Yazar "Ay, Selma" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 25
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Biyofilm oluşturan ve oluşturmayan staphylococcus aureus klinik izolatlarının hidrofobik özelliklerinin araştırılması(2010) Ay, Selma; Güldür, Tayfun; Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Otlu, BarışÖz: Stafilokok enfeksiyonlarının patogenezinde, stafilokokların yabancı cisim yüzeylerine yapışma ve bu yüzeylerde biyofilm (slime) oluşturma yetenekleri rol oynamaktadır. Yüzeye bağlanmada mikroorganizma ile yüzey arasındaki hidrofobik etkileşimler ve hidrojen bağları da önemlidir. Bu çalışmada, biyofilm oluşturan ve oluşturmayan Staphylococcus aureus klinik izolatlarının hidrofobik özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya, Mayıs 2006-Haziran 2007 tarihleri arasında yoğun bakım ünitesinde yatmakta olan hastaların kan kültürlerinden izole edilen, tümü metisiline dirençli ve 5’i biyofilm oluşturan 10 S.aureus suşu dahil edilmiştir. Çalışmada standart suş olarak S.aureus ATCC 25923 kullanılmış; “slime” üretimi Christensen yöntemi ile, metisilin direnci sefoksitin disk difüzyon ve oksasilin tuz agar tarama testi ile belirlenmiş ve suşların hiçbirisinin otoagregasyon göstermediği saptanmıştır. İzolatların hidrofobik yüzeylere yapışma özelliği, hidrofobik etkileşim kromatografisi (HIC; Hydrophobic Interaction Chromatography) ile araştırılmış ve HIC yönteminde katı faz olarak üç farklı hidrokarbon (bütil-sefaroz, oktil-sefaroz ve fenil-sefaroz; Amersham Bioscience, İsveç) kullanılmıştır. Çalışmamızda, biyofilm oluşturan izo- latların bütil- ve oktil-sefaroz ile kromatografisi sonunda iki fraksiyona (sırasıyla; %40 ve %96 etanol); oluşturmayan suşların ise üç fraksiyona [sırasıyla; fosfat tamponu (PBS), %40 ve %96 etanol] ayrıldığı saptanmıştır. Buna karşın “slime” pozitif ve negatif S.aureus suşlarının fenisefaroz kromatografisi sonunda iki fraksiyon (sırasıyla; %40 ve %96 etanol) elde edilmiştir. Hidrofobisite çalışmalarında, ortamın pH ve ısı değişimlerinin sonuçlar üzerindeki etkisinin araştırılması amacıyla da, tüm işlemler 4°C’de ve pH 6-9 arası değerlerde tekrarlanmış ve bu ısı ve pH değerlerinde kromatografik paternlerin değişmediği görülmüştür. Sonuç olarak, biyofilm oluşturan S.aureus izolatlarının, oluşturmayan izolatlara göre daha hidrofobik olduğu belirlenmiştir. Ayrıca verilerimiz, saf S.aureus kültürleri içerisinde dahi farklı hidrofobik bağlanma kuvvetine sahip heterojen fraksiyonlar bulunabileceğini ve bu heterojen fraksiyonlar arasında hidrofobik yüzey proteinlerinin salgılanma derecelerinin farklı olabileceğini düşündürmüştür. Ancak, farklı fraksiyonlarda yer alan suşların daha iyi karakterize edilmesi ve enfeksiyon oluşturma yeteneklerinin ortaya konması için ileri çalışmalara gereksinim vardır.Öğe Cedecea lapegei’nin neden olduğu bir pnömoni olgusu(Mikrobiyoloji Bülteni, 2008) Yetkin, Gülay; Ay, Selma; Kayabaş, Üner; Gedik, Ender; Güçlüer, Nilay; Çalışkan, AhmetÖz: Enterobacteriaceae ailesi üyelerinden olan Cedecea cinsi bakteriler, çoğunlukla balgamdan izole edilmelerine rağmen klinik önemleri ve enfeksiyonlardaki rolleri tam olarak bilinmemektedir. Bu raporda Cedecea lapagei'riın etken olduğu bir pnömoni olgusu sunulmaktadır. Bilinci kapalı olarak inönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine başvuran 38 yaşında erkek hasta, subaraknoid kanama ön tanısı ile beyin cerrahi servisinde operasyona alınmıştır. Reanimasyon yoğun bakım ünitesine yatırılan ve bilinç kapalılığı devam eden hastaya trakeostomi açılmış ve ventilatöre bağlanmıştır. Hikayesinden kronik obstrüktif akciğer hastalığı olduğu tespit edilen hastanın, hastaneye yatışının üçüncü gününde ateşi 39°C, beyaz küre sayısı ise 27.000/ml'dir. Akciğer filminde sağ alt lobda yaygın opasite görülmüş ve operasyondan sonra iki gün boyunca trakeal entübasyon uygulanan hastada mukoid trakeal sekresyon başlamıştır. Bronko-alveoler lavaj (BAL) örneğinden hazırlanan yaymada bol miktarda lökosit ve gram-negatif basiller saptanmış; BAL kültüründe üreyen bakteri Phoenix 100 (Becton Dickinson, ABD) ve API 20E (BioMerieux, Fransa) sistemleri ile C.lapagei olarak tanımlanmıştır. Intravenöz amikasin (1 x 1 g) ve meropenem (3 x 1 g) tedavisi verilen hasta, enfeksiyon semptomlarının gerilemesine rağmen, yatışının 12. gününde subaraknoid kanama nedeniyle kaybedilmiştir. Entübe edilen hastamızda C.lapagei pnömonisinin gelişmesinde, odağın balgam olduğu ve üst solunum yolları sekresyonunun aspire edilmesiyle enfeksiyonun ortaya çıktığı düşünülmüştür. Literatürde Cedecea türlerinin neden olduğu enfeksiyonlar bildirilmekle birlikte, olgumuz, ulaşılabilen kaynaklara göre sunulan ilk C.lapagei pnömonisi olgusudur.Öğe Çiğ ve pişirilmiş sakatatta Salmonella kontaminasyonu(İnönü Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Malatya, Türkiye, 2003) Keven, Fikret; Ay, SelmaÖz: Salmonella cinsi bakteriler değişik yollarla insan ve hayvanlara bulaşarak sağlık açısından risk oluşturur. Bu çalışmada; 90 tane çiğ ve 87 tane pişirilmiş sığır sakatatı Salmonella spp. açısından incelenmiştir. İncelenen sakatat örneklerinden özellikle çiğ beyin (% 11) ve pişirilmiş karaciğerde (%10) de Salmonella spp. izole edilmiştir.Öğe Comparison of an automated system with four phenotypic methods for the detection of methicillin-resistant Staphylococcus aureus(Academic Journals, 2012) Iraz, Meryem; Tekerekoglu, Mehmet Sait; Otlu, Baris; Ay, SelmaCorrect and rapid detection of methicillin resistance in Staphylococcus aureus is very important for treatment of infected patients. Detection of the mecA gene or PBP2a by polymerase chain reaction (PCR) is considered the gold standard for determination of methicillin resistance in staphylococci. In most clinical laboratories, phenotypic methods are used for the detection of methicillin resistance in S. aureus because PCR is not suitable for routine usage. In this study, we aimed to compare different phenotypic methods: disk diffusion, agar screening, latex agglutination and an automated system employed to establish the presence of methicillin-resistant S. aureus (MRSA). Presence of the mecA gene via PCR was used as the marker for MRSA positivity. Afterward, 214 samples were analyzed for methicillin resistance via oxacillin or cefoxitin disk diffusions, oxacillin agar screening, MRSA latex agglutination and the automated BD Phoenix system. Sensitivity, specificity, negative and positive predictive values of these phenotypic methods were evaluated. In the detection of MRSA, the cefoxitin disk-diffusion method was found to be more useful than oxacillin disk diffusion. The automated MRSA strain-detection system was found to be more successful than the other phenotypic methods. These results showed that the automated system could be used safely for routine MRSA detection.Öğe The effect of caffeic acid phenethyl ester on bacterial translocation and intestinal damage in cholestatic rats(Dig Dis Sci (2006) 51:1754–1760, 2006) Ara, Cengiz; Eşrefoğlu, Mukaddes; Polat, Alaadin; Işık, Burak; Aladağ, Murat; Gül, Mehmet; Ay, Selma; Tekerekoğlu, M.Sait; Yılmaz, SezaiWe investigated the effect of caffeic acid phenethyl ester in rat ileum injury induced by chronic biliary obstruction. Swiss albino rats were divided into three groups: Group 1, sham (n = 7); Group 2, common bile duct ligation (n = 7); and Group 3, common bile duct ligation plus caffeic acid phenethyl ester (n = 7). In the caffeic acid phenethyl ester-treated rats, ileum tissue levels of malondialdehyde and myeloperoxidase were significantly lower than those of the bile duct-ligated rats (P < 0.001). The levels of tumor necrosis factor-α, interleukin-6, and interleukin-1α in the caffeic acid phenethyl ester group were significantly lower than those in the bile duct ligation group (P < 0.03, P < 0.01, and P < 0.02 respectively). The present study demonstrates that intraperitoneal administration of caffeic acid phenethyl ester in bile duct-ligated rats reduces intestinal oxidative stress. This effect may be useful in the preservation of intestinal damage in cholestasis.Öğe The effect of caffeic acid phenethyl ester on bacterial translocation and intestinal damage in cholestatic rats(Digestive Diseases and Sciences, 2006) Ara, Cengiz; Eşrefoğlu, Mukaddes; Polat, Alattin; Işık, Burak; Aladağ, Murat; Gül, Mehmet; Ay, Selma; Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Yılmaz, SezaiAbstract We investigated the effect of caffeic acid phenethyl ester in rat ileum injury induced by chronic biliary obstruction. Swiss albino rats were divided into three groups: Group 1, sham (n = 7); Group 2, common bile duct ligation (n = 7); and Group 3, common bile duct ligation plus caffeic acid phenethyl ester (n = 7). In the caffeic acid phenethyl ester-treated rats, ileum tissue levels of malondialdehyde and myeloperoxidase were significantly lower than those of the bile duct-ligated rats (P < 0.001). The levels of tumor necrosis factor-α, interleukin-6, and interleukin-1α in the caffeic acid phenethyl ester group were significantly lower than those in the bile duct ligation group (P < 0.03, P < 0.01, and P < 0.02 respectively). The present study demonstratesthat intraperitoneal administration of caffeic acid phenethyl ester in bile duct-ligated rats reduces intestinal oxidative stress. This effect may be useful in the preservation of intestinal damage in cholestasis.Öğe The Effect of Smoking on the Carriage of Potential Pathogens in Nasopharynx(Erciyes Univ Sch Medicine, 2010) Yetkin, Gulay; Ay, Selma; Yetkin, Ozkan; Tastekin, Nese; Gucluer, NilayPurpose: Smoking is associated with an increased risk of respiratory tract infections in adults and also with oral colonization by some potentially pathogenic microorganisms. Smoking or passive exposure is enhancing bacterial adherence of pathogenic bacteria to the epithelial cells of the oropharingeal mucous membrane. The aim of this study is to determine the effect of active smoking on colonization of potential aerobic pathogens and in the nasopharynx. We evaluated Haemophilus Influenza, Moraxella catarrhalis, Streptococcus pneumoniae, Streptococcus pyogenes, Neisseria meningitidis, Staphylococcus aureus and Candida albicans strains. Material and Methods: Study population; 77 healty hospital personel has been selected from several services. Cultures were obtained using sterile swabs. Specimens collected from the nasopharynx through the mouth. Smokers were classified three groups as: mild smokers (n: 29; 0-10 package/year), moderate (n: 16; 11-20 package/year) and heavy (n: 12; 25+ package/year). Cultures were evaluated with semiquantitative technics (roll plate) Results: We isolated Staphylococcus aureus from 3 specimens, Neisseria meningitidis 1, Acinetobacter 'waif/ 1, E.coll 1, intense Candida alb/cans from 12 specimens, afew mold (Candida albicans ye Candida spp.) from 8 specimens, Haemophilus aphrophilus 1 and Group A If haemolytic streptococcus from 1 specimen. We have isolated pathogenic bacteria from 24 of 57 (8.42) smokers and 4 of 20 (8.20) nonsmokers (p<0.05). Conclusion: Distribution of pathojens in three groups described in smokers as follows; mild smokers (6 pathogcn/29 person) (6 pathogen) (/020), moderate (8 pathogen/16 person) (8 pathogen) (%50), and heavy smokers (10 pathogen/12 person) (10 pathogen) (8.83) (p<0.05). All growth rates within these groups have reisen up in comparison with nonsmokers.Öğe Evaluation of 23 cutaneous anthrax patients in eastern Anatolia, Turkey: diagnosis and risk factors(Wiley, 2008) Ozcan, Hamdi; Kayabas, Uner; Bayindir, Yasar; Bayraktar, Mehmet R.; Ay, SelmaBackground Anthrax is a potentially fatal zoonotic disease. The diagnosis of cutaneous anthrax (CA) may be very difficult, particularly in atypical presentations and nonendemic regions. Aim To evaluate the clinical features and diagnostic difficulties of 23 anthrax cases seen between May 2004 and September 2006. Methods Twenty-three patients with CA were included in this study. The diagnosis of CA was based on clinical findings and/or microbiologic procedures. Results All patients with a diagnosis of CA were followed up. One patient experienced toxemic shock. Twenty-two patients had a history of animal contact. Only one patient did not recall any history of suspicious contact. The clinical presentation of CA was typical in 20 patients (87%). Two patients were initially misdiagnosed with insect bites and one patient with angioedema. Cultures from the lesions were positive for Bacillus anthracis in seven cases (30.4%). Gram stain from the lesions revealed Gram-positive rods in eight cases (34.8%). Fifteen patients (65.2%) were diagnosed by clinical presentation and a history of contact with sick animals and/or contaminated animal products. Conclusions CA is a very contagious and important infectious disease worldwide. Early and accurate diagnosis dramatically affects the prognosis of the disease. The diagnosis of CA may be difficult, especially in atypical presentations and nonendemic areas. Thus, CA should be kept in mind, especially in these situations.Öğe Evaluation of metallo beta lactamase e test results from different brands of mueller hinton agar plates(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2016) Ay, Selma; Mansur, Ahmet; Otlu, Barış; Serindağ, Ayfer; Tekerekoğlu, M.Sait; Karademir, FikretAbstract Aim: MBL E test for MBL screening in carbapenem resistant Pseudomonas aeruginosa isolates is recommended as a fast and reliable phenotypic screening test. However, as it has been put forward by some reserachers, because of variations in antibiotic susceptibility tests or MBL E test with different brands of Müeller- Hinton Agar (MHA) media, the possibility that carbapenem MIK values and MBL E test results can, therefore, be influenced by these media. To this end, we aim to determine the most suitable MHA media to be used in search for MBL E test in routine microbiology laboratories by employing five different brands of MHA media. Materials and Methods: 29 carbapenem resistant Pseudomonas aeruginosa strains isolated from hospitalised patients have been used in this study. P.aeruginosa isolates were identified by conventional methods. Imipenem and meropenem E test were used for verification of carbapenem resistance. MBL E test was used for detecting MBL production by five different brands of Mueller Hinton agar plates and the results of these tests were compared with polymerase chain reaction (PCR) results. Results: IMP, VIM, GIM, SIM and SPM type genes were found to be negative with polymerase chain reaction for 29 isolates that were resistant to carbapenem. One isolate with BBL brand MHA, two isolates with Oxoid brand MHA, 19 isolates with Himedia brand MHA, 21 isolates with Merck brand MHA, and 27 isolates with Plasmatec brand MHA gave positive results. Conclusion: The present results indicate that use of BBL or Oxoid brand MHA media, especially in laboratories without any fascilities for molecular diagnosis, can be more reliable compared to other brands. Keywords: MBL E Test; Pseudomonas Aeruginosa; Metallo Beta-Lactamase.Öğe İdrar Örneklerinden İzole Edilen Gram Olumsuz Mikroorganizmaların Antibiyotiklere Duyarlılıkları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Ay, Selma; Abut, Latife İşeri; Duman, BennurŞubat-Ekim 2001 tarihleri arasında; servis ve polikliniklerden laboratuvarımıza gönderilen idrar kültürlerinden izole edilen toplam 262 Gram olumsuz bakterinin çeşitli antimikrobiklere duyarlılıkları NCCLS’in öngördüğü şekilde ve disk difüzyon yöntemi ile araştırılmıştır. Servislerden gönderilen örnekler içinde ilk sırayı E.coli (% 14 ) alırken, bunu Klebsiella türleri (%4 ), Pseudomonas türleri (%3), Proteus türleri (%2) izlemiştir. Poliklinik hastaları içinde ilk sırayı E.coli (%49) alırken, bunu Klebsiella (%17 ) ve Proteus türleri ( %9 ) ile Pseudomonas (%2 ) takip etmiştir. Poliklinik ve serviste yatan hastalardan en sık izole edilen etken E.coli olmuştur. Her iki grupta da E.coli, Klebsiella ve Proteus türlerinin en duyarlı olduğu antimikrobiklerin ; karbapenem grubu, üçüncü kuşak sefalosporinler, aminoglikozidler ve kinolon grubu olduğu belirlenmiştir. E.coli izolatlarının %50’sinden fazlası ampisilin’e dirençli bulunmuştur. Nitrofurantoin duyarlılığı poliklinik hastalarında %87, servis hastalarında %78 olarak saptanmıştır. TMP / SXT’e duyarlılık oranları, servis ve poliklinik hastalarında benzerlik göstermiştir (%58, %56).Öğe Investigation of Compatibility Between Serological Tests Used in Laboratory Diagnosis of Brucellosis(2021) Ay, Selma; Güzel, Bensu; Duman, YücelAbstract: Aim: In the diagnosis of brucellosis, the production of microorganisms in blood orbone marrow culture is considered the gold standard. But it is not always possible toproduce the microorganism. For this reason, serological tests are used to diagnosebrucellosis. Rose Bengal test (RB), Standard Tube Agglutination test (STA),Coombs Test (CT) and 2-Mercaptoethanol (2-ME) tests are common methods.Immunocapture-agglutination test (ICA) and Brucella Coombs Gel test (BCGT) aretests that can detect blocking antibodies along with total antibodies. The aim of ourstudy was to determine whether there is compatibility between the tests used indiagnosis and the ICA and BCGT tests.Material and Methods: Serum samples were taken from patients with a preliminarydiagnosis of brucellosis. RBT testing was performed primarily on all samples. FortyRBT positive and 40 RBT negative sera were included in the study. All serum sampleswere studied by STA, CT, 2-ME, ICA and BCGT methods. The compatibility betweenthe tests were determined by using the kappa (?) coefficient with the Cohen kappaanalysis method.Results: 28 of 40 patients with RBT positive were detected as positive with STA and2-ME and 30 of them were positive with CT. BCGT and ICA test results were foundpositive in all RBT positive samples. All tests results were found to be negative in 40RBT negative samples. Cohen Kappa analysis found that compliance between RBTand BCGT and ICA (Kappa 1.0 <0.001) was excellent. Compliance between STA,BCGT and ICA tests was found to be good (Kappa 0.7 p< 0.001). CT testing showeda very good level of compatibility between ICA and BCGT (Kappa 0.8 p<0.001).There is a very good compatibility between the 2ME test, ICA and BCGT tests (kappa0.7 0.001), Compliance between BCGT and ICA was also found to be very good(Kappa 1.0, p<0.001).Conclusion: According to these results, with the use of ICA and BCGT tests, both thenumber of tests will be reduced and the time to receive results will be reduced. Butfurther studies are needed to determine the sensitivity and specificity of these testsbased on culture results. But after that, we believe it can be used as a diagnostic test.Öğe INVESTIGATION OF HYDROPHOBIC CHARACTERISTICS OF BIOFILM PRODUCER AND NON-PRODUCER STAPHYLOCOCCUS AUREUS CLINICAL ISOLATES(Ankara Microbiology Soc, 2010) Ay, Selma; Guldur, Tayfun; Tekerekoglu, Mehmet Sait; Otlu, BarisThe ability of staphylococcus to adhere certain structures and to form biofilm (slime) layer plays an important role in the pathogenesis of staphylococcal infections. Hydrophobic interactions and hydrogen bonds are important factors that play role in adherence This study was designed to compare the hydrophobic properties of slime positive and negative Staphylococcus aureus strains isolated from blood cultures. Ten methicillin-resistant S.aureus isolates (five of them being slime positive) obtained from blood cultures of patients at intensive care unit of a university hospital, between May 2006 and June 2007, were included in the study. Slime production of the isolates was determined by Christensen's method. Methicillin resistance was determined by cefoxitin disc test and oxacillin salt agar test It was determined that the test strains did not exhibit any autoaggregation The adherence of strains to the three different hydrocarbons as solid phases (butyl-sepharose, octyl-sepharose and phenyl-sepharose; Amersham Bioscience, Sweden) were studied by using hydrophobic interaction chromatography (HIC) method After butyl- and octyl-sepharose chromatography, it was determined that slime negative S aureus strains were separated into three fractions eluted with phosphate buffered saline (PBS), 40% and 96% ethanol, while slime positive strains were separated into two fractions eluted with 40% and 96% ethanol, respectively. By phenyl-sepharose chromatography analysis, both slime negative and positive strains were separated into two fractions eluted in 40% and 96% ethanol. Hydrophobicity tests were repeated at 4 C and pH 6-9 to evaluate the effect of changing conditions on hydrophobicity However, no changes were observed at these temperature and pH values. According to these analysis it was concluded that; (a) S aureus strains consist heterogeneous fractions with distinct hydrophobic binding strengths, (b) hydrophobic surface protein secretion may be different in heterogeneous groups, and (c) slime positive S aureus strains were more hydrophobic than non-slime producing strains Further research is required in order to characterise the eluted fractions and to evaluate their pathogenic capacities.Öğe Kan Kültürlerinde Üreyen Escherichia coli’lerin Antibiyotik Duyarlılıkları, GSBL Oranları ve Hastane Birimlerine Göre Dağılımı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Yetkin, Gülay; Kuzucu, Çiğdem; Çalışkan, Ahmet; Ay, Selma01-05-2005 ile 01-03-2006 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen kan kültürlerinden, üremesi olan tüm izolatların antibiyotik duyarlılıkları ve genişlemiş spektrumlu ?-laktamaz(GSBL) oranları Phoenix 100 BD sistemi ile çalışıldı.Bu çalışmada, bu süre içersinde izole edilen E. coli suşlarının antibiyogram duyarlılıkları, GSBL pozitifliği, servis ve polikliniklere göre dağılımı saptandı. (Bactec şişesinde gelen kateter ve BOS kültürleri çalışmadan çıkarılarak sadece kan kültürü olduğundan emin olunan üremeler çalışmaya alındı). Bu süre içersinde laboratuvarımıza toplam 10168 kan kültürü geldi. Üreme olan kan kültürlerinden 55 E.coli suşu tesbit edidi. Bunların 19’unda (%34.5) GSBL pozitifliği saptandı.Öğe Karbapenem dirençli pseudomonas aeruginosa izolatlarında metallo beta laktamaz üretiminin araştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Mansur, Ahmet; Ay, Selma; Otlu, Barış; Güçlüer, Nilay; Ersoy, YaseminAmaç: Bu çalışmada nozokomiyal enfeksiyon etkeni olarak izole edilen, karbapenemlere dirençli 29 Pseudomonas aeruginosa izolatında metallo beta-laktamaz üretiminin belirlenmesi ve üç farklı fenotipik yöntemin sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Pseudomonas aeruginosa izolatları konvansiyonel yöntemler ile tanımlanmış, antibiyotik duyarlılık testleri Clinical and Laboratory Standards Institue standartlarına göre Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Karbapenem direncini doğrulamak için imipenem E test ve meropenem E test (AB BIODISK, Solna, İsveç) kullanılmıştır. Metallo beta-laktamaz üretimini belirlemek için metallo beta-laktamaz E test (AB BIODISK, Solna, İsveç), modifiye Hodge testi ve imipenem-EDTA kombine disk testi kullanılarak sonuçlar polimeraz zincir reaksiyonu sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Bulgular: Karbapenemlere dirençli 29 izolatta polimeraz zincir reaksiyonu ile IMP, VIM, GIM, SIM ve SPM tipi metallo beta-laktamaz enzim geni bulunamamıştır. Fenotipik testlerden kombine disk testi ile altı izolat, E test ile iki izolat pozitif sonuç vermiştir. Modifiye Hodge testi ile 10 izolat pozitif sonuç vermiş, iki izolatta ise sonuç belirlenememiştir. Polimeraz zincir reaksiyonu sonuçları ile metallo beta-laktamaz E test sonuçları arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir (p> 0,05). Polimeraz zincir reaksiyonu ile kombine disk testi sonuçları arasındaki farkın anlamlı olduğu (p:0,023 ) ve yine polimeraz zincir reaksiyonu ile modifiye Hodge testi sonuçları arasında farkın anlamlı olduğu saptanmıştır (p< 0,001). Sonuç: Bulgularımıza göre; karbapenemlere dirençli P. aeruginosa izolatları için metallo beta-laktamaz tarama testi olarak metallo beta-laktamaz E testin kullanılması uygundur, ancak pozitif sonuçların moleküler yöntemler ile doğrulanması gereklidir.Öğe Karbapenem Dirençli Pseudomonas aeruginosa İzolatlarında Metallo Beta Laktamaz Üretiminin Araştırılması*(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Mansur, Ahmet; Ay, Selma; Otlu, Barış; Güçlüer, Nilay; Ersoy, YaseminAmaç: Bu çalışmada nozokomiyal enfeksiyon etkeni olarak izole edilen, karbapenemlere dirençli 29 Pseudomonas aeruginosa izolatında metallo beta-laktamaz üretiminin belirlenmesi ve üç farklı fenotipik yöntemin sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Pseudomonas aeruginosa izolatları konvansiyonel yöntemler ile tanımlanmış, antibiyotik duyarlılık testleri Clinical and Laboratory Standards Institue standartlarına göre Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Karbapenem direncini doğrulamak için imipenem E test ve meropenem E test (AB BIODISK, Solna, İsveç) kullanılmıştır. Metallo beta-laktamaz üretimini belirlemek için metallo beta-laktamaz E test (AB BIODISK, Solna, İsveç), modifiye Hodge testi ve imipenem-EDTA kombine disk testi kullanılarak sonuçlar polimeraz zincir reaksiyonu sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Bulgular: Karbapenemlere dirençli 29 izolatta polimeraz zincir reaksiyonu ile IMP, VIM, GIM, SIM ve SPM tipi metallo beta-laktamaz enzim geni bulunamamıştır. Fenotipik testlerden kombine disk testi ile altı izolat, E test ile iki izolat pozitif sonuç vermiştir. Modifiye Hodge testi ile 10 izolat pozitif sonuç vermiş, iki izolatta ise sonuç belirlenememiştir. Polimeraz zincir reaksiyonu sonuçları ile metallo beta-laktamaz E test sonuçları arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir (p> 0,05). Polimeraz zincir reaksiyonu ile kombine disk testi sonuçları arasındaki farkın anlamlı olduğu (p:0,023 ) ve yine polimeraz zincir reaksiyonu ile modifiye Hodge testi sonuçları arasında farkın anlamlı olduğu saptanmıştır (p< 0,001). Sonuç: Bulgularımıza göre; karbapenemlere dirençli P. aeruginosa izolatları için metallo beta-laktamaz tarama testi olarak metallo beta-laktamaz E testin kullanılması uygundur, ancak pozitif sonuçların moleküler yöntemler ile doğrulanması gereklidir.Öğe Malatya'da hepatit şüpheli kişiler ve hemodiyaliz hastalarında hepatit C virüsü antikorlarının seroprevalansı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Tekerekoğlu, Mehmet S.; Ay, Selma; Özerol, İ. Halil; Bulut, Yunus; Durmaz, RızaÖz: Amaç: Hepatit C virüsü (HCV), dünyada sporadik, sıklıkla posttransfüzyonel, akut ve kronik hepatitin majör nedenidir. Damar içi uyuşturucu kullananlar, hemodiyaliz hastaları ve başka bir karaciğer hastalığı olanlar gibi risk gruplarında anti-HCV antikor prevalansı %10-90 arasında değişirken hemodiyaliz hastaları arasındaki HCV scropozitifliği genel populasyona göre oldukça yüksektir: . Bu çalışmada hepatit şüpheli serum örneklerinde ve hemodiyaliz hastalarında anti-HCV seroprevelansını tesbit etmek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, Turgut Özal Tıp Merkzi'ne Ocak 2000 ile Aralık 2000 arasında başvuran hepatit şüpheli 520 kişide ve 96 hemodiyaliz hastasında HCV seropozitiflik oranları araştırıldı. Serum örnekleri, anti-HCV antikorları yönünden dördüncü jenerasyon ELISA kiti (Organon, UBI HCV v4.0) ile incelendi. Bulgular: HCV antikorları, incelenen 520 kişiden 132'ünde (%2.5) ve 96 hemodiyaliz hastasının 46'sında (%52) pozitif idi (Odds oranı=19.17, p<0.001). Sonuç: HCV infeksiyonu, hemodiyaliz hastalarında genel populasyona göre daha yüksek bulundu. Başlık (İngilizce): Seroprevalence of hepatitis C virus antibody in the persons with suspected hepatitis and in-patients on hemodialysis in Malatya Öz (İngilizce): Objective: Hepatitis C virus (HCV) is a major cause of sporadic, frequently posttransfusional, acute and chronic hepatitis in the World. Prevalance of anti-HCV antibody ranging from 10% to 90% have been reported in the risk groups such as intravenous drug abusers, hemodialysis patients, and people suffering from other liver diseases, whereas HCV seropositivity among hemodialysis patients remains high compared with that of the general population. The aim of this study was to detect anti-HCV seroprevalence in hepatitis suspected blood samples of patients including hemodialysis ones. Material and Method: We investigated the rate of HCV seropositivity in 520 persons with suspected hepatitis and in 96 patients on hemodialysis admitted to the Turgut Özal Medical Center between January, 2000 and December, 2000. Serum samples were assayed for anti-HCV antibodies by a fourth generation ELISA kit (Organon, UBI HCV v4.0). Findings: Thirteen of the 520 persons tested (2.5%) and forthy-six of 96 patients on hemodialysis tested (52%) were positive for HCV antibodies (Odds ratio=19.17, p<0.001). Conclusions: HCV infection was more prevalent among hemodialysed patients than general population.Öğe Molecular epidemiology of methicillin-resistant Staphylococcus aureus isolates from clinical specimens of patients with nosocomial infection(Edizioni Int Srl, 2007) Tekerekoglu, Mehmet Sait; Ay, Selma; Otlu, Baris; Cicek, Aysegul; Kayabas, Uener; Durmaz, RizaBacteriological and epidemiological studies were carried out on 90 isolates of methicillin-resistant Staphylococcus aureus (MRSA) at Turgut Ozal Medical Center of Inonu University, (Malatya/Turkey). MRSA isolates were obtained from patients with nosocomial infections. Staphylococcus aureus clinical isolates were collected between May 2004-May 2005. Isolates were tested for resistance to methicillin. Antimicrobial susceptibility testing and slime production evaluation was performed. Genotype studies were carried out by arbitrarily primed polymerase chain reaction (APPCR) and consequent cluster analysis. All of the isolates were mecA-positive in a PCR-based assay; all exhibited resistance to oxacillin, by agar dilution (MICs >= 4mg/L) and disc diffusion methods, and multiple antibiotics. Most MRSA isolates were collected in intensive care units. Of 90 samples, 53 were found to be unrelated to the others while the remaining 37 strains were either identical or closely related, Dendrogram analysis identified nine major clusters. These data support the opinion that MRSA are significant nosocomial pathogens in intensive care units and that resistant clones may be transmitted between patients. Molecular epidemiological tools are helpful for understanding transmission patterns and sources of infection, and are useful for measuring outcomes of intervention strategies implemented to reduce nosocomial MRSA.Öğe Nozokomiyal pseudomonas aeruginosa izolatlarında antibiyotik duyarlılık oranları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Mansur, Ahmet; Ay, Selma; Ersoy, YaseminGiriş: Bu çalışmada nozokomiyal enfeksiyon etkeni olarak izole edilen 110 Pseudomonas aeruginosa suşunda çeşitli antibiyotiklere direnç oranlarının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Pseudomonas aeruginosa izolatları konvansiyonel yöntemlerle tanımlanmış, antibiyotik duyarlılık testleri Clinical and Laboratory Standards Institute standartlarına göre Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi kullanılarak yapılmıştır. İimipenem, meropenem, seftazidim, sefepim, aztreonam, piperasilin/tazobaktam, amikasin, gentamisin, tobramisin, netilmisin, siprofloksasin, sefoperazon/sulbaktam ve kolistin duyarlılığı araştırılmıştır. Bulgular: İzolatların en duyarlı oldukları antibiyotikler sırasıyla; kolitsin (%100), seftazidim(%97), sefepim(%96), amikasin(%94), piperasilin (%94) ve siprofloksasin (%92) olmuştur. Kolistin ile seftazidim ve sefepim arasında anlamlı fark bulunmamıştır(p>0.10). Seftazidim ve sefepim ile karbapenemler arasındaki etkinlik farkı ileri derecede anlamlıdır (p:<0.0001-0.002). Aminoglikozidler arasında duyarlılık oranı en yüksek olan amikasindir. Netilmisin, imipenem, aztreonam ve meropenem sırasıyla izolatların en dirençli oldukları antimikrobiyallerdir. Sonuç: Pseudomonas aeruginosa izolatları antibiyotiklere oldukça duyarlı bulunmuştur. Bu durum hastanemizdeki antibiyotik kullanım politikaları ile ilişkili olabilir. Bunun yanında bu grup antibiyotiklere karşı artan oranlarda direnç geliştiği akılda tutulmalı ve direnç gelişimi düzenli olarak takip edilmelidir.Öğe Nozokomiyal Pseudomonas Aeruginosa İzolatlarında Antibiyotik Duyarlılık Oranları(2013) Ersoy, Yasemin; Ay, Selma; Mansur, AhmetGiriş: Bu çalışmada nozokomiyal enfeksiyon etkeni olarak izole edilen 110 Pseudomonas aeruginosa suşunda çeşitli antibiyotiklere direnç oranlarının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Pseudomonas aeruginosa izolatları konvansiyonel yöntemlerle tanımlanmış, antibiyotik duyarlılık testleri Clinical and Laboratory Standards Institute standartlarına göre Kirby--Bauer disk difüzyon yöntemi kullanılarak yapılmıştır. limipenem, meropenem, seftazidim, sefepim, aztreonam, piperasilin/tazobaktam, amikasin, gentamisin, tobramisin, netilmisin, siprofloksasin, sefoperazon/sulbaktam ve kolistin duyarlılığı araştırılmıştır. Bulgular: lzolatların en duyarlı oldukları antibiyotikler sırasıyla; kolitsin (%100), seftazidim(%97), sefepim(%96), amikasin(%94), piperasilin (%94) ve siprofloksasin (%92) olmuştur. Kolistin ile seftazidim ve sefepim arasında anlamlı fark bulunmamıştır(p>0.10). Seftazidim ve sefepim ile karbapenemler arasındaki etkinlik farkı ileri derecede anlamlıdır (p:<0.0001--0.002). Aminoglikozidler arasında duyarlılık oranı en yüksek olan amikasindir. Netilmisin, imipenem, aztreonam ve meropenem sırasıyla izolatların en dirençli oldukları antimikrobiyallerdir. Sonuç: Pseudomonas aeruginosa izolatları antibiyotiklere oldukça duyarlı bulunmuştur. Bu durum hastanemizdeki antibiyotik kullanım politikaları ile ilişkili olabilir. Bunun yanında bu grup antibiyotiklere karşı artan oranlarda direnç geliştiği akılda tutulmalı ve direnç gelişimi düzenli olarak takip edilmelidir.Öğe Nozokomiyal Pseudomonas Aeruginosa İzolatlarında Antibiyotik Duyarlılık Oranları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Mansur, Ahmet; Ay, Selma; Ersoy, YaseminAim: This study aims to investigate antibiotic resistance rates of 110 Pseudomonas aeruginosa strains isolated from nosocomial infections. Material and Methods: Pseudomonas aeruginosa isolates were identified by conventional methods. According to the standards of Clinical and Laboratory Standards Institute, antibiotics susceptibility tests were performed by Kirby-Bauer disk diffusion method. Imipenem, meropenem, ceftazidime, cefepime, aztreonam, piperacillin/tazobactam, amikacin, gentamicin, tobramycin, netilmicin, ciprofloxacin, cefoperazone/sulbactam and colistin sensitivity was investigated. Results: Pseudomonas aeruginosa isolates were most susceptible to antibiotics respectively, colistin (100%), ceftazidime (97%), cefepime (96%), amikacin (94%), piperacillin (94%) and ciprofloxacin (92%). There was no statistical difference for activity between colistin and ceftazidime, cefepime antibiotics. Ceftazidime and cefepime were found significantly more active than carbapenems (p:<0,0001-0,002). Among aminoglycosides, amikacin has the highest susceptibility rate. Netilmicin, imipenem, aztreonam, and meropenem, respectively have the most resistance rates for P. aeruginosa isolates. Conclusions: Pseudomonas aeruginosa isolates were highly susceptible to antibiotics. This situation may be related to antibiotic usage policies in our hospital. Furthermore the increasing rates of resistance for these groups of antibiotics should be kept in mind and the resistance rates should be determined continuously.