Yazar "Öztürk, Erdoğan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 23
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut üst solunum obstrüksiyonunu takiben gelişen negatif basınçlı pulmoner ödem: Olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Yücel, Aytaç; Öztürk, Erdoğan; Erdil, Feray; Aydoğan, M. Said; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Kliniğimizin şaşılık biriminde muayeneleri yapılan ilk 776 hastadaki tanı dağılım oranlarını ve bazı klinik özelliklerini değerlendirmek. Materyal ve metod: Şubat 1994 - Mart 1999 arasında İnönü Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Şaşılık biriminde ilk muayeneleri yapılan 776 şaşılık hastası retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların dağılımına bakıldığında en sık ezotropya (%57.5), ikinci sıklıkta ekzotropya (%24.7), daha sonra 4. kranial sinir felci (%4.5), Duane Sendromu (%3), 6. kranial sinir felci (%2.6), Brown Sendromu (%0.9), 3. kranial sinir felci (%0.5), tiroid oftalmopati (%0.26), blow-out kırığı (%0.26), ekstraoküler kas fibrozisi (%0.26), Möbius Sendromu (%0.4), çift elevatör felci (%0.13) saptandı. İnferior oblik adale disfonksiyonu ezotropyalarda (%28.47), ekzotropyalarda (%17.7) oranında görülürken, superior oblik disfonksiyonu ezotropyalarda %4.7, ekzotropyalarda (%5.2) oranında görülmüştür. Ezotropyalar ve ekzotropyaların (%6.93)'ünde disosiye vertikal deviasyon (DVD) izlenmiştir. Refraksiyonları sferik eşdeğer olarak incelendiğinde ezotropyalarda %80.9 oranında (%48.4, >+2.0) ekzotropyalarda ise %31.3 oranında (%21, +0.5-+2.0 D) hipermetropi izlemiştir. Ezotropyalarda şaşılık ambliyopisi ekzotropyalara göre daha sık olarak bulunmuştur (p<0.05). Sonuç: Ana hatlardaki genel benzerlik yanında, ülkemizdeki önceki çalışmalarda farklı olan tanı oranlarına rastlanmış olup, sonuçlar literatür ışığında tartışılmıştır. Başlık (İngilizce): The evaluation of clinical and diagnostic features in strabismus patients Öz (İngilizce): Purpose: This study was performed to evaluate the diagnostic distribution and clinical findings of seven hundred seventy-six patients who were referred for the first time to the Strabismus Unit of our clinic. Materials and Methods: We studied retrospectively seven hundred seventy-six patients inspected for the first time at the Strabismus Unit of Ophthalmology Department, İnönü University School of Medicine, from February 1994 to March 1999. Results: The prevalance of diagnostic subgroups of strabismus patients, in order of decreasing frequency, were; esotropia (57.5%), exotropia (24.7%), 4th nerve palsy (4.5%), Duane's syndrome (3%), 6th nerve palsy (2.6%), Brown syndrome (0.9%,) 3rd nerve palsy (0.5%), thyroid ophthalmopathy (0.26%), orbital fracture (0.26%), extraocular muscle fibrosis (0.26%), Mobius syndrome (0.4%), and double elevator palsy (0.13%). Inferior oblique dysfunction was seen in 28.47% of esotropia and 17.7% of exotropia patients while superior oblique dysfunction was seen in 4.7% of esotropia and 5.2% of exotropia patients. Dissociated vertical deviation was seen in 6.93% of esotropia and exotropia patients. Eighty point one percent of the esotropia patients (48.4 % >+2.0 D as spheric equivalent) and 31.3% of exotropia patients (21% between +0.5 and +2.0 D as spheric equivalent) were hyperopic. Strabismic amblyopia was seen more frequently in esotropia patients than exotropia patients (p <0.05). Conclusion: Our study results showed some common features, and several differences as to the rates of strabismus subgroups compared to the previous reports in literature.Öğe Atan kalbe baypas cerrahisi uygulanan adrenal yetmezlikli olguda anestezik yaklaşım(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2008) Erdil, Feray; Begeç, Zekine; Öztürk, Erdoğan; But, A. Kadir; Nisanoğlu, Vedat; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Glukokortikoidler fizyolojik ve cerrahi stres durumunda homeostazisi sağlamak için adrenal korteksten yüksek miktarlarda salınır. Ancak, adrenal yetmezliği olan olgularda, anestezi ve cerrahi strese ya da glikokortikoid tedavisinde yetersizliğe bağlı yaşamı tehdit eden adrenal kriz gelişebilir. Bu olgu sunumunda, Cushing Sendromuna bağlı bilateral adrenalektomi ameliyatı geçirmiş ve uzun yıllar glikokortikoid tedavisi alan bir olguda, atan kalpte baypas cerrahisi sırasında başarılı şekilde uygulanan anestezi tekniği ve kortizol tedavisi tartışılmıştır.Öğe Çocuklarda Laringeal Maskenin Çıkarılması İçin Gerekli Sevofluran Minimum Alveoler Konsantrasyonuna Kaudal Anestezinin Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Begeç, Zekine; Durmuş, Mahmut; Erdil, Feray; Öztürk, Erdoğan; Yücel, Aytaç; Ersoy, M. ÖzcanKaudal anestezi uygulanan çocuklarda laringeal maske (LMA) çıkarılması için gerekli sevofluran minimum alveolar konsantrasyonunu (MAK) değerlendiren bir çalışma bulunmamaktadır. Çalışmanın amacı kaudal anestezi uygulanmış çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ını belirlemektir. Materyal ve Metod: Genel anestezi ile ürolojik cerrahiye giden (<2 saat) 56 çocuk çalışmaya alındı. Sevofluran indüksiyonundan sonra LMA yerleştirilen çocuklar kaudal anestezi yapılan ve yapılmayan grup olarak ayrıldı. Cerrahi işlemin sonunda LMA; grupları bilmeyen bir anestezist tarafından, end-tidal sevofluran konsantrasyonu önceden belirlenen % 0.2’lik konsantrasyonlarla azaltılarak çıkartıldı. LMA çıkarılması sırasında veya çıkarıldıktan sonra 1 dakika içinde, öksürük, diş sıkma, amaçlı hareket, nefes tutma veya laringospazm eşlik etmiyorsa LMA çıkarılması başarılı olarak kabul edildi. Bulgular: Çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ı kaudal anestezi uygulanan grupta %1.60, kaudal anestezi uygulanmayan grupta %1.72 idi. Sonuç: İki ay-8 yaş arası çocuklarda kaudal anestezi; LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ını azaltmadı. Kaudal bloğun infant ve çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ına etkisini araştıran ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatine varıldı.Öğe Effects of 2 different doses of pregabalin on morphine consumption and pain after abdominal hysterectomy a randomized double blind clinical trial(Current Therapeutic Research, 2011) Yücel, Aytaç; Öztürk, Erdoğan; Aydoğan, Mustafa Said; Durmuş, Mahmut; Çolak, Cemil; Ersoy, Mehmet ÖzcanPain relief after surgical procedures continues to be a major medical challenge. Alleviation of pain has been given a high priority by medical professionals and health authorities. Improvement in perioperative analgesia is not only desirable for humanitarian reasons but also essential for its potential to reduce postoperative morbidity and mortality.1,2 Unsatisfactory analgesia increases discomfort of the patient and prolongs hospital stay.3 This means an increase in the incidence of complications and treatment costs.3 Moreover, it may lead to development of chronic pain as an adverse effect, one of the most devastating problems related to this issue if acute pain cannot be treated as required.4 Postoperative pain is not purely nociceptive in nature and may consist of inflammatory, neurogenic, and visceral components.5 Sensitization of the dorsal horn neurons has been demonstrated in acute pain models and may also play a role in the development of chronic pain after surgery.6 By reducing the hyperexcitability of dorsal horn neurons induced by tissue damage, gabapentin and pregabalin may have roles in the treatment of postoperative pain.7,8 Pregabalin is the pharmacologically active S-enantiomer of 3-aminomethyl-5- methyl-hexanoic acid.9 It is a structural analogue of -aminobutyric acid, one of the key inhibitory neurotransmitters in the brain. Its mode of action is believed to be mediated by the -2--1 subunit protein of voltage-gated calcium channels, resulting in its anxiolytic, anticonvulsant, and antinociceptive effects.10 Pregabalin is rapidly absorbed with peak blood concentrations occurring within 1 hour. The average bioavailability exceeds 90% and is independent of dose, which may produce a more predictable patient response. The elimination half-life of pregabalin ranges between 5.5 and 6.7 hours and is independent of dose.9,11 Due to these specific properties of pregabalin, preoperative single dose administration is effective in postoperative pain therapy with no need for long-term treatment.12 Although opioids continue to have an important role in postoperative pain management, they have side effects.13,14 For this reason, multimodal analgesia was suggested to improve postoperative analgesia and to reduce opioid-related side effects.15 An antineuropathic pain drug like pregabalin, as a part of multimodal analgesia, can be useful for optimization of postoperative analgesia.7,8,12,16 Early preclinical studies suggesting analgesic efficacy after tissue injury led to the development of gabapentin and pregabalin as treatments for postoperative pain.17,18 Preoperative administration of 600 mg pregabalin, but not 300 mg, significantly reduced opioid usage in patients after laparoscopic hysterectomy.7 In addition, a study reported that 75 and 150 mg doses of pregabalin did not reduce postoperativeÖğe Effects of 2 different doses of pregabalin on morphine consumption and pain after abdominal hysterectomy a randomized double blind clinical trial(Current Therapeutic Research, 2011) Yücel, Aytaç; Aydoğan, Mustafa Said; Durmuş, Mahmut; Çolak, Cemil; Ersoy, Mehmet Özcan; Öztürk, ErdoğanBackground: Pregabalin has a similar pharmacologic profile to that of its developmental predecessor gabapentin but has shown greater analgesic activity in rodent models of neuropathic pain. Objective: The objective of the study was to compare the effects of 2 different doses of pregabalin and placebo on postoperative pain and morphine consumption. Methods: Ninety patients who underwent abdominal hysterectomy were included in the study and randomly divided into 3 groups in a doubled-blinded manner. They were given 150 mg of pregabalin (group P300, n 30), 300 mg of pregabalin (group P600, n 30), or placebo capsules (group C, n 30) 4 hours before the induction of anesthesia; they received a second dose of the drug 12 hours postoperatively. Morphine consumption, nausea, and vomiting, visual analogue scalepain intensity (VAS-PI), sedation scores, and dissatisfaction scores were recorded in the postanesthesia care unit (PACU) and at 2, 4, 6, and 24 hours after operation. Results: Morphine consumption at 24 hours was 40.80 (3.42) mg, 33.79 (5.77) mg, and 46.97 (6.67) mg in groups P300, P600, and C, respectively (P 0.001). VAS-PI scores at movement and at rest in the PACU and at 2, 4, and 6 hours decreased in group P600 (P 0.01). In the PACU and at 2, 4, and 6 hours, the sedation scores were increased in group P600 compared with the scores in group C (P 0.001, P 0.001, P 0.01, P 0.006, respectively). Patient satisfaction was higher in group P600 than in group C for all time points (P 0.001, P 0.001, P 0.001, P 0.001, P 0.001, respectively). There were no statistically significant differences between the groups for side effects such as nausea, vomiting, and dizziness (P 0.58). Conclusions: Pregabalin at a total dose of 600 mg, administered before operation and at 12 hours postoperatively after abdominal hysterectomy, reduced morphine consumption and pain intensity and increased patient satisfaction. No significant differences in side effects were observed between the study groups. (Curr Ther Res Clin Exp. 2011;72:173-183) © 2011 Elsevier HS Journals, Inc. All rights reserved.Öğe The effects of secondhand smoke on postoperative pain and fentanyl consumption(Journal of Anesthesia, 2013) Aydoğan, Mustafa Said; Öztürk, Erdoğan; Erdoğan, Mehmet Ali; Yücel, Aytaç; Durmuş, Mahmut; Ersoy, Mehmet Özcan; Çolak, CemilBackground Although the need for increased postoperative analgesia in smokers has been described, the effect of secondhand smoke on postoperative analgesia requirements has not been studied. We examined the effects of secondhand smoke on fentanyl consumption and postoperative pain. Methods In this study, 101 patients (American Society of Anesthesiology physical status I and II) who underwent abdominal hysterectomy were divided into 3 groups according to history of exposure to cigarette smoke as per medical records which was retrospectively confirmed by measurement of serum cotinine: smokers (n = 28), nonsmokers (n = 31), and secondhand smokers (n = 32). All patients received propofol–remifentanil total intravenous anesthesia and used fentanyl patient controlled analgesia for postoperative pain. The fentanyl consumption visual analogue scale-pain intensity (VAS-PI) score and side effects were recorded in the postanesthesia care unit (PACU) and at 2, 4, 6, and 24 h after surgery. Results Fentanyl consumption at all the evaluation time points was significantly higher in secondhand smokers than in nonsmokers (P\0.05). However, fentanyl consumption in secondhand smokers was lower than that in smokers in the PACU and at 24 h (P\0.05). VAS-PI scores during movement and at rest in the PACU and at 4, 6, and 24 h after surgery were higher in secondhand smokers than in nonsmokers (P\0.05). There were no statistically significant differences between the groups with regard to side effects such as nausea, vomiting, and dizziness (P[0.05). Conclusion Secondhand smoking was associated with increased postoperative fentanyl consumption, and increased VAS-PI scores. These findings may be beneficial for managing postoperative pain in secondhand smokers.Öğe The effects of secondhand smoke on postoperative pain and fentanyl consumption(Journal of Anesthesia, 2013) Aydoğan, Mustafa Said; Öztürk, Erdoğan; Erdoğan, Mehmet Ali; Yücel, Aytaç; Durmuş, Mahmut; Ersoy, Mehmet Özcan; Çolak, CemilBackground Although the need for increased postoperative analgesia in smokers has been described, the effect of secondhand smoke on postoperative analgesia requirements has not been studied. We examined the effects of secondhand smoke on fentanyl consumption and postoperative pain. Methods In this study, 101 patients (American Society of Anesthesiology physical status I and II) who underwent abdominal hysterectomy were divided into 3 groups according to history of exposure to cigarette smoke as per medical records which was retrospectively confirmed by measurement of serum cotinine: smokers (n = 28), nonsmokers (n = 31), and secondhand smokers (n = 32). All patients received propofol–remifentanil total intravenous anesthesia and used fentanyl patient controlled analgesia for postoperative pain. The fentanyl consumption visual analogue scale-pain intensity (VAS-PI) score and side effects were recorded in the postanesthesia care unit (PACU) and at 2, 4, 6, and 24 h after surgery. Results Fentanyl consumption at all the evaluation time points was significantly higher in secondhand smokers than in nonsmokers (P\0.05). However, fentanyl consumption in secondhand smokers was lower than that in smokers in the PACU and at 24 h (P\0.05). VAS-PI scores during movement and at rest in the PACU and at 4, 6, and 24 h after surgery were higher in secondhand smokers than in nonsmokers (P\0.05). There were no statistically significant differences between the groups with regard to side effects such as nausea, vomiting, and dizziness (P[0.05). Conclusion Secondhand smoking was associated with increased postoperative fentanyl consumption, and increased VAS-PI scores. These findings may be beneficial for managing postoperative pain in secondhand smokers.Öğe Elektif Sezaryenlerde İntratekal Bupivakaine İlave Edilen Fentanil ve Morfinin Efedrin Gereksinimi ve Fetusa Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) But, A.Kadir; Öztürk, Erdoğan; Gülhaş, Nurçin; Durmuş, Mahmut; Doğan, Zafer; Ersoy, M.ÖzcanBu çalışmada elektif sezaryenlerde intratekal bupivakaine ilave edilen fentanil ve morfinin, efedrin gereksinimine ve fetus üzerine etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Elektif sezaryen planlanan 54 olgu çalışmaya alındı ve tüm olgulara laktatlı ringer; anestezi öncesi 10-12 mL kg-1 ve operasyon süresince 8-10 mL kg sa-1 verildi. Grup I (n=18)’de 2 mL %0.5 bupivakain, Grup II (n=18)’de 1.5 mL %0.5 bupivakain + 0.5 mL’de 25 ?g fentanil ve Grup III (n=18)’te 1.5 mL %0.5 bupivakain + 0.5 mL’de 0.1 mg morfin kullanılarak spinal anestezi uygulandı. Spinal anestezi sonrası 5 mg bolus efedrini takiben operasyon süresince kan basıncı, giriş sistolik arter basıncı değerinin %80-110’ları olacak şekilde efedrin infüzyonu uygulandı. Bulgular: Operasyon süresince grupların total efedrin ihtiyacı Grup I’de 58.4±25.4 mg, Grup II’de 46.3±22.3 mg ve Grup III’te 38.6±16.3 mg idi. Kullanılan total efedrin miktarı Grup III’te Grup I’e göre anlamlı olarak düşük bulundu (p<0.05). Fetal umblikal pH, Grup I’de Grup III’e göre daha düşük tespit edildi (p<0.05) Sonuç: Spinal anestezi uygulanmış elektif sezaryenlerde, bupivakain ile morfin kombinasyonunun, bupivakainin tek başına kullanımına göre daha az dozda efedrin ile aynı hemodinamik koşulları sağladığı kanısına varıldı.Öğe Epinefrinin oluşturduğu hemodinamik yanıtadeksmedetomidin ve midazolam sedasyonunun etkisi(Anestezi Dergisi, 2007) Erdil, Feray; But, A. Kadir; Toprak, Hüseyin İlksen; Öztürk, Erdoğan; Ersoy, M.ÖzcanÖz: Amaç: Septoplastilerde midazolam ve deksmedetomidin sedasyonunun; epinefrin içeren lokal anestezik (LA) infiltrasyonunun oluşturduğu hemodinamik yanıt ve postoperatif analjezik gereksinimi üzerine etkilerini incelemektir. Yöntem: Çalışmamız lokal anestezi ile septoplasti yapılacak 45 olguda gerçekleştirildi. Olgulara Ramsay sedasyon skoru 3-4 olacak şekilde deksmedetomidin (Grup D, n= 25) ve midazolam (Grup M, n=20) verildi. Olguların ortalama arter basıncı (OAB), kalp atım hızı (KAH), ve verbal ağrı skoru (VRS) operasyon öncesi, sedasyon ajanlarının uygulanması, epinefrinli LA infiltrasyonunu takiben ve operasyon sırasında kaydedildi. Postoperatif 1, 2, 4, 6, 12, ve 24. saatlerde O AB, KAH ve olguların ağrıları visual analog skala (VAS) ile değerlendirildi. İlk analjezik gereksinim zamanı ve total diklofenak tüketimleri kaydedildi. Bulgular: Grup D'de, O AB intraoperatif 10. dk'dan itibaren, KAH ise deksmedetomidin yükleme sonrası, intraoperatif20 ve 30. dk ile postoperatif 1. saatte giriş değerine göre anlamlı olarak azaldı (p<0.05). Grup M de, O AB yükleme sonrası ve postoperatif 2. saatten itibaren giriş değerlerine göre anlamlı düşükken, KAH yükleme sonrasından intraoperatif 30. dk'ya kadar anlamlı arttı (p<0.05). Gruplar arası değerlendirmede; Grup D'de O AB, intraoperatif 30 .dk' ya kadar ve postoperatif 1, 4, 24. saatte, KAH ise yükleme sonrasından intraoperatif 30. dk'ya kadar Grup M ye göre anlamlı düşüktü (p<0.05). Total diklofenak tüketimi Grup D' de M'ye göre anlamlı azdı ve ilk analjezik gereksinim zamanı daha uzundu (p<0.05). Postoperatif VAS değerleri Grup D'de M'ye göre anlamlı olarak düşüktü (p<0.05). Sonuç: Septoplasti ameliyatlarında, deksmedetomidin sedasyonunun epinefrinli LA infiltrasy onuna hemodinamik yanıtı daha iyi baskılaması ve postoperatif dönemde etkili analjezi sağlaması nedeniyle, midazolama kıyasla tercih edilebileceği kanısına varıldı.Öğe Erişkin moyamoya hastasına anestetik yaklaşım: olgu sunumu(Gülhane Tıp Dergisi, 2010) Aydoğan, M. Said; Yücel, Aytaç; Özgül, Ülkü; Öztürk, Erdoğan; Konur, Hüseyin; Öztanır, M. Namık; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Moyamoya hastalığı ön ve orta serebral arterler ile internal karotid arterler arasındaki sa hada obstrüksiyon veya stenoza bağlı olarak oluşan, etiyolojisi tam olarak bilinmeyen ve anjiyografik olarak tanımlanan bir durumdur. Erişkinlerde hemoraji, çocuklarda iskemi sıklıkla başlangıç semptomlarıdır. Moyamoya hastalığının tedavisinde vasküler frajiliteyi azaltmak için revaskülarizasyon cerrahisi uygulanmaktadır. Cerrahi sıklıkla serebral iskemi veya serebral hemoraji ile komplike olmakta, bu nedenle perioperatif dönemde özellikli bir bakım gerekmektedir. Perioperatif anestezi yönetimindeki hedef beyin oksijen sunumu ve kullanımı arasındaki dengenin sağlanmasıdır. Bu olgu sunumunda, “multiple burr hole” ameliyatı yapılan 22 yaşındaki erkek moyamoya hastasındaki anestezi uygulamasını tartışmayı amaçladık.Öğe Günübirlik pediyatrik olgularda total intravenöz anestezi ve desfluran anestezisinin hemodinami ve derlenme özellikleri açısından karşılaştırılması(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2005) Özpolat, Zekine; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Öztürk, Erdoğan; Çiçek, Müslüm; Ülger, Hacer; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Pediyatrik olgularda propofol ve remifentanilin kullanıldığı total intravenöz anestezinin (TİVA) hemodinamik ve derlenme özelliklerini desfluran ve N2O'dan oluşan inhalasyon anestezisi ile karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: ASA I, 4-12 yaşlarında tonsillektomi, adenoidektomi veya ventilasyon tüpü yerleştirilmesi planlanan 50 olguya oral midazolamla premedikasyon sonrası, 1 mg kg-1 lidokain, 1 µg kg-1 remifentanil, 3 mg kg-1 propofol ve 0.1 mg kg-1 vekuronyumla indüksiyon yapıldı. Olgular iki gruba ayrılarak, idamede I. gruba 0.5 µg kg-1 dk-1 remifentanil ve 50 µg kg-1 dk-1 propofol, II. gruba % 50 N2O içinde % 8.3 desfluran uygulandı. Nabız sayısı (NS), ortalama arter basıncı (OAB), SpO2, end-tidal CO2, vücut ısısı monitörize edildi. Uyanma ve derlenme süreleri, hipoksi, laringospazm, bulantı-kusma, ağrı, ajitasyon gibi yan etkiler kaydedildi. Bulgular: OAB bazal değere göre Grup I'de indüksiyon sonrası hariç diğer zamanlarda yüksekken, Grup II'de entübasyon sonrası ve cerrahi insizyon hariç diğer zamanlarda düşüktü. NS, bazal değere göre Grup I'de cerrahi insizyon, insizyon sonrası 10., 20. ve 30. dakikada, Grup II'de entübasyon sonrası ve cerrahi insizyon hariç diğer dönemlerde azaldı (p<0.05). OAB, Grup II'de Grup I'e göre düşükken, NS yüksekti. Grup II'de göz açma ve Aldrete skorunun >8 olma süresi Grup I'e göre uzundu. Spontan solunum dönüş ve ekstübasyon süresi, yan etkiler gruplar arasında benzerdi. İki grupta da derlenme döneminde ağrı ve ajitasyon oranı yüksekti. Sonuç: Günübirlik cerrahi girişim uygulanacak pediyatrik olgularda hem propofol ve remifentanilin kullanıldığı TİVA hem de desfluran ve N2O'dan oluşan inhalasyon anestezisi kısa derlenme periyoduyla uygun yöntemlerdir. Ancak, her iki yöntemde görülebilen hemodinamik instabilite, postoperatif ajitasyon ve ağrının çözülmesi gereken problemler olduğunu düşünmekteyiz.Öğe İntraoperatif verilen magnezyum sülfat koagülasyon sistemini etkilemeden kan kaybını azaltabilir(2003) Hasçalık, Mehmet; Durmuş, Mahmut; Öztürk, Erdoğan; Toğal, Türkan; Ersoy, M. ÖzcanCerrahi ameliyat esnasında meydana gelecek kanamanın önlenmesi gerek cerrah gerekse de anestezist için önemlidir. Çalışmamızın amacı kontrollü hipotansiyon amacıyla kullanılan magnezyumun kanama miktarı, cerrah kanama skoru, koagülasyon testleri ve hemodinamik parametreler üzerine etkilerini tesbit etmektir. Bu çalışma, septorinoplasti yapılan ASA I fiziksel skora sahip 40 erişkin olgu üzerinde gerçekleştirildi. Olgular 50 mL serum fizyolojik içinde 50 mg kg-1 magnezyum sülfat bolus ve 15 mg kg-1 sa-1 infüzyon verilen Magnezyum (n=20) ya da 50 mL serum fizyolojik bolus ve infüzyon verilen Kontrol (n=20) gruplarına ayrıldı. Ameliyat süresince hemodinamik parametreler 5 dakikada bir kaydedildi. Tüm olgulardan ameliyat öncesi, ameliyat sonrası ve ameliyattan 6 saat sonra serum magnezyum, kalsiyum, protrombin zamanı, parsiyel tromboplastin zamanı, uluslararası normalizasyon olanı, fibrinojen miktarı, trombosit sayısı ve hemoglobin düzeyleri çalışmak üzere venöz kan örnekleri alındı. Magnezyum grubunda ameliyat öncesi ile ameliyat sonrası kan fibrinojen düzeyleri arasındaki fark ile plasebo verilen grubun ameliyat öncesi ve sonrası kan fibrinojen düzeyleri arasındaki fark Magnezyum grubunda daha düşük saptandı ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). Kanama miktarı Magnezyum grubunda yaklaşık 50 mL daha az olmasına rağmen iki grup arasında istatistiksel anlamda bir fark saptanmadı. Ek narkotik alımları ve cerrah kanama skorları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Sonuç olarak; magnezyum sülfatın kontrendike olmadığı ASA I fiziksel skora sahip hastalarda, kullandığımız dozlarda stabil bir kan basıncı seyri sağladığı ve koagülasyon sistemi üzerinde belirgin bir etki oluşturmadan cerrah kanama skorunu olumlu yönde etkileyebileceği kanaatine vardık.Öğe İntravenöz kanülasyon ağrısına buzun etkisi(Fırat Tıp Dergisi, 2009) Öztürk, Erdoğan; Erdil, Feray Akgül; Begeç, Zekine; Yücel, Aytaç; Şanlı, Mukadder; Ersoy, Mehmet ÖzcanÖz: Amaç: İntravenöz kanülasyon (İK) anestezistlerin günlük pratiğinde en çok uyguladıkları girişimdir. İK hastalar için rahatsız edici olduğu kadar ağrı verici bir işlemdir, ağrının önlenmesi hastalar için konfor sağlar. Gereç ve Yöntemler: Etik kurul onayı alındıktan sonra çalışmaya ASA I olan 45 olgu alındı. Antekübital bölgede enfeksiyon, geçirilmiş operasyon, skar, psöriyazis, aktif dermatit ile periferik sinir hastalığı bulunan ayrıca kanülasyonun zor olacağı düşünülen olgular çalışma dışı bırakıldı. Olguların bir ekstremitesine buz uygulayarak (Grup B) diğerine klasik (Grup K) yöntemle intravenöz kanülasyon yapıldı. Olguların girişim öncesi ve sonrası arteriyel kan basınçları ve kalp atım hızları kaydedildi, girişim sonrası visuel analog skala (VAS), hasta memnuniyet skoru (HMS) ve yöntem tercihi soruldu. Bulgular: Çalışmaya 45 olgu dahil edildi. Olguların ortalama yaşı 33,84±14,48 vücut ağırlığı 70,31±10,57 kg'dı. Grup B'de VAS (3,62±1,13) ve HMS (2,53±0,72) Grup K'ya göre anlamlı düşüktü ve çalışmaya dahil edilen olguların 35'i (%77) sonraki kanülasyon işlemlerinde buzlu yöntemi tercih edeceklerini ifade ettiler. Sonuç: Buz yönteminin ucuz, kolay temin edilebilir ve uygulanabilir olması nedeniyle intravenöz kanülasyon ağrısının önlenmesinde mevcut yöntemlere bir alternatif olacağını düşünmekteyiz.Öğe Kontrollü hipotansiyonda remifentanil ile birlikte uygulanan propofol, desfluran ve sevofluranın etkinliği(Anestezi Dergisi, 2004) Demirbilek, Semra; Gülhaş, Nurçin; Öztürk, Erdoğan; But, A. Kadir; Aslan, Ülkü; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Bu çalışmada, septoplasti veya septorinoplasti geçirecek olgularda, remifentanil ile birlikte uygulanan propofol, desfluran ve sevofluranın intraoperatif kontrollü hipotansiyon sağlanması, cerrahi alan kalitesi ve derlenme üzerine olan etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. ASA I grubu, 18-47 yaş arası 54 olgu rasgele üç gruba ayrılarak, lmug kg?1 bolus doz sonrası 0.25 mug kg?1 dk?1 remifentanil infüzyonuna başlandı. Propofol grubuna, l.5-2 mg kg?1 propofol ve sonrasında 100-200 mug kg?1 dk?1 propofol infüzyonu; sevofluran grubuna %7 sevofluran %100 O2 ile indüksiyon sonrası %l-2 sevofluran ve hava-02 karışımı; desfluran grubuna propofol 1.5-2 mg kg?1 verildikten sonra %4-6 desfluran ve hava-O2 karışımı uygulandı. Cerrahi süresince sistolik arter basıncını (SAB) 80-100 mmHg arasında tutacak şekilde ilaç dozları ayarlandı. Kontrollü hipotansiyon döneminde SAB, desfluran ve sevofluran grubunda propofol grubuna göre, ortalama arter basıncı (OAB) sevofluran grubunda diğer gruplara göre anlamlı düşüktü (p<0.05). Propofol grubunda 2, desfluran grubunda l olguda ek hipotansif ajan uygulandı. Ekstübasyon sonrasında, propofol grubunda OAB ve kalp atım hızı (KAH), sevofluran grubunda KAH, desfluran grubunda ise SAB, OAB ve KAH indüksiyon öncesi değerlere göre anlamlı yükseldi (p<0.05). Kanama miktarı ve cerrahi alan skoru her üç grupta benzerdi. Ekstübasyon ve erken derlenme zamanı desfluran grubunda propofol ve sevofluran grubuna göre daha kısaydı (p<0.05). Sonuç olarak; kontrollü hipotansiyon uygulamasında üç anestezik tekniğin de stabil hemodinami ve iyi cerrahi görüş alanı sağlaması nedeniyle kullanılabileceği kanısındayız. Ancak, ekstübasyon sonrası kan basıncı artışı görülmemesi nedeniyle sevofluran-remifentanil kombinasyonu tercih edilebilir. Başlık (İngilizce): The efficacy of remifentanil combined with either propofol, sevoflurane or desflurane during controlled hypotension Öz (İngilizce): The aim of this study was to compare the effects of a combination of remifentanil with propofol, desflurane or sevoflurane on intraoperative controlled hypotension, quality of the surgical field and recovery characteristics in patients undergoing nose surgery. ASA physical status 1,18-47 yr of age, 54 patients were randomly divided to three groups and received remifentanil lmug kg?1 as a bolus dose followed by a continuous infusion of 0.25 mug kg?1 min?1. In propofol group, anesthesia was induced 1.5-2 mg kg?1 of propofol and maintained with a continuous infusion of 100-200 mug kg?1 min?1. In sevoflurane group, anesthesia was induced with 7% sevoflurane in 100% oxygen, and was maintained with 1-2% sevoflurane and air in oxygen. In desflurane group, anesthesia was induced 1.5-2 mg kg'1 of propofol and maintained with 4-6% desflurane and air in oxygen. The study drug titration was adjusted to keep the systolic blood pressure (SBP) between 80-100 mmHg during surgery. During controlled hypotension, while SBP was significantly lower in desflurane and sevoflurane groups than in propofol group, mean blood pressure (MBP) was significantly lower in sevoflurane group than in other groups (p<0.05). Supplemental hypotensive agent was administered to 2 patients in propofol group and 1 patient in desflurane group. After extubation, MBP and heart rate (HR) significantly increased in propofol group, HR significantly increased in sevoflurane group, SBP, MBP and HR significantly increased in desflurane group according to preinduction values (p<0.05)Estimated blood loss and surgical field score was similar in all three groups. The time to extubation and early recovery was significantly shorter in desflurane group than in sevoflurane and propofol groups (p<0.05). We concluded that since all three anesthetic techniques provided hemodynamic stability and good visualization of the surgical field, they may be used for controlled hypotension management. However, sevoflurane-remifentanil combination may be preferable, because it did not cause any increase in blood pressure after extubation.Öğe Koroner arter cerrahisinde desfluran-fentanil ve midozolam-fentanil anestezisinin hemodinamik, hepato-renal ve postoperatif etkileri(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2014) But, A. Kadir; Durmuş, Mahmut; Toprak, H. İlksen; Öztürk, Erdoğan; Demirbilek,Semra; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Bu çalışmada koroner arter cerrahisinde desfluran-fentanil ve midazolam-fentanil anestezisinin hemodinamik, hepato-renal ve postoperatif etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Elektif koroner arter bypass greftlemesi planlanan, ejeksiyon fraksiyonu % 45'in üzerinde 60 olgu çalışmaya alındı. Olgular, rastgele desfluran (Grup D, n=30) ve midozolam (Grup M, n=30) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Anestezi indüksiyonu; Grup D'de 0.2 mg kg-1 etomidat ve 5 µg kg-1 fentanil, Grup M'de 0.1-0.3 mg kg-1 midazolam ve 5 µg kg-1 fentanil ile, anestezi idamesi ise hemodinamik duruma göre Grup D'de % 2-6 desfluran ve 15-25 µg kg-1 fentanil, Grup M'de 0.1-0.5 mg kg-1 sa-1 midazolam ve 15-25 µg kg-1 fentanil ile sağlandı. İndüksiyondan önce (t0), indüksiyondan (t1) ve entübasyondan sonra (t2), insizyon sonrası (t3) ve sternotomi sonrası (t4), kardiyopulmoner bypass öncesi (t5), protamin sonrası (t6) ve cerrahi sonunda (t7); kalp hızı, ortalama arter basıncı, santral venöz basınç, ortalama pulmoner arter basıncı, pulmoner ka piller oklüzyon basıncı, kardiyak indeks, sistemik vasküler rezistans indeksi, pulmoner vasküler rezistans indeksi, sol ventrikül stroke work indeksi ve sağ ventrikül stroke work indeksi ölçümleri yapıldı. Total bilirübin, aspartat aminotransferaz, alanin aminotransferaz, g-glutamil transpeptidaz, laktat dehidrogenaz, alkalen fosfataz, kreatinin ve kan üre nitrojeni değerleri için indüksiyondan hemen önce, postoperatif 1, 4 ve 14. günlerde 3-5 mL kan alındı. Sonuç olarak, koroner arter cerrahisinde iki grupta da intraoperatif hemodinamik yanıt birbirine benzer bulunurken, yine her iki grupta postoperatif dönemde karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında geçici bozulmalar saptandı. Desfluran-fentanil grubunda ekstübasyon ve YBÜ'de kalış süreleri daha kısa tespit edildi.Öğe Laparoskopik cerrahi geçirecek erişkin olgularda intraabdominal insüflasyon basıncının karaciğer fonksiyonlarına etkisi(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2005) Özpolat, Zekine; Durmuş, Mahmut; Toprak, Hüseyin İlksen; Öztürk, Erdoğan; Temel, İsmail; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Laparaskopik kolesistektominin hepatosellüler yapıya etkisinin yaşla ilgisi bilinmemektedir. Çalışmamızda laparoskopik kolesistektomi planlanan farklı yaş gruplarındaki erişkin olgularda, karaciğer fonksiyon testlerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: 43 olgu çalışmaya alındı. Olgular 18-60 yaş (Grup 1, n=22) ve 65 yaş üstü (Grup 2, n=21) olarak iki gruba ayrıldı. Tüm hastalara genel anestezi verildi. Laparoskopiyi kolaylaştırmak için CO2 insuflasyonu kullanıldı ve laparoskopi girişimi süresince intraabdominal basınç 10-14 mmHg arasında tutuldu. CO2 insuflasyonundan sonra ters trendelenburg pozisyonu verildi. Arteriyel kan örneği, alfa gulutatyon S transferaz (alfa-GST), alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST), gama glutamil transpeptidaz (GGT) düzeylerini değerlendirmek için anestezi indüksiyonundan önce, cerrahi işlemin sonunda, cerrahi bittikten sonra 1., 3., 6. ve 24. saatte alındı. Bulgular: Alfa-GST konsantrasyonu her iki grupta da cerrahi işlemden önce normal sınırlardaydı. Cerrahi işlemin sonunda ve cerrahiden sonraki 1. saatte iki grupta da anlamlı artış gözlendi (p<0.05). Ancak, Grup 2'deki artış Grup 1'e göre daha fazlaydı (p<0.05). Cerrahiden sonra 3. 6. ve 24. saatte alfa-GST her iki gurupta normal sınırlara döndü. Ancak, 24. saatte Grup 1'de bazal değere dönüş görülürken, Grup 2'de bazal değere dönüş görülmedi. Sonuç: Laparoskopik cerrahi geçiren yaşlı olgularda 10 mmHg üzerindeki intraperitoniyel basıncın, daha fazla hepatoselüler hasara neden olduğu kanısına varıldı. Başlık (İngilizce): The Effect of intra-abdominal insufflation pressure on liver function in adult patients undergoing laparoscopic cholecystectomy Öz (İngilizce): Aim: The relation between age and the effect of laparoscopic cholecystectomy on hepatocellular integrity has not been evaluated. We aimed to compare conventional liver function tests in two groups of adults of differing age undergoing elective laparoscopic cholecystectomy. Materials and Methods: We studied 43 patients divided into two groups according to age: Group 1, age 18-60 years (n=22) and Group 2, over 65 years (n=21). All patients received general anesthesia. CO2 was used to insufflate the peritoneal cavity, and intraperitoneal pressure was maintained at 10-14 mmHg during cholecystectomy. Reverse Trendelenburg position was maintained after CO2 insufflation. Arterial blood was sampled before the induction of anesthesia, at the end of surgery, and 1, 3, 6 and 24h after surgery for determination serum alanine aminotransferase (ALT) aspartate aminotransferase (AST), alpha-glutathione S-transferase (alpha-GST), and gamma-glutamyl transpeptidase (GGT) concentrations. Results: Baseline values of alpha-GST were within normal limits in both groups. Alpha-GST increased significantly in two groups at the end of surgery and at 1st hour after surgery. The increase of alpha-GST in Group 2 was higher than Group 1. Alpha-GST returned to normal values at 3,6 and 24h after surgery in both groups. Alpha-GST returned to the preoperative value at 24th h after surgery in Group 1 but not in Group 2. Conclusion: We conclude that elderly patients undergoing laparoscopic cholecystectomy have more hepatocellular injury when intraperitoneal pressure is greater than 10 mmHg.Öğe Manyetik Rezonans Görüntüleme Ünitesindeki Pediyatrik Olgularda Anestezi Deneyimlerimiz(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Öztürk, Erdoğan; Yücel, Aytaç; Begeç, Zekine; Erdil, Feray Akgül; Demir, Kadir; Ersoy, M. ÖzcanGünümüzde, teknolojik ve farmakolojik gelişmeler sayesinde, hastalara tanı ve tedavi amacıyla ameliyathane dışı ortamlarda invaziv ve invaziv olmayan girişimler artarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu girişimlerde başarı oranının artırılması ve hasta güvenliğinin sağlanması için anestezistlere görev düşmektedir. Bu çalışmada Ekim 2002-Aralık 2006 tarihleri arasında manyetik rezonans görüntüleme ünitesinde kliniğimizce pediyatrik olgulara uygulanan anestezi tekniklerini ve ortaya çıkan komplikasyonları sunmayı amaçladık. Çalışmaya 1458 pediyatrik olgu dahil edildi. Bu olgulardan üçünde kardiyak arrest sonucu eksitus, 168 olguda ise minör komplikasyonlar ile karşılaşıldı bunlar; bradikardi, (45) desatürasyon (98) ve uzamış sedasyon (22) şeklindeydi. Anestezistler ameliyathane dışı ortamlarda görev yaparken komplikasyonlardan kaçınılması için normalden daha dikkatli olmak zorundadır. Ayrıca anestezi verilecek ameliyathane dışı ortamlarda hasta ve personel güvenliğini sağlamak için gereken fiziki ve teknik altyapının düzenlenmesinde anestezistlerin aktif görev almaları gerektiği kanısındayız.Öğe Minimum alveolar concentration of sevoflurane for laryngeal mask airway removal in children; the effect of caudal anesthesia(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Begeç, Zekine; Durmuş, Mahmut; Erdil, Feray; Öztürk, Erdoğan; Yücel, Aytaç; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Kaudal anestezi uygulanan çocuklarda laringeal maske (LMA) çıkarılması için gerekli sevofluran minimum alveolar konsantrasyonunu (MAK) değerlendiren bir çalışma bulunmamaktadır. Çalışmanın amacı kaudal anestezi uygulanmış çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ını belirlemektir. Materyal ve Metod: Genel anestezi ile ürolojik cerrahiye giden (<2 saat) 56 çocuk çalışmaya alındı. Sevofluran indüksiyonundan sonra LMA yerleştirilen çocuklar kaudal anestezi yapılan ve yapılmayan grup olarak ayrıldı. Cerrahi işlemin sonunda LMA; grupları bilmeyen bir anestezist tarafından, end-tidal sevofluran konsantrasyonu önceden belirlenen % 0.2’lik konsantrasyonlarla azaltılarak çıkartıldı. LMA çıkarılması sırasında veya çıkarıldıktan sonra 1 dakika içinde, öksürük, diş sıkma, amaçlı hareket, nefes tutma veya laringospazm eşlik etmiyorsa LMA çıkarılması başarılı olarak kabul edildi. Bulgular: Çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ı kaudal anestezi uygulanan grupta %1.60, kaudal anestezi uygulanmayan grupta %1.72 idi. Sonuç: İki ay-8 yaş arası çocuklarda kaudal anestezi; LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ını azaltmadı. Kaudal bloğun infant ve çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ına etkisini araştıran ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatine varıldı.Öğe Pneumomediastinum, pneumoperitoneum, pneumothorax and cervical subcutaneous emphysema following diagnostic colonoscopy: A case report(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Öztürk, Erdoğan; Yücel, Aytaç; Turtay, Muhammet Gökhan; Aydoğan, Mustafa Said; Tekdemir, Demet; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Özet: Tanısal kolonoskopinin günümüzde kullanım sıklığı artmıştır. Ancak tanısal kolonoskopinin uygulanması sırasında kolon perforasyonuna neden olması nadir bir komplikasyonudur. Bu olgu raporu 77 yaşında diagnostik kolonoskopi sonrası iatrojenik oluşan sigmoid kolon perforasyonlu erkek hastanın klinik prezentasyonu, tanı ve tedavisini anlatmaktadır.Öğe Ratlarda kafa travmasında propofol ve eritropoetinin antioksidan özelliklerinin araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2002) Öztürk, ErdoğanBu çalışmada, ratlarda oluşturulan kafa travmasında propofol ve eritropoetinin antioksidan enzimlerden CAT ve SOD aktivitesl, oksidan bir enzim olan XO aktivitesi, membran lipid peroksidasyonunun son ürünü olan MDA düzeyi ve NO düzeyi üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık. Toplam 28 adet vvistar albino dişi rat kullanıldı ve deney grupları sham, kontrol, Epo (5000 U/kg), propofol (100 mg/kg) ve Epo (5000 U/kg)+propofol (100 mg/kg) olarak oluşturuldu.SOD ve CAT düzeylerinde gruplar arasında anlamlı bir fark yoktu. MDA ve NO düzeyleri Epo, propofol ve Epo+propofol gruplarında kontrol grubuna göre anlamlı düşüktü. XO düzeyinde ise Epo grubunda kontrol grubuna göre anlamlı bir düşüş varken, propofol grubunda sham grubuna göre anlamlı yüksekti.Sonuç olarak kafa travması sonrası verilen Epo ve propofol MDA, XO ve NO düzeylerini normal beyin dokusu düzeyine düşürdü. Bu nedenle, Epo ve propofolun beyin dokusu için antioksidan özellik taşıdığını düşünmekteyiz. Epo ve propofolün birlikte verilmesinin ayrı ayrı verilmelerine bir üstünlük sağlamadığı saptandı.