Yazar "Ölmez, Aydemir" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acute acalculous cholecystitis induced by aortic dissection Report of a case(Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi-Turkish Journal of Trauma & Emergency Surgery, 2010) Söğütlü, Gökhan; Işık, Burak; Yılmaz, Mehmet; Karadağ, Neşe; Hoca, Onur; Ölmez, Aydemir; Cinpolat, ÖzgürAcute acalculous cholecystitis (AAC), inflammation of the gallbladder without evidence of calculi, comprises approximately 10% of all cases of acute cholecystitis. Although the mechanism of AAC has not yet been sufficiently clarified, the most commonly postulated theories regarding its pathogenesis are bile stasis, sepsis and ischemia. We present a case of AAC associated with ischemia of the gallbladder caused by aortic dissection Bakey type III.Öğe Açık teknikle yapılan minimal invaziv tiroidektomi(2010) Söğütlü, Gökhan; Ölmez, Aydemir; Aydın, Cemalettin; Pişkin, Turgut; Doğan, Melek Serap; Işık, Sevil; Erbil, YeşimÖz: Amaç: Minimal invaziv cerrahi teknikler, tüm alanlarda olduğu gibi baş-boyun cerrahisinde de önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Minimal invaziv tiroid cerrahisinde üç teknik vardır: 1) Minimal invaziv video eşlikli tiroidektomi; 2) Endoskopik teknik (transaksiller vb); 3) Açık mini insizyon-minimal invaziv açık teknik (MIAT). Sonuçları açısından, mini insizyonla açık teknik, diğer ikisi ile kıyaslanabilir. Retrospektif karşılaştırmalı çalışmamızda, konvansiyonel ve minimal invaziv açık tiroidektomi tekniklerini, sonuçlar ve komplikasyonlar açısından karşılaştırdık. Gereç ve Yöntem: Çalışma 2004-2009 yılları arasında toplam 167 hastada gerçekleştirildi. Hastalara 100 konvansiyonel ve 67 minimal invaziv açık tiroidektomi (MIAT) uygulandı. Yaş aralığı 19-75 olmak üzere ortalama yaş 45.5 idi. Hastaların 128'i kadın ve 39'u erkek idi. Bulgular: Her iki grupta komplikasyonlar (sinir paralizisi, postoperatif hipokalsemi, hematom gibi) açısından fark olmadığı gözlendi. MIAT grubunda daha iyi bir kozmetik sonuç ve hasta memnuniyeti gözlendi. Sonuç: Küçük insizyonla yapılan teknik, doku travmasının azlığı ve iyi bir kozmetikle birlikte, daha avantajlı bir teknik olarak kabul edilebilir. Deneyimli tiroid cerrahlarınca güvenle uygulanabilirliği olan bir tekniktir.Öğe Carcinoma erysipeloides from breast cancer mimicking as radiodermatitis: Report of a case(Meme Sağlığı Dergisi, 2009) Söğütlü, Gökhan; Aydın, Cemalettin; Karadağ, Neşe; Ölmez, Aydemir; Özgör, Dinçer; Deniz, SümerÖz: Erizipel karsinom, visseral kanserlerin nadir bir metastazıdır. Lenfatik blokaj sonucu erizipel benzeri bir görünüm oluşmaktadır Bu da erizipel ve diğer inflamatuar lenfödem durumlarıyla karışabilmektedir. Biz bu olgu sunumunda, lokal ileri meme kanseri nedeniyle mastektomi yapılmış ve sonrasında erizipel karsinom gelişmiş bir kadın hastayı sunmayı amaçladık. Lezyon, klinik olarak radyasyon dermatitini andırmakta idi.Öğe Distal mekanik tıkanıklığa bağlı gelişen jejunum divertikül perforasyonu: Olgu sunumu(Ulusal Cerrahi Dergisi, 2011) Ölmez, Aydemir; Sümer, Aziz; Pişkin, Turgut; Aydın, CemalettinÖz: Meckel divertikülü haricinde, jejunum ve ileum divertikülleri nadir görülen ve genellikle asemptomatik seyreden edinsel divertiküllerdir. Sıklıkla yaşlılarda görülür. Erkekte kadına oranla iki kat daha fazla görülür. Jejunal divertiküllü hastaların %10'undan daha azında inflamasyon, hemoraji, obstrüksiyon ve perforasyon gibi komplikasyonlar gelişir. Nadir bir komplikasyon olarak perforasyon; genellikle olguların %82'sinde divertikülit, %12'sinde künt travmayı takiben, %6'sında yabancı cisim çarpmasını takiben olmaktadır. Perforasyon için uyarıcı olan bu faktörlerden hiç biri bulunmayan, rektumdaki obstrüksiyona sekonder olarak jejunum ve divertikül içi basıncın artması sonucu perforasyon ve akut karın gelişmesi nedeni ile acil olarak operasyona alıp rezeksiyon artı anastomoz uyguladığımız 62 yaşındaki erkek hastayı sunduk.Öğe Duodenal ülser perforasyonlarında falsiform ligament kullanımı(İnönü Üniversitesi, 2008) Ölmez, AydemirDuodenal ülser perforasyonlarının cerrahi tedavisinde Falsiformopeksi ile Omentopeksiyi karşılaştırmak ve Falsiformopeksinin güvenli olup olmadığını ortaya koymak. Metod: Nisan 2006-Mart 2007 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi Acil polikliniğine başvuran Peptik ülsere bağlı duodenal perforasyon gelişen ve acil olarak ameliyat edilen 30 hasta prospektif olarak bir forma kaydedildi formdaki bilgiler retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar iki gruba ayrıldı. Grup-A:Omentopeksi yapılan hastalar Grup-B: Falsiformopeksi yapılan hastalar Her iki grup arasında yaş, cinsiyet, hemoglobülin, beyaz küre sayısı, kan basınçları, nabız sayıları, perforasyon çapı, operasyon süresi, oral başlama zamanı, morbidite, mortalite, ve hastanede kalış süresi açısından değerlendirildi. Sonuçlar : Her iki grup arasında yaş, cinsiyet, nabız sayısı, sistolik kan basıncı,diastolik kan basıncı,perforasyon çapı operasyon süresi.oral başlama zamanı ve hastanede kalış süresi arasında istatistiki olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Hemoglobin ve beyaz küre sonuçları Falsiformopeksi(Grup-B grubunda yüksek olduğu görüldü, bu sonuçlar istatiksel olarak anlamlı bulundu. Omentopeksi grubunda(Grup-A,n=15) bir hastada eviserasyon, bir hastada atelektazi, bir hastada pnömoni, ve iki hastada yara enfeksiyonu gelişti. Falsiformopeksi grubunda(Grup-B,n=15) bir hastada pnömoni, bir hastada yara enfeksiyonu ve bir hastada kaçak gelişti. Sonuç: Her iki grup arasında istatistiki fark olmadığından omentumun zayıf olduğu olgularda Falsiformopeksi duodenal ülser perforasyonunda omentopeksiye alternatif olarak kullanılabilir.Öğe Gastrektomi sonrası oluşan fitobezoara bağlı ince barsak tıkanıklığı(Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Söğütlü, Gökhan; Yılmaz, Mehmet; Sağır, Vedat; Işık, Burak; Ara, Cengiz; Ölmez, Aydemir; Tatlı, FaikPurpose: Phytobezoar is an uncommon cause of mechanical intestinal obstruction, mainly in patients who have undergone previous gastric operation. We report 12 patients presenting with small bowel obstruction with phytobezoar. Material and Methods: Between 1998-2005, we operated 12 patients (7 male and 5 female, between the ages of 40-74 years) with mechanical intestinal obstruction due to phytobezoar. All patients had undergone previous gastric surgery (vagotomy and gastroenterostomy). Results: Eleven patients with acute intestinal obstruction due to phytobezoar had emergency operation. One patient; with intermittent obstructive symptoms had elective laporotomy. At laparotomy, phytobezoar was found in the distal ileum (10 cases) or jejunum (2 cases). On 6 patient, the phytobezoars were milked into the caecum, whereas in 6 patient they were extracted through an enterotomy. An associated gastric bezoar was found in 1 patient and removed via a gastrotomy. All patients made an uneventful recovery. Conclusion: Diagnosis of an obstructing bezoar should always be suspected in cases of intestinal obstruction, especially in patients with previous gastric operationÖğe Gastrektomi sonrası oluşan fitobezoara bağlı ince barsak tıkanıklığı(Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Söğütlü, Gökhan; Yılmaz, Mehmet; Sağır, Vedat; Işık, Burak; Ara, Cengiz; Ölmez, Aydemir; Tatlı, FaikFitobezoar, mekanik barsak tıkanıklığının yaygın olmayan bir sebebidir ve esas olarak daha önce mide operasyonu geÇirmiş hastalarda görülür. Bu Çalışmada fitobezoardan kaynaklanan ince barsak tıkanıklığı olan 12 olgu sunuldu. GereÇ ve Yöntem: 1998-2005 yılları arasında fitobezoara bağlı ince barsak tıkanıklı3ı olan ve ameliyat edilen 12 hasta Çalışmaya dahil edildi. Olguların 7ísi erkek 5íi kadın olup yaşları 40-74 arasındaydı. Tüm hastalar daha önce mide cerrahisi geÇirmişti (vagotomi+gastroenterostomi). Bulgular: Onbir hasta fitobezoara bağlı akut barsak tıkanması nedeniyle acil ameliyata alındı. Yineleyici tıkanma semptomları olan bir hasta elektif olarak ameliyat edildi. Laparotomide fitobezoar 10 hastada distal ileumda, iki hastada jejenumda bulundu. Fitobezoar, hastaların altısında Çekuma doğru sıvazlanırken, diğer altı hastada enterotomi yapıldı. Bir hastada gastrik bezoar da mevcuttu ve gastrotomi yapıldı. Hastaların hiÇbirinde komplikasyon gelişmedi. SonuÇ: Özellikle daha önce mide operasyonu geÇirmiş hastalarda barsak tıkanıklığının bir sebebi olarak bezoardan şüphelenmek gerekir.Öğe Hidatik Kistin “Quadriceps Femoris” Kasında Primer Lokalizasyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Çinpolat, Özgür; Pişkin, Turgut; Işık, Burak; Söğütlü, Gökhan; Ölmez, AydemirBu çalışmada hayvancılıkla uğraşan 66 yaşında bayan hastada ortaya çıkan, sol uyluk ön yüzde primer iskelet kası kist hidatiği olgusu sunuldu. Hastaya 5 ay önce aynı lezyonun drenajı uygulanmıştı. Hasta kliniğimize başvurduğunda lezyon tekrar drene edildi. Pürülan akıntının kesilmemesi üzerine sonografik inceleme sonucunda m.quadiceps femoriste ortaya konulan kistik kitle eksize edildi. Patolojik inceleme sonucunda iskelet kası kist hidatiği tanısı konuldu. Primer kas hidatidozisi nadir bir hastalık olmakla birlikte iskelet kası kistik kitlelerinin tanısal çalışmalarında akılda tutulmalıdır. Hastanın 2 yıllık izleminde hidatik kist nüksüne rastlanmadı.Öğe Hydatid cyst in thyroid gland: A case report(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Söğütlü, Gökhan; Çıkım, Ayşe Sertkaya; Pişkin, Turgut; Dirican, Abuzer; Mecit, Eren; Kahraman, Latif; Ölmez, Aydemir; Kırımlıoğlu, VedatÖz: Hidatik kist hastalığı, Echinococcus granulosus paraziti tarafından oluşturulan ve genelde karaciğer ve akciğeri tutan bir hastalıktır. Diğer lokalizasyonlar nadirdir. Biz burada, 18 yaşında, karaciğer, akciğer, abdominal duvar ve triode yerleşimli kistlerle karakterize bir kist hidatik vakasını sunmayı amaçladık. Vaka, iki yıldan beri mevcut olan boğazda ağrısız şişlik şikayetiyle başvurmuş olup, yapılan boyun tomografisi ve ultrasonografisi, sol lob ve istmusta, sırasıyla 35 ve 30 mm.lik kist hidatikle uyumlu kistleri ortaya koymuştur. Yapılan ek tetkilerle, karaciğer, abdominal duvar ve akciğer kistleri de ortaya konulmuş olup, hastaya troid sol lobektomi ve istmusektomi ve abdominal duvar kisti için de total eksizyon ameliyatları ayni seansda uygulanmıştır. Histopatoljik tanı kist hidatikle uyumlu gelmiştir.Öğe Lower gastrointestinal tract bleeding caused by ınflammatory pseudotumour in meckel s diverticulum report of a case(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Söğütlü, Gökhan; Yılmaz, Mehmet; Karadağ, Neşe; Işık, Burak; Ölmez, Aydemir; Cinpolat, ÖzgürInflammatory pseudotumour of the gastrointestinal tract is rare causes gastrointestinal bleeding rarely. We report in a case of a bleeding inflammatory pseudotumour in Meckel’s diverticulum in an adult.Öğe Meckel Divertikül Yerleşimli İnflamatuvar Psödotümörün Neden Olduğu Alt Gastrointestinal Kanama(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Sögütlü, Gökhan; Yılmaz, Mehmet; Karadağ, Neşe; Işık, Burak; Ölmez, Aydemir; Cinpolat, ÖzgürGastrointestinal sistem inflamatuvar psödotümörü nadir görülülür. Nadir olarak gastrointestinal kanamaya yol açarlar. Biz burada, yetişkin bir kadında meckel divertikül yerlesimli kanayan infalamatuvar psödotümör vakasını sunduk.Öğe Mide Volvulusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Pişkin, Turgut; Aydın, Cemalettin; Kayaalp, Cüneyt; Tatlı, Faik; Ölmez, Aydemir; Kutlu, RamazanTanısal değeri yüksek tek bir laboratuar veya radyolojik tetkik olmadığı için mide volvulusu tanısı koymak zordur. Son beş yıldır aralıklı şikayetleri olan 65 yaşındaki bayan hasta, son bir ayda hemen her yemekten sonra artan karın ağrısı, bulantı, kusma ve kilo kaybı şikayetleri ile başvurdu. Akciğer grafisinde mediastende gaz gölgesi vardı. Özefagus-mide-duodenum grafisinde, midede rotasyon anomalisi vardı ve mide fundusu diafragma üzerinde görülüyordu. Olgu cerrahi yöntemle tedavi edildi. Laparatomi ile gastrik detorsiyon, gastropeksi, ve diafragmatik herni onarımı yapıldı. Sonuç olarak dispeptik şikayetleri olan ve akciğer grafisinde mediastende alışılmadık gaz gölgesi görülen hastalar da mide volvulusu tanısı akla getirilerek, özefagus- mide- duodenum grafisi çektirilmelidir.Öğe Mide volvulusu(2008) Pişkin, Turgut; Aydın, Cemalettin; Kayaalp, Cüneyt; Tatlı, Faik; Ölmez, Aydemir; Kutlu, RamazanTanısal değeri yüksek tek bir laboratuar veya radyolojik tetkik olmadığı için mide volvulusu tanısı koymak zordur. Son beş yıldır aralıklı şikayetleri olan 65 yaşındaki bayan hasta, son bir ayda hemen her yemekten sonra artan karın ağrısı, bulantı, kusma ve kilo kaybı şikayetleri ile başvurdu. Akciğer grafisinde mediastende gaz gölgesi vardı. Özefagus-mide-duodenum grafisinde, midede rotasyon anomalisi vardı ve mide fundusu diafragma üzerinde görülüyordu. Olgu cerrahi yöntemle tedavi edildi. Laparatomi ile gastrik detorsiyon, gastropeksi, ve diafragmatik herni onarımı yapıldı. Sonuç olarak dispeptik şikayetleri olan ve akciğer grafisinde mediastende alışılmadık gaz gölgesi görülen hastalar da mide volvulusu tanısı akla getirilerek, özefagus- mide- duodenum grafisi çektirilmelidir.Öğe Mirizzi sendromu tip 2: Olgu sunumu(Dicle Tıp Dergisi, 2009) Ölmez, Aydemir; Doğan, Reşat; Aydın, Cemalettin; Pişkin, Turgut; Kayaalp, CüneytÖz: Mirizzi sendromu safra kesesi taşı hastalığının nadir bir komplikasyonu olup, bu hastaların yaklaşık %1’ inde meydana gelmektedir. Modern görüntüleme tekniklerine rağmen bazı olgular ameliyat öncesi dönemde belirlenememektedir. Mirizzi sendromunun günümüzdeki tedavisi cerrahidir. Mirizzi sendromu varlığında, özellikle laparoskopik cerrahide, safra kanalı yaralanma riski artmaktadır. Bu nedenle, gerek preoperatif gerekse laparoskopi esnasında erken tanı önemlidir. Burada tıkanma sarılığı ile müracaat eden, kolelitiazis ve koledokolitiazis tespit edilen 29 yaşında bir kadın hasta sunulmuştur. Preoperatif endoskopik retrograd kolangiografi ile koledok taşı alınmış ancak Mirizzi sendromu tanısı preoperatif koyulamamıştır. Laparoskopi esnasında erken dönemde Mirizzi sendromu olduğu düşünülen olguda konversiyon uygulanmıştır. Herhangi bir safra yolu yaralanması oluşmayan, kolesistektomi ve koledoğa T-tüp uygulaması ile tedavi edilen hasta sorunsuz olarak taburcu edilmiştir.Öğe Postoperative hypoparathyroidism in total thyroidectomy incidence and predictive factors(Turkish Journal of Endocrinology and Metabolism, 2007) Söğütlü, Gökhan; Çıkım Sertkaya, Ayşe; Ölmez, Aydemir; Şahin, İbrahim; Çıkım, Kerim; Işık, Burak; Cinpolat, Özgür; Pişkin, Turgut; Kırımlıoğlu, VedatObjective: Total thyroidectomy is increasingly accepted as a choice of treatment not only for malignant but also for benign thyroid disorders. Nowadays, postoperative hypocalcaemia is the major concern in total thyroidectomy. The aim of this study is to quantify risk factors contributing to postoperative hypocalcaemia rates. Material and methods: Medical records of 88 patients who underwent total thyroidectomy from 2000 to 2004 were reviewed. In addition to demographic information, postoperative hypocalcaemia and related risk factors were identified. Results: The most common indication for total thyroidectomy was multinodular goiter (53.4%). One patient with anaplastic thyroid carcinoma died because of respiratory failure (1.1%). Temporary and permanent hypoparathyroidism rates were 26.1% and 3.4 %, respectively. Parathyroid reimplantation was performed to 7 patients (7.9%). Indication of surgery was statistically associated with an increased incidence of hypocalcemia (P=0.019 for thyroid carcinoma and P=0.005 for completion thyroidectomy), whereas, sex, age, neck dissection and parathyroid reimplantation were not. Conclusions: Postoperative hypocalcaemia is the major concern for thyroid surgeons. Completion and total thyroidectomy for thyroid malignancy increased postoperative hypoparathyroidism. With meticulous attention to operative technique and anatomical detail, surgeons can achieve low morbidity rates.Öğe Rektal Prolapsus için Lokal Anestezi ve Sedasyon ile Perineal Rektosigmoidektomi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Pişkin, Turgut; Aydın, Cemalettin; Ölmez, Aydemir; Sağır, Vedat; Kayaalp, Cüneyt; Toprak, Hüseyin İlksenBu çalışmada yaşı ve ek hastalıkları nedeniyle genel anestezi alması riskli olan ve ileri derecede lumbal osteoartrit ve deformite nedeniyle spinal veya epidural anestezi uygulanamayan bir hastaya lokal anestezi ve sedasyon desteğiyle yapılan perineal rektosigmoidektomi (Althemeier) ameliyatı sunulmuştur. Yetmiş altı yaşında kadın hastada lokal anestezi ve sedasyon ile toplam 13 cm barsak dışarıya çekildi ve rezeksiyon yapıldı. Anterior levatoroplasti eklendi. Lidokain lokal infiltrasyonu ve sedasyon amacıyla ketamin, fentanil ve propofol destekleri ile ameliyat tamamlandı. Ameliyat 120 dakika sürdü ve kanama miktarı 50 ml kadardı. Postoperatif birinci günde oral sulu gıda başlandı. Herhangi bir komplikasyon gelişmeyen hasta postoperatif beşinci günde taburcu edildi. Takiplerinde kabızlık şikayetinin devam etmesine rağmen hastanın inkontinansı düzeldi. Postoperatif 24. ayda nüksü yoktu. Rektal prolapsusta perineal rektosigmoidektominin gerektiğinde lokal anestezi altında ve sedasyon desteği ile yapılabilmesi işleme önemli bir avantaj kazandırmaktadır.Öğe Safra kesesi polibini taklit eden semptomatik heterotopik pankreas(Fırat Tıp Dergisi, 2009) Ölmez, Aydemir; Aydın, Cemalettin; Söğütlü, Gökhan; Kırımlıoğlu, Hale; Ersan, Veysel; Kayaalp, CüneytÖz: Safra kesesi yerleşimli heterotopik pankreasın semptomatik olması son derece nadirdir. Bildirilen olguların çoğunda heterotopik pankreas patolojik inceleme sonrası tesadüfen saptanmıştır. Yirmibir yaşında erkek hasta bir yıldır olan karın ağrısı şikayeti ile başvurdu. Ultrasonografide safra kesesi boynuna yerleşimli 11x7 mm ve 3 mm boyutlarında iki adet polip saptandı. Semptomatik ve 1cm üzerinde polip olması nedeniyle hastaya kolesistektomi önerildi. Cerrahi tedaviyi kabul eden hastaya laparoskopik kolesistektomi uygulandı ve sonrasında hasta sorunsuz olarak taburcu edildi. Yapılan histopatolojik incelemede safra kesesi duvarında heterotopik pankreas dokusu tespit edildi. Geç dönem takiplerde (20 ay) hastanın şikayetlerinin ortadan kalktığı öğrenildi. Sonuç olarak safra kesesinde yerleşimli heterotopik pankreas, semptomlara neden olduğunda kolesistektomi ile tedavi edilmesi gereken ve safra kesesi içerisinde yer işgal eden kitlelerin ayırıcı tanısında akılda tutulması gereken bir patolojidir.Öğe Sakruma invaze lokal nüks rektum kanserlerinde abdominosakral rezeksiyon(Kolon ve Rektum Hastalıkları Dergisi, 2009) Aydın, Cemalettin; Ölmez, Aydemir; Pişkin, Turgut; Gönültaş, Fatih; Kayaalp, Cüneyt; Yılmaz, SezaiÖz: AMAÇ: Posteriora fikse nüks rektum kanserli olgularda yapılan abdominosakral rezeksiyonları incelemek. YÖNTEMLER: Yaşları 25-63 arasında olan beş erkek, bir kadın toplam altı olgu ameliyat edildi. Tümüne daha önceden aşağı anterior rezeksiyon işlemi uygulanmıştı. Tüm olgularda tek evreli cerrahi işlem uygulandı. Sakrektomi seviyesi üç olguda sakral 2, diğer üç olguda ise sakral 3 seviyesindendi. İki olguya koloanal anastomoz, üç olguya abdominoperineal rezeksiyon, bir olguya pelvik eksantrasyon uygulandı. BULGULAR: Postoperatif hastanede kalış süresi 25-35 gün arasında değişti. Morbidite %100 olmasına karşın mortalite hiçbir hastada görülmedi. Altı olgudan ikisinde temiz cerrahi sınırlara ulaşılabildi. Bu olgularda ortalama yaşam süresi 40 ayın üzerindeydi. Cerrahi sınırları pozitif olanlarda ortalama yaşam süresi 15 aydı. Bir yıllık yaşam süresi %66 iken üç yıllık yaşam süresi %40 idi. SONUÇ: Abdominosakral rezeksiyonlar önemli morbidite ve uzamış hastanede kalma süresine neden olurlar. Buna rağmen, temiz cerrahi sınır elde edilecek ise hastalıksız uzun yaşam süresi sağlanacağından, sakruma invaze lokal nüks rektum kanserlerinde abdominosakral rezeksiyonu önermekteyiz.Öğe Tuberculosis of the thyroid gland an uncommon cause of thyroid nodules(Turkish Journal of Endocrinology and Metabolism, 2006) Söğütlü, Gökhan; Işık, Burak; Yılmaz, Mehmet; Karadağ, Neşe; Ölmez, Aydemir; Kebebew, Electron; Kırımlıoğlu, VedatWe present the case of a 33-year-old woman with tuberculosis of the thyroid. She presented with a thyroid mass, weakness and palpitation for two years.The diagnosis was established on histological examination after thyroid lobectomy. She had an uneventful recovery and received antituberculous medications. Keywords: Tuberculosis, thyroid gland, thyroid noduleÖğe Tuberculosis of the thyroid gland an uncommon cause of thyroid nodules(Turkish Journal of Endocrinology and Metabolism, 2006) Söğütlü, Gökhan; Işık, Burak; Yılmaz, Mehmet; Karadağ, Neşe; Ölmez, Aydemir; Kebebew, Electron; Kırımlıoğlu, VedatWe present the case of a 33-year-old woman with tuberculosis of the thyroid. She presented with a thyroid mass, weakness and palpitation for two years.The diagnosis was established on histological examination after thyroid lobectomy. She had an uneventful recovery and received antituberculous medications.