Yazar "Öztürk, Emre" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Hans-Georg Gadamer'in hermeneutik anlayışı(İnönü Üniversitesi, 2010) Öztürk, EmreHermeneutik, günümüz sosyal bilimler metodolojisinde öne çıkmakta ve önemli bir tartışma alanı haline gelmektedir. Çünkü hermeneutik, sosyal bilimlerde egemen olan pozitivist bilim paradigması karşısında alternatif bir bilim paradigması olmaya başlamıştır. İşte, bu nedenle tezimizde Hans-Georg Gadamer'in hermeneutik anlayışı üzerine yoğunlaşılmış, onun sosyolojideki metodolojik problemlerin çözümüne sağlayacağı katkılar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu amaca dönük olarak, Gadamer'in hermeneutiğe dair görüşleri sorgulanmış, kendisinden önceki hermeneutikçilerden pek çok açıdan farklılık gösterdiği ve hermeneutik geleneğe yeni kazanımlar sağladığı görülmüştür. Gadamer, bilimselliği belli bir yöntemin takip edilmesine bağlı kılmayarak, kendisinden önceki hermeneutikçiler gibi onu sadece sosyal bilimler açısından ele almamış ve kullanım alanını oldukça genişletmiştir. Yöntem tartışmaları içine sıkıştırılan hermeneutik, Gadamer'de, sosyal bilim ve doğa bilim tecrübesi arasında ayrım yapmadan, insanın içinde olduğu her tecrübenin zeminini oluşturan bir dayanak noktası haline getirilmiştir. Gadamer, hermeneutiği sadece sosyal bilimleri değil, doğa bilimlerini de içine alacak şekilde geniş bir yapıya kavuşturmuş, anlama ve yorumlama edimini insanî tecrübe ediş tarzının her formunda kendisini gösteren bir realite olarak kurgulamıştır. Neticede, tezimiz, Gadamerci hermeneutiğin bir yöntem olmanın ötesinde, insanın her türlü anlama faaliyetinde başat olan ve bu yönüyle insanî tecrübe alanlarını bilimsel faaliyet altında ayırmadan, aynı çatı altında birleştirecek bir yorumlama karakterine haiz olduğunu gösterme amacında olmuştur. Araştırmamız, sosyal bilimlerde hermeneutiğin kullanıma ilişkin farklı bir perspektif kazandırabildiği ölçüde bu amacına ulaşmış olacaktır.Öğe Sosyal bilimler metodolojisinde bir yaklaşım olarak pragmatizm(İnönü Üniversitesi, 2015) Öztürk, EmreBu tezin ana konusu, pragmatizmin neliğini tahlil etmek, bir yaklaşım olarak sosyal bilimler metodolojisindeki yerine ve önemine işaret etmek, pragmatizmin pozitivizm ve hermeneutiğe alternatif bir yaklaşım olarak kullanılabileceğini göstermek ve buradan hareketle pragmatist bir sosyal araştırmanın imkânını sorgulamaktır. Pragmatizm, Batı sosyal bilim geleneğinde pek fazla önemsenmemiş, metodolojik tartışmalarda faydalanılabilecek bir yaklaşım olarak yer almamış, pozitivizm ve hermeneutik kadar değer görmemiş, yanlış bir biçimde rölativizm ve irrasyonalizm gibi anlayışlarla birlikte ele alınmış ve metodolojik yönlerinden ziyade politik sonuçları itibarıyla gündemde olmuştur. Türkiye'de ise, pragmatizm temelde politik bir tutum olarak öne çıkmış, oportünizm ve çıkarcılıkla özdeşleştirilerek aktarılmış ve sıklıkla faydacılıkla karıştırılmıştır. İşte, bu nedenle, tezimizin ana amacı, öncelikle pragmatizmin doğru anlaşılmasını sağlamak ve tüm bu olumsuz yakıştırmaların dışında, sosyal bilimler metodolojisinde, özellikle de sosyolojik metodolojide öne çıkan problemlerin çözümünde yararlanılabilecek bir yaklaşım olarak kullanılabileceğini ortaya koymak, nicel ve nitel araştırmaları bazı yönlerden birleştiren, bazı yönlerden de onlardan özgül niteliklerle ayrışan pragmatist bir sosyal araştırma tasarımının da geliştirilebileceğini göstermektir. Bu çerçevede, tezimizde, ilk olarak, pragmatizm faydacılıktan ayrıştırılarak aktarılmış ve pragmatizmin ne olduğu kadar ne olmadığı da gösterilmeye çalışılmıştır. Ardından pragmatizmin temel içerimleri üzerine detaylı bir irdeleme sunularak genel bir pragmatist yaklaşımın sınırları belirginleştirilmiştir. İkinci olarak, pragmatizmin sosyal bilimler metodolojisinde bir yaklaşım olarak kullanılabileceği iddiasından hareketle, sosyal bilimlerde pozitivizm-hermeneutik düalizminden kaynaklanan metodolojik problemlerin çözümünde ne tür katkıları olabileceği gösterilmiştir. Üçüncü olarak ise, tezimizde, Dewey'in sosyal araştırmaya dönük değerlendirmelerinden yola çıkılmış, nicel ve nitel araştırmalara alternatif ve yeni bir pragmatist sosyal araştırma taslağı tartışılmıştır. Son tahlilde, bu tezde, pragmatizmin sosyal bilimler metodolojisinde, bilhassa da sosyolojik metodolojide pozitivizm ve hermeneutiğin dışında bir yaklaşım olarak kullanılabileceği kanıtlanmıştır.Öğe Yargıtay kararlarında çevre(İnönü Üniversitesi, 2015) Öztürk, EmreToplum içinde yaşayan bireylerin sağlıklı bir şekilde hayat sürmesi, ancak tahrip edilmemiş bir çevrenin varlığı ile mümkündür. Çevre, başta biz insanlar olmak üzere bütün canlıların ortak yaşam alanıdır. Bu sebeple, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı en temel haklarımızdan biridir. Çevre sorunlarının artmasıyla beraber, tüm dünyada çevre hukukunun da önemi artmıştır. En temel haklarımızdan biri olan çevre hakkı da, çevre hukukunun gelişmesiyle birlikte daha etkili bir şekilde ileri sürülmeye başlanmıştır. Ülkemizde de özellikle Çevre Kanunu yürürlüğe girmesi ile çevre ile ilgili birçok değişik alanda yasal düzenlemeler yapılmıştır. Buna rağmen Türkiye'de çevre sorunlarının boyutları artarak devam etmektedir. Artan çevre sorunlarının önlenmesi için hukuki yaptırımlarla birlikte, cezai yaptırımlara da başvurulmaya başlanmıştır. Bu yaptırımların temelinde çevreyi korumak amacı vardır. Yargı makamları da, kendilerine yansıyan uyuşmazlıkları çözerek çevre korumasına kararlarıyla katkıda bulunmaktadırlar. Bu katkının doğru ve hızlı kararlar alınarak verilmesi durumunda, çevre daha etkili bir korumaya kavuşacaktır. Yargıtay kararları incelendiğinde, gerçek ve tüzel kişiliklerin çevreye doğrudan veya dolaylı olarak zarar verdikleri belirlenmiştir. Çevrenin, kanunlar aracılığıyla korunması açısından yerel mahkemeler ve Yargıtay arasında uyumlu bir görünüm vardır. Yargıtay kararlarında, yüksek mahkeme ağırlıklı olarak çevrenin korunmasını öne alan kararlar verdiği görülmektedir. Bununla beraber çevre mevzuatındaki cezaların miktarı ve verilen cezaların yerine getirilmesindeki sorunlar, çevrenin yargı kararları ile korunmasına yönelik toplumda oluşan algıyı olumsuz yönde etkilemektedir.