Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Özcan, Özlem" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bebeklik ve Erken Çocukluk Döneminin Ruhsal-Gelişimsel Değerlendirmesi: Bebek Ruh Sağlığı Ünitesi İşleyişi
    (2007) Öztop, Didem; Özcan, Özlem; Uslu, Runa; Erol, Neşe
    Öz: Amaç: Ruhsal bozuklukların öncüllerinin olabildiğince erken dönemde tanınması, tanımlanması ve sağaltımının; bireyin ruh sağlığını uzun dönemde olumlu etkileyeceği varsayılmaktadır. Bebeklik döneminde ruhsal bozukluğun gelişimine yol açan çok boyutlu süreçler, sonraki gelişim basamaklarını da etkilemektedir. Bu yazı, yaşamın ilk üç yılında sağlıklı gelişimi engelleyebilecek sorunları gidermeyi ve sağlıklı gelişimi korumayı hedefleyen ve Türkiye'de Ankara Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'nda ilk kez kurulmuş olan Bebek Ruh Sağlığı Ünitesi'nde bebeklere, küçük çocuklara ve bakım verenlerine değerlendirme yaklaşımlarını tanıtmayı amaçlamıştır. Yöntem: Bebek Ruh Sağlığı Ünitesi'nde uygulanan öykü alma, ruhsal muayene, gelişim değerlendirmesi ve tanılama yöntemleri açıklanmıştır. Sonuç: Bebek ruh sağlığı, ülkemizde ve dünyada yeni gelişen bir alandır. Bebeklerin ve küçük çocukların bakım verenleriyle birlikte, gelişim dönemlerine uygun biçimde; çağdaş ve yapılandırılmış özel değerlendirme, tanı ve sağaltım yöntemleri kullanılarak bilinçli, titiz ve farklı uzmanlık alanlarının katıldığı bir yaklaşım ile ele alınmaları gereklidir. Bu alanda kullanılan değerlendirme araçları, tanı ölçütleri, yöntemleri alandaki değişimlere uygun biçimde, düzenli olarak yenilenmeli ve geliştirilmelidir. Tartışma: Bebek ve küçük çocukların değerlendirilmesi, kliniğimizde uygulanan biçimiyle çağdaş dünya yazını ışığında tartışılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Coexistence of PFAPA syndrome with separation anxiety
    (2019) Dönmez, Yunus Emre; Özcan, Özlem; Tabel, Yılmaz
    Abstract: PFAPA syndrome is an auto inflammatory disease. Researchers have stated that auto inflammatory mechanisms can play a role in etiology of several psychiatric diseases and for this reason auto inflammatory diseases are frequently associated with psychiatric disorders. The purpose of this paper, it is aimed to report two cases diagnosed with PFAPA syndrome and having psychiatric symptoms and to discuss them accompanied by literature data. As authors, in the light of cases we report and literature knowledge, we think that children with PFAPA syndrome could be under risk in terms of psychiatric problems due to common inflammatory etiology.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ergen hastada aripiprazole bağlı nöroleptik malign sendrom bir olgu sunumu
    (Nöro Psikiyatri Arşivi, 2011) Kamışlı, Özden; Özcan, Özlem; Kaplan, Yüksel; Özcan, Abdulcemal
    Nöroleptik Malign Sendrom(NMS) sıklıkla antipsikotik kullanımına bağlı, nadir görülen bir sendromdur. Bu sendromda genellikle hipertermi, kas rigiditesi, otonomik bozukluklar, mental durum değişiklikleri, tremor, serum kreatinfosfokinaz yüksekliği ve lökositoz görülür. Aripiprazol flizofreni tedavisinde kullanılan yeni bir antipsikotiktir. Bu yazıda otizm ve mental retardasyon tanısı ile takip edilen ergen bir hastada düflük doz aripiprazol kullanımı ile ortaya çıkan NMS tablosu tartışılacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Erkek yalancı hermafrodit olguların yetiştirildikleri cinsiyetle ilişkili biyopsikososyal değişkenler
    (2007) Uslu, Runa; Öztop, Didem; Özcan, Özlem; Yılmaz, Savaş; Berberoğlu, Merih; Adıyaman, Pelin; Çakmak, Murat; Kerimoğlu, Efser; Öcal, Gönül
    Öz: Amaç: Kuşkulu eşeysel yapıya sahip çocuklarda yetiştirilme tutumlarının cinsel kimlik gelişimi üzerine etkisi konusunda günümüzde farklı görüşler bulunmaktadır. Bu çalışmada erkek yalancı hermafroditizmi olan olguların ana babaları tarafından yetiştirildikleri cinsiyetle ilişkili etmenlerin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çocuk psikiyatrisi polikliniğine cinsel kimlik gelişiminin değerlendirilmesi amacı ile gönderilen, 6 ay-14 yaşlar arasında, 28?i kız, 28?i erkek olarak yetiştirilmekte olan 56 erkek yalancı hermafroditizm olgusu çalışmaya alınmıştır. Olguların demografik ve biyolojik bilgileri dosya kayıtlarından elde edilmiştir. Ana babalara ve çocuklara Öykü Alma Görüşmesi, çocuklara Cinsel Kimlik Ölçeği, İnsan Resmi Çizme Testi, zeka ve gelişim değerlendirmeleri uygulanmıştır. Çocuklar serbest oyunda gözlemlenmişlerdir. Değişkenler, çocukların yetiştirildikleri cinsiyet bakımından karşılaştırılmışlardır. Bulgular: Erkek yetiştirilen çocukların daha küçük yaşta tanı için getirildikleri, daha çok geniş ailelerden geldikleri ve Prader skorlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Çocuklar yetiştirildikleri cinsiyete uygun cinsiyet rollerini benimsemiş görünmekle birlikte, İnsan Resmi Çizme Testi ve Cinsel Kimlik Ölçeği?nde tüm erkek çocukların yetiştirildikleri cinsiyeti benimsedikleri, öte yandan bazı kızların erkek cinsiyetine uygun bulgular verdikleri görülmüştür. Sonuç: Yetiştirilme cinsiyeti ile sorunun fark edildiği ve tanının konduğu yaşlar arasındaki ilişkiler, ülkemizde sorunun doğumda fark edilmesini ve erken dönemde tanıyı, cinsiyet tayinini ve tedaviyi sağlayacak önlemlerin alınmasının önemine işaret etmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kabakulak Meningoensefaliti Sonrası Gelişen Tourette Sendromu: Bir Olgu Sunumu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Özcan, Özlem; Yüksel, Tuğba; Cumurcu, Birgül; Güngör, Serdal
    Tourette sendromu (TS) ani, hızlı, istemsiz ve yineleyici motor-vokal tiklerle karakterize çocukluk çağı başlangıçlı nöropsikiyatrik bir bozukluk olup; etiyolojisinde immünolojik, genetik, epigenetik, hormonal ve çevresel faktörlerin rol oynayabileceği bilinmektedir. Son yıllarda A grubu B hemolitik streptekok, herpes simplex virus, varisella zoster virus, HIV, borrelia burddorferi gibi enfeksiyöz ajanlarla geçirilen enfeksiyonlardan sonra SSS tutulumuna bağlı olarak da tiklerin ortaya çıktığı ya da alevlendiği bildirilmektedir. Olgu: Bu olgu sunumunda kabakulak enfeksiyonundan yaklaşık 40 gün sonra ortaya çıkan, 2 yıldır motor ve vokal tikleri olan 12 yaşında bir erkek hastadan söz edilecektir. Sonuç: Bildirilen kabakulak sonrasında tikler gelişen ikinci olgu olması ve aripiprazol tedavisinden fayda görmesi nedeniyle bu olgu önemlidir. İkincil TS belirtileri bu önemli gelişimsel nöropsikiyatrik bozukluğu daha iyi anlamamıza katkı sağlayabilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Kabakulak meningoensefaliti sonrası gelişen tourette sendromu: bir olgu sunumu
    (2011) Özcan, Özlem; Yüksel, Tuğba; Elbozan, Birgül Cumurcu; Güngör, Serdal
    Tourette sendromu (TS) ani, hızlı, istemsiz ve yineleyici motor-vokal tiklerle karakterize çocukluk çağı başlangıçlı nöropsikiyatrik bir bozukluk olup; etiyolojisinde immünolojik, genetik, epigenetik, hormonal ve çevresel faktörlerin rol oynayabileceği bilinmektedir. Son yıllarda A grubu B hemolitik streptekok, herpes simplex virus, varisella zoster virus, HIV, borrelia burddorferi gibi enfeksiyöz ajanlarla geçirilen enfeksiyonlardan sonra SSS tutulumuna bağlı olarak da tiklerin ortaya çıktığı ya da alevlendiği bildirilmektedir. Olgu: Bu olgu sunumunda kabakulak enfeksiyonundan yaklaşık 40 gün sonra ortaya çıkan, 2 yıldır motor ve vokal tikleri olan 12 yaşında bir erkek hastadan söz edilecektir. Sonuç: Bildirilen kabakulak sonrasında tikler gelişen ikinci olgu olması ve aripiprazol tedavisinden fayda görmesi nedeniyle bu olgu önemlidir. İkincil TS belirtileri bu önemli gelişimsel nöropsikiyatrik bozukluğu daha iyi anlamamıza katkı sağlayabilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kurum bakımındaki çocuk ve ergenlerde davranış ve duygusal sorunların epidemiyolojisi; ulusal örneklemde karşılaştırmalı bir araştırma
    (2008) Şimşek, Zeynep; Erol, Neşe; Öztop, Didem; Özcan, Özlem
    Öz: Amaç: Kurum bakımında büyüyen 6-18 yaşları arasındaki çocukların davranış ve duygusal sorunlarını çoklu bilgi kaynaklarından elde ederek, ailesi yanında büyüyen çocuklarla karşılaştırmak, sorunların görülme sıklığını ve ilişkili faktörleri saptamak ve ruh sağlığı hizmet ihtiyacını belirlemektir. Yöntem: Kesitsel nitelikteki bu çalışmanın örneğini tabakalı, olasılıklı küme örnekleme yöntemiyle seçilen kurum bakımındaki 674 çocuk ile Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırmasında ulaşılan 6-18 yaşları arasındaki çocuklar oluşturmuştur. Veri toplamada ?Sosyo-Demografik Bilgi Formu?, ?6-18 Yaş Çocuk ve Gençlerde Davranış Değerlendirme Ölçeği-CBCL/6-18?, ?Öğretmen Bilgi Formu-TRF/6-18?, ?11-18 Yaş Grubu Gençler İçin Kendini Değerlendirme Ölçeği-YSR/11-18? kullanılmıştır. Bulgular: Bakım verenler, öğretmenler ve ergenlerden elde edilen bilgilere göre, sorun davranışların görülme sıklığı kurum bakımında %18.3 ile %47 arasında değişirken, ailesi yanında büyüyen çocuklarda %9 ile %11 arasındadır. Kurum bakımında dışa yönelim sorunlarının (%21.4-%41.9) içe yönelim sorunlarına (%6.2-%40.1) göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca sosyal sorunlar (%5.7-%11.7), düşünce sorunları (%7.2-%18.4) ve dikkat sorunlarının (%7.7-%31.4) da toplum örneğine göre (%1.6-%5.8) anlamlı olarak yüksek olduğu saptanmıştır. Kurum bakımına alınma yaşı, nedeni, kurum değiştirme, tekrarlayan fiziksel hastağın varlığı, bakım verenin niteliği, okul-yuva işbirliği, aile/akrabalarla iletişim, problem çözme becerisi, kadercilik, sigara-alkol kullanma, yeterlik düzeyi ve damgalama duygusal ve davranışsal sorunları açıklayıcı faktörler olarak saptanmıştır. Çocukların %2.4'ünün ruh sağlığı hizmetinden yararlandığı saptanmıştır. Sonuç: Kurum bakımına alternatif hizmetlerin geliştirilmesi, kurumdaki çocuklara yönelik rutin tarama programlarının uygulanması, çalışanların eğitimi ve ruh sağlığı hizmet ihtiyacının giderilmesine yönelik çalışmalar önceliklidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Okul Fobisi Olan Çocuklarda Ruhsal Bozuklukların Sıklığının Araştırılması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Özcan, Özlem; Aysev, Ayla
    Çalışmada okul fobisi olan çocuklarda ruhsal bozuklukların sıklığının araştırılması amaçlanmıştır. Materyal metot: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri polikliniğine Eylül 2002-Eylül 2003 tarihleri arasında okul fobisi ile başvuran 6-12 yaşları arasındaki 25 çocuk çalışmaya alınmıştır. Yaş ve cinsiyet açısından benzer 25 sağlıklı çocuktan kontrol grubu oluşturulmuştur. Tanılar DSM-IV tanı ölçütlerine göre konmuştur. Tüm çocuklara “Çocuklar İçin Depresyon Ölçeği”(ÇDÖ), Durumluk- Sürekli Kaygı Envanteri (ÇDSKE) uygulanmıştır. “4-18 Yaş Çocuk ve Gençlerde Davranış Değerlendirme Ölçeği” (CBCL) çalışmaya katılan tüm anne ve babalar tarafından doldurulmuştur. Bulgular: Okul fobisi olan çocukların 19’u (%76) ayrılık kaygısı bozukluğu (AKB), 3’ü (%12) sosyal fobi (SF), 2’si (%8) obsessif kompulsif bozukluk (OKB) ve 1 çocukta (%4) yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) tanısı aldı. Araştırma grubundaki çocukların ÇDÖ ve ÇDSKE puanları kontrol grubuna göre daha yüksek iken, anne ve babaları tarafından doldurulan CBCL’de kaygı depresyon alt ölçek puanları dışında her iki grup arasında ki fark anlamlı idi. Sonuç: Bu sonuçlar okul fobisi olan çocuklarda ciddi ruhsal bozuklukların görüldüğünü ve bu konuda psikiyatrik tedavinin önemini vurgulamaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Okul korkusu yakınması olan çocukların ana babalarında ruhsal bozukluklar
    (2006) Özcan, Özlem; Kılıç, Birim Günay; Aysev, Ayla
    Öz: Amaç: Çocuklarda okul korkusu yakınması genellikle ayrılık bunaltısına bağlı bir kaçınma davranışıdır. Bu çalışmanın amacı, okul korkusu yakınması olan çocukların ana babalarında ruhsal bozuklukları incelemektir. Yöntem: Bu çalışmada iki grup ana baba karşılaştırılmıştır: 1) Okul korkusu yakınması olan çocukların ana babaları (n= 50) 2) Ruhsal muayeneleri normal olan çocukların ana babaları (n= 50). Tüm ana babaların ayrıntılı ruhsal değerlendirmeleri, çocukların tanılarına kör bir araştırmacı tarafından DSM-IV için Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu (SCID-I) ile yapılmıştır. Özellikle bunaltı ve duygudurum bozukluklarını belirlemek amacıyla Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), Liebowitz Sosyal Anksiyete Skalası (LSAS) uygulanmıştır. Araştırma grubundaki ana babaların okul korkusu olan çocukları (n= 25), kontrol grubundaki ana babaların çocuklarıyla (n= 25) yaş ve cinsiyet açısından benzerdir ve tüm çocuklar DSM-IV tanı ölçütlerine dayalı olarak değerlendirilmiştir. Çocuk ve Gençler İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği (ÇGDÖ), ana babalar tarafından doldurulmuştur. Bulgular: Okul korkusu olan çocukların tümü değişik bunaltı bozuklukları tanıları almıştır. Bu çocukların ana babalarında psikopatoloji normal çocukların ana babalarından yüksek bulunmuştur. BDÖ, BAÖ ve LSAS korku/kaygı alt ölçeği puanları da daha yüksek olarak saptanmıştır. Sonuç: Okul korkusu yakınması olan çocukların ana babalarında psikopatoloji görülme oranlarının daha yüksek bulunması, bunaltı bozukluğu olan çocuklarda sağaltım girişimlerinin ana babaları kapsayacak biçimde olması gerektiğini düşündürmüştür.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Okülokutanöz albinizm ve otizm birlikteliği: Bir olgu sunumu
    (Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 2013) Çalışkan, Arzu Demir; Özcan, Özlem
    Öz: Okülokutanöz albinizm (OKA) göz, deri ve saçta hipopigmentasyonla seyreden, otozomal resesif geçiş gösteren melanin biyosentez bozukluğudur. Klinikte deri ve saç bulguları yanı sıra değişen derecelerde konjenital nistagmus, iris hipopigmentasyonu, retinal pigment epitelinde azalmış pigmentasyon, foveal hipoplazi, azalmış görme keskinliği ve kırma kusurları, renkli görmede bozulma ve fotofobi görülebilir. Otizm, tuberoskleroz ve ito hipomelanozu gibi hipomelanotik cilt lezyonlarıyla seyreden hastalıklarla ilişkilendirilmiş olmasına karüın OKA ile birlikteliği ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Bu yazıda OKA tanısı olan bir otizm olgusu literatür eşliğinde tartışılacaktır. Başlık (İngilizce): Oculocutaneous albınısm wıth autısm: A case report Öz (İngilizce): Oculocutaneous albinism (OCA) is an autosomal recessively inherited disease resulting in defective melanin biosyn- thesis, presenting with hypopigmentation in the eyes, skin and hair. Along with skin and hair symptoms, congenital nystagmus, iris hypopigmentation, reduced pigmentation of the retinal pigment epithelium, foveal hypoplasia, reduced visual acuity and refractive errors, impairment in coloured vision and photophobia may occur in various degrees as the clinical presentation. Although autism has been associated with disorders that present with hypomelanotic skin lesions, such as tuberous sclerosis and hypomelanosis of ito; data that link OCA and autism is scarce. In this case report, a case of autism diagnosed with OCA will be discussed in the light of literature.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    P50 sensory gating in children and adolescents with developmental stuttering
    (BULLETIN OF CLINICAL PSYCHOPHARMACOLOGY, 2009) Özcan, Özlem; Altınayar, Sibel; Özcan, Abdulcemal; Ünal, Süheyla; Karlıdağ, Rıfat
    Amaç: Kekemelik seslerin, hecelerin ve kelimelerin istemsiz tekran ve uzatilmasi ile konuima akiciliginin bozuldugu, nedeni tarn olarak bilinmeyen bir konu^ma bozuklugudur. Konuimanin akiciligjn saglanmasinda psikolojrk sosyal, ögrenme ¡le ilt^kilí unsurlar ve sensorimotor degijkenler önemli rol oynar. Beynin gelen uyanlari islemlemesinde ve uygun bir davranissal yanit olujturulmasinda duyusal kapilama gerekli bir ijlemdir. Duyusal kapilama, sinirli bi!gi ijleme kapasitesine sahip olan beyni, siirekii ve yogun bilgi akiii sirasmda gereginden fazia veya ili}kisiz olan uyaranlarin filtrelenmesini saglayarak ajiri yüklenmeden korur. l^itsel uyaranlann kapilanamamasi, i^itsel sinyallerin ijlenmesi ve i^itsel geribildirim mekanizmasini da bozarak konujma akiciliginm bozulmasina yol açabilir. Çalifmamizda kekemelikte duyusal kapilamanin bozulmuj olabilecegi hipotezjni test etmek i(;ir) gelijimsel kekemeligi olan çocuk ve ergenlerde duyusal kapilamanin durumunu P50 supresyonu ile degerlendirmeyi amaçladik. Yöntem; Calijmaya gelisimsel kekemeligi oian 7-18 yaj araliginda 20 çocuk ve etgen ile, konujma problemi olmayan yaj ve cinsiyet açismdan birebir eíleítirilmi} 20 saglikli kontrol alindi. Tüm olgulara bir çocuk psikiyatristi tarafindan psikiyatrik degerlendirme yapildi. Psikiyatrik, nörolojik ve kronik hastaligi olan, santral sinir sistemini etkileyen ilaç kullanim öyküsü ve ailesinde sizofreni öykusü olan olgular çalijma diji birakiidi. Tüm bu degerlendirmeierin ardindan P 50 supresyon degerlendirmesi elektroensefologram (EEG) ile kaydedildi. Cali^manin istatistiksel analizi SPSS paket programi kullanilarak yapildi. Her iki grubun P50 degerlerini kafiilajtifmak için Mann-Whitney U testi kuNanildi ve tüm anaiizlerde p<0.05 anlamlilik derececesi olarak kabul edildi. Bulgular: Çalijmada yer alan çocuk ve ergenlerin yaj ortalamasi 11,8 ±2,7, kekemelik bajlama ya^i 4,6±1,1 idi. Çalijmaya kalilanlann her iki grupta da 16'si |%80) erkek 4'ü (% 20) kizdi. Her iki grubun P50 amplitüt, latans, P50 supresyon oranlari arasinda istatistiksel olarak anlamli fark saptanmadi. Sonuç: Bu cali^manin sonuçlari çocuk ve ergenlerde P50 ile kekemelik arasmda bir ili^ki olmadigmi ortaya koymaktadir. Ancak kekeme çocuk ve ergenlerde duyusal kapilamayí degerlendiren bu ilk çali^ma. duyusal kapilamayí degerlendirmede kullanilan diger bir test oian prepulse inhibisyonla da, farklt yaj gruplannda ve daha genij örneklem üzerinde tekrarlanmalidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The relationship between prenatal testosterone and developmental stuttering in boys
    (2019) Dönmez, Yunus Emre; Özcan, Özlem; Bilgiç, Ayhan; Miniksar, Dilşad Yıldız
    Abstract: Stuttering is a multi-factorial speech disorder characterized by variousdysfluencies in the beginning and/or smooth flow of speech. Its incidenceis about 1% in the general population, with 80% of stuttering cases seen inchildren aged three to eight years. The etiology of developmental stutteringhas not been precisely explained. Several researchers report that neurologicalfactors, especially atypical lateralization of the speech and language processes,play an important role in the etiology of stuttering. Various hypothesessuggest that prenatal testosterone causes atypical hemispheric lateralization.The aim of this study was to investigate the role of prenatal testosterone inthe etiology of developmental stuttering by the use of the ratio of secondand fourth-digit lengths (2D: 4D).Totally 133 boys (49 boys who stutter and 84 boys who do not stutter)were included in the study. The age range of children participating in thestudy was determined as 2–12 years. In the comparative evaluation conductedbetween the stuttering group and the control group in terms of their right2D: 4D and left 2D: 4D ratios, it was found that the left 2D: 4D ratio of thepatients was significantly higher than that of the control group.We are of the opinion that prenatal testosterone may play a role in theetiology of developmental stuttering. The present study is the first studyin the literature to reveal a relationship between prenatal testosterone anddevelopmental stuttering.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim