Yazar "Bülbüloğlu, Ertan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Büyük kalsifiye substernal benign guatra bağlı üst solunum yolu obstrüksiyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Hasanoğlu, Adnan; Baysal, Tamer; Bülbüloğlu, Ertan; Yıldırım, ZekiTiroid bezinde, solunum yolu obstrüksiyonu oluşturacak kalsifiye, büyük benign nodüller sık görülmemektedir. 53 yaşındaki kadın hasta, büyük kalsifiye benign guatra bağlı üst hava yolu obstrüksiyonu, stridor ve dispne ile bize geldi. Akciğer radyografisinde substernal bölgede tiroidin sağ lobunda trakeayı iten 3x4 cm ’lik bir kitle görülerek, CT’de kalsifiye trakeal bası oluşturan bilateral substernal nodüler guatr tesbit edildi. İnce iğne aspirasyon biyopsisinin sitolojik sonucu benign guatr olarak bildirildi. Hastaya substernal benign guatr tanısıyla komplikasyonsuz bilateral subtotal tiroidektomi uygulandı.Öğe Fitobezoara bağlı mekanik ince barsak obstrüksiyonu : vaka takdimi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Şahin, Mustafa; Bülbüloğlu, ErtanBu çalışmada fitobezoara bağlı bir mekanik ince barsak obstrüksiyonu vakası takdim edilmiştir. Fitobezoarlar ince barsak tıkanıklıklarının nadir görülen sebeplerindendir. Fitobezoar oluşumunda başlıca predispozan faktörler lifli besinlerin fazla alınması ve gastroduodenal ülser cerrahisinde uygulanan trunkal vagotomiyle birlikte drenaj veya gastrik rezeksiyon ameliyatlarıdır. Klinikte bezoar vakalarının çoğu intestinal obstrüksiyon bulguları ile başvururlar. Geçirilmiş ülser cerrahisi anamnezi olan mekanik intestinal obstrüksiyon vakalarında bezoarlar mutlaka akılda tutulmalıdır.Öğe Fitobezoara bağlı mekanik ince barsak obstrüksiyonu: Vaka takdimi(1996) Şahin, Mustafa; Bülbüloğlu, ErtanBu çalışmada fitobezoara bağlı bir mekanik ince barsak obstrüksiyonu vakası takdim edilmiştir. Fitobezoarlar ince barsak tıkanıklıklarının nadir görülen sebeplerindendir. Fitobezoar oluşumunda başlıca predispozan faktörler lifli besinlerin fazla alınması ve gastroduodenal ülser cerrahisinde uygulanan trunkal vagotomiyle birlikte drenaj veya gastrik rezeksiyon ameliyatlarıdır. Klinikte bezoar vakalarının çoğu intestinal obstrüksiyon bulguları ile başvururlar. Geçirilmiş ülser cerrahisi anamnezi olan mekanik intestinal obstrüksiyon vakalarında bezoarlar mutlaka akılda tutulmalıdır. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2):121-123]Öğe Gluteal kasta yerleşmiş büyük bir kist hidatik olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Hasanoğlu, Adnan; Aydın, N. Engin; Kaygusuz, M. Akif; Saraç, Kaya; Bülbüloğlu, ErtanSol gluteal bölgede 9 cm civarında kitle palpe edilen 28 yaşındaki erkek hasta, yumuşak dokuda abse ön tanısı ile ameliyat edildi. Operasyon sırasında ve patolojik inceleme sonucunda kitlenin kist hidatik olduğu belirlendi. Kist hidatik;özellikle endemik olduğu bölgelerde yumuşak doku kitlelerinin ayırıcı tanısında akla gelmelidir.Öğe Hiperfonksiyon gösteren intratiroidal paratiroid adenomu : olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Büyükberber, Süleyman; Ertaş, Ertuğrul; Bülbüloğlu, Ertan; Şencan, Orhan; Mahmutyazıcıoğlu, Kamran; Özen, Süleyman; Aydın, N. EnginHiperparatiroidili hastalarda yüksek sıklıkta tiroid nodülü tespit edilebildiği için hiperfonksiyon gösteren intratiroidal paratiroid adenomlarının tanısı ve tedavisi problemlidir. Bu olgu sunumunda bir vaka nedeniyle intratiroidal yerleşmiş hiperfonksiyon gösteren paratiroid adenomlarının tanı ve tedavisi tartışılmıştır.Öğe A huge hydatid cyst of liver: A case report(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1996) Hasanoğlu, Adnan; Bülbüloğlu, Ertan; Baysal, Tamer; Şahin, Mustafa; Ertaş, ErtuğrulÖz: Türkiye'de karaciğer ve akciğerlerde kist hidatik hastalığı çok yaygındır ve en çok Echinococcus granulosus ile oluşur. Karaciğerinde, nadiren bu kadar büyük boyuta ulaşan (30x20cm) kist hidatiği olan 32 yaşındaki bayan hasta sunuldu. Bilier ilişkisi olmayan bası nedeniyle gelişmiş sarılık, hastadaki tek komplikasyondu. Bir aylık albendazol tedavisinden sonra parsiyel kistektomi ve omentoplasti operasyonu uygulandı. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2): 127-129] Başlık (İngilizce): Dev karaciğer kist hidatiği: Olgu sunumu Öz (İngilizce): Hydatid disease of the liver and lungs are both common in Turkey and it's mostly because of Echinococcus granulosus. 32-year-old woman who had a huge hydatid cyst (30x20 cm) of liver is reported since hepatic hydatid cyst rarely grows this much. Obstructive jaundice was the only complication without a bilier communication. Following albendazole treatment for a period of one month, she underwent partial cystectomy and omentoplasty operation. [Journal of Turgut ÖzaJ Medical Center 1996,3(2): 127-129]Öğe Intrathyroidal hyperfunctioning parathyroid adenoma: A case report(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1996) Büyükberber, Süleyman; Ertaş, Ertuğrul; Bülbüloğlu, Ertan; Şencan, Orhan; Mahmutyazıcıoğlu, Kamran; Özen, Süleyman; Aydın, N. EnginÖz: Hiperparatiroidili hastalarda yüksek sıklıkta tiroid nodülü tespit edilebildiği için hiperfonksiyon gösteren intratiroidal paratiroid adenomlarının tanısı ve tedavisi problemlidir. Bu olgu sunumunda bir vaka nedeniyle intratiroidal yerleşmiş hiperfonksiyon gösteren paratiroid adenomlarının tanı ve tedavisi tartışılmıştır. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2): 110-112] Başlık (İngilizce): Hiperfonksiyon gösteren intratiroidal paratiroid adenomu: Olgu sunumu Öz (İngilizce): As the incidence of thyroid nodules are high in patients with hyperparathyroidism, diagnosis and treatment of intrathyroidal parathyroidal adenomas are difficult. A case of intrathyroidal hyperfunctioning parathyroid adenoma is reported and the diagnosis and treatment of intrathyroidal hyperfunctioning parathyroid adenomas are discussed. [Journal of Turgut Özal Medical Center 1996;3(2): 110-112]Öğe Karın duvarı defekti veya hernilerde kullanılan prostetik materyallerin karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Arab, Adnan; Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Orakçı, Vahap; Bülbüloğlu, Ertan; Ertaş, ErtuğrulBu çalışmada, vatlarda oluşturulan 2x1 cm boyutlarında karın duvarı defekti, farklı prostetik materyaller (polypropylene ıv polytetrafluoroethylene) ile tamir edilerek enfeksiyon, yapışıklık ve herni oluşumu yönünden farklılıklar araştırıldı. Enfeksiyon ve herni oluşumu yönünden gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmadı. Polypropylene kullanılan grupta yapışıklık daha fazla, kontrol ve polytetrafluoroethylene grubuna göre farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p 0.05 ).Öğe Laparoskopik kolesistektomide skop ile gözlenerek umblikal fasia sütürasyonu yöntemi : 103 olgu deneyimi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Adnan, Hasanoğlu; Mustafa, Şahin; Bülbüloğlu, Ertan; Ertaş, Ertuğrul; Erbilen, Mustafa; Şehitoğlu, MehmetLaparoskopik cerrahi yöntemler yaygınlaştıkça gelişen komplikasyonlarla ilgili bilgiler de artmakta ve yeni komplikasyonlar bildirilmektedir. Kliniğimizde yapılan laparoskopik kolesistektomi sonucu göbek fasia sütürasyonu sırasında barsak yaralanması oluştuğu belirlenen bir olgudan sonra göbek sütürasyon komplikasyonunun önlenmesi için subksifoid çalışma trokarından skop ile direk gözlemle fasia sütürasyonu yöntemi uygulanmaya başlandı. Şubat 1996-Mart 1997 tarihleri arasında 90 kadın (%87.38), 13 erkek (%12.62) toplam 103 hastaya (yaş ortalamaları 49.2114.5) laparoskopik kolesistektomi yapıldı ve fasia sütürasyonu laparoskopik direk gözlemle uygulandı. Ameliyat süresi (30-168 dakika) ortalama 76.1129.8 idi. Pnömoperitoneum veya pnömoperitoneumsuz durumda fasia kenarları penset sapıyla asılarak sütür geçtikten sonra direk gözlemle fasia sütüre edildi. Bir olguda sütürün omentumdan geçtiği gözlendi ve sütür bağlanmadan bırakılıp yeniden sağlam fasiadan geçilerek sütüre edildi. Çalışmamız laparoskopik kolesistektomilerde skop ile direk gözlenerek sütürasyonun yapılmasının nadir de olsa oluşabilecek fasia sütürasyonuna bağlı komplikasyonları önlemede etkili, kolay uygulanabilir, ameliyat süresini uzatmamakta ve güvenilir bir yöntem olduğunu göstermiştir. Ayrıca direk gözlem ile yeteri kadar fasia alındığı için bu yöntem ile insizyonel herni oluşmasını önlemenin de mümkün olduğu düşünülmüştür.Öğe Neostigmin ile barsak peristaltizminin uyarılmasının peritoneal adezyon oluşumu üzerine etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Erbilen, Mustafa; Sönmez, A.Süha; Arab, Adnan; Şahin, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Bülbüloğlu, ErtanHer iki cinsten 20 Wistar rat'a ketamin hidroklorür anestezisi altında 3 cm'lik median kesi ile laparatomi yapıldı. Omentum bir yerinden ipek ile bağlandı. Orta hattın 3 cm sağında 4 x 1 cm'lik periton ve adele defekti oluşturuldu. Bu defekt 5 adet 3-0 ipek sütürle tek tek kapatıldı. Çekum ön yüzüne fırça ile 1 cm2'lik erozyon oluşturuldu. Denekler iki gruba ayrıldı. 10 tanesine 7 gün süre ile 25 gr/kg/gün intramusküler neostigmin uygulandı. Tüm denekler postoperatif 10. gün sakrifiye edildi ve adezyonlar değerlendirildi. Kontrol grubu ile neostigmin verilen grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p < 0.05). Postoperatif adezyonların önlenmesinde barsak peristaltizmi uyarılmasının katkısı olabileceği sonucuna varıldı.Öğe Pilonidal sinüsün cerrahi tedavisinde marsupializasyon ve primer sütür yöntemlerinin karşılaştırılması(1996) Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, Adnan; Bülbüloğlu, ErtanPilonidal sinüs genç erişkinlerde sık görülür. Pilonidal sinüs tedavisinde çok sayıda operatif ve nonoperatif tekniğe rağmen ideal tedavi metodu tartışmalıdır. Bu çalışmada eksizyon ve marsupialisazyon ile tedavi edilen 22 hasta ile eksizyon ve primer sütür uygulanan 11 hasta, postoperatif komplikasyonlar, hastanede yatış süresi, yara iyileşmesi ve nüks yönünden karşılaştırıldı. Eksizyon ve primer sütür ile pilonidal sinüsün tedavisini takiben yara enfeksiyonu ve nüks relatif olarak yüksek olmasından dolayı eksizyon ve marsupializasyonun pilonidal sinüs vakalarında daha uygun olduğu görüldü. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2): 107-109]Öğe Pilonidal Sinüsün Cerrahi Tedavisinde Marsupializasyon ve Primer Sütür Yöntemlerinin Karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, Adnan; Bülbüloğlu, ErtanPilonidal sinüs genç erişkinlerde sık görülür. Pilonidal sinüs tedavisinde çok sayıda operatif ve nonoperatif tekniğe rağmen ideal tedavi metodu tartışmalıdır. Bu çalışmada eksizyon ve marsupialisazyon ile tedavi edilen 22 hasta ile eksizyon ve primer sütür uygulanan 11 hasta, postoperatif komplikasyonlar, hastanede yatış süresi, yara iyileşmesi ve nüks yönünden karşılaştırıldı. Eksizyon ve primer sütür ile pilonidal sinüsün tedavisini takiben yara enfeksiyonu ve nüks relatif olarak yüksek olmasından dolayı eksizyon ve marsupializasyonun pilonidal sinüs vakalarında daha uygun olduğu görüldü.Öğe Portal ven ligasyonu ile atrofi hipertrofi kompleksi oluşturulmuş ratlarda major hepatektomi sonuçları(İnönü Üniversitesi, 1997) Bülbüloğlu, Ertan[Abtsract Not Available]Öğe Tiroid nodüllerinin ince iğne aspirasyon biyopsisi sitolojik sonuçları ile postoperatif histolojik sonuçlarının karşılaştırılması ve tiroidektomi endikasyonları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Bülbüloğlu, Ertan; Hasanoğlu, Adnan; Ertaş, Ertuğrul; Özen, Süleyman; Şahin, Mustafa; Aydın, EnginTiroid nodüllerinde; malignemi ve malignité şüphesi, hipertiroidi, hava yollarına, özöfagusa bası bulgularının olması ve kozmetik nedenlerle tiroidektomi uygulanabilir. Prospektif olarak yapılan bu çalışmada 90 nodüler guatrlı hastaya tiroidektomi uygulandı. Preoperatif dönemde olguların 76’sına tiroid USG, 30’una tiroid sintigrafisi ve tümüne ince iğne aspirasyon biopsisi (İİAB) uygulandı. Olguların 26’sı İİAB sonuçlarına göre, 4’ü klinik bulgular ile malignité düşünülerek, 16’sı hipertiroidi, 22’si bası bulguları, 7'si nüks guatr ve 15'i de kozmetik nedenlerle opere edildi. Sitolojik sonuçlar ile histolojik sonuçlar karşılaştırıldı. Malignité şüpheli ve malign olgular ele alındığında llAB’ın sensitivitesi %90, spesifıtesi %79 bulundu. Postoperatif malignité saptanan 10 olgunun değerlendirilmesinde; muayenelerinde soliter nodül bulunan 48 olgudan 9'unda (%18.75), 14 fikse nodülden 9'unda (%64.29) ve lenfadenopatisi olan 3 olgunun hepsinde (%100) malignité bulundu. Erkeklerde malignité görülme oranı (%36) kadınlara göre (%8.70) anlamlı yüksek bulundu (p< 0.05). Tiroid USG ile solid olarak belirlenen nodüller ve sintigr af i ile ılık ve soğuk olarak belirlenen nodüllerde malignité oranı daha yüksek bulundu (<0.05). Sonuç olarak nodüler tiroidi i olguların İİAB ile tetkikinin diğer bulgularla birlikte değerlendirildiğinde benign olgulara da yapılmakta olan tiroidektomilerin önemli ölçüde azalacağı tesbit edilmiştir.Öğe Tiroidektomi komplikasyonları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Şahin, Mustafa; Bülbüloğlu, Ertan; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, AdnanTiroid operasyonlarının komplikasyon riski hala oldukça yüksektir. Kliniğimizde tiroid operasyonu olan 88 hastada komplikasyonlar ve tiroid operasyonları ile ilişkileri prospektif olarak çalışıldı. Hastaların 77’sine primer, 6’sına sekonder ve üçüne de tiroid kanser operasyonu uygulandı. Rekürrent laringeal sinir felci tiroid kanseri nedeni ile total tiroidektomi olan bir hastada görüldü. Rekürrent sinir identifiye edilmeden yapılan 8 tiroidektomiden 2 ’sinde geçici rekürrent sinir hasarı olurken, identifiye edilerek yapılan 80 tiroidektomide yalnızca 1 rekürrent sinir hasarı oluştu (p<0.01). Geçici hipokalsemi oluşan 4 hastada bilateral tiroid operasyonu uygulanmıştı. Hastalarda kanama veya yara enfeksiyonu görülmedi. Yalnızca bir hastada yara yerinde skar dokusu oluştu. Çalışmamızda; rekürrent sinir felci oranı %3.41 ve hipokalsemi oranı %4.42 olarak bulundu. Bu çalışma; tecrübeli cerrahlar tarafından yapılan tiroid operasyonlarında, özellikle rekürrent sinirin ve paratiroid bezlerin identifiye edilmesi ile komplikasyon oranlarının düşük olacağını göstermiştir.