Yazar "Çelik, Tuncay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çocuk Yuvası ve Yetiştirme Kurumundaki Çocuklarda Bağırsak Parazitleri Yaygınlığının İncelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Daldal, Nilgün; Karaman, Ülkü; Aycan, Özlem Makbule; Çolak, Cemil; Miman, Özlem; Çelik, Tuncay; Atambay, MetinÇalışmada Malatya ili Çocuk Yuvası ve Yetiştirme Kurumundaki çocuklarda bağırsak parazitlerinin yaygınlığının araştırılması, 2000 yılında yapılan tarama ile karşılaştırılarak parazit görülme oranında değişikliğin oluşup oluşmadığının saptanması ve parazitlerden korunma yolları ile ilgili personele ve çocuklara bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Araştırmada 0-18 yaş arası 227 çocuktan selofanlı lam yöntemiyle perianal bölge materyali ve dışkı örneği alınmış 84’ünde (%37.0) parazit bulunmuştur. Çalışma sonucunda, 2000 ile 2007 yılları karşılaştırıldığında, parazitoz oranında anlamlı bir düşüş belirlenmiştir (p<0,05). Parazitin görülmesi ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0,05). Yaş grupları arasında yapılan değerlendirmede ise anlamlı bir ilişki gözlenmiştir (p<0,05). Ayrıca parazit görülme yüzdesinde (%55.0), 7-12 yaş grubu arasında da artış belirlenmiştir. Sonuç olarak ikinci taramada bağırsak parazitlerinin görülme oranının anlamlı olarak düşmesine karşın günümüzde halen bir sağlık sorunu olarak önemini koruduğu belirlenmiştir.Öğe Derinin Enfeksiyoz ve Benign Durumlarında Histopatolojik Yöntemle Demodex spp. Araştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Karaman, Ülkü; Şener, Serpil; Çelik, Tuncay; Atambay, Metin; Aydın, Engin; Daldal, NilgünDemodex türlerinin insandan insana yakın temasla bulaşarak rosacea, akne vulgaris, perioral dermatit, seboreik dermatit, mikropapüler-kaşıntılı dermatit ve blefarit patogenezinde rol oynadığı bildirilmiştir. Deodex’in tanısında genellikle selofanlı lam, deri kazıntısı, punch biyopsisi ve standart yüzeyel deri biyopsisi (SYDB) yöntemleri kullanılmaktadır. Parazitin patojenitesinin saptanabilmesi için cm2’deki akar yoğunluğu önem taşımaktadır. Çalışmada neoplasma dışı çeşitli ön tanılarla yapılan biyopsilerin histopatolojik incelemelerinde Demodex spp.’nin varlığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla histopatolojik incelemesi yapılmış ve demodex görülmemiş 95 biyopsi örneği Hematoksilen- Eosin (HE) yöntemiyle boyanarak demodex pozitifliği açısından değerlendirilmiş ve 41’inde (%43.2) parazite rastlanmıştır. Histopatolojik inceleme için yapılan ön hazırlık aşamalarının ve boyama işlemlerinin demodexlerin görülmesini engellemediği ancak parazit yoğunluğunun SYDB ile belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Öğe Evaluation of antibodies against hydatid cyst fluid antigens in the post treatment follow up of cystic echinococcosis patients(Medical Science and Technology, 2009) Çelik, Tuncay; Aral Akarsu, Gülay; Güngör, Çiğdem; Çolak, Cemil; Örmeci, NecatiBackground: Cystic echinococcosis (CE), caused by the metacestode stage of Echinococcus granulosus, is one of the most important zoonoses worldwide. Long post-treatment follow-up is required because of possible relapse. The objective of this study was to determine the values of different antigenic fractions of sheep hydatid cyst fluid in the follow-up of CE patients after treatment. Material and Method: After gradient gel electrophoresis of sheep hydatid cyst fluid, 45 post-treatment (1 month -16 years) serum samples of CE patients treated with PAIR (puncture, aspiration, injection, and reaspiration) and five post-treatment (1 month) sera of operated CE patients were studied using Western blot. Twenty healthy individuals and five patients infected with other helminths served as controls. Results: Antigens with molecular weights of 6.5-8, 14, 20, 29, 45, 50, 66, 116-120, 205, and 215 kDa were identified. The bands detected at the highest frequency were 29 kDa (10.4%), 45 kDa (17.2%), and 66 kDa (12.8%). Sera of the 20 healthy controls recognized no specific bands. All of the sera of the five patients with other parasitic diseases recognized one or more hydatid cyst fluid antigen. There was a statistically significant difference between the time after treatment and band weights (p<0.001). Conclusions: The protein bands of 29 and 205-215 kDa may be valuable in the follow-up of cystic echinococcosis patients as they disappear one year and six months, respectively, after therapy.Öğe Evaluation of antibodies against hydatid cyst fluid antigens in the post-treatment follow-up of cystic echinococcosis patients(Medical Science and Technology, 2009) Çelik, Tuncay; Aral Akarsu, Gülay; Güngör, Çiğdem; Çolak, Cemil; Örmeci, NecatiBackground: Cystic echinococcosis (CE), caused by the metacestode stage of Echinococcus granulosus, is one of the most important zoonoses worldwide. Long post-treatment follow-up is required because of possible relapse. The objective of this study was to determine the values of different antigenic fractions of sheep hydatid cyst fluid in the follow-up of CE patients after treatment. Material and Method: After gradient gel electrophoresis of sheep hydatid cyst fluid, 45 post-treatment (1 month -16 years) serum samples of CE patients treated with PAIR (puncture, aspiration, injection, and reaspiration) and five post-treatment (1 month) sera of operated CE patients were studied using Western blot. Twenty healthy individuals and five patients infected with other helminths served as controls. Results: Antigens with molecular weights of 6.5-8, 14, 20, 29, 45, 50, 66, 116-120, 205, and 215 kDa were identified. The bands detected at the highest frequency were 29 kDa (10.4%), 45 kDa (17.2%), and 66 kDa (12.8%). Sera of the 20 healthy controls recognized no specific bands. All of the sera of the five patients with other parasitic diseases recognized one or more hydatid cyst fluid antigen. There was a statistically significant difference between the time after treatment and band weights (p<0.001). Conclusions: The protein bands of 29 and 205-215 kDa may be valuable in the follow-up of cystic echinococcosis patients as they disappear one year and six months, respectively, after therapy.Öğe Glutathione and malondialdehyde levels in patients with hydatid cyst(Saudi medical journal, 2008) Atambay, Metin; Karaman, Ülkü; Kıran, Tuğba Raika; Çolak, Cemil; Bay Karabulut, Aysun; Çelik, Tuncay; Daldal, NilgünÖğe Glutathione and malondialdehyde levels in patients with hydatid cyst(SAUDI MEDICAL JOURNAL, 2008) Atambay, Metin; Karaman, Ülkü; Kıran, Tuba; Çolak, Cemil; Karabulut, Aysun Bay; Çelik, Tuncay; Daldal, NilgünOBJECTIVE: To investigate the levels of glutathione (GSH), and malondialdehide (MDA) in the sera of patients diagnosed with cyst hydatid. METHODS: Forty-six hydatid cyst patients who were indirect hemaglutination (IHA) and indirect fluorescence antibody (IFA) test positive constituted our study group in 2007. Patients diagnosed with hydatid cyst in the Inonu University School of Medicine, Department of Parasitology were re-called for the study. Forty healthy subjects who were negative for hydatid cyst by IHA and IFA methods, and who did not have any parasites on stool inspection formed the control group. The MDA level was analyzed in the sera by Uchiyama and Mihara method. The GSH activity was measured by the Ellman method. RESULTS: The GSH level was 11.31 -/+ 3.80 micromol/L and the MDA level was 67.94 -/+ 106.70 micromol/L in the study group, while they were 24.95 -/+ 6.55 micromol/L and 26.52 -/+ 19.42 micromol/L in the control group. CONCLUSION: An increase in MDA levels and a decrease in GSH activity in patients with hydatid cyst was observed.Öğe Hastanemizde Son Yedi Yıllık Toxoplasma Gondii Seropozitifliğinin Araştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Aycan, Özlem Makbule; Miman, Özlem; Atambay, Metin; Karaman, Ülkü; Çelik, Tuncay; Daldal, NilgünToxoplasma gondii is an obligate intracellular parasite occurring in both animals and humans. The disease is usually asymptomatic. In a small percentage of cases, symptoms ranging from mild to severe result. The infection is widespread in our country as in the world The aim of this study was to determine the prevalence of IgG and IgM antibody to Toxoplasma gondii in patients. In this study, betwen January 2001- December 2007, the presence of anti-Toxoplasma gondii antibodies were investigated using the ELISA and IFA technique in the sera of 4132 patients with a possible diagnosis of toxoplasmosis in Inonu Universty Medical Faculty Parasitology Department. Of 4132 specimens, 1534 (37.1%) were IgG positive and 54 (1.3%) were IgM positive. Regording to the gender1289 (84.03%) cases were women and 245 (15.97%) were men of the IgG seropositive samples, 44(81.48%) were women and 10(18.52%) were men of the IgM seropositive cases. High rate of IgG seropositivity at the women appeared statistically significant (p<0.01). The results showed that seropositivities against T.gondii is commonly found in this region and it is nescesary to pay attention to toxoplasmosis for patients in risc group.Öğe İshalli olgularda bağırsak protozoonlarının tanısında nativ-lugol ve trikom boyama yöntemlerinin karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Daldal, Nilgün; Atambay, Metin; Çelik, TuncayÖz: Bu çalışma bağırsak protozoonlarının yol açtığı enfeksiyonların tanısına yönelik nativ, lugol ve trikrom boyama yöntemlerinin avantajları ve dezavantajlarını saptamak amacı ile yapılmıştır. 500 dışla örneği ayrı ayrı nativ,lugol ve trikrom boyama yöntemleri ile incelenmiştir. Dışkı örneklerinin nativ lugol yöntemi ile 26'sında (%5.2) Giardia intestinalis, 11'inde (%2.2) Entamoeba histolytica, 9'unda (%1.8) Entemoeba coli, 10'unda (%2) Trichomonas intestinalis, 3'ünde (%0.6) B/astoystis hominis, l'inde (%0.2) Endolimax natıa, 1'inde (%0.2) Entamoeba hartmanni, ve l'iride (%0.2) Chilomastix mesnili bulunmuşken, trichrome boyasında, 31'inde (%6.2) G.intestinalis, 14'ünde (%2.8) E. histoljtica, 11'inde (%2.2) E.coli, 4'ünde (%0.8) B. hominis, 2'sinde (%0.4) E.nana, 1'inde (%0.2) E. hartmanni saptanmıştır. T. intestinalis ve C. mesnili bu boya yöntemi ile saptanamamıştır. Sonuç olarak, rutin parazitolojik dışkı incelemelerinde özellikle amoebiosis etkenlerinden biri düşünüldüğünde nativ-lugol yönteminin yanında trikrom boyama yönteminin de uygulanmasının etkenin tespit edilmesinde ve tanınmasında büyük yararlar sağlayacağı kanısına varılmıştır. Başlık (İngilizce): Comparison of Native-lugol and trichrome staining methods in diagnosis of intestinakl protozoa in cases with diarrhea Öz (İngilizce): The advantages and disadvantages of the native, lugol and trichrome methods used for the diagnosis of intestinal protoxoa were investigated. 500 stool samples were examined with saline(native), lugol and trichrome staining methods. Of the stool samples analysed by native and lugol staining methods, G. intestinalis in 26 (5.2%), E. histolytica in 11 (2.2%), E. coli in 9 (1.8%), T. intestinalis in 10 (2%), B. hominis in 3 (0.6%), E. nana in 1 (0.2%), E. hartmanni in 1(0.2%) and C. mesnilii in 1 (0.2%) were detected, whereas in the case of trichrome staining, G. intestinalis in 31 (6.2%), E. histolytica in 14 (2.8%), E. coli in 11 (2.2%), B. bomiris in 4 (0.8%), E. nana in 2 (0.4%), E. hartmanni in 1(0.2%) and were determined. We were unable to detect T. intestinalis and C. mesnilii by this method. In conclusion, in routine parasitological stool examinations, especially in amebic cases, trichrome staining along with native- lugol method may provide great benefit in the detection and diagnosis of the agent.Öğe İshalli Olgularda Bağırsak Protozoonlarının Tanısında Nativ-Lugol Ve Trikrom Boyama Yöntemlerinin Karşılaştırılması+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Daldal, Nilgün; Atambay, Metin; Çelik, TuncayBu çalışma bağırsak protozoonlarının yol açtığı enfeksiyonların tanısına yönelik nativ, lugol ve trikrom boyama yöntemlerinin avantajları ve dezavantajlarını saptamak amacı ile yapılmıştır. 500 dışkı örneği ayrı ayrı nativ,lugol ve trikrom boyama yöntemleri ile incelenmiştir. Dışkı örneklerinin nativ,lugol yöntemi ile 26’sında (%5.2) Giardia intestinalis, 11’inde (%2.2) Entamoeba histolytica, 9’unda (%1.8) Entemoeba coli, 10’unda (%2) Trichomonas intestinalis, 3’ünde (%0.6) Blastocystis hominis, 1’inde (%0.2) Endolimax nana, 1’inde (%0.2) Entamoeba hartmanni, ve 1’inde (%0.2) Chilomastix mesnili bulunmuşken, trichrome boyasında, 31’inde (%6.2) G. intestinalis, 14’ünde (%2.8) E. histolytica, 11’inde (%2.2) E.coli, 4’ünde (%0.8) B. hominis, 2’sinde (%0.4) E.nana, 1’inde (%0.2) E. hartmanni saptanmıştır. T. intestinalis ve C. mesnili bu boya yöntemi ile saptanamamıştır. Sonuç olarak, rutin parazitolojik dışkı incelemelerinde özellikle amoebiosis etkenlerinden biri düşünüldüğünde nativ-lugol yönteminin yanında trikrom boyama yönteminin de uygulanmasının etkenin tespit edilmesinde ve tanınmasında büyük yararlar sağlayacağı kanısına varılmıştır.Öğe Lugol solüsyonunda glasiel asetik asit eklemenin etkileri(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2003) Daldal, Nilgün; Atambay, Metin; Aycan, Özlem M.; Karaman, Ülkü; Çelik, TuncayÖz: Bağırsak parazitlerinin tanısında doğrudan mikroskopik incelemesi için hazırlanan preparasyonlarda protozoonlann çeşitli şekillerinin boyanmasında lugol solüsyonu kullanılmaktadır. Ancak zaman zaman tanıda zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu çalışma, bağırsak parazitlerinin tanısında kullanılan lugol solüsyonunun glasiel asetik asit ile birlikte kullanılması halinde etkinliğini incelemek amacıyla yapılmıştır. Anabilim dalımız laboratuvarmda parazit saptanan dışkılar seçilerek modifiye lugol solüsyonunda tekrar incelenmiştir. Bu yöntemle boyanan doğrudan bakı ve formol-eter çöktürme yönteminde parazitlerin yapılarının klasik lugol solüsyonunda boyanan preparatlara göre daha net görüldüğü ve solüsyonun daha uzun süre etkinliğini koruduğu saptanmıştır. Rutin dışkı bakılarında modifiye lugol solüsyonunun kullanılmasının daha uygun olacağı değerlendirilmiştir. Başlık (İngilizce): The efficacy of the use of glacial acetic acid in lugol solution Öz (İngilizce): Iodine solution is used to stain protozoa in stool smears in the diagnosis of intestinal parasites by direct microscopic examination. However, difficulties are still encountered in some instances in the diagnosis. This study was carried out to evaluate efficacy of a modified iodine solution made up with glacial acetic acid. Parasite positive stool samples detected in the laboratory of the Parasitology Department were selected for examination a second time with the modified iodine solution. It was found that morphological structures of the parasites were seen more clearly in both the direct and formol-ether sediment smears stained by the method than in the smears stained with the conventional iodine solution. Thus, the use of the modified iodine solution is a better approach in routine microscopic examination of stool smears.Öğe Malatya ili merkezinde ishalli olgularda bağırsak protozoonlarının araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2001) Çelik, TuncayMalatya ili merkezimde İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezine çeşitli klinik ve polikliniklerine ishal yakınmalanyla başvuran ve Parazitoloji Anabilim Dalı'na gönderilen hastalarda bağırsak protozoonlann varlığı araştırılmış ve ayırt edici tanı yöntemleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Şekilsiz dışkıların alındığı hastalar yaş ve cinsiyet ayırımı gözetmeksizin seçilmiş ve dışkı örnekleri nativ-lugol, trichrome ve kinyoun acid-fast yöntemleriyle ayrı ayrı incelenmiştir. Yaşlan 0-60 arasında değişen 262'si (%52.4) erkek, 238'i (%47.6) kadın olmak üzere toplam 500 ishalli hastaya ait örnekler değerlendirilmiştir. 500 hastanın 82 (%16.4)'sinde bağırsak protozoon'lanna rastlanılmıştır. Saptanan protozoon'lardan 31 'i (%6.2) Giardia intestinalis, 14'ü (%2.8) Entamoeba histolytica, 11 'i (%2.2) Entamoeba coli, 10*u (%2) Trichomonas intestinalis, 8'i (%1.6) Cryptosporidium sp.A'il (%0.8) Blastocystis hominis, 2'si (%0.4) Endolimax nana,V\ (%0.2) Entamoeba hartmanni ve T i (%2) Chilomastix mesnili olarak tanı konmuştur. Bir hastada T. intestinalis + G. intestinalis + E. coli olmak üzere 3 protozoon görülmüştür. Nativ-lugol ile incelenmesi sonucunda 62 (%12.4), trichrome boyama yöntemi ile incelenmesi sonucunda 63 (%12.6) pozitif olgu saptanmıştır. G. intestinalis olgularının nativ- lugol'de 26 (%5.2) olgu saptanmasına karşın, trichrome yöntemiyle 31 (%6.2) olgu saptandığı, E. histolytica nativ-lugol yöntemi ile 1 1 (%2.2) olguya saptanmasına karşın trichrome yöntemiyle 14 (%2.8) olgu saptandığı, E. coli nativ-lugol yöntemi ile 9 (%1.8) olguya saptanmasına karşın trichrome yöntemiyle 1 1 (%2.2) olgu saptandığı, T. intestinalis yalnız nativ lugol'de 4 (%0.8) olgu saptandığı, B. hominis nativ-lugol yöntemi ile 3 (%0.6) saptanmasına karşın trichrome yöntemiyle 4 (%0.8) olgu saptandığı, E. nana nativ-lugol yöntemi ile 1 (%0.2) saptanmasına karşın trichrome yöntemiyle 2 (%0.4) olgu saptandığı, C. mesnili trichrome yönteminde görülmediği halde nativ-lugolde 1 (%0.2) oranında görülmüşlerdir. 67 500 hastaya uygulanan Kinyoun asid-fast boyama yönteminde 8 kişide (%1.6) Cryptosporidium spp. saptanmıştır. Cryptosporidium görülen 4 hastada (%0.8) Cryptosporidium spp. ve G. intestinalis birlikte görülmüştür. Malatya'da sadece ishalli olgularla yapılan bir çalışma olmadığından alınan sonuçlar karşılaştınlamamıştır. Sonuç olarak, rutin parazitolojik dışkı incelemelerinde özellikle amoebiosis etkenlerinden biri düşünüldüğünde, nativ-lugol yönteminin yanında trichrome boyama yönteminin de uygulanmasının etkenin tespit edilmesinde ve tanınmasında büyük yararlar sağlayacağı, immun yetmezlikli olsun veya olmasın tüm ishalli olguların Cryptosporidium yönünden araştırılması gerektiği kanısına varılmıştır.Öğe Malatya ili merkezinde üç ilköğretim okulu çocuklarında bağırsak parazitlerinin dağılımı(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2006) Çelik, Tuncay; Daldal, Nilgün; Karaman, Ülkü; Aycan, Özlem M.; Atambay, MetinÖz: Bağırsak parazitleri hijyen kurallarına yeterince dikkat edemeyen çocuklarda sık görülmekte, bedensel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkilemektedir. Çalışma Malatya ili merkezinde bulunan ilköğretim okullarında bağırsak parazitleri insidansını belirlemek ve öğrencilere parazit hastalıkları konusunda bilgi vermek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada öğrencilere selofanlı lam yöntemi uygulanmış, alınan dışkılar nativ, lugol ve çoklaştırma yöntemleriyle incelenmiştir. Ayrıca öğrencilere bağırsak parazitleri ile ilgili genel bir açıklama yapılmıştır. Toplam 1838 öğrencinin 415'inde (%22.5) bulunmuştur. En sık rastlanan parazit Enteröbius vermicularis (%10.6) olmuştur. Saptanan diğer parazitler yüzdelerine göre sırasıyla Giardia intestinalis (%8,5), Entamoeba coli (%1,9), Blastocystis hominis (%1,4), Taenia sp. (%0,3), Hymenolepis nana (%0,l), Trichomonas hominis (%0.1), Ascaris lumbricoides (%0.05) ve lodamoeba butchlii (%0,05) bulunmuştur. Sonuç olarak Malatya ilköğretim okullarında barsak parazitleri bir sağlık sorunu olarak önemini korumakta ve sosyo ekonomik koşullar ile barsak parazitleri yaygınlığı arasındaki ilişki görülmektedir.Öğe Malatya ilinde ishalli olgularda bağırsak protozoonlarının dağılımı(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2003) Çelik, Tuncay; Atambay, Metin; Daldal, NilgünÖz: Bu bölgede günümüze kadar bağırsak parazitlerinin dağılımı ile ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Ancak Malatya ilinde yapılmış bu tür bir çalışmaya rastlanamamıştır. Bağırsak protozoonlarının Türkiye'deki dağılımları ile ilgili yapılan diğer çalışmalara katkısı olması amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Araştırmaya 1999-2001 yıllan arasında hastanemizin parazitoloji laboratuvarına ishal yakınmalarıyla başvuran hastalar alınmıştır. Her dışkıya nativ, lugol ve trikrom boyama yöntemleri uygulanmıştır, incelenen 500 dışkının 74'ünde (%14.8) bağırsak protozoonlarına rastlanılmıştır. Saptanan protozoon'lardan 31'i (%6.2) Giardia intestinalis, 14'ü (%2.8) Entamoeba histolytica, 11'i (%2.2) Entamoeba coli, 10'u (%2) Trichomonas intestinalis, 4'ü Blastocystis hominis (%08) , 2'si (%0.4) Endolimax nana, 1'i (%0.2) Entamoeba hartmanni ve l'i (%2) Chilomastix mesnili dir. Bir hastada T. intestinalis + G, intestinalis + E. coli olmak üzere 3 protozoon görülmüştür. Direkt yöntemde bir mikroskop sahasında (x400) en az 5 B. hoıninis görülen hastalara pozitif sonuç verilmiştir. Sonuçlar benzer çalışmalarla uyumluluk göstermiş olup, gerek ishalli olgularda uygulanacak tanı yöntemleri gerekse bu tür vakalarda protozoon hastalıklarının dikkate alınması açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. Başlık (İngilizce): Distribution of intestinal protozoa in diarrheic cases in Malatya Öz (İngilizce): Even though, there have been many studies on distribution of intestinal protozoa made in the eastern Anatolian region, no study made for the city of Malatya has been found. The aim of this study was to give support to other studies. Each unshaped stool sample that came to the Parasitology Department between 1999-2001 were examined by direct, Lugol and trichrome preparations. Intestinal protozoa were found in 74 (14.8%) out of 500 samples. These included 31 (6.2%) G. intestinalis, 14 (2.8%) E. histolytica, 22 (2.2%) E. coli, 110 (2%) T. intestinalis, 4 (0.8%) B. hominis 2 (0.4%) E. nana, l (0.2%) E. hartmanni and 2 /0.2%) C. mesnilii. In one patient, three protozoa (T. intestinalis, G. intestinalis, E. coli) were seen. The infection rates were similar to those of other studies. These results show that these diagnosis methods will be helpful in the detection of protozoal infections in diarrhea patients.Öğe Malatya'da ishalli dışkılarda Cryptosporidium spp. araştırılması(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2003) Atambay, Metin; Daldal, Nilgün; Çelik, TuncayÖz: Dünyanın her yerinde ishal etkenlerinden biri olarak bildirilen ve günümüzde üzerinde çok sayıda çalışma yapılan Cryptosporidium Coccidian bir protozoondur. Bu çalışına Malatya yöresinde Cryptosporidium yaygınlığını araştırmak amacıyla yapılmıştır. İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezine çeşitli klinik ve polikliniklerine ishal yakınmalarıyla başvuran ve Parazitoloji Anabilim Dalı'na gönderilen 500 hastanın dışkıları, Cryptonporidium spp. yönünden araştırılmıştır. Araştırmada Kinyoun'un acid-fast boyama yöntemi kullanılmıştır, incelenen dışkı örneklerinin 8'inde (%1. 6) Cryptosporidium ookistleri saptanmıştır. İmmun yetmezlikli olsun veya olmasın tüm ishalli dışkılarda rutin olarak Cryptosporidium sp. aranmasının uygun olacağı kanısına varılmıştır.Öğe Malondialdehyde glutathione and nitric oxide levels in toxoplasma gondii seropositive patients(The Korean Journal of Parasitology, 2008) Karaman, Ülkü; Çelik, Tuncay; Kıran, Tuğba Raika; Çolak, Cemil; Ülfet Daldal, NilğünAbstract: The aim of this study was to investigate the difference in the serum malondialdehyde (MDA), glutathione (GSH), and nitric oxide (NO) levels between normal and T. gondii-infected patients. To this end, MDA, GSH, and NO levels in the sera of 37 seropositive patients and 40 participants in the control group were evaluated. In Toxoplasma ELISA, IgG results of the patient group were 1,013.0 ± 543.8 in optical density (mean ± SD). A statistically significant difference was found between patients and the control group in terms of MDA, GSH, and NO levels. A decrease in GSH activity was detected, while MDA and NO levels increased significantly. Consequently, it is suggested that the use of antioxidant vitamins in addition to a parasite treatment shall prove useful. The high infection vs control ratio of MDA and NO levels probably suggests the occurrence as a mechanism of tissue damage in cases of chronic toxoplasmosis. Moreover, it is recommended that the patient levels of MDA, GSH, and NO should be evaluated in toxoplasmosis.Öğe Malondialdehyde glutathione and nitric oxide levels in toxoplasma gondii seropositive patients(The Korean Journal of Parasitology, 2008) Karaman, Ülkü; Çelik, Tuncay; Kıran, Tuğba Raika; Çolak, Cemil; Ülfet Daldal, NilgünAbstract: The aim of this study was to investigate the difference in the serum malondialdehyde (MDA), glutathione (GSH), and nitric oxide (NO) levels between normal and T. gondii-infected patients. To this end, MDA, GSH, and NO levels in the sera of 37 seropositive patients and 40 participants in the control group were evaluated. In Toxoplasma ELISA, IgG results of the patient group were 1,013.0 ± 543.8 in optical density (mean ± SD). A statistically significant difference was found between patients and the control group in terms of MDA, GSH, and NO levels. A decrease in GSH activity was detected, while MDA and NO levels increased significantly. Consequently, it is suggested that the use of antioxidant vitamins in addition to a parasite treatment shall prove useful. The high infection vs control ratio of MDA and NO levels probably suggests the occurrence as a mechanism of tissue damage in cases of chronic toxoplasmosis. Moreover, it is recommended that the patient levels of MDA, GSH, and NO should be evaluated in toxoplasmosis.Öğe Saçlı deri biyopsi örneklerinde Demodex spp.(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2008) Karaman, Ülkü; Çelik, Tuncay; Çalık, Sinan; Şener, Serpil; Aydın, N.Engin; Daldal, NilgünÖz: Demodex spp.'nin rosacea, akne vulgaris, perioral dermatit, seboreik dermatit, mikropapüler-kaşıntılı dermatit ve blefarit patogenezinde rol oynadığı bildirilmiştir. Tanıda genellikle selofanlı lam, deri kazıntısı, punch biyopsisi ve standart yüzeysel deri biyopsisi (SYDB) yöntemleri kullanılmaktadır. Retrospektif olan çalışmada ise saçlı deride keratinöz kist, trikelemmal kist, nevüs, dermatit, fibrosis, mantar sporları, karsinom ve inflamasyon tanısı almış punch biyopsi örneklerinin histopatolojik incelemelerinde, Demodex spp.'nin varlığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda Hematoksilen- Eosin (HE) yöntemiyle boyanarak histopatolojik incelemesi yapılmış 59 biyopsi örneği, Demodex pozitifliği açısından değerlendirilmiş ve 9'unda (%15,3) (keratinöz kist, trikelemmal kist, nevüs, dermatit, sebase kist, mantar sporları ve karsinom) parazite rastlanmıştır. Saçlı deride patolojik durumlarda parazitlerin de görülebileceği ve hastalığın patogenezinde rol oynayabilecekleri, sonucuna varılmıştır.