Yazar "Özdemir, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 2017 defolimpik oyunlarında şampiyon olan Türk milli futbol takımının gol atma şekillerinin analizi(İnönü Üniversitesi, 2019) Özdemir, AhmetAraştırmanın amacı: Bu çalışma 2017 Samsun Yaz Defolimpik oyunlarında şampiyon olan Türk Milli Futbol Takımının başarısını istatiksel olarak analiz ederek öne çıkan yönlerin tespit edilmesi amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Veri toplama aracı olarak Mathball – Posiscope üyelik hesabım, supervisor üyelik hesabım ve Defolimpik Oyunları resmi internet sitesinden elde edilmiştir. Maçlar canlı yayında ve maçların kayıt altına alarak, sonradan bilgisayardan seyredilerek oluşturulan maç izleme kriter cetveli yöntemi ve el notasyon sistemi ile analiz edilmiştir. Bulgular: Defolimpik oyunların gol ile neticelenen hücum süresi ortalama 9 saniye olarak belirlenmiştir. 2017 Defolimpik oyunlarında şampiyon olan işitme engelliler Türk Milli Futbol Takımının attığı gollerin daha çok 76-90 dakikaları arasında ve maçın ikinci 45 dakikalık yarısında olduğu belirlenmiştir. 2017 Defolimpik oyunlarında şampiyon olan işitme engelliler Türk milli futbol takımının attığı gollerin hücum biçimi incelendiğinde %45 ile en çok golün hızlı hücum ile gerçekleşmiştir. 2017 Defolimpik oyunlarında şampiyon olan işitme engelliler Türk Milli Futbol Takımının gol ile sonuçlanan hücumlarına baktığımızda gollerin tamamı %100 0-5 pas arasında meydana geldiği belirlendi. En çok golün 2 pas %40 ile gerçekleştiği belirlenmiştir. Sonuç: 2017 Defolimpik oyunlarında şampiyon olan Türk Milli Futbol Takımının gol ile neticelenen hücum süreleri literatürdeki başka çalışmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedir. Yapılan çalışma ile işitme engelliler futbolunun karakteristiğini belirlemede ve maçta uygulanacak, futbol maçının yapısına uygun antrenman modelleri geliştirilmesine büyük oranda fayda sağlayacağı öngörülmektedir.Öğe Buluş yoluyla öğrenme yönteminin düz anlatım yöntemine kıyasla rutin olan ve olmayan problem çözmeye etkisi(İnönü üniversitesi Eğitim Fakültesi, 2019) Kablan, Zeynel; Özdişci, Selda; Özdemir, Ahmet; Özarmut, Şeyda; Erçoban, Mehmet; Daymaz, Bahar; Aydın, MerveBu araştırmada matematik derslerinde kullanılan düz anlatım ile buluş yoluyla öğrenme yöntemleri, rutin olan ve olmayan problem çözme puanları açısından karşılaştırılmıştır. Araştırmada buluş yoluyla öğrenme yönteminin sınıfta kural ezberletmek yerine, kuralın anlamının kavratıldığı bir yöntem olarak nitelendirilmiştir. Yarı deneysel yöntemin kullanıldığı bu araştırma, öntest-sontest karşılaştırma gruplu deney deseni ile yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubu elverişli örnekleme yöntemine göre belirlenmiştir. Araştırmanın katılımcıları kontrol grubu 23, deney grubu 28 olmak üzere toplam 51 sekizinci sınıf öğrencisinden oluşmaktadır. Araştırmanın deneysel işlemleri sekiz ders saati sürmüş, deney gruplarına farklı öğretim yöntemleri uygulanmış, ancak grupların ders içeriği ve öğretim sürecinde kullanılan problemler açısından benzer olması sağlanmıştır. Araştırma sonucunda iki yöntem arasında rutin problemler açısından anlamlı bir fark yok iken, rutin olmayan problem çözme puanları açısından buluş yoluyla öğrenme yöntemi lehine anlamlı bir fark olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe The Effect of Discovery Learning Method on Routine and Non-Routine Problem-Solving Scores Compared to Direct Instruction(2019) Kablan, Zeynel; Özdişçi, Selda; Özdemir, Ahmet; Özarmut, Şeyda; Erçoban, Mehmet; Daymaz, Bahar; Aydın, MerveAbstract:This study compares discovery learning and direct instruction in terms of routine and nonroutine problem-solving level. Discovery learning was defined in the study as a method ofcomprehending a rule rather than memorizing it. This study was designed as pretestposttest comparison group study and a quasi-experimental study. The participantsconsisted of 51 eighth-grade students selected using the convenience sampling technique.The routine and non-routine problems were implemented in each group for 8 lesson hours.A different teaching method was performed in the experimental group; however, thecontent and the problems used in the lessons were similar. The results indicated asignificant difference between the two teaching perspectives in terms of non-routineproblems. However, no significant difference was found between the two teachingperspectives in terms of routine problems.Öğe The Effect of Nomophobic Behavior of Student Nurses Using Smartphones on Social Phobia(2022) Özdemir, Ahmet; Kapıkıran, Gürkan; Bülbüloğlu, Semra; Sarıtaş, SerdarAim: This study was carried out to determine the effects of the nomophobic behaviors of student nurses using smartphones on their social phobia levels. Methods: This cross-sectional and correlational study was carried out between 1 March and 30 September 2019 with the participation of nursing students (N=409) enrolled at a state university in Turkey. Results: A significant relationship was determined between nomophobic behavior and social phobia according to the results of the regression and correlation analyses carried out between the scale scores of the participants (p<0.05). Conclusion: It is highly important to raise awareness on the time spent with smartphones by nursing students and the harms of this issue. Additionally, countries need to take social and political precautions to protect individuals from nomophobia and social phobia. Considering the time that nursing students spend on the phone, the use of smartphones can be turned into a positive direction (educational, online course, personal development). This way, nursing students who experience social phobia might be supported.Öğe The evaluation of our newborns cases operated due to necrotizing enterocolitis(2017) Korkmaz, Levent; Baştuğ, Osman; Daar, Ghaniya; Korkut, Sabriye; Halis, Hülya; Özdemir, Ahmet; Ceylan, Mahir; Güneş, Tamer; Öztürk, Mehmet Adnan; Kurtoğlu, SelimAbstract:Aim: This study aimed to investigate the characteristics of newborns operated due to necrotizing enterecolitis (NEC) in newborn intensive care unit and to evaluate the mortality of these patients. Material and Methods: The research was designed retrospectively. The study included 39 patients operated due to NEC in our newborn intensive care unit between January 2010 and December 2015 and their characteristic factors and prognosis were evaluated. Results: The average gestational age and weight at birth of the newborns were 31.5±3.7 weeks, 1861±817 g respectively. There were significant differences between the newborns who died and survived in respect to birth weight, age at the time of operation, presence of antenatal steroid application, hypoxic ischemic encephalopathy, intestinal presence of perforation, blood culture positivity (p<0.05 for all comparisons). Conclusion: NEC is the most common life-threatening gastrointestinal emergency experienced by premature infants cared for in the newborn intensive care unit. It is thought that the most important ethiologic factors are prematurity, hypoxia and enteral nutrition. At the same time, it is a devastating gastrointestinal disease that is associated with severe sepsis, intestinal perforation, and significant morbidity and mortality. Its mortality and morbidity rates have been reduced due to developments in newborn intensive care. However, mortality rate is still high among newborns operated due to NEC. For these reasons our thought is that promptly arranged operation time can help to reduce the frequency of mortality.Öğe Evaluation of our newborns with galactosemia(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Korkmaz, Levent; Öztürk, Mehmet Adnan; Kardaş, Fatih; Daar, Ghaniya; Bastuğ, Osman; Akın, Mustafa Ali; Korkut, Sabriye; Özdemir, Ahmet; Aşcıoğlu, Mustafa Erhan; Güneş, Tamer; Kendirci, Mustafa; Kurtoğlu, SelimAbstract Objective: In this study, we aimed to help clinicians in the recognition and follow-up of galactosemia by emphasizing that this disease may manifest with different clinical pictures in the neonatal period Materials and Methods: This retrospective uncontrolled study included 19 patients diagnosed with galactosemia and followed-up between January 1994 and January 2014. Five of them had been previously diagnosed. Reductant agents in urine were evaluated using Benedict test, while galactose-1-phosphate uridyltransferase (GALT) was measured with kinetic, enzymatic, colorimetric measurement method. GALT mutation analysis was performed with the Tetraprimer Amplification Refractory Mutation System-Polymerase Chain Reaction (ARMS-PCR) method. Galactose and free galactose were studied with the modified Diepenbrock colorimetric microassay method. Results: Eight (42.1%) of the patients were female and 11 (57.9%) male. Time of the suspicion for galactosemia was found as 11.5±6.3 days, while one patient (5.3%) had a familial history of galactosemia. The most common findings were nutritional intolerance (n=17, 89.5%), hypotonia (n=17, 89.5%) and organomegaly (n=15, 78.9%). The most commonly seen genetic disorder was GALT enzyme deficiency (n=12, 85.7%) and the most common mutation was the Q188R mutation (n=8, 66.6%). Conclusion: Galactosemia is a life threatening, but treatable disease with early diagnosis as well as being one of the metabolic diseases which cause confusion when clinically nonspecific findings are observed. Besides these clinical and laboratory findings, early diagnosis can be established by keeping in mind that galactosemia may present in infants having these findings. Keywords: Galactosemia; Neonate; Clinical And Laboratory Findings.Öğe Evaluation of our newborns with galactosemia(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Korkmaz, Levent; Öztürk, Mehmet Adnan; Kardaş, Fatih; Daar, Ghaniya; Baştuğ, Osman; Kendirci, Mustafa; Akın, Ali; Korkut, Sabriye; Özdemir, Ahmet; Asçioğlu, Mustafa ErhanAbstract Objective: In this study, we aimed to help clinicians in the recognition and follow-up of galactosemia by emphasizing that this disease may manifest with different clinical pictures in the neonatal period Materials and Methods: This retrospective uncontrolled study included 19 patients diagnosed with galactosemia and followed-up between January 1994 and January 2014. Five of them had been previously diagnosed. Reductant agents in urine were evaluated using Benedict test, while galactose-1-phosphate uridyltransferase (GALT) was measured with kinetic, enzymatic, colorimetric measurement method. GALT mutation analysis was performed with the Tetraprimer Amplification Refractory Mutation System-Polymerase Chain Reaction (ARMS-PCR) method. Galactose and free galactose were studied with the modified Diepenbrock colorimetric microassay method. Results: Eight (42.1%) of the patients were female and 11 (57.9%) male. Time of the suspicion for galactosemia was found as 11.5±6.3 days, while one patient (5.3%) had a familial history of galactosemia. The most common findings were nutritional intolerance (n=17, 89.5%), hypotonia (n=17, 89.5%) and organomegaly (n=15, 78.9%). The most commonly seen genetic disorder was GALT enzyme deficiency (n=12, 85.7%) and the most common mutation was the Q188R mutation (n=8, 66.6%). Conclusion: Galactosemia is a life threatening, but treatable disease with early diagnosis as well as being one of the metabolic diseases which cause confusion when clinically nonspecific findings are observed. Besides these clinical and laboratory findings, early diagnosis can be established by keeping in mind that galactosemia may present in infants having these findings. Keywords: Galactosemia; Neonate; Clinical And Laboratory Findings.Öğe Prematüre retinopatisinde mean platelet volüm'un prediktif değeri olabilir mi?(2016) Korkmaz, Levent; Baştuğ, Osman; Karaca, Çağatay; Özdemir, Ahmet; Korkut, Sabriye; Güneş, Tamer; Öztürk, Adnan; Kurtoğlu, SelimÖz:Amaç: Prematüre retinopatisi retinanın damarsal bozukluğu sonucu oluşan proliferatif vitreoretinopati olup çocuklardaki körlüklerin sık nedenlerindendir. Özellikle hastalık patogenezinde, birbirinin zıttı olarak gerçekleşen fazların (birinci faz-vasoobliteration, ikinci faz-neovascularization) olduğunun bulunması prematüre retinopatisi hakkındaki düşüncelerin şekillenmesine yardımcı olmuştur. Prematüre retinopatisi yenidoğan ünitelerinde sonuçları açısından olduğu kadar takibi ve tedavisi açısından da oldukça önemli bir problemdir. Biz kontrollü klinik çalışmamızda, hem hastalığın takibinde kolaylık sağlayacak hem de hastalığın prognozunun tahmin edilmesinde klinisyenlere yol gösterecek basit bir yöntemi gündeme getirmek istedik. Gereç ve Yöntemler: Biz vaka kontrollü çalışmamızda, ROP riski altındaki 64 preterm olguyu, takipleri sonucu lazer fotokoagülasyon ihtiyacı duyulmuş 46 preterm olgu ile hastalığın birinci ve ikinci fazlarını göz önünde bulundurarak, bu fazlarda önemli rol oynayan vasküler endotelyal growth faktörün taşınması ve depolanmasında rol oynayan trombositler açısından değerlendirdik. Bulgular: Hastalığın birinci fazında, trombosit sayıları ve ortalama trombosit hacmi değerleri açısından kontrol ve lazer grupları arasında istatistiksel bir fark bulunmadı (p>0.05). Hastalığın İkinci fazında da kontrol ve lazer grupları arasında trombosit sayıları açısından istatsitiksel bir fark bulunmazken (p=0.98, p>0.05), aynı fazdaki ortalama trombosit hacmi değerleri açısından ise anlamlı fark bulundu (p=0.001, p<0.05). Sonuç: Çalışmamızda, hastalığın temelini oluşturan neovaskülarizasyon fazında (faz-2), artmış vasküler endotelyal büyüme faktör düzeylerini yansıtan ortalama trombosit volüm değerleri açısından risk altındaki olguların tedavi ve takibinde hekimlere kolaylık sağlayabilecek veriler elde edildi.Öğe Yanıklı hasta refakatçilerinin yaşam kalitesi ve etkileyen faktörlerin incelenmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2013) Özdemir, AhmetBu araştırmanın amacı yanıklı hasta refakatçilerinin yaşam kalitesi ve etkileyen faktörleri incelemektir. Bu araştırma, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi erişkin ve çocuk yanık ünitelerinde Haziran 2012-Haziran 2013 tarihleri arasında tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yürütülmüştür. Evren büyüklüğü bilinmediğinden araştırmanın evrenini; yanık ünitesinde tedavi gören hastalara en az iki hafta süresince refakat eden, okuma yazma bilen, iletişim kurabilen, 18 yaşından büyük, tanılanmış ruhsal bir sorunu olmayan hasta refakatçileri oluşturmuştur. Örneklemini ise; yapılan güç analizi sonrası yanık ünitelerinde tedavi gören hastalara refakat eden 200 hasta refakatçisi oluşturmuştur. Hasta refakatçileri evrenden olasılıksız rastlantısal örneklem yöntemi ile seçilmiştir. Veriler Temmuz-Aralık 2012 tarihleri arasında toplanmıştır. Veri toplamada, kişisel tanıtıcı form ve Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu (DSÖYKÖ-KF) kullanılmıştır. Veriler; tanımlayıcı istatistik, Bağımsız gruplarda t testi, Kruscal Wallis Varyans Analizi, ANOVA Mann Whitney U testi ile değerlendirilmiştir. Çalışmaya katılan refakatçilerin %58?inin kadın, %82?sinin evli, %56?sının gelirinin giderinden az ve %17?sinin kronik hastalığının olduğu belirlenmiştir. Refakatçinin kadın, evli, 3-4 çocuk sahibi, ilköğretim mezunu, gelirinin giderinden az olması, kronik hastalığının olması gibi faktörlerin yanı sıra yaş ortalaması düşük, ağrısı, uyku sorunu, beslenme sorunu, anksiyetesi olan hastaya refakat etme, hastayla birlikte yaşama ve refakatte aile üyelerinden yardım alma gibi faktörlerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediği saptanmıştır. Refakatçinin bir işte çalışma durumu, hastada görülebilen organ kaybı, nefes darlığı gibi faktörlerin yanı sıra hastaya refakat eden kişi sayısı yaşam kalitesini etkilememiştir. Özellikle yaş ortalaması düşük, ağrısı, uyku sorunu, belenme sorunu ve anksiyetesi olan hastalara refakat eden refakatçilerin kendilerine de zaman ayırmalarını sağlamak için refakatçi değişiminin sağlanması önerilebilir.Öğe Yanıklı hastalarda yoganın benlik saygısı ve beden algısına etkisi(İnönü Üniversitesi, 2018) Özdemir, AhmetAmaç: Bu araştırma, yanıklı hastalarda yoganın benlik saygısı ve beden algısına etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Materyal Metod: Bu araştırma ön test, son test kontrol gruplu yarı deneme modelinde yapıldı. Araştırmanın evrenini İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM) Erişkin Yanık Ünitesi (EYÜ)'ndeki hastalar oluşturdu. Evrenden olasılıksız rastlantısal örnekleme yöntemiyle seçilen 55 deney, 55 kontol olmak üzere 110 hasta araştırmanın örneklemini oluşturdu. Araştırma Aralık 2016-Nisan 2018 tarihleri arasında tamamlandı. Araştırmanın verileri Mart 2017-Aralık 2017 tarihleri arasında toplandı. Veriler Kişisel Tanıtıcı Form, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ve Beden Algısı Ölçeği kullanılarak toplandı. Deney grubundaki hastalara araştırmacı tarafından dört hafta süreyle haftanın üç günü 30 dakikalık yoga uygulaması yapıldı. Ortalama, standart sapma, ki-kare, bağımsız gruplarda ve eşleştirilmiş gruplarda t testi verilerin analizinde kullanıldı. Bulgular: Yoga uygulamasından sonra deney grubunun benlik saygısı puan ortalamasında istatistiksel olarak önemli bir artış tespit edildi (p<0.05). Kontrol grubunun benlik saygısı ön test-son test puan ortalmaları arasında istatistiksel olarak önemli bir fark saptanmadı (p>0.05). Yoga uygulamasından sonra deney grubunun beden algısı puan ortalamasında istatistiksel olarak önemli bir iyileşme tespit edildi (p<0.05). Kontrol grubundaki hastaların ön test-son test beden algısı puan ortalamasında istatistiksel olarak önemli bir kötüleşme saptandı (p<0.05). Sonuç: Yanıklı hastalarda yoga uygulamasının önemli ölçüde benlik saygısı artırıp ve beden algısını iyileştirdiği görüldü.