Yazar "Örüm, Mehmet Hamdi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aminoguanidin ve kardiyovasküler sistem(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri, 2012) Parlakpınar, Hakan; Örüm, Mehmet Hamdi; Acet, AhmetAminoguanidin (AG), yüzyıldan uzun bir süredir bilinen, yapısal olarak L-Arjinin aminoasitine benzeyen, indüklenebilir nitrik oksit sentaz (iNOS)’u selektif olarak inhibe eden, bu şekilde azalmış nitrik oksit (NO) oluşumuna neden olan bir bileşiktir. AG’nin önemli biyolojik etkileri geçtiğimiz yıllarda keşfedilmiştir. Keşfedilen ilk biyolojik etkisi, histamin, putreskin gibi aktif diaminlerin oksidatif deaminasyonunu katalizleyen, diamin oksidaz’ın inhibisyonudur. AG, etkili bir antioksidan ve serbest radikal süpürücüdür. AG hücre ve dokularda lipid peroksidasyonunun oluşumunu önler. Pek çok araştırmacı bu özellikleri üzerinden, AG’nin kardiyovasküler sistemdeki rolünü açıklamaya çalışmıştır. NO vasküler tonusun düzenlenmesi, endotel bütünlüğünün ve permeabilitesinin düzenlenmesi ve miyokard kontraktilitesinin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Bu derlemede AG’nin kardiyovasküler sistem üzerindeki etkilerinin gözden geçirilmesi amaçlandı.Öğe The Antioxidant Effect of Melatonin on Myocardial Ischemia Reperfusion Injury in Experimental Studies(2014) Parlakpınar, Hakan; Örüm, Mehmet HamdiA lot of mechanisms play major role in the myocardial ischemia reperfusion injury (MI/R), especially reactive oxygen species (ROS) which they formed rapidly when molecular oxygen enters into the cell. Melatonin, major hormone of the pineal gland, has very strong antioxidant and free radical scavenger effects. Besides, melatonin plays an important role in the regulation of various body functions including circadien sleep rhythms, blood pressure, oncogenesis, retinal function, and immunity. It can be possible to say that oxidative stress occurs during MI/R and melatonin administration exerts an infarct size limiting effect, antiapoptic, antiarryhtmic effects and enhances antioxidant activity of the heart.Öğe BİR EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİNDE AYAKTAN VE YATAN HASTALAR İÇİN İSTENEN PSİKİYATRİ KONSÜLTASYONLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ: 2018 YILI VERİLERİ(2019) Eğilmez, Oğuzhan Bekir; Örüm, Mehmet Hamdi; Kara, Mahmut Zabit; Örüm, GamzeÖz: Amaç: Adıyaman, merkezinde tek bir eğitim ve araştırma hastanesibulunan ve bu nedenle psikiyatri konsültasyon istemlerinin tüm ilmerkezini yansıttığı bir ildir. Yapılan literatür taramasında, Adıyamanilinin verilerini bir yılı esas alarak ele alan bir konsültasyon-liyezonpsikiyatrisi çalışmasının bulunmadığı görülmüştür. Biz bu çalışmada2018 yılı içerisinde yatan ve ayaktan hastalar için istemde bulunulanpsikiyatri konsültasyonlarını incelemeyi amaçladık.Gereçveyöntem: Hasta kayıt sistemi aracılığıyla retrospektif olarakkonsültasyon istemleri incelendi. Yaş, cinsiyet gibi sosyodemografikveriler, konsültasyon isteminde bulunan bölüm adı, bu bölümlerdeki anayatış tanısı ve konulan psikiyatrik tanılar elde edildi.Bulgular: Toplam hasta sayısı 1028’di. Kadınların yaş ortalaması49,21±21,64 (yıl), erkeklerin yaş ortalaması 45,29±20,29 (yıl)’du.Acil tıptan 330 (%32,1), iç hastalıklarından 123 (%12,0), ortopedi vetravmatolojiden 71 (%6,9), beyin ve sinir cerrahisinden 64 (%6,2),palyatif yara bakımından 53 (%5,2), göğüs hastalıklarından 51 (%5,0)istem yapılmıştı. Yatış yapılan bölümdeki ana tanılar şöyleydi: Özkıyım girişimi 135 (%13,1), anksiyete bozukluğu 125 (%12,1), lösemilenfoma 88 (%8,6), pre-operatif değerlendirme 48 (%4,7), şizofreni39 (%3,8). Psikiyatrik olarak konulan tanılar şu şekildeydi: Majördepresif bozukluk 251 (%24,4), anksiyete bozukluğu 183 (%17,8),uyku bozukluğu 142 (%13,8), deliryum 102 (%9,9), genel psikiyatrikmuayene 84 (%8,2), panik bozukluk 56 (%5,4). Acil, cerrahi ve dâhilibölümler diye üçe ayrılan istemlere göre bu üç hasta grubunda yaşortalaması anlamlı olarak farklıydı (p<0,001). Acil konsültasyonlarıarasında erkek sayısı, dâhili bölüm konsültasyonları arasındaki kadınsayısı anlamlı olarak fazlaydı (p<0,001).Sonuç: Bu çalışma, Adıyaman ili merkezinin psikiyatrik konsültasyonistem özelliklerinin incelendiği ilk çalışmadır. Psikiyatri bölümündeyapılacak planlamalara yol göstermesi ve diğer bölge ve illerlekarşılaştırılması amaçlanmıştır.Öğe İlaca bağlı nefrotoksisitede serbest oksijen radikalleri(Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi, 2013) Parlakpınar, Hakan; Örüm, Mehmet Hamdi; Acet, AhmetÖz: İlaca bağlı nefrotoksisitenin ortaya çıktığı kişilerin çoğunda, hasarın yatkınlığına sebep olan risk faktörleri bulunmaktadır. Bunlar hastaya, böbreğe ve ilaca spesifik risk faktörleridir. Nefrotoksisite böbreğin bütün kısımlarını etkileyebilir ve bu durum akut ya da kronik böbrek hastalığı, çeşitli tübülopatiler ve proteinürik böbrek hastalıklarını içeren bir ya da daha fazla klinik böbrek patolojileri ile sonuçlanabilir. Tedavi planı, nefrotoksik ajanın toksisiteyi oluşturma mekanizmasına bağlıdır. Bazı ajanların böbrekteki toksik etkisi oksitadif stres ortamı oluşturarak gerçekleşmektedir. Deneysel koşullarda antioksidan tedavinin toksik ajanlara karşı oluşabilecek muhtemel hasarı azalttığı iyi bilinmektedir. Risk faktörlerini tanımlamak ve nefrotoksisite patofizyolojisi hakkında bilgi sahibi olmak, ilaca ve toksinlere bağlı böbrek hasarının azaltılmasında ilk adımdır. Başlık (İngilizce): Free oxygen radicals in drug-induced nephrotoxicity Öz (İngilizce): Many of the patients with drug-induced nephrotoxicity have risk factors that lead to the damage. Among these factors, there are patient, kidney and drug-specific risk factors. All compartments of the kidney can be affected and results in one or more clinical renal pathologies include acute or chronic kidney disease, various tubulopathies and proteinuric renal disease. Treatment plan depends on how to create a form of toxicity. The toxic effect of the some nephrotoxic agents on kidney is realized by creating an oxidative stress atmosphere. It is well established that antioxidant therapy reduced possible damage caused by toxic agents in experimental conditions. Recognizing the risk factors and obtaining of information regarding the pathophysiology of nephrotoxicity are the first step in reducing the renal injury related to drugs and toxins.Öğe Kafeik asit fenetil ester (KAFE) ve miyokardiyal iskemi reperfüzyon (Mİ/R) hasarı(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2012) Parlakpınar, Hakan; Örüm, Mehmet Hamdi; Acet, Ahmetİskemi, doku hasarı ile sonuçlanan, dokuya yetersiz oksijen ve besin desteğine yol açan kan akımı durması veya azalmasını ifade eder. Miyokard dokusunun yaşamının devam edebilmesi için iskemik alanın erken reperfüzyonu önemlidir. Ancak reperfüzyonun kendisi de, reperfüzyon hasarı olarak adlandırılan miyokard hücrelerinin ölümü ile sonuçlanır. Miyokardiyal iskemi-reperfüzyon (Mİ/R) hasarının özellikle reperfüzyon dönemindeki artmış serbest radikal üretimi ve hücre içi aşırı kalsiyum yüklenmesi ile ilişkili olduğuna inanılmaktadır. Araştırmacılar, Mİ/R hasarını önlemek için kullanılabilecek ajanlar üzerinde pek çok çalışmalar yapmaktadır. Bal arısı kovanlarından elde edilen propolisin aktif bir bileşeni olan kafeik asit fenetil ester (KAFE)’ nin antikarsinojenik, immünomodülatör, antiinflamatuvar ve antioksidan özelliklerinin olduğu bilinmektedir. KAFE, serbest radikalleri süpüren ve antioksidan enzimleri aktive eden bir ajandır. Bu bulgular KAFE’ nin iskemik kalp hastalıklarının önlenmesi ve tedavisinde, özellikle hayatı tehdit eden reperfüzyon aritmilerinde ve ileriki yaşam kalitesini etkileyebilen infarkt alanının önlenmesinde klinik olarak test edilebileceğini düşündürmektedir. Bu derlemede Mİ/R hasarının mekanizmaları ve KAFE’ nin Mİ/R ile ilgili hasar üzerindeki etkilerinin gözden geçirilmesi amaçlandı.Öğe Kardiyovasküler Sistemde Anjiyotensin II Tip 2 reseptörü (AT2) ve Agonistleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Parlakpınar, Hakan; Sağır, Mustafa; Örüm, Mehmet HamdiAngiotensin II is an effector peptide of the renin angiotensin system. Angiotensin II which regulates cellular growth in response to developmental, physiological, and pathological processes has two main receptor subtypes which are the AT1 and AT2 receptor. It is well established that angiotensin II has an important role in regulating cardiovascular hemodynamics and structure. Most of the known effects of angiotensin II in cardiovascular system are attributable to the AT1 receptor, and it has been a drug target in cardiovascular disease for many years. On the other hand, less was known about the AT2 receptor and it remained only an academic interest. This circumstance has changed with the synthesis of a first non-peptide AT2 receptor agonist, compound 21. The studies using compound 21 indicated tissue protective effects and functional improvement after myocardial infarction. Then, the research has continued to reveal AT2 receptor mediated effects in cardiovascular system. Herein, we will discuss the role of the peptide (CGP42112A, novokinin) and the non-peptide (compound 21) AT2 receptor agonists in the cardiovascular system.Öğe Kardiyovasküler Sistemde Anjiyotensin II Tip reseptörü (AT2) ve Agonistleri(2013) Parlakpinarl, Hakan; Örüm, Mehmet Hamdi; Sağırl, MustafaAnjiyotensin renin anjiyotensin sisteminin etkili bir peptididir. Gelişimsel, fizyolojik ve patolojik süreçler içerisinde hücresel büyümeyi düzenleyen Anjiotensin ll' nin ATı ve AT2 olmak üzere başlıca iki reseptör alt tipi vardır. Kardiyovasküler hemodinami ve yapının düzenlemesinde Anjiotensin ll' nin önemli bir role sahip olduğu iyi bir şekilde ortaya konulmuştur. Anjiotensin , kardiyovasküler sistem üzerindeki pek çok etkisini ATı reseptörü üzerinden gerçekleştirmekte olup, bu özelliği ile kardiyovasküler hastalıklarda yıllardır bir ilaç hedefi olarak kullanılmaktadır. Buna karşılık, AT2 reseptörünün katkısı ise çok fazla bilinmemekte ve sadece akademik bir ilgi alanı olarak kalmaktaydı. llk non-peptid AT2 reseptör agonisti compound 21' in sentezlenmesi ile bu durum değişti. Compound 21 kullanılarak yapılan çalışmalar miyokard infarktüsü sonrasında doku koruyucu ve fonksiyonel iyileştirici etkilerini ortaya çıkardı. Daha sonra kardiyovasküler sistemde AT2 reseptör aracılı etkilerin ortaya çıkarılması için çalışmalar yapılmaya devam edildi. Biz bu derlemede peptid (CGP42112A, novokinin) ve non--peptid (compound 21) AT2 reseptör agonistlerinin kardiyovasküler sistem üzerindeki etkilerini tartışacağız.Öğe Kardiyovasküler sistemde anjiyotensin ıı tip 2 reseptörü (at2) ve agonistleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Parlakpınar, Hakan; Sağır, Mustafa; Örüm, Mehmet HamdiAnjiyotensin II renin anjiyotensin sisteminin etkili bir peptididir. Gelişimsel, fizyolojik ve patolojik süreçler içerisinde hücresel büyümeyi düzenleyen Anjiotensin II’ nin AT1 ve AT2 olmak üzere başlıca iki reseptör alt tipi vardır. Kardiyovasküler hemodinami ve yapının düzenlemesinde Anjiotensin II’ nin önemli bir role sahip olduğu iyi bir şekilde ortaya konulmuştur. Anjiotensin II, kardiyovasküler sistem üzerindeki pek çok etkisini AT1 reseptörü üzerinden gerçekleştirmekte olup, bu özelliği ile kardiyovasküler hastalıklarda yıllardır bir ilaç hedefi olarak kullanılmaktadır. Buna karşılık, AT2 reseptörünün katkısı ise çok fazla bilinmemekte ve sadece akademik bir ilgi alanı olarak kalmaktaydı. İlk non-peptid AT2 reseptör agonisti compound 21’ in sentezlenmesi ile bu durum değişti. Compound 21 kullanılarak yapılan çalışmalar miyokard infarktüsü sonrasında doku koruyucu ve fonksiyonel iyileştirici etkilerini ortaya çıkardı. Daha sonra kardiyovasküler sistemde AT2 reseptör aracılı etkilerin ortaya çıkarılması için çalışmalar yapılmaya devam edildi. Biz bu derlemede peptid (CGP42112A, novokinin) ve non-peptid (compound 21) AT2 reseptör agonistlerinin kardiyovasküler sistem üzerindeki etkilerini tartışacağız.Öğe Myocardial necrosis markers in myocardial ischemia reperfusion (MI/R) injury: a review(2017) Örüm, Mehmet Hamdi; Parlakpınar, Hakan; Ozhan, OnuralMyocardial ischemia/reperfusion injury is one of the main causes of morbidity and mortality in the world. This injury is experienced by patients suffering from cardiovascular diseases such as coronary heart diseases and subsequently undergoing reperfusion treatments in order to manage the conditions. Ischemia can be especially detrimental to the heart due to its high energy demand. Several cellular alterations have been observed upon the onset of ischemia. The danger created by cardiac ischemia is somewhat paradoxical in that a return of blood to the tissue, termed reperfusion, can result in further damage. The serum markers of myocardial injury are used to help in establishing the diagnosis of myocardial infarction. Use of various biochemical markers, including lactate dehydrogenase (LDH), creatine kinase (CK) total enzyme activity, CK-MB activity, Myoglobin, CK-MB mass, cardiac troponin I (cTnI), and cardiac troponin T (cTnT) have been investigated for noninvasive assessment of reperfusion. It is hoped that further studies will help refine the clinical use of new biomarkers like high-sensitivity cardiac troponin (hs-cTn) immunoassays in myocardial injuryÖğe Myocardial necrosis markers in myocardial ischemia reperfusion MI R injury a review(Medicine Science | International Medical Journal, 2017) Parlakpınar, Hakan; Örüm, Mehmet Hamdi; Özhan, OnuralMyocardial ischemia/reperfusion injury is one of the main causes of morbidity and mortality in the world. This injury is experienced by patients suffering from cardiovascular diseases such as coronary heart diseases and subsequently undergoing reperfusion treatments in order to manage the conditions. Ischemia can be especially detrimental to the heart due to its high energy demand. Several cellular alterations have been observed upon the onset of ischemia. The danger created by cardiac ischemia is somewhat paradoxical in that a return of blood to the tissue, termed reperfusion, can result in further damage. The serum markers of myocardial injury are used to help in establishing the diagnosis of myocardial infarction. Use of various biochemical markers, including lactate dehydrogenase (LDH), creatine kinase (CK) total enzyme activity, CK-MB activity, Myoglobin, CK-MB mass, cardiac troponin I (cTnI), and cardiac troponin T (cTnT) have been investigated for noninvasive assessment of reperfusion. It is hoped that further studies will help refine the clinical use of new biomarkers like high-sensitivity cardiac troponin (hs-cTn) immunoassays in myocardial injury.