Yazar "Aslan, Neslihan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acute Ataxia in Childhood Clinical Presentation, Etiology, and Prognosis of Single-Center Experience(Lippincott Williams & Wilkins, 2021) Kirik, Serkan; Aslan, Mahmut; Ozgor, Bilge; Gungor, Serdal; Aslan, NeslihanBackground Acute ataxia is a common reason for presentation to the pediatric emergency department and the pediatric neurology clinic in childhood. Its incidence is between 1/100,000 and 1/500,000. Its most common reason is infections. Objective The aim of this study was to examine the clinical presentation, etiological factors, and prognosis of patients presenting to our regional tertiary pediatric neurology clinic with a diagnosis of acute ataxia. Methods An evaluation was made of patients younger than 18 years diagnosed with acute ataxia in our tertiary pediatric neurology clinic between 2009 and 2016. Results Thirty-nine children were included in the analysis. Sex, age, diagnoses, treatment options, and clinical and radiological findings were evaluated. Acute postinfectious cerebellar ataxia was the most common diagnosis (21/39 [51.2%]). No agent could be identified in viral serological examination in 34 patients (87.2%). Rotavirus was identified in 2 (10.5%) of the acute postinfectious cerebellar ataxia cases, and varicella-zoster virus, herpes simplex virus, and hepatitis A positivities were each identified in 1 case. In 20 (51.2%) of 39 patients, varying treatments were applied according to the primary etiology. Conclusions Acute ataxia is a significant neurological problem in childhood. In this study, Rotavirus was the most common infectious agent. It may be related to vaccination. This study can be considered of value as the most comprehensive study conducted to date on this subject in the eastern region of Turkey.Öğe Akut immün trombositopenik purpura tanısı alan hastaların retrospektif değerlendirilmesi ve yüksek doz metilprednizolon ile intravenöz immunglobulin tedavilerinin karşılaştırılması(2019) Aslan, Mahmut; Özgen, Ünsal; Aslan, NeslihanÖz: Amaç: Çocukluk çağında en sık görülen edinsel trombositopeni nedenlerinden birisi immün trombositopenik purpuradır. İmmün trombositopenik purpura (İTP), otoantikorla kaplı trombositlerin retiküloendotelyal sistemde doku makrofajları aracılığıyla yıkılarak dolaşımdaki trombosit sayısının azalması ve bu otoantikorların trombosit üretimini inhibe etmesi ile seyreden otoimmün bir hastalıktır. Bu çalışmada akut immün trombositopenik purpura tanısı almış hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların başvuru sırasındaki klinik özellikleri ve tedavi seçiminin etkinlikleri belirlenmeye çalışıldı. Gereç ve Yöntemler: Hastanemiz Çocuk Hematoloji Kliniğinde, Ocak 2010 - Ağustos 2014 tarihleri arasında akut immün trombositopenik purpura tanısı alan hastalar çalışmaya dâhil edildi. Hasta dosyaları retrospektif olarak incelendi. Yüksek doz metilprednizolon ve intravenöz immunglobulin (İVİG) tedavileri alan hastaların tedaviye yanıtları karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmamıza alınan hastaların 91’i (%56,9) erkek idi. Hastaların %48,13’ünde başvurudan 1-4 hafta öncesinde geçirilmiş enfeksiyon öyküsü mevcuttu. Hastaların ortalama trombosit sayısı 12081±11912 /mm3 idi. Yüz beş (%65,6) hastaya yüksek doz metilprednizolon, 55 (%34,4) hastaya İVİG tedavileri verilmişti ve tedavinin 10. gününde, tedaviye yanıt açısından istatistiksel olarak yüksek doz metilprednizolon ile intravenöz immunglobulin arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0,732). Altı ayın sonunda yüksek doz metilprednizolon verilen hastalar ile intravenöz immunglobulin verilen hastalar arasında kronikleşme açısından anlamlı ilişki saptanmadı (p=0,468). Başvuru anında bakılan kanama zamanı 7 dakikanın üzerinde olan %15 hastanın kronikleşme gelişme oranı daha yüksek saptandı (p=0,031). Sonuç: İmmün trombositopenik purpura çocukluk çağında sık görülen bir hastalık olup hastaların %20-30’u kronikleşmektedir. Yüksek doz metilprednizolon ile intravenöz immunglobulin tedavilerinin kronikleşme üzerine etkisi açısından aralarında fark saptanmamıştır.Öğe Ataxia-Telangiectasia: Case Report of Two Siblings(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Çatal, Ferhat; Aslan, Mahmut; Topal, Erdem; Ermiştekin, Halime; Sinanoğlu, M. Selçuk; Aslan, Neslihan; Yıldırım, NurdanCharacterized by progressive cerebellar ataxia, cutaneous and conjuctival telangiectasia, ocular apraxy, immunodeficiency, and increased risk of malignancy, ataxia-telangiectasia is a rare neurodegenerative disorder that shows signs of autosomal recessive transmission. The ataxia-telangiectasia gene is located in chromosome 11q22-23. Various degrees of abnormalities in T and B cell immunities have also been described. It is known that the incidence of both T cell and B cell leukemia and lymphoma increased compared with the general growth of the population in Turkey. T cell malignancy can be seen at any age though B cell malignancy is more common at older ages. This report presents the case of two siblings who were diagnosed with ataxia-telangiectasia. The two siblings formerly had another sibling who was diagnosed with ataxia-telangiectasia and died from leukemia. Taking these two cases as the staring point, this study focuses on the clinical manifestations, affected systems and treatment of ataxia-telangiectasia.Öğe Evaluation of BrainDeath inChildren:ASingleCenter Experience(2019) Aslan, Mahmut; Güngör, Serdal; Aslan, Neslihan; Özgör, Bilge; Kırık, SerkanAbstract: Introduction: Brain death is defined as a status of apnea, coma and the absence of brainstem reflexes, in addition to the presence of electrocerebral silence (ECS) on an electroencephalography (EEG). Trauma and anoxic encephalopathy are the most common causes of brain death in children, with incidences of brain death reported to vary between 0.65–1.2 percent. A diagnosis of brain death can be made based on a detailed anamnesis, physical examination findings and supportive test results. When pediatric patients are being evaluated by EEG, they should also be assessed in terms of medications, metabolic encephalopathy, hypothermia, electrolyte imbalance and acid-base imbalance. Patients and Methods: The presentstudy included patients who suffered brain death during hospitalization in the pediatric intensive care unit of Inonu University Turgut Ozal Medical Center between 2010 and 2017. The medical files of the patients were reviewed retrospectively. All patients included in the study underwent an EEG and an apnea test was performed on all patients. The cerebral blood flow (CBF) measurement was obtained through a Computerized Tomography Angiography (CTA), and all patients underwent a Magnetic Resonance Angiography (MRA) and a Transcranial Doppler Ultrasonography (TCD). Results: Of the 20 patients included in the study, nine (45%) were female and 11 (55%) were male, with a mean age of 8.47±5.73 years. Of the total, seven patients presented with fulminant hepatitis, three with trauma, three with sepsis, two with drowning, two with cerebrovaskuler disease (CVD), and one patient each with lymphoma, suicide and electric shock. The families of only two (10%) patients donated the organs of the deceased. Of the 20 patients, four were Syrian, and of which were being monitored with the diagnosis of liver failure. An apnea test was positive in all patients, and in all patients, the EEG findings supported brain death. Imaging methods were carried out to demonstrate the absence of CBF flow in 11 (55%) patients, and diabetes insipidus (DI) developed in nine (45%) of the patients with brain death. Conclusion: In conclusion, a multidisciplinary approach is required for the diagnosis of brain death. An evaluation of laboratory findings and EEG results together with the findings of a physical examination is important, particularly in centers like our clinics where more than 50 pediatric transplantations are carried out each year. The development of hypernatremia in patients with DI is now an important parameter in the loss of brain function.Öğe Malatya ilinde doğan bebeklerin ilk bir yıl içindeki beslenme özellikleri(İnönü Üniversitesi, 2016) Aslan, NeslihanGiriş ve Amaç: Hayatın ilk 1000 günü, sağlıklı yaşamın temellerinin atıldığı çok önemli bir dönemdir. Sağlıklı bir bebeklik, çocukluk ve erişkin dönem için bu dönemde optimal beslenme şarttır. Bu çalışma Malatya ilinde doğan bebeklerin beslenme özelliklerini saptamak amacı ile yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Ocak 2013 - Ocak 2014 tarihleri arasında, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisinde doğan miadında ve sağlıklı 186 bebek ve anneleri alındı. Anneler bir yıl süre ile her ay düzenli olarak telefonla aranarak bilgiler prospektif olarak elde edildi. Bulgular: Annelerin 33'ü (%17,7) anne sütü ile ilgili olarak önceden bilgilendirilmiş, 153'ü ise (%82,3) bilgilendirilmemişti. Bebeklerin %73,7 'si sezaryen ile doğmuştu. Çalışmamıza alınan bebekler ortalama 9,81±3,92 ay anne sütü almıştı. İlk ay anne sütü alma oranı %93 iken bu oran onikinci ayda %70,4'e düşmüştür. Tek başına anne sütü alma ilk ayda %81,1 iken altıncı ayda %40,8 idi. Bebeklerin %49,6'sına formül süt başlanmıştı. Formül süt başlama nedeni ise %50 oranında süt yetersizliği algısı idi. Bebeklerin %90,9'una doğru zamanda tamamlayıcı beslenme başlanmıştı. Tartışma: Hastanemiz bebek dostu hastane olmasına karşın anne sütü ile ilgili bilgilendirilme oranı oldukça düşük idi. Bebeklere ilk aylarda anne sütü verilme oranı yüksek iken, ilk bir yaşta anne sütü vermeye devam etme oranı ve ilk altı ayda tek başına anne sütü verme oranı düşük idi. Çalışmamızda annelerin büyük kısmı tamamlayıcı beslenmeye doğru zamanda başlamışlardı. Anahtar Kelimeler: Bebek beslenmesi, anne sütü, tamamlayıcı beslenme