Yazar "Aladağ, İbrahim" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acute otitis media and respiratory viruses(European Journal of Pediatrics, 2007) Bulut, Yunus; Güven, Mehmet; Otlu, Barış; Yenişehirli, Gülgün; Aladağ, İbrahim; Eyibilen, Ahmet; Doğru, SalimAbstract The present study was performed to elucidate the clinical outcome, and etiology of acute otitis media (AOM) in children based on virologic and bacteriologic tests. The study group consisted of 120 children aged 6 to 144 months with AOM. Middle ear fluid (MEF) was tested for viral pathogens by reverse transcriptase polymerase chain reaction (RT-PCR) and for bacteria by gram-staining and culture. Clinical response was assessed on day 2 to 4, 11 to 13, 26 to 28. Respiratory viruses were isolated in 39 patients (32.5%). Respiratory syncytial virus (RSV) (46.5%) was the most common virus identified in MEF samples, followed by human rhinovirus (HRV) (25.6%), human coronavirus (HCV) (11.6%), influenza (IV) type A (9.3%), adenovirus type sub type A (AV) (4%), and parainfluenza (PIV) type -3 (2%) by RT-PCR. In total 69 bacterial species were isolated from 65 (54.8%) of 120 patients. Streptococcus pneumoniae (S. pneumoniae) was the most frequently isolated bacteria. Viral RNA was detected in 31 (56.3%) of 55 bacteria-negative specimens and in 8 (12.3%) of 65 bacteria-positive MEF samples. No significant differences were found between children representing viral infection alone, combined viral and bacterial infection, bacterial infection alone, and neither viral nor bacterial infection, regarding clinical cure, relapse and reinfection rates. A significantly higher rate of secretory otitis media (SOM) was observed in alone or combined RSV infection with S. pneumonia or Haemophilus influenzae (H. influenzae) than in other viruses infection. Conclusion. This study provides information about etiologic agents and diagnosis of AOM in Turkish children. The findings highlight the importance of common respiratory viruses and bacterial pathogens, particularly RSV, HRV, S. pneumoniae and H. influenzae, in predisposing to and causing AOM in children.Öğe Çocuklarda yüz kırıkları(Kulak Burun Boğaz Klinikleri, 2002) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Kızılay, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Karataş, Erkan; Özturan, OrhanÖz: Amaç: Maksillofasyal kırıklı çocuk olgularda kırıkların özellikleri ve tedavi sonuçları değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: 1994-2002 yılları arasında kliniğimizde maksillofasyal kırık nedeniyle tedavi gören 32 çocuk (19 erkek, 13 kız; ort. yaş 8; dağılım 2-16) yaş, cinsiyet, etyoloji, kırıkların oluşumunda mevsimsel dağılım, kırık yerleşimi ve uygulanan tedaviler açısından değerlendirildi. Bulgular: On bir olgu (%34.4) beş yaş ve altında, 21 olgu (%65.6) altı yaş ve üzerinde idi. Kırıkların, en sık motorlu araç kazası sonucu (%59.4) oluştuğu saptandı. Yirmi sekiz olguda mandibula kırığı (%87.5), sekiz olguda (%25) burun kırığı, yedi olguda (%21.9) maksilla kırığı gözlendi. On beş olguda açık redüksiyon ve internal fiksasyon, üç olguda açık redüksiyon ile birlikte internal ve eksternal fiksasyon, 11 olguda da kapalı redüksiyon ve eksternal fiksasyon uygulandı. Üç olgu sadece takip edildi. Hiçbir olguda tedavi sırasında veya sonrasında ciddi bir sorunla karşılaşılmadı. Sonuç: Çocuklarda oluşan yüz kemik kırıklarının tedavisinde çocuğun gelişim dönemi ve kemik yapısının büyüme sürecinde olduğu göz önüne alınmalıdır.Öğe Effects of partial neuromuscular blockade on facial nerve monitorization in otologic surgery(Acta Otolaryngol, 2003) Kızılay, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Çokkeser, Yaşar; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Gülhaş, NurçinNeuromuscular blockade (NMB) is administered as part of a general anesthetic in order to keep the patient immobilized during surgery and has been known to hinder intraoperative neuromonitorization. The aim of this study was to determine the effects of different levels of NMB on electrical stimulation thresholds of the facial nerve during otologic surgery. Material and Methods—Intraoperative facial nerve monitorization was performed in 29 patients with advanced middle ear disease. Electromyographic (EMG) responses were recorded by insertion of needle electrodes into the orbicularis oris and orbicularis oculi muscles. Minimal facial nerve stimulations causing EMG responses in the facial musculature were measured during full recovery from the effects of muscular relaxants and with 25%, 50%, 75% and 100% levels of NMB. These defined NMB levels were maintained by the administration of a drip infusion of atracurium and were assessed objectively by recording the hypothenar muscle action. Results—All of the patients had detectable EMG responses of the facial musculature at the 50% and 75% levels of NMB in response to the electrical stimulation of the facial nerve. The corresponding mean stimulation thresholds were 0.10 0.08 and 0.11 0.09 mA, respectively. No responses were measured in 31% of the patients when the level of peripheral NMB was 100%. Conclusion—This study suggests that a regulated 50% level of peripheral NMB provides reliable intraoperative EMG monitoring of the facial musculature in response to electrical stimulation and adequate anesthesia, with full immobilization of the patient.Öğe Endoskopik Olarak Eksize Edilen Büyük İnternal Laringosel(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Güven, Mehmet; Eyibilen, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Köseoğlu, DoğanEndoskopik mikrocerrahi ile tedavi edilen büyük internal laringoselin literatür bilgileri eşliğinde tartışılması. Konu: Laringosel laringeal sakkül bölgesinin nadir görülen anormal genişlemesidir. Günümüze kadar bir çok cerrahi tedavi yöntemi önerilmiştir. Büyük internal laringoseller geleneksel olarak eksternal yaklaşım yoluyla tedavi edilmektedir. Büyük bir internal laringoseli suspansiyon mikrolaringoskopi ile laser eksizyon tekniğine benzer olarak endoskopik olarak soğuk bıçak ile eksize ettik. Sonuç: Endoskopik mikrocerrahi internal laringoseller için kabul edilebilir bir tedavi yöntemidir.Öğe Fleksibl Endoskopi Ve Kulak Burun Boğaz Hastalıklarında Kullanımı(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Miman, Murat Cem; Erdem, Tamer; Akarçay, Mustafa; Aladağ, İbrahimFleksibl fiberoptik nazofaringolaringoskop, tek bir enstrümanla kulak, burun, nazofarenks, hipofarenks ve larenksindeğerlendirilebilmesini sağlayan bir cihazdır.İlk defa 1975yılında kulak burun boğaz kliniklerinde kullanılmaya başlanmış ve günümüze kadar geçen süre İçerisinde giderek artan bir endikasyon yelpazesine sahip olmuştur. Birçok Kulak Burun Boğaz hastalıklarının tanısında, dökümante edilmesinde, hatta bazen tedavisinde de kullanılabilen, pratik ve uygulama kolaylığı olan bir dhaz olması nedeniyle konvansiyonei yöntemlere ve rigı't endoskopiye göre daha üstündür.Öğe Kronik otit veya cerrahisi sonrasında oluşan dural kemik defektleri ve ensefalosel(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2002) Kızılay, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Çokkeser, Yaşar; Özturan, OrhanÖz: Amaç: Radikal mastoidektomi veya açık kavite timpanoplasti yapılan olgularda dural kemik defekti ve ensefalosel sıklığı araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmada 182 olguda (97 erkek, 85 kadın; ort. yaş 30.6; dağılım 9-70) yapılan 190 açık kavite (n=101) veya radikal mastoidektomi (n=89) ameliyatında dural kemik defekti ve ensefalosel gelişimi retrospektif olarak araştırıldı. Kontrollerde olguların otomikroskobik muayeneleri yapıldı. Ameliyat notunda veya muayenede dural kemik defekti saptanan olgularda temporal kemiğin aksiyel ve koronal planda bilgisayarlı tomografi incelemesi yapıldı. Ensefaloselden şüphelenilen olgularda ek olarak manyetik rezonans görüntülemeye başvuruldu. Bulgular: Ameliyat sırasında 17 olguda dural kemik defekti saptandı; 14 olguda defektin kronik otite bağlı oluştuğu belirlendi. Lateral sinüs tromboflebiti nedeniyle ameliyat edilen üç olguda posterior fossada kemik defekti iyatrojenik olarak oluşmuştu. Defekt, en sık mastoid teğmende (%41) bulundu. En yüksek oranda (%84) karşılaşılan etyolojik neden kolesteatom idi. Lateral sinüs tromboflebiti nedeniyle radikal mastoidektomi ve lateral sinüs obliterasyonu yapılan bir olguda ensefalosel saptandı. İki olguda defekte komşu alanda ensefalomalazi belirlendi. Sonuç: Kronik otit nedeniyle gelişen dural kemik defekti seyrek değildir ve en sık görülen neden kolesteatomdur. Ensefalosel gelişimini önlemek için dura laserasyonları su geçirmez sıkılıkta tamir edilmelidir.Öğe Large internal laryngocele excised endoscopically(2008) Güven, Mehmet; Eyibilen, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Köseoğlu, DoğanAbstract:Amaç: Endoskopik mikrocerrahi ile tedavi edilen büyük internal laringoselin literatür bilgileri eşliğinde tartışılması. Konu: Laringosel laringeal sakkül bölgesinin nadir görülen anormal genişlemesidir. Günümüze kadar bir çok cerrahi tedavi yöntemi önerilmiştir. Büyük internal laringoseller geleneksel olarak eksternal yaklaşım yoluyla tedavi edilmektedir. Büyük bir internal laringoseli suspansiyon mikrolaringoskopi ile laser eksizyon tekniğine benzer olarak endoskopik olarak soğuk bıçak ile eksize ettik. Sonuç: Endoskopik mikrocerrahi internal laringoseller için kabul edilebilir bir tedavi yöntemidir.Öğe Otoloji ve nörotolojide intraoperatif fasiyal sinir monitorizasyonu(İnönü Üniversitesi, 2002) Aladağ, İbrahimÖzellikle nörotolojik cerrahiler ve kafa tabanı cerrahilerinde olmak üzere, bir çok klinikte kraniyal sinirlerin intraoperatif monitorizasyonu yapılmaktadır. Orta kulak ve mastoid cerrahisinde intaroperatif fasiyal sinir monitorizasyonu (İFSM)’nun kullanımı ise henüz tam olarak oturmamıştır. Otolojik ve nörotolojik cerrahi uyguladığımız 43 olguda İFSM ile fasiyal sinirin intraoparatif takibini yaptık. Bu olgulardan 39’una orta kulak ve mastoid cerrahisi uygulanırken, diğerleri akustik nörinom, fasiyal sinir schwannomu, glomus jugulare ve fasiyal sinir dekompresyonu yapılan birer olguydu. Çalışmamızda, Neurosign 800® (The Magstim Company Limited, Whitiand, Wales) intraoperatif sinir monitörü ve bipolar stimülatörü (30Hz, 200pıs) kullanıldı. Elektriksel uyarılar, sabit akım olarak 0,05 mA’den başlanarak direkt sinir üzerine maksimal 1 mA; çevre kemik ve yumuşak dokular üzerinden ise maksimal 2 mA olacak şekilde giderek arttırılarak uygulandı. Oluşan EMG cevapları orbikülaris oris ve orbikülaris okuli kasları içine yerleştirilen iğne elektrotlar vasıtasıyla kaydedildi. Ayrıca olguların 29’unda %50, %75 ve %100 nöromuskuler blokaj altında fasiyal sinirin mekanik veya elektriksel olarak uyarılabilirliğini inceledik. Genel anestezi altında periferik nöromuskuler blokaj seviyesi TOF GUARD® (Organon Teknika NV, 2300 Tumhout, Belgium) ile takip edildi, istenilen blokaj seviyesi kontrollü atrakuriyum infüzyonu ile sağlandı. Elektriksel olarak uyarılabilen olgularda, minimal uyarılma eşiği ve maksimal uyarı değeri (mA) ve bu seviyelerde alınan cevaplar (mV) kaydedildi. Dehissanslı ve intakt kanallı olgular ayrı ayrı ele alındı.Öğe Parotidektomi sonrası gelişen tükürük fistülünün botulinum toksini ile iyileşmesi(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2003) Kızılay, Ahmet; Aladağ, İbrahim; Özturan, OrhanÖz: Yirmi yaşındaki kadın hastaya pleomofik adenom nedeniyle sağ süperfisyel parotidektomi yapıldı. Ameliyat sonrası 10. günde hastada tükürük fistülü gelişmesi üzerine bir ay süreyle düzenli aspirasyon ve baskılı pansuman uygulandı. Miktarının azalmasına karşın, tükürük birikimi sürdü. Parotis bölgesindeki birikim aspire edildikten sonra, 40 ünite botulinum toksini poş içine uygulandı. Enjeksiyondan sonra ikinci günde birikim durdu; tükürük biriken poşun kaybolduğu görüldü. Hastada herhangi bir yan etki gözlenmedi. Dört aylık izlem sırasında da herhangi bir sorunla karşılaşılmadı. Başlık (İngilizce): Successful use of botulinum toxin injection in the treatment of salivary fistula following parotidectomy Öz (İngilizce): A twenty-year-old woman underwent right superficial parotidectomy for pleomorphic adenoma. On the 10th postoperative day she presented with a salivary fistula, for which repeated aspirations with pressure dressings were applied for a month. Despite decreases in the salivary fluid volume, reaccumulation persisted. Following aspiration of the salivary fluid, 40 units of botulinum toxin was injected into the pouch. On the second day of injection, the discharge ceased and the pouch disappeared. No side effects were observed and the patient remained symptom free during four month follow-up.Öğe Serum nitric oxide levels in patients with head and neck squamous cell carcinoma(2007) Kızılay, Ahmet; Kalcıoğlu, M. Tayyar; Özuğurlu, Fikret; Özyurt, Hüseyin; Aladağ, İbrahim; Özturan, Orhan; Akyol, ÖmerAmaç: Baş-boyunda skuamöz hücreli kanser saptanan hastalarda serum nitrik oksit (NO) düzeyi belirlendi ve bunun TNM evresi, tümör yerleşimi ve derecelendirmesi ile ilişkisi araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Baş-boyunda skuamöz hücreli kanser tanısı konan 36 hastadan (ort. yaş 63; dağılım 37-80) tedavi öncesinde ve kontrol olarak 20 sağlıklı erişkinden (ort. yaş 56; dağılım 30-72) serum örnekleri alındı. Tümör evrelemesi AJCC (American Joint Committee of Cancer) 2002 ölçütlerine göre yapıldı. On üç hastada evre l-ll, 23 hastada evre III- IV tümör vardı. Tüm hastalarda tümör diferensiyasyonu iyi veya orta derecedeydi (derece 1-2). Serum NO düzeylerinin analizi, serumda total nitritin saptanması esasına dayanan spektrofotometrik yöntemle yapıldı ve hasta ve kontrol gruplarının NO düzeyleri karşılaştırıldı.Bulgular: Kanserli grupta ve kontrol grubunda ortalama serum NO düzeyi sırasıyla 20.08±1.40 $mu$mol/l ve 13.57±0.99 $mu$mol/l bulundu (p=0.001). Kanserli grupta NO düzeyi yaş, cinsiyet, tümör evresi, yerleşimi ve histolojik derecesi ile ilişkili bulunmadı. Sonuç: Bu veriler baş-boyundaki skuamöz hücreli kanserlerde serum NO düzeyinin arttığını göstermektedir. Bu aktivite artışı tümör büyümesinde rol oynayabilir.