Yazar "Aktürk, Erdal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut miyokard infarktüsünde primer PTKA sonrası TIMI kare sayısı ile ortalama trombosit hacminin karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi, 2006) Aktürk, ErdalAkut koroner sendromlarda OTH'nin arttı ğıgösterilmiş Bu çalı ş tir. mada amacı z, primer PTKA yapı hastalarda anjiyoplasti sonrası lem yapı koroner mı lan iş lan arterde antegrad kan akı nı derecesini gösteren TIMI kare sayı mı n sıile acil servise baş anı vuru ndaki OTH arası ndaki iliş değ kiyi erlendirmekti. Gereç ve yöntem: Çalı şmaya AMİ sı primer PTKA yapı ortalama yaş tanı ile lan, ları 50±8 olan, 45 erkek ve 10 bayan, toplam 55 hasta alı . Tüm hastalarda acil servise ndı baş vurduklarıandaki ağ nı saati kaydedildi. OTH için kan alı rı n ndıve ayrı risk ca faktörleri sorguladı . Sine anjiyografik görüntülerinde TIMI akı skorunu ve TIMI Kare m sayı, OTH ve birbirinden haberi olmayan iki kardiyolog tarafı sı ndan sayı . ldı Bulgular: Baş vuru anı ndaki OTH ile iş öncesi dTKS arası istatistiksel olarak lem nda anlamlıkorelasyon saptanmazken, baş anı vuru ndaki OTH ile iş sonraki TIMI akı lem m skoru arası negatif bir korelasyon saptandı nda . Sonuç: OTH ölçümü pratik, ucuz ve hı yapı zla labilen bir test olması rağ na men PTKA sonrasıtrombosit fonksiyonları reperfüzyon ile arası ndaki ilişkiyi göstermede yetersiz kalmaktadır.Öğe Aspirin direnci(Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 2005) Aktürk, Erdal; Topal, Ergün; Aksoy, YükselÖz: Aspirin kardiyovasküler hastalıkların tedavisinde en sık kullanılan antitrombotik ilaç olmakla birlikte, bazı hastalarda aspirin tedavisi sonrası vasküler tromboembolik olayların oluşması bu ilacın emniyetini ve “aspirin direnci” kavramını gündeme getirmiştir. Bu derlemede, aspirin direncinin nedenleri ve sonuçlarına yönelik bilgiler gözden geçirilerek bu konuya yaklaşımın ne olması gerektiği ele alındı. Başlık (İngilizce): Aspirin resistance Öz (İngilizce): Although aspirin is the most commonly used antithrombotic drug in the treatment of cardiovascular diseases, the appearance of vascular thromboembolic events in some patients receiving aspirin has brought into question its safety and development of aspirin resistance. This article reviews the most current information concerning the cause of aspirin resistance and clinical results and discusses therapeutic implications.Öğe Elevated red blood cell distribution width in healthy smokers(Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 2013) Kurtoğlu, Ertuğrul; Aktürk, Erdal; Korkmaz, Hasan; Sincer, İsa; Yılmaz, Mücahid; Erdem, Kenan; Çelik, Ahmet; Özdemir, RamazanÖz: Amaç: Kırmızı kan hücreleri dağılım genişliğinin (KHDG) bazı kardiyovasküler ve pulmoner hastalıklarda morbidite ve mortalite için önemli bir risk faktörü olduğu bildirilmiştir. Biz bu çalışmada sigara içen sağlıklı bireylerde KHDG değerlerini araştırmayı hedefledik. Çalışma planı: Sigara kullanmakta olan 220 sağlıklı birey ile yaş ve cinsiyet uyumlu daha önce sigara kullanım öyküsü olmayan 230 sağlıklı birey çalışmaya alındı. Günlük içilen sigara sayısı, paket-yıl olarak hesaplanan sigara kullanım süresi kaydedildi. Tüm hastalarda tam kan sayımı, yüksek duyarlıklı C-reaktif protein (hs-CRP) ve lipit profilleri ölçümleri yapıldı. Bulgular: Ortalama KHDG değerleri sigara içenlerde içmeyenlere göre daha yüksekti (13.9±1.2 ve 13.1±0.8, p<0.0001). Ortalama beyaz küre sayısı, ortalama trombosit hacmi ve hs-CRP seviyeleri de sigara kullananlarda kullanmayanlara göre daha yüksekti (sırasıyla, 8440±1.750 ve 7090±1550, p<0.0001; 8.7±0.8 fL ve 8.3±0.6 fL, p<0.0001; 2.42±0.53 mg/L ve 1.46±0.52 mg/L, p<0.0001). Günlük tüketilen sigara sayısı ve sigara kullanım süresi ile KHDG arasında anlamlı pozitif bir ilişki saptandı (sırasıyla, r=0.565 ve r=0.305). Sonuç: Artmış KHDG sigara kullanımı ile ilişkilidir ve sigara içenlerde enflamatuvar aktivitenin bir belirteci olabilir.Öğe Impaired heart rate variability in patients with mitral annular calcification: An observational study(2013) Kurtoğlu, Ertuğrul; Aktürk, Erdal; Korkmaz, Hasan; Ataş, Halil; Çuğlan, Bilal; Pekdemir, HasanAbstract: Amaç: Çalışmanın amacı mitral annüler kalsifikasyonu (MAK) olan hastalarda kalp hızı değişkenliği (KHD) parametrelerini incelemektir. Yöntemler: Çalışma enine kesitli gözlemsel amaçlı planlandı. Ekokardiyografik olarak MAK tespit edilmiş 50 hasta ile MAK'ı olmayan 50 hasta çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalara iki boyutlu transtorasik ekokardiyografi ve KHD analizi için 24 saatlik Holter monitorizasyonu uygulandı. İstatistiksel analiz için Student-t, Mann-Whitney U ve Ki-kare testleri kullanıldı. Bulgular: Hipertansiyon ve koroner arter hastalığı MAK grubunda kontrol grubuna göre daha yüksekti. Ortalama RR süresi, SDNN, SDANN, SDNN indeksi, pNN50 ve RMSSD’yi içeren tüm HRV parametreleri MAK grubunda kontrol grubuna göre azalmış saptandı (p<0,05). Hipertansiyon alt grubunda, ortalama RR süresi dışında diğer tüm HRV parametreleri MAK’lı hastalarda MAK’ı olmayanlara göre azalmış saptandı. Hipertansiyon olmayan hasta alt grubunda ise, tüm HRV parametreleri MAK’lı hastalarda MAK’ı olmayanlara göre yine azalmış saptandı (p<0,05). Koroner arter hastalığı olan hastaların alt grubunda, ortalama RR süresi, pNN50 ve RMSSD dışında tüm HRV parametreleri MAK’lı hastalarda MAK’ı olmayanlara göre düşük saptandı (p<0,05). Koroner arter hastalığı olmayan hastaların alt grubunda ise tüm HRV parametrelerinin MAK’lı hastalarda MAK’ı olmayanlara göre düşük olduğu saptandı (p<0,05). Sonuç: Bu çalışmadaki bulgular MAK'lı hastalarda azalmış parasempatik aktiviteyle birlikte artmış sempatik aktivasyona işaret eden baskılan- mış KHD'yi göstermektedir.Öğe Kanser ilaçlarının kardiyovasküler yan etkileri: bu yan etkiler nasıl belirlenmeli, tedavi ve takip nasıl yapılmalı?(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Aktürk, Erdal; Kurtoğlu, Ertuğrul; Harputluoğlu, HakanÖz: Kanser tedavisinde yeni antikanser ilaçlarının kullanılması, erken tanı ve tedavi koşullarının değişmesi ile şifa oranı belirgin olarak artmıştır. Dolayısıyla kanser ilaçlarına maruz kalan kişi sayısı da artmıştır. Bu artış dikkate alınarak, yeni ilaçlara biraz daha vurgu yapacak şekilde antikanser ilaçların kardiyak yan etkilerini, bu yan etkilerin nasıl belirlenmesi gerektiğini, bunların tedavisinin ve takibinin nasıl olması gerektiğini değerlendirdik.Öğe Kanser ilaçlarının Kardiyovasküler Yan Etkileri: Bu Yan Etkiler Nasıl Belirlenmeli, Tedavi ve Takip Nasıl Yapılmalı?(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Aktürk, Erdal; Kurtoğlu, Ertuğrul; Harputluoğlu, HakanKanser tedavisinde yeni antikanser ilaçlarının kullanılması, erken tanı ve tedavi koşullarının değişmesi ile şifa oranı belirgin olarak artmıştır. Dolayısıyla kanser ilaçlarına maruz kalan kişi sayısı da artmıştır. Bu artış dikkate alınarak, yeni ilaçlara biraz daha vurgu yapacak şekilde antikanser ilaçların kardiyak yan etkilerini, bu yan etkilerin nasıl belirlenmesi gerektiğini, bunların tedavisinin ve takibinin nasıl olması gerektiğini değerlendirdik.Öğe Kompanse ve dekompanse kalp yetersizliği olan hastaların sol ventrikül hacim ve işlevlerinin gerçek zamanlı üçboyutlu ekokardiyografi ile değerlendirilmesi(Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 2012) Aktürk, Erdal; Kurtoğlu, Ertuğrul; Ermiş, Necip; Yağmur, Jülide; Açıkgöz, Nusret; Karakuş, Yasin; Pekdemir, Hasan; Özdemir, RamazanÖz: Amaç: Çalışmamızda, ikiboyutlu ekokardiyografi (2BE) parametreleri benzer olmasına karşın, kompanse kalp yetersizlikli (KY) hastaların bir bölümünün akut dekompansasyon bulguları ile başvurmasının nedenlerini araştırmak amacıyla, bu hastalar gerçek zamanlı üçboyutlu ekokardiyografi (3BE) ile değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmaya dekompanse KY ile izleme alınan 36 hasta (24 erkek, 12 kadın; ort. yaş 65.8±10.4 yıl) ve kompanse KY ile izlenen 30 hasta (21 erkek, 9 kadın; ort. yaş 63.2±11.5 yıl) alındı. Çalışmaya alınan tüm hastaların pro-beyin natriüretik peptid (proBNP) seviyeleri, böbrek fonksiyon testleri, elektrolitleri, tam kan sayımı için kanları alındı ve ayrıntılı 2BE incelemesi yapılıp 3BE kayıtları alındı. Bulgular: Kalp hızı ve kan üre azotu dekompanse KY olan grupta daha fazla idi (sırasıyla, 95.8±21.4 ve 81.2±14.9, p=0.002; 28.3±15.7 mg/dl ve 18±6.8 mg/dl, p=0.001). ProBNP ve NYHA sınıfı dekompanse KY olan grupta anlamlı derecede yüksekti [sırasıyla, 4925 pg/ml (2199-8711) ve 330 pg/ml (197-756), p<0.0001; 2.3±0.6 ve 1.2±0.4, p<0.0001]. 2BE değişkenleri her iki grupta benzer olmasına karşın, 3BE ile değerlendirmede, ejeksiyon fraksiyonu dekompanse KY olan grupta daha düşük iken, sol ventrikül diyastol sonu ve sistol sonu volümleri aynı grupta anlamlı derecede daha yüksekti (sırasıyla, %26.3±3.8 ve %30.3±4.0; 205.6±55.5 ml ve 145.0±33.7 ml; 178.4±55.6 ml ve 115.7±32.5 ml, hepsinde p<0.0001), atım volüm ise kompanse KY olan grupta yüksekti (52.0±15.5 ml ve 62±12 ml, p=0.005). Sonuç: KY olan hastaların 3BE yöntemi ile değerlendirilmesinde sol ventrikül hacim ve işlevleri hakkında daha güvenilir bilgiler alabileceğimizi düşünmekteyiz.Öğe Koroner ektazisi olan hastalarda aortun elastik özellikleri ile serum yüksek duyarlılıklı C-reaktif protein arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi(Anadolu Kardiyoloji Dergisi, 2011) Sincer, İsa; Aktürk, Erdal; Açıkgöz, Nusret; Ermiş, Necip; Feridun, Mustafa KoşarÖz: Amaç: Daha önceki çalışmalar, kardiyovasküler hastalıklar ile arteryel sertlik ve yüksek duyarlı C-reaktif protein (hsCRP) arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Serum hsCRP ve arteryel sertlik, kardiyovasküler hastalıklara bağlı mortalitenin bağımsız prediktörleri olarak düşünülmektedir. Çalışmamızın amacı koroner ektazisi (KAE) olan hastalarda aortik sertlik ile enflamatuvar marker olan hsCRP arasındaki ilişkiyi araştırmaktı. Yöntemler: Çalışmamız enine kesitsel olarak dizayn edildi. Serum hsCRP seviyeleri ve aortik sertlik parametreleri, aynı yaş ve cinsiyette olan 28 koroner ektazili hasta ve 25 kontrol grubunda karşılaştırıldı. Serum hsCRP seviyeleri, immünonefelometrik analiz yöntemiyle ölçüldü. Aortik gerilim (AG) ve aortik distensibilite (AD) sfigmomanometre ile ölçülen kan basınçları ve M-mod ekokardiyografi kullanılarak ölçülen aortik çaplardan hesaplandı.İstatistiksel analizde bağımsız örneklem t-testi, Ki-kare testi ve Spearman korelasyon testi kullanıldı. Bulgular: Koroner arter ektazisi (KAE) grubunda serum hsCRP seviyeleri kontrol grubundan daha yüksekti (p<0.001). Aortik gerilim (AG) ve AD kontrol grubuna göre KAE’li hastalarda anlamlı olarak düşüktü (sırasıyla, p<0.001 ve p<0.001). Aortik sertlik indeks ve hsCRP arasında pozitif korelasyon (r=0.852; p<0.001) ve AD (r=-0.852; p<0.001) ve AS (r=-0.862; p<0.001) ile hsCRP arasında negatif korelasyon vardı. Sonuç: Biz koroner ektazili hastalarda aortik sertlik ve serum hsCRP seviyeleri arasında önemli korelasyon olduğunu gösterdik. Bu bulgular koroner ektazide bozulmuş aortik sertlik patogenezinde hsCRP’nin önemli rolü olduğunu göstermektedir.Öğe Perkütan mitral balon valvüloplasti yapılan hastaların sol atriyal volüm ve mekanik fonksiyonlarının gerçek zamanlı üç boyutlu ekokardiyografi ile değerlendirilmesi(MN Kardiyoloji, 2012) Aktürk, Erdal; Kurtoğlu, Ertuğrul; Sıncer, İsa; Ermiş, Necip; Açıkgöz, Nusret; Yağmur, Jülide; Eyüpkoca, Ferhat; Pekdemir, Hasan; Özdemir, RamazanÖz: Amaç: Bu çalışmada amacımız, mitral darlığı (MD) nedeni ile perkütan mitral balon valvüloplasti (PMBV) yapılan hastaların işlem öncesi ve altı ay sonrası sol atriyum (SA) volüm ve mekanik fonksiyonlarını gerçek zamanlı üç boyutlu ekokardiyografi (GZ3BE) ile değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya yaşları 24 ile 58 yıl arasında değişen, MD olan ve Inoue tekniği ile PMBV yapılan 36 hasta alındı. Çalışmaya alınan tüm hastalar PMBV yapılmadan önce ve 6 ay sonra iki boyutlu ekokardiyografi (2BE) ve GZ3BE ile değerlendirildi. Bulgular: PMBV yapılmadan önce ve 6 ay sonrasında 2BE değerlendirmede sol ventrikül, SA çapları ve ejeksiyon fraksiyonları arasında anlamlı fark yoktu. Ortalama pulmoner arter basıncı, mitral kapak alanı, mitral kapağa ait maksimum ve ortalama gradiyentlerinde altı ay sonraki değerlendirmede önemli oranda düşme saptandı (26,2±4,8 ve 10,4±2,1, p<0,0001; 1,12±0,2 ve 1,9±2,6, p<0,0001; 18±2,2 ve 8,2±4,7, p<0,0001; 12±4,3 ve 6±2,1, p<0,0001, sırasıyla). GZ3BE ile SA değerlendirmesinde, 6 ay sonrasında SA maksimum ve atriyal kontraksiyon öncesi volümlerde anlamlı düşüş olurken, minimum volüm değerindeki düşüş anlamlı değildi (71,52±13 ve 68,6±13,8, p<0,0001; 41,5±7 ve 38,9±7, p<0,0001; 28,7±6,7 ve 28±6, p=0,2, sırasıyla). Total stroke volümde, total boşalma fraksiyonunda, aktif stroke volüm ve aktif boşalma fraksiyonunda altı ay sonrası değerlendirmede önemli düşüş olmasına karşın pasif boşalma fraksiyonunda anlamlı bir yükseliş vardı (43,5±10 ve 39,8±10, p<0,0001; 60,5±6,5 ve 57,7±7,7, p=0,003; 13,5±4 ve 10,2±4,4, p<0,0001; 32,7±9 ve 26,5±11, p=0,002; 41±9 ve 42,3±8.4, p=0,01, sırasıyla). Sonuç: GZ3BE ile PMBV sonrasında SA yapılarda geriye dönüşümlü bir remodeling olduğunu ve SA mekanik fonksiyonlarında ve volümlerinde düzelmeler olabileceğini gösterdik.Öğe Sağ Atriumdan Sol Atriuma Açılan Kapı: ‘Unroofed’ Koroner Sinüs(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Cansel, Mehmet; Taşolar, Hakan; Yağmur, Jülide; Aktürk, Erdal; Karakuş, YasinUnroofed koroner sinüs sendromu nadir görülen bir kardiyak anomalidir. Genellikle persistan sol vena kava süperiyor eşlik etmektedir. Konjenital kardiyak anomalilerin tanısında transtorasik ve transözofajiyal ekokardiyografi önemli bir yer tutmaktadır. Günümüzde çok-kesitli bilgisayarlı tomografi tetkiğinin koroner arter hastalığı araştırılmasında sık kullanılmaya başlamasıyla birlikte kardiyak anomali sıklığı da artmaya başlamıştır. Olgumuzda unroofed koroner sinüs tanısı çok-kesitli bilgisayarlı tomografi ile konan bir hasta sunulmaktadır.Öğe Tek Kapak ve Çift Kapak Kalsifikasyonlu Hastalarda Kardiyovasküler Risk Faktörleri ve Karotis İntima Media Kalınlığının Karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Yağmur, Jülide; Tekin, Gülaçan; Uçkan, Ahmet; Aktürk, Erdal; Açıkgöz, Nusret; Yetkin, ErtanÖnceki çalışmalarda, kapak kalsifikasyonları ile koroner arter hastalığı veya karotid aterosklerotik hastalık arasındaki yakın ilişki gösterilmiş olmasına rağmen, hangi klinik kardiyovasküler risk faktörlerinin kapak kalsifikasyonları ile ilişkili olduğu hakkında çelişkiler mevcuttur. Bu çalışmada, elektif koroner anjiyografi öncesi ekokardiyografi yapılan tek kapak ve çift kapak kalsifikasyonlu hastalarda kardiyovasküler risk faktörlerini ve karotis intima media kalınlıklarını değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya çift kapak kalsifikasyonu olan 100 hasta (aort kapak kalsifikasyonu ve mitral annüler kalsifikasyon; 47 kadın ve 53 erkek; ortalama yaş 68,1±8,7 yaş) ve tek kapak kalsifikasyonu olan 90 hasta (aort kapak kalsifikasyonu; 29 kadın ve 61 erkek; ortalama yaş 62,8±9,8 yaş) alındı. Tüm hastalara transtorasik ekokardiyografi, karotis ultrasonografi ve koroner anjiyografi yapıldı. Bulgular: Yaş, kadın cinsiyet ve hipertansiyon çift kapak kalsifikasyonu olan hastalarda anlamlı olarak daha yüksek bulundu (sırasıyla; p=0,0001, p=0,038 ve p=0,027). Her iki grup arasında hiperlipidemi, sigara içimi, diyabetes mellitus, vücut kitle indeksi, koroner arter hastalığı ve karotis intima media kalınlığı yönünden anlamlı farklılık bulunmadı. Çift kapak kalsifikasyonu olan hastalarda, yaş ve kadın cinsiyet bağımsız belirleyiciler olarak bulundu. Sonuç: Bu veriler, aort ve mitral kapak kalsifikasyonlarının farklı patojenik mekanizmaları olabileceğini ve mitral annüler kalsifikasyon gelişiminde ayrıca bazı ek faktörlerin rol oynayabileceğini düşündürmektedir.Öğe Yavaş Koroner Akımlı Hastalarda Dipridamol’ün Akım Aracılı Dilatasyon Üzerine Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Ermiş, Necip; Aktürk, Erdal; Sincer, İsa; Özdemir, Ramazan; Çehreli, ŞengülYavaş koroner akım (YKA), anjiyografik olarak belirgin koroner arter hastalığı yokluğunda, Thrombolysis in Myocardial Infarction (TIMI)-2 akımın izlendiği farklı bir anjiyografik bulgu olup patofizyolojisi ile ilgili olarak endotel ve mikrovasküler disfonksiyon üzerinde durulmaktadır. Önceki çalışmalarda oral başlanan dipridamolün anjiyografik olarak YKA’ı düzelttiği gösterilmiştir. Bu çalışmanın amacı;fizyopatolojisinde endotel disfonksiyonunun düşünüldüğü YKA’da, dipridamolün endotel fonksiyonları üzerine olan etkisini değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmaya anjiyografik olarak bir veya daha fazla koroner arterinde yavaş akımın tespit edildiği, 28 hasta (ortalama yaşları 50 ± 8.0 olan 22 erkek 6 kadın) alındı. Çalışmaya katılan hastalarda endotel fonksiyonlarını etkileyebilecek olan ilaçlar 15 gün öncesinden kesildi. 15. gün sonunda bazal brakiyal arter Doppler incelemesi yapıldıktan sonra hastalara 1 ay süre ile 75 mg dipridamol günde 3 defa verildi ve 1. ay sonunda brakiyal arter Doppler incelemesi tekrarlandı. Bulgular: Hastaların dipridamol öncesi ve sonrası değerleri karşılaştırıldığında bazal akım aracılı vazodilatasyon (AAD) % değerine göre dipridamol sonrası bakılan % AAD değerinde anlamlı artış izlendi (AAD dipridamol öncesi: %2.7±1.9, AAD dipridamol sonrası: %3.1±1.8, p=0.001). Nitrogliserin (NTG), yani endotel bağımsız dilatasyonda dipridamol öncesi ve sonrası açısından farklılık tespit edilmedi (NTG dipiridamol öncesi: %13.1±3.3, NTG dipiridamol sonrası: %13.0±3.0, p=0.9). Ortalama düzeltilmiş TIMI frame sayısının bazal AAD yüzdesi ile güçlü fakat ters bir ilişki gösterdiği belirlendi. (r=-0.26, p<0.05) Sonuç: YKA’lı hastalarda dipridamol, endotel disfonksiyonuna bağlı olarak gelişen bozulmuş AAD üzerine olumlu etki gösterir.