Yazar "Şahin, Derya" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Dada’nın fotoğraf anlayışı(İnönü Üniversitesi, 2015) Şahin, DeryaFotoğraf, icadından buyana sanata farklı yollarla ve biçimlerle dahil olmayı bilmiştir. Birçok avant-garde sanat akımı içinde farklı şekillerde yer bulan fotoğraf, dada akımı içinde daha çok kolaj malzemesi olarak kullanılmıştır. Dadaistler sadece görsel öğeyi değil yazınsal ve dilsel öğeleri de parçalayarak, kolâjla farklı bir bütünlük oluşturmuşlardır. Dada, sanatta alışılagelmiş hareketlere karşı çıkarken, yeni anlatım olanakları yaratıyor, eylemciliğinin yanında amaçlarını gerçekleştirmek için fotoğraftan ve fotoğraf imgelerinden büyük oranda faydalanmıştır. Dadaistler, medyada var olan optik görüntü bolluğundan yararlanmış ve bu görüntülerin kimilerini farklı bağlamlarda kullanmışlardır. Sanatçılar alışılmadık mesajlarının gerektirdiği kesin ve vurucu iletişimi sağlamak için fotoğrafların gerçeksiliklerinden, onları farklı bağlamlara yerleştirerek, vurucu güç olarak faydalanmıştır. Bu araştırmada fotoğrafın dada akımı içinde kullanım şekilleri sanatçıların eserleri üzerinden incelenmiştir.Öğe Gerhard rıchter ve foto-resimler(İnönü üniversitesi Kültür Ve Sanat Dergisi, 2018) Şahin, DeryaFotoğrafın icadıyla birlikte, fotoğraf-resim yakınlaşması artmış; fotoğraf az ya da çok, sanatçıların eserlerine farklı amaçlarla ve de farklı şekillerle dahil olmayı başarmıştır. Tekniğin sağladığı kolaylıkların da etkisiyle sanatçıların kendilerini daha özgür hissetmesi gibi nedenlerle eserlerinde fotoğraf kullanan sanatçı sayısında artış görülmektedir. Fotoğrafın çalışmalarında önemli yer tuttuğu sanatçılardan biri olan Gerhard Richter, hem figüratif hem de soyut resmin dilini aynı anda kullanan bir sanatçıdır. İki farklı biçemi birlikte kullanan sanatçının ilk resimlerin kaynağı olan fotoğrafların çoğu, siyah beyaz gösterişsiz ve rastgele bulunmuş izlenimini uyandıran karelerdir.1964 yılında yapmaya başladığı bu resimler, amatör aile fotoğrafları veya sıradan nesneler olabilmekteydi. Zaman zaman dijital baskı teknolojileri ile üretilen eserlerin üzerine klasik anlayışta müdahale eden Richter, resimlerinde başarmak istediği şeyi; yaşayan ve canlı kalabilen bir biçemde, en farklı ve en karşıt elemanları, mümkün olan en geniş özgürlük alanında bir araya getirmek olarak ifade etmektedir. Fotoğrafı taklit etmediğini, fotoğraf ürettiğini belirten sanatçı, bir yanılsama tekniğini kullanmadığını ve resimlerinin yarattığı etkinin de yanılsama olmadığını savunmaktadır. Tüm bu yaklaşımlar Richter’in resimlerini görsel birer alıntı olmanın çok ötesine taşımaktadır. Bu araştırmada amaç; fotoğrafın resim sanatındaki kullanımına dair örneklerini, Gerhard Richter’in eserleri üzerinden araştırılmasıdır. Genel tarama modelinin esas alındığı araştırmada, nitel araştırma yöntem ve teknikleri kullanılmıştır. Nitel verileri elde edebilmek için araştırma sürecinde ise doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır.Öğe JOSEPH BEUYS’UN SANATINDA YAĞ ve KEÇE(2022) Şahin, DeryaHer insan sanatçıdır, söylemiyle toplumdaki herkesi sahip oldukları sanatsal yetiler aracılığıyla sanatsal yaratım sürecine dahil eden Alman sanatçı Joseph Beuys; grafik, resim, heykel, performans, video sanatı ve enstalasyon üzerine çalışmalar yapmış çok yönlü bir sanatçıdır. Alışılmış sanat nesnesinin dışlandığı, bitmiş eser yerine sürecin değer kazandığı, insanı düşünmeye ve sorgulamaya yönelten bir sanat anlayışı benimseyen Beuys, sanatın iyileştirici gücüne de inanmaktadır. Sanatçının çalışmalarında ses ve düşünce gibi görünmez malzemelerin varlığının yanı sıra geçmişi mitsel öyküye uzanan keçe ve yağ önemli yere sahip olan nesnelerdir. Mite göre esir kaldığı dönemlerde sanatçıyı yeniden hayata bağlayan yağ ve keçe ikilisi, sanatçının ileride gerçekleştireceği yapıtlarında da sıkça karşımıza çıkacak ve Beuys’un sanatının temel malzemelerinden olacaktır. Betimsel tarama modeli ile gerçekleştirilen araştırmada, Beuys’un sanat anlayışı ve yapıtları ile ilgili literatür taraması yapılmıştır. Araştırma, Beuys’un genellikle tercih ettiği malzemelerinden olan yağ ve keçe kullandığı eserlerle ve bu malzemeleri kullanımına yönelik görüşlerle sınırlandırılmıştır. Buna yönelik sanatçının malzeme seçiminde bağlantısı olduğu düşünülen yaşamı, sanat anlayışı ve mitsel öyküsüne de yer verilmiştir. Araştırma bulgularına göre yağ ve keçeyi sembolik anlamlar yükleyerek kullanan sanatçının bu malzemeleri, dönüşümün, enerjinin, yalıtımın, iradenin, hayata bağlayıcılığın, toplumsal sağalmanın birer simgesi olarak kullandığı görülmüştür.Öğe Rezidüel böbrek fonksiyonları olan periton diyalizi hastalarında serum n-terminal probrain natriüretik peptit (NT-proBNP), nötrofil gelatinase-associated lipocalin ilişkili protein (NGAL) ve fibroblast growthfactor (FGF23) ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2012) Şahin, DeryaKronik kalp yetmezliği olan ve glomerüler filtrasyon oranı hafif derecede azalmış olan hastalarda Gelanitase lipocalin ilişkili protein (NGAL) düzeylerinin arttığı bildirilmiştir. Bu durum böbrek interstisyelinde kronik olarak basınç artışına ve böbrek hasarına bağlı olabilir. Kalp yetmezliği hastalarında serum N terminal-pro brain natriuretic peptide (NT-proBNP) düzeyleri artmaktadır. Bu pilot çalışmada rezidüel böbrek fonksiyonu olan ve NT-proBNP yüksek olan ayaktan periton diyalizi hastaları (PD) ile rezidüel böbrek fonksiyonu olan ve NT-proBNP düzeyleri daha düşük hastaların çalışmanın başlangıcında ve 3 ay sonraki ölçümlerde serum NGAL düzeyleri yönünden karşılaştırılmasını amaçladık. Yaş, cinsiyet yönünden farklı olmayan 20 ayaktan periton diyalizi hastasında ve 20 sağlıklı kontrol grubunda serum NT-proBNP, NGAL ve fibroblast growth faktör 23 (FGF23) ölçüldü. Sonuçlar: Hastalarda serum NT-proBNP, NGAl ve FGF 23 düzeyleri anlamlı olarak hastalarda daha yüksekti (p <0.05). NT-ProBNP düzeyleri 1000 pg/ml üzerinde olan (10 hasta: hipervolemik grup) hastalar ile NT-ProBNP düzeyleri 1000 pg/ml altında olan hastalar (10 hasta) arasında yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, serum kreatinin, Parathormon, NGAL, FGF23 kan ure azotu (BUN), idrar volümü, Cockroft- Gault ve Modification of Diet in Renal Disease Study formulüne göre hesaplanan glomerüler filtrasyon oranı ve ekokardiyografik incelemede sol ventrikül diyastol sonu çapı, sol atrium çapı, aort kökü genişliği yönünden çalışma başlangıcındaki ve 3 ay sonraki değerlendirmede bir farklılık saptamadık (p>0,05). NT-ProBNP düzeyleri 1000 pg/ml üzerinde olan (hipervolemik grup) hastaların ortalama NT-proBND düzeyleri 13323,3±11235,9 pg/ml, NT-ProBNP düzeyleri 1000 pg/ml altında olan hastaların ise 456,1±266,7 pg/ml idi. NGAL düzeyleri ile ekokardiyografik incelemede sol ventrikül diyastol sonu çapı, sol atrium çapı, aort kökü genişliği, rezidü idrar miktarı arasında da bir ilişki saptayamadık. NT-ProBNP düzeyleri 1000 pg/ml üzerinde olan hastalar ile NTProBNP düzeyleri 1000 pg/ml altında olan hastaların 3 ay sonraki 2. ölçümlerinde NT-ProBNP düzeyleri ilk ölçümlerine göre istatistiksel olarak anlamlı olarak (13323,3±11235,9 pg/ml den 9667,3±9483,2 pg/ml) azaldı (p<0.05). NGAL düzeylerinde ise anlamlı bir değişiklik saptanmadı. NT-ProBNP düzeyleri 1000 pg/ml altında olan hastalar 3 ay sonraki 2. ölçümlerinde serum NT-ProBNP ve NGAL düzeylerinde anlamlı bir değişiklik bulamadık. Her iki grup arasında hastaların 3 ay sonraki değerlendirilmelerinde Cockroft-Gault ve Modification of Diet in Renal Disease Study formülleri ile hesaplanan tahmini glomerüler filtrasyon hızı yönünden fark yoktu. Serum NGAL ilk ölçümünün belirleyicilerini saptamak amaçlı multivariate regresyon analizinde modele grup 1 (hipervolemik grup) olmak, yaş, serum albumin ve NT proBNP alındığında NGAL'in bağımsız belirleyicisi olarak albumini saptadık. Serum NGAL ikinci ölçümün belirleyicilerini saptamak amaçlı multivariate regresyon analizinde modele grup 1 (hipervolemik grup) olmak, yaş, serum albumin ve serum NT proBNP düzeyleri arasındaki değişiklik alındığında NGAL in bağımsız belirleyicisi olarak albumini saptadık. Diğer faktörlerin ise bir etkisi olmadığını saptadık. Sonuç olarak hasta grubunda sağlıklı kontrollere göre serum NT-ProBNP, NGAL ve FGF 23 düzeyleri anlamlı olarak yüksekti. Periton diyalizi hastalarında vücut volüm durumunun bir göstergesi olarak değerlendirilen serum NT-ProBNP ile NGAL düzeyleri arasında bir ilişki yoktu. Periton diyalizi hastalarında albumin gibi diğer faktörler serum NGAL düzeylerinin belirleyicisi olarak görünüyor.Öğe Serum pentraxin 3 and hs crp levels in children with severe pulmonary hypertension(Balkan Med J, 2014) Karakurt, Cemşit; Başpınar, Osman; Çelik, Serkan Fazlı; Taşkapan, Mehmet Çağtay; Şahin, Derya; Yoloğlu, SaimBackground: Pulmonary arterial hypertension secondary to untreated left-to-right shunt defects leads to increased pulmonary blood flow, endothelial dysfunction, increased pulmonary vascular resistance, vascular remodelling, neointimal and plexiform lesions. Some recent studies have shown that inflammation has an important role in the pathophysiology of pulmonary arterial hypertension. Aims: The aim of this study is to evaluate serum pentraxin 3 and high sensitive (hs)-C reactive protein (hs-CRP) levels in children with severe pulmonary arterial hypertension (PAH) secondary to untreated congenital heart defects and evaluate the role of inflammation in pulmonary hypertension. Study Design: Cross sectional study. Methods: After ethics committee approval and receiving consent from parents, there were 31 children were selected for the study with severe PAH, mostly with a left-to-right shunt, who had been assessed by cardiac catheterisation and were taking specific pulmonary vasodilators. The control group consisted of 39 age and gender matched healthy children. After recording data about all the patients including age, gender, weight, haemodynamic studies and vasodilator testing, a physical examination was done for all subjects. Blood was taken from patients and the control group using peripheral veins to analyse serum Pentraxin 3, N-terminal pro-Brain Natriuretic Peptide (NT-ProBNP) and hs-CRP levels. Serum Pentraxin-3 levels were measured by enzyme linked immunosorbent assay (ELISA) and expressed as ng/mL. Serum hs-CRP levels were measured with an immunonephelometric method and expressed as mg/dL. The serum concentration of NT-proBNP was determined by a chemiluminescent immunumetric assay and expressed as pg/mL. Results: Serum Pentraxin- 3 levels were determined to be 1.28±2.12 (0.12-11.43) in the PAH group (group 1) and 0.40±0.72 (0.07-3.45) in group 2. There was a statistically significant difference between the two groups (p<0.01). Serum hs-CRP levels were measured as 2.92±2.12 (0.32-14.7) mg/dL in group 1 and 0.35±0.16 (0.07-3.45) mg/dL in group 2. The hs-CRP level was increased in the PAH group to a significant degree (p<0.01). Conclusion: Our study showed that pentraxin 3 and hs-CRP levels were increased significantly in the PAH group. We consider that inflammation plays an important role in severe pulmonary hypertension and progressive pulmonary arterial hypertension in children with PAH.