal mesaj aktarma, gündem oluşturma, kent imajına katkı vb. amaçlarla kamusal alanda kompozisyonlar oluşturup iletisini dilsel olarak aktarması ve görsellerle, karakter çizimleri ile besleme eylemidir. İnceleme, araştırma yöntemlerinden “görüşme yaklaşımı” kullanılarak gerçekleştirien çalışma. Kadıköy Belediye’si yetkilileriyle ve Belediye ile anlaşarak Mural İstanbul Festivali’nde uygulayıcı ve koordinator olarak ortak iş üreten grafiti sanatçılarıyla görüşülmüştür. Bu görüşmeler sonucunda, grafitinin ilk zamanlarından günümüze sistem karşıtı olarak mesajını sert bir dille kitlelere aktarması, grafiti uygulayıcılarının, günümüzde yerel yönetimin en önemli organı sayılan belediyelerle nasıl iş birliği içine girerek geçirdiği dönüşüm aktarılacaktır. Yasal olmayan bir eylem olarak algılanan grafiti sanatının günümüzde ticari bir araç olmasının ötesinde, devlet kurumlarının tercih ettiği ve halkla kurduğu bir iletişim mecrasına dönüştüğü gözlemlenmiştir.
  • Öğe
    KULLANIMLAR VE DOYUMLAR KURAMI ÇERÇEVESİNDE TELEVİZYON İZLEME ALIŞKANLIKLARI VE MOTİVASYONLARI
    (2021) YAVUZ, Ayşe; TARHAN, Ahmet
    Günümüzde gelişen teknolojik imkânlar, hem yeni kitle iletişim araçları ve ortamları sağlamış hem de geleneksel kitle iletişim araçlarına yenilikler katmıştır. Bu araçlar içeriklerini, fiziksel özelliklerini, hitap ettiği kitleyi teknolojik gelişmeler sayesinde yenilemiş değişen toplum ihtiyaçlarına cevap verebilir hale getirmiştir. Televizyon, bu yeniliklere en çok yer veren, toplumu etkileme gücü ve etki alanı oldukça geniş olan bir kitle iletişim aracıdır. Ayrıca geleneksel kitle iletişim araçları arasında bireyler tarafından en çok tercih edilme özelliğine sahiptir. Televizyonun bu özellikleri sayesinde kitle iletişim araştırmalarında pek çok çalışmaya konu olması da kaçınılmazdır. Bu çalışma bireylerin televizyon izleme motivasyonlarını Kullanımlar ve Doyumlar Kuramı açısından belirlemeyi amaçlamıştır. Araştırmanın evreni Konya’da yaşayan ve televizyon izleme davranışını gösteren bireylerdir. Evreni temsilen anketler, 500 kişi üzerinde uygulanmıştır. Bu kişilerden elde edilen verilerle betimsel istatistikler yapılmıştır. Veriler sonucunda bireylerin en çok tercih ettiği geleneksel kitle iletişim aracının televizyon olduğu ve televizyonun daha çok bilgilenme amaçlı izlendiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca katılımcıların televizyon izleme davranışları demografik özelliklerine göre farklılık göstermiştir.
  • Öğe
    BIST SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİ ŞİRKETLERİ ÖRNEĞİ ÜZERİNDEN ŞİRKETLERİN KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE İLETİŞİM ÇALIŞMALARI DEĞERLENDİRMESİ
    (2021) BİRBEN İÇKALE, Tuğba; BAYHANTOPÇU, Esra
    Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) şirketlerin ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini belirleyerek, risklerini ve kaynaklarını bu çerçevede yönetmesi, iş süreçlerini, paydaşlarının beklenti ve memnuniyetlerini de dikkate alarak, ekonomik, sosyal ve çevresel alanlardaki öncelikleri doğrultusunda yapılandırması; bu sayede hem şirketin sürdürülebilirliğini sağlaması hem de çevresel ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirmesi için gerekli bir yönetim sürecidir. KSS'nin şirkete sağladığı pek çok faydadan biri KSS'nin şirket marka ve itibarına katkısıdır. Bu çalışmanın amacı, KSS uygulamaları gerçekleştiren şirketlerin, KSS’ye bakış açılarını analiz etmek ve KSS’nin iletişim çalışmaları üzerindeki rolünü incelemektir. Bu amaca yönelik olarak BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde işlem gören 11 şirket ile KSS süreçleri ve bu kapsamdaki iletişim çalışmalarına dair yapılandırılmış derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte şirketlerin İnternet sitelerinde yer alan KSS bölümleri ve bugüne dek yayınladıkları KSS raporları içerik analizi yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular neticesinde, endeks şirketlerinin KSS süreçlerini sistemli bir şekilde yürüttükleri ve KSS’yi tüm iş süreçlerini kapsayan bir iş yapış şekli olarak gördükleri sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte iletişim süreçlerinde KSS uygulamalarına sıklıkla yer verdikleri ve KSS çalışmalarının marka iletişimi çalışmalarında önem taşıdığı görülmüştür.
  • Öğe
    TÜRKİYE'DE GAZETECİLİK EĞİTİMİ: AKADEMİ, ÖĞRENCİ VE SEKTÖR BEKLENTİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
    (2021) TANACI, Fadimana; BALCI, Şükrü
    İletişim alanında eğitim verilen ilk bölümler gazetecilik, radyo televizyon ve sinema ile halkla ilişkiler ve tanıtım olarak yer almaktadır. Zamanla iletişim fakültesi sayısı artış göstererek sıralanan bölümlere yenileri eklenmiş ve bir çeşitlilik yaşanmıştır. Bu durum iletişim eğitimine yönelik yürütülen tartışma ve çalışmaları artırmıştır. Gazetecilik eğitiminin esas alındığı bu çalışmada konuyla ilgili yapılan temel tartışmalardan yola çıkılarak akademi, öğrenci ve sektör beklentilerinin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Bu amaçla öğrenci, akademisyen ve sektör temsilcilerinden saha araştırması yöntemi kullanılarak farklı tekniklerle veriler toplanmıştır. Anket tekniğinin uygulanmasında Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencileri evren olarak belirlenerek, rastlantısal örneklem tercih edilmiş ve 300 katılımcı ile yüz yüze görüşme yapılmıştır. Akademisyen ve sektör temsilcilerinin beklentilerini tespit etmede mülakat tekniği ile veri toplanmıştır. Yapılandırılmış mülakat tekniği esas alınarak taraflara 8 soru yöneltilmiştir. Her 2 grup için de amaçlı örneklem kullanılmıştır. Gazetecilik bölümlerinde ders veren akademisyenleri temsilen 12 farklı üniversiteden 13 akademisyenle görüşme yapılmıştır. Örneklem seçiminde, devlet üniversiteleri dışındaki üniversitelerde de görev yapan akademisyenlerin bulunmasına dikkat edilmiştir. Sektör temsilcilerinin evrenini Konya yazılı yerel basın çalışanları oluşturmuştur. Örneklem seçiminde sektör temsilcilerinin farklı birimlerde görev yapıyor olmaları göz önünde bulundurulmuştur. 7 farklı yerel gazetede faaliyet gösteren 10 sektör temsilcisinden veri toplanmıştır. Çalışmada ulaşılan sonuçlara göre öğrencilerin gazetecilik eğitiminden en önemli beklentileri; iyi bir gazeteci olmayı, bilgili ve kültürlü insan olmayı ve toplumdaki insanlardan farklı olmayı sağlamasıdır. Akademisyen ve sektör temsilcilerinin çalışmada irdelenen konular hakkında genel olarak benzer düşüncelere sahip oldukları görülmüş ve en önemli beklentilerinin iyi bir gazeteci yetiştirmek olduğu sonucu elde edilmiştir. Gazetecilik eğitiminden temel beklentilerin ilgili taraflar için aynı olduğu sonucu elde edilmiştir.
  • Öğe
    DARBEDEN HAREKÂTA KIBRIS: KIBRIS BARIŞ HAREKÂTINA YÖNELİK KAMUOYU OLUŞUM SÜRECİNDE YAZILI BASININ ROLÜ
    (2021) BAYDİLİ, Ismail; ÇETİN, Beyzade Nadir
    Kitle iletişim araçlarının üzerinde durulması gereken önemli yönlerinden birisi kamuoyu oluşturma gücüdür. Kamuoyuna sürekli bilgi aktaran bu araçlar doğal olarak kamuoyunda önemli bir etkiye sahiptir. Bu etki dönem dönem iktidarların istek ve beklentilerini kamuoyuna aktarmada da kullanılmıştır. Ayrıca iktidarların istek ve beklentilerine uygun kamuoyu algısı oluşturmada ya da kamuoyundaki algının iktidarların istek ve beklentilere göre yönlendirilmesinde de kullanılmıştır. Bu amaçlarla kullanımlar didaktik yöntemlerden ziyade genellikle farklı amaçlarla hazırlanmış çeşitli öğelerin içine yerleştirilerek gerçekleştirilmiştir. Böylece aktarılmak istenilen mesajlara direnç oluşumunun önüne geçilerek en üst düzeyde kitleye ulaşma amaçlanmıştır. Türkiye de çeşitli dönemlerde kamuoyuna iktidar mesajlarını aktarmada bahsedilen yöntemi kullanmıştır. Türkiye için bu dönemlerden birisi de Kıbrıs Barış Harekâtı dönemidir. Kıbrıs Barış Harekâtının öncesi, harekât esnası ve harekât sonrası iktidar tarafından çeşitli bilgi ve mesajlar kamuoyuna aktarılmıştır. Mesajların ilk muhatapları Türk kamuoyu olsa da mesajlar, uluslararası amaçlara da hizmet eden öğeler içermektedir. Bu mesajlar açık bir yöntemle değil, çeşitli kodlamalarla gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada Kıbrıs Barış Harekâtının başlamasında büyük bir etkiye sahip olan Makarios’a karşı yapılan darbeden itibaren, harekât gününe kadar geçen dört günlük süreçteki gazeteler incelenmiştir. Gazeteler aracılığı ile Türk ve dünya kamuoyuna hangi mesajların açık, hangi mesajların satır aralarında aktarıldığı eleştirel jeopolitik açıdan tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada yöntem olarak içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Yöntem sonucu elde edilen veriler; eleştirel jeopolitik bakış açısı ile değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgular yorumlanmıştır. Yapılan yorumlamaya göre, gazetelerde; öncelikle Türk kamuoyuna Kıbrıs’a neden müdahale edilmesi gerektiği aktarılmıştır. Müdahale edilmediğinde olası sonuçlar ve Türkiye’nin göreceği zararlar anlatılmıştır. Dünya kamuoyuna ise Türkiye’nin Garantör devlet olarak Kıbrıs’ta bozulan düzeni yeniden kurmak istediği anlatılmıştır. Katledilen Rum ve Türk halkını kurtarmanın Türkiye’nin garantörlük görevi olduğu izah edilmiştir.