Yazar "Özturan, Orhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 53
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açık kavite timpanoplasti erken dönem sonuçlarımız(OTOSCOPE, 2002) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Öncel, Semih; Aktaş, Davut; Çokkeser, Yaşar; Miman, Murat Cem; Erdem, Tamer; Aladağ, İbrahim; Özturan, OrhanÖz:Açık kavite timpanoplasti, kapalı kavite tekniği ile eradikasyon sağlanamayan patolojilerde uygulanan bir ltekniktir. Özellikle izlem sorunu olan olgular için hastalığın daha güvenli bir şekilde kontrol altına alınabilmesi açısından da önemini korumakladır. Bu çalışmada amaç, açık teknik timpanoplasti uygulanan olgularımızın erken dönem sonuçlarını gözden geçirmektir. Kliniğimizde Mart 1998- Aralık 2000 tarihleri arasında açık kavite timpanoplasti uygulanan 56 olgu retrospektif olarak incelendi. Tüm olgularda patoloji olarak yaygın kolesteatoma vardı. Altı olguya tip l, 32 olguya tip II, 15 olguya tip III ve 3 olguya ise tip IV timpanoplasti yapıldı. Olguların sadece dördünde (%7) rekürren kolesteatoma gözlendi. Olguların işitme sonuçları tonal odyometri ile incelendiğinde saptanan hava-kemik yolu açıklıklarının ortalama olarak 250 Hz'de 11 dB, 500 Hz'de 11 dB, 1000 Hz'de 12 dB ve 2000 Hz'de 11 dB kapandığı saptandı. Bu erken dönem sonuçlarımız açık kavite timpanoplasti girişiminin düşük rekürrens oranı ve olumlu işitme sonuçları ile endikasyon sınırları içinde iyi bir seçenek olma özelliği taşıdığını göstermekledir.Öğe Adenosine deaminase xanthine oxidase superoxide dismutase glutathioneperoxidase activities and malondialdehyde levels in the sera of patients withhead and neck carcinoma(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2004) Kalcıoğlu, Mahmut Tayyar; Kızılay, Ahmet; Yılmaz, Ramazan; Uz, Efkan; Güleç, Mukaddes; Özturan, Orhan; Akyol, ÖmerKlinik ve epidemiyolojik bulgular kanser etyolojisinde serbest radikallerin üstlendi¤i muhtemel rolü destekleyici kan›tlar sunmaktad›r. Serbest radikal yokediciler ve inhibitörlerinin kanser sürecini erteledi¤i ya da engelledi¤i gösterilmifltir. Hastalar ve Yöntemler: Bafl-boyun kanserli 35 hastan›n serumlar›nda adenozin deaminaz, ksantin oksidaz, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz aktiviteleri ve malondialdehit düzeyi ölçülerek sa¤l›kl› kontrol grubu ile karfl›laflt›r›ld›. Bulgular: Serum adenozin deaminaz aktivitesi, kanserli hastalarda kontrol grubu ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda azalm›fl bulundu (p<0.001). Glutatyon peroksidaz ve ksantin oksidaz aktiviteleri ile malondialdehit düzeyi kontrol grubuna oranla hafif artm›fl bulunmakla birlikte arada anlaml› farkl›l›k yoktu. Serum süperoksit dismutaz aktivitesi ise kontrol grubuna oranla hafif azalm›fl bulundu. Sonuç: Bu sonuçlar, serum adenozin deaminaz aktivitesinin bafl-boyun kanserlerinin tan› ve takibinde yararl› olabilece¤ini göstermektedir. Bafl-boyun kanserli hastalarda adenozin deaminaz düzeyindeki art›fl›n nedenleri üzerinde genifl tabanl› çal›flmalara ihtiyaç vard›r.Öğe Akustik rinometrik değerlendirme ile normal burun(KBB-Forum, 2004) Miman, Murat Cem; Toplu, Yüksel; Deliktaş, Hacim; Özturan, OrhanÖz: Amaç: Bu çalışma ile tıkanıklık yakınması olmayan normal burunlarda akustik rinometrik değerlerin ortaya konulması amaçlandı. Yöntem ve Gereçler: Burun hastalıkları dışında problemlerle başvuran, subjektif olarak burun tıkanıklığı yakınması olmadığını söyleyen ve anterior rinoskopik muayenesi normal olan, yaşları 17-55 arasında değişen (ortalama 25,34 ± 7,65 yıl) 101 hastanın 202 nazal kavitesi çalışmaya alındı. Olgulara dekonjesyon öncesi ve sonrası standart akustik rinometri uygulandı. Bulgular: Tüm nazal kavitelerden elde edilen verilere göre ortalama ilk en dar kesit alanı (MCA1) 0,47 cm2, ikinci en dar kesit alanı (MCA2) 0,55 cm2, ilk iki cm içerisindeki nazal kavite hacmi (Vol1) 1,54 cm3, iki-beş cm arası nazal kavite hacmi (Vol2) ise 3,38 cm3 olarak saptandı. Dekonjesyonla MCA2 ve Vol2 değerlerinde anlamlı artışlar görüldü. Erkek olgular, vücut kitle indeksinin fazlalılığına bağlı olarak daha büyük MCA1 ve Vol1 değerlerine sahip olarak bulundu. Yaş faktörü verileri etkilemedi. İlaçla dekonjeste edilen nazal kavite hacimleri nazal siklusta dekonjeste kavitelerin hacmine eşit olarak saptandı. Sonuç: Bu çalışmada sunulan normal burunlara ait akustik rinometri verileri, patolojik durumlarda elde edilen verilerin değerlendirilmesinde kullanılabilecek doğru bir referans oluşturabilir. Başlık (İngilizce): Acoustic rhinometric evaluation of the normal nose Öz (İngilizce): Objectives: Since local reference values are of some value, it was aimed to determine the acoustic rhinometric data of the normal noses without nasal obstruction symptoms. Methods and Materials: The study group was consisted of 202 nasal cavities of 101 anterior rhinoscopically normal individuals presented with other than nasal diseases and free of nasal obstruction complaint. The age range was 17 to 55 years (mean 25.34±7.65). The acoustic rhinometric evaluation was performed on both nasal cavities, before and after medical decongestion. Results: The first minimal mean cross-sectional area (MCA1) was found 0.47 cm2; where the second one (MCA2) was 0.55 cm2. The mean volume of the first two cm of the cavity (Vol1) was revealed as 1.54 cm3 and the mean volume between second and fifth cm (Vol2) was 3.38 cm3. Pharmacological decongestion was affected MCA2 and Vol2 positively. Because of the statistically significant high body-mass index, the male subjects were found having higher MCA1 and Vol1 values. The volumes of the nasal cavity after topical decongestion were equal of those physiologically decongested sides of the nose because of the nasal cycle. Conclusion: The acoustic rhinometric data of the normal nose presented in this study could be used as reference in the evaluations of the nasal pathologies.Öğe Alt konka hipertrofisi için submukozal koterizasyon veya inferior türbinoplasti girişimleri(Kulak Burun Boğaz Klinikleri, 2000) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Miman, Murat Cem; Kalcıoğlu, TayyarÖz: Amaç: Alt konka hipertrofisinde uyguladığımız submukozal koterizasyon (SK) veya inferior türbinoplasti (İT) girişimlerinin etkinliği araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Son üç yıl içinde 223 olguda (91 kadın, 132 erkek; ort. yaş. 26; dağılım 8-47) konka cerrahisi uygulandı. Sadece iki taraflı konka cerrahisi gerektiren 31 olgunun altısına SK, 25'ine İT ameliyatı yapıldı. Septorinoplasti veya septum cerrahisi uygulanan 192 olgunun 85'ine iki taraflı SK, 29'una iki taraflı İT ve 78 olguya da bir tarafa SK, diğer tarafa İT ameliyatı yapıldı. Tüm olgular anterior rinoskopi ile, yalnız konka müdahalesi geçirenler ameliyat öncesi ve sonrası semptom skoru anketi ile değerlendirildi. Ortalama takip süresi 13 aydı. Bulgular: Sadece İT veya SK uygulanan olguların semptom skorlarında çok anlamlı iyileşme saptandı (p<0.01). inferior türbinoplasti yapılan olguların %98'inde, SK yapılan olguların %84'ünde nazal pasajın açık ve rahat olduğu görüldü, iki olguda epistaksis (%0.9) gözlendi. Septal cerrahi de yapılan 25 olguda tek, 11 olguda ise çift taraflı sinesi (%16) meydana geldi. Sonuç: Her iki cerrahi girişimde de mukozal hasar minimal ölçüdedir ve iyileşme süreci kısa bir sürede tamamlanmaktadır.Öğe Ani İşitme Kaybı(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Öncel, SemihKBB acilleri içinde yer alan ani işitme kaybı, üç günden kısa bir zaman içinde gelişen, ardı ardına üç frekansta 30 dB’den daha fazla bir kayıpla ortaya çıkan sensörinöral işitme kaybı olarak tanımlanır. Major klinik bulgu işitme kaybıdır, ancak tinnitus ve başdönmesi de eşlik edebilir. Ani işitme kayıplarında spesifik etioloji vakaların ancak %10-15'inde saptanabilir. Bu nedenle "idiopatik ani işitme kaybı" olarak isimlendirmek de olasıdır. Ani işitme kayıplarında spontan iyileşme oranı %65’e kadar çıkmaktadır. Kortikosteroid tedavisi en yaygın kullanılan ve en etkili tedavi yöntemi gibi durmaktadır. Prognoz, hasta erken görülür ve tedaviye başlanırsa, iki hafta içinde odyolojik düzelmenin başladığı saptanırsa, semptomlar arasında tinnitus ve vertigo eşlik etmiyorsa ve odyogramda ağır olmayan bir işitme kaybı mevcutsa daha iyidir.Öğe Atopi veya alerjili olgularda alerjen-spesifik IgE düzeyleri(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye;Girilmedi;Girilmedi;Girilmedi, 2003) Miman, Murat Cem; Özerol, İbrahim H.; Özturan, Orhan; Erdem, TamerAtopi veya alerjili olgularda alerjen-spesifik IgE düzeyleri Öz: Amaç: Öykü ve fizik muayene ile alerjik veya atopik olarak değerlendirilen olgularda spesifik IgE bakısının tanıdaki yeri değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Rinit, astım veya dermatitli 143 erişkin (58 kadın, 85 erkek; ort. yaş 34.3; dağılım 16-62) ve 113 çocukta (62 kız, 51 erkek; ort. yaş 10.2; dağılım 5-16) serum spesifik IgE düzeyleri ölçüldü. Ölçümler kemilüminesans tekniği ile yapıldı; elde edilen sonuçlar altı grupta değerlendirildi (spesifik IgE saptanmayan ya da çok düşük düzeyde saptanan olgular, düşük, orta, yüksek ve çok yüksek düzeyler). Spesifik IgE düzeyinin <0.70 ID/ml olması negatif sonuç, diğerleri (>0.70 lU/ml) pozitif sonuç şeklinde yorumlandı. Erişkinlerde 35 ayrı alerjen için, çocuklarda ise 19 ayrı alerjen için spesifik IgE düzeylerine bakıldı. Bulgular: Erişkinlerin %64.34'ünde (92 olgu), çocukların %44.25'inde (50 olgu) pozitif spesifik IgE düzeyi (>0.70 IU/ml) saptandı. Tek tek alerjenlere karşı duyarlılık erişkinlerde %20.08 ile %41.96; çocuklarda %17.70 ile %28.32 arasında değişmekteydi. Sadece tek bir alerjene duyarlılık erişkinlerde 14 olguda, çocuklarda sekiz olguda görüldü; diğer olgularda en az iki alerjene karşı duyarlılık saptandı. Sonuç: Benzer semptomlara sahip hastalıklarda alerjik etyolojinin ortaya konmasında alerjenlere duyarlılığı ölçen serumda spesifik IgE bakısı gibi testler, öykü ve fizik muayene bulgularını destekleyici niteliktedir.Öğe Baş-boyun epidermoid kanserinde dokudaki katalaz ve süperoksit dismutaz aktiviteleri ve malondialdehit düzeyleri(2001) Solmaz, Fevzi; Aktaş, Davut; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Öncel, Semih; Özturan, Orhan; Özyurt, Hüseyin; Sögüt, SadıkÖz: Amaç: Baş-boyun epidermoid kanserlerinde antioksidan enzim aktivitelerinin araştırılması. Hastalar ve Yöntemler: Baş-boyun epidermoid kanserli 32 olguda (26 erkek, 6 kadın; ort. yaş 57.5) tümöral dokudan ve ameliyat bölgesinde tümöre uzak normal dokudan örnekler alındı. Tümöral doku ve normal dokuda katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD) enzim aktiviteleri ve malondialdehit (MDA) düzeyleri ölçülerek değerlendirildi. Bulgular: Tümöral dokuda CAT, SOD enzim aktivitelerinin ve MDA düzeylerinin düşük olduğu, fakat bu durumun istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptandı. Yaş ve cinsiyet yönünden fark izlenmedi. Tümöral dokuda CAT ve SOD enzim aktivitelerinin evre ilerledikçe giderek azaldığı, MDA düzeyinin ise giderek arttığı saptandı. Ancak bu değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Sonuç: Serbest radikaller epidermoid kanser dokusunda metabolik hasara sebep olabilir. Antioksidan enzimlerin kanser tedavisindeki rollerinin gösterilmesi için yeni araştırmalara gereksinim vardır.Öğe Bazı nazal spreylerin (steroid ve deniz suyu preparatları) mukosiliyer klirens üzerine etkisi(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2001) Miman, Murat Cem; Akarçay, Mustafa; Öncel, Semih; Özturan, Orhan; Erdem, TamerÖz: Amaç: Sık kullanılan nazal topikal preparatların, sağlıklı gönüllülerde mukosiliyer klirens (MK) üzerine etkisi araştırıldı. Çalışma Planı ve Yöntemler: Yaş ortalaması 28.8 olan 120 gönüllüde (62 erkek, 58 kadın) bazal MK süreleri sakkarin testiyle ölçüldü. Koruyucu madde olarak içeriğinde benzalkonyum klorür (BKK) bulunan iki nazal kortikosteroidli sprey, BKK içermeyen başka bir nazal kortikosteroidli sprey ve % 0.09 sod-yum klorür çözeltisine eşdeğer steril izotonik deniz suyu preparatı 30'ar kişilik gruplarda, bir burun boşluğuna tek doz uygulandı. Yirmi beş dakika sonra aynı burun boşluğunda ölçülen MK süreleri ile bazal MK süreleri karşılaştırıldı. Bulgular: Nazal kortikosteroidli spreylerin, BKK içersin (p<0.01) veya içermesin (p<0.05) MK'yı hızlandır-dığı görüldü. Bu üç preparat arasında MK süresine etki yönünden fark saptanmadı (p>0.05). Deniz suyu preparatı ise MK'da değişikliğe yol açmadı (p>0.05). Sonuç: Klinikte sık kullanılan nazal spreyler MK sü-resine olumsuz akut bir etkiye sahip değildir; tek doz kullanım sonrası nazal kortikosteroidli preparatlar sağlıklı gönüllülerde MK süresini kısaltmaktadır. De-niz suyu preparatı ise MK süresini etkilememektedir.Öğe Bending of the upper lateral cartilages for nasal valve collapse(Arch Facial Plast Surg, 2002) Özturan, Orhan; Miman, Murat Cem; Kızılay, AhmetAs a consequence of removal of the nasal hump, the upper lateral cartilages are separated from the septal cartilage in reductive rhinoplasty. A decrease in the nasal airway cross-sectional area and collapse of the internal nasal valve (INV) are inevitable unless additional surgical measures are taken. To determine the efficacy of the horizontal mattress bending suture in treating patients with nasal valve collapse. Each upper lateral cartilage was separately bent to a certain degree with a horizontal mattress suture following nasal dorsum reduction in the external septorhinoplasty as a preventive or corrective measure for the INV stenosis. The efficacy of this suture was assessed in 28 patients who presented with tension nose by comparing the INV angles preoperatively and 12 months postoperatively, as determined photographically by means of a rigid nasal endoscope. The mean +/- SD preoperative INV angle was calculated as 9.1 degrees +/- 4.2 degrees (range, 0 degrees -18.3 degrees ). The mean postoperative INV angle was increased to 25.3 degrees +/- 3.8 degrees (range, 18.4 degrees -34.5 degrees ) (P<.001). This method reconstitutes the normal anatomy of the INV, reestablishes stiffness or resistance of the nasal side walls so that they do not bend inwardly with inspiration, improves the airflow at this area, and avoids postoperative nasal valve stenosis in functional-cosmetic rhinoplasty cases that require considerable nasal hump reduction.Öğe Bir Nazal Miyazis Olgusu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Aktaş, Davut; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Özturan, Orhan; Kalgoğlu, TayyarNaza! miyazis sinek larvaları tarafından oluşturulan nazal ve paranazal kavitelerin bir infestasyonudur. Bizim olgumuzda etken Oestrus Ov is larvalarıdır. Endoskopik olarak canlı larvalar temizlendikten sonra atrofik rinit gelişti.Öğe Bir nazal miyazis olgusu(1999) Aktaş, Davut; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Özturan, Orhan; Kalcıoğlu, Mahmut TayyarNazal miyazis sinek larvaları tarafından oluşturulan nazal ve paranazal kavitelerin bir infestasyonudur. Bizim olgumuzda etken Oestrus Ovis larvalarıdır. Endoskopik olarak canlı larvalar temizlendikten sonra atrofik rinit gelişti.Öğe Caffeic acid phenethyl ester ameliorated ototoxicity induced by cisplatin inrats(J Chemother, 2004) Kızılay, Ahmet; Kalcıoğlu, Mahmut Tayyar; Özerol, Elif; Iraz, Mustafa; Güleç, Mukaddes; Akyol, Ömer; Özturan, OrhanCaffeic acid phenethyl ester (CAPE), an active component of propolis, exhibits antioxidant properties. This experimental study was designed to determine the effect of CAPE on ototoxicity induced with cisplatin. Twenty-four adult Wistar albino rats were divided into four groups: cisplatin (n=6), saline (n=6), CAPE (n=6), and cisplatin plus CAPE (n=6). Rats were tested before and 5 days after cisplatin treatment with or without chemo protection. The Distortion Product Otoacoustic Emissions (DPOAEs) were elicited from the control and experimental animals utilizing the standard commercial Otoacoustic Emission (OAEs) apparatus. The animals in all groups were sacrificed under general anesthesia on the fifth day following last OAE measurements. For biochemical investigations, the blood samples were drawn from inferior vena cava On day 0, the initial baseline DPOAEs measurement results presented similar values while comparing the groups in drug free phase (p>0.05). On day 5, intrasubject measurement parameters of DPgrams and I/O functions of cisplatin group were significantly deteriorated (p<0.05). The second measurements of the other groups revealed no significant differences between their DPgrams and I/O functions in all frequencies (p>0.05). Among the biochemical parameters, plasma xanthine oxidase (XO) activity was found to be more elevated in the cisplatin group than the saline group (p<0.05). CAPE led to more decreased XO activity than cisplatin (p<0.05). The results of this study show that prophylactic administration of CAPE for cisplatin ototoxicity ameliorated hearing deterioration in rats.Öğe Çarpık burunlara yaklaşım ve sonuçlarımız(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2002) Özturan, Orhan; Miman, Murat Cem; Yiğit, Bahri; Çokkeser, Yaşar; Kızılay, Ahmet; Aktaş, DavutÖz: Amaç: Çarpık burunlu olguların tedavisinde uygulanan ve çok çeşitlilik gösteren cerrahi tekniklere ve sorunlara dikkat çekmek amaçlandı. Hastalar ve Yöntemler: Burun vertikal aksında deviasyon olan 59 olgu (43 erkek, 16 kadın;ort.yaş 27; dağılım 17-47) cerrahi olarak tedavi edildi.Otuz olguda C-,29' unda I-tipinde çarpık burun vardı.Ameliyat öncesinde ve ameliyattan en az altı ay sonra çekilen anteriör yüz fotoğrafları üzerinde deviasyon açıları ölçüldü.Her iki gruptaki olgularda ulaşılan başarı düzeyi, ideal açıya yaklaşım oranlarına göre derecelendirildi ve karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Her iki tipteki çarpık burunlarda, açılardaki düzelme çok anlamlı bulundu (p<0.01).C-çarpık burunlardaki ideal açıya yaklaşım başarısı, I-çarpık burunlardakinden daha düşük idi (p<0.05).Üç olguda revizyon cerrahisi yapıldı. Sonuç: Çarpık burunlarda fonksiyonel ve estetik problemler, burun anatomik yapılarının eksternal yaklaşımla serbestleştirilmesi, düzleştirilmesi ve bu konumda desteklenmesi ile düzeltilebilir.Giderilemeyen düzensizliklerin kamuflajı için kartilaj greftleri kullanılabilir.C-çarpık burunlarda sonuçlar daha kötü olduğundan, deneyim ve çok sayıda teknik çözümlere aşina olmak gerekir.Öğe A case of necrotizing sialometaplasia in the upper lip(2003) Kızılay, Ahmet; Erdem, Tamer; Mızrak, Bülent; Bayındır, Tuba; Özturan, OrhanNekrotizan sialometaplazi benign, reaktif ve kendi kendini sınırlayan enflamatuvar bir hastalıktır. Bu hastalığın önemi, klinik ve histolojik özellikleri açısından karsinoma benzemesidir. Elli sekiz yaşında kadın hasta sağ üst dudakta, 0.5 cm boyutunda, mukoza altında sert bir kitle ile başvurdu. Biyopsi sonucunun adenoid kistik karsinom olarak bildirilmesi üzerine kitle geniş bir çevre doku ile çıkarıldı ve saha aynı seansta rekonstrükte edildi. Çıkartılan kitleye histopatolojik inceleme sonucunda nekrotizan sialometaplazi tanısı kondu. Olgunun üç yıllık izleminde nüks saptanmadı. Bu yazıda nekrotizan sialometaplazinin adenoid kistik karsinom ile karıştırılabileceği vurgulandı.Öğe Çocuklarda yüz kırıkları(Kulak Burun Boğaz Klinikleri, 2002) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Kızılay, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Karataş, Erkan; Özturan, OrhanÖz: Amaç: Maksillofasyal kırıklı çocuk olgularda kırıkların özellikleri ve tedavi sonuçları değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: 1994-2002 yılları arasında kliniğimizde maksillofasyal kırık nedeniyle tedavi gören 32 çocuk (19 erkek, 13 kız; ort. yaş 8; dağılım 2-16) yaş, cinsiyet, etyoloji, kırıkların oluşumunda mevsimsel dağılım, kırık yerleşimi ve uygulanan tedaviler açısından değerlendirildi. Bulgular: On bir olgu (%34.4) beş yaş ve altında, 21 olgu (%65.6) altı yaş ve üzerinde idi. Kırıkların, en sık motorlu araç kazası sonucu (%59.4) oluştuğu saptandı. Yirmi sekiz olguda mandibula kırığı (%87.5), sekiz olguda (%25) burun kırığı, yedi olguda (%21.9) maksilla kırığı gözlendi. On beş olguda açık redüksiyon ve internal fiksasyon, üç olguda açık redüksiyon ile birlikte internal ve eksternal fiksasyon, 11 olguda da kapalı redüksiyon ve eksternal fiksasyon uygulandı. Üç olgu sadece takip edildi. Hiçbir olguda tedavi sırasında veya sonrasında ciddi bir sorunla karşılaşılmadı. Sonuç: Çocuklarda oluşan yüz kemik kırıklarının tedavisinde çocuğun gelişim dönemi ve kemik yapısının büyüme sürecinde olduğu göz önüne alınmalıdır.Öğe Derin boyun enfeksiyonlarına klinik yaklaşım(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2001) Miman, Murat Cem; Öncel, Semih; Kalcıoğlu, Tayyar; Kızılay, Ahmet; Aktaş, Davut; Özturan, OrhanÖz: Amaç: Ülkemizin sosyoekonomik yönden daha düşük olduğu bir bölgesinde, sıklıkla karşılaştığımız derin boyun enfeksiyonları (DBE) üzerine deneyim ve bulgularımızı sunmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntemler: Şubat 1999 ile Aralık 2000 tarihleri arasında DBE tanısı ile yatırılarak izlenen 31 hastanın dosyaları taranarak olgular retrospektif olarak incelendi. Olguların yaşları 1-58 arasında değişmekte idi (14 kadın, 17 erkek; ort. yaş 24). Bulgular: On dört olguda peritonsiller apse, sekizinde retrofarenjeal apse veya sellülit, beşinde submandibüler apse, ikisinde temporal apse, birinde parotis apsesi, birinde İzole parafarenjeal apse vardı. Bu olgulardan dördünde, diğer boyun boşlukları apsesi ile birlikte parafarenjeal apse veya sellülit saptandı. Yirmi yedi olgu ağız içi veya boyundan cerrahi girişimle, İki olgu ultrasonografi eşliğinde iğne aspirasyonu ile, iki olgu ise sadece antibiyotikle tedavi edildi. Tüm olgularda iyileşme sağlandı ve hiçbir komplikasyon görülmedi. Sonuç: Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ve ilk basamak tedavi hizmetleri eksik bölgelerde DBE'ye daha sık rastlanmaktadır. Tam bir öykü ve fizik muayene, erken tanı ve uygun tedavi DBE'nin komplikasyonsuz bir şekilde sağaltılmasını sağlar.Öğe Distortion product otoacoustic emissions and clinical significance of primary stimulus levels(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Özturan, Orhan; JERGER, JamesBelirli şartlar altında kokleadaıı dış kulak yoluna doğru yayılan akustik enerjiye otoakustik emisyon denir ve hassas bir mikrofonla kaydedilebilir. Hu akustik enerjinin koklea dış saç hücrelerinin mıkromekanık aktivitesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Distorsiyon prodakt otoakustik emisyonlar işitmesi norma! olanların tamamında elde edilebilen bir uyarılmış otoakustik emisyon çeşididir. İki farklı frekansta primer stimulusun simültane olarak kokleaya ulaştırılması ve kokleanın hu uyarıya stimuluslardan farklı frekansta verdiği cevaptır. Otoakustik emisyonlar hakkında genel hır bilgi ile beraber 20 sağlıklı kişide maksimum distorsiyon prodakt otoakustik emisyon oluşturan farklı primer stimulus seviyelerini araştırdığımız çalışmamız literatürdeki diğer çalışmalarla tartışılarak sunulmuştur.Öğe Doyle nazal splint ve klasik anterior nazal tamponun orta kulak basıncı üzerine etkileri(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2000) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Miman, Murat Cem; Öncel, SemihÖz: Amaç: Bu çalışmada burun solunumuna fırsat veren Doyle nazal splint (DNS) ve klasik anterior nazal tamponun orta kulak basıncına etkileri karşılaştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Burun tıkanıklığı şikayeti ile gelen, işitmesi ve otoskopik muayenesi normal ve ameliyat öncesi tip A timpanogramı olan 54 erişkin hastaya septoplasti ameliyatı yapıldı ve cerrahi sonrası klasik anterior nazal tampon (KANT) uygulandı. Burun tıkanıklığı ve/veya nazal deformite şikayetleri olan ve aynı kriterlere sahip 33 erişkin hastaya ise septorinoplasti ameliyatı yapıldı ve ameliyat sonunda her iki burun boşluğuna sadece DNS yerleştirildi. Hastaların orta kulak basınç ölçümleri timpanometri ile postoperatif ikinci gün tekrarlandı. Bulgular: Her iki grubun ameliyat sonrası orta kulak basınçları (-125 daPa ve -20 daPa) arasındaki fark ileri düzeyde anlamlı bulundu (p< 0.01). Klasik anterior nazal tampon uygulanan grupta ameliyat sonrası dönemde ileri düzeyde anlamlı bir basınç azalması saptandı (p<0.01); DNS yerleştirilen hastaların ameliyat öncesi ve sonrası orta kulak basınçları arasında ise anlamlı farklılık oluşmadı (p>0.05). Sonuç: Burun solunumuna izin veren ve östaki disfonksiyonuna yol açmayan, septal yapıları orta hatta tutma ve destekleme üstünlüklerine sahip DNS, septal cerrahi sonrası tercih edilmelidir.Öğe Dural bone defects and encephalocele associated with chronic otitis media or its surgery(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2002) Kızılay, Ahmet; Aladağ, I.; Çokkeser, Yaşar; Özturan, OrhanWe investigated the incidence of dural bone defects and encephalocele following radical mastoidectomy or open cavity tympanoplasty. We retrospectively evaluated 190 operations of 182 patients (97 males, 85 females; mean age 30.6 years; range 9 to 70 years) who underwent radical mastoidectomy (n=89) or open cavity tympanoplasty (n=101). Follow-up examinations included otomicroscopy. Patients with documented dural bone defects on examination or operation records were further evaluated by axial and coronal computed tomography scans of the temporal bone. Those with suspected encephalocele were studied by magnetic resonance imaging. Dural bone defects were detected in 17 patients perioperatively. Of these, 14 defects were associated with chronic otitis media. Three iatrogenic bone defects were induced during obliteration of lateral sinus thrombosis. The mastoid tegmen was the most common site of defects (41%) and the most common etiologic factor was cholesteatoma (84%). Encephalocele was detected in one patient in whom radical mastoidectomy with lateral sinus obliteration was performed due to lateral sinus thrombophlebitis. Encephalomalasia was found nearby the defect area in two patients. Dural bone defects associated with chronic otitis media are not rare, the most common cause being cholesteatoma. Repair of dural lacerations requires watertight closure to prevent the occurrence of encephalocele.Öğe The effect of endoscopic sinus surgery on quality of life(Kulak Burun Bogaz Ihtisas Dergisi, 2003) Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Miman, Murat Cem; Çokkeser, Yaşar; Özturan, OrhanWe assessed the effects of endoscopic sinus surgery on quality of life of patients with nasal polyposis or chronic sinusitis. PATIENTS AND METHODS: Thirty patients (5 females, 25 males; mean age 36 years; range 17 to 58 years) who underwent endoscopic sinus surgery were prospectively evaluated. The diagnoses were nasal polyposis in 15 patients and chronic sinusitis in 15 patients. Primary and revision operations were performed in 23 patients and seven patients, respectively. The quality of life was evaluated before and six months after surgery with the use of the Chronic Sinusitis Survey (CSS), and Medical Outcomes Study Short Form-12 (SF-12). Prior to administration, the two questionnaires were translated and adapted to Turkish. Computed tomography (CT) findings were scored before and six months after surgery according to the Lund-Mackay system. The results of the surveys were compared with CT scores. RESULTS: The postoperative SF-12 and CSS scores of all the patients improved significantly. Computed tomography scores were not found in correlation with improvements in the SF-12 and CSS scores. CONCLUSION: Endoscopic sinus surgery results in significant improvement in the quality of life of patients with nasal polyposis and chronic sinusitis, which may not be reflected by CT scores.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »