Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Dergisi Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 383
  • Öğe
    FARMER TİPİ İYON ODASI DEDEKTÖR YANITININ DOZİMETRİK DEĞİŞKENLERE BAĞLI İNCELENMESİ
    (2021) Pepele, Eda Kaya; Ünal, İbrahim; Düz, Mehtap
    Genellikle iyon odaları; içi hava eşdeğeri gaz ile dolu, dış duvarın iç yüzeyi iletkenliği sağlamak amacıyla karbon veya grafitle kaplı ve merkezi iki elektrottan oluşmaktadır. Eksternal radyoterapide hedefe istenilen dozun verilebilmesi için iyon odası kullanılarak doz ölçümü yapılmalıdır. Radyoterapide kullanılan ışınların doz ölçümünde, çeşitli dozimetri protokolleri tarafından Farmer tipi silindirik iyon odası tavsiye edilmektedir. İyon odalarının duyarlı hacmi 0,01 cc ile 0,6 cc arasında değişmektedir. Bu çalışmada 0,6 cc aktif hacme sahip iyon odasının duvar materyali 0,43 mm kalınlığa sahip grafit duvar elektrotu ve alüminyum merkez elektrotu ile imal edilmiş. Sun Nuclear marka SNC 600c silindirik iyon odası kullanılmıştır. Clinac IX marka lineer hızlandırıcı cihazında 6 ve 15 MV foton ışınlarında iyon odasının çeşitli dozimetrik parametrelere bağlı yanıtı incelenmiştir. Sonuç olarak SNC 600c marka iyon odasının her iki foton enerjisinde de doza bağlı yanıtının doğrusal olduğu görülmüştür. İyon odasının voltaja bağlı değişimde, üreticinin tavsiye ettiği 300 Volt ve üzerindeki değerlerde her iki foton enerjisi için %1’in altında bir fark görülmüştür. Her iki foton enerjisi için iyon odasının yanıtı doz hızından ve enerjiden bağımsızdır. Böylece SNC 600c Farmer tipi silindirik iyon odasının yüksek enerjili fotonlar ile yapılan radyasyon ölçümünde kullanılan dedektörlerin sahip olması gereken özellikleri taşıdığından, mutlak doz ölçümünde kullanılabileceği doğrulanmıştır.
  • Öğe
    PROPOLİS VE PERGANIN ANTİMİKROBİYAL ETKİLERİNİN İN-VİTRO OLARAK ARAŞTIRILMASI
    (2021) Doğru, Feyzi; Parlakpınar, Hakan; Duman, Yücel; Özhan, Onural; Keskin, Merve; Polat, Alaadin
    Propolis, arıların bitkilerin çeşitli kısımlarından topladığı reçine benzeri doğal bir maddedir. Arılar propolisi çeşitli patojenlere karşı koruyucu olarak kullanırlar. Propolis zengin içeriği sayesinde birçok biyolojik etkiye sahiptir. Perga, arıların yavrularını beslemek için kullandığı polen ve baldan oluşan fermente bir üründür. Bu çalışmanın amacı fenolik bileşiklerce zengin olan perganın, antimikrobiyal aktivitesinin propolisle karşılaştırılmasıdır. Propolis ve perganın etanolik ekstraktları hazırlandı ve Folin-Ciocalteu yöntemi ile toplam fenolik bileşik miktar tayini yapıldı. Ekstraktların gram-negatif patojenler olan Escherichia coli ve Pseudomonas aeruginosa, grampozitif bir patojen olan Staphylococcus aureus ve bir mantar türü olan Candida albicans üzerinde minimum inhibitör konsantrasyon (MİK) değerleri mikrodilüsyon yöntemi ile ölçüldü. Propolis ve perga için MİK test aralığı fenolik bileşik miktarına göre 0,06µg/mL-125µg/mL olarak belirlendi. Propolis, Escherichia coli ve Pseudomonas aeruginosa’ya göre Candida albicans ve Staphylococcus aureus’a karşı düşük konsantrasyonlarda inhibe edici etki göstermiştir. Perganın Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa ve Candida albicans’a karşı yine düşük konsantrasyonda inhibitör etki gösterdiği; ancak, perganın Staphylococcus aureus’a karşı inhibitör etkinlik gösterebilmesi için çok daha yüksek konsantrasyonlara ihtiyaç olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak propolis ve perganın çalışmamızda antimikrobiyal etki gösterdiği izlenmiştir.
  • Öğe
    COVİD-19 SALGINI SÜRECİNİN AİLEDE EBEVEYN TUTUMLARI İLE ÇOCUKLARDA DUYGUSAL VE DAVRANIŞSAL DURUMLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
    (2021) Kay, Mehmet Akif; Sağlam, Mehmet
    Pandemi sürecinin ortaya çıkması, yaşamın hemen her alanını doğrudan ya da dolaylı olarak etkilerken, özellikle toplumsal yapının çekirdeği olan aile bu süreçten fazlası ile etkilenmiştir. Ailenin rutininin bozulması, hem ebeveynlerin tutumunu değiştirmiş hem de çocuklar üzerinde çeşitli etkileri olmuştur. Salgının ebeveynler ve çocuklar üzerindeki etkisi dikkate alınarak, bu çalışmada Covid-19 salgını sürecinin ailede ebeveyn tutumları ile çocuklarda duygusal ve davranışsal durumlar açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma iki aşamadan oluşan nitel bir çalışmadır. İlk aşamada araştırmacılar tarafından hazırlanan görüşme formu ebeveynlerce doldurulmuş ikinci aşamada ise ebeveynlere sorulan yarı yapılandırılmış soruların cevaplandırılması sağlanmıştır. Oluşturulan görüşme formunda demografik bilgilere ilişkin sorular ile ebeveyn tutumları ve çocuklardaki duygusal ve davranışsal durumları değerlendirmeye yönelik sorular yer almaktadır. Araştırma sonucunda, salgın sürecinin; ebeveyn tutumlarını ve aile içi ilişkileri etkilediği, çocukların farklı gelişim alanları üzerinde etkileri olduğu, aile içi ilişkilerde çatışmayı arttırdığı ve çocuklarda duygusal ve davranışsal problemler oluşturduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    DOĞAL VE FERMENTE POLENİN BİYOKİMYASAL KARAKTERİZASYONU
    (2021) Karlıdağ, Semiramis; Akyol, Abuzer; Keskin, Merve; Keskin, Şaban; Özkök, Aslı; Karabulut, Ercan; Yılmaz, İsmet
    Taze arı poleni ve arı ekmeği (Perga), zengin besin içeriği nedeniyle iki önemli arı ürünüdür. Arı ekmeği, nektar ve arı salgılarıyla karıştırılan ve petek gözlerine depolanan taze polenin bir formudur. Yani arı ekmeği, doğal fermente edilmiş bir kovan ürünüdür. Tuzaklar yardımıyla çok yüksek miktarlarda taze polen toplanabilir, ancak arı ekmeği taze arı poleni kadar üretilemez. Bu nedenle arı ekmeğinin apiterapide kullanımı sınırlıdır. Bu çalışmada, probiyotik özellikleri olduğu bilinen ticari mikroorganizmalar kullanılarak üretilen arı poleni örnekleri laboratuvarda fermente edilmiştir. Taze ve fermente edilmiş arı poleninin biyokimyasal özellikleri karşılaştırılmıştır. Taze ve fermente edilmiş arı poleni için, sırasıyla; toplam fenolik içeriği 4.43±0.03 mg GAE/g ve 6.12±0.07 mg GAE/g, demir indirgeme kapasitesi 64.14±0.18 ve 72.03±0.15 µmol FeSO4.7H2O/g numune, DPPH radikal süpürme aktivitesi 9.30±0.03 ve 6.47±0.04 mg/mL, toplam protein miktarı %21.16±0.2 ve %18.70±0.3 olarak bulundu. Elde edilen verilerden fermente arı poleninin, polene göre daha yüksek toplam fenolik içeriğe ve antioksidan kapasiteye sahip olduğu görülmektedir. Bulgulara göre taze arı poleni probiyotikler kullanılarak optimum koşullarda fermente edilebilmekte ve doğal arı ekmeğine alternatif olma potansiyeline sahiptir.
  • Öğe
    DİRSEK DÜZEYİNDE ULNAR SİNİR SIKIŞMASINDA BASİT DEKOMPRESYON UYGULANAN HASTALARIN KLİNİK VE CERRAHİ SONUÇLARI
    (2020) Paşahan, Ramazan; Tetik, Bora
    Üst ekstremitede en sık izlenen tuzak nöropati karpal tünel sendromu (KTS) iken ikinci sıklıkta görülen tuzaknöropati ise ulnar sinir sıkışmasıdır. Ulnar sinir sıkışması, en sık dirsek seviyesinde ve/veya guyon kanalındagerçekleşir. Hastalar genellikle ön kolda ağrı, elin 5. parmak ve 4. parmağın yarısında uyuşma ve elin intrensekkaslarında güç kaybı şikayetleri ile başvurmaktadır. Bu şikâyetler ile başvuran hastalarda klinik muayenedeprovakasyon testlerinden yararlanılır. En sık kullanılan provakasyon testleri; Tinel Testi ve Ulnar SinirDekompresyon Testlerdir. En önemli yardımcı tanı testi Elekromyelografidir. Hastalığın tedavisinde konservatiftedavi ve/veya cerrahi tedavi uygulanır. Hafif ulnar sinir basısı olan hastalarda konservatif tedavi ile %50-60arasında başarı elde edilebilir. Konservatif tedaviye rağmen bulgularda azalma izlenmeyen hastalarda cerrahitedavi önerilmektedir. Geç tanı almış hastalarda kas atrofilerine bağlı olarak pençe el deformitesi gelişimi vekalıcı defisit gelişebileceğinden cerrahi zamanlama önem arzetmektedir. Çalışmamızda İnönü Üniversitesi BeyinCerrahisi Kliniği’nde 2016-2020 tarihleri arasında basit ulnar sinir dekompresyonu yapılan 12 hastanın yaş,cinsiyet, provakasyon testleri, muayene bulguları, elektromyelografi bulguları, ek hastalıkları literatür eşliğindetartışılmış ve cerrahi sonuçları bildirilmiştir.
  • Öğe
    PERİFERİK SİNİR YARALANMALARI VE CERRAHİ SONUÇLARI
    (2021) Paşahan, Ramazan; Güldoğan, Emek; Gölçek, Cengiz
    Periferik sinir yaralanmaları (PSY) önemli sakatlık nedenidir. PSY genelde ateşli silah yaralanmaları, penetran ve künt travmalar sonucunda meydana gelmektedir. PSY’de kısmi kesilerde iyileşme görülmesine karşın, tam kesilerde iyileşme daha nadir olur ve bu vakalar cerrahi operasyona adaydır. Birçok çalışmada cerrahi müdahalenin şekli ve cerrahi zamanlamada farklılıklar görülmektedir. PSY’de farklı cerrahi prosedürler mevcuttur. Electromyelography (EMG) bulguları tanı ve takipte önemli olup bu konuda yol göstericidir. Bu araştırmada, İnönü Üniversitesi Beyin Cerrahisi kliniğinde periferik sinir travması nedeniyle cerrahi operasyon yapılmış olan hastaların uzun dönem klinik sonuçları ile literatüre katkısı olacak bir çalışma yapılmıştır. PSY nedeniyle cerrahioperasyon yapılan 15 hasta; yaş, cinsiyet, travma türü, ameliyat öncesi ve sonrası EMG bulguları, ameliyat öncesi ve sonrası nörolojik muayene sonuçları açısından değerlendirildi. İstatistik analizlerde Pearson Ki-kare testleri kullanıldı. İstatistiksel olarak p<0,05 çıkan sonuçlar anlamlı kabul edildi. Analizlerde IBM SPSS Statistics 26.0 programı kullanıldı. Sonuç olarak; PSY’lerinde bir yılı aşan tedavi edilmemiş hastalarda iyileşme oranı düşük olsa da çalışmamızda bu oran daha yüksek çıkmıştır. Bundan dolayı, travma sonrası süreye bakılmaksızın tüm hastalara cerrahi müdahale önermekteyiz.
  • Öğe
    PEDODONTİ PRATİĞİNDE STRES ÖLÇEĞİ"NİN GELİŞTİRİLMESİ: GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİK ÇALIŞMASI
    (2021) Kırmızıgül, İnci; Demir, Pınar; Botsalı, Murat Selim; İnceoğlu, Feyza
    Diş hekimliği öğrencilerinin diğer bölümlere göre daha depresif, anksiyetik ve stresli olduğu yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Bu çalışmanın amacı Pedodonti Pratiğinde Stres (PPS) ölçeğini geliştirmektir. Bu çalışmaya, 2018-2019 ve 2019-2020 eğitim-öğretim yıllarında İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi pedodonti kliniğinde staj yapan 4. ve 5. sınıf öğrencileri dâhiledilmiştir. Pedodonti kliniğinde stres kaynağı olabilecek faktörler, uzman görüşleri de alınarak kategorize edilmiş ve 4 alt boyutlu 29 maddeden oluşan PPS ölçeği geliştirilmiştir. Formun geçerliliğini belirlemek için Açıklayıcı ve Doğrulayıcı Faktör Analizleri (DFA) ve kapsam geçerlilik indeksi yöntemleri kullanılmıştır. Ölçek güvenilirliği; Cronbach ? iç tutarlık kat sayısı, madde toplam korelasyonu, test-tekrar test analizi ile test edilmiştir. PPS ölçeği için DFA uyum indeksi değerleri istenilen aralıkta, Cronbach ? güvenilirlik katsayısı 0,915 bulunmuştur. PPS ölçeğinin pedodonti kliniklerinde oluşabilecek stresi değerlendirmek için yararlanabilecek geçerli ve güvenilir bir araç olduğu belirlenmiştir. PPS ölçeğinin kullanımı ile pedodonti kliniklerinde stres oluşturarak; hekimin verimliliği, hastanın uyumu ve dolayısıyla tedavinin etkinliğini dahi etkileyebilecek stres faktörlerinin belirlenmesi mümkün olabilecektir.
  • Öğe
    EFFECT OF THE PERCEIVED SOCIAL SUPPORT ON SCHOOL SUCCESS OF CHILDREN WITH CHRONIC DISEASE
    (2021) Yetiş, Gülsüm; Aylaz, Rukuye
    This study was carried out to assess the effect of the perceived social support by chronic diseased students on their school success. This cross-sectional and descriptive research was conducted with hospitalised chronic diseased children aged between 10-16 years. Data of the study was collected by using Perceived Social Support Scale. The research has been conducted with a questionnaire method. School life of children with diagnosed chronic disease is interrupted by; frequent hospitalizations, controls, treatment approaches and medicational side effects. The children who participated the survey were determined to fall behind in their lessons and had decreased school success when compared to peers. While these factors affect children’s school adaptation and success, social support has been shown have positive effects on these topics. While chronic diseases were detected to have negative effects on children's school success, perceived social support has been determined to have positive effects. Besides, children stated that existence of a school nurse would not only help in their treatment and make them feel safer at school but also would prevent absenteeism. Social support and existence of a school nurse are important factors in the school success of chronic diseased children.
  • Öğe
    ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUĞUN OREM’ İN ÖZBAKIM YETERSİZLİK KURAMI’NA GÖRE BAKIMI: OLGU SUNUMU
    (2020) Dertli, Semiha; Çevik, Seher
    Zihinsel engelli çocuklar; özbakım gereksinimleri, aile yükleri ve dünya genelinde artan nüfusları bakımındandikkate alındığında yaşamlarını bağımsız sürdürebilmeleri için özbakım becerisi kazanmaları gereken önemligruplardan biridir. Orem tarafından geliştirilen özbakım kuramı, hemşirelik bakımında en sık kullanılankuramlardan biridir. Orem, özbakım gereksinimlerinin karşılanmasında, bireyden kaynaklanan yetersizliklerinhemşireliğe gereksinim duyulmasına neden olduğunu belirtmiştir. Orem’in “Özbakım Eksikliği HemşirelikKuramı” kapsamında zihinsel engelli ve epilepsi tanısı mevcut olan 7 yaşındaki çocuğun hemşirelik bakımınınyürütüldüğü bu araştırmada, çocuğun en önemli sağlıktan sapma gereksinimlerinin; mental retardasyon, epileptikataklar, beslenme problemleri, büyüme ve gelişme geriliği, sosyal izolasyon ve iletişim problemleri olduğubelirlenmiştir. Hemşireler bu gereksinimleri dikkate alarak, zihinsel engelli çocuğun ve ailesinin özbakımgereksinimlerini karşılamadaki yeterliliklerini belirlemeli; çocuğu ve aileyi desteklemelidir.
  • Öğe
    MORPHOMETRIC COMPARISON OF DIFFERENT RADIAL HEAD TYPES
    (2021) Şenol, Deniz; Çavuş, Fatih; Çevirgen, Furkan; Arpacı, Muhammed Furkan; Özbağ, Davut
    The aim of this study is to determine morphometric measurements difference of radial head (RH) types. 49 dry radial bones were included in the study. After determining the types of radius, morphometric measurements were made with digital calliper. The parameters were determined as the length of radius, height of the radius, transverse diameter of RH, anterior-posterior diameter of RH, radial tuberosity transverse diameter and height, length and transverse diameter of ulnar notch. As the result of RH classification, it has been determined that; 20 bones had irregular, 15 bones had oval and 14 bones had round type. In order to on all group average; radius length of RH, the height of RH, transverse diameter of RH, anteroposterior diameter of RH were calculated as 207.99±21.97 mm, 9.45±1.68 mm, 19.94±3.15 mm, 20.20±3.09 mm respectively. In order to on all group aver-age; transverse diameter of radial tuberosity, height of radial tuberosity, the height of ulnar notch, transverse diameter of ulnar notch were 12.07±1.3 mm, 25.36±2.78 mm, 13.86±1.56 mm, 5.27±0.8 mm respectively. Ac-cording to the results of One Way Anova analysis, no statistically significant difference was found between RH types (p>0.05). No statistically significant difference was found between RH types in all parameters.
  • Öğe
    BİYOMÜHENDİSLİKTE KULLANILAN KAN ANALOGLARINA GENEL BİR BAKIŞ
    (2020) Bilgili, Hatice; Abbasov, Teymuraz
    Biyomühendislikte yapılan çalışmalarda in vitro deneyler için gerçek kanın kullanılması; elde edilmesi,saklanması, manipülasyonu, büyük miktarlarda gerekli olması, hava ile temas ettiğinde yapısının değişmesi vetoksisitesi gibi nedenlerden dolayı pek mümkün değildir. Bu yüzden in vitro ortamda yapılan deneylerde kanyerine kullanılacak sıvıların araştırılması önemli bir konudur. Bu sıvıların insan kanına benzer reolojik özelliklergöstermesi beklenir. Fakat kan reolojisi son derece karmaşık olduğundan, kanın tüm reolojik özelliklerinikarşılayan analog sıvılar geliştirmek oldukça zordur. Tek bir analog sıvısı ile kanın bütün özellikleri aynı andasağlanamadığından, laboratuvar ortamında yapılacak çalışmanın özelliğine bağlı olarak kan yerine geçecek farklıkan analoglarının seçimi yapılmaktadır. Yapılan çoğu çalışmalarda, bu kan analogları için hazırlanan bileşimlereXanthan Gum (XG) ilavesiyle kanın reolojik özelliklerine en yakın davranış sergileyen analoglar ön planaçıkmaktadır. Bu çalışmamızda in vitro koşullarda kanın yerine geçebilecek kan analog sıvılarının araştırılmasıyapılmış, bu analogların reolojik özellikleri tablolarla sunulmuş ve önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    DOĞUM SONU DEPRESYONUN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ İLE İLİŞKİSİ
    (2021) Sunay, Zeliha; Okyay, Esra Karataş; Gökbulut, Nilay; Uçar, Tuba
    Bu araştırma, doğum sonu depresyonun kişilik özellikleri ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte olan araştırmanın örneklemini, Haziran-Eylül 2018 tarihleri arasında Malatya’da bir kamu hastanesinin kadın doğum polikliniklerine başvuran, doğum sonu 0-3 ay arasında olan 381 kadın oluşturdu. Veriler yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak; Kişisel Bilgi Formu, Edinburgh Postpartum Depresyon Skalası (EPDS) ve On-Maddeli Kişilik Ölçeği (OMKÖ) ile toplandı. Araştırmada kadınların EPDS toplam puan ortalaması 5,66±4,72 olup, kadınların %14,2’sinde (n=54) depresif semptom varlığı olduğu belirlendi. Ayrıca, doğum sonu depresyon ile OMKÖ alt boyutları olan dışa dönüklük, sorumluluk, duygusal dengelilik ve yumuşak başlılık arasında negatif yönde anlamlı ilişki bulundu (sırasıyla r=-0,142, r=-0,242, r=-0,251, r=-0,223; p<0,05). Çoklu doğrusal regresyon modeli sorumluluk, duygusal dengelilik ve yumuşak başlılık gibi kişilik özelliklerinin doğum sonu depresyonun önemli belirleyicileri olduğunu göstermiştir (sırasıyla ?=-0,286, ?=-0,316, ?=-0,267; p<0,05). Elde edilen bulgulara göre; sorumluluk özelliği düşük, duygusal dengesiz ve yumuşakbaşlı olmayan kişilik özelliklerine sahip kadınların doğum sonu depresyon açısından riskli gruplar olduğu söylenebilir.
  • Öğe
    TÜRKİYE’DE FİZİKSEL AKTİVİTE VE ÇOCUK İLE İLGİLİ YAPILAN LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İNCELENMESİ
    (2022) Kacmaz, Kevser Sevik; Kaçmaz, Cihangir; Buğday, Burak
    Bu çalışmada, Türkiye’de çocuklarda fiziksel aktivite ile ilgili araştırmaların çeşitli değişkenlere göre eğilimlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Araştırmada betimsel tarama modeli ve içerik analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini Yüksek Öğretim Kurumu Ulusal Tez Merkezi internet sitesinden ulaşılan 90 yüksek lisans, doktora ve tıpta uzmanlık tezi oluşturmaktadır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre çocuklarda fiziksel aktiviteye ilişkin lisansüstü tezlerin çoğunlukla 2017-2022 yılları arasında yapıldığı, tez sayılarının yıllara göre artma eğiliminde olduğu ve tezlerin çoğunluğunun yüksek lisans türünde olduğu saptanmıştır. Çocuklarda fiziksel aktiviteye ilişkin yapılan araştırmalarda yıllara göre çoğalma saptanmıştır. Bununla birlikte bu konuda yayınlanan tezlerin genelinin kanıt düzeyinin düşük olduğu, betimsel ve karşılaştırmalı çalışmaların daha fazla olduğu, fiziksel aktivite miktar ve şiddetini artırmaya yönelik uygulamalı çalışmaların sınırlı kaldığı görülmüştür. Bundan sonra yapılacak olan çalışmaların mevcut durumu ortaya koymanın yanı sıra, problemleri çözme, bireyler ve ebeveynlerini eğitme, programlarını geliştirme ve toplumun bilincini artırmaya yönelik olması önerilmektedir.
  • Öğe
    ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞININ ÖZ-YETERLİĞE ETKİSİNİN İNCELENMESİ
    (2020) Erkişi, Esma Pınarbaşı; Sağlam, Mehmet
    Bu araştırma, ergenlerde internet bağımlılığının öz-yeterliğe etkisinin incelenmesi amacıyla planlanmıştır.Araştırma 10.05.2018-08.06.2018 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini 15-18 yaş aralığındaki202 ergen oluşturmaktadır. Veri toplanmasında, Kişisel Bilgi Formu, Çocuklar İçin Öz-yeterlik Ölçeği veİnternet Bağımlılığı Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler, frekans ve yüzde dağılımı,Kolmogorov-Smirnov testi, Shapiro-Wilks testi, Anova testi, Tukey testi, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallistesti, ve korelasyon analizi kullanılarak değerlendirilmiştir. Öğrencilerin %63,4’ü kız, %36,6’sının erkek,%57,4’ünün evinde internet varken, %42,6’sının evinde internet olmadığı, %68,3’ünün akıllı telefonu olduğunu%31,7’sinin ise olmadığı belirlenmiştir. Öğrencilerin okul türü, cinsiyeti, yaşları, devam ettikleri okul, internetbulunma durumu, akıllı telefona sahip olma, kendisine ait bir bilgisayar bulunma, Facebook hesabı olup olmamadurumları ile öz-yeterlik ve öz-yeterliğin akademik, sosyal ve duygusal alt boyut ölçeği puanları arasındaistatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Öğrencilerin cinsiyeti ve Twitter hesabı olanlar veolmayanlar ile duygusal puanı arasında, İnstagram hesabı olanlar ile olmayanlar arasında sosyal alt boyutarasında, istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır. İnternet bağımlılığı ile öz-yeterlik arasında istatistikselolarak bir ilişki saptanmazken, internet bağımlılığı ile kontrol kaybı ve daha fazla online kalma isteği, sosyalilişkilerde olumsuzluk alt boyutları arasında pozitif yönlü ve çok kuvvetli bir ilişki olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    KIRMIZIBİBER VE SUMAK BAHARATLARINDA AFLATOKSİN TAYİNİ VE LABORATUVAR İÇİ METOT VALİDASYONU
    (2022) Ugur, Yilmaz
    Mevcut çalışmada kırmızıbiber ve sumak örneklerinde aflatoksin varlığı incelenmiş ve uygulanan metodun laboratuvar içi validasyonu gerçekleştirilmiştir. Baharat örnekleri Malatya ilinde baharat ticareti yapan firmalardan temin edilmiştir. Association of Official Analytical Chemists’nin (AOAC) 999.07 nolu metodu ile floresans dedektörlü ultra hızlı sıvı kromatografisi (UFLC-FD) sisteminde analizler gerçekleştirilmiştir. Kırmızıbiber örneklerinde Aflatoksin B1 0.20 – 79.37 µg/kg ve toplam aflatoksin 0.22 – 93.05 µg/kg aralıklarında ölçülmüştür. Sumak örneklerinin üç tanesinde aflatoksin tespit edilmezken bir örnekte Aflatoksin B1 8.03 µg/kg ve toplam aflatoksin 8.68 µg/kg olarak ölçülmüştür. İncelenen baharat örneklerinin 15 tanesinin Türk Gıda Kodeksi Bulaşanlar Tebliğine göre yasal limitleri aşan düzeyde aflatoksin içerdiği tespit edilmiştir. Analitik çalışmalar sonucunda aflatoksin standardının UFLC-FD sisteminde lineer ölçüm aralığı 1.25- 2.5 µg/kg, aflatoksin B1, B2, G1 ve G2 için LOD değerleri sırasıyla 0.036, 0.030, 0.021 ve 0.024 µg/kg, LOQ değerleri ise 0.120, 0.100, 0.070, ve 0.080 µg/kg olarak belirlenmiştir.
  • Öğe
    THE RELATIONSHIP BETWEEN THE PARTICIPATION OF MOTHERS IN BABY CAREGIVING AND POST-TRAUMATIC STRESS DISORDERS IN THE NEONATAL INTENSIVE CARE UNIT
    (2022) Elgin, Tuğçe; Güney, Esra
    The study was carried out to determine the relationship between the participation of mothers in baby caregiving in the neonatal intensive care unit and post-traumatic stress disorders. This cross-sectional study was conducted in Sivas Numune Hospital Neonatal Intensive Care Unit between April and October 2021. Data of the study were collected with a face-to-face survey method conducted with 284 mothers. In the study, it was determined that mothers; who had a high level of education, were employed, had a nuclear family structure, were breastfeeding, and received discharge training had higher participation in caregiving. On the contrary, it was determined that mothers; who were housewives, whose baby was of the gender they did not want, who evaluated the health status of their baby and themselves as moderate, and who had more than one child had more post-traumatic stress disorder. As the result of the research, to increase mothers' education level, informing them and supporting them psychologically during this period are recommended.
  • Öğe
    MALATYA’DA YETİŞTİRİLEN HACIHALİLOĞLU KAYISININ MİKROORGANİZMA KOMPOZİSYONUNUN ARAŞTIRILMASI VE POTANSİYEL PROBİYOTİK ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
    (2020) Demirtaş, Aybike; Karapınar, Meliha; Tanrıverdi, Elif Seren; Otlu, Barış
    Kayısı, yüzyıllardır ülkemizde yetişmektedir. Türkiye kuru kayısı ihracatında dünyada ilk sırada yer almaktadır.Malatya kuru kayısı üretiminde önemli bir yere sahiptir. İçerdiği glikoz, lif, protein, vitamin ve mineraller ilekayısının insan sağlığı için faydalı bir gıda olduğu bilinmektedir. Bunun yanında içerdiği fitokimyasal bileşimnedeniyle önemli bir antikanser, antioksidan etkiye sahiptir. Çalışmamızda Malatya’da yetişen Hacıhaliloğlu günkurusu kayısısının mikroorganizma içeriğini tespit etmeyi ve bunların probiyotik olarak kullanılabilmepotansiyelini araştırmayı amaçladık. Gün kurusu kayısının iç kısmından bistüriyle 5 mm çapında örnekleralınarak 5 ml Luria Bertani Broth (LB) sıvı besiyerine ekilip 37° C’de 4 saat inkübe edildi. İnkübasyondan sonraLB sıvı besiyerinden bir öze dolusu alınarak Yeast Extract Peptone Dextrose (YPD) besiyerine ekilip etüvde veoda ısısında bekletildi. Saf kültürden izole edilen bakterilerin tanımlanması için “Matrix-assisted laserdesorption/ionization” kütle spektrometresi (MALDI-TOF MS) kullanıldı. Üreyen bakterilerin 73’ü MALDITOFMS ile tür düzeyinde tiplendirildi. Bu bakterilerin 6 cins, 18 türe ait oldukları görüldü. İnsan sağlığı içinpatojen sayılabilecek hiçbir mikroorganizmaya rastlanılmadı. Gün kurusu kayısının içinden alınan örneklerdeprobiyotik potansiyeli yüksek mikroorganizmalar olan Bacillus subtilis ve Bacillus licheniformis tespit edildi.Elimizdeki veriler gün kurusu kayısısının probiyotik içeren önemli bir besin olduğunu kanıtlamaktadır.Yaptığımız çalışma Malatya gün kurusu kayısısının probiyotik potansiyeli yüksek mikroorganizmalarbarındırdığını gösteren ilk çalışmadır.
  • Öğe
    HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNİN ÖZ-ETKİLİLİK-YETERLİK DÜZEYLERİ İLE AKADEMİK BAŞARILARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
    (2020) Topdemir, Esra Anuş; Sarıtaş, Seyhan Çıtlık; Buyukbayram, Zeliha
    Bu tanımlayıcı nitelikte araştırmada, hemşirelik öğrencilerinin öz-etkililik-yeterlik düzeyleri ile akademikbaşarıları arasındaki ilişki incelendi. Araştırmanın evrenini, Siirt Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu HemşirelikBölümü öğrencileri (N=550) oluşturdu. Araştırma örneklemi, katılmayı kabul eden 342 öğrenci ile tamamlandı.Verilerin toplanmasında, birey tanıtıcı formu ve Öz-etkililik-yeterlik Ölçeği kullanıldı. Verilerindeğerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistik, t testi, ANOVA ve Pearson korelasyon analizi kullanıldı.Araştırmada, öğrencilerin yaş ortalaması 21.20±2.46 olduğu, %50’si kız olduğu, % 36’sı I . s ınıfta ö ğrenimgördüğü, %61.7’si hemşirelik mesleğini isteyerek seçtiği, %36’sı teorik derslerini yeterli bulmadığı, %74.6’sıuygulamalı dersleri yeterli bulmadığı, %45.9’u not ortalamasının 71-80 aralığında olduğu, %40.6’sı kendinikısmen başarılı bulduğu, %34.5’i çevresinin başarılarını etkilediğini, %58.8’i rahat, sakin disiplinli vesorumluluk almayı sevmeyen kişilik yapısına sahip olduğu tespit edildi. Öz-etkililik-yeterlik toplam puanortalaması 84.64±11.95 olarak tespit edilirken, Öz-etkililik-yeterlik ölçeği alt boyutlarında puan ortalamaları;davranışa başlamada 30.47±5.55, davranışı sürdürmede 26.07±4.58, davranışı tamamlamada 18.80±3.94,engellerle mücadelede 9.29±2.41 olarak saptandı. 2. sınıf öğrencilerinin Öz-etkililik-yeterlik toplam puanortalamaları, diğer sınıftaki öğrencilerden daha yüksekti. Araştırmada öğrencilerin öz-etkililik-yeterlikdüzeylerinin (Öz-etkililik-yeterlik toplam ve Engellerle Mücadele dışında) puan ortalaması, ortalamanınüzerinde olduğu tespit edildi. Öz-Etkililik-Yeterlik toplamı ve davranışı tamamlama alt boyut puanı ile derslerinnot ortalaması arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu saptandı.
  • Öğe
    POSTPARTUM DEPRESYON DÜZEYİ İLE MATERNAL BAĞLANMA ARASINDAKİ İLİŞKİ
    (2020) Özşahin, Zeliha; Akça, Emine; Gökbulut, Nilay
    Bu araştırma, postpartum depresyon (PPD) düzeyi ile maternal bağlanma arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıylayapılmıştır. Tanımlayıcı nitelikte yapılan bu araştırma Haziran-Eylül 2018 tarihleri arasında bir kamuhastanesinin lohusa servisinde yatan 371 anne üzerinde yürütülmüştür. Veriler, “Kişisel Tanıtım Formu”,“Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ)” ve “Anne Bebek Bağlanması Ölçeği (ABBÖ)” iletoplanmıştır. İstatistiksel değerlendirmede; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve Pearson korelasyon analizikullanılmıştır. Yaş ortalaması 28.0±5.7 olan annelerin %40.2’si ilkokul ve altı mezunu olup, %6.3’ü geliriningiderine eşit olduğu ve %11.3’ünün Suriyeli olduğu saptanmıştır. EPDS toplam puan ortalaması 5.61±4.51,ABBÖ toplam puan ortalaması 2.49±3.65’tir. EPDS ve ABBÖ puan ortalamaları arasında istatistiksel açıdananlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.05). Ayrıca, PDD düzeyi arttıkça anne bebek bağlanmasının azaldığıgörülmektedir.
  • Öğe
    COMPARISON OF THE MICROHARDNESS OF BULK FILL COMPOSITES
    (2022) Şişman, Reyhan; Dayı, Burak; Turgut, Hacer; Şimşek, Enis
    The aim of this study is to compare the microhardness of five different bulk fill composites (SDR, TEC, XTF, SF, FBF). A total of 25 cylindrical molds were prepared. Composite resin was placed in each mold in sequence, at one time, by condensing it thoroughly. Then, the polymerization of the composites was achieved with the LED light device which was applied for 20 seconds. Microhardness measurements of the samples were made with the classical Vicker's test. The data of our study were evaluated by using the Kruskal Wallis H test with the SPSS 20.0 package program. When the measured surface microhardness values were compared between the groups; microhardness values SDR and FBF groups were found to be significantly lower than TEC, XTF and KSF groups (p<0.05). When the sub-surface microhardness values were compared between the groups; the microhardness value of the SDR group was found to be significantly higher than the FBF group, and significantly lower than the TEC, XTF and KSF groups (p<0.05). When both the lower and upper surface microhardness values were compared between the groups, XTF was found to be the bulk fill composite group with the best microhardness.