Yazar "Özdemir, Serdal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adli yönden frontal lob sendromu: Bir olgu sunumu(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2011) Kartalcı, Şükrü; Ünal, Süheyla; Özdemir, SerdalÖz: Bu olgu sunumunda, adli ve psikiyatrik yönden, frontal lob sendromlu (FLS) bir hasta tartışılmıştır. Otuz dokuz yaşındaki kadın hastada, travmatik beyin hasarından sonra, günlük yaşam aktivitelerinde şiddetli bozulmalar ortaya çıkmıştı. Klinik değerlendirmede yavaşlık, duygusal kısıtlılık ve apati gözlendi. Sosyal davranışlarındaki belirgin bozulmaya rağmen durumunun farkında değildi. Bilgisayarlı tomografi belirgin frontal atrofiyi gösteriyordu. Hastaya FLS tanısı kondu. FLS, iki farklı klinik tablodan oluşur. Bunlardan en iyi bilineni orbitofrontal sendrom antisosyal davranışlarla kendini gösterir. Sendromun diğer ucunda apatik durumlar yer almaktadır. Psikiyatrik raporlar genelde suçla ilgili davranışlarda orbitofrontal sendroma odaklanmıştır. Bu olguda ise, apatik FLS’li bir hasta adli psikiyatri açısından tartışılmıştır. Başlık (İngilizce): Forensic aspect of the frontal lobe syndrome: a case report Öz (İngilizce): In this case report, it is discussed a patient with frontal lobe syndrome (FLS) who was subjected to forensic and psychiatric observation. A 39 year-old woman have presented severe disabilities in daily life activities after traumatic brain injury. She showed slowness, reduction of emotion and apathy at her clinical evaluation. Despite the notably impairment in social behavior, she was unaware of this situation. Computerized tomography of head was conducted atrophy of frontal lobe. It was diagnosed as a FLS. FLS consists of two distinct clinical syndromes. The orbitofrontal syndrome is the most well known and consists of major antisocial behavior. Apathetic states lie at the other end of the syndrome. Psychiatry generally focuses to orbitofrontal syndrome in criminal behaviour. However in this case, it is discussed a patient with apathetic FLS in terms of forensic psychiatry.Öğe GENÇ YETİŞKİNLİKTE SOSYAL AĞ HİYERARŞİSİ: SOSYAL ATOM TEORİSİ BAĞLAMINDA MALATYA, TÜRKİYE, ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ ÖRNEKLEMİ ÜZERİNDEN BİR ARAŞTIRMA(Sosyoloji Konferansları, 2014) Kaya, Yaşar; Ünal, Süheyla; Özdemir, Serdal; Erenkuş, ZehraÖz: Kültürel ve psikolojik faktörlerin genç yetişkinlikte bağlanma hiyerarşisi üzerine etkilerini ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma, Malatya evreninde 20-24 yaşlar arasındaki 296 öğrenci örnekleminde gerçekleştirilmiştir. Ben çekirdeğine en yakın dairede yer alanlar sırasıyla %76,4 oranla anne, %43,6 oranla baba, %36,5 oranla kardeş, %20,9 oranla arkadaştır. Sevgilisi olanlar içinde %31,9 ü sevgiliyi ilk halkaya yerleştirmiştir. Genç kızların kaçınma düzeyleri erkeklere oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksektir ( 2 ? =21,083 p=0,000). Çocuklukta ailenin parçalanmış aile olması kaygı düzeyini istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde arttırmaktadır ( 2 ? =10,078 p=0,002). Kaçınma düzeyi yüksek olanlarda, sevgilinin bulunduğu çember değeri ve sosyal atomdaki arkadaş sayısı anlamlı ölçüde daha düşüktür. Kaçınma düzeyinin yüksekliği, birinci çemberdeki kişi sayısının azalması ile sonuçlanmakta, ilk çembere arkadaşın alınmasını ve sevgili edinmeyi önemli derecede azaltmaktadır. Sosyal Atom Hacmi ve bağlanmada kaçınma sevgilisi olmayı etkileyen değişkenlerdir. Başlık (İngilizce): THE SOCIAL NETWORK HIERARCHY IN YOUNG ADULTHOOD: A RESEARCH TROUGH UNIVERSITY STUDENTS SAMPLES IN MALATYA, TURKEY WITHIN THE CONTEXT OF SOCIAL ATOM THEORY Öz (İngilizce): This study, carried out in Malatya province among 296 student samples aged between 20-24, aims to reveal the effects of psychological and cultural factors on attachment hierarchy in young adulthood. The persons placed closest to the Me nucleus are the mother (76.4%), father (43.6%), sibling (36.5%) and friend (20.9%) respectively. Among those with a romantic partner, 31.9% place the romantic partner in the first circle. The avoidance levels of young females are statistically significantly higher than young males ( 2 χ =21.083 p=0.000). A separated family during childhood statistically significantly increase the attachment anxiety level ( 2 χ =10.078 p=0.002). The circle value the romantic partner is placed in and the numbers of friends in the social atom are significantly smaller in subjects with a high avoidance level. Increased attachment avoidance levels result in decreased number of persons in the first circle, thus, reducing significantly both placing friends in the first circle and having a romantic partner. The Social Atom Volume and avoidance of attachment, as our study demonstrate, are factors that influence having a romantic partnerÖğe Panik bozukluğu ve major depresif bozuklukta bağlanma boyutlarının araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2012) Özdemir, SerdalBu çalışmada, erken yaşantıların bağlanmada kaygı ve kaçınma üzerine etkili olduğu, bağlanmada kaygı ve kaçınmanın major depresyon (MD) tanısı alanları, panik bozukluğu (PB) tanısı alanlardan ayırt edeceği hipotezini test etmek üzere kurgulanmıştır. Ayrıca, iki tanı grubunun da kontrol grubuna oranla daha yüksek düzeyde kaygı ve kaçınma göstereceği beklenmektedir. Yöntem: Bu araştırma, Ekim 2009 ile Ekim 2011 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi Psikiyatri kliniğine başvuran DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre panik bozukluğu ve major depresyon tanısı almış hastalar ile yaş, cinsiyet ve eğitim durumu açısından eşleştirilmiş kontrol grubu ile yapılmıştır. Bu süre içinde çalışma kriterlerini karşılayan 100 panik bozukluğu tanısı almış hasta, 100 major depresyon tanısı almış hasta ve 145 sağlıklı kontrol grubu çalışmaya alınmıştır. Panik bozukluğu, Major depresyon tanısı DSM-IV-TR kriterlerine göre düzenlenmiş olan yapılandırılmış görüşme formu (The Structured Clinical Interview for DSM-IV-TR: SCID-I) kullanılarak saptanmıştır. Çalışmaya katılanlar yapılacak işlem konusunda bilgilendirilmiş ve onamları alınmıştır. Araştırma projesi, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bulgular: MD ve PB grubunun sağlıklı kontrollere göre istatiksel olarak anlamlı olarak daha yüksek bağlanmada kaygı ve kaçınma puanına sahip olduğu gösterildi. MD grubunun hem sağlıklı kontrollerden hem de PB grubuna göre istatiksel olarak anlamlı daha yüksek bağlanmada kaygı puanına sahip olduğu gösterildi. MD ve PB grubu arasında bağlanmada kaçınma puanı arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadığı gösterildi. MD grubunda 6 aydan az anne sütü almış olmak istatiksel olarak anlamlı fark oluşturduğu gösterildi. Erken dönem yaşantılarının bağlanmada kaygı ve kaçınmayı istatiksel olarak anlamlı olarak etkilemediği gösterildi. Sonuçlar: Bu çalışma, Malatya örnekleminde bağlanma boyutlarının araştırıldığı ilk çalışmadır. En dikkat çeken yanı MD grubunda 6 aydan az anne sütü almış olmanın gösterilmesiydi. Bir diğer önemli olanda bağlanmada kaygı ve kaçınmanın MD grubunda yüksek çıkmasıydı. MD grubunda kaçınma boyutunun yüksek çıkması kültürel dinamiklerle açıklanabilmektedir. PB grubunda sağlıklı kontrollere göre bağlanmada kaygı ve kaçınma puanı yüksek, bağlanmada kaygı puanı ise MD grubundan düşük çıkması Malatya örnekleminin Türkiye örneklemi ile uyumlu olduğunu gösterdi. Bulunan bu sonuçlar önceki çalışmalar ile uyumludur. Sonuçta MD, PB ve sağlıklı kontrollerde bağlanma boyutlarının farklılaştığını Malatya örnekleminde göstermiş bulunmaktayız.Öğe Pituitary volume in patients with panic disorder(Progress in Neuro-Psychopharmacology and Biological Psychiatry, 2011) Kartalcı, Şükrü; Doğan, Metin; Ünal, Süheyla; Özcan, Abdulcemal; Özdemir, Serdal; Atmaca, MuradPanic patients have many functional deficiencies in the hypothalamic–pituitary–adrenal (HPA) axis. Previous studies have shown changed pituitary gland volume in some psychiatric disorders that have functional deficiencies in the HPA axis. However, to date no study has evaluated the pituitary gland volume in patients with panic disorder (PD). We investigated the pituitary gland volume in patients with PD (n= 27) and ageand sex-matched healthy controls (n= 27), using 1.5-T magnetic resonance imaging in this study. Analysis showed that patients with PD had significantly smaller pituitary volume compared to healthy subjects. Patients with agoraphobia especially had a significantly smaller pituitary volume than patients without agoraphobia. There was a significant relationship between the pituitary volume and both the severity of symptoms and the illness duration in the patient group. The results show that patients with PD have reduced pituitary volume, which may reflect the functional abnormalities seen in this disorder. These findings may help us better understand the pathology of PD.